(Hosgeldin Sevgili Okurum. Su aralar ok
heyecanliyim, sen Bulutku'nun ilk serisini
okumaya baslamisken, ben onun ikinci serisini
yazmakla mesgulüm. Bir an önce senile
paylasmak için sabirsizlaniyorum. Neyse
tutmayayim okumak istiyorsun belli ki.
Bu mavi ve issiz koridorlara her adim attiklarinda
ayni seyi hissediyorlardi. Korku ve umut... Utku'nun
durumu bugün ümit verici olabilirdi ya da daha
kötüye de gidebilirdi. Bu iki düsünce ile buraya gelip
her seferinden hayal kirikligi ve umutsuzluk icinde
dönüyorlardi. Utku'nun annesi 45, babas 47
yasindaydi. Annesi siyah ve saçli, mavi gözlü, orta
kilolu güzel ve zarif bir kadindi. Onu tanyanlar 2 yil
içinde 10 yil yaslanmis göründügünù soylüyorlardi.
Babasinin saçlarina tel tel aklar düsmüs, kilo vermis,
güçsüzlesmisti. Her baba bir ginardir, en güçlù
omlardir evet. Ama onlari yikip devirecek tek
zayifliklari da evlatlaridir. Bu iki kömür gözde kizinin
hatiralari ve gülüsleri sakliydi. Ona bakanlar vasadigi
aci ve çaresizligi bu iki gözden okuyorlardi. Basina
gelen her seye sabretmis, dayanmis ve her seferinde
gulumsemeyi basarmis bu adami 2 yildir hiçbir sey
güldürmüyordu. O sessiz cigliklartyla derinlere, çok derinlere gömülmüstü artik.
Utku, onun tek evladlydi. Yegane kizi. 5 yil cocuklari
olmadiktan sonra Allah'in bir mucizesi olarak aniden
cocuklari olacagini ögrenmislerdi. Tüm tedaviler
bosa gitmis gibiyken en büyük sifa yine Allah'tan
gelmisti. 7 aylikken dogmustu Utku. Ona Utku
verdiler isim olarak. Cünkü Utku uzun u§raslar
sonucunda gelen mutluluk demekti. Bir buçuk ay daküvezde kaldiktan sonra artik eve getirebilmislerdi
onu. Bu hayatta onlara verilen en güzel hediyeydi.
Her zaman kiymetini bilmis, ve el üstünde
tutmuslardi kizlarint. Uzmeden, kirmadan... Hep el
üstunde tutmuslardi onu.
Simdi, simdi ise bembeyaz bir dada, beyaz örtülerin
içinde, makinelere bagli uyuyordu. Kimsenin bir çare
bulamadigi bu bekleyis onlar kahrediyordu. Ama
imtihand iste. Elbet sonunda bir ferahlik olacakti.
Rabbin mucizesi, vaadi de buydu. O sabredenlerle
beraberdi. Ve her zorluktan sonra bir kolaylik vardi.
Kimseye gücünün yetemeyecegi bir yük yüklemezdi.
O, hem imtihan eder, hem de imtihanda yardim
ederdi.
Odaya girdiler. Utku yine melek gibi uyuyordu. Sat,
masum bir bebek gibi her seyden habersizdi. Sanki kendine koza örmüstü. Kelebek olarak o kozadan
çikacagi günü bekliyordu. Annesi kizinin ellerini öptü
ve saçlarini oksadi. Getirdigi mavi sümbülleri masaya
birakti. Oturup her zaman yaptigi gibi o gün olanlari
anlatti. Sanki kiziyla sohbet ediyordu. Babasi izlerdi
onlari. O sert görünürdü, annesinin ve hemsirelerin
yaninda aglamamak için sikardi kendini. Konusmazdi
kiziyla. Oysa birtek kizi biliyordu. Her aksam
yürüyüse diye evden çikip kiziyla konusmaya
geldigini. Bir Allah bilirdi neler hissettigini. Bir O
duyard kalpten ettigi dualari.
Bu adam 5 vakit namazini kilardi. Her namazdan
sonra dua ederdi evladina. Sessizce, yanagindan
dökülen damlalar üstünü ipislak ederdi. Karisi onu
çok severdi. Ama bu içten ettigi dualarina, Allah ile
olan yakinligina, O'na olan teslimiyetine ve sabrina
ayrica hayrandi. Her gün oldugu gibi okul çikis
saatinde Bulut geldi. Bulut'u ok severlerdi. Utku'nun
hala hayatta olmasinda Bulut'a duydugu akin önemi
büyüktü. Onlar "BULUTKUYDU". Bu onlarin sifresi
gibi bir seydi. Sevginin sifresi. Annesi ona sarildi ve
veda ederek esiyle beraber evlerine döndüler. Bulut
Utku'ya gülümsedi ve basucuna oturdu. Birlikte
yazdiklari çok güzel bir hikaye vardi. Onu okudu.
Sonra ilerideki sandalyeye geçip oturdu ve en sevdikleri sarky açarak Utku'yu izledi. "Ugur
Akyürek'ten Ask izi
(YORUMUNU BANA BELiRTIRSEN OK SEViNIRiM.
BANA DA YOL GÖSTERMiS OLURSUN HEM)