Yeni Üyelik
1.
Bölüm

1. Bölüm ❤️‍🔥Geri Dönüş ❤️‍🔥

@bulutsuzsky

Ah..
Bitti mi?
Artık sonsuza kadar gözlerimi kapatabilir miyim?
Beni her geçen gün uçuruma götüren düşüncelerden kurtulabilir miyim?

Yaşamak istemiyorum. Uyumak istiyorum. Çok yorgunum. Dinlenebilir miyim?

"Toprak!"
"Toprak gözlerini kapatma!"
"To-toprak lütfen bana bak!"

Gürültülü.

Bu kadar gürültülü bağıranda kim? Kapanmaya çalışan gözlerimi zorlukla açarak bana seslenen kişiye bakmaya çalıştım. Kim olduğunu anlamıyorum. Gözlerimi ne kadar açmaya çalışsam da bulanık bakışlarım yüzünden hiçbir şey göremiyordum.

"Ambulans nerde kaldı!? Toprak ölmek üzere, lanet ambulans nerede!!"

"Bilmiyorum Ediz bilmiyorum."

Ah, Edizmiş. Ediz. Sevgili ağabeyim. O benim için endişeleniyor muydu? Neden? Onu hiç bu kadar kaygılı görmemiştim. Her zaman sakin, soğuk ve yıkılmaz değil miydi?

"Toprak bırakma kendini lütfen. Birazdan hastaneye gideceğiz. Lütfen, lütfen dayan."

Bulanık gözlerimin netleşmesi için gözlerimi sıkıca kapatmaya çalıştım ve biraz netleşen gözlerimi açarak Ediz'e baktım. Ve Edizi görmemle şok oldum.

Ediz ağlıyordu.

Bana hep soğuk ve uzak davranan ağabeyim ağlıyordu. Benim için mi?

Gerçekten benim için mi ağlıyordu? Ağzımı yavaşça açtım ve zorlukla konuştum.

"Ne-Neden ağlıyor ..sun?"

Ediz bedenimi sıkıca tutarak bana baktı. Gözleri, dudakları ve kolumda hissettiğim elleri titriyordu.

"Toprak, konuşma. Kendini yorma. Biz biz şimdi hastaneye gideceğiz."

Konuşması yarım yamalaktı. Sanırım ağlamaktan sesi boğuklaşmıştı.

Tekrar neden diye sormak istiyorum. Ama ne konuşacak ne de gözlerimi açık tutacak halim kalmamıştı. Gözlerimi ne kadar açık tutmaya çalışsam da olmuyordu.

"Toprak? Toprak kardeşim? Toprak!?"

Gözlerim kapandıkça kulağıma ulaşan Ediz'in sesleride azalıyordu.

Pişmanım.

Pişman olmaya hakkım var mı?

Özür dilemek, affedilmek istiyorum.
Özür dileyebilir miyim? Özür dilesem beni affedebiliir misiniz?

Özür dilerim.

Keşke, keşke bir şansım daha olsaydı..

Bir şansım daha olsaydı, her şeyi daha iyi yapar, sizi mutlu ederdim. Kendi mutluluğum için sizi ihmal etmezdim.

Lütfen..

Lütfen..

Özür dilerim.

Sizi özledim.

Kalbim ağrıyor, ağlamak istiyorum.
Sizi görmek istiyorum.

Bir kere de olsa sizi tekrar görebilir miyim? Size sarılabilir miyim? Kokunuzu içime çekebilir miyim? Sesinizi duyabilir miyim? Lütfen, lütfen sizi tekrar görmek istiyorum.

Özledim. Çok özledim. Kalbim sizin özleminizi kaldırmıyor..

Ölüyorum. Artık sizin yanınıza gelebilirim değil mi? Beni kabul edersiniz değil mi? Hatalarımın farkındayım. Sizin için iyi bir baba olamadığımın farkındayım.

Sizi çok hayal kırıklığına uğrattım. Üzülmenize, ağlamanıza ve yalnız hissetmenize sebep oldum. Özür dilerim küçük sevimli kurabiyelerim. Her şey için özür dilerim. Ağlattığım, üzülmenize sebep olduğum her gün, her dakika, her saniye için binlerce kez özür dilerim.

Ben sizin yokluğunuza daha fazla dayanamıyorum. Çok pişmanım. Suçluluk duygusunu üzerimden atamıyorum. Nefes aldığımı, yaşadığımı hissetmiyorum. Sizsiz daha fazla yaşamak istemiyorum. Özür dilerim.

Pişmanlık dolu düşüncelerimle bilincim yavaş yavaş kapandı...

🪐🪐

"Baba?"
"Baba! Baba!"
"Baba uyanmak zorundasın!"
"Babacığım çok yorgun olduğu için mi uyanmıyor Uzay?"

"Sanırım yorgun."

"Birazcık daha uyuyamaz mı?"

"Ama okula geç kalacağız, uyandırmalıyız Dünya"

Ne?
Bu sesler? Dünya ve Uzay mı?

Rüyada mıyım? Ölmeden önceki son anlarım da çocuklarımı mı görüyorum?

Gözlerimi yavaşça açarak baş ucumda oturan Dünya ve Uzay'a baktım. İkisi kısık sesle birbirleriyle konuşuyorlardı.

Gerçekten de Dünya ve Uzay'dı. Benim ikiz çocuklarım. Rüya ya da ölürken ki son anılarımda olsa onları uzun zaman sonra ilk defa gördüğüm için çok mutluyum.

Sanırım gördüğüm rüya Dünya ve Uzay'ın çocukluk zamanları. İkisi en az 5 ya da 6 yaşlarında gibi görünüyorlardı. Gözlerimin bulanıklaşmaya başladığını hissediyorum. Göz yaşlarım görüşümü bulanıklaştırıyordu.

