36. Bölüm

34. Bölüm

Merve Altuntaş
bukiz_yazmayiseviy

Bir oyun hayatınızı elleriniz arasından alabilir miydi?

Hata yapanlar eğlenirken, siz yutkunamadığınız zamanlar...

Birileri gülerken, nefes dahi alamadığınız zamanlar.

Bahar, Mirza'ya gözleri dolu dolu baktı. Mirza bu durumda ne söyleyeceğini bilemedi.

"Kendisi böyle olsun istedi" dedi. İnsan en büyük kötülüğü kendine yapardı.

Bir oyun kurdu, oyunu ailesine, kendi hayatına maal oldu. Düğünsüz gelin oldu.

Resmi nikah hala kıyılmadı. Dini nikah ile alelacele evlendiler. Oyunu oynamasıydı belki, şimdi düğün hazırlığı yapacaktı.

Bahar bir süre düşündü. Nefes dahi alamadı. Sonra Mirza'ya kinlendi. Mafyalığı bıraksaydı. Elalemin evinde kalmak zorunda kalmazdı.

Birlikte yuva kursalardı. Tertemiz sayfa açsalardı. Okudu ama diploması elinde kaldı.

Kardeşi hayatını alt üst etti. Mirza, Bahar'ı izledi. Aklından geçenler durmayacağını, yine bir şeyler yapacağını gösteriyordu.

Zelal teyzeye teşekkür etti. Her şey için, yanında olduğu için teşekkür etti. Ellerini elleri arasına aldı. Evlat sevgisi ile ellerini öptü. Mirza sevgiyi bu ellerde gördü.

Bu evde içindeki boşluğu tamamladı. Sonra kalktı. Bahar'ı umursamadan sofrayı toplamaya başladı.

Bahar, Mirza'nın ne yaptığını anlamasa da bir süre izledi. Mirza tabakları tepsiye koydu. Tepsiyi eline alıp mutfağa gitti.

Zelal kadın sessiz kaldı. Mirza'nın içini biliyordu. Bahar yerinden kalkıp çaydanlığı eline aldı.

Düşünceli hali ile mutfağa gitti. Mirza, Bahar'ı beklemiyordu. Bir an arkasında görünce irkildi.

Bahar terettüt ile çaydanlığı bıraktı. Mirza umursamadan sarı bezi aldı ve içeri gitti.

Bahar, bu durum karşısında öfkelendi. Düğün yapacaktı. Böyle olmalarına sebep olanların mutlu olmaları çok saçmaydı.

Mirza elinde sofra ile yanına geldi. Sofrayı kenara bırakıp, bezin içindeki ekmek kırıntılarını poşete koydu.

Bahar sessizliğe dayanamayıp: Gerçekten bizi bu hale getirenlere düğün mü yapacaksın? Bir de her şey kusursuz olacakmış. Namına yakışır olacakmış. Bırak da babam namını düşünsün. Dilan, Korkmazlara değil, Mirhanlara gelin gelir." dedi öfke içinde.

Mirza umursamadan elindeki poşedi duvarda çakılı olan çiviye taktı.

Bahar, Mirza'nın tavrına bozuldu.

"Benimle konuşmaya dahi tenezzül etmez misin?" dedi.

Mirza sakin ve umursamaz tavrı ile Zelal kadının yanına gitti.

Bahar Mirza'nın duygularını isteme de umursamadı. Mirza'da Bahar'a aynı şekilde umursamaz tavrı ile devam edecekti.

Bahar, Mirza'nın tepkisis kalması bozuldu ve Mirza'nın arkasında oturma odasına gitti.

Zelal kadın gençlerin yanından odasına gitti.

Bahar ayakta huzursuzca bekledi.

Mirza eline telefonu aldı. Bir süre öylece oyalandı. Bahar bu duruma dayanamayıp: Madem beni umursamayacaktın, neden kolumdan tutup nikah masasına oturttun? Seninle evleneyim diye başıma silah dayadın. Şimdi ben yok muşum gibi davranamazsın!" dedi.

Mirza oturduğu yerden: Mutfak toplanacak. Zelal teyzenin toplaması uygun olmaz. Mutfağı topla, düğün için kıyafet almaya gideceğiz." dedi.

