@bukiz_yazmayiseviy
|
İnstagram hesabım bukiz_yazmayiseviyor O narin parmaklarınızla yıldızları parlatmayı unutmayın. Sizler benim kitabımın yıldızlarısınız ... 🍂🍂🍂🍂 Aşk üç hece bir kelime idi. Aşk başka bir insanın kolu kanadı olmaktı. Belki de sevdiğine nefes olmaktı. Sevdiğinin de ona can olmasıydı. Bir söz vardı yalnızlık Allah'a mahsustu. Yalnızlık insana özgü bir şey değildi. İnsan oğlu yalnız kalmayı seçiyordu. Bünyemize aykırı olan bir davranışla yaşamaya çalışıyorduk. Oysa sevginin aşamadığı engel yoktu. Bazen yaralarımıza şifa ,bazen derdimize deva. Bazen kolumuzun kanadımızın kırıldığı andı. Demir sevdi ,sevdası öyle büyüktü ki dağları delen Ferhat'ın aşkından fazlaydı. Neleri göze almıştı. Belki ağalığı elden gidecekti. Belki sevdiğinin üzerine kuma getirecekti. Sadece Melek olsun yeter dedi. Meleği gördüğü andan itibaren nefes almayı unutmuştu. Nefes almadan yaşar mıydı insan? Eğer sevdiğiniz canına kıyarsa yaşardı. Roza 'nın cümlesinden sonra nefes dahi almaz olmuştu.
Roza : Ablam ölmüş ana ,etem ölmüş anaaaa ,ablam kendi canına kıymış anaa" diyerek yanlarına gelmişti. Demir yutkunamadı. Meleğin son kelimesi aklına geldi " O evden kefenim çıkacak " kefeniyle değil teliyle duvağıyla gelin çıkaracaktı. Şimdi kefeniyle mi gelin alacaktı kendine.Mezarlıklar yeni yuvası evi mi olacaktı ? İnsan sevdiğini toprağa koyunca mezarlıktan dahi korkmuyordu. Artık orası sizin bir eviniz ,yuvanız oluyordu. Canınızın yarısı orada olduktan sonra belki de tek nefes aldığınız yer orası oluyordu. Azat : Ne demek öldü, gebertirim lan hepinizi " diyerek Roza'nın üzerine yürüdü. Dildar kadın yere çöktü. Ana yüreği dayanamıyordu. " Keçe miiiiin (kızım) nasıl yaptın bunu. Dâyeni hiç mi düşünmedin ,ben nasıl anayım buna engel olamadım "diye dizlerini döverek ağlıyordu. Hanzade Hanım güç almak için sedire yaslandı. Sonra da sedire güçsüz düşen bedenini bıraktı. Oğlu bundan sonra nasıl yaşardı. Oğlu için gelmişti bu kapıya ,şimdi yaşananları Demir nasıl atlatırdı. Kumalar ve kızlar göz yaşı döküyorlardı. Küçük Berfin : ete ( abla), etem gitti mi dâye ,artık etem yok mu ? Ben ete mi çok seviyordum ,o gitmesin ,ölmesin olur mu dâye " diye ağlıyordu. Demir kendine gelmeyi başardı. Roza'ya "nerede ,Meleğin odası nerde " diye bağırdı. Roza " i , iç, içerde ağam " deyip Demir'i Meleğin odasına götürdü. Demir kapısı açık olan odadan içeri girdi. Arkasından da Azat gelmişti. Azat : Lan bu yaptığın yanına kalmayacak .Roza senin yerine gelin gidecek ,duydun Meleeek Roza'yı gelin etmezsem bana da Azat demesinler. Demir Azat'ın yüzüne yumruğunu geçirdi. Azat neye uğradığını şaşırdı. Demir belindeki silahı çıkartıp Azat'a doğrulttu. " Dua et yaşasın ,Dua et yaşasın eğer ölürse git kendine mezar kaz beni uğraştırma ,karılarım ,kızlarım var dersen merak etme hepsini himayem altına alır ben bakarım. Sana nefes dahi aldırmam Azaaaat duydun mu beni "dedi.Sesi öfkeli ve hüzünlüydü.Nefesi kesiliyordu ,o nefes almayı unutmuşken Azat'ı şuracıkta öldürürdü. Azat korktu .