28. Bölüm

26. Bölüm

Merve Altuntaş
bukiz_yazmayiseviy

Bir umut vardı. Gelecek kaygısı olmadan yaşayabilmek gibi...

Bahar kararını verdi. Mirza gittiği yoldan vazgeçmezse, onu bu yoldan vazgeçirecekti.

Mirza gittikten sonra odasında yatağın kenarında dizlerini karnına doğru çekerek, saatlerce ağladı. Elif yanına geldi. Bir süre sessizce bekledi.

Bahar, Elif'i umursamadan göz yaşlarını döktü. Yanlarına Ayşe'de geldi.

İki kardeş, Bahar iyi olsun diye ellerinden geleni yapıyordu. Bahar odadan ayrılmak istedi.

Elif sessizliğini bozup: Bahar nereye kadar kaçacaksın. Bir karar verdin ve arkasında durman gerekiyor. " dedi.

Ayşe, Elif'i kınayan bakışlar atarak: Aşk acısı çekiyor. Duygusuz olabilirsin, bırak kızı içini dönsün. " dedi.

Elif, kendine karışılmasından hoşlanmayan tavrı ile : Duygusuz olduğum için mutluyum. Sizin halinize bakın. Biri sevdiğini gönderir ağlar. Diğeri kocası lafını dinlemeyince ağlar. Vur birini ötekine. Benim ise kafam rahat, mutlu olmamam için sebebim yok." dedi saçlarını sağa-sola savururken.

Bahar ikilinin atışmasına oflayarak odanın kapısına yöneldi. Kapıyı açacağı an, Mirza ile konuştuğu an aklına geldi .

Bir an dışarda Mirza'nın olduğunu ve kendisine hesap soracağı geldi aklına.

Esma hanım kapıyı açıp odaya girince, korku içinde irkildi. Ağzından isteksizce "Mirza" çıktı.

Esma hanım elinden tutup yatağa götürdü. Ayşe ve Elif’i odadan çıkardı. Bahar elleri titreyerek yanında oturuyordu.

Baharın ellerini kendi ellerine hapsedip: Üzülmeni anlıyorum. Mirza ile bundan sonra ne olacağını zaman gösterecek. İçine atıp kendini suçlayarak bir yere varamazsın."

Bahar gözyaşları içinde: Ben onu hak etmedim. Onun sevdasını anlamadım. Onu anlamadım teyze. Ben sadece sevince yeter sandım. Oysa sevmek fedakarlık demekmiş. Mirza'nın gözlerinde gördüm." dedi elleri titremeye devam ederken.

Esma, anne şefkati ile sardı, sarmaladı : Kızım ikinizin dünyası farklı. Mirza ağa olmak için yetişti. Sen ailesinin prensesi olarak. Mirza olgun düşünebilir çocukluğunu bilmiyorum. Yada düşünmeye bilir de. Genç delikanlı, onun gözünden bakıldığında gitmeyen taraf olabilirsin. Ailesi dahi onu ağa olarak görmüyor. Nasıl aile olup da bir arada kalacaksınız." dedi.

Bahar: Sizi de Yusuf abimin ailesi istemedi." dedi.

Esma: Beni de istemediler ama Yusuf kendini ispatlamış bir adamdı. Arkasında baban vardı. Sizin arkanızda ne olduğu belli olmayan adamlar olacak. "

Bahar: Belki amacı farklıdır. Mirza bu kadar kötü olamaz." dedi.

Esma: Diyelim ki iyi biri. Seni de üzmeyecek. Ben hastanede sana olan sevdasını gözlerimle gördüm. Tek endişem sana olan sevdasını yanlış göstermesi. " dedi endişe içinde.

Bahar merakla sordu. Aklındaki soruların cevabını öğrenmek istiyordu: Teyze sevdanın yanlışı olmaz. Sevda kalpte yeşeren bir duygu. İki kişi birbirini sever ve bir ömür boyu mutlu yaşarlar."

Esma :Sevmek mutlu olmak için yeterli değil. Mutlu olmak için duygulara önem vermek gerekir. Mirza sadece yanında istiyor. Senin isteklerinin önemi yok. Senin ona gitmeni sadece sabırla bekliyor."

