Yeni bölüme geçmeden satır aralarında buluşmak dileğiyle.
Narin parmaklarınızla yıldızları parlamayı unutmayın.
Yeni bölümü keyifli okumalar dileriz
****************
Bir hayat vardı; kiminin ellerinden alınan , kimine bahşedilen.
Bir umut vardı ; bir bekleyişti aslında. Var olmayan bekleyiş.
Umut etmekti adı. Olmayacak hayaller kurmaktı. Boş hayallerin peşinden koşmaktı.
Bir bebek doğdu . Hedası (Babaannesi) ismini Yüce Allah'ın ismi diye Esma koymuştu. Çok güzel bebekti Esma. Bir bakanın bir baktığı güzel bir genç kız olmuştu. Tek şansızlığı ailesinin erkek evladı olmamasıydı.
Çocuklar sokakta '' kız kurusu adamın kızı Esma '' demeye başlayınca kaderi değişen kadındı Esma.
İsmi kız kurusu adamın kızı diye kalmıştı. Evlerinin penceresinden izlerdi sokakta oynayan çocukları. Kardeşleri küçüklerdi. Anlamıyorlardı.
Esma çaresizliği ilk 15 yaşında öğrendi. Annesinin üzerine kuma gelince öğrendi. Annesi kabul etmemişti oysa. İmama ''bu nikaha benim razım yoktur , bunu bil öyle kıy Azat ile Berfe'nin nikahını '' demişti.
Kadındı değersiz olan. Kadındı rızası alınmayan. Kadındı diri diri toprağa gömülen. Kadındı çaresizce kabul eden.
Esma sabaha kadar kardeşlerini avutmuştu. Melek ,Havin karşı çıksa da duyan olmamıştı. Bir kadın odada babası yaşındaki adama boyun eğmiş diri diri ölmüştü o gece.
Ağlamak fayda vermemişti. Sızlanmak fayda vermemişti. Erkek evlattı olması gereken, kız evladın değeri yoktu. Yoktu yok olmasına gün geldi Esma on yedi yaşına geldi. Gelmesine geldi de ; babası kuma haberi ile eve geldi.
Kızını kumar borcu karşılığında evli barklı Mahmut dayıya satmıştı. Elli beş yaşındaki adama eş mi olacaktı. Dildar kadın Mirhanların konağını aşındırır oldu. Bir umut Hanzade Hanım ağa kurtarır kızını diye umut etti.
Etti etmesine Azat duracak adam değildi. Hanzade Hanım Mahmut ağanın gözünü korkutup vazgeçirecekken , Azat bu sefer başka bir adama kızını satmaya kalkmıştı.
Hanzade Hanım Mahmut efendinin gözünü korkutup Esma ile evlenmesini sağladı. Beyaz bir elbise ile gelin gitti Esma. Ölmek için gittiği eve bir nebze olsun nefes alır olmuştu. Tabi bunun bir bedeli vardı. Hanzade Hanım her ay düzenli bir şekilde Mahmut ağanın çocuklarına para veriyordu.
Esma o evde yağlı kapı olmuştu. Yaşlı babalarının bakıcısı ve para kaynağıydı. Esma her gece ölüyordu. Kızı için yaşıyordu , kızı Elif iyi olsun diyeydi çırpınışları.
Kim derdi ki bir gün hayalleri gerçek olacağını. Kardeşi Mirhanların ağası ile evleniyordu. Canına kıyacak kadar asi kızdı Melek. Öyle boyun eğecek biri değildi.
Melek evlenmem demiş ve kefeniyle çıkacağı gün telli duvakla ağa karısı oluyordu. Esma Demir ağanın sevdasını hastanede görmüştü. Melek için ağlamalarını, hastane çalışanlarını seferber etmesini. Meleğin alnından öperken, Meleğe sevdiğini söylerken görmüştü.
''Ben de karşı çıksaydım beni de seven biri çıkar mıydı'' diye düşünmüştü. Düşünmüştü düşünmesine evde bekleyen yaşlı kocası ve kızı vardı onun. Artık kurtuluşum yok dediği anda Hanzade Hanım gelip kızı ile çekip almıştı.
Kardeşi prensesler kadar güzel gelindi. Kendi gelin çıktığı gün geldi aklına. Kardeşleri ve dayesi vardı yanında. Beyaz sade bir elbisesi elinde ufak bir bohçası vardı. Kardeşi için günlerce hazırlık yapılmıştı.