İlk defa ölümden korktu. Demir Meleğin yanına gidip diz çöktü. Önce burnundan nefes alıyor mu diye kontrol etti. Anlaşılmıyordu, Allah kahretsin ki anlaşılmıyordu. Sonra bileğindeki atar damarın üzerine eli ile bastırıp dinlemeye başladı. Az da olsa nabız atışları hissediliyordu. Meleği kucağına aldığı gibi evden dışarı çıktı. Adamlarına" arabanın kapısını aç " dedi. Hızlı bir şekilde arabanın arkasına Meleği koyup ,direksiyona geçti. Arabanın gazına öyle yüklendi ki yaptığı hızın farkında dahi değildi. Yolda kendi hastanesinin baş hekimini aradı.Gerekli olan her şeyi ve Meleğin durumunu anlattı. Bir kaç dakika içinde hastaneye geldi. Hazır olan sedye arabanın yanına getirildi .Demir hızlı bir şekilde arabadan inip Meleği kucağına aldı .Hazır olan sedyeye Meleği yatırdı. Acil çalışanları ve bir kaç doktor Meleği müdahale odasına götürüp tedavisine başlandı. Demir dışarda ne yapacağını bilemez bir şekilde bekliyordu. Oruç olmanın verdiği açlık hissi ve Meleğin durumu güçsüz kalmasına sebep oluyordu. Hanzade Hanım, Dildar kadını yanına alıp hastaneye gelmişti. Oğlunun hali içler açısıydı. Bir insan bir günde ne kadar çökerse Demir de öyle çökmüştü. Müdahale odasının kapısı açıldı. İçeriden genç bir doktor Demir'in yanına gelip " Demir bey ,hastanın vücudunda yüksek dozda tiner teşhis edildi .Bunun neden olduğunu araştırıyoruz " dedi. Dildar kadın: Fare zehri içmiş ,kendi canına kıydı ,yalvarırım kurtarın kızımı "dedi. Doktor'un önünde diz çökmüş bir şekilde yalvarıyordu. Hanzade hanım gidip kaldırdı. Demir ne diyeceğini şaşırdı. Doktor öğrendiği bilgi ile müdahale odasına tekrar girdi. Aradan geçen saatler Demir'i korkutuyordu. Yaşamak zorundaydı . Yeni bulmuşken ölemezdi. Dildar kadın fenalaşmıştı bu sürede. Dildar kadını da Acil 'e götürmüşler ve serum veriyorlardı. Kendine gelmesi için başında doktorlar elinden gelen mücadeleyi veriyordu. Hanzade Hanım : Yaşayacak oğlum, inan bana yaşayacak. Senin nasibinde Melek varsa kurtulur. Kendini bu kadar perişan etme ,sen güçlü ol ki oda güçlü olsun. Kalp kalbe karşı derler sen vazgeçme oğul " dedi. Demir başı ile onayladı. Müdahale odasının kapısı açılınca ayağa kalkıp doktoru dinledi. Doktor : Bizim için zorlu bir süreçti. Elimizden gelenin fazlasını yaptık. Demir : Durumu nasıl "dedi. Doktor : Durumu hakkında şimdilik bir şey diyemem. Vücudundan zehri temizledik .Uyanmasını bekleyeceğiz. Demir : Ne zaman uyanır " dedi. Doktor : İki saat içinde de iki gün içinde de .Melek hanımına bağlı .Tedavi süreci devam edecek şimdi odaya alacağız. Beklemekten başka çaremiz yok. Demir " Elinden gelenin fazlasını yap , o ölürse kendine mezar bul ,beni uğraştırma " deyip köşedeki sandalyeye çöktü. Dermanı kalmamıştı. Nefes dahi alamıyordu. Doktor : Demir bey siz de iyi görünmüyorsunuz ,acile sizi de alalım ,hasta uyandığı zaman sizi böyle görmesin "dedi. Meleğin Demir 'in duygularından haberi dahi yoktu. Demir gitmesi için doktora eli ile işaret verdi. Boş lafların lüzumu yoktu. Melek odaya alındı .Geçmek bilmeyen bir gün sona ermişti. Azat Demir'in korkusundan evde içi içini yiyordu. Merhametli adamdı