
Şiddet gerçekten sorunları çözer miydi?
Evladını dışlayıp, planlar kurarken, kırıp dökülen değerler hiç mi düşünülmedi?
Mirza, dokunmaya dahi kıyamadığı sevdiği için, töreye boyun mu eğecekti?
Bahar berdeli kabul etmese de Agir ağa ve ağalar azrail gibi can almaya mahkumdu.
Mirza koşar adımlarla sevdiğinin yanına gitti. Kolundan tutup saklamak ister gibi arkasına aldı.
Agir ağa, Mirza'nın konakta olmasına şaşırmıştı. Üzerinden şaşkınlığı atıp: Yıllar sonra geldin demek ki? Ne yazık ki geç kaldın. Berdel Araf ile Bahar adına verildi. Töre bellidir. Ya berdeli kabul edersiniz? Yada bacının canını almak sana yakışır. Sözde ağamız sensin. Ağamız varken bana elimi kana bulamak yakışmaz, değil mi Mirzaaa? " dedi.
Demir ağa: Benim oğlum bu saatten sonra yoktur. Kızın da, damadın da, bu saatten sonra senin vicdanına kaldılar. İç güveyi alamam dersen benim deli oğlanı, istediğin yere sürersin. Biz de kurtuluruz sen de." dedi.
Agir ağa: Yapma Demir, soyunun devamını Ömer sağlayacak. Bahar değil. Kız çocuğu beşikte el kapısı için yetişir. Bunu sende çok iyi bilirsin." dedi.
Bahar dayanamayıp: Dilşad hanım, kızın el kapısına göre yetişmemiş maalesef. Döndü dolaştı, yine Korkmaz konağının hanım ağası olarak kalacak. Tüh yazık oldu. Oysa Mirhan aşireti hanım ağası olacaktı. Hayaller, hayatlar maalesef. " dedi alayla karışık.
Mirza tebessüm edip: Korkmaz aşireti hanım ağası sen olacaksın. Bahar aşireti tanımam. Ağa bensem hüküm benimdir. Bu hayatta tek başına aşireti yönetmeye çalışan bir garip Mirza'nın eşi olmak ister misin? Benimle evlenir misin?" dedi Bahar'ın önünde diz çökerken.
Demir ağa, Agir ağaya sinsi bakış attı. Kızı kabul ederse aşiret ağaları ağzının payını alacaktı.
Araf ile Bahar fikri bir ömür boyu rafa kalkacaktı. Biliyordu ki kızı da Mirza'yı seviyordu.
Bahar düşündü: Yıllar önce ağa olmanı istemiyorum. Baba olmanı hiç istemiyorum dedim diye hatırlıyorum. Sen ağalığı bırak, ben de seninle evlenirim." dedi.
Mirza: Ağalığı bırakmak kolay. Gel gör ki ağa olacak adam yok ortada. Agir ağa ortalığı kana bular. Oysa benden korkardı. Asıl kendi şerefsiz çıktı." dedi.
Agir ağa: Yavaş ol Mirza. Ne demek şerefsiz çıktı. Nerde gördün şerefsizliği mi?" dedi.
Mirza kahkaha atıp: Doğduğumdan beri." dedi.
Hesaplaşma son bulmayacaktı. Her çocuk ailede yetişmiyor. Bazıları kurban seçilip tüm yük onun sırtına yükleniyor.
Mirza'nın suçu ilk erkek çocuğu olarak doğmaktı. Doğduğu güne kaç kere lanet etti.
Sonra Allah'tan korktu. Değmez deyip, yoluna devam etti.
Agir ağa öfke içinde: Mirza misafirlerimizin önünde terbiyesizlik yapma. Karar belli, sen de kararı kabul et. Boş yere kan davası çıkmasın." dedi.
Demir ağa, Mirza'nın yanında yerini aldı.