Kızım yaşayacak bunları diye düşündü. Kızı yaşayacaktı , yaşasın diye yaşayacaktı. Düğün gecesi dayesi ile baba evine gelmişti. Melek '' gitme etem '' dese de ayıp olur diye gelmişti baba evine. Şimdi elinde küçük bir valizle hiç tanımadığı bir adamla , hiç bilmediği İstanbul'a gidiyordu. Kucağına aldı kızını dayesiyle ve kardeşleri ile vedalaştı. Kuma analarıyla vedalaşmak istemedi.
Sonra kendinin de bir kuma kadın olduğu aklına geldi. Gidip akıttı göz yaşlarını. Zamanında söylediği , kırıp döktüğü tüm her şey için özür diledi.
Yusuf ağa kapıda Esma ile ailesinin vedasını izliyordu. Birlikte gideceklerdi İstanbul'a. Esma için üzüldü. Sonra aklına gelenle vicdanı sızladı.
Yusuf ağa Hanzade Hanımın yeğeniydi. Erkek kardeşinin oğlu idi. Ağa babası büyük amcasının torunu ile evlenmesini istemişti. Halasının başına gelenlerden dolayı kabul etmedi. Töreye göre amca oğlunun istediği kızı başkası alamazdı.
Babası gidip istedi Hazal'ı. Duyunca kıyameti kopardı. Koparsa da bir faydası olmamıştı. Hazal ile sade bir düğünü olmuştu. Kıza yapmadığı kötülük kalmadı. Hor gördü, dövdü, sövdü. En son Hazal dayanamayıp kendi canına kıymıştı.
Komodinin üzerine bıraktığı bir mektupla gözlerini kapatmıştı gerçek dünyaya. Yaşadıkları bir satır cümle idi Hazal'ın.
Hazal: Ben gidiyorum Yusuf , babamın yaptıkları affedilir değildi. Halanın başına gelenler benim suçum değildi Yusuf. Babam hata yaptı bedelini halan ödedi. Ben de halanın kefareti oldum. Artık intikamını aldın . Benim sana hakkım helaldir. Kızımız Ayşe'ye sahip çık. Hani bir gün dahi evladım diye sevmediğin kızına artık sahip çıkarsın diye düşünüyorum. Gözünün önünden lanetli Hazal gidiyor. Elveda''
Yusuf pişman olmuş muydu sanırım olmamıştı. Yıllar geçmiş ve kızı ile bir hayat kurmuştu. Kızı altı yaşında idi. Ayşe ''annem'' dedikçe vicdan azabı çeker olmuştu. Pişman olmam dediği kadın için dua eder, af dilerken bulmuştu kendini. Şimdi karşısındaki kadına sahip çıkarak geçmişin bedelini ödeyecekti.
Esma yanına gelince birlikte arabaya binip gittiler. Esma utanarak oturuyordu arka koltukta. Kadınların masumiyetine inanmayan adam , yanındaki kadının masumiyetine kendini kaptırıyordu. İstanbul yeni bir hayat demekti. Yaşanacak yeni hatıralar ve gelecek demekti.
********************
Demir yanında uyuyan karısına baktı. Melek yanında olsun yeterdi. Yanında nefes alsın başka bir şey istemezdi. Meleğin her haline şükredecek kadar çok seviyordu.
Melek uyku hali ile kolunu Demirin karnına koydu. Demir kıpırdamadan bekledi. Acaba uyanınca ne yapacak diye düşünmeden edemedi. Melek Demirin üzerine bu sefer ayağını atınca rahat bir şekilde uyumak için hareketlendiği anda bir anda nasıl olduysa kendini Demirin kolları arasında bulmuştu .
Demir için kendini durdurmak zaten sordu. Üstüne sevdası onu daha bir tahrik ediyordu.
Demir: Sevgilim bu kadar beni istediğini bilmiyordum. Uyku halinle dahi bana yakın olmak için bu kadar çaba harcamana gerek yok'' dedi arzu ve istekle.
Melek gözlerini ovduktan sonra kendini Demir'in kolları arasından kurtarmak için çaba gösterdi.
Demir: Şiişşşşt sakin ol, olman gereken yerdesin '' deyip daha fazla sarıldı sevdiğine.
