Yeni Üyelik
11.
Bölüm

KAYBEDİŞ

@burcu29

Asyaların evinden içeri girdiğimizde Gülsen Hanım koltuklardan birinde oturmuş perişan haldeydi, Kudret Bey ise elleri ceplerinde camdan dışarıyı izliyordu. Vakit kaybetmeden Gülsen Hanımın yanına giderek ona sarıldım.

 

'' Kızım yok Mira hiçbir yerde yok. Nerede benim güzel kızım. Kim bilir ne haldedir. Bulun bana kızımı bulun.''

 

Tek kelime konuşamıyordum, ona sarılarak güven vermeye çalıştım. Çünkü benim suçumdu , yine yere çakılmıştım. Kudret Bey derin sessizliğin içindeydi. Ateş yanına doğru yürüyüp konuştu.

 

'' Amca'' dedi. Bir anda yüzünü bana döndü. Nefret bakışları o kadar korkutucuydu ki.

 

'' Bu kızı hayatımıza aldın, lanet babası hala hayatta ve o pislik herifle beraber kızımı kaçırdılar. Bu kızı evimde, yaşantımız da , hayatımızın hiçbir yerinde görmek istemiyorum. Bana kızımı getireceksin Ateş buda son sözüm.''

 

Gözümden düşen tek damlayı kimse görmeden sildim. Cenk ellerini yumruk yapmış şekilde Kudret Bey'e bakıyordu. Ateş ise sessizce dışarıyı izliyordu. Konuşmaması beni incitmişti. Böyle bir hayatı ben seçmemiştim ki. Amcasına bakmadan dışarıyı izleyerek konuşmaya başladı. Herkesin gözleri ona döndü.

 

'' Bu sözlerini üzüntüne veriyorum amca. Ancak bir daha ki sefere bu kadar sakin kalmam. Mira benim karım buna kendini alıştırsan iyi olur. Çünkü hayatımda da hep olacak. Asya 'yı da sağ salim sana getireceğim.'' dedi ve salondan çıktı. Peşinden gittim. Beni burada yalnız bırakamazdı.

 

'' Ateş '' dedim. Bana dönüp ellerini yanaklarıma koyarak alnıma ufak bir öpücük kondurdu.

 

'' Güzelim sen yengemin yanında kal, amcamın söylediklerine kulak asma. Senin suçun değil anlaştık mı?''

 

Başımı sallamakla yetindim. O yanımda olmadan Kudret Bey ile aynı evde olmak çok zor olacaktı. Cenk de çıkarken kolumu sıvazladı. Bir müddet açık olan kapıdan, bahçeden çıkışlarını izledim içeri giremedim. Kendimi tutsak bir kuş gibi hissediyordum. Daha fazla kapıda bekleyemezdim. Kapıyı kapatarak salona geçtim. Neyse ki Kudret Bey salonda değildi.

 

'' Gülsen Hanım size papatya çayı yapmamı ister misiniz? '' Hayır anlamında başını salladı. Ağlamaktan kadın harap olmuştu.

 

Yağız neyi bekliyordu, şuana kadar beni ya arar ya da mesaj atardı. Ne olursa olsun Asya'yı onun elinden kurtarmam gerekiyordu. Benim onunla gitmem gerekse bile. Diğer taraftan Yağız değilse diye düşünmeden kendimi alamıyordum. Belki de içimde umut tohumları oluşturuyordum.

 

Zor olsa da Gülsen Hanımı odasına çıkartıp biraz uyumasını sağladım. Saat 23:00 tü. Ateşler gittiğinden beri Kudret Bey'i görmemek benim için en iyisiydi. Aşağı bahçeye çıkıp bir sigara yaktım.

 

'' Umarım iyisin arkadaşım umarım.''

 

Yaşlar durmaksızın akıyordu. Kalbimde derin bir sancı vardı. O esnada telefonuma mesaj bildirimi sesi geldi. Sigaramı söndürüp, ellerim titreyerek mesajı açtım. Yanılmak istesem de gönderen Yağızdı.

 

Bir resim geldi. Açmaya cesaret edemiyordum. Derin nefes alarak açtım. Asya ahır gibi bir yerde gözleri, elleri bağlı sandalyedeydi. Tekrar mesaj sesi duyuldu.