"Agir ağa, kan çıkması için Ömer benim himayem de kalması gerekir. Eeeee ben Ömer'i sana iç güveyi verdim. Kızım da Mirza ile evlenmek isterse, aşireti yakar üstüne kahve içer, seni de Mardin'den sürerim." dedi.
Mirza araya girip: Ben yıllar önce teklif etmiştim bunu. Kabul etmediniz. Ağa benim ve benim olmadığım yerde alınan kararı tanımam. Bahar teklifimi düşündün mü? " dedi.
Bahar: Tek şartla kabul ederim."
Mirza, Bahar'a yaklaşıp: Şartın kabulüm." dedi.
Bahar: Şartı mı duymadan kabul ettin. Oysa isteme de peçe takmak istediğimi söyleyecektim. Ve sen kabul ettin. Seninle evlenirim Mirza Korkmaz." dedi sinsi sinsi gülerken.
Mirza bir iş olduğunu anladı. Bahar mutlu olsun diye sessiz kaldı.
Dilşad hanım: Peçe takmak ne demek. Ben böyle iş istemem. Adabınla çıkarsın karşımıza. Yoksa bu konağa gelin giremezsin!" dedi.
Mirza: Seni yanımda götüreceği mi kim söyledi. Ben kabul ettim. Sana söz düşmez. Büyüğüm olarak ilk defa yanımda bulunmak istersen, edebinle, adabınla gelirsin. Yoksa kalsın, istemem, lüzumu yok." dedi.
Dilşad: En mutlu gününü görmek isterim. Bunu bana çok görme. Sen nasıl dersen öyle olsun oğlum. Yeter ki sen mutlu ol" dedi gözyaşları arasında.
Bahar başını olumsuzca salladı. Bu kadın başına bela olacaktı. Bilmedikleri tek şey, asi kızdı. Altta kalmaz, hizaya hepsini koyardı.
Demir ağa: Mirza hayırlısı olsun. Ben seni tanır, seni bilirim. Kızımın gözünden tek damla yaş aksa sorumlusu sensin. Emanetine sahip çıkmak senin sorumluluğun. Müsait olduğunuz zaman, beklerim." dedi.
Mirza: Damarıma basılmadığı sürece, hiç kimseyi üzmedim. Bahar için yıllardır bekledim. Hayatıma başka kadın girmedi. Ben emanetime sahip çıkarım. Önemli olan , Bahar bizim sevdamıza sahip çıkacak mı?" dedi.
Bahar kendinden emin bir şekilde: Ben en temiz duygularla sevdama sahip çıktım da, sevdim sandığım adam, adam çıkmadı. Ne mafyası kaldı, ne de ağası. Tek istediğim dayemle, babam gibi mutlu olmaktı. Olmayacakta." deyip ağlayarak, kimseyi dinlemeden çekip gitti.
Mirza arkasından: Bahaaaarrr" diye bağırsa da, Bahar arabasına binip hızla konaktan ayrıldı.
Demir ağa, Agir ağaya yaklaşıp: Seni son kez uyarıyorum. Benim tanıdığım Agir ağa, karısına uşaklarına sahip çıkan mert adamdı. Karşımda duran adam, aşağılık, haysiyetsiz, ağalık sevdası için ailesini kullanan, şerefsizin önde gideni. Agir ağaaa, yarın adam gibi, baba gibi konağıma gelip kızımı iste. Aksi halde konağında taş taş üstüne bırakmam. Aha da buraya yazıyorum. Yeminim olsun, kızımın gözünden tek damla yaş akarsa, bu dünyayı başınıza dar ederim." dedi ve gitti.
Mirza, bir an dahi beklemeden konaktan ayrıldı. İnine gidip işlerini halledecekti.
Ağalara ders vermesi gerekiyordu. Yarın sorun çıkmadan sevdiğini isteyecekti.
Adamları arkada, kendi önde hızla yer altındaki inine gitti.
Bir süre sonra ıssız dağlık ormanda ki inine geldiler. Adamlarına baş selamı verip, gizli geçitten yer altına inmeye başladı.