Demir , canı yandığı zaman gözü hiç bir şey görmüyordu. Azat ölümden korktu. Baran ağa da bu sürede aramamıştı. Kendi de aramaktan korkuyordu. Kumalar kızlar ile dualar ediyordu. Roza ablasının hali aklına geldikçe daha çok ağlıyordu . Hastane de işler karışmıştı. Melek nefes alışverişleri düzensizleşmişti. Doktorlar odaya tekrar girmiş ve yine bir bekleyiş başlamıştı. Korkunun iliklerine kadar işlendiği anlardı. Kos koca bir gece geçmişti. Melek ara ara fenalaştı. Doktorlar odaya girip gerekeni yapıyor , başları önde çıkıyorlardı. Her defasında aynı cümleleri kurmak karşı tarafı daha çok yıpratıyordu. "Üzgünüm Demir bey beklemekten başka çaremiz yok" Demir ve Dildar kadın için geçmeyen saatlerdi. Sabah yeni yeni aydınlanıyordu. Bugün Bayram arefesiydi. Arefe günü Demir camiye gidip ahaliyle mezarlığa gitmesi gerekiyordu. Ruhu çekilmiş gibi hissediyordu. Bugün Melek uyanmazsa Demir'in hali nasıl olurdu. Hanzade hanım bu iki günde çökmüştü. Oğlunun hali içler acısıydı ana yüreği bu duruma daha fazla dayanamıyordu. Melek onlara yaraşır bir gelin dahi değildi. Sırf oğlu istedi diye gelmişti bu kapıya. Evden temiz kıyafetler istemişti. Akşam içinde yemek yapıp göndermelerini söylemişti. Konakta bir yandan bayram temizliği ve bayram için tatlılar yapılıyordu. Kahya bir inek kestirmiş çalışan kızlar etleri doğruyordu. Ne olursa olsun oğlu ağa idi ve görevini yapması gerekiyordu. Doktor Meleğin yanından çıktı. " Şimdi durumu iyi ,dua edin uyanması için elimizden geleni yapıyoruz "dedi. Demir " onu görebilir miyim "dedi. Doktor " tabiki görebilirsiniz " deyince Meleğin odasına girdi. Sevdiği iki günde çökmüştü. Ne yapacağını bilemez bir şekilde Meleğin yanına gidip sandalye alıp oturdu. Bir süre sessiz sessiz ağladı. Koskoca ağa ağlıyordu. Şimdi Melek ile bambaşka olabilirlerdi. Zamanında gidip engel olabilirdi . Meleğe haber salıp bu duruma gelmelerine engel olabilirdi. Demir elleri ile Meleğin yüzünü avucu içine aldı. Yerinden kalkıp alnını Meleğin alnına koydu. Nefesleri karışıyordu. Halbuki başka şekilde de karışabilirdi. Demir nefes alıp vermekte güçlük çekiyordu. Bir süre bu halde durdu. Sonra yerine tekrar oturdu. Demir :Bana bunu yapma gülüm ,seni yeni bulmuşken bana bunu yapma. Ben bu acıyla yaşayamam " göz yaşları akıyordu ,elleri Meleğin elinde idi. Devam etti konuşmaya "Ben sesiz nefes dahi alamam " insanın nefes alamadığı zaman olur muydu .Demir şuan nefes dahi alamıyordu. Meleğe nefes olmak istiyordu ,şimdi kendi nefes alamıyordu . " Ben sen olmadan bu saatten sonra yaşayamam. Hiç bir şeyin anlamı yok ,yüreğimi daha fazla yakma " yüreği yanıyordu. "Kalk uyan Melek , uyumak sana yakışmıyor " sesi sonlara doğru kısılmıştı. " lütfen artık uyan " ömründe kimseye boyun eğmemiş adam şimdi bir kadına uyansın diye yalvarıyordu. Bir süre sonra içeri hemşire girdi. Demir Meleğin eline alnını koymuş bir şekilde bekliyordu. Hemşire : Demir bey sizi dışarı almam gerekiyor "dedi. Demir dışarı çıkmak istemiyordu. Demir : Ne yapacaksan benim yanımda yap " hemşireye uyarıcı ses tonuyla