@bulutlaraatutsak
|
Öncelikle şu kitabı kesinlikle öneriyorum, kesinlikle harika bir kitap : Kuyu = @zeynephafsacan
Beğeneceğinizi düşünüyorum, bence bir şansı hakediyor. Şimdi bölüme geçebiliriz :)
+
İlahi Bakış Açısı'
Telefonu açtığında Cemrenin "Can pare'm" Diyen sesiyle ne yapacağını bilemedi fakat çok güzel bir hissin bedenini ele geçirmesini önleyemedi. Bu kelime içimde bir yerlerde öyle indi ki , nedendir kendi bile bilmez tüm kelimeler sönük kaldı. Bu güzel kelime onun sesiyle birleştiğinde sürekli başa sarmak istediği bir melodi gibi geldi. Alaz, hayatının her döneminde yalnızlığıyla dost olan bir adamdı. Çocukluk yıllarında korktuğu karanlık, şimdilerde en sadık dostuydu. Sırdaşıydı. Tim arkadaşları ailelerinin fotoğraflarını iç ceplerinde saklarken, onun çocukluğuna dair hatırladığı tek şey soğuk yetimhanenin karanlık koridorlarıydı. Hiç hayalde kurmamıştı. Ama şimdi bir peri masalının içinde yaşadığını hissediyordu. Ve bu peri masalı bitmesini hiç istemeyeceği tek şeydi. Birgün bu masal diyarından atılmaktan endişe ediyordu, aklına düşmek bir yana dursun aklından hiç çıkmayan kadının ellerinin arasından kayıp gitmesinden korkuyordu. Bu endişelerinin farkındaydı fakat içindeki hislerin adını koyamıyordu. Hiç karşılaşmadığı bu duygu hakkındaki tek düşüncesi güzel bir duygu olduğuydu. Henüz hiçbir şey kafasında oturmamıştı, ilk defa bu kadar büyük bir ikileme düşmüştü. Bu yüzden sadece akışına bırakıyordu. Kader kulu bulurdu...
Cemre' Taksiden inip apartmana girdiğimde bir kat eksik çıkarak adımlarımı Alaz komutanın evinin önünde durdurdum. Ben daha kapıyı çalmadan açıldığında, pencereden beni beklediğini anladım. Çatık kaşlarıyla içeriyi işaret ettiğinde topuklu botlarımı çıkartarak içeriye girdim. Kapıyı ardımdan kapattığında bir yere doğru yürümeye başladı, peşinden gittiğimde salona gelmiştik. Kanepeye oturup dirseklerini dizlerine yasladığında başıyla karşısında ki kanepeyi gösterdi. Gidip oraya oturduğumda baştan aşağı beni süzdü ve rahat bir nefes verdi. Başıma bir şey gelmesinden mi korkmuştu? "Bana ne olduğunu anlat Cemre." Dakikalardır süren suskunluğunu ardından söylediği tek cümle bu oldu. Bu denli korumacı yaklaşımı, insana kendini güvende hissettiriyordu. Onunla bir ömür paylaşacak kadın çok şanslıydı. "Bak, sandığın gibi bir durum söz konusu değil. Sadece Caner'in bana karşı ilgisinin ne yönde olduğunun farkındayım ve bu hoşuma gitmiyor. Bu yüzden boşa ümitlenmesin istemedim, biriyle bu denli yakın olduğumu anlarsa vazgeçer diye düşündüm." "Fazla iyisin Cemre, fazla merhametlisin. Ama inan bana buna gerek yok, çünkü hayat senin birilerini kırmamak için yaptıklarına değecek bir yer değil. Bazen sert olman gerekir, yakıp yıkman gerekir. Çünkü bazen sadece böyle anlaşılırsın." "Ne anlama geliyor bu? Şiddetin bir çözüm olduğunu mu savunuyorsun?" "Bazen evet! Düşün mesela, bir teröriste nasıl davranırsın?" "Anlamadığın nokta tam olarak bu, işte. Ben bir doktorum, ben yara açmam, yara sararım." "Bazen öyle olmaz ama, bazen tüm dengeleri yıkman gerekir. Kendin için. Çünkü bilmen gerekir, burada yara açmayan yara alır!" "Hep kırıp dökerek mi yaşamalı burada insan? Bir güzel söz, bir küçük tebessüm, hoş bir selam. Yer yok mu bunlara burada?" Alaycıl bir gülüş kaçtı ağzından. "Dön bak bir etrafına, farkında mısın nerede olduğunun? Burada insan gülemez, korkar. Burada insan iltifat edemez, kendini kollar. Ötesi yok! Burası tüm iyi ihtimalleri çürüten kötü bir bataklık, geleni dibe çekiyor. " "Ne yapmalı peki?" "Acımamalı. Çünkü sana kimse acımayacak. İncitmekten korkmamalı. Çünkü onlar bırak incitmeyi, paramparça eder."
|
0% |