@burcu29
|
Karşımdaydı kaçtığım adam, elleri cebinde gözlerimin içine bakıp gülüyordu. Seni buldum diyordu o gözler. Ateş'in kolunu tutarak sıktım. Yüzünü bana dönerek '' İyimisin dedi'' başımı hayır anlamında salladım. Konuşamıyordum. Sadece o gri gözlerine bakıp beni buradan götürmesini istiyordum. Aynı havayı onunla solumak tüm yaşadıklarımı göz önüne sürüyordu.
'' Ateş Bey kız arkadaşınız iyi değil sanırım.'' İğrenç sesini duymak midemi bulandırıyordu.
'' İzninizle'' dedi Ateş belimdeki elini çekmeden beni çıkışa doğru yönlendirdi. Titriyordum. Bekleme salonun sağında bulunan bir odaya geçtik.
'' Mira , neler oluyor titriyorsun. ''
'' Gitmek istiyorum iyi değilim sen burada kal beni Cenk ile eve gönder lütfen.''
'' Tanıyorsun o adamı '' işte bunu duymayı beklemiyordum. '' Hayır tanımıyorum'' sesim titreyerek çıktı. Zaten Ateş'in bunu anlayacağını anlamalıydım.
'' Tanıyorsun ve benden bir şeyler saklıyorsun Mira ama öğreneceğim. Şimdi burada biraz dinlen sonra balo salonuna geri dön. ''
Gözlerine bakıp bana bunu yapma diyordum. Arkasını dönüp çıkarken gözümden bir damla yaş süzüldü. Dengemi bir anda kaybettim, yanımda bulunan koltuğun kenarına tutundum. Nefes alamıyordum. Ateş'in iş yaptığı adam o olamaz, yanındaki yaşlı adam kimdi neden bana öyle dikkatli bakıyordu. Kendine gelmelisin her şey geçti artık sana yaklaşamaz. Yaklaşık on dakika oda da durdum. Derin bir nefes alarak odadan çıktım. Oraya gitmek istemiyordum ama Ateş'i daha fazla sinirlendirmek de istemiyordum. Balo kapısının önüne gelince durdum. Ayaklarım adım atmıyordu, girme diyordu. Yanımda birinin varlığını hissettim yüzümü döndüğümde parlayan bir çift kahve gözlerle karşılaştım.
'' İçeri geçmeyeceksiniz sanırım.'' Dedi. Öylece durmuş yüzüne bakıyordum. Elini uzatması ile bakışlarım o tarafa döndü.
'' Egemen Sönmez'' hala eline bakıyordum dikkat çekmemek için yavaşça elimi uzatım. '' Mira Demir.'' dedim.
'' Memnun oldum güzel bayan'' gülümsediğinde gamzeleri dikkatimi çekmişti. Hala ellerimiz birbirine tutunuyordu.
'' Elini kırmamı istemiyorsan çek çabuk '' Ateş'in sinirli sesini duyduğum an elimi çektim. Egemen denen adam sırıtıyordu.
'' Sakin ol dostum sadece tanışıyorduk. ''
'' Buraya gel Mira'' gözleri birer ateş külüydü. Neden bu kadar sinirlenmişti. Arkasında Asya ve Cenk vardı. Ateş'i umursamadan Asya'nın yanına geçtim. Bakışlarım salonu tarıyordu. Ama onu göremiyordum. Yaşlı adam da ortalıkta yoktu. Acaba Ateş mi göndermişti. Derin bir nefes aldım. Asya'nın anlamayan bakışlarını fark ettiğimde bir şey yok der gibi başımı salladım.
'' Davut'u arıyor muşsun Soykıran, daha bulamadın demi. Merak etme ben senin için yerini buldum. Benim depoda şuan, adamlarım tarafından birazcık hırpalanmış olabilir artık orasını mazur göreceksin. Buraya da bunu söylemeye geldim. Ancak hiç misafirperver değilsin.'' Elindeki kağıdı Ateş'e uzattı. '' Depomun adresi kağıtta yazıyor vakit kaybetme derim.''
'' Bu taraf değiştirmeni neye borçluyuz Sönmez. '' şimdi sırıtan oydu.
'' Eski dostluğumuzun hatrına diyelim.'' Bu sefer gözleri bana döndü. '' Tanıştığımıza memnun oldum Mira Hanım. Umarım tekrar görüşürüz.'' diyerek çıkışa yöneldi. Aralarında ne olmuştu acaba diye düşündüm.
'' Cenk Asya ile Mira'yı eve götür.'' Kağıda bakıp Cenk'e uzattı. '' sonra depoya gel bir kaç adamla ne ile karşılaşacağımızı bilmiyoruz'' bize bakmadan konuşuyordu. Hala çok öfkeliydi.
'' Tamam, hadi kızlar.'' Ateş'in karşısına geçtim. '' Seninle gelmek istiyorum.'' Bir kaç saniye yüzüme baktı.
'' Demek benimle gelmek istiyorsun'' başımı salladım. '' Cenk sen Asya'yı bırak Mira bizimle gelecek.''