Bahar: Şaka mı yapıyorsun? Dilan mutlu olsun diye ben de mi geleceğim? Bir de kıyafet alacak mışım? Oldu başka emri var mı?" dedi.

Mirza bu durumdan eğlendiğini belli ederek: Mesela bana Türk kahvesi yapabilirsin." dedi.

Bahar ayaklarını yere vurarak mutfağa gitti. Tezgahın üzerindekileri toplamaya başladı. Bir yandan da söyleniyordu.

Sonra kahveyi aramaya başladı. Çiçekli kapağı olan kavanozun içinde bulunca tebessüm etti. Sarelle şişelerinde baharatlar vardı. Her şey temiz ve ısraf edilmeden kullanılmıştı.

Kahveyi yapmak için ocağa cezveyi koydu. Kahve ve suyu ekledi.Biraz da şeker koyup kahvenin pişmesini bekledi.

Kahve pişince fincana döktü. Fincanı eline alıp Mirza'ya götürdü.

Mirza, Bahar'ın kahve yapmasını beklemiyordu. Tepsinin üzerinden kahveyi alıp içmeye başladı.

Bahar hâla cevap bekliyordu. Mirza kahveyi beğendiğini belli ederek:, Eline sağlık." dedi.

Bahar: Afiyet olsun." dedi.

Mirza, Bahar'ı böyle görünce içten içe mutlu oluyordu. Yüzünde donuk ve soğuk ifade ile: Başımda beklemene gerek yok. Hazırlan birazdan çıkacağız." dedi.

Bahar omuzlarını olumsuzca havaya kaldırıp: Ben gelmiyorum." dedi.

Mirza aldığı cevaptan memnun olmayarak: Ben istediği mi alırım o vakit." dedi.

Bahar cevap vermedi. Düğüne gitmeyi düşünmüyordu.

Mirza kahve fincanını Bahar'a verip oturduğu yerden kalktı. Montunu üzerine giyip evden çıktı.

Bahar, Mirza'nın arkasından sinir krizi geçirdi. Anlaşılamamak kadar kötü bir duygu yoktu. Ağlayarak kanepeye oturdu.

Zelal teyze sesler üzerine yanına geldi.

"Kızım temizlik yapacağım, bana yardımcı olur musun? dedi.

Bahar ağlamaktan şişen gözlerini silerken: O oo olur olurum teyze." dedi.

Zelal teyze odadan çıktı. Bir süre sonra elinde ot süpürge ile yanına geldi.

Bahar süpürgeye şaşkın şaşkın baktı.

"Şimdi ben bununla ne yapacağım." dedi.

Zelal teyze: Mirza oğlumun kafasına kafasına vurduğunu düşünüp evi süpürereksin kızım. Aha da böyle." deyip ev nasıl süpürülür gösterdi.

Bahar kahkaha atıp, evi süpürüp, sildi.

Mirza, Korkmaz konağına gitti. Kapıda korumalara baş selamı verip konağa girdi.

Dilan salonda gelinlik seçiyordu. Dilşad hanım kızına en güzel altın takıları seçiyordu.

Mirza, bu duruma içindeki kırgınlıkla baktı.

Dilan ağabeyini kapıda görünce: Ağabey hoş geldin. Sefalar getirdin. Bahar yengem nerdedir?" dedi etrafta Bahar'ı gözleri ile ararken.

Dilşad hanım: Oğul hoş geldin. Odan dediğin gibi hazır. Gelinim ne zaman gelir konağımıza?" dedi.

Mirza: Bahar bir süre gelmeyecek." deyip koltuğa gidip oturdu.

Dilşad hanım: Oğul Parezli konağında kalacağım deme. Yıllarca ayrı gayrı kaldık. Koskoca konak hepimize yeter. Gelinimle başımın üstünde yerin var. Gelinimi al da getir, bu akşam burada akşamlıyalım." dedi.

Mirza, sevgi gösterisinin amacını anlamadı.

"Bahar ile başka yerde kalacağız. Korkmaz konağına ne zaman gelirim Allah bilir." dedi.

Dilan annesine göz işareti yaptıktan sonra: Ağabey bu gelinlik nasıl? Takı olarak da bunları beğendim." dedi.

Mirza başını olumlu anlamında salladı. Agir ağa yanlarına gelince, Mirza umursamadan telefonuna bakmaya başladı.

