Yeni Üyelik
3.
Bölüm
@burcu29

ATEŞ..

 

Mira'yı kucakladığım gibi arabaya yürüdüm. O sırada polis sirenlerinin sesi geliyordu, vakit kaybetmeden arka kapıyı açarak Mira'yı koltuğa yatırıp hemen sürücü koltuğuna geçtim. Gözlerim bir Miraya bir yola gidip geliyordu. Elime telefonu alarak Cenk'in numarasını tuşladım. Telefonun açılması ile;

 

''Cenk bunu kimin yaptığını bulacaksın duydun mu beni Cenk.''

 

''Tamam abi, sakin ol bulacağız merak etme.

 

''Bana sakin ol deme nasıl ya nasıl hala aklım almıyor böyle bir şeyi, planlı yapılmış Cenk. Bizden başka kimse bilmemesine rağmen nasıl öğrendiler. Kız açık hedef oldu anlıyor musun.''

 

Ateş'in öfkesi dinmiyordu. Cenk sormaktan korksa da ''Mira nasıl'' dedi.

 

''Bayıldı. Dağ evine geçiyorum ben burası sende. Amcamların evinin koruma sayısını arttır. Asya'nın peşindeki adamları da arttır. Mekana Burak'ı gönder. Kuş uçmayacak Cenk. Bunu yapanı bulacaksın bana...'' Hiç durmadan dağ evine sürdü.

 

MİRA..

 

Bir anda gözlerimi açtım, yataktan fırlayarak odadan çıktım. Koşarak aşağı indim. Beni nereye getirdiğini bilmiyordum. En son Sarp beylerin evinin yandığını, Ateşin beni durdurmaya çalıştığını hatırlıyordum. Onların yanına gitmeliydim. Ölmüş olamazlardı. Dış kapıyı açmaya çalışıyordum ama kapı bir türlü açılmıyordu. ''Açılsana lanet açıl'' arkamda onun olduğunu hissedince yüzümü çevirip bağırmaya başladım ve üzerine atladım.

 

''Lanet herif hepsi senin suçun senin yüzünden öldüler. Sen karşıma çıkıp hayatıma dahil olmasaydın onlar şimdi yaşıyordu. Seni kendi ellerimle öldüreceğim. Duydun mu beni.'' Hem vuruyor hem bağırarak konuşuyordum. Ateş yerinden kıpırdamadan duruyor bütün öfkemi kusmamı bekliyordu öylece.

 

''Senin yüzünden, sen öldürdün, sen yaptın'' Sürekli aynı cümleleri tekrarlıyordum.

 

Vurmayı keserek yere çöktüm kollarımı bacaklarımın etrafına sararak bakışlarımı karşı duvara sabitledim. Ateş yanımdan geçerek evden dışarı çıktı. Ne kadar süre o şekilde durduğumu bilmiyordum, kapının açılma sesini duyduğumda yavaşça ayağa kalkıp merdivenlere yöneldim. Gelenin o olduğunu biliyordum. Yüzünü görmeye tahammülüm yoktu merdivenleri çıkıp kaldığım odaya geçtim. Işığı açık bırakarak yatak da cenin pozisyonu aldım. Gözyaşlarım tekrar akmaya başlamıştı bile. Ağlaya ağlaya bir süre sonra uyuya teslim oldum.

 

Yine bir kabusla uyandım, saat sabahın altısıydı. Pencereyi açarak nefes almaya çalıştım. Yine bir atağın eşiğindeydim. Sessizce aşağı kata indim. Çantamı bulmalıydım, ilacıma ve sigaraya ihtiyacım vardı. Etrafa göz gezdirirken, şöminenin yanında bulunan koltukta Ateşin uyuduğunu gördüm. Sol elini alnına dayamış uyuyordu. Ona bakmayı kesip çantamı aramaya başladım. Mutfağa geçtiğimde; masada olduğunu görerek ilacımı ve sigaramı alıp dışarı attım kendimi. Kapı açıktı bu sefer. Suya ihtiyaç duymadan ilacı ağzıma atıp yuttum. Dışarı çıktığımda bir kaç koruma etrafı gözlüyordu. Bana izin vermeyeceklerini sandım ama öyle olmadı. Bana bakmıyorlardı bile.

 

İçeri geçtiğimde Ateş mutfaktan çıkarak karşımda durdu. Yüzümü çevirip merdivenlere yöneldim. Onu görmek istemiyordum. Varlığı bile nefretimi arttırıyordu. Konuşmaya başladı.

 

''Açsın bir şeyler hazırladım gel hadi '' dedi. Onu duymamazlıktan gelip merdivenleri çıkmaya devam ettim..

 

''Mira, sana söz veriyorum onları kimin öldürdüğünü bulacağım ve canlarını kendi ellerimle alacağım. Sana söz veriyorum.''

