@buldumseni_19
|
Baba' diye bağırdı neşeli sesiyle küçük kız. Baba'sı işten gelmiş kızı'nın odasına gitmişti hemen. Küçük kız'ı yerde oturmuş oyuncaklarla oynuyordu. Baba'sını gördüğünde bağırarak ayağa kalkıp ona sarılmıştı. Ercüment eğilip prensesinin boyuna geldi. Güzel kızının yüzüne bakarak koca bir kahkaha attı. Yaz babası'nın neden güldüğünü anlamıyordu. Ercüment parmağını kızı'nın burnuna sürtüp "Çikolatayı fazla kaçırmışsın burnun da yemiş" Yaz'ın gözleri hemen kocaman açıldı. "Babaaaaa! Bana yaydım etmelisin. Annem göyüyse çok kızar." demişti küçük kız endişeyle. Annesi ona abur cuburları yasaklamıştı. Yaz hep ondan gizli yerdi. Babası masa üzerinde duran ıslak mendili alıp parmağını dudaklarının üzerine yerleştirdi. "Şşssstttt sesiz olup silersek annen anlamaz" Yaz derin nefes alarak başını salladı. "Ne kadar yedin?" Küçük kız alt dudağını dinleyip başını eğdi. Babası bu haline kayıtsız kalarak çenesinden tutup başını kaldırdı "Ne öğretmiştim sana miniğim?" Yaz heyecanla "Asla başını eğme güçlü duy" demişti. Baba'sının dediklerinden bi tek bu aklında kalmıştı.'Asla başını eğme güçlü dür'. Bu Atalar ailesinin altın kuralıydı. Ercüment ıslak mendili uzun parmaklarının arasına alarak minik,yaramaz kızının suratında gezdirdi. Dudakları,yanağı hep çikolata olmuştu. Ercüment nekadar da bu halini sevse karısının görmesini istemezdi. Karısının sıkı kuralları vardı. Herkes o kurallara uymalıydı. Ercüment kuralları onların iyiliği için koyduğunu biliyordu ama bazen bunlar bunaltıcı oluyordu. Küçük kız çocuğuydu Yaz. Düşer,ağlar,dağıtır,kırar,birterleri bular. O çocuk ona bağırmamalıydı. Yüzünü temizledikten sonra minik elini tutup aşağa yemeye inmişlerdi. 🥹 Baba! Beni yokluğunla savaştırma, kaybederim! Lütfen! Bana bunu yapma! İlk defa Yaz Atalar bu haldeydi. Çaresizce gözlerini kapamış uyuyordu. Derin uykusundan uyanabilecekmiydi? Yoksa sonsuza dek o güzel gözlerini kapatacakmıydı? Bu soruya bi tek doktoru cevap verecekti. Yaz Atalar hastane yatağında yatıyordu. Yüzüne takılan oksijen maskesiyle atan kalbi dışında yaşam belirtisi vermiyordu. Arkadaşları ve annesi odanın dışında çaresizce oturup ağlıyordu. Mevsim odanın camı karşısında durmuş,tırnaklarını avucuna bastırmış can dostuna bakıyordu. Artık ağlamaktan gözlerinin içi kan çanağına dönüşmüştü. Nesrin Atalar bir koltuğa oturmuş,başını aşağa eğmiş sayıklıyordu. Oğuz bu manzaraya dayanamayıp kendini dışarı atmıştı. Belki aralarından en çok acıyı çeken oydu ama asla belli etmiyordu. İşte dıştan bakılınca Oğuz üzülmüyor, acı çekmiyor gibi görünsede tam tersiydi. Biricik arkadaşı, kardeşi için okadar çok üzülüyordu ki. İçinde ateşler, fırtınalar kopuyordu. Bu fırtınayı nasıl durduracaktı? Kardeşini nasıl kurtaracaktı? Elinden hiçbirşey gelmiyordu! Ve bu onun ateşini harlıyordu. Bunu ona yapanı bulsa tüm dünyayı yok edebilecek olan ateşini püskürtürdü. Bir ağacın yanına gelip yaslandı. Gözlerini sımsıkı kapayıp bundan bir kaç saat öncesini hatırladı... 