Bahar: Beni seviyor ve bekliyor. Sende benim gibi düşünüyorsun. " dedi çocuksu heyecanla.

Esma yanlış anlaşıldığını fark edince: Düşündüğün gibi değil kızım." dediği anda Bahar: Sen yeni söyledin. Ben yanlış anlamadım." dedi kırıldığını belli ederek.

Esma yaptığını düzeltmek için: Kızım doğru söylüyorsun. Ben söyledim. Yanlış oldu, demek istediğim narsist dediğim hastalık var. Başkalarının yanında seni bekliyor ve güzel seviyor. Baş başa kalınca nasıl davranacağını bilemeyiz. Bir anlık öfke ile mafya olmayı kabul etti. Bir anlık öfke içinde sana neler yapar bilmiyoruz." dedi.

Bahar düşündü. Böyle düşününce teyzesi haklıydı. Ortalık karışıktı. Aşiret karışıktı.

Mirza karışık ortamda birlikte olmak istiyordu. Parezli konağında yuva kuramazlardı. Birlikte olunca mutlu olacakları dahi belli değildi.

Esma hanım, Baharın düşünceli halini görünce : Kızım önceliğin okulun olsun. Okul bitene kadar sizin durumunuzun da akıbeti belli olur." dedi.

Bahar: Sana söz veriyorum. Avukat olup yoluma Mirza ile mutlu bir şekilde devam edeceğim. Ben inanıyorum sevdamız bütün sorunları bitirecek. " dedi umutla.

Esma: İnşallah kızım. Her şey senin gönlünce olur. Mutlu olman için sana ve Mirza'ya dua edeceğim." dedi.

Bahar biraz olsun rahatladı. İçi ferahladı. Kalbinin sesini dinleyecekti. Gelecek hayatını kendi elleriyle hazırlayacaktı...

***

Mirza, Baharın yanından ayrıldıktan sonra öfke içinde bindi arabasına. Gözlerinden akan yaşlar, duygularına tercüman oluyordu.

Mirza: Sende beni yalnız bırak Bahar. Nasılsa Mirza yanlız kalmaya alışkın değil mi?" dedi.

Öfkeli hali korkunç görünüyordu : Sadece benimle gelmeni istedim. Okuman benim için engel değildi. Benim yanımda olunca da okuyabilirdin." diye durmadan Bahara kızıyordu.

Hızla sürdüğü arabası yolları eziyordu. Önüne gelen araçları gözü görmüyordu. Sinirle sıktı direksiyonu. Tüm öfkesi, kırgınlığı Bahara idi.

Şimdi yalnız kalmasının suçlusu olarak görüyordu. Aralarında yaşanmış tek bir anı dahi yokken, olayların sorumlusu Baharı görüyordu.

"Senin için ağa oldum Bahaaar. Senin için mafya oldum. Senin adını korumak için yaşayan Mirza oldum. Sen ne yaptın? Beni tek başıma bıraktın " dedi.

Trafik ışıklarından sorumsuzca geçti. Kazaya sebep olmaktan son anda kurtuldu. Etrafına küfür etmeye başladı.

Duracak hali yoktu. Canı yandığı kadar yakmaya kararlıydı. Arabasını sağa çekip başladı ağlamaya. Yüreği yanıyordu. Kalbi sıkışıyordu.

Arabadan indi. Kaldırıma gidip oturdu. Hava almak dahi sakinleştirmiyordu.

"Neden Bahaaaar neden? diye bağırdı.

Etrafında anlamsızca bakan insanlara: Ne bakıyonuz lan. Ayı mı oynatıyom. Daha önce ağlayan adam görmediniz herhalde. Daha önce görmediyseniz şimdi gördünüz, hadi defolun gözüm görmesin." dedi öfke içinde.

Polisi arayanlar vardı. Başlarına bela olacaktı.

Mirza: Bas git lan. Yalnız bırakın diyom beni anlamıyonuz? Ne istiyonuz, sıkıyım mı illa kafanıza? Dedi belindeki silahını çıkartırken.