'' Ama '' dedi Cenk. Ateş başı ile git işareti yaptı. Asya ya bakıp sorun yok der gibi gözlerimi yumdum. Vakit kaybetmeden arabaya bindik. O kadar sakin duruyordu ki beni korkutuyordu. Bir eli direksiyonu tutuyor diğer elinde de sigara arabayı sürüyordu. Ona baktığımı biliyordu ancak bir kez bile dönüp bakmadı. Şuan aklından ne geçtiğini bilmeyi çok isterdim. Ona bakmaya son verip, başımı pencere dayayarak yolu izledim. Yağız ile o adam nereye kaybolmuştu. Yaşlı adamın gözlerinin rengi benim ki gibi çakır maviydi.
İki yıldır ondan kaçmayı başarıyordum. Belki de bu şehirde olduğumu hep biliyordu. Elim Selin'in doğum günümde aldığı sonsuzluk kolyesine gitti. Seni çok özledim küçüğüm. O kadar dalmıştım ki Ateş'in koluma dokunması ile irkildim. Arabanın durduğunun farkında bile değildim. Hayatım nasıl bir karmaşıklığın içindeydi. Yorulduğumu hissediyordum.
'' Sakin ol, geldik in hadi.'' Kendi kapısını açıp arabadan çıktı. Vakit kaybetmeden bende indim. Sonra karşıma geçip konuştu.
'' Son kez soruyorum; İçeri girmek istediğinden eminmisin?'' Hiç düşünmeden '' Evet'' dedim. Arkasını dönüp yürümeye başladığında onu takip ettim. Boş bir arazide depo gibi bir yere gelmiştik. Ateş iki adam ile konuşuyordu. Sanırım bugün tanıştığım Egemen Sönmez 'in adamlarıydı. O kadar yıkılmaz duruyordu ki birazdan göreceklerimin neler olacağını kestiremiyordum. Beni vuran adam şuan bu depoda tutuluyordu.
Adamlarla konuşmasını bitirdikten sonra Ateş'e baş selamı verip arabalarına doğru yürüdüler. O esnada iki araba yanaştı. Cenk ve bir kaç adamdı. Arabadan hızlıca inip belli noktalarda durdular.
'' Hadi Mira '' Ateş'in konuşması ile arkasından yürüdüm. Cenk ile iki adam benim arkamdan geliyordu. Korktuğumu belli etmemek için vücudumu dikleştirdim öyle yürüdüm. İçerisi küf kokuyordu. Kolları arkada bağlı yüzü kan içinde başı öne eğik sandalyede oturuyordu. Biz gelince yavaşça başını kaldırdı. Gözleri direk benimle buluştu. Sinsice sırıttı.
'' O yeraltı kralımız da teşrif ettiler. Geciktin Ateş beni çok beklettin.'' Bana bakarak konuşuyordu. '' Ölmemişsin güzel bayan. Biliyor musun Ateş, sevgilinde senin gibi korkusuz. Vuracağımı bile bile kafa tuttu bize.'' Ateş hala sessizdi elleri cebinde sadece dinliyordu.
'' Ona baktığın iki gözünü de çıkartacağımdan emin olabilirsin. Şimdi sana bir soru soracağım sende bana doğruyu söyleyeceksin. Yalan söylersen anlarım biliyorsun demi Davut buda senin ölümünün zaman alacağını gösterir. Senin de çok iyi bildiğin gibi Cenk'in işkenceleri ölmeyi zorlaştırıyor buda daha çok acı demek.'' Onu öldürecek miydi. Ne işkencesinden bahsediyordu bunlar. Cenk'in yanındaki adam ona bir çanta verdi. Masaya yanaşıp çantayı açtı içinde türlü kesici aletler, kerpeten ve adını bilmediğim bir çok alet. Bu insanlar kimdi ona neden yeraltı kralı diye seslendi. Biraz önce sırıtarak konuşan Davut'un gözleri korku doluydu. Bir adım geri gittim.
'' Şimdi gelelim soruma, Sarp'ın evini sen mi ateşe verdin? ''
'' Hayır '' dedi hiç düşünmeden. Ama Ateş gülüyordu bu cevabına. '' Cenk'' dedi. Cenk eline kerpetenin biri aldı, Davut'un karşısına geçip, serçe parmağını eline alıp tırnağını yerinden çıkardı. Davut'un bağrışlarından başka hiçbir ses yoktu depoda.
'' Sana ben yapmadım dedim pislik herif.''
'' Sana dedim ki yalan söylersen olacaklar ölümünü zorlaştırır ve sen yalan söyledin. Şimdi ölmek için yalvaracaksın. '' Cenk; ikinci olarak eline bıçağı alıp kulağını kesmeye başladı. Titriyordum suçlu da olsa bunu yapmaları gerekmiyordu. '' Yeter '' diye fısıldadım. Ateş'in bakışları bana döndü. Gri gözler değildi karşımdaki. O gözler şuan ateş rengiydi.
'' Yapma lütfen yeter ''
'' Neden buraya gelmeyi sen istedin bak sevdiklerini bu adam öldürdü. Bende cezasını veriyorum işte. Söz verdim, sözlerimi tutarım demi Davut'' Başımı iki yana sallayarak arkamı döndüm. Tam adım attım.