isteğini dile getirdi. Hemşire el mecbur Demir'in yanında serumu değiştirdi. Diğer işlerini de yapıp odadan çıktı. Demir bu sürede odanın camının oraya gitmiş bekliyordu. Dışarıda insanlarda bayram telaşı vardı. Oradan oraya koşuşturuyorlardı. Şimdi bayram alışverişi düğün alışverişi olabilirdi. Dildar kadın odaya alınmış sakinleştirici veriliyordu. Esma dâyesinin yanına gelmişti. Yaşı tutan tek evladı oydu. Melekten sonrası henüz reşit olmadığı için dâyelerinin yanında kalamıyorlardı. Kumaları istememişti. Kızı kuma olmamak için bu haldeydi. Kuma ismini dahi duymak istemiyordu. Demir bir süre camdan dışarıyı izledi. Elini cebine koyup Meleğin yanına geldi. O kadar güzeldi ki ,insan bakmaya kıyamıyordu. Yutkundu ,gidip Meleğin yanağından okşadı. Diğer elini cebinden çıkartıp Meleğin alnından öptü. Nefesi kesildi. Bir süre ayakta Meleği izledi. Yüzünün her karışını ezberlemek ister gibi baktı. Onun sevdası bu halde iken kendini çok zayıf hissediyordu. Güçsüz kalmış bedeni artık dayanamıyordu. Hanzade Hanım odaya girdi. Oğlunun haline üzülüyordu. Bir gün daha sona ermiş ve akşam ezanı okunmak üzere idi. Hanzade : Oğlum hadi gel gidip iftarımızı yapalım. Uyandığı zaman seni böyle görmesin " dedi. Melek'te oğlunu seviyor diye düşünüyordu. Demir : Benim canım hiç bir şey istemiyor. Sen yemeğini ye, beni bekleme dâye. O burada yatarken ben nasıl yemek yerim "dedi. Hanzade : Oğlum sen böyle yapınca ben dayanamam .Ben inanıyorum iyileşecek. Senin için ,sevdanız için uyanacak. Sen bu şekilde yapınca ona da kendine de zarar verirsin. Demir annesinin ellerini gidip öptü. " inşallah benim için uyanır dâye inşallah" dedi sesi ağlamaklı bir şekilde. Hanzade Hanım oğlunu ikna edip evden gelen yemekleri Demir 'in çalışma odasına gidip akşam ezanın okunmasıyla yemeğe başladılar. Demir : Dâye sen de yoruldun ,burada bekleme adamlara söyleyim seni konağa bıraksınlar "dedi. Hanzade Hanım oğlunun elini avcuna alıp : Yorulmam oğlum ,sen böyleyken sevdiğin içerdeyken eve nasıl giderim " dedi. Demir annesi ile bir kez daha gurur duydu. Onun sevgisi Demir'in daha güçlü olmasına sebepti. Hanzade evden gelen eşyaları Demir'e verdi ve dışarı çıktı. Demir dâyesinin verdiği çantanın içerisinden temiz kıyafet alıp giyindi. Odasından çıkıp Meleğin kaldığı odaya doğru gitmeye başladı. Hanzade Hanım bu arada Dildar kadının yanına gidip evden istediği kıyafetleri verdi. Yemeği ezandan önce getirip vermişti. Kıyafetleri de verip daha fazla utandırmak istememişti. Dildar Kadın yataktan doğrulup Hanzade Hanımı karşıladı. Ayaklarında güç kalmamıştı. Ne zaman yataktan kalkmak istese güçsüz kalıyor ve kalkamıyordu. Doktorlar sorunun kaynağının psikolojik olduğunu söylemişti. Dildar Kadının kendini toparlanmasını bekliyorlardı. Demir Meleğin kaldığı odanın kapısına gelip bekledi. Bitmek bilmeyen bekleyiş hemşirenin odadan çıkmasıyla son bulmuştu. 🍂🍂🍂🍂 Bir bölümün daha sonuna geldik. Melek sizce hayata döndü mü? Hemşire Demir'e ne söyleyecek? Bölüm nasıldı?
Bir sonraki bölüme kadar Allah'a emanet olun.🥰
Hayırlı akşamlar.
|
0% |