Etrafındakiler " Delirmiş kaçııın." diye bağırmaya başladılar.

Mirza uymadı. Atladı arabasına hızla yoluna devam etti. Katil olmadan geceyi geçirmek istiyordu.

Kalacağı otele gitti. Otelin barına gitti. Garsona iki kadeh getirmesini söyledi. Ağzına bugüne kadar tek bir yudum dahi sürmemişti. Şimdi mantığını kaybetmişti.

Garson bir süre sonra oturduğu masaya elinde tepsi ile geldi. Kadehi masaya koyup gitti.

Bedeni de, ruhu da bugün uyuşacaktı. Kötü olmak istemiyordu. Şimdi kötünün tâ kendisi olacaktı.

" Bahaaar, canım yanıyor. Ben sadece seni sevdim. Siyahın beyazı ol diye seni sevdim. Birlikte hayat kuralım istedim.( Sonlara doğru sesi nefretle çıktı) Ailen istese sen istemiyon. Sen istesen ailen istemiyor. Ben bu işin tâaa..." deyip sustu.

Ağlıyordu. Masanın üzerindeki kadeh ona şirin görünse de elinin tersi ile vurup düşürdü.

Etrafında ona acıyan gözler vardı. Mirza başını masaya koydu. Umutsuzca bekledi. Sakinleşmek için bekledi. Öfkesi dinmiyordu. Birine zarar vermesi gerekiyordu.

Bahara vereceği cezayı düşündü. Ona aşıktı ama aşkı nefrete dönüyordu.

***

Bunca acı gözyaşı, hepsi ömre yeter miydi?

4 yıl geçti. Mirza uzaktan sevdi. Bahar sevdasını kurtarmak için hukuk bölümünü başarıyla bitirdi.

Başarılı bir avukattı. 4 yıl boyunca bir gün görmedi sevdiğini. Mirza öyle güzel sevdi ki, bir gün dahi rahatsız etmedi.

İçinde keşkeler vardı. O gün aklından bir gün dahi çıkmadı. İlk defa içmek istemişti. Acısını unutmak istemişti. Hatta, Baharın canını dahi yakmayı düşündü.

O öfke ile otelden çıkıp, Baharın kaldığı eve gitmişti. Bahar bahçede ağlıyordu. İçi gitti. Gece yarısı olmasına rağmen, sevdiğini ağlarken görmek yüreğini acıttı.

Pişman oldu. Baharı kendi kendine konuşurken görünce arbadan inip duvarın arkasında dinledi.

Bahar ağlayarak: Keşke seninle gelseydim. Hiç bir zaman kendi kararımın arkasında güçlü duramıyorum. Mirza ben seni çok sevdim. Siyahın Beyazı olmak için sevdim. Karanlık günlere aydınlık olmak için senden uzak durdum" dedi.

Mirza o an pişman oldu. Mafya olmayı kendi istemişti. Böyle bir karar verdiği güne lanet okudu.

Bazı anılar girdap gibi içine çekiyordu. Baharın adı lekelenmesin diye mafya olmayı kabul etmişti.

Aşkını dahi itiraf edemeden elalemin diline dolanmışlardı.

****

Şimdi adliye koridorun da yıllar sonra iki sevdalı karşılaşacaktı.

Miramar Adliye salonu...

Soğuk duvarlar ve kasvetli hava vardı.

Biri sanık olarak, diğeri avukat olarak. Adliye kolidoru imkansız aşka tanık edecekti. Bahar siyah cübbesi ile geldi mahkeme salonununa.

Mirza siyah takım giymişti. İkisi de birbirine sarılmak istedi. Bahar, Mirza'yı mafyalıktan vazgeçirmek için dava açmıştı.

İşlediği suçların hatti hesabı yoktu. Adalet sağlanıp, Mirza mafyalıktan vazgeçecekti. Mirza konuşmadan salona girdi. Baharda arkasından girdi.

Yerlerini aldılar. Hakim ve savcı gelip yerlerine geçti. İlk duruşma başladı. Bahar elindeki belgeleri şahitlerle mahkemeye sundu.

