Yeni Üyelik
6.
Bölüm

KAÇIRILMA

@burcu29

'' Çıldırmışsın sen, evlenmek ne demek Ateş. Bana hiçbir açıklama yapmadan hayatıma yön vermenden nefret ediyorum.'' dedim. Elleri cebinde karşımda öylece duruyordu. Sessizliği beni delirtiyordu. '' Anlaşıldı senin bana açıklama yapacağın yok'' yanından geçmek için adım atmıştım ki kolumdan tutup beni durdurdu.

 

'' Sadece güvenmeni istiyorum, unutma ki bir anlaşmamız var ben ne istersem o olacak.'' gülerek başımı salladım.

 

'' Dün gece beni korumak isteyen adam şimdi bunu mu söylüyor, üzgünüm avcı olduğunu unutmuşum.'' Kolumu elinden çekip, kapıyı çarparak odadan çıktım. Çantamı alıp dışarı attım kendimi. Sitenin dışına çıktığımda arabayla koruma takip ediyordu, attığım her adımdan gittiğim her yerden haberi vardı Ateş Beyin. Tahammülüm kalmamış gibi hissediyordum. Öylece bu düşüncelerle boğuşurken ayaklarım beni mezarlığa götürdü. Selin'in mezarının başına oturdum.

 

'' Sizleri çok özledim. Neden normal bir hayat yaşayamıyorum. Keşke sizinle beraber o evde ben de yok olsaydım.'' Telefonumun sesi bir anda mezarlıkta yankılandı. Gözyaşlarımı elimin tersiyle silip cevap verdim.

 

'' Efendim''

 

'' Sevgilim''

 

'' Yağız'' oturduğum yerden doğruldum. Korku yine ensemdeydi.

 

'' Evet benim özledin beni değil mi. Yine çok güzelsin. Etrafında korumanın olması ne kadar kötü.'' Gözlerim mezarlığın etrafında geziniyordu. Buradaydı.

 

'' Şuan yanına gelemiyorum ancak merak etme seni Ateş'in elinden kurtaracağım beraber buradan gideceğiz bekle beni sevgilim.'' Diyerek telefonu kapattı. Hızlı hızlı nefesler alıyordum. Korumanın yanıma yaklaştığını görünce bir şey belli etmemek için kendimi toparlamaya çalıştım.

 

'' İyi misiniz Mira Hanım.''

 

'' Evet sorun yok, gidebiliriz.''

 

'' Buyurun lütfen araç bu tarafta.'' Sorgulamadan arabaya bindim. Arka koltuğa başımı yaslayıp dışarıda koşuşturan insanları izledim. Bir süre ilerledikten sonra arabanın savrulması ile ön koltuğa başımı çarptım.

 

'' Neler oluyor kim bunlar '' önümüze arabanın kırmasıyla adının Mert olduğunu hatırladığım koruma ani frenle durdu. Belinden silahını çıkartarak bana döndü. '' Korkmayın lütfen hiçbir şey olmayacak.'' dedi. Başımı sallamakla yetindim. Karşı arabadan üç tane adam bize doğru geliyordu. Mert hızlıca arabadan indi. Bir an ne yapacağımı bilemedim ama onu orada bırakamazdım doğru olan arabadan inmekti.

 

'' Kimsiniz çekilin." dedi.

 

'' Zorluk çıkartmadan kızı bize ver yoksa ölürsün'' dedi adamlardan biri..

 

'' Mert'' dedim.

 

'' Sorun yok Mira Hanım lütfen arabaya geçin arkadaşlarda gidiyordu.'' Adamlardan bir tanesi Mert'e doğru silahını doğrulttu. Bir şeyler yapmalıydım. Bir kez daha birisinin ölmesini görmeye dayanamazdım. Mert'in önüne geçerek konuştum.

 

'' Durun sizinle geleceğim ama ona zarar vermeden gitmesine izin vereceksiniz.'' Mert kolumu tuttu.

 

'' Ne yapıyorsunuz Mira Hanım sizi bırakmam. Ölürüm ama onlarla gitmenize izin vermem. Lütfen arabaya geçin.'' Elimi elinin üstüne koyup Mert'in gözlerinin içine baktım. Simsiyah gözleri kararlı korkusuz bana ona güvenmemi söylüyordu adeta. Ama risk alamazdım.

 

Bir kişinin daha ölmesine izin veremezdim. " Karşı gelme, beni bulacağınızı biliyorum.'' Diyerek elimi ellerinden çektim. Cevap vermesini beklemeden adamlara doğru yürüdüm. Yüzünde bıçak izi olan adam kolumdan çekiştirip sürüklerken birden silah sesi geldi. Hızla başımı çevirdiğimde Mert yerde kanlar içindeydi.

 

'' Hayır, bırak beni seni adi herif '' kurtulmaya çalışıyordum, başaramıyordum. Arka koltuğa fırlatıldım. Diğer iki adam yanıma oturdu. Yüzü yaralı olanda sürücü koltuğuna geçti. Ağlamamı engelleyemiyordum. Mert'in o halde bana bakışını düşündükçe daha çok ağlıyordum.

 

 

ATEŞ.....