Söylediği ile adımlarım bıçak gibi kesildi. Yüzümde sahte bir tebessüm oluştu ve tek bir cümle kurdum.

 

''Sen beni bir kez daha kimsesiz bıraktın'' dedim son basamağı da çıkıp odaya geçtim.

 

Saatlerdir pencerenin yanındaki koltukta oturuyordum. Acıkmıştım ama Ateş'i de görmek istemiyordum. Bunları düşünürken dış kapının kapanma sesini duydum. Perdenin arkasından dışarı baktığımda Ateş arabasına biniyordu.

 

''Nereye gidiyor bu adam, neyse gitsin bende rahat rahat bir şeyler yerim '' Vakit kaybetmeden mutfağa gittim. Buzdolabını açıp kendime sandviç yapıp bir bardak vişne suyu koydum. Vişne suyu en sevdiği içecekti tabi kahveden sonra. Karnımı doyurduktan sonra şöminenin yanında bulunan koltuğa oturdum. Saat akşam dokuzdu ve hala gelmemişti. Onunla konuşmalıydım neler olduğunu sormalı ve ailemi son yolculuklarına uğurlamalıydım. Bunları düşünürken bir yandan da yüzünü görmek, sesini duymak istemiyordum. Hiç hayatıma girmemiş gibi...

 

Selin benim küçük miniğim; gülümsemeleri gözümün önünden gitmiyordu. Bir daha onları görmeyecek olmak çok acıydı. Telefonum hala kapalıydı çantamdan alıp açtım. Bir adet mesaj gelmişti.

 

''Seni buldum sevgilim. Kavuşmamıza çok az kaldı meleğim. Bir daha hiç ayrılmayacağız. Yakında görüşmek üzere'' korku içinde ayaklandım. ''Buldu buldu beni Allah kahretsin.'' O kadar korkuyordum ki Ateş'in sesin duymamla yerimde sıçradım.

 

''Kim buldu.'' Yaşlı gözlerle yüzüne bakıyordum. '' Sana bir soru sordum Mira kim buldu seni'' telefonu çantama atıp yanından geçemeye çalıştım ama o kolumu tutup;

 

''Mira cevap ver'' gri gözlerine öyle bir bakıyordum ki lütfen bir şey sorma der gibi.

 

Kolumu elinden kurtardım ve bir adım geri çekildim. '' Hiç kimse '' dedikten sonra koşarak merdivenlere yöneldim. Hızlı adımlarla arkamdan geliyordu. Tam kapıyı kapatıyordum elini koyması ile geri gittim.

 

''Cevap ver, bu şekilde kaçamazsın. Telefonda bir şey görüp panikledin. Beni buldu dedin. Söyle Mira kim buldu seni.''

 

''Hiç kimse dedim sana anlamadın mı. Hem sanane benim hayatımdan. Neden sorguluyorsun. Ne olduysa oldu seni ilgilendirdiğini mi düşünüyorsun.'' Sahte bir gülümseme ile baktım ona.

 

''İlgilendiriyor'' diye öyle bir bağırdı ki, ''Anlaşmamızdan sonra hayatınla ilgili her şey beni ilgilendirir. Şimdi bir daha sormayacağım Mira kim buldu seni.''

 

Cevap veremiyordum. Titremeye başladım, nefes alamıyordum. Ateş korku ile yüzümü avuçlayıp ona bakmamı sağladı.

 

''Sorma sorma diye tekrarlıyordum. Gözümden akan yaşları parmakları ile yok ediyordu. Sanki tüm acımı yok etmek ister gibi.

 

'' Tamam sakin ol sormayacağım, nefes al Mira nefes.''

 

''İlaç '' parmağımla çantamı gösterdim. Hemen çantama yönelip içinden ilacı alarak komidinin üstündeki sürahiden su doldurup bana uzattı. İlacı içerek gözlerimi kapatıp sakinleşmeye çalıştım. Gözleri üzerimden bir saniye ayrılmıyordu. Ne olduğunu çözmeye çalıştığını biliyordum. Bana o kadar dikkatli bakıyordu ki anlat diyordu. Yapamazdım, anlatamazdım. Ben bunu kimseye anlatamazdım.

 

''Yatağa geç'' dedi. İkiletmeden yatağa uzandım. Dolaptan bir battaniye çıkartıp üzerime örttü. '' sen uyuyana kadar buradayım korkma'' cevap vermedim. O buradayken uyuyamazdım. Kabuslarımı bilmemeliydi. Işığı kapatmaya yöneldiğinde, ''kapatma lütfen'' Başını salladı ve pencerenin önündeki koltuğa oturdu. Yüz yüze olmamak için sırtımı döndüm. Bir süre sonra bana yaklaşarak arkamda durdu. Uyumadığımı anlamaması için nefeslerimi düzenli almaya çalışıyordum. Komidinin üzerindeki çantamın içinden telefonumu aldı. Bunu yapacağını tahmin etmeliydim. Kahretsin mesajı okuyordu.

