Yeni Üyelik
10.
Bölüm

DAĞ EVi

@burcu29

Dudaklarımdaki sıcaklık yok olduğunda hala gözlerimi açamamıştım. Tüm bedenim alev içindeydi. Yüzümün kıpkırmızı olduğuna emindim kesin beni izliyordu yavaşça gözlerimi araladım. Yanılmamıştım bana bakıyordu. Elimi tutması ile '' Gidiyoruz '' dedi.

 

'' Nereye Ateş. Yavaş ol düşeceğim '' dedim ancak beni duymazlıktan gelerek merdivenleri hızla inmeye başladık. Aşağı indiğimizde mekan bomboştu. Cenk ve bir kaç adam bar kısmında konuşuyorlardı. Ateş onların yanına doğru yöneldi. Elimi o kadar sıkı tutuyordu ki bir ona bir ellerimize bakıyordum.

 

'' Cenk biz yokuz bir kaç gün. Burası sende. O pisliğin içeri nasıl girdiğini de öğren.'' dedi. Cenk bana bakıp sırıtıyordu. Kaşlarımı çattım. Gözleri Ateş'e döndü.

 

'' Tamamdır abi siz keyfinize bakın'' dedi hala gülüyordu.

 

'' Cenk'' diye sinirle ismini söyledim. Ateş de gülerek çıkışa yöneldi. Hala elimi bırakmıyordu. Sanki bırakırsa yok olmamdan korkuyor gibiydi. Arabanın oraya geldiğimizde hızla elimi çektim.

 

'' Allah aşkına Ateş dur, nereye gidiyoruz. Başımızda bir sürü bela var.''

 

'' Birkaç gün yalnız kalacağımız bir yere gidiyoruz. Korkma hiçbir şey olmayacak. Hadi bin.'' Sürücü tarafının kapısını açıp bindi. Hala olduğum yer de duruyordum. Bu adamın her istediğini nasıl yapıyorum bilmiyorum ama bu durumdan nefret ediyor olduğumu biliyordum.

 

Sinirle yanına oturdum. Başımı cama çevirip ona bakmamaya çalıştım. Nereye gittiğimize dair hiçbir fikrim yoktu. Aslında iyi olmuştu. Sormak istediğim öğrenmek istediğim konuları konuşabilirdik. Eylül'ü dinlemek istiyordum ondan. Hala seviyor muydu onu. Kıskançlığın sırası değil Mira içimdeki ses susmak bilmiyordu.

 

'' En azından kıyafet alsaydık. ''

 

'' Kıyafete gerek yok, dışarı çıkmayacağımız için sorun değil benim kıyafetlerimden giyersin.'' dediğinde öylece yüzüne baktım. Ne saçmalıyordu bu adam. Evden çıkmayacağız derken. İçime korku hisleri dolmaya başladı. Daha fazla konuşmak istemediğim için başımı cama yaslayıp gözlerimi kapadım.

 

Tüm yol boyu uyumuş olmalıyım ki uyku ile uyanıklık arasında sırtımın yumuşak yatakla buluştuğunu hissettim. Gözlerimi açamıyordum.

 

Sabahın ilk ışıklarında gözlerimi araladım fakat vücudumun sarıldığını anladım. Lanet olsun Ateş kolları ile nasıl sarmıştı beni. Elini çekmeye çalıştım ancak başarılı olamadım. Yerimde kıpırdanmaya çabaladım biraz daha böyle kalırsak nefessizlikten ölecektim.

 

'' Rahat dur artık'' dedi.

 

'' Nefes alamıyorum çek şu ellerini koala gibi yapışmışsın. '' Enseme bir öpücük kondurup diğer tarafa dönerek uyumaya devam etti. Banyoya geçerek rutin işlerimi hallettim.