 

Çalışma odamda pencerenin önünde durmuş onu düşünüyordum. Vücudundaki izler gözümün önünden gitmiyordu. Neler yaşamıştı öyle, onca şeye rağmen hala hayata tutunmaya çalışıyor. Birde bunlar yetmezmiş gibi bana katlanıyor. Babası kendini tekrardan eve kapatmış. Şirketini elinden aldığım için hiçbir şekilde iş yapamıyordu. Kaldı ki pis işlerini bu şirket üzerinden yürütüyordu. Onu bitirmeme çok az kaldı. Ama önce o Yağız pisliğini öldürecektim. Balodan kovduktan sonra onun da sesi soluğu kesildi. Çalışma masam da duran telefonun sesi ile gerçek dünyaya geri döndüm. Ekranda Mert'in ismini görünce hemen cevapladım.

 

'' Mert''

 

'' Abi koruyamadım çok üzgünüm'' sesi kısık geliyordu. Bir şey olmuştu. Odadan hızlıca çıktım. Tek adamla gitmesine izin vermemeliydim. Lanet olsun.

 

''Mert konuş koçum neredesiniz. Mira nerede'' Cenk karşımda ne olduğunu anlamaya çalışıyordu.

 

'' Mert'in yerini tespit et bir şeyler olmuş. Çabuk çıkmalıyız. '' O esnada Asya da mutfaktan çıktı.

 

'' Neler oluyor , Mira 'ya bir şey mi oldu.''

 

'' Bilmiyorum Asya, bilmiyorum.''

 

'' Ya o adam Mira'yı''

 

'' Sakın o cümleyi bitirme sakın '' sesim oda da yankılandı. Kollarından tutup, '' o iyi tamam mı onu getireceğim.'' Yaşlı gözlerle başını salladı. Alnına öpücük kondurup kapıya yöneldim. Cenk de Asya'ya bulacağız merak etme diyerek asansörün önüne yanıma geldi.

 

Aklımdan türlü türlü senaryolar geçiyordu. O sırada Cenk '' Buldum, buraya yakın orman yolundalarmış.'' Dedi. Başımı sallamakla yetindim. Sitenin dışına çıkıp arabaya bindik. Arkamızda da iki koruma arabası vardı. Hız sınırlarını aşıyordum. Ona yetişememiş olmak büsbütün pişmanlığımı öne sürüyordu. Yalnız bırakmamalıydım. Cenk de her ne kadar belli etmemeye çalışsa da benim kadar korku doluydu. Araba görüş alanıma girdiğinde ani frenle durup hemen arabadan indim. Cenk de arkamdaydı. Mert arabanın kapısına sırtını dayamış sağ göğsünü tutuyordu. Yanına çömeldim.

 

'' Mert koçum geldim '' gözlerini aralayarak güçlükle konuştu.

 

'' Abi ko-ru-ya-ma-dım.''

 

'' Tamam koçum, şimdi bizim hastaneye gidiyoruz iyi olacaksın yorma kendini. Cenk ambulans nerede kaldı. ''

 

'' iki dakikaya burada.''

 

'' Abi pla-ka te-le-fo-nu-ma '' eliyle telefonu uzattı ekrana baktığımda 34 PK 6456 yazıyordu. Ambulansın sesi de duyuluyordu. Çok sürmeden de geldi. Hemen Mert'i ambulansa bindirip hastanenin yolunu tuttuk. Cenk de emniyette bulunan adamımıza plakayı yolladı.

 

Hastaneye vardığımız da Mert ameliyata alınmıştı. Dört saatin ardından hala bir iz yoktu. Bu süre de Mert ameliyattan çıktı ve uyanmasını bekliyorduk. Cenk den sonra en güvendiğim adamımdı. Yarım saat sonra Cenk'e gelen telefonla elimizin bir kez daha boş olduğunu anladık. Araba İstanbul - Bursa yolu arasındaki çıkışta terk edilmiş olarak bulundu. Elim kolum bağlı hiçbir şey yapamıyordum. Ne halde olduğunu bilememek boğazımı düğümlemişti.

 

'' Yeraltını toparla , kimler bilgi sahibi görelim. O Yağız pisliğini de girdiği delikten çıkart gönderdiğin adam nasıl izini kaybediyor. Adamı sorgulat en son ne yapmış öğren.

 

'' Ya o Mira'yı götürdüyse.''

 

'' Bilmiyorum Cenk bunun düşüncesi bile nefes almamı engelliyor. Ona söz verdim seni koruyacağım asla bırakmayacağım diye ama şu duruma bak. Her seferinde zararı gören o''

 

Yanımıza gelen adam Mert 'in uyandığını söyledi hemen yanına gittik. Neler olduğunu öğrenip ona göre aramalıydık Mirayı. Mert'i getirdikleri odaya geçtik. Yorgun gözüküyordu. Her ne kadar onu yormak istemesem de ufacık bir bilgi bile bizim için çok değerliydi.

 

'' Anlat ne oldu.''

 

'' Mezar da telefonla konuştu ama çok tedirgindi gözleri sürekli etrafı tarıyordu. Sanki biri varmış gibi. Bende baktım etrafıma ama kimse görünmüyordu. Konuşması bitince hızlı hızlı nefes almaya başladı yanına gittim iyimisiniz dedim iyiyim gidelim dedi.''

 

'' Orospu çocuğu kesin oydu.'' Dedi Cenk yerinde ileri geri giderken.

 

'' Devam et.''

 

'' Sonra orman yoluna girdim aradan bir yerden araba çıktı çok hızlı geliyordu bende hızımı artırdım bir şey belli etmeden. Ancak arkadan bize vurdu savrulduk, hızla yanımızdan geçip önüme kırdı. İçinden üç adam çıktı. Birinin yüzünde bıçak izi vardı.''

 

'' Bıçak izimi '' dedim başını salladı.