'' Dur orada ölümünü izle'' dedikten saniyeler sonra silahını çıkartıp alnından vurdu. Yaşlı gözlerle ona bakıyordum. Bir tepki bekliyordu benden. Ancak bilmiyordu, bu gözümün önünde öldürülen kaçıncı kişiydi. Yağız da gözümün önünde en sevdiğim iki insanı öldürmemiş miydi.
'' Biliyor musun Ateş sende onun gibisin sadece hayatımı karartmaktan başka bir şey yapmadınız.'' Depodan çıktım. Arabanın kapısına sırtımı yaslayıp sigara yaktım. Sigaradan her nefes çektiğimde parmaklarıma bir damla yaş düştü. Yaklaşan ayak seslerini duyuyordum ama dönüp bakmadım. Onun olduğunu biliyordum. Çünkü kokusu geldiğini belli ediyordu. Kapının açılıp kapanan sesi arabaya bin demekti. Sigaramı bitirene kadar binmedim. O da ses etmedi.
Eve gidene kadar ikimizde konuşmadık. İçeri girdiğimde Asya salonda oturuyordu. Bizi görünce '' Mira''
'' Sonra Asya uyumak istiyorum.'' Dedim merdivenleri çıkarken. Ateş'e onu oraya nasıl götürürsün diye bağırıyordu. Duymak istemiyordum. Bugünü daha önce de yaptığım gibi yok sayarak düşüncelerimin kitli odasına saklayacaktım. Zorlukla banyoya girdim. Üstümdekileri çıkarmadan duşa kabine geçtim. Soğuk suyu açtım, sırtımı fayanstan destek alarak yere oturdum. Hıçkıra hıçkıra ağladım. Hayatım ince bir ipin üzerinde, o ip de bağlandığı yerden her an kopacaktı. Neden normal bir hayatım yok. Ağlamalarım iç çekişlere gelince suyu kapatıp yerden kalktım. Islak kıyafetlerimden kurtulduktan sonra çantamdan sigara paketimi alıp aşağıdaki mutfak balkonuna indim. Nasıl bu kadar rahat olup da uyuyabiliyordu bu adam. Hayır demişti,belki de yalan söylemiyordu. Hiç mi ihtimal veremiyordu onun öldürmediğine. İçimden bir ses Sarp Beyleri öldüren Davut değildi diyordu.
Başımı gökyüzüne doğru kaldırdım. Sabahın doğuşunu izlemeyeli uzun zaman olmuştu. Sonbahar yavaş yavaş kendini gösteriyordu. Tek bir şansım olsaydı eğer doğmamış olmayı yeğlerdim. Bu olaylar beni kara bir deliğin içine çekiyordu. Kendi benliğimi o deliğe gün gün hapsediyordum. Yavaş yavaş Güneş kendini gösteriyordu. Güneş tam olarak doğduktan sonra Asya'nın sesini duydum.
'' Mira uyumadın mı?''
'' Uyku tutmadı gel otur hava çok güzel, biraz serin ama olsun '' dedim.
'' İkimize kahve yapıp geliyorum bekle beni bebek.'' Beni gülümsetmeyi başarıyordu. Asya kahvelerle balkona gelip benim gibi yere oturdu. Elindeki kahvenin birini uzattı. '' teşekkürler'' dedim.
'' Mira dün gece olanlar için'' sözünü kestim. '' Dün geceyi konuşmak istemiyorum Asya lütfen dedim.'' Beni onaylayan bakışlarını sundu.
'' Biliyor musun küçükken hep şarkıcı olmak isterdim. Anneannemde kız kısmı artist mi olurmuş derdi hep. Bazen hayal kurduğum çocukluğumda kalsaydım keşke diyorum. Ama hayat önce benden annemi aldı sonra anneannemi ve beni bu koca dünya da yalnızlığa mahkum etti. Unutmak istiyorum Asya geçmişimin tümünü unutmak, özellikle dört yıl öncesinin hafızamdan silinmesini o kadar çok istiyorum ki ama olmuyor o dört yıl öncesi hep karşıma çıkıyor. '' tek bir damla yaş düştü gözümden.
'' Ne oldu dört yıl önce eğer anlatmak istersen ben buradayım biliyorsun.''
'' Belki bir gün anlatırım. Tek bir gün istiyorum hiç bir şey düşünmeden eğlenebileceğim tek gün. ''
'' O zaman bebek çok şanslısın ki, eğlenmeyi çok seven bir arkadaşın var. Bu gece seninle çok eğleneceğiz merak etme. '' sadece gülümsedim kahvemden bir yudum alarak gökyüzünü izlemeye devam ettim. Konuşmalarımızdan sonra ikimizde sustuk. Asya'nın kahvaltı edelim demesi ile ayağa kalktım. İçeri girdiğimizde Cenk ve Ateş masada oturup kahve içiyordu. Acaba konuştuklarımızı duymuşlar mıdır. Onlar kahvelerini içerken biz masayı hazırlamaya başladık. Kahvaltıyı hazır olduktan sonra Asya ile masaya geçtik. Çatal bıçak sesi dışında kimseden çıt çıkmıyordu. Asya'nın konuşması ile tüm bakışlar ona döndü.
'' Ateş bugün Mira ile Uçuruma gideceğiz.'' dedi.
'' Tamam'' dedi sadece. Tek şaşıran ben değildim Asya da şaşkınca bakıyordu.