Melek: Şey ağam ben özür dilerim sizi de uyandırdım ondan şey ettim ''dedi utançtan kıp kırmızı olmuş yüzü ile.
Demir: Ben rahatsız olmam, uzun süre sonra ilk defa huzurla uyudum'' deyip Meleğin alnından öptü. Melek kendini geri çekmek yerine Demir ağaya sarıldı.
Melek: Ben dünyanın en şanslı kızıymışım da haberim yokmuş ağam'' dedi. İkinci kez ağam demesiydi. Demir için bu affedilir durum değildi.
Demir: Önce ağam kelimesini kaldır Melek. Ağalık ağalara özel ,sevgilim dediğim kadına değil. Bana ismimle hitap et ve şunu unutma, asıl ben dünyanın en şanslı adamıyım'' demiş ve Meleğin saçlarına bir öpücük kondurdu.
Melek Demirin göğsünde yatıyordu. Demir elleri ile saçlarını okşuyor arada öpücük bırakıyordu. Melek aklına bir şey gelmiş olacak ki yataktan kalkmak için Demirden ayrıldı. Demir şaşırmış bir şekilde sevdiğine bakıyordu. Melek korku ve şaşkın hali ile yataktan kalkacakken Demir durdurdu.
Demir: Sakin ol lütfen, seni bu kadar telaşlandıran nedir söyle bana'' dedi.
Melek utana sıkıla : Şey var ya ağam '' dedi.
Demir: Ne var Melek ''dedi korku içinde.
Melek : Hani biz evlendik ya ''
Demir: Evet evlendik '' diye Meleği tekrarladı.
Melek: Kapıya kimse gelmedi, ya da geldi de biz mi duymadık'' dedi. Bir taraftan gelmediler mi diye düşünüyordu, diğer taraftan yanlış anlaşılacağım diye korkuyordu.
Demir: Kim neden gelecek Melek doğru düzgün anlat'' dedi. Sesi biraz sert çıkmıştı.
Melek: Ağam çarşaf için kadınlar gelecekti'' dedi utanç içinde.
Demir konuyu anlayınca rahat nefes aldı. Kalbine inecekti neredeyse. Bunca telaş, heyecan çarşaf için miydi? Meleğe yaklaşıp : Kimse gelmeyecek , benim namusumu kimse sorgulayamaz merak etme. Dayem çarşaf peşine düşecek kadın değil Melek , bunun için utanma'' deyip Meleğin ellerini tuttu. Melek ona aitti. Bunu hareketlerinden anlıyordu. Demir Meleğin ilki idi. Melek Demirin ilki idi. Bunca heyecan korku ilkini yaşamanın verdiği utanma duygusuydu.
Gerçekten karı koca olmamışlardı ama Melek çarşaf konusunda çok fazla heyecan yapmıştı. Adetler vardı. Töre vardı. Kaynanası çarşafı alıp zılgıt çekmesi gerekiyordu. Tüm Mardin o vakit Melek Demir ağanın namusu derdi. Aksi halde insanlar Meleğe kötü kadın muamelesi yapardı.
Demir Meleğin kalp atışlarını duyuyordu. Dayanamadı ve Meleğin dudaklarına yöneldi.
Yukarıda bunlar olurken Hanzade Hanım Meleğin kız olduğunu Mardin'e duyurmak için çekti zılgıtını. Gidip elbette çarşaf istemeyecekti nasılsa o iş olunca öğrenirdi.
Sofra hazırlayan Mizgine yukarı çıkıp yeni evli çiftin kapısını çalmasını söyledi. Mizgin gidip üç kere tıklattı. Sonra işine geri döndü.
Melek Demir ağanın onu öpmesini beklemiyordu. Ne söyleyeceğini ne diyeceğini hiç bilmiyordu. Utançla yerdeki halının desenine bakıyordu. Demir sevdiğini öpmenin heyecanını yaşıyordu. Bu dahi çok güzelken kim bilir sonrası nasıldı.
Demir Meleği yataktan kaldırdı. Gidip şifonyerden bir kutu alıp geldi. Melek kutunun içinde ne var diye düşünmeden edemedi.
Kutu çok güzeldi. Demir kutuyu getirip Meleğe verdi.