 

'' Arabadan indim karşımda durdular o esnada Mira Hanımda arabadan indi. Arabaya geri dönmesini söyledim ancak beni dinlemedi. Sonra Mira Hanım önüme geçerek onlarla gideceğini ama bana zarar vermeden gitmeleri için söz istedi. Kolunu tuttum izin vermedim. '' biranda gözleri doldu ve sustu . Yutkundu.

 

"Sonra" dedi

 

'' Ne oldu sonra Mert'' dedim.

 

"Bir kişinin daha ölmesine izin vermeyeceğim, karşı gelme lütfen. Beni bulacağınızı biliyorum dedi. Yüzünde iz olan adam kolundan yakalayıp sürükledi. Mira Hanımın peşinden gitmeye kalkınca da diğer adam ateş etti, vurulduğumu görünce kurtulmaya çalıştı. Ancak hemen arabaya bindirdiler ve uzaklaştılar. Özür dilerim abi koruyamadım.''

 

Mert'in suçu yoktu o elinden geleni yapmıştı. Karşımda çaresiz ona bir şeyler dememi bekleyen gözlerine bakıp,'' Senin suçun değil koçum, hadi dinlen biraz Alp yanında kalacak'' dedim ve çıktım.

 

Bir el boğazımdan tutmuş gibi hissediyordum. Her geçen dakika onu kaybettiğim düşüncesi beynimin içinde dolanıyordu. Cenkle hastaneden çıkıp Uçurum'a geldik. Mira'nın babası evinden çıkmıyordu. Yağız pisliğinin nerede olduğunu bulamıyorduk. İşaretler Yağız'ın elinde olduğunu gösteriyordu bu düşünce de iyice netleşmiştim artık. Saat gece yarısına gelince Uçurum'un altında bulunan gizli mekana giriş yaptım. Yeraltı adı buradan geliyordu. Cenk ve Ali arkamda ben önde masanın başına geçtim. Karşımda duran altı adama dikkatlice baktım. Hepsi kendi işlerinin başında olan mafya adamları. Ellerimi masanın üzerine yerleştirip konuşmaya başladım.

 

'' Benim olana zarar verildiğinde neler yaptığımı hepiniz çok iyi biliyorsunuz. Şimdi bir kere soracağım , yanlış cevap istemiyorum. Hayatımda olan kadını hanginiz aldınız. '' Masa da en güvendiğim Mehmet hemen cevap verdi. O yetiştirmişti beni kimin ne yaptığını bilir ama arkamdan iş çevirmezdi. Dışarıda bir baba gibiydi.

 

'' Kimsenin sana böyle bir şey yapamayacağını bilirsin evlat. Bu masada kadına uzatılan ele ne olacağını bilinir. Davut da o hatayı yaptı ve sonunu hazırladı. ''

 

'' Umarım öyledir Mehmet umarım. Yoksa bu masadan bir kişinin bile bu işte olduğunu öğrenirsem karşınızdaki şu halimden bambaşka bir Ateşi görürsünüz. Kaçıranlardan birinin yüzünde bıçak izi varmış ona göre araştırmalarınızı yapın''. Masa da eksik olduğunu farkedince de konuşmaya devam ettim.

 

Cüneyt Üzer neden masada değil.'' Diğer masa üyelerinden Kartal konuştu gözlerimi ona çevirdim.''

 

'' Kızı ile ilgileniyor malum nişanı attın. Kaçırılma olayını biliyor ancak gelmeyeceğini söyledi.'' Başımı sallamakla yetindim. Onunla sonra ilgilenecektim.

 

'' Bu kadar gidebilirsiniz'' içeride bir tek Mehmet ve Egemen kaldı.

 

'' Sakin ol evlat bulacağız. Sinirle hareket edersen olmaz.''

 

'' Yok hiçbir yerde yok baba ne durumda şuan düşünmek bile istemiyorum.'' Egemen'in söylediği cümle ile başımı o yöne çevirdim.

 

'' Sude olabilir. Diğerleri varken konuşmak istemedim. Sana olan öfkesinden kendi yapmış olabilir. ''

 

Neden olmasın Sude hırsından her şeyi yapabilirdi.

 

'' Cenk Sude'yi buraya getirt hemen.''

 

'' Hey saçmalama sence bunu yapacağını bilmez mi. Mantıklı düşünemiyorsun. Bırak ben ilgileneyim. Sude seni çok iyi tanıyor Ateş nasıl bir yol izleyeceğini bilir. Babası da masanın toplandığını söylemiştir. '' Egemen eline telefonunu alıp Sude'nin peşine bir adam gönderttiğini söyledi. Eskiden Cenk, ben , o çok iyi dosttuk .Beş yıl önce bu dostluk bitti. Şimdi ona güveniyor olmak saçmaydı ama başka bir şansım da yoktu. Sonra tekrar konuştu.

 

'' Bir de amcan, onu da düşün. Cüneyt ile bu duruma düşmen onun için büyük sıkıntı oldu. Kudret amcayı hepimiz iyi biliyoruz. ''

 

'' Beni karşısına almayı göze alamaz. Sonunda ne olacağını bilir. ''

 

'' Kendi değilse bile yardım etmiştir.'' dedi Egemen. İçimde ki ses doğru söylüyor diyordu ancak olmamasını diliyordum.

 

'' İnşallah öyle değildir Sönmez ''

 

'' Ateş Asya yukarıda odanda gidelim.'' dedi Cenk

 

'' Sönmez attığın her adımı bilmek istiyorum en ufak ip ucunda bildir'' konuşmasına fırsat vermeden yukarı odama çıktım.