 

''Güçlü küçük kız çocuğu bu adamdan neden bu kadar korkuyorsun, ne yaptı sana'' diyerek odadan çıktı. Gözümden tek bir damla süzüldü. Karşı duvara baktığımda saat gece 12 di. Konuşma sesleri geliyordu. Yataktan kalkarak sessizce kapıyı açıp koridoru kontrol ettim salondan geliyordu, biri ile konuşuyordu. Ne konuştuğunu merak ettiğim için merdivenden bir kaç basamak inip oturdum. Karşısında duran Cenk di. Cenk'in konuşması ile dinlemeye başladım.

 

''Ateş, bir şey mi oldu?'' Cenk'in ilk kez ona ismi ile seslendiğini duydum.

 

'' Birazdan sana atacağım numaranın kime ait olduğunu bul bana,''

 

''Neden ne oldu, ne numarası?''

 

''Birinden kaçıyor Cenk istanbul'a da o yüzden gelmiş. Bugün eve geldiğimde elindeki telefondan gözünü ayırmadan buldu beni diye bir cümle söyleyip durdu. Sorduğumda cevaplamadı. Üzerine gittim ama bir anda panikledi ve titremeye başladı. İlaç kullanıyor, ışığı kapatmadan uyuyor. Uykusunda bile korku dolu. O kadar savunmasız ki, kendini bana karşı hep güçlü gösteriyor. Benimle savaşıyor ama bugün gördüğüm kız o değildi.'' Işığı kapatmadan uyuduğumu nereden biliyordu bu adam.

 

''Tamam bizim çocuklara yönlendiririm, en kısa sürede buluruz kim olduğunu. Yarın cenaze var tüm güvenlik önlemlerini tamamladık. Hiçbir sorun çıkmayacak. Yalnız bir sorunumuz daha var.''

 

''Artık sorun istemiyorum Cenk''...

 

''Asya eve dönmüş ve seni sorup duruyor biliyorsun tam bir deli buraya gelmemesine şükretmeliyiz. Amcanın da sorularını geçiştiremiyorum artık. Eve geçmeliyiz Ateş''

 

''Lanet olsun benden habersiz nasıl dönebiliyor o cadı ve senin görevlendirdiğin korumalar nasıl oluyor da bize haber vermiyorlar Cenk''

 

''Yapma Ateş Asya'yı bilmiyorsun sanki. Adamları atlatıp hava alanına gitmiş ve burada.''

 

Asya kimdi, Ateş'in amcası mı vardı peki ya ailesi onlar neredeydi. daha fazla dinlemek istemediğim için odama geçtim. Yatağa uzandım ama ilaç daha etkisini göstermemişti. Zaten uyumak da istemiyordum kabuslar gittikçe kötüleşiyordu. Yağız'ın yaptıkları aklıma gelince daha da güçsüzleşiyordum. O aklıma her geldiğinde göz yaşlarım kendiliğinden yanaklarıma süzülüyordu. Ağlaya ağlaya uyumuşum.

 

GİT diye haykırdım. Buradaydı bana dokunmaya çalıştı. ''Aşkım'' sesini duyuyordum. Ellerimi kulaklarıma götürüp yatağın başlığına sırtımı yaslandım. İleri geri sallanarak '' SUS SUS'' birinin yatağın kenarına oturduğunu, ellerimi tuttuğunu hissettim. Bilincim yok olmuştu sanki. Karşımda duran Yağız mıydı ''hayır hayır o değil'' Bana bak diye sesleniyordu karşımdaki, bağırmaya başladım.''Gİt GİT dokunma bana GİT yoksun sen, sen değilsin'' Beni saran kolları hissedip, kokusunu içime çektiğimde Ateş olduğunu anladım ve yavaşça ellerimi kulaklarımdan çekip ona sarıldım. Sarılmam ile tüm bedeni kaskatı kesildi. Bu hareketimi beklemiyordu. Nefret ettiğim adamın kollarında teselli arıyordum. Dayanamadım ve ağlamaya başladım.

 

''Şişt geçti sakin ol ben buradayım. Sadece bir kâbustu korkma. '' Bir süre o şekilde kaldık. Sonrasında , ''Hadi kalk yüzünü yıkayalım.'' Yavaşça belimden tutup beraber kalktık. Hala eli belimdeydi, kapıya yaklaştığımızda Cenk'in bize garip şekilde bakışlarını fark etmem ile Ateş'in elini çekip ''ben giderim'' ama o izin vermeden tekrar elini belime yerleştirerek banyonun yolunu tuttu.

 

''İyiyim içeri gelmene gerek yok'' dedim.