Demir: Bunu ilk gecemizde verecektim. Benim için ilk öpücükte çok değerli sevgilim. Sen daha güzellerine layıksın. Bu senin için'' deyip Meleğin ne tepki vereceğini merakla bekledi.
Melek: Ağam ben bunu alamam. Benim için zaten çok fazla şey yaptın ,buna gerek yoktu'' dedi.
Demir kutuyu alıp Meleğe uygun kıyafet bulmak için giyinme dolabının yanına gitti. Siyah renkli, kolları tül detaylı bir elbiseyi eline alıp '' bunu benim için giyer misin? dedi.
Melek elbiseyi alıp banyoda giyinip odaya geri döndü. Demir çok güzel olan sevdiğine içi giderek baktı. Yanına gidip takı kutusundan takıları çıkardı. Gerdanlık , bileklik , yüzük , küpe olan takıları sırası ile Meleğe taktı. Melek siyah elbise ve takılarla çok güzel gözüküyordu.

Demir: Ben senin için hiç bir şey yapmadım, sen hayata tekrar dönerek bana dünyaları verdin. Uyanmasaydın benim dünyam kararırdı. Benim olan her şey senin. Bunlar için bana sakın minnet duyma sevgilim'' dedi kesin bir şekilde.
Melek gözlerini halıda gezdirmeye devam etti. Bu adam gerçekten bu kadar çok mu seviyordu. Sonra yaptıklarına pişman oldu. İntihar etmemiş olsa idi ,şimdi bu kadar acı yaşanmamış olurdu.
Demir Meleğin çenesinden tutup yüzünü yerden kaldırdı. Şimdi bir birlerine bakıyorlardı. Demir Meleğin alnından öpüp '' üzülmek artık sana yasak Melek Mirhan'' dedi.
Melek ani hareketle Demir'e sarılınca Demir önce şaşırdı sonra Meleği içine hapsetmek istermiş gibi sarıldı. Bırakırsa ellerinden kayıp gidecekmiş gibi hissetti. Bir süre bu şekilde beklediler. Sonra Demir gidip üzerini değiştirdi. Meleğin üzerindeki kıyafete uygun olsun diye siyah takım elbisesini giydi. Birlikte önde Melek arkada Demir avluya indiler.
Hanzade Hanım Meleğe elini uzattı. Melek uzatılan eli öptü. Hanzade Hanım: Hoş geldin kızım yeni yuvana ''dedi samimiyetle. Çalışan kızlar oradan oraya koşturuyorlardı. Melekte aynı samimiyetle '' hoş buldum jimom ''dedi. Hanzade Hanım memnun olmuş bir şekilde eliyle sofrayı gösterdi.
Birlikte huzurla kahvaltı yaptılar. Demir tabi bu arada karısını göz hapsinde tutmayı ihmal etmiyordu. Melek bu durumdan rahatsız bir şekilde kahvaltı yaptı. Hanzade Hanımın keyfine diyecek yoktu. Oğlu aldığı takıları karısına taktırmıştı. Meleğin rahat halinden karı koca olmadıklarını anladı. Yalnız bir şey vardı , oğlu karısının dudaklarından gözlerini alamıyordu. Demek ki bir şeyler yaşanmış , en azından başlangıç olarak bu iyi haberdi.
Bu şekilde kahvaltı yaptılar. Kahvaltı sofrasından sonra Demir önce fabrikaya gitti. Azat gelecekti. Dün akşam düğünden sonra yine kumar oynamaya gitmişti. Demir gül gibi karısını evde bırakmanın acısını elbette Azattan çıkartacaktı. Bu adam hiç mi akıllanmaz diye düşündü.
Odasında sekreterinin getirdiği evrakları imzalarken kapı çaldı. '' Gel'' dedi. Azat gevşek gevşek sırıtarak içeri girdi. Demir ayağa kalktı. Azat hiç bir şey yokmuş gibi gidip Demire elini uzattı. Demir uzatılan ele şaşkın şaşkın baktı.
Azat, ağa kayınbabasıydı. Dün gece kumarhanede bunun çok fazla avantajlarını görmüştü. Şimdi ondan böyle davranıyordu. Demir Azat'ın elini sıktı. Azat can çekişiyordu resmen. Bir ağanın maraba elini öptüğü nereden görülmüştü. Elini öpeceği en son adam bile değildi Azat.