 

Ateş uyurken evi gezip, kahvaltı hazırlamaya karar verdim. Dağ evindeydik, daha önce kaldığımız yer değildi. Aşağıda salon, mutfak ve küçük bir banyo vardı. Dışarıda o kadar güzel bir teras vardı ki aşık olmuştum. Hele manzarası ağaçların tam ortasında küçük bir göl görünüyordu. Ayrıca orman tarafına doğru yürüyüş yolu vardı. Dışarıyı biraz daha izleyip mutfağa geçtim. Kahvaltı için poğaça yapmak istedim. Şaşırtıcı şekilde dolap her şeyiyle doluydu. Ne ara bu yiyecek içecekler alınmıştı. Pislik herif planlamıştı tabi.

 

Kahvaltılıkları da hazırlayarak masaya yerleştirdim. Çayı da demledim. Poğaçalarımın piştiğini belirten ses ile fırını açtım. Şöyle bir kokladım. Mis gibi kokuyor çok da güzel görünüyorlardı. Aslında her zaman hayalim olan pastane açma isteğimi gerçekleştirebilirim artık . Evet evet buradan gidince başlayacağım. Öncesinde Ateş ile konuşmam lazım tabi.

 

Poğaça tabağını masaya koymak için arkamı döndüğümde başını kapıya yaslayarak beni izleyen Ateş ile gözlerimiz kesişti.

 

'' Günaydın '' dedim. Çok garip bakıyordu. Bazen bakışlarını anlayamıyorum bazen de sanki ruhumu okuyordu.

 

'' Neden o kadar dikkatli bakıyorsun.''

 

'' Evli olmak güzelmiş'' dedi. Garip şekilde bakma sırası bana geçmişti. Masaya doğru gelip kahvaltıya oturdu. Kendime bir kaç saniye verdim. Çayları doldurup bende masada ki yerimi aldım. Elimi enfes olan poğaçalara götürdüğümde yarısı yenmişti. Hangi ara yedin be adam.

 

'' Beğendin sanırım , tabağın yarısı yok'' dedim gülerek. Evet anlamında başını salladı. Aradan bir kaç dakika geçtikten sonra konuşmaya başladı.

 

'' Bugün ikimiz için güzel bir akşam olmasını istiyorum. Seninle burada vakit geçirmek Egemen'e yaptığın gibi bana da yemek yapmanı istiyorum. Senin varlığını hissetmek seni dinlemek istiyorum. '' dedi.

 

Bunları demesini hiç beklemiyordum. Bu bir fırsattır madem beni ve geçmişimi dinlemek istiyor kendi de anlatmalıydı. Küçük bir anlaşma neden olmasın.

 

'' Peki ama sende bana kendini ve geçmişini anlatacaksın, anlaştık mı avcı'' dedim. Önce cevap vermedi.

 

Sonra başı ile onayladı. Heyecanlanmıştım. Onunla ilgili çok şeyi merak ediyor ve öğrenmek için sabırsızlanıyordum. Konuşmalardan sonra kahvaltımıza devam ettik.

 

Daha sonra Ateş bir ara dışarı çıktı. Bende menüme karar verip akşam için hazırlık yapmaya başladım. Yemek yapmaya kendimi o kadar çok kaptırmışım ki belimi saran bir çift kolla çığlığı bastım.

 

'' Benim korkma ''dedi.

 

'' Ateş neden sessizce geliyorsun.'' dedim. Burnunu saçlarıma dayamıştı. Ellerimi tezgaha sabitledim. Yakınlığı hiç iyi değildi, ne zaman bu şekilde dursak, kalbimi susturamıyor, mideme de kramplar giriyordu.

 

'' Çok güzel kokuyorsun Mira, kokun olmadan uyuyamıyorum artık.''

 

Gözlerim kapalıydı. Söyledikleri çok başkaydı. Bu zamana kadar kimse bana böyle şeyler söylememişti. Saçlarıma öpücük kondurup çekildi.

 

'' E yardım lazım mı '' dedi. Kendime gelmem lazımdı bu halimi anlamaması gerek. Ona aşık olduğumu bilmemeli. En azından şimdi değil. Yüzüme en tatlı gülümsememi yerleştirip ona doğru dönüp,

 

'' Gerek yok sen şömüneyi yak birazdan hazır olur hepsi. '' dedim.