 

''Burada bekliyorum hadi gir.'' Kapıyı açıp içeri geçtim. Musluğu açıp yüzüme bir kaç defa soğuk su çarptım. Başımı kaldırıp aynada gördüğüm kıza baktım. Göz altlarımın uykusuzluğun belirtilerini yansıtıyordu. Gözlerimde de tükenmişliğin hissi vardı birde korkunun.

 

Kapıyı açıp çıktığımda, karşı duvara yaslanmış bekliyordu. Karşısına geçip '' Bana öyle bakma'' dedim.

 

''Nasıl bakıyormuşum sana'' dedi.

 

''Acıyarak'' dedim.

 

'' Sana acımıyorum, gözlerindeki korkunun sebebi kim onu bulmak istiyorum.''

 

'' Sigara içmeliyim, aşağı iniyorum'' söylediğini duymamış gibi merdivenlere yöneldim. Peşimden geliyordu. Mutfağa geçtiğimde masa da gördüğüm sigara paketinden bir tane alıp yaktım. Kimin olduğu umurumda değildi. Gördüğüm kabus hala zihnimde geziyordu. Cenk ve Ateş mutfağa gelerek masaya oturdular.

 

'' Güzel bir tanışmamız olmadı Cenk ben'' yüzümü ona çevirerek, ''Tanışmamayı yeğlerdim'' diyerek sigaramı söndürdüm tam masadan kalktim fakat Ateş'in otur demesi ile gözlerimi gri gözlere çevirdim. '' Evet dinliyorum ne konuşacağız.'' ayakta kalmaya devam ettim.

 

'' Yarın sabah erkenden buradan ayrılıyoruz, cenazeye katılıp eve geçeceğiz. '' Başımı salladım sadece.

 

Temiz havaya ihtiyacım vardı. İçimdeki acı giderek artıyordu. Kapıyı açıp çıkarken ''Nereye '' dedi.

 

'' İzniniz olursa sahip temiz hava almalıyım, ses vermeyince '' Bende öyle düşünmüştüm'' diyerek kapıyı tam kapatmadan ellerimi korkuluklara dayadım. Duymadığımı düşünüp konuşamaya başladılar.

 

'' Bu neydi şimdi. Demin ağlamaktan bi haldi şimdi hiçbir şey olmamış gibi sakin'' dedi Cenk.

 

''Kendini kapatıyor bize karşı, güçsüz ve korku dolu olduğunu görmemizi istemiyor çünkü. Ona acımamızdan korkuyor''

 

''Bakıyorum iki günde kızı çözmüşsün Ateş'' dedi gülümseyerek Cenk. İlk kez Cenk' e katıldım. Beni ne kadar da çabuk çözmüştü.

 

''Ne saçmalıyorsun sen , bırak şimdi onu buldun mu yapanları ''

 

''Hiçbir iz yok Ateş, bomba bodruma yerleştirilmiş, kamera kayıtlarına baktım ama kimse görünmüyor uzaktan kumanda ile patlatılmış ve ilginç olan Mira'nın evden çıkması beklenilmiş. '' Nasıl yani her şey planlı mıydı. Benim yüzümden mi öldüler. Kafam iyice karışmaya başlamıştı.

 

''Lanet olsun, aramızda sızıntı var yoksa Mira'nın kim olduğunu senle benden başka kimse bilmiyor. Bir an önce bulmalıyız Cenk.'' Ateş başka şeyler gizliyordu belli ki bunları en kısa zamanda öğrenmeliydim. Benim kim olduğumu nereden biliyordu. İyice bir kafesin içindeydim.

 

''Bende senin gibi düşünüyorum, cenazeden sonra bu konuyla ilgileneceğim merak etme. Mekana geçiyorum orayı da bir kontrol edeyim sende istersen amcanlara görün.'' Başka bir şey konuşmadılar.

 

O esnada Cenk dışarı çıktı. Bana bakarak '' Nasılsın'' dedi. Cevap vermeyerek içeri salona geçip koltuğa oturdum ve televizyonu açtım Ateş de telefonda konuşuyordu. Birden sinirle;

 

'' Anlamadım, benden habersiz masanın toplanması da nedir? AMCA'' dedi. Bir süre amcasını dinledi.. Sonra tekrar konuşamaya başladı.

 

''O masanın başı benim amca ve ben ne zaman istersem o zaman toplanır. Sana gelenlere söyle, benden habersiz iş yapmanın bedelini ödeyecekler. Davut ile Talat 'a gelince Cenk şuanda onlarla bizzat ilgileniyor. Masayı toplamadan önce benle görüşmeliydin amca.'' Diyerek telefonu kapattı. Bana döndü .

 

'' Ne yapıyorsun burada ''

 

'' Gördüğün üzere televizyon izliyorum'' dedim. Bir şey söylemeden yukarıya kendi odasına çıktı. Televizyonda hiç bir şey yoktu. Beni en çok rahatlatan şeyi yapmaya karar verdim ve mutfağa geçtim. Buzdolabını açıp pasta malzemesi var mı diye kontrol ettim şansıma dolap da her şey mevcuttu. Korkularımı, üzüntülerimi unutmak için terapimdi. Önce en sevdiğim irmikli kurabiyeyi yapmaya başladım. Çikolatalı yaş pasta ile terapimi bitirdim.