Şehir, yüzeyde uyurken, yerin yedi kat altında, 'Yeraltı İnleri' denilen dehlizlerde başka bir hayat kaynıyordu. Burada, kumarın, tefeciliğin ve yasadışı ticaretin kirli parası dönüyordu.
Mirza ve adamları bir süre yürüdükten sonra, ışıklandırma ile aydınlık olan odaya geldi. Adamları kenarlara dizildi.
Sigara duman altı olan yerde ağaların hesapları dürülmeye başlandı.
Ağalar, yıllardır kurdukları sistemi o kadar sağlam sanıyorlardı ki, aralarındaki en ufak çatlağın bile bir fay hattına dönüşeceğinden habersizlerdi.
Mirza'nın planı basit ama dehşet vericiydi: Hepsini aynı anda, can damarlarından vuracaktı.
Cımhat toplantısında, Araf ile Bahar olsun diyen kim varsa, banka hesapları, gümrük malları, tırlar, gemiler, akla gelecek tüm varlıklarına el konuldu.
Sabah uyandıklarında hepsi iflas etmiş olacaktı.
Polisi arayıp, tek ,tek şikayet ettiler. Yurt dışındaki tırlar ülkeye alınmayacaktı. Plakalar, hepsi tek tek ifşa edildi.
Mirza, aylardır toplanan devlet belgelerini, muhbirler aracılığıyla bir anda medyaya ve ilgili kurumlara sızdırdı. Sabahın ilk ışıklarıyla birlikte madenler mühürlenecek ve ağaların ortakları tutuklanacaktı. Birkaç saat içinde milyonlarca liralık borç sarmalına düşeceklerdi.
Mirza'nın adamları, aylar boyunca sızdıkları kumarhanelerin, kaçak depoların ve nakliye hatlarının en kritik noktalarında sabotajlar düzenlemek için emir verdi.
Yer yerinden oynayacak hamleler yapılıyordu.
Borçları, ve düşmanlarının intikam ateşi dört bir yanlarını sarmıştı.
Bakışlarında ne öfke ne de zaferin coşkusu vardı; sadece buz gibi bir kesinlik vardı. Sakin, ama sesi tüm odayı titreten bir tonda konuştu:
"Onlar, bu şehri bir bataklık gibi yönetti. Birbirini yemeyi marifet sandı. Ama unuttular ki, bir bataklığın bir de Kralı olur."
Adamı: Abi güç akılla, bilekle olur. Sabah, yer yerinden oynayacak. Ama şunu bil ki bunların hesabı da çetin olur." dedi
Mirza. "Ben onlara gücün ne olduğunu göstereceğim. Güç, elinizdeki parayı birkaç gün içinde bir hiçliğe çevirebilmektir. Güç, sizin en derin sırrınızı, en korunaklı ininizde bile bulabilmektir. Akıl işte burada. Bilekte belimdeki sil*hın tek kurşunluk mermisinde. Terettüt etme sen, bedel ödemek bizim işimiz. Bünye alışkın, yabancılık çekmez." dedi.
Adamı gelen telefonu açtı, kısa süre karşı tarafı dinleyip telefonu kapattı.
"Ağam, operasyon tamam. Bedel mi öderiz, zafer mi kazandık bilmem ama, ağalar hüküm verirken bir daha düşünecek bu saatten sonra." dedi.
Mirza, derin bir nefes aldı, gözleri zaferin ateşiyle parlıyordu. Mekana, kelimelerin ağırlığıyla dolan sessizlik çöktü. Ve Mirza, yüzlerce yıllık yeraltı geleneğini, o tek cümleyle mühürledi:
"Ağa bensem hüküm benimdir. Bir daha hiç biri benim sözümün üstüne söz söyleyemez."
Racon belli idi. Ya öleceksin. Ya boyun eğeceksin. Yada boyun eğdireceksin.
Mirza gerekeni yaptı. Gecenin yarısı gelen telefonlarla, Mardin ayağa kalktı.