 

'' Sevgilim oyunumu beğendin mi? Ateş'in çıldırmasını izlemek çok keyifli. Yarın saat 15:00 te Beykoz sahilinde olacaksın. Orada bir araba senin için gelecek. Yalnız geleceksin Mira eğer herhangi bir sorun çıkarsa Asya'nın sonunun da Duru ve Kaan gibi olmasını istemezsin değil mi? Unutma saat üçte. Kocanla vedalaşmayı unutma sevgilim.''

 

Bir de gülücük koymuş pislik herif. Ellerimi başımın üstüne koyup düşünmeye başladım. Ateş'e söyleyemezdim. Yoksa Asya'ya zarar verirdi. Bir şekilde bu evden çıkmalı, korumalara da yakalanmamalıydım. Düşüncelere dalmışken yanıma birinin oturması ile yerimde sıçradım.

 

Gözleri kan çanağına dönen bir Cenk görmeyi beklemiyordum. Onu bu şekilde hiç görmemiştim. Cenk'in de beni suçlamasından ölesiye korkuyordum. Çekinerek, yanında olduğumu hissetmesi için elini tuttum. Gözlerini bana çevirdiğinde suçlayan bakışlar yoktu, ama şunu bir kez daha anladım. Asya onun için çok başka biriydi. Sonra konuşmaya başladı.

 

'' Onunla ilk karşılaşmamızda karşımda kıvırcık saçlı küçük bir çocuk vardı. Ancak bir o kadar da hayat dolu. Kavga ettiğimiz her an bana iyi geliyordu. Onu sinirlendirmek , o koca gözleri ile bakması, sinirlenince kaşlarını çatarak bana laf yetiştirmesini bir daha görememekten çok korkuyorum Mira. Hiçbir iz yok. Oruspu çocuğu herif yer yarıldı içine girdi sanki. Seni aradı mı, ya da bir mesaj attı mı?. En ufak ipucuna ihtiyacımız var Mira bizden bir şey saklama ''.

 

O kadar dikkatli bakıyordu ki ne söyleyeceğimi bilemedim. Onu inandıran bir cümle kurmam gerekiyordu.

 

'' Hayır hiçbir ses yok. Onun yaptığına emin miyiz Cenk. Belki de.'' dediğim an sözümü kesti. İnanması için bu soruyu sormuştum.

 

'' O, Ateş'e bir not bırakmış. ''

 

'' Not mu? dedim. Başını evet anlamında salladı.

 

'' Ne yazıyordu notta.'' diye sordum.

 

'' Karınla vedalaş Ateş. Çok yakında benimle olacak ve bir daha onu bulamayacaksın.'' yazıyordu. Tek bir damla gözümden yavaşça kendini gösterdi. Yağiz dan hiçbir zaman kurtulamayacaktim.

 

'' Onu bulacağız ne olursa olsun bulacağız Cenk. ''

 

Sarılarak konuştum. Çünkü yüzüne bakarak konuşamazdım. Kelimeler boğazımda düğümleniyordu. O da abi gibi bana sıkıca sarıldı. Yavaşça uzaklaşarak gözlerimdeki yaşları sildim ve içimden geçenleri söylemeye başladim. Mutlu olmalarını istiyordum.

 

'' Cenk; Asya'ya sevdiğini söyle çünkü oda seni seviyor. Birbirinizi bırakmayın.'' dedim ve ayağa kalkarak Ateş'in yanına gitmek için merdivenlere yöneldim. Bu Cenk ile sessiz vedalaşmamdı.

 

Kendime çeki düzen verip Ateş'in yanına geçmek en iyisiydi. Yoksa bir şey olduğunu anlayıp öğrenmek için üstüme gelirdi. Mesajı da silmem gerekiyordu. İlk olarak telefonumu açıp gelen tüm mesajları sildim. Banyoya geçerek; Soğuk suyu bir kaç defa yüzüme çarptım. Aynadaki aksime baktığımda, kanatları kırık kuşun bakışları vardı.