Agir ağa: Hoş geldin oğul, sefalar getirdin." dedi.

Mirza: Hoş buldum." dedi soğuk ifade ile.

Dilan umursamaz tavrı ile gelinlik seçmeye devam etti.

"Daye ben karar verdim. Beş tane gelinlik giyeceğim. Kilomca altın isterim. Hatta ve hatta sandık dolusu altın takılsın. Ömer ilk dansımız da elinde para destesi ile benim üzerime para atsın.

Nedimeler gül yaprakları atsınlar. Etrafımda ateş çemberi yakılsın. Ömer ile içinde olalım. Hatta kalp şeklinde olsun. Sonra ilk öpücük." dediği anda ...

Mirza öfke içinde: Son cümleyi sakın tamamlama. İlk öpücükmüş, dua et son öpücüğün olmasın." dedi.

Dilşad ortamı yumuşatmak istedi.

"Oğlum yanlış anladın. Şimdi moda olmuş böyle şeyler. Damat alnından öpüyor gelinin. Bizim kızda televizyondan gördü herhal. Ondan böyle konuşur." dedi.

Mirza: Başlarım modasına da, televizyonuna da. Böyle iş ettiğini görmeyim. Yıkarım düğün salonunu. Yeteri kadar rezil olduk. Bir de başıma yeni adetler çıkarman. Töremiz nasıl uygun görürse öyle düğün olacak. Ödül gibi sana gösterişli düğün yapacak halim yok." dedi.

Agir ağa: Şanımıza uygun düğün yapın dedin ya oğlum. Şanımıza, yaraşanı yaparız." dedi.

Mirza: Bir an iyi niyetime engel olamadım. Sizin nasıl insanlar olduğunuzu unuttum. İnsan bir kere arayıp sorar. Oğlum dün gece nasıl geçti? Bahar nerde? Bir kez olsun merak edip arar. İstemeden sonra iyi misin, kötü müsün? Halin nicedir diye." dedi kırgın bir şekilde.

Dilşad: Oğlum, biz siz iyisinizdir, nikah kıyıldı rahatsız etmeyelim diye aramadık." dedi üzgün bir şekilde.

Mirza: Dilan yaptığın hata benim hayatıma maal oldu. Bedelini ben ödedim. Şimdi hiç bir şey olmamış gibi gösterişli düğün kurmana izin vermem. Namusumu temizlemek için sıradan bir düğün ile evlenip defolup gideceksin buradan. Aksi takdir de bacım demem, asarım kelleni konağın kapısına." dedi.

Dilan göz yaşları içinde Mirza’ya yalvarmaya başladı. Agir ağa süt dökmüş kedi gibi köşesine sindi.

Mirza, elalemin çenesini kapatmaya çalışsın. Bunların dünya yansa umurlarında olmasın.

Düğün hazırlıkları normal bir şekilde devam edecekti. Mirza hiç birini umursamadan konaktan ayrıldı.

Aşırı yüz vermişti. İyi niyet, göstermeyecekti.

Yaptığı iyilikler, görev biliniyordu. İnsanlıktan anlamayanlar, sadece kendi çıkarlarını düşünüyorlardı.

Arabasına bindi. Son sürat arabayı sürdü. Dunaysır köprüsüne gitti.

En sevdiği yerdi. Bir zamanlar ateş çemberi ile gelir, bir süre zaman geçirir sonra giderdi.

Herkes gibi ateş çemberi de Mirza'yı terk etmişti. Ateş çemberi öldüğü gün buraya getirip uygun bir köşeye mezar eşip gömmüştü.

Mezarın başına gelip diz çöktü. Eline kara topraktan bir tutam aldı.

"Sen de beni bıraktın. Kime gönül verdiysem hepsi beni bıraktı. Önce ailem dediğim insanlar beni kullanmak istedi. Sonra sevdiğim kadın benim duygularımı umursamadı. Sonra sen gittin. Söyle bu garip Mirza nerelere gitsin? Söyle kime derdini anlatsın? Söyle bu saatten sonra kime güvensin?" dedi gözyaşları arasında.