Demir ağa olan biteni öğrendi. Bahar babasının tepkisinden olan biteni çözmeye çalışıyordu.
Dilan, Ömer Asaf'ın toparlanmasını bekliyordu.
Kaçtığı eve iki kişi olarak geri dönecekti. Peki düğün nasıl yapılacaktı.
Ömer ağa olmadığına mı yansın. İç güveyi olduğuna mo bilemedi. Oysa karar belli idi. Ablası ile Mirza evlenecekti ki, aşiret Araf ile Bahar dedi.
"Ne var yani, Mirza ile Bahar deseydiniz? Babam beni evden kovmazdı." dedi iç çekerken.
Dilan: Sen daha orda mısın? dedi.
Ömer düşünceli hali ile: Senin için fark eden bir şey yok. Kızım iç güveyi olup çıktım. Biz ne b*k yedik. Aklımızı peynir ekmekle yeseydik daha iyiydi. Şimdi ne olacak. Agir ağa bana neler eder hiç düşündün mü?" dedi.
Dilan umursamaz tavrı ile: Hiç bir şey yapamaz. Asıl sen düğünümüzü düşün. Sence kaç kilo altın gelir. Aaaay bizim düğünümüz olacak değil mi Ömeeerr?" dedi heyecanlı hali ile.
Ömer: Tek derdim altındı yâ benim. Düğün yapacaklar mı oda belli değil! Sen aç karnımızı nasıl doyururuz önce onu düşün." dedi.
Dilan: Sen gerizekalı mısın Ömeeer. Ben niye karnım acıkınca düşüneyim. Sen eşek gibi çalışıp doyuracaksın, benim karnımı. Ben prensesler gibi yaşamaya alışkınım. Bana bakamayacaksan, niye kaçırdın o vakit?" dedi.
Ömer: Kızım ben eşekler gibi bu saatten sonra, ben çalışırım da, sen kilonca altın falan bekleme. Samanlık seyran olur, kuru ekmekle doyarız biz beraber olduktan sonra. " dedi.
Dilan: Saçmalama, sen de iyice küçük Emrah'a bağladın. Şimdi şarkı da söylersin, tam olur." dedi alaycı tavrı ile.
Ömer: Boş yapma kızım. İç güveyi Ömer Asaf Korkmaz saygılarla sunar. İlk sezon yayında. İkincisi Allah kerim." dedi kahkaha atarken.
Dilan da kahkahaları arasında: Ula ulağım. Sen de amma meraklı çıktın iç güveyi olmaya." dedi.
Ömer: Napacaksın kaderimiz böyle imiş." dedi.
Sonrasında kalan eşyaları birlikte topladılar. Kader karşılarına ne çıkartır bilinmez.
*****
Sabahın ilk saatlerinde Mardin'de taş taş üstüne kalmadı. İflas bayrağını çeken ağalar, Agir ağanın konağında toplandı.
Agir ağa uyku mağduru gözlerle, ağalara her şeyden habersiz, boş boş bakıyordu.
Ağalardan biri: Agir ağa, oğlun bizi bitirdi. Biz de seni bitireceğiz. Yaptıklarınız yanına mı kalır sandınız lan? " dedi.
Agir ağa: Hangi oğlum sizi bitirdi? Nasıl bitirdi, benim hiç bir şeyden haberim yok." dedi korku içinde.
Ağaların, Korkmaz konağına baskın vereceğini duyan Mirza'da konağa geldi.
" Ben çektim iplerini. Racona ters işler yapılınca, ağalara ders vermem gerekiyordu. " dedi.
Ağalar, bakışları ile Mirza'yı ezmeye çalışıyorlardı.
"Sen kimsin ki, bizi hiçe sayarak buraya gelirsin, Mirza?" diye gürledi.
Diğer ağa da: Bu aşiret, senin gibi kanı ispatlanmamış veletlerin yeri değil. Sen, yıkım getirdin. Senin hükmün, burada geçmez!" dedi.