'' Ne yani karşı çıkmayacak mısın. Hayır olmaz demedin.'' Çatalını bıçağını bırakıp dirseklerini masaya koydu.
'' Hayır karşı çıkmıyorum. Enazından gözümün önünde olacaksınız. Afiyet olsun size hadi Cenk çıkalım'' dedi. Cenk de çok sessizdi. Baş selamı verip arkasından gitti. Kapının kapanma sesiyle birbirimize baktık. '' Normal de asla izin vermezdi. Bence dün akşam olanlar yüzünden hayır demedi. Aman neyse geceye hazır ol bebek müthiş gece bizi bekliyor.''
'' Uçurum nasıl bir yer.'' '' Ateş'in gece kulübü, hafta da iki gün canlı müzik var ki biz şanslıyız bugünde o gün.'' Anladım dedim. Sessizlik içinde kahvaltımızı bitirdik. Odama geçip akşama kadar kitap okudum. Sekizde çıkacağımız için hazırlanmaya başladım. Giysilerin olduğu dolabın önüne geçip kıyafetlere göz attım. Kısa bir bakıştan sonra elime siyah kısa bir etek ile beyaz bir crop aldım. Bel kısmım açık olacağı için izlerimi kapattım öncelikle. Bu gece hiç bir şey düşünmek yok dedim. Tam sekizde hazırdım. Aşağı indiğimde Asya salonda oturuyordu. Üzerine yapışan siyah bir elbise giymişti.
'' Harika görünüyorsun.'' Gülümseyerek '' sende öylesin'' dedim. Koluma girip '' Hadi gecemiz başlasın.'' Korumalarla birlikte Uçurum'a gelmiştik. İçeri girdiğimde oldukça büyük bir mekan karşıladı bizi. Her yer siyahtı. Tam Ateş'i yansıtıyordu. Bar kısmına baktığımda Cenk bir kızla konuşuyordu. Asya da onları göz hapsine almıştı. Sinirli bakıyordu Cenk'e. '' Hadi bir masaya geçelim dedim.'' Sahneye yakın boş bir masaya geçtik. Ateş ortalık da görünmüyordu acaba neredeydi.
'' Selam kızlar'' Cenk yanımıza gelmişti. '' Selam , mekanınız güzelmiş'' dedim. Teşekkür edip sandalyeye oturdu. Asya yüzüne bakmıyordu. Onları yalnız bırakmak için '' İçki alıp geliyorum.'' Dedikten sonra uzaklaştım. Gözlerim mekanı incelerken biri ile çarpıştım.
'' Çok özür dilerim dalmışım.'' Kafamı kaldırmam ile Serkan karşımda gülümsüyordu. '' Mira sen misin. Aman tanrım çok özledim seni '' diyerek sarıldı. onu görmek beni de mutlu etmişti. Sarılışına karşılık verdim. Ancak o esna da izlendiğimi hissettim. Loca tarafına baktığımda onu gördüm. Yanında bir kadın hem de çok güzel. Elinde içkisi bana bakıyordu. Yine gözleri ateş rengiydi. Kendime gelip Serkan dan ayrıldım.
'' Evet seni bulmuşken beraber şarkı söylemeden bırakmam, üniversite zamanlarında ki gibi. '' elimden tutup sahneye götürüyordu beni. Söylediklerimi dinlemiyordu bile. Sahneye çıktığımızda Cenk de Asya da şok olmuştu. Serkan eline mikrofonu aldı. Grubun diğerlerine de selam verip Serkan'ın yanına geçtim.
'' Herkese iyi geceler, bugün sizlere birini tanıştıracağım. Üniversite de beraber şarkı söylediğimiz arkadaşım Mira'' dedi bana dönerek.
'' Bize eşlik edermisin Mira grubun seni çok özledi.'' Gülümsedim. İki tane bar sandalyesi geldi, Serkan eline gitarını alıp oturdu. Bende diğer taraftaki sandalyeye oturdum. Ateş'e bakamıyordum. Hep söylediğimiz Levent Yüksel'in Kadınım şarkısı çalmaya başladı. İlk önce Serkan başladı. Gözlerim kapalı dinliyordum.
Sana dargınım Kırgınım sana kızgınım Haksızlık, vefasızlık bu Bu her şeyi inkar eden duygu Ne acı, yazık Kadınım söyle sen mutlu oldun mu? Bu deli adamı unuttun mu? Sevdin mi gerçekten ah seviştin mi? Söyle onları da öptün mü?
Sonra ikinci kısımda ben başladım.
Hiç üzülmedin mi? Düşünmedin mi halimi? Hiç mi sızlamadı için? Bir tek iz bile yok mu benden Ne acı , yazık Adamım söyle sen mutlu oldun mu? Bu deli kadını unuttun mu? Sevdin mi gerçekten ah seviştin mi? Söyle onları da öptün mü?
Son sözleri de birlikte söyleyip bitirdik. Gözlerimi hala açmamıştım. Ancak alkış seslerini, ıslıkları , bir kez daha seslerini duyunca açtım. İstemsizce Ateş'in oturduğu yere kaydı bakışlarım ama orada yoktu. Dinlememiş miydi. Serkan bir şarkı daha söyle dedi. Olur dedim. Özlemiştim. Gruba dönüp Nilüfer her sevda bir veda şarkısı dedim. Şarkı bitikten sonra teşekkür edip yerime geçtim.