'Yaz'diye sertçe kapı açılmıştı. Arkadaşının imdadına yetişen Oğuz'du. Arkadaşını bu halde gören Oğuz sertçe yutkunup elindeki yangın tüpüyle ateşi söndürmeye çalıştı. Başarılı oldu da. Ateşi söndürmüştü. Hızla tüpü yere atıp Yaz'ı kucaklayarak sınıftan çıktı. Daha nekadar başına iş açacaktı bu kız? Daha nekadar ölümle burun buruna gelecekti? Bahsettiği katil yaşarken bunlar kaçınılmazdı. Bunu nasıl yapmış olabilirdi? Söz vermişti ona bulaşmayacaktı. Sözünde durmalıydı! Bunun bedelini ödetecekti Oğuz. Yemin ediyordu ki bunu yapacaktı! Kucağındaki dostuna baktı. Nefes alıyordu. En azından şuan. Yaşamalıydı o ve Mevsim yaşamalıydı! Okuldan çıktığında girişte iki araba ve birkaç takım elbiseli adamlar vardı. Bir adam arabanın arka kapısını açtığında Oğuz Yaz'la beraber koltuğa yerleşti. Araba çalıştı ve hastaneye doğru yol aldı. Hastaneye vardıklarında aynı şekilde kucağındaki arkadaşını bir sedyeye yerleştirdi ve kapanan kapıların ardında duvara yaslanarak çöktü. 2 saat geçmişti hala doktorlar hiçbirşey söylememişlerdi. Nesrin ve Mevsim hastaneye gelmişlerdi. Mevsim'in ağlamaktan gözleri kıpkırmızı olmuştu Nesrin Atalar ise tek bir damla göz yaşı dökmeden bir koltuğa oturmuştu. Belli oluyordu nekadar kızını sevdiği.. Oğuz üç kadını bırakarak dışarı çıkmıştı. İçi onları orada bırakmaya el vermiyordu ama zorundaydı. Birisinin canını sıkması gerekiyordu. Hemde fena bir halde... Oğuz'un etrafındaki kişiler onu zararsız bilirdi. Normal bir hukuk öğrencisi olarak görülürdü. Ama hayır. Oğuz bunlardan hiçbiri değildi! Oğuz Alparslan. Alparslan soyadı tüm dünyaya duyurulmuştu. Oğuz soy adını saklamak için binlerce uğraş verdi. Soy adını sevmiyordu, ona işkence gibiydi bu soy ismi taşımak. Haklıydı da. Bir mafya liderin oğlu ve kardeşi olmak kolay degildi. Evet Oğuz Alparslan, Alparslan ailesin en genç varisiydi. Ailesinin uğraştığı işleri sevmiyordu. Her defa onlara bunu söylüyordu ama babası abisinden sonra bu liderlik koltuğuna kendisinin geçeceğini söyleyerek onu susturuyordu. Kendisi aslen rizeliydi. Hırçın dalgaların hırçın oğluydu. Arkadaşından ve sevdiği kadından bunu gizliyordu çünkü onları bu işe bulaştırmak istemiyordu. Kendisi de bulaşmak istemiyordu ama bu gün zorunda bırakılmıştı. Arkadaşı Yaz ölümle burun buruna gelmişken nasıl oturup susabilir ki? Bunu yapanı bulmalıydı bir tahmini vardı ama tahmin ettiğı kişiyi bulmak biraz zor olacaktı. Ama imkansız değildi. Oğuz soy adını kullanarak hareket edecekti buda işini biraz kolaylaştıracaktı. Hiç düşünmeden yanına gelen abisi Göktüğ'u durdurdu. "Ne söyleyeceğini tahmin ediyorum. Ve dinlemek istemiyorum. Bana şu katilin nerede olduğunu söyle!" Göktüğ'unun yüzü ifadesizdi. Her zamanki gibi sert bakışları yoktu ama. Belki kardeşi acı çekiyor diye üzülmüştür. Ama asla ona katilin yerini söylemezdi. Oğuz bunu biliyordu ama yine şansını denemek istiyordu. "Abi!"dedi yılar sonra. Uzun zaman sonra 'abi' kelimesi dökülmüştü dudaklarından, bu artık ona okadar garip geliyordu ki söylediğinde yüzünü buruşturmuştu. Bu kelimeyi duymak Göktüğ'unun ifadesiz yüzünü bozmuştu. Dudakları iki yana kıvrılmıştı. Özlemişti abi kelimesini ama belli etmeyip yine ifadesiz yüzüyle "Söyleyemem çünkü bende nerede olduğunu bilmiyorum. Ve o istemediği sürece onu bulmak imkansız!" "Hani senin için imkansız birşey yoktu? Koskoca Göktüğ Alparslan bir katil bozuntusunu bulamayacak mı yani?" "Eğer 'katil bozuntusu' dediğin kişiyi tanıyor olsaydın böyle düşünmezdin. Adam kimliksiz, adı soy adı yok. Bu dünyada hiç var olmamış gibi. Yüzü bile yok adamın! Maskeyle işliyor cinayetlerini. Hiç kimseye çalışmadı bu güne kadar. Kurbanlarını kendi belirledi, buldu,öldürdü. Onun beyni herzaman farklı işledi. Farklı, akla alınmayacak şeyler düşünüyor. Bir nevi deli. Hatta tam olarak deli. Sabah farklı biri akşam katil kılığına giriyor. Sence bu psikopat katilin nerede ne yaptığını kolay kolay bulabilirmiyiz?" Haklıydı Göktüğ. Bulunmazdı kolay kolay. "Ya ona bir şekilde onu aradığımı söylesek?" 