 

'' Tamamdır, yukarı oda da sana ait bir paket var içindekini giymeni istiyorum.'' diyip mutfaktan çıktı.

 

Yaklaşık bir saat sonra tüm mezeler ve ana yemek hazırdı. Fırına attığım bonfilenin pişmesine daha vardı. Bu süre de yukarı çıkıp hazırlansam iyi olacaktı. Ateş dışarıdaki korumalar ile sigara içiyordu. Acaba poşetin içinde ne vardi. Yüzümde mutlu bir gülümseme ile paketi açtım. Gözlerimin renginde mavi bir elbise ; ince askılı göğüs dekoltesi olan belden aşağısı geniş gelen bir modeldi. Çok beğenmiştim. Yanında da siyah bilekten bağlamalı topuklu bir ayakkabı bulunuyordu.

 

Neyse ki çantamda izlerimi kapatacak krem ile makyaj malzemelerim vardı. Telefonuma da gün boyu hiç bakmamıştım. Asya'ya haber versem iyi olacaktı diye düşünürken telefonumu elime aldığımda Asya'dan mesaj gelmişti bile.

 

Çifte kumrularım iyi eğlenceler yazıyordu. Tabi ya Cenk hemen yetiştirmiştir. Neden bunu düşünemedim ki. Mesajı okuyup yüzümde ki tebessümle aynaya baktım. Uzun zamandır bu duyguları hissetmiyordum. Anın tadını çıkartacaktım ve makyajımı da tamamladıktan sonra yaklaşık yirmi dakika sonra hazırdım. Aşağı indiğimde fırını kapatıp masayı hazırladım. Kapının açılıp kapanma sesini duyunca Ateş 'in içeri girdiğini anladım. Masa da her şey hazırdı. Elinde kırmızı şarapla içeri girdi.

 

'' Çok güzel olmuşsun.'' dedi.

 

'' Teşekkür ederim. '' kıpkırmızı olduğumu sırıtmasından anladım. Sandalyeyi çekip oturmama yardımcı oldu. Kendi de şarabı açıp bardaklarımıza doldurdu.

 

Oda da çatal bıçak sesinden başka ses çıkmıyordu, ikimizde konuşmuyor, birbirimize bakmiyorduk. Sessizliği bozan Ateş'in sorusu oldu.

 

'' Nasıl kaçtın iki yıl önce '' elimde bıçak durdum. Kaçtığım gün gözümün önüne geldi. Yavaşça gözlerine baktım.

 

'' Duymak istediğinden emin misin.''

 

'' Evet'' dedi. Bıçağı tabağın içine bırakarak gözlerimi şömüneye sabitledim.

 

'' Serkanlarla sahne aldığım son geceydi. Duru ve Kaan adında çok yakın iki arkadaşım vardı. Vücudumda olan izleri tesadüfen öğrenmişlerdi. Polise gitmem için çok konuştular ancak onları dinlemedim ve gitmedim. Kaçma planımı beraber yapmıştık. Kaan'ın Bursa'da babaannesi vardı. Önce oraya gidecektim sonrasında İstanbul a geçecektim. Sahneye çıktığım her parayı biriktirmiştim. İş bulana kadar yeterdi. Ama dedim konuşamadım boğazımdaki düğüm gitmiyordu. Gözümden bir damla yaş süzüldü. Nefes alamadığımı hissettim. Bir süre konuşmadım, o da hiç ses etmedi. Güçlükle bakışlarımı gözlerine çevirdim. Bana acıyarak bakmasına dayanamazdım. Ancak gördüklerim acımadan çok kızgın bir boğa gibiydi. Yine kül olmuştu. "

 