 

Asya koltuk da oturmuş ağlıyordu. Geldiğimi anlayınca yerinden kalkıp boynuma sarıldı.

 

'' Korkuyorum Ateş onu hiç bulamamızdan korkuyorum. '' saçlarını okşayarak sakinleştirmeye çalıştım. Bulacağız diyemedim. Çünkü ilk defa bende korkuyordum. Ateş Soykıran ilk kez bir şeyden korkuyordu.

 

'' Hadi otur , ağlama artık.'' Başını sallayıp oturdu. Kendime bir içki doldurup masama geçtim. Umarım Sönmez bulur dedim içimden.

 

Koskoca üç gün geçmişti fakat hiçbir iz yoktu. Sude'nin yapmış olma ihtimalleri bile artık tükeniyordu. Üç gündür uyumuyordum. Sadece içiyordum. Amcama da açık açık sormuştum. Yapmadığına ikna etmişti beni.

 

'' Neredesin güzelim nerede.'' Geçen her dakika kaybettiğimi düşünmeye başladım. Koruyamadım. Kalbimi bıçakla yerinden çıkarmışlardı sanki. Sinirden odadaki her şeyi devirmiştim ki. Cenk odaya girdi.

 

'' Bulmuş Ateş Sönmez Bulmuş Miray'ı yanında gidelim.'' O an günlerce nefes alamadığımı anladım artık nefes alıyordum.

 

MİRA......

 

Sanırım üç gündür bu küf kokan odanın içinde sandalyede kollarım bağlı tutuluyordum. Bir kaç dayak dışında bir şey yapmamışlardı. Yüzünde bıçak izi olan adam beni o kadar korkutuyordu ki. Üç gün boyunca karanlıkta kaldım. Korkmadım çünkü Ateş'in beni bulacağını biliyordum. Onu düşünmek bile korkularımı yok ediyordu.

 

Günlerdir sadece kuru ekmek yemek iyice yormuştu. Baygın gibiydim. Umudumu kaybetmemem gerekiyordu ama yorulmuştum işte.

 

Kim neden beni kaçırdı bilmiyordum. O sıra da Kapının kilit sesi duyuldu. İçeri adamlardan biri girdi.

 

'' Evet güzel bayan bugün son günün üzgünüm ama öleceksin. Aslında ölmeni istemiyorum ama patron ölmeni istiyor. Ölmeden önce seninle biraz eğlenelim istedim. '' iğrenç nefesini ensemde hissettim. Ellerimi çözüyordu. Bir yolunu bulup kaçmalıydım. Ellerimi çözer çözmez saçımdan tutup başımı yukarı doğru kaldırdı. Dudaklarını şah damarımın üstüne getirdi. '' çok güzel kokuyorsun, enfes ''

 

'' Çek o pis ellerini üzerimden.''

 

'' Üzgünüm tatlım ama tadına bakmak istiyorum. Çok güzelsin.'' Beni odadaki pis yatağın üzerine fırlattı. Yatakta geri geri gidiyordum sırtımın duvara değmesiyle kaçacak yerim kalmamıştı. Yatağa sabitlendim, üzerime oturdu. Pantolonunun kemerini çıkartıyordu. Üstümden atmaya çalıştım ancak boşunaydı.

 

'' Bırak beni , öldürürüm seni'' diyebildim. Bana sırıttı ve gömleğimi parçaladı. Dudakları göğüslerime sonra sağ boynuma değdiği an çığlık attım. Ağlıyordum.

 

'' Ne olur yapma yalvarırım yapma.'' Elleri pantolonuma doğru giderken silah sesleri duyuldu. Kafasını hızla kaldırıp kapıya baktı.

 

'' Neler oluyor lan'' bu anı fırsat bilip sol ayağımı çekip malum yerine vurdum. Yatağın diğer tarafına düşmesiyle hemen kalkıp kapıya koştum. Çıkış kapısına yaklaştığımda yüzünde bıçak izi olan adam kapıda duruyordu. Gözleri o kadar korkunç bir siyaha sahip di ki. Geri geri gitmeye başladım. Sadece gözlerime bakıyordu. Kapının yanından çekilerek ,'' Çık'' dedi.

 

Silahını kaldırıp ateş etti. Korkuyla yerimden sıçradım. Arkama bakmaya cesaretim yoktu. Tam yanımda durup; '' Git hadi ne duruyorsun küçük çık buradan '' başımı sallayıp yürüdüm. Kapıyı açıp çıktığımda karşımda Ateş'i beklerken gördüğüm Egemendi. Baloda tanıştığım adam. Koşarak yanıma geldi.

 

'' Mira iyimisin.'' Gözlerine boş boş bakıyordum. Şuan ihtiyacım olan tek şey Ateş'in kokusuydu. Elini uzatarak '' Gel hadi '' dedi. Kollarımı vücuduma kapattım. Eğer yetişmeseydi olacakları düşünmek bile boğazıma bıçak saplanıyordu.

 

Bir araba yolun hemen başında ani frenle durdu. İçinden çıkanı görmememle gözyaşlarım daha da hızlandı. Bir an bile düşünmeden ona koşarak boynuna atladım. Beni öyle bir sarıyordu ki, varlığıma şükreder gibiydi.