Mirza bekledi. Yüzündeki kaslar gerildi. Bahar hala elindeki belgeleri gösteriyordu. Sıra savunması için sanığa geldi.

Mirza ayağa kalktı. Gözleri Baharı hapis altına aldı. Bahar kaybolmak istediği gözlerde, nefretle karşılaştı.

Mirza, hakim beye dönüp: Avukatım gerekli açıklamayı yapacaktır. Ben müsaade ederseniz sessiz kalmak istiyorum." dedi.

Hakim: Suçlamaları kabul ediyorsunuz anladığım kadarıyla." dedi kesin ve net bir dille.

Mirza: Sessiz kalmam kabul ettiğim anlamına gelmez. Avukat hanım elindeki belgeleri size sundu. Ben de avukatlarımın sizinle iletişime geçmesini istiyorum." dedi.

Bahar bir süre sessiz kaldı. Hakim, elindeki belgeleri savcıya uzattı. Savcı belgeleri kontrol ettikten sonra kararını hakime bildirdi.

Mirza'nın yüzünde ne bir korku ne de bir pişmanlık vardı; sadece, salondaki bir kişiye yönelmiş, keskin, buz gibi bir ifade ile bakıyordu.

​Avukat masasında, zarif ama çelik gibi bir duruşla, Bahar verilecek kararı bekliyordu. Üzerindeki profesyonel cübbe, onun şimdiki rolünü, Mirza'ya duyduğu aşka karşı acımasız bir set çekiyordu. Ellerinin titrememesine özen göstererek klasörünü düzeltti.

​Hâkim, boğuk bir sesle sordu: "İddia makamı, son sözleriniz?" dedi.

​Bahar ayağa kalktı. Sesi, ilk başta hafifçe titrek çıksa da, ikinci cümlesinde kararlı bir tona büründü. Bütün salon onu dinliyordu, ama onun gözleri sadece Mirza'nın gözlerindeydi.

​Bahar: "Sayın Hâkim, sayın yüce heyet. Sanık Mirza Korkmaz... Yıllardır, bölge halkı üzerinde kurduğu korku imparatorluğunun, yasa dışı faaliyetlerinin ve sayısız suçun delilleri dosyamızda mevcuttur. Bugün, ben, iddia makamı olarak onun karşısındayım..." dedi.

​Mirza, dudaklarının kenarıyla alaycı bir şekilde gülümsedi. Bahar'ın sesi sertleşti.

​Bahar: " Sayı hakim bey, bu sanığı sevdim. Ona inandım. Ancak o, benim ona duyduğum aşkı, kendi kanunsuz hayatına bir kalkan yapmaya çalıştı. Hukuka olan bağlılığım, adalet yeminin, aşktan daha büyüktür. Benim için, benim kalbim için adalet, bu adamın yaptıklarının bedelini ödemesidir! Hukuk, kimsenin aşkına, sevgilisine, ailesine ayrıcalık tanımaz. Bu nedenle, tüm deliller ışığında, sanık Mirza Korkmaz için en ağır cezanın tayin edilmesini talep ediyorum!" dedi.

​Bahar, nefesi kesilmiş bir halde yerine oturdu. Salonda fısıltılar yükseldi.

​Sıra Mirza' ya geldi. Net bir şekilde hakime: Avukatlarımla gelmedim sayın hakim. O sebeple savunmamı yapmaları için, avukatlarım ile iletişime geçin. Yasal hakkım olarak sessiz kalmayı tercih ediyorum." dedi

Hakim: Karar" dedi ve salondaki herkes ayağa kalktı. Hakim sözlerine devam etti" Sayın Mirza Korkmaz'ın , kararı verilmeden önce savunma avukatlarının dinlenmesine karar verildi."

Kapıdaki gardiyanlara dönüp: Mahkememize sunulan delillerin soruşturması yapılana kadar davalı Mirza Korkmaz tutukludur." dedi.

​Mirza verilen kararın ardından yavaşça, sanki zamanı durdurmak istercesine Bahar'a baktı. Onun sesi, Bahar'ın profesyonel soğukluğunun aksine, yakıcı ve duygusaldı, ancak her kelimesi çelikten bir iğne gibiydi.