"O gece yine bana sahip olmaya yeltendi. Bu sefer ağlamayacağım yaptıklarına izin vermeyeceğim dedim. Masanın üzerinde duran sürahiyi kafasına geçirdim. Kollarını üzerimden çeker çekmez kaçarak çıktım o evden. O panikle telefonumu, çantamı almamıştım. Kaan ve Duru'nun evine gittim. Sevgililerdi, okul bitince nişanlanacaklardı , ama o gece her şey yok oldu benim yüzümden. "

 

"Beni o şekilde gördüklerinde polise gitmek istediler izin vermedim. Keşke gitmelerine izin verseydim; belki şuanda yaşıyor olabilirlerdi. İnat ettim, amacım başlarına daha fazla dert olmamaktı. Planı öne çekerek sabah gitme kararını aldık. Gece yarısı uyurken bir anda ağzımı birinin kapatmasıyla uyandım. Evin içindeydi. Nasıl girdi nasıl bulmuştu beni bilmiyordum. Çünkü onları bilmiyordu. Bana eğer onunla gelmezsem ikisini de öldüreceğini söyledi. Çaresizdim. Bir şekilde kurtulmaya çalıştım ama olmadı. Boğuşma seslerimizi duymuş olacaklar ki Kaan ve Duru odaya girdi. Sonra ne olduğunu anlamadığım anda Kaan Yağıza saldırdı. Aralarında arbede çıktı. Kaç diyorlardı nasıl bırakırdım onları Ateş nasıl. Önce Kaan'ı sonra da Duru'yu vurdu gözlerimin önünde. Yere yıkıldıklarını gördüğümde yerimden kıpırdayamadım. Acımadan vurmuştu onları. Kolumdan tutup beni oradan çıkardı ne isterse onu yapıyordum. Şoktaydım. Beni arabaya bindireceği anda onu var gücümle itip koşmaya başladım. Arkamdan geldiğini biliyordum. Issız boş evlerin olduğu bir sokağa girdim. İzimi kaybettirmem gerekiyordu. Hiç düşünmeden boş bir eve girdim o eve nasıl girdim nasıl saklandım bende bilmiyorum. Sabaha kadar orada kalıp durmaksızın ağladım. Artık onu çok iyi tanıyordum. Gece yarısı tek tek bu evlere bakmayacağını biliyordum. "

 

''Daha sonra bir şekilde paramı çekip kendime yeni kıyafet, peruk alarak havalimanına gittim. Param olmadığını düşündüğü için otobüs terminallerine bakacağını biliyordum. İlk uçakla İstanbul'a geldim. Ev tuttum, numaramı değiştirdim, soyadımı değiştirdim. Üvey kuzenim olduğunu biliyorsun Kaya soyadından beni bulacağını düşündüğüm için Duru'nun soyadını kullanmaya başladım. Gerisini biliyorsun zaten.'' Ellerimle gözyaşlarımı silip şarabımı bir dikişte bitirdim.

 

Yanıma yaklaşarak önümde çömeldi. Gözlerimdeki yaşların ardı arkası kesilmeden akıyordu.

 

'' Böyle olsun istemedim Ateş, ölmelerini istemedim.'' dedim hıçkırarak.

 

'' Gel buraya küçük kızım benim. '' Bana o kadar güzel sarılmıştı ki, kokusunda yeniden doğdum.

 

'' Senin suçun değildi, o pisliği bulup öldüreceğim sana yemin ederim. Hadi elini yüzünü yıka ve içeri gel.'' dedi. Banyoya geçerek soğuk suyu yüzüme bir kaç defa çarptım.

 

İçeri girdiğimde Ateş şömüneye odun atıyordu. Yere yastıklar koymuştu. Hemen yastıklara geçip ayaklarımı kendime doğru çektim kollarımı da etrafına sardım. Şömüneyi izlemeye başladım. Kendimi o kadar suçlu hissediyordum ki, hayatıma kim girdiyse ölmüştü. Hem de benim yüzümden. Sürekli bunu sorguluyordum kendi içimde. Düşüncelerimle boğuşurken Ateş yanıma oturup beni göğsüne çekti. Saçlarımla oynamaya başladı.