Dünya'm ve Uzay'ım en son ne zaman rüyalarımda görünmüştü hatırlamıyorum. Ama şimdi o kadar net bir halde yanimdaydılar ki sanki gerçekten canlıydılar. Uzansam dokunabilecektim.

"Baba? Baba neden ağlıyorsun?"
Uzay bana endişeli gözlerle bakıyordu. Ağlamam onu korkutmuş gibiydi. Dünya ise ağlamaklı bir sesle, "Kötü rüya mı gördün babacım?" diye sordu.

Biraz önce sakin bir şekilde fısıldaşan iki küçük çocuk şimdi benim ağladığımı görünce endişeli ve ağlamaklı bir ifadeye sahip oldular.

Benim için en son ne zaman endişelendiler? Ne zaman bana içten ve sevgi dolu bir şekilde baba diye seslendiler? O kadar uzun zaman oldu ki hatırlayamıyorum. Ama Dünya ve Uzay'ın hiçbir suçu yoktu. Bu duruma sebep olan bendim..

"Evet çok kötü bir rüya gördüm." Gözlerimden yaşlar akarken kollarımı Dünya ve Uzay'a açtım. Onlar da sanki bekliyorlarmış gibi hemen kollarıma atlayarak bana sarıldılar.

"Korkma baba. Rüyaydı onlar geçti artık." Uzay'ın o peltek ve sevimli sesiyle beni teselli etmesi gözlerimin tekrar dolmasına sebep oldu.

Kollarımı sıkıca her ikisine sardım ve o özlediğim ve unuttuğum kokularını içime çektim.

Ağlamaklı bir şekilde fısıldadım.

"Özür dilerim. Özür dilerim. Özür dilerim."

"Kötü bir baba olduğum için özür dilerim."

"Özür dilerim. "

Her kelimem boğazımda yumru varmış gibi canımı yakıyordu. Beni nefessiz bırakıyor, konuşamaz hâle getiriyordu.

"Hayır en en en iyi babasın!"

Dünya'mın kollarını her iki yana açarak sevimli bağırması beni gülümsetti. Gözlerimde yaşlarla Dünya'ya baktım. Benim sevimli ve güzel kızım. Şimdi hâlâ o bebeksi yüzü ve ifadesiyle bana kocaman gülümsüyor ve en iyi baba olduğumu söylüyordu. Her şeyden habersiz olan masum zamanlarında onlar için gerçekten de en iyi baba olabilirdim.

"Hayır, en iyi baba değilim. Özür dilerim Dünya.."

Benim sözlerimle birlikte gülümseyen yüzü hemen somurtkan bir hâl aldı. Kaşlarını çatarak bana baktı ve,

"Hayır baba! Sen en iyi, en güzel, en güçlü, en yakışıklı babasın!" dedi. Kollarını birbine dolamış ve somurtkan bir ifadeye sahip hali o kadar tatlı ve sevilesiydi ki tek kolumu uzatarak Dünya'yı tekrar kollarıma çektim. Saçlarını ve yanağını öperek kokusunu içime çektim.

"Benim Dünya'm öyle diyorsa öyleyimdir o zaman." İlk teslim olan ben oldum. Eğer ben kabullenmeseydim Dünya ben kabul edene kadar benimle inatlaşırdı. Küçük kızımın kararını değiştirmek o kadar zor olurdu ki hep ilk vazgeçen ben olmak zorunda kalırdım.

"Sadece ben değil Uzay'da öyle düşünüyor. Değil mi Uzay?" Hafiften kaşlarını kaldırdım ve göğsüme sarılan oğlum Uzay'a baktım. Biz konuşurken göğsüme sarılmış dikkatli gözleriyle bana bakıyordu. Dünya'nın sorusuyla bana dikkat eden gözleri Dünya'ya yöneldi.

"Evet bizim babamız en iyisidir!"

İkisinin de yüz ifadeleri o kadar sevimliydi ki yüzümdeki gülümseme giderek büyüyordu.

Ben çok aptalım. Gerçekten ciddi olarak söylüyorum ben çok aptal ve salağım. Bu zamana kadar da aptal olduğumu fark etmemiştim. Birbirinden sevimli iki tane çocuğum varken ben onları nasıl ihmal ettim? Nasıl başka şeylere yönelebildim?

Ben nasıl babamın aile imajına zarar vermemek için çocuklarımı saklayabildim? Onların duygularını neden hiç düşünemedim? Anneleri yokken bir de nasıl babasız olmalarına izin verebildim?

Kolumda hissettiğim acıyla düşüncelerimden kurtuldum ve sızlayan koluma baktım. Dünya kolumu ısırıyordu.

"Baba beni duymuyor musun?" Agresif ses tonundan anlaşıldığı kadarıyla sevimli kızım sinirlenmişti.

"Efendim tatlı kurabiyem?"

"Seni çok seviyorum o yüzden artık ağlama tamam mı?"

"Tamam ben de sizi seviyorum tatlı kurabiyem." Benim de onu sevdiğimi söylememle sevimli kızımın somurtkan ve agresif yüzü hemen bir gülümsemeyle parlaklaştı.

" Özür dilerim babacım kolun acıdı mı?"

Dünya'nın kolumu ısırmasıyla bir şey fark ettim. Acımak? Benim kolum neden acıyor?

Ne oluyor? Kolum nasıl acıyabilir? Rüya da bir insan bir şey hissedebilir mi? Bu imkansız değil mi?

Hey hey hey! Ne oluyor cidden!?

Bir anda çok saçma bir düşünce aklımdan geçti.

'Şu an bir rüya olmayabilir mi?'

 

Loading...
0%