 

Yaş pastayı dolaba koymak için masaya döndüğümde kapıya başını dayamış beni izleyen Ateş'i görmeyi beklemiyordum. Ne kadar süredir öyle duruyordu ki.

 

'' İzin almadan mutfağı ve buzdolabında bulunan malzemeleri kullandım. Özür dilerim.''

 

'' Sorun yok, beraber yaşayacağız bir süre biliyorsun. İzin almanı gerektiren bir durum yok ayrıca özür dilemeni istemiyorum bir daha. Odaya cenaze için bir kaç kıyafet bıraktım duş al sonrada çıkalım.'' Başımı salladım.

 

Oda içeri geçti. Pastayı koyduktan sonra, hazırlanmaya çıktım. Yatakta iç çamaşırı, kot ve siyah bir tsirht vardı. Bedenimi nasıl biliyordu bu adam. Üstelemeden kısa bir duş aldım ve aldıkların giyindim. Saçlarımı ıslak bir şekilde toplayıp aşağıya indim. Kapının girişinde bekliyordu. '' Çıkalım'' dedi. Arabaya bindiğimizde ikimizde sessizdik.

 

Cenaze yerine geldiğimizde arabadan inmek o kadar zor geldi ki. Gözyaşlarım akmaya başlamıştı bile. '' Hadi geçelim'', Cenk bir tarafımda Ateş bir tarafımda yerini aldı. '' Burada bekleyelim'' dedim. Cenazenin bitmesi ile insanlar yavaş yavaş dağılıyordu. Tamamen boşaldıktan sonra yaşlı gözlerle Ateş'e baktım. Ne istediğimi anlayıp başıyla gitmemi söyledi.

 

Üç mezarın başında durduğumda ne söylemem gerektiğin bilmiyordum. Çömelerek Selinin mezarındaki toprağı avuçladım. '' Meleğim ben geldim, seni son kez görmeyi isterdim. Kokunu, al yanaklarını öpmeyi... Özür dilerim burada siz değil ben yatmalıydım. Bana aldığın kolyeyi boynumdan hiç çıkartmıycam meleğim sana söz veriyorum, size bunu yapanları bulup kendi ellerimle öldüreceğim. Bu da size yeminim olsun. Son bir kez onlara bakıp arkamı dönerek Ateş' doğru yürüyüp karşısında durdum.

 

'' Bana üç can borcun var Ateş Soykıran üç can. Bunu sakın unutma.'' Dedim ve arabaya bindim. Ateş sürücü koltuğunda yer alıp arabayı çalıştırdı. Nereye gittiğimizi bilmiyordum. Sinirliydi direksiyonu tutmasından anlaşılıyordu. Arabanın hızının artması ile ters bir şeyler olduğunu fark ettim. Arkama döndüğümde takip ediliyorduk.

 

''Neler oluyor.''

 

'' Yok bir şey, emniyet kemerini bağla.''

 

'' Arkadaki araba Cenk olmadığına göre takip ediliyoruz.'' Önümüze kıran araba ile Ateş'in frene basması bir oldu. Kafamı çarpmaktan son anda kurtardım. '' Araba da kal'' '' Ama , arabada kal Mira''. Karşı arabadan yaşlı bir adam arkasında da üç koruma çıktı, silahlarını Ateş'e doğrulttular. O ise elleri cebinde korkusuzca karşılarında duruyordu. Kapıyı açıp çıktım, adamın gözleri bana dönünce , Ateş arkasını döndü.

 

'' Sana arabada kal demiştim, içeri geç Mira ''

 

'' Hayır '' dedim, küfür ederek yüzünü yaşlı adama çevirdi.

 

'' Bu kadar cesaretli oluşunu neye borçluyuz Davut''

 

'' Beni masadan atamazsın Ateş, ben o masanın kuruluşundan beri varım bu yaptığını kabul etmiyorum''

 

'' Sen arkamızdan iş çevirmeden önce bunu düşünecektin. Talat'ın mallarını başkasına satışa sunmadan önce. Masanın başı benim ve istediğimi yaparım.''

 

Bir anda etrafımızı silahlı adamlar sardı. Ateşin adamlarıydı.

 

''Şimdi seni burada öldürmemem için hiçbir neden yok, tek bir emrimle kafanda kurşun patlar. Ama yapmayacağım seninle ilgili başka planlarım var. Şimdi adamlarına söyle o silahlarını indirsin ve buradan gidin .''