 

'' Asla seni yalnız bırakmayacağım bir daha asla.'' Sonra yanaklarıma ellerini yerleştirip alnını alnıma dayayıp gözlerini kapadı. '' özür dilerim güzelim her şey için özür dilerim.'' Kendini suçluyordu. Beni kendinden uzaklaştırıp gözleri vücudumda gezinerek parçalanmış gömleğimde takılı kaldı. Baksın istemiyordum. Bir iki adım uzaklaştım. Hala gömleğe bakıyordu. Aklından kim bilir neler geçiyordu. Sonra beni kucaklayıp arabaya yürüdü. Arka koltuğa oturmamı sağladıktan sonra kendi de yan tarafıma geçip beni tekrar kucağına aldı. Cenk de sürücü koltuğuna geçti. Burnumu boyun girintisine dayadım. Kokusunu soluyarak olanları unutmak istiyordum. Yine sessizliğe bürünmüştüm. Ateş'in vücudu kaskatıydı. Çenesini saçlarıma dayadı. Kendini bana daha çok açtı.

 

Kokusu ile yavaş yavaş gözlerim kapanıyordu. Bir kaç saniye sonra bilincim uykuya teslim oldu. Sırtımın yumuşak bir yerle temasını hissettim. '' Ateş'' dedim. '' Buradayım güzelim uyu'' dedi. Yanımda oturuyordu bir an olsun elimi bırakmıyordu. Bırakmasında çünkü o varken kabuslarım uğramıyordu.

 

Ne kadar süre uyumuştum bilmiyorum. Uyandığımda Ateş sandalye de uyuyordu. Onu uyandırmamaya özen göstererek elimi elinden çektim. Banyo yapmalıydım. Adamın vücudumdaki izlerini temizlemeliydim. Çok az kalmıştı. Hayatımın bir kez daha yok olmasına çok az kalmıştı. Sessiz olarak banyoya girip kapıyı kilitledim Ateş'in yüzüne, gözlerine bakmak istemiyordum. Hiçbirinin yüzüne bakacak cesaretim yoktu. Neler olduğunu anlatamazdım. Kim kaçırmıştı beni kim ve o yaralı yüzlü adam kimdi.

 

Aynaya baktığımda; dudağımın kenarı patlamış, sol gözümün altı morarmıştı. '' bakma neden bakıyorsun senin hayatın bu işte birileri hep sana zarar verecek.'' Üstümdekileri çıkartıp, duşa girerek yere çömeldim. Bacaklarımı kendime çekip kollarımı etrafına doladım. Akan su ile göz yaşlarım birbirine karışıyordu. Yan taraf da duran lifi alıp boynuma sürttüm sonra göğüslerime ne kadar sürtsem de adamın dokunuşları geçmiyordu.

 

Kapı kolu zorlanıyordu. Ateş uyanmıştı belli ki.

 

'' Mira aç şu kapıyı neden kilitledin. Hadi güzelim yanında olmama izin ver. '' dedi. İstemiyordum beni bu halde görmesini.

 

"Ses ver Mira yoksa kapıyı kıracağım.''

 

İçeri girmesini istemediğimden suyu kapattım. Asılı olan bornozu giyip, kapının kilidini çevirdim. Açtığımda korku dolu gözleri ile bana bakıyordu. Kendime bir şey yaptığımı düşünmüştü sanırım.

 

'' Neden kilitledin , uyandırsaydın Asya'yı çağırırdım, yıkanmana yardımcı olurdu. '' duvara sabitlemiştim bakışlarımı.

 

'' Konuşmayacak mısın. Susma, anlat bana , izin ver Mira bağır, çağır, yık ama susma lütfen.'' Hiçbir şey demeden dolaba yönelip giyeceklerimi aldım. Tekrar banyoya girip üstümü giyindim. Yüzüne bakamadığımı görmüyor muydu. Kapının kapanma sesini duyduğumda gittiğini anlamıştım.

 

Sigara içmek için odadan çıktım. Merdivenin son basamağına geldiğimde konuşmaları duydum. Salonda olan Cenk, ve Asya Ateş'i dinliyordu.

 

'' Bir şey olmuş. Konuşmuyor, ağlamıyor bile. Kafayı yiyeceğim o sustukça daha çok dibe çakılıyorum. Egemen de bilmiyor ne olduğunu kapıdan kendi çıktı dedi.'' Bu sefer Asya konuştu.

 

'' Yaşadıkları kolay değil , zaman ver ona. Mira çok güçlü bir kız, onun gözünden baksana biraz. Sen istedin Ateş hayatında olmasını. Kızı zorla bir anlaşmaya sürükledin. Neden yaptığını bile bilmiyor, bilmiyorum. Başına gelmeyen kalmadı. Onun için bırak kendiyle kalsın biraz. İstersen de annemi çağıralım onunla ilgilensin.'' Kimseyi çağırmalarına gerek yoktu. Bunu her zaman olduğu gibi ben yok edecektim. Geldiğimi belirten bir ses çıkartarak mutfağa geçtim. Kahve suyu koydum. Masa da duran sigaradan bir tane alıp yaktım.

 

Mutfağa ilk giren Asya oldu, arkasından Ateş ve Cenk. Asya bana sarılmak istediğinde kendimi geri çektim. Hepsi şaşkınlıkla bakıyordu. Umursamadan kahvemi alıp balkona çıktım. Saatlerce balkonda oturdum. Odama geçmek için içeriye girdiğim de etrafta kimse yoktu.