"Güvenecek kimsem kalmadı. Bu hayatta benim kimsem yok. Etrafımda sorsan bir sürü insan var. Hani hepsi sözde beni sevip, düşünüyorlar ya. İşte hepsi yalan. Benden korktukları için sevgi gösterisi yapıyorlar. Bana soracak olursan içimde koskoca boşluk var. Bu diyara herkes sığdı da, bir ben sığamadım. Benim arkamı dayayıp, güveneceğim hiç kimsem yok." dedi elindeki toprağı mezara öfke içinde atarken.

Bir insan kalabalıklar içinde yalnız hisseder miydi? Mirza kalabalıklar içinde yalnız adamdı. Tek başına kos koca Mardin'i yöneten koca yürekli ağaydı.

Mazlumun yanında olan, zalimin karşısında olan mafya babasıydı.

Herkes kötü biliyordu.

" Hakkımda kimin ne düşündüğü önemli değil. Benim içimi Allah biliyor. Gönlümden geçeni Rabbim biliyor. Gerisi beni kötü bilse kaç yazar." dedi.

İnsanlar gücü seviyordu. Para varsa hepsi köle gibi boyun eğip siniyordu. Para bu devirde her şey demekti. İnsanlar kendi gururlarını üç kuruşa satmayı tercih ediyordu.

"Adam olsaydınız, canice ağalık yapmazdım. Adam olana insan gibi davrandım, siz beni bu hale getirdiniz." dedi gözyaşlarını kolu ile silerken.

İçinde koskoca boşluk vardı. Mezarlar insan yaşarken yuva olur muydu?

Mirza toprakta kaybolmak istiyordu. Bir avuç toprak olup yok olmak istiyordu.

"Bunca acıya, bunca kedere nasıl dayandım ben?

Bir kez içmedim. Sigara dahi kullanmadım. Bunca acıyı bedenim de nerelere sakladım. Nasıl dayandın Mirza? Bundan sonra sevdiğin yanındayken nasıl öleceksin? Seni sevmese de, onu görmeye nasıl dayanacaksın?" dedi.

Nasıl dayanır insan?

Sevdiği gözlerinin önünde beklerken, ona dokunmadan, sevip, sevilmeden. Sarıp, sarmalamadan. Nasıl dayanır bir insan?

"Hepiniz hak ettiğinizi alacaksınız?" dedi.

Kim ne hak ettiyse onu alacaktı.

Arabasına gitti. Öfke içinde direksiyonu sıktı. Ellerinin boğumları kızardı.

Canı yanmıyordu. Sadece alacağı intikamı düşünüyordu. Canı yandığı kadar yakacaktı.

Arabayı çalıştırdı. Dunaysır köprüsü bir acıya daha şahit olmuştu.

İçini boşattı. Sadece acımasız Mirza olarak Mardin çarşısına gitti. Esnafla selamlaştı.

İtibar kazanmıştı. Öyle yada böyle insanlar tarafından ağa olarak kabul görmüştü.

Bir dükkanın önünde durdu. Beyaz bir elbise gördü. Üzerinde siyah kemer vardı.

Beyazın, Siyahı olacaktı.

"Eski de kaldı o günler ." dedi.

Esnaf: Ağam hoş geldin, bana mı dedin? İçeri de daha güzel elbiseler var. Gelin ağam kesinlikle birini beğenecektir." dedi.

Mirza cevap vermeden dükkana girdi. İçeri de siyah saten bir elbise görünce yanına gitti.

"38 beden bunu istiyorum" dedi.

Esnaf: Hemen hazırlıyorum ağam. Önündeki gümüş detayı tüm dikkatleri toplayacak. Gelin ağama çok yakışacaktır.." dedi.

Mirza: Ben de yakışacağını düşünüyorum. Beyaz hediye paketi ile paketle. Üzerine siyah gül olsun." dedi.

Esnaf: Ağam kırmızı gül daha iyi olmaz mı?" dedi.

Mirza: Kara gül, kara sevdadır. Sadece gerçekten sevenler anlamını bilir. Bahar benim kara sevdam. Ona sadece seni seviyorum demek yetmez. Onu severken her gün yanmayı göze alacaksın. Onun için kara gül istiyorum." dedi.

Esnaf: Rabbim bir ömür boyu mutlu etsin sizi. Haneniz bereketli olsun. Sevdanızın meyvesini inşallah kısa sürede alırsınız. " dedi.

Mirza: Aminn" dedi.

Esnaf hediye paketini hazırladı. Karşıdaki çiçekçiden siyah gül aldı. Beyaz paketin üzerine koydu. Paketi poşetleyip Mirza'ya teslim etti.