 

''Bu burada bitmedi Ateş. Kıza dikkat et sakın yalnız bırakma bir bakmışsın püf yok olmuş.'' bana bakarak sinsice güldü adam. Ateş adamın yakasından tutup; '' Seni öldürürüm orospu çocuğu ona baktığın gözü oyarım duydun mu beni, şimdi çek leşlerini siktir git buradan..'' Adamı iterek bıraktı ve binip gittiler.

 

Ateş başını yukarı kaldırıp derin bir nefes aldı. Bana dönüp hızlı adımlarla yanıma geldi. Kolumdan tutup sertçe arabaya bindirdi. Adamlara dönüp binin dedi. Sürücü tarafına geçerek kapıyı öyle bir çarptı ki korkudan yerimden sıçradım. Gri gözlerini yüzüme sabitlemişti yavaşça yüzümü döndüm. O gri gözler alev topuna dönüşmüştü.

 

''Sana arabada kalmanı söylemiştim:'' bağırarak.

 

'' Bağırma bana senin karşın da oyuncağın yok'', Direksiyona vurmaya başladı. '' Lanet olsun lanet olsun'' diyerek. Başımı çevirip pencereden dışarı baktım. Bir süre sonra araba çalıştı.

 

İstanbul'un çıkışında uzun duvarlar örülü olan, bahçesi kocaman bir malikâneye geldik. Evet evet malikâne demek daha doğruydu, o kadar geniş bir araziye kurulmuş ki üç aile yaşardı. Arabanın durmasıyla kapımı açtım ve indim. Ateş çoktan inmiş adamlarıyla konuşuyordu. Gözlerim etraf da geziniyordu. Çok güzel bir yer diye iç geçirdim.

 

Ateşin seslenmesi ile yanına gittim. Kapıyı bize yaşlı bir kadın açtı.

 

'' Hoş geldiniz Ateş bey, Hanımefendi'' bana mı demişti o kelimeyi. '' Hoş bulduk Hatice hanım'' salona geçtiğimizde beyaz tonunun sadeliği vardı. Ateş kendine içki doldururken kadın, '' yemeği hazırlamamı ister misiniz diye sordu. ''

 

''Ben aç değilim ama Mira için hazırlayın ve odasını gösterin. ''

 

''Peki efendim, buyurun dedi.'' Odana çık demekti bu. Hiç umursamadan kadının peşinden gittim. Hala sinirliydi.

 

Kadınla beraber birinci katta bulunan sol taraftaki odaya geçtik . burasıda beyazlar içindeydi. Çift kişilik yatak, iki adet komodin, tuvalet aynası , ayrı bir giyinme odası ve banyo mevcuttu. '' Yemek hazır olunca haber veririm efendim, izninizle'' cevap vermeden odayı gezmeye başladım.

 

Giyinme odasına girdiğimde, çeşit çeşit ayakkabılar, dolabın içinde etiketleri üstünde giysiler, çekmecede açılmamış iç çamaşırları ve daha bir sürü şey. Vücuduma bir sinir dalgası yayıldı. Ne sanıyor bu adam kendini hala bir anlaşmamız olduğunu mu. Vakit kaybetmeden odadan çıkıp salona geçtim. Elinde içkisi pencereden bakıyordu.

 

'' Bizim artık bir anlaşmamız yok evime gideceğim, boşuna hazırlatmışsın odayı burada kalacağımı sana düşündüren ne.'' Gülümseyerek yanıma yaklaşıyordu bende geriye doğru adımlıyordum. Sırtımın duvarla temasını hissetmemle gidecek yerim kalmadı. İyice bana yaklaştı. Kıpırdayamıyordum. Bir eli ile kollarımı duvara sabitledi, diğer elini duvara dayadı. O kadar yakın duruyordu ki kalbim dört nala koşuyordu. Yüzüme doğru yaklaşmaya başladı gözleri bir an dudaklarıma kaydı. Kurtulmaya çalıştım ama o kadar sıkı tutuyordu ki kıpırdama izin vermiyordu. Kulağıma dudaklarını yaklaştırdığında;'' Sen o arabadan inerek bu şansını kaybettin, kendini düşmanlarıma açık hedef etmeden önce düşünecektin bu söylediklerini. Ayrıca benimle konuşurken o ses tonuna dikkat edeceksin, ben sana bir şey söylediğimde ikiletmeden yapacaksın. Ha ölmek istiyorsan kapı orada sen bilirsin'' dedi. Bir süre kıpırdamadan durduk sonra beni orada öylece bırakıp gitti. Nefes nefese yere çömeldim. Bu yaşadığım neydi. Elimi kalbime koydum hala hızla atıyordu. Kokusunu her aldığımda başka düşünceler oluşuyordu.