Asya ve Cenk gülen yüzlerle bana bakıyordu. Onların harikaydın, mükemmeldin sözlerini dinlerken ; Bir anda oturduğum yerden kaldırıldım. Kolumdan beni sürükleyen Ateş'i gördüğümde şok olmuştum. Merdivenlerden çıkıyorduk. Dur diye bağırıyordum ama dinlemiyordu bile. Beni bir odaya savurduğunda son anda düşmekten kurtuldum.
'' Ne yaptığını sanıyorsun. '' dedim. Ellerini sinirle saçlarından geçirip tam dibimde durdu. '' Sen ''dedi.
'' Evet ben'' aynı sert sesle karşılık verdim. '' Nasıl herkesin içinde şarkı söylersin.'' Güldüm. Birbirimize o kadar yakın duruyorduk ki burunlarımız değecekti neredeyse. '' sen kimsin ki de bunu söylüyorsun. Söylesene Ateş kimsin.''
Kapının açılmasıyla bir iki adım uzaklaştım. O kadın girmişti. '' Sevgilim'' dedi. Ateş'in yanına gelerek parmaklarını Ateş'in parmaklarına geçirip, beli belirsiz gülümsedi. Gözlerim ikisinin birleşen ellerinde takılı kalmıştı.
'' Kim bu kız Ateş'' demesi ile Ateş'e bakarak konuştum.
'' Evet kimim ben Ateş, söylesene '' Hiç sesini çıkarmıyordu. Öylece gözlerimin içine bakıyordu. '' Bende öyle düşünmüştüm. Mira ben Asya'nın arkadaşıyım.''
'' Sude Ateş'in nişanlısı. Burada ne işin var peki '' hiç umursamadan cevap verdim.
'' Bunu nişanlına sorsan daha iyi'' diyerek odadan çıktım. Pislik herif bir de bana hesap soruyor. Asya'nın yanına indiğimde tek başınaydı. '' o neydi kızım, bir an kuzenim seni öldürecek sandım.'' dedi.
'' Gülme Asya zaten sinirliyim bütün hıncımı senden alırım.'' Ellini kaldırıp sustum işareti yaptı gülerek. Ateş'i düşünmeden eğlenmeme devam ettim. Serkanlar gerçekten çok iyiydi. Tekrar buluşmak üzere vedalaştım onlarla. Bir daha da Ateş'i görmedim. Acaba nişanlısına benim için ne demişti. Asya ile çok eğlenmiştim.
Eve döndüğümüz de ikimizden başka kimse yoktu. Uymak için yatağa geçtim. Gece yarısı iki olmuştu. Yavaş yavaş uykuya daldım. Bir ormanın içinde koşuyordum. Beyaz elbisemin her tarafı kandı. Uçuruma doğru geldiğim de onu gördüm. Arkası dönüktü. Arkamda da Yağız vardı. Ateş diye sesleniyordum ama beni duymuyordu. Yağız bana yaklaştı. '' Artık benimlesin.'' '' Hayır '' diye ter içinde uyandım. Kapının açılması ile '' Mira '' Ateş yatağın kenarına oturdu. Hiç düşünmeden boynuna atladım. Sarılmamla vücudu kaskatı kesildi. Ağlıyordum. ''hışş sakin ol sadece bir kabustu. Buradayım.'' Belime sarılarak beni kendine daha çok çekti.
'' Bitsin artık bu kabuslar bitsin.'' Kokusu beni sakinleştiriyordu. Ağlamalarım iç çekişlere dönünce kollarımı çektim. Yüzüne bakamıyordum.
'' İyiyim teşekkürler. Odana geçebilirsin. Zaten uyumam artık.'' Çenemden tutarak ona bakmamı sağladı. Utanıyordum. Neden sarıldım ona bilmiyordum. Aslında o etrafımdayken hiç olmadığım kadar güvende hissediyordum.
'' Sana kim bu kadar zarar verdi, uyumuyorsun Mira , uykuya daldıktan bir saat sonra kabuslarında yapma, hayır diye bağırıyorsun, doğru düzgün yemek bile yemiyorsun. Anlat. '' şaşkınlıkla bakıyordum. Kabuslarımda söylediklerimi nasıl bilebiliyordu. Gözümden düşen tek bir damlayı elinin tersi ile sildi. Ondan uzaklaşarak sırtımı yatağa dayadım.
'' Söz vermiştin Ateş. Anlatamam yalvarırım sorma ne olduğunu. Lütfen'' dedim başımı dizlerime koyup pencereden dışarıyı izledim.
'' Tek bir soruya cevap vermeni istiyorum sadece, Yağız'ı tanıyor musun?'' Yüzümü ona dönüp gri gözlerine baktım. Evet de hayırda desem sorgulayacaktı. Grileri söyle diyordu. Kafamı evet anlamında sallayarak yüzümü tekrar pencereye çevirdim. Yatağın diğer tarafı sarsılınca, Ateş'e baktığımda yanıma uzanmıştı.
Şaşkınlıkla '' Ne yapıyorsun dedim. ''
'' Bu gece burada uyuyacağım hadi uyu sende'' dedi. Ağzı açık ona bakıyorum. Yine o en sevdiğim gülümsemesiyle '' kapat o ağzını küçük kız hadi uzan ve uyu. Korkma sana bir şey yapmam. Tipim değilsin.''