 

'' Seni bırakmayacağım Mira, ne olursa olsun hep koruyacağım. Hayatıma güneş gibi doğdun. Güçlü duruşunla, inadınla, gözlerindeki masumluğunla benim berbat hayatıma dokundun ve seni bırakmaya da hiç niyetim yok. Bu Yağiz belasi son bulduktan sonra geçmişimi anlatacağım sana ama o gün bugün değil küçüğüm. Bu konuşmayı yaptık ve bitti tüm geçmişin son buldu. Bir daha kabus olmayacak, yara olmayacak sana söz veriyorum'' dedi.

 

Ah bir insan bu kadar güzel sevebilir mi; gözlerinin içine baktım acaba o da bana aşık mı oldu. Şuan göz bebeklerimin parladığına emindim. Eli ile çenemi tuttu kendine doğru yaklaştırdı. Üst dudağımı himayesi altına aldı. Yastıkların üzerine uzandım. O da ağırlığını üzerime vermeden üstüme geldi. Kollarımı boynuna doladım. Elini tshirt den içeri geçirdiğinde tüm vücudum titredi.

 

Dudaklarını bir an olsun dudaklarımda çekmiyordu. Nefes alamıyordum. Başka bir boyuttaydım sanki ilerisine hazır olmadığım için elini tuttum. Titreyen sesimle

 

'' Ateş yapma hazır değilim'' dedim. Alnıma bir öpücük kondurup yan tarafıma geçti. Arkamdan sarılıp kulağıma fısıldadı.

 

'' Bir gün gerçekten karım olacaksın ben de vücudundaki her ize kendi izimi bırakıp yok edeceğim. İyi uykular küçük kız.'' Dedi.

 

Kurduğu cümle beynimde bomba etkisi yaratmıştı. Düzenli nefes alış verişinden uyuduğunu anlamıştım. Ama ben heyecandan uyuyamıyordum. Nasıl bir duygu içine giriyorum böyle sonunda yine hüsran kırık dökük bir Mira olmasını istemiyordum. Düşünceler arasında uykuya teslim oldum.

 

Uyandığımda yanımda yoktu mutfaktan sesler geliyordu. Bu sefer onu izleyen bendim. Çok güzel kokular geliyordu burnuma.

 

'' Uyandın mı küçük kız'' nasıl anlamıştı benim geldiğimi. Bana dönüp göz kırptıktan sonra işini yapmaya devam etti.

 

'' Senden önce kokun etrafı sarıyor. ''

 

'' Hayatındaki tüm kızları bu sözlerle mi tavladın '' dedim sinirlenerek.

 

'' Sen herkes değilsin ve ben kimseye de iltifat etmem. Hadi otur hayatında yiyeceğin en güzel menemeni yaptım parmaklarına dikkat et yeme sakın'' dedi.

 

Masaya oturdum. Ekmekten bir parça koparıp tadına baktım. Gerçekten çok güzeldi. Farklı bir tadı vardı.

 

'' IMM eline sağlık çok güzel olmuş.'' Kahvaltımızı bitirip teras da kahve içmeye çıktık. İş mevzusunu açmanın tam sırasıydı.

 

'' Ateş ben çalışmak istiyorum. Birikmiş param var pastane açmak hayalimdi ve bu işi yapmak istiyorum.'' Cevap vermiyordu. Sigarasından bir nefes çekerek yüzüme üfledi.

 

'' Hayır '' dedi.

 

'' Ne demek hayır izin istemiyorum senden haber veriyorum sadece döndüğümüzde de yer aramaya başlayacağım.''

 

'' Güzelim hayır dedim. İstemiyorum neden başka insanlara pasta yapacaksın bana yap, onlara değil.''

 

'' Sen ciddi misin gerçekten bunun kıskançlığını mı yapacaksın.'' Histerik bir kahkaha attım.

 

'' Evet kıskancım ve hayır dedim bitti.''