 

''Kendine gel Mira ne oluyor sana, o senin nefret ettiğin adam'' Duvardan destek alarak ayağa kalktım, odaya çıkmak en iyisiydi. Uyusam iyi olacaktı. Yatak uzanıp gözümü kapadım ama gri gözler beliriyordu ve kokusu gitmiyordu. Saat gece yarısı iki olmuştu ve Ateş hala eve gelmemişti. '' Sanane kızım gelip gelmemesinden kendine gel Mira ne oluyor, adam seni zorla tutuyor sen ne düşünüyorsun.'' Kendi kendime kızdım. Su almak için aşağı indim. Dışarıdan bağırtılar duyuluyordu. Tam pencereden bahçeye bakmaya yöneldim. Silahlar patlamaya başladı. Korkuyla masanın altına geçtim.

 

O esna da cebimdeki telefon çalmaya başladı. Ekranda Ateş'in numarasını görmemle hemen açtım; ''Ateş dedim güçlükle, ''

 

''Geliyorum yoldayım güzelim duydun mu beni, Mira '' diye bağırmasıyla, '' Buradayım'' güzelim demesinin şokundaydım.

 

'' Şimdi beni dinle, oradan çıkıp banyoya hızlı bir şekilde koşuyorsun ve kendini içerden kilitliyorsun anladın mı beni.''

 

'' Ama '' dedim. '' Aması yok Mira , korkma beş dakika sonra oradayım. Telefon açık kalsın.''

 

''Tamam'' hemen mutfaktan koşarak merdivenlere yöneldim. Silah sesleri çok yakındaydı. Arkamdan birinin geldiğini gördüm. Daha da hızlandım. Tam banyo kapısını kapatıyordum, ileri doğru itildim. Yere düşmem ile telefonda adamın ayak ucuna düştü. Ayağı ile onu ileri itti.

 

'' Demek Ateş'in kızı sensin bayağı güzelmişsinde.''

 

'' Uzak dur benden'' geri geri gidiyordum ama saçlarımdan tutması ile çığlım tüm evde yankılandı. Ateş'in çığlığımı duyduğuna emindim. Saçlarımdan sürükleyerek beni yatağın üzerine itti. Üzerime doğru eğildiğinde ayağımla bacak arasına tekme attım ve onu yatağa itip kalktım. Tekrar banyoya doğru koşarken saçlarımdan yine yakaladı. Elinden kurtulmaya çalışıyordum ama işe yaramıyordu. '' Dokunma bana seni pislik'' vuruşlarım hep boşluğa düşüyordu. Telefonda Ateş'in küfürlerini duyuyordum. Merdivenlerden sürüklenerek indiriyordu aşağılık herif. Yere doğru fırlatıldım. Gözlerim önümde duran bir çift ayakkabıda takılı kaldı. Başımı kim olduğuna bakmak için kaldırdığımda bir kaç saat önce karşılaştığımız yaşlı adamdı.

 

''Kaldırın ayağa'' aynı adam kolumdan tutarak ayağa kalkmam için zorladı. Direndim yüzüme yediğim tokatla ağzıma gelen kanın tadını aldım.

 

'' Şimdi , Ateş'e küçük bir hediye bırakacağız. Benimle uğraşmanın bedeli olarak sayar artık.'' O kadar iğrenç bir adamdı ki ses tonu midemi bulandırıyordu. Silahını bana doğrulttu. Korkuyordum ama belli etmedim.

 

''Vursana , korktuğumu mu düşünüyorsun, çek tetiği hiç düşünme seni adi pislik'' dedim

 

'' O korkmuyoruzda gördünüz mü çocuklar dedi iğrenç kahkası ile. Silah sesleri tekrar başladığında Ateş'in geldiğini anladım bu sefer ben gülümseyerek konuştum.

 

'' Bence kaçsan iyi olacak çünkü Ateş seni yaşatmaz.'' Demem ile tetiğe bastı ve mutfak kapısından koşarak çıktılar. Yere yığıldım, elimle karnıma baskı yapıyordum ama canım çok acıyordu. Gözlerim kapanırken en son duyduğum Ateş'in MİRAAAA diye bağırması oldu...

 

EVET ÜÇÜNCÜ BÖLÜMLE KARŞINIZDAYIM SEVGİLİ OKURLARIM..

SİZCE MİRA ÖLDÜMÜ?

ATEŞ NE YAPACAK ŞİMDİ

KİM YAPTI BUNU TAHMİNLERİNİZ VAR İSE MESAJLARINIZI BEKLİYORUM.

ATEŞ VE MİRAYI SEVDİNİZ Mİ? OY VE YO'' Sen o arabadan inerek bu şansını kaybettin, kendini düşmanlarıma açık hedef etmeden önce düşünecektin bu söylediklerini. Ayrıca benimle konuşurken o ses tonuna dikkat edeceksin, ben sana bir şey söylediğimde ikiletmeden yapacaksın. Ha ölmek istiyorsan kapı orada sen bilirsin'' dedi. Bir süre kıpırdamadan durduk sonra beni orada öylece bırakıp gitti. Nefes nefese yere çömeldim. Bu yaşadığım neydi. Elimi kalbime koydum hala hızla atıyordu. Kokusunu her aldığımda başka düşünceler oluşuyordu.