3 saat sonra. Uyanmıştı Yaz, açmıştı o güzel gözlerini. Nesrin ve Mevsim yanındaydı. O kötü haberi nasıl vereceklerini düşünüyorlardı. Kötü haber şuydu ki Yaz bu yangın sayesinde astım'la yaşayacaktı. Dumanın yarattığı en büyük tehlike akciğerlerin en derinine nüfuz eden 2,5 mikrondan küçük partiküller. Bu partiküllere duman ya da kirlilik nedeniyle maruz kalmak astım gibi sağlık sorunlarını tetikliyor ve akciğer fonksiyonlarını azaltarak mevcut solunum ve kalp hastalıklarını daha da kötüleştirebiliyor Yaz bu habere yıkılabilirdi çünkü koşmayı ve spor yapmayı çok seviyordu. Bu hastalıkla bunlar yapması çok zordu. Bu haberi kim verecekti? Nesrin ve Mevsim birbirine baktı ikisininde söylemeye cesareti yoktu. Yaz zorlanarak kafasını yavaşça yastıktan kaldırdı. Mevsim kalkması için ona yardım ederek yastığı yerleştirdi ve sırtını yaslaması içn yardım etti. Yanağına bir öpücük kondurup çekildi. "Bizi çok korkuttun Yaz. Orada ne işin var"dedi soğuk sesiyle Nesrin. Canı acımışmıydı kızı için? Bir göz yaşı dökmedi belki umursamamıştı bile. Yaz zorlanarak konuşmaya çalıştı"A-anne bir e-eşyamı unu-unutnuştum. Onu almaya g-gelmiştim." Nesrin başını iki yana sallayarak"inanamıyorum ya ölseydin. Ya bedenin o okulda yansaydı." diye sesini yükseltti. Mevsim araya girerek" Nesrin teyze şuan sırası değil görmüyormusun acı çekiyor." Hiçbirşey demeden odadan çıktı. Mevsim hastane yatağın yanında duran sandalyeye oturup arkadaşının elini sıktı." Dert etme Nesrin teyzeyi bir iki kızar unutur. Ama ben unutmam!"Yaz tebessüm edip gözlerini sıkıca yumdu. "Biliyorum u-unutmazsın." "Oldu mu zarar gördün, rahatladın mı?" "Öleceğimi zanettim. Ölmeye çok yaklaşmıştım. Nasıl kurtuldum?" "Oğuz seni bulmuş. Seni hastaneye getirdiğinde bize haber verdi. Bizde apar topar geldik." "Yani yine k-kahramanım ölmemi engelledi." Mevsim onaylarcasına başını salladı. "Peki nerede k-kahramanım?" Mevsim derin bir nefes alıp "Bilmiyorum çıktı gitti bir yerlere." "Bir d-delilik yapmasın?" "Yapar. Kaç kere aradım açmadı." Yaz yorgunca gözlerini kapattı. Aklından binlerce şey geçiyordu. Oğuz nerede? Ne yapıyor? Ne yapacak? Neden yanında değil de başka bir yerde? Bunu katil mi yaptı? Neden yaptı? Herzamanki gibi binlerce cevabı olmayan sorular. Mevsim ayağa kalkıp Yaz'ın başına bir öpücük kondurdu. "Sen uyu dinlen Oğuz geldiğinde haber veririm." Yaz hiç red etmeden başını salladı. Çok yorgun hissediyordu. Biraz uyumalıydı. Mevsim odadan çıktığında gözlerini sıkıca kapattı. Uyursa bu şeyleri düşünmiyecekti. Ama bir kapı açılma sesi buna engel oldu. 💙  Heluuuuu Nasılsınız glayörlerim? Ben çok iyiyim sorduysanız. Bölüm nasıldı? Oğuz hakkında ne düşünüyorsunuz? Göktüğ hakkında? Yaz hakkında? Mevsim hakkında? Nesrin hakkında? Katil hakkında? Cafeci hakkında? Ayla hakkında? Giyinme odasındaki çocuk hakkında? Açılan kapıdan kim girecek? Bölümde yazım yanlışları olabilir kusura bakmayın düzenlemeden atıyorum. Ama bir gün düzenleyeceğim. Kendinize iyi bakınnnn🌸 İg:buzkralicesi12 |
0% |