 

'' Öylemi peki bende Serkan'ı arayıp onunla tekrar sahne alabileceğimi söyleyeceğim. Madem pastane işine hayır diyorsun. Sahne almak daha iyi." Bu duruma daha çok sinirleneceğini biliyordum.

 

'' Benimle inatlaşmayı istemezsin güzelim. Hayır dedim ve konu kapandı. '' İstediğin gibi olsun ama ben Mira Demir'im ve o pastaneyi açacağım.''

 

'' İstediğimi almadan vazgeçmem. o pastaneyi açacağım sende bana yardımcı olacaksın. Yoksa '' sözümü kesti.

 

'' Yoksa ne yaparsın'' dedi gülerek.

 

'' Giderim beni asla bulamazsın.'' biraz tehdit zarar vermez. Sinirle gözlerime bakıyordu. Bende keyifle kahvemi yudumluyordum. Kabul edecekti biliyorum.

 

'' Bir şartla '' dedi.

 

'' Ne şartı '' dedim. Ne isteyebilir ki düşünmeden edemedim.

 

'' Benim seçtiğim, benim aldığım yer olacak. Korumalar eşliğinde gidecek eve döneceksin. Anlaştık mı?'' Lanet herif nereden vuracağını çok iyi biliyordu.''

 

'' Peki istediğin gibi olsun.'' dedim. Mekanın iç dizaynına Asya yardımcı olur diye düşündüm. Hala gülümsüyordum. Hayalin gerçek oluyor Mira.

 

'' Biraz yürüyüş yapalım mı '' dedim.

 

'' Olur git üstüne benim kazaklardan birini giyin hava soğuk'' koşarak yukarı çıktım. Dolabı açıp elime siyah kazaklarından birini aldım. Altımdaki taytla uyumlu olmuştu ancak bayağı uzundu elbise gibi olmuştu.

 

Gölün etrafından dolanarak ormana doğru yol aldık. Kuşların sesleri, çiçeklerin kokusu, ağaçların yemyeşil görüntüsü büyüleyiciydi. Ömür boyu burada kalabilirdim. Parmaklarımı parmaklarının arasına geçirdi ve o şekilde yürümeye devam ettik. Uzun zamandır aklımda olan düşünceyi Ateş'e söyledim.

 

'' Bana dövüşmeyi ve silah kullanmayı öğretir misin.'' dedim.

 

'' Bu nereden çıktı''

 

'' Her zaman yanımda olamazsın. Kendimi korumayı bilmeliyim. ''

 

'' Doğru döndüğümüzde çalışmalara başlarız. Kaytarmak, yoruldum demek yok ama ''

 

'' Yok patron merak etme.'' dedim gülerek. Avucunu yanağıma bastırdı.

 

'' Hep gül ama sadece bana'' dedi.

 

'' Öküz '' dedim. Geri evin yoluna döndük. Sinirleniyordum. Anca bu kadar romantik olabilir senden; sadece kendi isteklerin. Yol boyu söylenmelerim devam ediyordu o da gülüyordu. Ev göründüğünde Cenk 'in telaşla bize geldiğini gördük. İçime aniden bir sıkıntı çöktü. Bir şey olmuştu kesin. Cenk'i ilk kez yıkılmış görüyordum. Ateş konuştu.

 

'' Senin ne işin var ne oldu. ''

 

'' Ateş , Asya iki gündür yok bulamıyoruz. Her zamanki gibi yine bir yerlere gitmiştir dedim. Ancak arabası bugün İstanbul çıkışında bulundu. ''

 

Dudaklarımdan tek bir İsim çıktı. YAĞIZ........

 

Herkese merhabalar. Yeni bölümle si

zlerleyiz. Bu bolum dolu dolu Ateş ve Mira oldu. Umarım beğenirsiniz. Lütfen oy vermeden ve yorum yapmadan geçmeyelim.... Sizleri seviyorum. Lütfen şarkıyı dinleyerek bölümü okuyunuz.

 

Loading...
0%