"Başka bir şeye ihtiyacın var mıdır ağam." dedi son kez.

Mirza: 38 beden günlük kıyafet, eşofman bir insanın ihtiyacı olan çorabından, patiğine kadar her şeyi koy." dedi.

Esnaf gelin ağası olmadan böyle bir alışverişi anlamadı. Yanında çalışan kıza emir verdi. A'dan, Z'ye akla gelecek herşeyi poşede koydular.

Dükkanın en güzel kıyafetleri, çorapları, iç çamaşırı. Geceliği her şey özenle hazırlandı.

Mirza ödeme yapacağı sırada Esnaf engel oldu.

"Ağam bizim size düğün hediyemizdir. Sizin paranız burda geçmez." dedi.

Mirza: Çalışanın teri kurumadan emeğinin karşılığını vermek gerekir. Ben burada sadece alışveriş yapan müşteriyim. Ne kadar borcum varsa hepsi ödenecek. İtiraz istemem." dedi eli ile esnafa sus işareti yaparken.

Mirza ödeme yaptıktan sonra çarşıdan ayrıldı.

Ulu camiye gidip vakit namazını kıldı. Caminin kapısında dilenen adama yardımcı oldu.

Bir süre bekledikten sonra elinde paketlerle arabasına gitti. Bugün tek başına geziyordu.

Mirza olarak dolaşmak iyi geliyordu. Akşama doğru arabasına binip Zelal kadının evine gitti.

Bahar, Mirza'yı kapıda karşıladı. Sabah sorduğu soruların cevabını alamamıştı.

Mirza: Hoş buldum güzel gözlüm." dedi.

Zelal kadın kız kardeşine kalmaya gitmişti.

Bahar ile Mirza evde yalnızdı. Bahar kapının önünde bekledi. Mirza elindeki poşetleri Bahar'a verdi.

Bahar hiç bir şey demeden poşetleri aldı.

Mirza: Beni içeri almayacak mısın? Kapıda sabaha kadar böyle bekleyecek miyiz?" dedi alacağı cevaptan korkarak.

Bahar kenara çekildi.

:Kusura bakma ağam, Bir an saygısızlık yaptım. Tabiki içeri alacağım. Seninle konuşacaklarım var." dedi.

Mirza: Avukat olduğunu her zaman unutuyorum. Beni sorguya çekmeden rahat edemezsin değil mi?" dedi.

Bahar: Ha şunu bileydin." dedi.

Mirza oturma odasına gitti. Bahar elindeki poşetleri kapının yanında duran masanın üzerine bıraktı.

Mirza'nın yanına gitti.

"Bizi bu hale getirenlere gerçekten düğün yapacak mısın?" dedi.

Mirza bacak bacağa atıp: Zelal teyzem yok mudur?" dedi.

Bahar: Bugün kardeşin de kalacakmış." diye cevap verdi.

Mirza: Tamam." dedi aldığı cevaptan memnun olmuş bir şekilde.

Bahar: Sorduğum soruya cevap vermedin?" dedi.

Mirza, Bahar'ı duymazdan gelerek: Yemek hazır mı, akşama kadar bir şey yemedim." dedi.

Bahar: Hazır Mirza." diye sinirle söyledi.

Mirza: Sofrayı kur da yemeğimizi yiyelim." dedi.

Bahar: Şaka mısın sen ya? Mirza sorduğum soruya cevap ver. Dilan'a bunca olaydan sonra düğün yapacak mısın? " dedi bağırarak.

Mirza ayağa kalkıp, Bahar'ın karşısına geçti.

" Bana sesini bir daha yükseltmeyeceksin. Aldığım kararları sorgulamayaksın. Yoksa."

"Yoksa ne?"

"Yoksa bedelini ödeyemezsin Bahar. Beni sakın karşına alma." dedi.

"Karşıma da alırım, başka yere de alırım. Bana emir veremezsin."

Mirza, bu anın hayalini kaç kere kurmuştu. Şimdi hayalini yaşıyordu. Sevdiği ile tartışmak kadar güzel bir duygu yoktu.

Bahar'a bir adım yaklaştı. Nefesleri karışıyordu. Bahar bir adım geriye gitti. İkisi de açtı. Midelerinden gelen ses şuan yaşadıkları ortam da melodi gibi çalıyordu.