​Mirza: "Söyleyeceklerim mahkemeye değil, Sayın İddia Makamına. Avukat Bahar..." Gözleri kısıldı. "Bahar Hanımefendi. Sen, bana adaleti öğrettin. Gördün mü? Ben bir mafyayım. Benim kanunlarım başkaydı. Ama sen... Sen benim kanunlarımdan kaçtın. Kaçıp bir cübbe giydin. Benim karanlığımdan kurtulmak için, beni o karanlığa itmeyi seçtin."

​Bir an durdu. Salonda çıt çıkmıyordu.

​Mirza: "Evet, ben bu suçlama da sessiz kaldım. Ama sen... Sen de bana ihanet ettin. Benim aşkıma, benim sana olan inancıma kurşun sıktın. Bu cübbenin altında, beni tutuklatan kadının kalbi, benim kurşunlarımdan daha soğuk, daha vicdansız. Sen bugün, o adalet dediğin şeyi kazandın. Ben hapse gireceğim. Ama sen, her sabah uyandığında, benim gölgemi görmeye devam edeceksin. Çünkü senin hayatında, benim sana yaşattığım aşk ve benim seni buraya getiren nefretimden başka hiçbir şeyin lekesi kalmadı. Git ve o adaletini kutla. Ben içeride, senin beni nasıl öldürdüğünü, her gün hatırlayacağım." dedi hayal kırıklığı ile.

Gardiyanlar yanına geldi. Kelepçeyi çıkartıp, Mirza’nın kolkarını hapsetmek istediler. Hakim bey son sözlerini katibe yazdırıp salondan ayrıldı.

​Mirza gardiyanlara direnlemeye başladı. Bahar'ın yüzündeki maskesi düştü. Gözleri dolmuştu, ama inatla bakışlarını Mirza'dan kaçırmadı.

​Mirza, Baharın bakışlarını umursamadan kolidora çıkartıldı. Yüzünde gardiyanlara karşı meydan okuyan, mağrur bir ifade vardı. Kelepçelenmiş ellerini umursamadan, koridorda, onu bekleyenlerin arasında Bahar'ı gördü. Henüz avukat cübbesini çıkarmamıştı, koridorun loş ışığında bir gölge gibi duruyordu.

​Gardiyanlar Mirza'yı Bahar'ın yanından hızla geçirmeye çalıştılar, ama Mirza durdu.

​Mirza: "Durun. Son bir veda hakkım olsun. Yoksa o hücreye girmem." dedi.

​Gardiyanlar bir an duraksadı. Bahar'ın gözleri doluydu, ama yüzü taştan yapılmış gibiydi.

​Bahar: "Ne vedası? Her şeyi mahkeme salonunda konuştuk Mirza. Git artık." desi ağlamaklı çıkan sesi ile.

​Mirza: (Alaycı bir gülümsemeyle) "Gitmek kolay. Ama sen kalıyorsun. O vicdanınla kalıyorsun, Bahar. Senin zaferin, benim hapiste çürümem değil. Senin zaferin, benim yüzümü, sesimi, kokumu bir daha asla unutamayacak olman. Bugün beni hapse attın. Peki ya o aşkın? Onu da mı tutuklattın? O şimdi nerede Bahar? Şunu da unutma, bu veda değil, sadece fragman. Bir kaç günde çıkarım. Nasılsa masum olduğum açığa çıkacaktır. Peki o zaman sen ne yapacaksın. Aşkına yenilip benimle gelecek misin? " dedi.

​Bahar'ın sesi, zorlukla çıktı, acı ve öfkeyle yoğrulmuştu.

​Bahar: "O aşk, senin kirli ellerinle boğuldu, Mirza! Ben avukatım. Ben adalete yemin ettim! Sen, yasadışı işlerinle, benim inandığım her şeye ihanet ettin. Ben seni tutuklatmadım. Sen, o hayatı seçerek kendini zaten o parmaklıklar ardına hapsettin!" dedi.

​Mirza: "Sana bir sır vereyim mi, Bahar? İçeride olmam, dışarıda olduğumdan daha az tehlikeli yapmayacak beni. Bil ki, ben ne zaman istersem, o kapılar bana açılır."