'' Gerçekten sinirsin'' yataktan kalmak için hamle yapıyordum ki kolumdan çekilip yatağa yatırıldım. Belimden tutup ayaklarıyla beni hapsetti. Kıpırdanmaya çalıştım ama o kadar sıkı sarmıştı ki imkansızdı.
'' Bu çok yanlış lütfen odana git''
'' Çok konuşuyorsun, uykum var uyu'' bir süre sonra düzenli nefes alış verişlerinden uyuduğunu anlamıştım. Yavaşça elini çekmeye çalıştım ama olmuyordu. Offf nasıl uyuyabilirim bana böyle sarılmışken. Kalbimin atışlarını duymamasını diliyordum. her yakınlaşmamızda kalbim deli gibi çarpıyordu. Sıcaklığı mayıştırmaya başlamıştı. Ne zaman uykuya daldım bilmiyorum. Uyandığımda yanımda değildi. Onunlayken rahat bir uyku çektim. Banyoda rutin işlerimi halledip aşağıya indim.
Asya mutfak da gazete okuyordu. '' Günaydın'' dedim.
'' Günaydın fıstık gazetelere magazin olmuşsunuz '' elinden gazeteyi hızla aldım. Tüm manşetlerde Ateş ile fotoğraflarımız vardı. Hepsinde aynı şey yazıyordu. Ateş Soykıran Seda Üzer le ayrıldı mı.? İki ay sonra düğünlerinin olacağı beklenen çift ismi bilinmeyen kadın yüzünden iptal edildi. Merak konusu olan bu kadın kim?
Gazeteyi yere fırlatıp, oturdum. '' Lanet olsun hayatımda bir bu eksikti. Saçmalık koca bir saçmalık.''
'' Bence çok iyi oldu. Enazından Sude cadısından kurtulmuş olacağız.''
'' Allah aşkına Asya neler söylüyorsun. Böyle bir şey yok. Ben ve Ateş olabilir mi?''
'' Gayet de güzel olur. Kuzenimin sana olan bakışlarını görmüyorsun sanırım '' kaşlarımı çatarak bakıyordum ama o gülüyordu. Kapının çalması ile mutfaktan çıktı. Ateş'i aramalıydım bunu hesabını verecekti pislik herif. Cebimden telefonu çıkartıp ismini tuşladım. Uzun süre çalmasına rağmen cevap yoktu.
Kimin geldiğine bakmak için salona geçtiğimde Sude'yi görmeyi beklemiyordum. Yanıma yaklaşarak yanağıma attığı tokatla yüzüm sola savruldu. Asya üstüne yürüyüp onu itekledi. '' Ne yaptığını sanıyorsun sen?
'' Dün gece bana senin arkadaşın olduğunu söylemişti ama görüyorum ki bu sürtük benim nişanlımı ayartmış. Kaç gece yatağını süsledin ha söylesene.'' Daha fazlasını dinlemeye gücüm yoktu. Arkamı dönüp evden dışarı çıktım. Asya peşimden geliyordu. Merdivenin son basamağında durdum. '' Sakın gelme sakın'' dedim. Konuşmasına fırsat vermeden merdivenleri inmeye devam ettim.
Korumalar kapıda görünmüyordu. Nöbet değişimiydi. Bunu fırsat bilerek hızlıca sahile doğru koştum. Sahilde bir banka oturup denizi seyrettim. Bunu hak etmemiştim. Saat gece yarısına geliyordu. Artık esir olduğum yere dönmeliydim. Bu gece bütün kartlar ortaya serilecekti. Daha fazla onunla kalmayacaktım.
Siteden içeri girdiğimde korumalar artmıştı. '' Mira hanım nerelerdeydiniz, aramadığımız yer kalmadı Ateş Bey çok korktu sizin için. '' bir şey demeden yanından geçip asansöre bindim. Asansörden inip de kapıya yaklaştığımda Ateş'in bağırtıları duyuluyordu. Zile bastım. Kapıyı açan Cenk di. '' Mira şükürler olsun'' ona da aynı tepkiyi verip yanından içeri geçtim. Asya beni görür görmez boynuma atladı. '' İyisin ''
'' İyiyim merak etme yalnız kalmaya ihtiyacım vardı. ''
'' Gel yanağına buz koyalım çok kötü görünüyor.''
'' Gerek yok daha kötüleri de olmuştu. Uyuyacağım.'' Ateş gözlerini bir kere bile üstümden çekmiyordu. Sonra sessini duydum.
'' Neredeydin'' dedi. Anlaşmanın bittiğini , burada kalmayacağımı yarın söylemeye karar vermiştim. Çünkü onunla kavga edecek gücüm kalmamıştı. Duymamazlıktan gelerek odama çıkmaya karar verdim.
''Sana neredeydin dedim.'' Diye bağırarak devam etti. '' Lanet olsun saatlerdir seni arıyoruz, ya başına bir şey gelseydi ha bunu düşünemeyecek kadar beynin yok mu söylesene, susma yeter susma konuş, anlat lanet olası anlat artık. '' Cenk Ateş'i sakinleştirmek için bir şeyler söylüyordu. Ama umursamıyordu. Derin bir nefes alarak dönüp gözlerine baktım. Konuşma sırası bendeydi.