Azat yapılan hareketle neye uğradığını şaşırdı. Kızını bedava gelin vermişti . Bu yaptığı yenilir yutulur değildi. Deli cesaretimi desem, tamamıyla delilik miydi yaptığı orasını birazdan öğrenecekti.
Demir burnundan soluyordu. Gül gibi karısı ile vakit geçirmek varken o neyle uğraşıyordu.
Demir: Hoş geldin Azat '' dedi öfke ile.
Azat : Hoş buldum damat ''dedi biraz önce eli acıyan adam o değilmiş gibi. Cebinden kürdan çıkartıp ağzına koydu. Demir büyük bir sabırla ne yapacak diye izliyordu. Azat gidip masanın yanındaki koltuğa oturacakken Demir ani hareketle Azat'ın boynundan yakalayıp duvarla kendi arasına aldı. Sabır da bir yere kadardı. Öfke ile '' Ben sana ne dedim lan '' dedi sinirle. Azat tir tir titriyordu. Kürdan dişini kanatıp yere düşmüştü.
Demir: Ben sana adam ol derim, sen soluğu kumar masasında alırsın'' deyip Azat'ın boynunu daha bir şiddetle sıktı. Boğazı yanıyordu Azat'ın. Nefes nefese '' ağam '' diyebildi. Demir elini çekti Azattan. Acaba nasıl bir açıklama yapacaktı.
Azat akıllanmamış bir halde : Demir ağa; kızımı beleş alıp konuna soktun , neyin hesabını sorarsın ''dedi kekeleyerek.
Demir : Bedava mı aldım sanırsın lan, Baran iti kapına geldi mi? dedi. Azat düşündü bir kez dahi gelmemişti. Dün gece kumarhanede görmüştü Baran ağayı. Baran ağa gelip ses dahi etmemişti. Azatta arkamda koskoca Mirhan aşiret ağası vardır diye böbürlenmişti.
Azat: Gelmedi ''dedi kendinden emin bir şekilde.
Demir: gelmez tabi nasıl gelsin , sana verdiği paranın üç katını benden aldı. Şimdi Azat efendi bana canın karşılığında üç milyon borcun var. Kızım, karın deme boşuna. Beleş bedava koynuna aldın hiç deme. Ya parayı öde, ( Masanın üzerinde duran silahı gösterip) sık kafana uğraştırma beni'' dedi.
Azat yutkundu. Melek bu kadar para eder miydi diye düşündü. Az paraya satmıştı kızını. Büyük düşünmesi gerekirdi. Demir karşısındaki adamın hareketlerini tartıyordu. Kesinlikle bu adam akıllanmazdı.
Azmış kudurmuştan beter olur dedikleri tam anlamıyla Azattı. Demir yüzüne bir yumruk attı. Azat neye uğradığını şaşırdı. Demir geri geri sendeleyen Azat'a bir yumruk daha derken Azat artık yerde kanlar içinde yatıyordu. Öfkesini şimdi çıkarmazsa bu adamı vururdu.
Azat yumuşamış bir şekilde : ağam dur yapma, kulun köpeğin olayım yapma'' diye yalvarıyordu. Demir : Kulum köpeğim mi olmak istiyorsun Azat efendi'' dedi ve karnına bir tekme daha attı.
Adam ol demişti. Lafını ikileten Azattı. Üstüne üstelik gece'' Mirhan'a ne desem yapar artık'' diye hava atmıştı. Gece adamlarından biri utana sıkıla arayıp söylemişti. Karısı Melekler gibi uyuyordu. Eğer Melek ipin ucunda olmasaydı gece gidip kumarhaneyi başına yıkardı.
Azat kafasını olumlu anlamda salladı. Diğer taraftan kafasını tutuyordu. Bazen de karnını. Ömründe böyle dayak yememişti. Demir ayağa kalkan Azat'a bir yumruk daha attı. Yüzüne gelen yumrukla burnu kırılmıştı Azat'ın.
Acı içinde inliyordu artık. Demir: bak seeeen Azat benim kulum köpeğim olacakmış'' dedi dalga geçer gibi. Masanın üzerindeki silahını alıp Azat' a doğrulttu.
Azat: yapma ağam , tövbe ağam bir daha gitmem , dinim imanıma gitmem, tövbe ağam tövbe'' diye Demirin ayaklarına kapanmış bir şekilde yalvarıyordu.