​Mirza, bir adım daha yaklaştı. Gardiyanlar hemen araya girdi.

​Gardiyan Başçavuşu: "Yeter! Mirza Korkmaz, derhal yürü!" dedi emri baki bir şekilde.

​Bahar: (Hıçkırığını zorla bastırarak) "Ben seni satmadım. Ben seni kurtarmaya çalıştım. Anlamıyorsun, değil mi? Ben, sevdiğim adamın bir canavar olarak ölmesini istemedim! Adalet, belki seni kurtarır. Benim seni kurtarmak için elimde kalan tek şey bu yoldu! Beni de mahvettin, kendini de."

​Mirza, son bir bakış attı. O bakışta, Bahar'a duyduğu muazzam aşkın ve uğradığı tarifsiz ihanetin buz gibi karışımı vardı.

​Mirza: "Sana elveda bile demiyorum. Çünkü bu bir veda değil. Bu sadece bir ara..." dedi. Polislerinde araya girmesiyle mücadelesine son verdi.

Omuzlarını dikleştirdi ve gardiyanlarla kolidorda yürümeye başladı. Sert ve keskin bakışları etrafa korku saçıyordu.

Bahar, Mirza gittikten sonra titreyen dizlerine engel olamayıp yere diz çöktü. Ellerini yüzüne kapatıp ağlamaya başladı. Acıyan insanları umursamadan ağladı.

Mirza'nın tutuklandığı tüm Mardin'de yankı yaptı. Agir ağa elinde tesbihi ile Korkmaz konağında oturuyordu.

Adamı gelip olan biteni anlattı. Konağın avlusuna çöken sessizlik, Dilşad'ın hıçkırıklarıyla yırtıldı. Dilşad, oğlunun başına gelenlere yanıyordu. Ama ne gariptir ki, kocasının yüzünde bir rahatlama, hatta gizli bir sevinç parıltısı vardı.

İyi oldu," diye gürledi Agir Ağa, avlunun ortasında dururken.

Dilşad öfke içinde: Ne iyi oldu Agir. Mirza senin düşmanın değil, oğluna duyduğun öfke artık bitsin. " dedi.

Agir ağa Dilşad'ın söylediklerini umursamadan..." Gözleri, sinsi bir kararlılıkla kısıldı. "...oğlum bile olsa, yaptığının bedelini ödemeli. Ona hapiste özel bir ceza vereceğim.

Dilşad ilerledi ve kocasının önünde durdu. "Bu nasıl bir babalık! O senin kanın, Agir! Zindanda can çekişirken ona ceza mı vereceksin? Hayır! Buna karşı çıkıyorum! Sen oğlunu değil, kendi gururunu besliyorsun!" dedi gözlerindeki yaşları sikerken.

​Agir ağa: Sen karışma, kadın! Bu benim kararım," diye hırladı.

Dilşad : Senin kararın öyle mi? Agir ağaaa kararların ocağı mı söndürdü. Evlatlarım tek tek dağıldı. Önce Mirza sonra Araf, şimdi sırada Dilan mı var?" dedi öfke içinde.

Agir ağa yerine oturup: Benim kızım başımı önüne eğmez. Sen tasa etme. Dilan bilir ki ağabeylerini silen babası ona neler etmez. Oğulların bizim başımızı öne eğdi kızım değil." dedi.

Büyük lokma ye, büyük konuşma demişler. Agir ağa büyük konuşuyordu. Kaderi değiştirmeye çalışıyordu. Kendi istediği olmayınca etrafa korku salmaya çalışıyordu.

Ağalık en büyük zaafı olmuştu. Kırıp dökmeye başladı. Kırmadığı kalp kalmamıştı. Şimdi ise sevdiği kadını kırıyordu.

Dilan ikiliyi izledi. Babası ölse vermezdi sevdiğine.

Hızla merdivenlerden çıkıp odasına gitti. Komidinin üzerinde duran telefonunu alıp sevdiğini aradı.

Karşı taraf: Efendim aşkım." dedi naif bir sesle.