'' Neredeydim demi senin tek düşündüğün lanet olası nerede olduğum. Bak bu tokat izini görüyor musun iyi bak senin eserin her şeyde olduğu gibi, ama merak etme beni yaralayan bu beş parmağın izi değil geçer gider o. Beni yaralayan o kadının söyledikleri. Sürtük olmam, kaç gece yatağını süslemiş olmam. Gel gör ki senin aklında tek olan soru nerede olduğum demi Ateş. Cevap veriyorum Cehennemin dibindeydim. Yeter boğuluyorum, boynuma bir ip asmışsın oradan oraya savuruyorsun. Bunu neden yaptığını bile bilmiyorum. Bitti yokum ben; Anlaşma tamamen bitti. Zaten Davut da öldü. Beni korumak da zorunda değilsin. Yarın bu evden ayrılıyorum. Şimdi beni rahat bırak '' odama geçtim. Tam banyoya yönelmiştim kapı ardına kadar açıldı.
'' Kaçacaksın hep yaptığın gibi. Bir korkaksın sen duydun mu beni korkak. Ne oldu Yağız Kaya ile karşılaşmak korkuttu mu? Kuzenin di senin değil mi Mira? Söylesene. '' sesiyle tüm ev inledi.
'' Sen '' dedim. Nereden öğrenmişti tüm bunları. Vazgeçmeyecekti öğrenmeden vazgeçmeyecekti.
'' Ben avcıyım Mira, avcılar da avlarını öldürmeden bırakmaz. '' beynim uyuşmuştu. Kriz eşiğindeydim. Asya da Cenk de kapının orada durmuş konuşmalarımızı dinliyordu. Niye müdahale etmiyorlardı. Yeter rahat bırak Ateş demiyorlardı. Çünkü onlar da öğrenmek istiyordu. Boynumda ki ip koptu bundan sonrası beni yaralamaz zaten.
'' Öğrenmek mi istiyorsun'' başını evet anlamında salladı. '' peki'' hiç düşünmeden üstümdeki kazağı bir çırpıda çıkardım. Sutyenle kalmak şuan en son düşüneceğim konuydu. Ateş'in o yıkılmaz tavrı bir anda sarsıldı. Gözleri tek tek vücudumun her yerinde gezindi. Asya korkuyla Cenk'in koluna tutundu.
'' Bak bunları görüyor musun, bu lanet sigara izlerini, peki bu bıçak izlerini hepsi benim hayatım anladın mı hepsi. Kaçıyorum evet o pislik herif den kaçıyorum. Çünkü normal bir hayatım olmasını istiyorum. Saatlerce uyumak istiyorum. Yaşadığım o iki yıl bana bu kabusları armağan etti. Benim sevdiğim en değerli iki insanı gözlerimin önünde benden aldı. Peki neden mi; kendimi ona teslim etmediğim için. Hasta herif ona her hayır dediğimde vücuduma izini bıraktı. Ama sen hayatıma girmeseydin bunları tekrar yaşamak zorunda kalmayacaktım. Şimdi beni gerçekten ama gerçekten rahat bırakın üçünüzde.'' Banyo kapısını kapatır kapatmaz yere çöküp hıçkıra hıçkıra ağladım. Duymaları umrumda bile değildi.
Zorlukla duşa kabinin içine girdim. Kaynar su başımdan aşağı akıyordu. Artık hissizleşmiştim. Sıcaklık iğne batması gibiydi. Kapının açılma sesi geldi. Onun geldiğini biliyordum. Çünkü önce kokusu sarıyordu etrafı. Benim gibi diğer tarafa sırtını yasladı. Ayaklarını bana doğru uzatarak yaklaştı. Elleri yanaklarıma dokununca gözlerimi kapadım. Daha da yaklaşıyordu, alnını alnıma dayaması ile gözlerim açıldı. Grileri hüzünlüydü, pişmanlıkla doluydu. Gözlerini kapayan bu sefer o oldu.
'' Özür dilerim. Canını acıtan herkesi öldürmek istiyorum. Bütün yaralarını sarmama izin ver. Benden kaçma. Duvarlarını kaldır, korkularına yenilme. Gitmene izin veremem. '' bu sefer Sude'nin tokat attığı yere alnını dayadı. Ve ona teslim oldum. Kollarımı boynuna doladım. Belimden tutup kucağına oturttu. Yüzünü saçlarıma gömerek konuştu.
'' Seni asla bırakmayacağım.'' Saatlerce sarılabilirdim. Buna ihtiyacım vardı. Sarılmama son verip başımı göğsüne dayadım. Biraz daha o şekilde kaldık. Sonrasında beni kucaklayarak yatağa oturttu. Geri banyo ya geçip havlu getirdi. Hareket edemiyordum. Önce havluyla tüm vücudumu kuruladı. Sonra dolabımdan pijama takımı getirdi. Ben bu adamdan beni kullandığı, benimle oynadığı ve gerçekleri anlatmadığı için pişman edeceğime söz vermiştim. Ama şuan ki halim tam tersini sergiliyordu.