Agir ağa' Hoopp ağalar yavaş olun. Kanı da belli, soyu da. Oğlumla aram kötü diye namusuma iftira atamazsınız? Buna izin vermem." dedi gözlerinde öfke patlaması yaşarken.
Diğer ağalar onaylayan mırıltılar çıkardı. Mirza, sadece gülümsedi ve Agir ağa'nın sözünün bitmesini bekledi.
"Kan mı, istiyorsunuz ağalar?" diye sordu Mirza, sesini alçaltarak. "Ben, üç beş ağa'nın en sağlam kalelerini bir günde yerle bir ettim. Onların parası, gücü, itibarının hepsi benim elimde. Eğer bu yaptığım, iktidarımın kanıtı değilse, nedir?"
İhsan Ağa araya girdi: "Senin yaptığın hile ve kurnazlıktır, delikanlı! Biz, toprağın ağalarıyız. Bizim gücümüz, senin o geçici oyunlarına benzemez!" dedi avluya girerken.
Mirza, avludaki herkese baktı. Artık gülümsemiyordu. Gözlerinde soğuk, hesapçı bir ateş yanıyordu.
"İhsan Ağa. Toprağınız olabilir. Ama benimki, şehrin can damarıdır. Buraya, size son bir uyarı yapmak için geldim. Bir karar vereceksiniz?"
Mirza, iki adımla İhsan ağanın yanına geldi ve sesi, tehditkâr bir fısıltıya dönüştü:
"Verirken iki kez düşünün. Ağa olmamı tanımayanlar..."
Mirza, son cümlesini söylerken durdu. Ağaların her birinin gözünün içine teker teker baktı. O anki sessizlik, bir idam hükmünün sessizliği gibiydi.
"...bilsinler ki, baba olmamı hazmetmek zorunda kalırlar."
Ortalıkta şok edici bir sessizlik oluştu. Bu, sadece bir tehdit değildi; bu, Mirza'nın artık sadece bir yer altı reisi değil, tüm bölgenin kurallarını yeniden yazan acımasız bir figür olduğunu gösteren bir ilandı. Baba olmak demek; onların çocuklarını, ailelerini, nesillerini bile hedef alabileceği anlamına geliyordu.
İhsan Ağa bile, bu sözler karşısında bir an donup kaldı. Mirza, sadece tahtı değil, hanedanlarını tehdit ediyordu.
Mirza, yerinden yavaşça döndü; onlara son kez baktı ve kapıya doğru yürüdü. Kapıdan çıkmadan önce, sadece bir cümle daha söyledi:
"Kararınızı bekliyorum. Ama unutmayın, benim sözümden dönmek, iflastan daha kötüdür."
Şimdi ağalar büyük bir ikilemle karşı karşıya: Mirza'yı tanıyıp gücüne boyun eğmek mi, yoksa tüm nesillerini tehlikeye atan bir savaşa mı girecekti?
Agir ağa: Ben dedim size. Mirza kan ister, durduramazsınız. Şimdi oturun düşünün. Bundan sonra taş taş üstünde bırakmaz. Araf ile Bahar olsun diye karar verirken iki kere düşünecektiniz? Şimdi buraya gelip, hesap soramazsınız!" dedi.
İhsan ağa: Yanlışın var Agir. Ben verilen karar yanlış derken, ben barış isterim. Huzur isterim Araf ile Bahar olacak, diyen sen değil miydin?" dedi.
Bir anda ortalık karıştı. Her kafadan ses çıkıyordu.
"Biz ağamızı tanırdık. Sen oğlunu tanımadın. Bizim kaybettiğimiz paramızı öde Agir." dedi ağalardan biri.
Agir ağa: Ben nasıl ödeyim. Oğlumu duydunuz. Ağa olmasını kabul etmeyerek bedel ödediniz. Şimdi arkasından atasına hesap sormak nedir. Hangi töre de vardır. Ağanın verdiği kararı sorgulamak. Gücünüz yetiyorsa Mirza ağadan isteyin, alacağınızı da vereceğinizi de." dedi.