Mirza'da kendinden uzaklaşan Bahar'a bir adım attı. Bahar ayağı kanepeye değince durdu.

"Beni ne kadar takip edeceksin? Kaçacak yerim kalmadı." dedi.

Mirza: Ömrüm boyunca bir nefes kadar yanında olacağım." dedi.

Bahar: Nefesini kesersem, nasıl yanımda olabilirsin ki? Ben senin karın bile değilim." dedi.

Mirza kahkaha attı: Nikahlı karımsın Bahar. Kendi rızanla kabul ettin. " dedi.

Bahar: Resmiyette ben hala Mirhanım. Dini nikah tek başına yeterli değil." dedi.

Mirza: Töremiz de, Allah katında yeterli. Ben istemediğim sürece Korkmaz olamazsın. Ben ne zaman istersem o vakit Korkmaz olacaksın. Herkes benim karım olduğunu bilecek ama benim soy adımı taşımayacaksın. Bana yaptığının cezasını böyle ödeyeceksin." dedi.

Bahar: Soy adını taşımayan kadını bırak da gitsin Mirza." dedi.

Mirza ile bir nefes kadar yakınlardı. Mirza yutkundu. Bahar gözlerinin en derinine bakıyordu.

"Ben soy adımı taşısın diye bir ömür beklediğim kadını hiç bir yere bırakmam." dedi.

Bahar kendinden emin bir şekilde: Sana ait olmayan birini zorla mı yanında tutacaksın?" dedi.

Mirza: Güzel gözlerine aşık olduğum kadını gerekirse zorla yanımda bir ömür tutarım." dedi.

Bahar, Mirza'ya biraz daha yaklaştı. Aralarında mesafe de kalmamıştı.

"Güzel gözlerine aşık olduğun kadın belki seni sevmiyordur." dedi.

Mirza: Sevmeseydi, evde tek başına kaldığı sürede buradan giderdi. Akşama kadar bana hesap sormayı beklemezdi. Kapıda ne koruma ne de başka bir şey vardı. Gitmediğine göre beni sevmediğini söyleyemezsin." dedi.

Bahar bir süre düşündü. Gitmeyi aklından dahi geçirmemişti.

"Sorularıma cevap almadan hiç bir yere gitmem." dedi.

"Namusum, şerefim adına Dilan'a düğün yapacağım. Ben bacısını ortada bıraktı dedirtecek adam değilim. Sonra da Dilan ile Ömer Mardin'den defolup gidecek." dedi.

Bahar bir süre Mirza'nın gözlerine baktı. Mirza'da sevdiğinin gözlerinde kayboldu.

Ortamın enerjisi değişti. İkisi de birbirine tutku içinde bakıyordu.

Bahar bir süre sonra uzaklaşmak istedi. Mirza, Bahar'ı kendine çekti.

"Bunca yıl bu anı bekledim. Sence de yetmedi mi? Beni kendinden mahrum bırakma." dedi.

Bahar: Soy adını dahi vermeyeceğin kadını mı istiyorsun Mirza." dedi.

Mirza: İste canımı vereyim. Soy adı bir günlük mesele." dedi arzu içinde bakarken.

Bahar: Ben sana baba ile evlenmem dedim. Sen vazgeçmedin."

"Evlatlarımın babası olmama izin ver."

Bahar, Mirza'nın ısrarına dayanamadı. Yıllarca bu anın hayalini kurdu.

"Sadece biz olacağız. Sadece Mirza ile Bahar olacak. Aşirette, mafyalıkta olmayacak." dedi.

Mirza, Baharın belinden tutup: Sana söz veriyorum, sadece Bahar ile Mirza olacağız." dedi.

İki sevdalı birbirine kavuştu.

Aşk mı cesaret isteyendi?

Cesaret mi aşka tutsak kalandı?

Ömür iki kelime, bir cümle değil miydi?

Kaderi yazan, yazdığı kaderin imtihanına tutmaz mıydı?

Ömür de, aşk da, vuslatta iki cümleye bakandı.

Ömrü bereketli olan, sevdiği ile yaşlananlara Rabbim her daim yardım etsin (Aminn)

Bölüm Sonu...

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bölüm : 06.12.2025 20:06 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...