 

Olanların üstünden beş gün geçmişti hala hiç biriyle konuşmuyordum. Ateş her an patlamaya hazır bir bombaydı. Asya canım arkadaşım her gün odama gelip bana, Amerika da yaptıklarını anlatıyor konuşturmaya çalışıyordu. Olanlarla ilgili tek bir cümle kurmuyordu. Bir kaç kere de Cenk gelmişti. Ateş ise geceleri ben uyurken geliyor karşı koltuk da uyuyordu. Sabah ilk ışıkların da gidiyordu.

 

Altıncı günün sabahında kapı hızla açıldı. Gelen Ateş di. Ayaklarımı yatak dan sarkıtmış oturuyordum.

 

'' Haftaya bu evde nikahımız olacak. Asya ile gelinliğini seçersin. ''

 

'' Seninle evlenmek istemiyorum. '' konuşmamı beklemiyordu.

 

''Konuşman için bunu mu söylemem gerekiyordu. Başka bir seçeneğin yok evleniyoruz. '' Hızla ayağa kalkıp karşısında durdum.

 

'' Hayır dedim duymadın mı'' sinirle güldü.

 

'' Ne zamandan beri senin isteklerini yapıyorum evleneceğiz bitti. Akşam yemeğe yengem ile amcam gelecek ona göre hazırlan. Sakın yengemi üzecek imalar da bulunma.'' Odadan çıkıyordu ki komidinin üzerinde bulunan bardağı ayağının dibine fırlattım.

 

'' Hayır anladın mı hayır. Yeter artık yeter, senin yüzünden başıma gelmeyen kalmadı. Neden yapıyorsun bunu Ateş görmüyor musun günden güne bitiyorum. Ben adına bir şey kalmıyor. Hani sürekli soruyordun ya neler oldu diye. Duymak istediğinden eminmisin; bence eminsin. '' Cenk hızla içeri girdi. Bakışları ikimiz arasında gidip geliyordu. Sağ boynumu gösterdim. İkisi de gözlerini benden çekmiyordu.

 

'' Bak buraya iyi bak. O adamlardan biri dudaklarını, pis salyalarını buraya akıttı. O herif bana dokundu anlıyor musun dokundu. Bu zamana kadar Yağız dan kendimi korudum ama o adamdan koruyamıyordum neredeyse. Egemen gelmeseydi eğer gerisini düşünmek bile istemiyorum. Beş gündür her banyoya girdiğimde burayı siliyorum canım yanana kadar siliyorum. Hiç birinizin yüzüne bakamıyorum.'' İki elini yumruk yapmış kül olmuş gözlerle bakıyordu.

 

'' Şimdi kalkmış bana evleneceğimizden bahsediyorsun. Bana açıklama yapmadığın her gün buradan gitmek için her şeyi yapacağım.'' Ateş öylece bana bakıyordu. Artık içimdeki her soruyu bilsin istiyordum.

 

''Beni niye hayatına dahil ettin Ateş niye . Beynimin içinde bunu sorgulamaktan bıktım. Sizlere geçmişimi anlattığımda boynumdaki ip çözülmüştü sanmıştım meğer sen daha sıkı düğümlemişsin. Ya bugün anlatırsın ya da ben giderim. Son sözümde bu''

 

Gözlerime 5 saniye baktı ve çenesini sıktığı o kadar belliydi ki.

 

'' Açıklama mı istiyorsun peki '' kolumdan tutarak beni odadan çıkardı. Koridorun sonunda onun odasının karşısındaki odanın önünde durdu. Cebinden bir anahtar çıkartıp açtı. O esnada Cenk , '' Ateş yapma'' duymadı bile bana dönüp ,

 

'' Gir'' dedi.

 

Ayaklarım adım atmıyordu açık kapının önünde bekliyordum. Başımı iki yana salladım.

 

'' Sana gir dedim.'' Diye bağırdı. Korkudan yerimden sıçradım. İlk gözyaşımla ayağımı içeri attım ve bir kaç adım daha. Işığı yakmasıyla, duvarların her yerine yapıştırılmış bir sürü fotoğraf vardı. Küçük bir kız çocuğu , bir kadın, bir adam ve 15 yaşlarında bir çocuğun fotoğrafları. Bazıları birlikte çekilmiş bazıları tek. Her fotoğraf da gülüyorlardı. Mutlulardı. Karşıma geçip bağırarak konuşmaya başladı.

 

'' Kim bunlar biliyor musun. Benim ailem. Hayatında bir tek sen mi kötü şeyler yaşadın sanıyorsun. Onlar öldüğünde ben daha on altı yaşındaydım. A pardon öldürüldüklerinde. Peki kim yaptı biliyor musun.'' Kafamı hayır anlamında salladım. İki kolumdan tutup öyle bir bağırdı ki gözlerimi kapadım.

 

'' Senin baban duydun mu beni senin o orospu çocuğu baban. Baban hayatta sevin ama çok yaşamayacak üzgünüm. Her gün ölmek için bana yalvaracak. En dibe getireceğim onu.''

 

Duyduklarımdan sonra yere devrilecek gibiydim. Kulaklarım çınlamaya başladı. Bedenim orada ama ruhum işte o benimle değildi.

 

'' Hayır hayır '' diye tekrarlıyordum. Kolumu o kadar çok sıkıyordu ki moraracaklarına emindim.