Ağalar bellerindeki silahl*rı çekti. Ortalık ateş altında kaldı. Gökyüzüne atılan her kurşun, Agir ağanın ciğerine saplanıyordu.
Tüm Mardin, silah sesleri ile uyandı. Mirza arabasında giderken, silah seslerini duydu. Arabasını tekrar Korkmaz konağına çevirdi.
Kapıdan öfke içinde girdi.
" Ağalar, karar verdiniz diye düşünüyorum. Şimdi kararınızı söyleyin ve konağımdan ayrılın." dedi öfke içinde.
Ağalar, konağa Mirza'nın tekrar gelmesini beklemiyordu.
Agir ağa köşesine sinmiş bir şekilde, titreyerek bekliyordu.
Mirza sesinde öfke ve fısıltı ile: Silahlar konuşmadı. Ağalar zaten suskun. O vakit karar belli, hüküm belli. Bir daha benim hükmü mü çiğnemeyin. Konağım da bundan sonra, tek kurşun sıkanı, kapıya kellesini asarım. Şimdi hepiniz çıkın konağımdan." dedi.
İhsan ağa: Mirza haklı olduğun yerde arkandayım, şunu bil ki yaptığın iş değil. Bunca ailenin ekmeği ile oynadın. Hüküm vermek, masum insanlara dokunmak değil evlat." dedi.
Mirza: İhsan ağa, sen ağaları tanıyamamışsın. Arkanda ki kadın tüccarı. Tırda yiyecek mi taşır sanırsın. Elalemin çocuğunu, kaçırıp yurt dışına satar. Önündeki, tarlasında ayçiçeğinin içinde kaçak kenevir yetiştirir. Masum çocukları tuzağına çeker. Diğerlerine girmeyelim sabah sabah." dedi.
İki adım atıp, İhsan ağa ile yüz yüze geldi: Agir ağa az şerefsiz değil. Ama bu işlerde parmağı yok. Ne yaptıysa evlatlarına yaptı. Zararı bana dokundu. Kızına dokundu. Masum canlara değil. Yolsuzlukla kazanılan paralar, geri sahiplerine iade edildi. Şimdi bana akıl vermeyi bırak da, bunların cezasını kes." dedi.
İhsan ağa, yıllarca devlette çalıştı. Bunca bilgiyi, kendisi dahi bilmiyordu.
Mirza kötü biri olsa, bu yolda para kazanırdı. İyi biri ise, bu işlerle ne alakası vardı?
Taş taş üstüne koysa da, aklında ki sorulara cevap bulamıyordu.
"Evlat, hakkı olan hakkını almış. Yolsuzlukla yapılan ticaret töre de yazmaz. Yolun yolumdur. Ağa sensen hüküm senindir. Ağanın kestiği parmak, acımaz." deyip konaktan ayrıldı.
Ağalar başları önde konaktan çıktılar.
Mirza terastan onları izleyen annesine: Odamı boşaltın. Bundan sonra, konağında, aşiretin de ağası, atası benim. Yeni eşyalar gelecek. Yeni düzen kurulacak. Akşama kız isteme var, hazırlıkları eksiksiz istiyorum." dedi emri baki bir şekilde.
Dilşad: Oğlum, her şey dört dörtlük olacak. Sen iste ben yaparım. Konağım yeniden şenlendi. Çok şükür Allah'ım." dedi.
Agir ağa başı önde köşesine sindi. Dilşad dönemini yazacaktı. Hanım ağa olarak her şeye karışacaktı.
Bahar ile Mirza, Korkmaz konağının yeni düzenini kuracaklardı.
Şimdi masal yeni başlıyordu. Aşkın Esareti, tüm sevdalıların dilinde olacaktı.
Bölüm sonu...
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 4.69k Okunma |
251 Oy |
0 Takip |
35 Bölümlü Kitap |