Demir Azat'ı kaldırıp silahı Azat'ın ağzına dayayıp '' Şimdi bir daha söyle bakalım, nasıl kulum köpeğim oluyorsun Azat efendi'' dedi.
Azat tam kurtuldum derken şimdi daha beter haldeydi. Korkudan tir tir titriyordu.
Demir: Bir daha git kumarhaneye , dinim imanıma gelip seni orada öldürürüm lan'' dedi öfke ile. Azat bu sefer gerçekten pes etti. Ya da şimdilik öyle düşünüyordu. Huylu huyundan vazgeçmezdi.
Demir iğrenir gibi Azat'ı kenara fırlattı. Kapının eşiğine çarparak duran Azat bir taraftan seviniyordu , diğer taraftan korkuyordu. Canının yanmasını hiçe sayıp toparlaya toparlaya geldiği gibi gidiyordu. Demir cebinden telefonunu çıkartıp adamını aradı. İlk çalmada açılan telefona Demir: Azat'ı depoya götür, bir güzel yumuşat sonra hastaneye bırak ''dedi.
Sonuç olarak biricik eşinin babası idi. Melek şerefsiz babası için ağlarsa dayanamazdı. Bir kaç işleri daha yoluna koyup eve gitmek için fabrikadan çıktı. Arabasına binip eve gitmeye başladı. Yolda gördüğü çiçekçi kadından bir gül demeti aldı. Şimdi huzurla eve gidebilirdi. Yapılacak önemli işleri vardı Melek gibi.
Konakta işler yolundaydı. Meleğin ailesi gelmiş oturuyorlardı. Hanzade hanım Korkmaz aşireti hanımlarını da çağırmıştı. Melek ile Dilşad'ın arkadaş olmasını istiyordu. Meleğin kendini geliştirmesi ve öğrenmesi gereken şeyler vardı. Kendisi bunları büyük keyifle yapardı yapmasına, Meleğin kaynanam emri baki yapıyor demesinden çekiniyordu. Kızı olsun istemişti , şimdi kızı yerine Cenabı Allah melekler gibi bir gelin nasip etmişti.
Yemekler , tatlılar hazırlanmış kadınlar kendi aralarında sohbet ediyorlardı. Bu durumdan bir kişi iyice sıkılmaya başladı. Dilşad ayağa kalkıp : eeee ben sıkıldım bu işten. Otur otur nereye kadar. Düğün evi değil cenaze evindeyiz sanki. Açın kızlar oyun havası iki kurtlarımızı dökelim. Geldiğimizden itibaren yiyip içip oturuyoruz. Ağa kocalarımız vallahi beğenmeyecek bizi. Göbekli karıyı kim ne yapsın bacım'' demiş ve ortamı şenlendirmişti.
Mirza karıların içine girmemek için babası ile işe gitmişti. Dayesi rahat durmaz bulurdu Mirzayı sinir edecek. Babası dayesinin huylarını seviyordu. Araf desen kız gibiydi. Mirza ağa olacaktı , ağalar sert adam olurdu. Yüzleri gülmezdi . Babası dayesini görünce yüzünde gülücükler açıyordu. Nasıl bir ağaysa artık diye düşünüyordu. Dövüş kurslarında Mirzaya arkadaşları anlatıyordu bunları. Onun için hiç gülmeyen asabi çocuktu.
Bir süre oyun havaları eşliğinde kızlar oynadı. Anneler izledi. Dilşad'ın aklına fesatlık gelince telefonundan kaynana şarkısını açtı. Meleği de kenara alıp bir taraftan söylediler, diğer taraftan oynadılar. Kaynanalar gülüyordu bu duruma. Hanzade hanım çok çekmiş bir kadındı. Varsın gelini böyle mutluysa söylesindi.
Demir konağa gelince arabadan indi. Yan koltuktaki gülleri almayı da ihmal etmedi tabi. Konağın kapısındaki korumalara baş selamı verdikten sonra içeri girdi. Girer girmez kulaklarını kaynana şarkısı doldurdu. Dayesi kaynana olmuştu olmasına da bu şarkı neyin nesiydi.
Şarkının geldiği yöne salona doğru gitti. Kapının önünde durup içeriyi izledi. Karısı ve Dilşad karşılıklı oynuyordu. Dayesi ve diğerleri de alkışla onlara eşlik ediyordu. Bu duruma alışmam gerekiyor dedi kendi kendine. Kadınların neşesini bölmek istemediği için odasına gitti.