Dilan: Aaayyy bir daha söylesene." dedi arzu ve istekle.

Karşı taraf: Aşkım, gülüm, hayatımın anlamı, ömür törpüm söyle." dedi.

Dilan: Aşkım senden bir şey istesem yapar mısın?" dedi çocuksu istekle.

Karşı taraf: Emret sultanım. " dedi güven verircesine.

Dilan aklındakini tartmadan direk: Kaçalım sevdiğim. Babam beni sana vermez. Ağabeyim hapse girmiş. En kısa zamanda beni kaçır olur mu?" dedi.

Karşı taraf: Kızım sen delirdin mi? Ne kaçması, ben seni telinle duvağınla gelin alacağım...." dedi.

Dilan: Babam da seni bekliyordu. Ağabeyimi ablan attı cezaevine. Babam ağabeyime ceza vermeyi düşünüyor. Ortalık karışmış gelin bir siz eksiktiniz diyorlar onlar da." dedi.

Ömer: Olacak iş değil. Ben ailemden gizli iş etmem Dilan. Birlikte olacaksak ailemiz de yanımızda olacak karşımızda değil." dedi.

Dilan: Ben anladım seni. Ailelerimiz zaten bir birine düşman olmuş. Ailemi senin için karşıma almam diyorsun. Öyle olsun Ömer. Babam beni başkasına verince alkış tutarsın düğünümde. Bir tarafına da kına yakmayı unutma." deyip kapattı.

Ömer kapanan telefonu aramaya başladı. Bir değil, iki değil arıyordu. Açan olmayınca mesaj attı.

Dilan gelen mesajdan sonra telefonu açtı.

"Sevgilim teklifimi kabul mu ettin." dedi çocuksu heyecanla.

Ömer: Dilan seni severim bilirsin. Bu işin ardı arkası belli değil. Enine boyuna düşünmek gerekir. " dedi endişe içinde.

Dilan: Eski dosttan düşman olmaz. Ağabeyim, ablanı alır. Onlar mutlu, biz mutlu düşünsene her şey düzene girmiş düğün kurarız. Aaaayyy hayali bile güzel. " dedi.

Ömer: Tamam Mardin kalesinin oraya gel. Yanına bir şey alma dikkat çekmesin." dedi endişe içinde.

Dilan: Yarım saate oradayım aşkııııııım" deyip telefonu kapattı.

Yanına önemli bulduğu krem, saç bakım ürünleri, makyaj malzemesini ve düğüne gider gibi giyeceği abartılı kıyafetleri valize koydu.

Odasından dışarı çıkıp etrafı kolaçan etti. Kavgadan sonra herkes durulup odasına çekilmişti.

Dilan eline valizi alıp , bir poşette topuklu ayakkabı alıp odasından ayrıldı. Çalışanlardan biri tuhaf tuhaf baktı. Elindeki topuklu ayakkabıyı gösterip: Arkadaşımın kınası var. Ona verip geliyorum. Zaten eskidiler, modası geçti kızım bunların. Dolabımda yer açılsın değil mi ayol." deyip konaktan dışarı çıktı. Arabasına binip Mardin kalesine doğru gitmeye başladı.

Ömer Asaf kalenin yanında bekliyordu. Dilan elinde valizi ile, bir poşet ayakkabıyla yanına gelince şok oldu.

Ömer: Yapma kızım. Ben sana dikkat çekme diyorum, sen evi toplayıp gelmişsin." dedi.

Dilan: Aşkım önemli olanları aldım yeminle. Bak ne kadar güzeller değil mi? dedi elindeki ayakkabıyı gösterirken.

Ömer: Aşırı gerekli bir ayakkabı. Topuklu ayakkabı giymeden kaçamayız değil mi? dedi kahkahaları arasında.

Dilan yüzünü asıp: Bir kadın topuklu giymeden evlenemez. Hadi gidelim yaaa. Ben çok sıkıldım." deyip arabaya atladı.

Önünü ardını düşünmeden verilen karar, bazı hayatların yaşarken öl**sine neden olacaktı.

Bölüm Sonu

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bölüm : 06.10.2025 17:46 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...