'' Bundan sonrasını ben hallederim, teşekkürler''
'' Tamam üstünü değiştir örtünün içine gir bende hemen geliyorum'' dedi.
'' Ateş'' dedim. Parmağını dudağıma götürüp beni susturdu.
'' Konuşacağımız her şeyi konuştuk bitti. Hadi giyin. Üşüyeceksin. Bir de hastalığınla uğraşamam'' dedi gülümseyerek. Çıkar çıkmaz üstümdeki ıslak kıyafetleri çıkartıp , getirdiklerini giydim. Yatağın sol tarafına geçtim, sırtımı kapıya dönüp beklemeye başladım. On dakika sonra Ateş gelmişti. Sırtımı göğsüne dayayıp sarıldı. Yine yüzünü saçlarıma gömdü. Saçlarımı koklarken, gözlerimi kapatarak uykuya teslim oldum.
Sabahın ilk yansımasıyla gözlerimi araladım. Ateş bir elini yanağına dayamış, beni izliyordu. '' Günaydın'' dedim.
'' Günaydın uykucu '' dedi her zamanki sırıtışıyla. Sonra her zamanki ciddiyetine büründü. '' Mira birazdan bir misafirimiz olacak, Onunla konuşurken söylediklerime karşı gelmeni istemiyorum. Bana güven tamam mı.?'' Ondan başka güveneceğim kimsem yoktu zaten. '' Tamam '' dedim
'' Güzel hadi hazırlan aşağı in birazdan burada olur. Asya da Cenk de seni merak ediyor onlar yukarı çıkamadan sen gel'' başımı tamam anlamında salladım ancak merak ettiğim soruyu da sordum.
'' Gelen kim Ateş'' Sude cadısı olmasını istemiyordum. '' Amcam'' dediği an şok olmuştum. Ateş'in odadan çıkmasıyla, hazırlanıp mutfağa indim. Asya kahve yapıyordu. Cenk de telefonuyla ilgileniyordu.
'' Günaydın '' dedim. İkisinin yüzü de bana döndü. Bakışlarında hüzün vardı. Asya dokunsam ağlamaya hazırdı. Cenk ise bir abi gibi ben buradayım diyordu. Kollarımı açtım, Asya'ya
'' Gel buraya dedim.'' Bu cümleyi bekliyor gibi boynuma atladı. Sıkıca sarıldım ona. '' İyiyim merak etme. Bu şekilde öğrenmenizi istemezdim''
'' Hep yanındayım tamam mı '' dedi Asya biliyordum onlar beni korurdu. Bakışlarım Cenk'e döndüğünde bu sefer kollarını açan taraf oydu. Düşünmeden beline sarıldım. '' Sen benim küçük kız kardeşimsin Mira''dedi.
'' Teşekkürler, sende benim olmasını hep istediğim abim. İyi ki varsınız.'' dedim.
'' Kollarını onun üzerinden çekmek için iki saniyen var Cenk'' gelen Ateş di.
'' Sakin dostum.'' Dedi sarılmasına son verip. Kaşlarımı çatmış bakıyordum.
'' Gel '' dedi. Bu emir veren cümlelerinden vazgeçmeliydi. '' Gelir misin demeliydin'' bu cevabımı beklemiyordu. Kaşlarını çatma sırası ona geçmişti. Başını yukarı kaldırarak derin bir nefes aldı.
'' Gelir misin lütfen'' Cenk ile Asya kahkayı bastı. '' Bugünleri de gördüm ya Ateş ölsem de gam yemem'' dedi Cenk.
'' Aynen '' diyerek Asya onayladı onu. Bende gülümseyerek Ateş'e doğru yürüyordum. Sağ kolu ile başımı göğsüne yaslayıp; yine yüzünü saçlarıma gömüp kokladı sonra küçük bir öpücük kondurdu. İlk kez kendimi huzurlu hissediyordum. Kapının çalması ile beklenen misafirimiz gelmişti. Asya babasını görünce yanaklarını öpüp hoşgeldin dedi. Cenk de hoş geldin Kudret amca dedi. Ateş sadece baş selamı verdi. Gözleri bana dönünce '' Hoş geldiniz '' dedim. Bu adamın kaşları hep böyle çatık mıydı.
'' Hoşbulduk '' dedi. '' Ateş çalışma odana geçelim '' diyerek geçti. Sanki üçü de neden geldiğini biliyordu. Umarım kötü bir şey yoktur dedim içimden.
'' Ateş'in elimi tutmasıyla gözlerimi ona çevirdim. Bizde arkasından içeri geçtik. Ellerimize bakarak konuştu.
'' Nişanı atmışsın, sebebi görüyorum ki yanındaki kız.''
'' Evet bir hafta sonra Mira ile evleniyoruz. Düğünüme bekliyorum amca'' dediği an elimi çekip ona baktım.
Ateş ile evlenmek...
İYİ GECELER HERKESE. BÖLÜMÜN DÜZENLEMESİNİ ŞİMDİ BİTİRDİM VE SİZİ BEKLETMEDEN YAYIMLAMAK İSTEDİM. UMARIM BEĞE NİRSİNİZ. LÜTFEN DAHA ÇOK OKUMA, YORUM VE OY KULLANIRSANIZ SEVİNİRİM. SİZLERİ SEVİYORUM.
|
0% |