Yatağın üzerine gülleri bıraktı. Camın kenarında duran koltuğa gidip oturdu. Bugün en azından karısı mutlu idi.
Kadınlar ilkindi ezanına kadar oturdular. Hanzade hanım ne kadar ısrar etse de akşam yemeğine kalmadılar. Dildar kadını , kızlarını ve kumaları arabayla eve bıraktırdı. Çok yorulmuşlardı. Akşam yemeğine kadar dinlenmek için odasına gitti.
Melekte odasına üzerini değiştirmek için gitti. Kapıyı açıp içeri girdi. Demir koltukta oturmuş çalışıyordu. Yanına gidip gitmemek arasında kaldı. Yataktaki güller dikkatini çekti. Gidip eline alıp kokladı.
Demir gelen karısı ile dikkati dağıldı. Yanına gelecek mi diye beklerken Melek yataktaki güllerin yanına gitmişti. Demir ''Biraz zaman geçsin önce bana geleceksin Melek hanım'' dedi kendi kendine.
Melek elindeki gül demetiyle kocasının yanına gitti. Demir yorgun görünüyordu.
Melek: teşekkür ederim ağam '' dedi. Demir ''ağam'' kelimesine takıldı. Ayağa kalkıp Meleğe sarılıp kulağına '' bana ağam deme, sevgilim de, aşkım de, Demir de , ağalık ağalara özel sevgilim sana değil'' dedi istek ve arzu içinde. Nefesi Meleğin boynuna değiyordu ve tahrik ediyordu.
Melek : Ben nasıl derim bunları '' dedi utançla.
Demir karısını kendine çevirip'' ben sana söyletirim ''dedi ve Meleğin dudaklarına yöneldi. Sabah öpmüştü öpmesine ,fazlasını almadan durmayacak gibiydi.
Saatler geçmiş akşam yemeği saati gelmişti. Hanzade hanım aşağı inmişti.Çalışanlara Melek ve Demir ağayı sormuştu. Çalışanlar odasında deyince Mizgini de alıp birlikte yemişlerdi akşam yemeğini. Oğlu mutlu olsun yeterdi. Melek oğlunu fazlası ile mutlu ediyordu.
Demir ve Melek tam anlamıyla karı koca olmuşlardı. Birlikte duş almışlar ve hazırlanıp aşağı inecekken Meleğin karnına giren ağrılarla odada kalmışlardı. Demir yemeği odaya istemişti. Önce yemek yemiş sonra Melek ağrı kesici aldıktan sonra birlikte uyumuşlardı.
Günler bu şekilde geçip gidiyordu. Üç hafta olmuştu evleneli . Demir Meleğe en azından ismi ile hitap etmesini sağlatmıştı. Melek bu sürede ailesinin evine ziyarete gidip gelmişti. Demir için geçmek bilmeyen saatlerdi. Dayanamamış ailesinin evinde kalacak karısını gidip getirmişti. Dildar kadın Demir ağanın kızını bu kadar sevmesi ile çok mutlu oluyordu.
Esma her gün annesi ile telefonda konuşuyordu. Dildar kadından mutlusu yoktu. Azatta kırıkları ile yatakta yatıyordu. Doktor ''bir ay hiç yerinden kalkma, kim dövdüyse güzel dövmüş ne inciltmiş ne de kırıp dökmüş'' demişti.
Meleğin sabah mide bulantıları ile uyandı Mirhanlar. Demir sabah midesi bulanan karısını hiç bekletmeden hastaneye götürdü. Şimdi tahlil sonuçlarının çıkmasını bekliyorlardı. Demir hastanede odasını inceleyen karısını tebessüm ederek izliyordu.
Bir süre sonra yanlarına test sonuçları ile doktor geldi.
Doktor: Müjdemi isterim Demir bey baba oluyorsunuz'' dedi.
Bölüm sonu.....
Bölüm nasıldı?
Sizce Demir Azat'ı döverek iyi mi yaptı?
Yakında bebeğimiz olacak, bundan sonra süreç nasıl ilerleyecek?
Bir sonraki bölüme kadar
Allah' a emanet olun...
Okur Yorumları | Yorum Ekle |