 

'' Şimdi kulağını aç ve beni iyi dinle Mira Kaya. Babanı bitirmek için bana yardım edeceksin. O balo da Yağız'ın yanında gördüğün adam senin baban. İlk darbemi seni onun karşısına çıkararak yaptım. Sıra diğerlerinde bunun içinde sen benim hayatımda ben ne kadar süre istersem o kadar kalacaksın. Yüzüme nefret edercesine bakarak " Çık şimdi.'' Dedi. Ateş ilk kez bana öyle bakıyordu.Kollarımı bıraktığında yüzüne bakmadan odama gittim.

 

Yatağıma oturdum, kapının açılması ile elimle gözyaşlarımı sildim. Gelen Cenk di. Yanıma gelip oda oturdu.

 

'' Abicim, bakma sen ona sinirli. Biliyorsun sinirlenince gözü kimseyi tanımaz. Senin kaçırılman, konuşmaman hepsi üst üste geldi. Ağlama artık.''

 

'' Onların ölmesi benim suçum değil Cenk. Bana bu şekilde davranamaz. Ben bir şey yapmadım. Onun yaşadığından haberim bile yoktu. Zaten hiç hayatımda olmadı ki. Yoruldum Cenk artık nefes almak bile zor geliyor. Çok bir şey istemiyorum normal bir hayat istiyorum. Hepsi bu.'' Kolunu omzuma atarak göğsüne yasladı.

 

'' Merak etme her şey çok güzel olacak. Hadi dinlen akşama kadar.'' Saçlarıma öpücük kondurup odadan çıkıyordu aklima Mert geldi. Onu nasıl unutmuştum.

 

" Cenk, Mert o öldü mü?"

 

"Hayır iyi merak etme hastanede. Bir kaç güne çıkacak. Sen onu düşünme" dedikten sonra çıktı.

 

Akşam saatlerine kadar balkonda oturdum. Hazırlanma vaktim gelince içeriye geçtim. Giysi dolabını açarak kıyafetlere göz attım. Nasıl bir şey giymem gerektiğine dair fikrim yoktu. Yengesi de amcası gibi suratsız mıdır acaba. Elim siyah kalem elbiseye gitti. Siyah iç çamaşırları da çıkardım çekmeceden. Vakit kaybetmeden üstümü giydim. Yüzümde ki morluk silikleşmişti. Yine özel kremimi sürüp kapattım. Kollarımda kızarıklar oluşmuştu. Onları da kapattım. Makyaj aynasının önüne geçtim. Hafif bir makyaj yaptım. Saçlarımı da yarım at kuyruğu yapıp son kez aynadaki hali baktım. Ne ile karşılaşacağımı bilmediğim akşam için hazırdım. Derin bir nefes alıp aşağıya indim. Sanırım herkes salondaydı. Ateşi görecek olmak beni biraz tedirgin ediyordu. Nasıl davranacağımı ya da onun nasıl davranacağını bilemiyordum.

 

Salona geldiğimde, misafirler gelmişti. Amcası pencere yanında tekli koltukta oturuyordu. Karşısında da sanırım Ateş'in yengesi vardı. Asya tıpkı annesiydi.

 

'' Hoşgeldiniz.'' Dedim. Yengesi ayağa kalkıp yanıma geldi. Koluma dokunduğunda canım acımıştı. Nefesimi tuttum.

 

'' Hoşbulduk canım Gülsen ben. '' dedi. Ateş'in bana baktığını biliyordum. Asya araya girerek.

 

'' Hadi yemeğe geçelim.'' Hep beraber yemek masasına geçtik. Ateş ile ben yan yana. Kudret bey masanın başına sol tarafına Gülsen hanım. Yanlarına Asya ile Cenk oturdu. Bizde karşılarına oturduk. Diğer evde çalışan kadın gelmişti. Yemekleri o servis ediyordu. Kendimi o kadar çok sıkıyordum ki Ateş'in yanında oturduğum için. Bu akşam hemen bitmeliydi.

 

'' Neden bir yemekli organizasyon düşünmüyorsunuz evde sadece nikah yapılıyor.'' Amcasının kurduğu cümle ile afalladım. Bu kadar çabuk kabullenmesi şaşırtıcıydı. Ateş'in elimi tutmasıyla gözlerimiz birleşti.

 

'' İstemiyoruz böyle bir karar aldık. Kimsenin olmasına gerek yok değil mi sevgilim?'' Ne yapmaya çalışıyordu bu adam. Başımı sallamakla yetindim. Yine bir plan peşindeydi.

 

'' Çocuklar nasıl isterse öyle olsun Kudret karışma.'' Dedi Gülsen Hanım.

 

Gülsen Hanımı sevmiştim. Asya gibi neşeli biriydi. Bana karşı olan tavırları da içtendi. Yemek sorunsuz bir şekilde sonlanmıştı. Salonda kahvelerimizi içiyorduk. Ateş, amcası, Cenk çalışma odasında konuşuyorlardı. Bir anda Ateş'in bağırtıları tüm evi inletmişti. Herkes birbirine baktı ve çalışma odasına doğru yürüdük.

 

'' Böyle bir durumu benden nasıl saklarsın amca nasıl. Yurt dışına gönderildikten sonra söylemek nedir. Orada onu bulamayacağı mı düşünüyorsunuz.?''

 

'' Sakin ol Ateş, biraz '' dedi amcası.

 

'' Bana sakin ol deme. Ona bir şey olabilirdi. Anlıyor musun olabilirdi. Eger Egemen'e telefon gelmeseydi onu hiç bulamayabilirdik. Sude'nin peşine adam bile taktım. Ama o kadar güzel belli etmedi ki kendini. Bir umut ben yine de sana geldim sordum. Bana benim alakam yok demiştin bende sana inanmıştım. Ve şimdi kalkmış diyorsun ki babası onu yurtdışına gönderdi. Bir daha dönmeyecek.'' Sinirle ellerini saçlarına geçirdi. Onu bu şekilde görmek beni daha çok korkutuyordu.