 

''Kendine gel Mira ne oluyor sana, o senin nefret ettiğin adam'' Duvardan destek alarak ayağa kalktım, odaya çıkmak en iyisiydi. Uyusam iyi olacaktı. Yatak uzanıp gözümü kapadım ama gri gözler beliriyordu ve kokusu gitmiyordu. Saat gece yarısı iki olmuştu ve Ateş hala eve gelmemişti. '' Sanane kızım gelip gelmemesinden kendine gel Mira ne oluyor, adam seni zorla tutuyor sen ne düşünüyorsun.'' Kendi kendime kızdım. Su almak için aşağı indim. Dışarıdan bağırtılar duyuluyordu. Tam pencereden bahçeye bakmaya yöneldim. Silahlar patlamaya başladı. Korkuyla masanın altına geçtim.

 

O esna da cebimdeki telefon çalmaya başladı. Ekranda Ateş'in numarasını görmemle hemen açtım; ''Ateş dedim güçlükle, ''

 

''Geliyorum yoldayım güzelim duydun mu beni, Mira '' diye bağırmasıyla, '' Buradayım'' güzelim demesinin şokundaydım.

 

'' Şimdi beni dinle, oradan çıkıp banyoya hızlı bir şekilde koşuyorsun ve kendini içerden kilitliyorsun anladın mı beni.''

 

'' Ama '' dedim. '' Aması yok Mira , korkma beş dakika sonra oradayım. Telefon açık kalsın.''

 

''Tamam'' hemen mutfaktan koşarak merdivenlere yöneldim. Silah sesleri çok yakındaydı. Arkamdan birinin geldiğini gördüm. Daha da hızlandım. Tam banyo kapısını kapatıyordum, ileri doğru itildim. Yere düşmem ile telefonda adamın ayak ucuna düştü. Ayağı ile onu ileri itti.

'' Demek Ateş'in kızı sensin bayağı güzelmişsinde.''

'' Uzak dur benden'' geri geri gidiyordum ama saçlarımdan tutması ile çığlım tüm evde yankılandı. Ateş'in çığlığımı duyduğuna emindim. Saçlarımdan sürükleyerek beni yatağın üzerine itti. Üzerime doğru eğildiğinde ayağımla bacak arasına tekme attım ve onu yatağa itip kalktım. Tekrar banyoya doğru koşarken saçlarımdan yine yakaladı. Elinden kurtulmaya çalışıyordum ama işe yaramıyordu. '' Dokunma bana seni pislik'' vuruşlarım hep boşluğa düşüyordu. Telefonda Ateş'in küfürlerini duyuyordum. Merdivenlerden sürüklenerek indiriyordu aşağılık herif. Yere doğru fırlatıldım. Gözlerim önümde duran bir çift ayakkabıda takılı kaldı. Başımı kim olduğuna bakmak için kaldırdığımda bir kaç saat önce karşılaştığımız yaşlı adamdı.

 

''Kaldırın ayağa'' aynı adam kolumdan tutarak ayağa kalkmam için zorladı. Direndim yüzüme yediğim tokatla ağzıma gelen kanın tadını aldım.

 

'' Şimdi , Ateş'e küçük bir hediye bırakacağız. Benimle uğraşmanın bedeli olarak sayar artık.'' O kadar iğrenç bir adamdı ki ses tonu midemi bulandırıyordu. Silahını bana doğrulttu. Korkuyordum ama belli etmedim.

 

''Vursana , korktuğumu mu düşünüyorsun, çek tetiği hiç düşünme seni adi pislik'' dedim

 

'' O korkmuyoruzda gördünüz mü çocuklar dedi iğrenç kahkası ile. Silah sesleri tekrar başladığında Ateş'in geldiğini anladım bu sefer ben gülümseyerek konuştum.

 

'' Bence kaçsan iyi olacak çünkü Ateş seni yaşatmaz.'' Demem ile tetiğe bastı ve mutfak kapısından koşarak çıktılar. Yere yığıldım, elimle karnıma baskı yapıyordum ama canım çok acıyordu. Gözlerim kapanırken en son duyduğum Ateş'in MİRAAAA diye bağırması oldu...

 

EVET ÜÇÜNCÜ BÖLÜMLE KARŞINIZDAYIM SEVGİLİ OKURLARIM..

SİZCE MİRA ÖLDÜMÜ?

ATEŞ NE YAPACAK ŞİMDİ

KİM YAPTI BUNU TAHMİNLERİNİZ VAR İSE MESAJLARINIZI BEKLİYORUM.

ATEŞ VE MİRAYI SEVDİNİZ Mİ? OY VE YORUMLARINIZI BEKLİYORUM CANLARIM.

RUMLARINIZI BEKLİYORUM CANLARIM.

 

Loading...
0%