 

'' Yanlış yaptın Kudret amca yanlış'' dedi Cenk. Oda oldukça sinirliydi.

 

'' Ben yeğenimin masadaki yerini korudum. Ve bundan hiç pişman değilim. Masanın kuralları belli kadına uzatılan ele ne olacağını biliyorsunuz. Mira'yı kaçıranın Sude olduğunu söyleseydim biliyorsun Ateş'in durmayacağını.'' Beni Sude'mi kaçırtmıştı. Bir kez daha Ateş yüzünden zararı gören ben olmuştum. Gri gözler üzerimdeydi. Tepkimi bekliyordu. Silik bir gülümseme ile yüzüne bakıp odamın yolunu tuttum. Gece benim için bitmişti.

 

Balkonda sigara içerken odaya birinin girdiğini hissettim. İçimden Ateş olmamasını diliyordum. Kavga edecek güçte değildim çünkü.

 

'' Mira '' gelenin Asya olmasına sevindim..

 

'' Evet''

 

'' Yanında oturabilir miyim.'' Dedi. Oda çok üzülüyordu bu yaşadıklarıma. İki kolumu da ona doğru uzatarak sarılmak istediğimi belli ettim. Hiç vakit kaybetmeden karşılık verdi.

 

'' İyi ki varsın '' dedim. '' Sende '' dedi.

 

'' Özür dilerim Mira bunları yaşadığın için '' dedi. Kendini suçlaması çok saçmaydı. Bu Ateş'in suçuydu.

 

'' Sen neden özür diliyorsun Asya, senin bir suçun yok böyle söyleme anlaştık mı.?'' Başını salladı.

 

'' Hem biliyor musun ben Sude'ye de kızgın değilim. Onun yerinde kim olsa aynı davranabilirdi. Çünkü sevdiği adamı kaybetti. Belki de az bile yaptı.

 

'' Saçmalama bu yaptığı adilikti. Zarar verecekti sana amacı seni öldürmekti Mira, babamın yaptığı ayrı bir saçmalıktı. Ateş öfkelenmek de çok haklı.'' dedi.

 

'' Yapma Asya, vurulmam, açık hedef olmam, kaçırılmam hepsi Ateş'in intikam hırsından. Onu suçu. Hem beni neden hayatında tuttuğunu da dün akşam çok güzel anlattı. Babam onun ailesini öldürmüş. Düşünebiliyor musun yüzünü bir kere bile görmediğim, yaşayıp yaşamadığını bile bilmediğim adamın yaptığı cinayet yüzünden hayatı yok olan benim.'' Asya şok olmuş bir şekilde bana bakıyordu. Belki de oda beni suçlayacaktı. Cephe alacaktı bana.

 

'' Ateş bana çok güzel oyun oynadı Asya beni koruyup kollayacağını ve hiç bırakmayacağını söyleyen adam babamı bitirmek için beni hayatına almış açıkça da söyledi bunu. Evlenmemizde bu yüzden. Benim nasıl bir yardımım olacaksa. '' dedim. Biranda boynuma atladı.

 

'' Senin suçun değil tamam mı biliyorum şuan aklından sana cephe alacağımı düşünüyorsun. Ama hayır ben hep yanında olacağım. Ateş'e rağmen. '' Gözümden akan yaşı hızlıca sildim. Bende ona sımsıkı sarıldım.

 

'' Teşekkür ederim yanımda olduğun için.'' Dedim.

 

Bir süre daha beraber balkonda gökyüzünü izledik. Bu gece benimle uyuyacağını söyleyerek yatağa geçti. Işığı kapatmadan yatağa geçtim. Sorgulamayacaktı biliyordum ışığın açık olmasını. Bir kaç kere kabuslarla uyanmıştım. Asya'nın uyanmasını sağlayacak kadar kötü değillerdi.

 

Gözlerimi yeni bir sabaha açtığımda Asya'nın uyuduğunu gördüm. Onu uyandırmamaya çalışarak odadan çıktım. Aşağı indiğimde salondan konuşma sesleri geliyordu. Aslında daha erkendi. Yavaşça görünmemeye çalışarak duvara yaslandım.

 

'' Ne yapmayı düşünüyorsun. Mira'ya söyleyecek misin.'' Cenk ve Ateşti. Yine beni nasıl bir darbe bekliyordu.

 

'' Bilmiyorum Cenk. Emin bile değiliz gerçekliğinden. Nasıl derim annenin ölümüyle babanın ilgisi var diye. O an yer ayağımdan çekildi ve duvardan çekilip karşılarına geçtim. Beni görmeleri ile afallamışlardı.

 

'' Hayır hayır bunun gerçek olmadığını söyle '' dedim. Gözlerime bakıp cevap vermiyordu. Başım dönüyordu. Son hatırladığım elimi duvara koyduğumdu......

 

HERKESE MERHABA 6. BÖLÜMLE KARŞINIZDAYIM. UMARIM BEĞENİRSİNİZ.

SİZLERİ SE

VİYORUM. MEDYADA CENK VE ASYA VAR.

SİZLERDEN RİCAM DAHA ÇOK OKUMA,OY VE YORUM.

DİĞER BÖLÜMDE GÖRÜŞMEK ÜZERE

 

 

 

Loading...
0%