 

Yarın nasıl çıkabilirdim buradan nasıl. Aniden aklıma gelen fikirle Ateş'in yanına gitmek yerine ayaklarım Kudret Bey'in çalışma odasına doğru yol aldi. Tüm gün çalışma odasındaydı. Kapıya geldiğimde gücümü toplayarak iki kere tıklattım.

 

'' Gel'' diyen sert sesi ile içeri girdim. Onun karşısında dimdik durmalı istediğini vermemeliydim. Benden nefret ettiğini gözlerine her baktığımda görüyordum. Nede olsa ben kardeşini öldüren adamın kızıydım onun için.

 

"Asya'yı kurtarmamız için bana yardım etmelisiniz. Yağız mesaj attı bana karşılık kızınız. Ancak buradan öylece tek başıma çıkamayacağımı sizde çok iyi biliyorsunuz. Ateş izin vermez. Onun haberi olmadan bu evden çıkmam olası bile değil. ''

 

'' Tamam saat kaçta nerede buluşacaksınız'' Bu cevabı duymayı içten içe hiç istemiyordum. Nefret etse de itiraz eder Ateş'i yıkıp geçmez diyordum. Ama ne de olsa tam da Kudret Bey'den beklenen tavır ve cevaplar. Bu adamda beni rahatsız eden bir şeyler var. İçimdeki bu duygu hiç geçmiyordu.

 

'' Saat üçte Beykoz sahilinde olmalıyım orada bir arabanın beni bekleyeceğini söyledi. Asla görünmemelisiniz. Uzak bir yere park eder sonradan gizlice takip edersiniz.''

 

''Peki, saat bir de mutfak da ol. Kiler odasında bulunan gizli kapıdan çıkacağız. Şimdi çıkabilirsin'' Hiçbir şey söylemeden odadan çıktım. Sıra Ateş ile vedalaşmaktaydı.

 

Odadan içeri girdiğimde balkonda sigara içiyordu. Yavaş yavaş yanına yürüdüm. O kadar dalgındı ki geldiğimi fark etmemişti bile.

 

'' Ateş üşüyeceksin.'' dedim. Hızla bana dönerek sıkıca sarılıp kokumu içine çekti. Gözlerimi kapatarak bende kokusunu soludum.

 

'' Tüm gün bu kokuyu aradım. Menekşe kokusu hayatımın bir parçası oldu.'' Daha sıkı sarılarak içimden;

 

'' Özür dilerim sevgilim ancak Asya için bunu yapmalıyım. Onu sizlere geri getireceğim. ''dedim.

 

Son kez kokusunu içime çektim. Bir daha göremeyecek olmak nefesimi kesiyordu. Ağladığımı anlamamasını çok isterdim. Beni kendinden uzaklaştırarak. Gözlerimin içine baktı.

 

'' Ağlama; ağlamandan nefret ediyorum. '' gözleri yine kül rengiydi. Titreyen elimi gözlerine dokundurarak konuştum.

 

'' Ne zaman sinirlensen gözlerinin rengi küle dönüyor , korktuğunda ise küçük bir çocuk gibi bakıyorsun. Güldüğünde ise işte o çok başka ve ben o gülüşte kalmak istiyorum avcı.''

 

Ayak ucumda yükselerek gözlerine birer öpücük kondurdum. Gözleri hala kapalıydı bende doya doya yüzünü izledim. Gözlerini açtığında bambaşka bir bakış vardı karşımda. Benden hiç beklemediği bu konuşmalar şaşırtmıştı. Onu şaşırtmaya devam ettim.

 

'' Bu gece ben sana sarılarak uyumak istiyorum. Tüm korkularını, üzüntülerini almak istiyorum avcı. Gel hadi.''

 

Yatağa geçerek sırtımı yatak başlığına dayadım. Oda başını karnıma koyarak kolları ile belime sarıldı. Elim saçlarına gitti. Burnumu saçlarına dayadım gözümden düşen damla saçlarının arasına karıştı.

 

'' Konuşmak ister misin.'' dedim.

 

'' Asya hep küçük şımarık bir kız çocuğuydu. Her hata yaptığında yanıma gelir yardım isterdi. Bende sinirlenerek çoğu zaman kalbini kırardım. Şimdi olmaması, bulamamak beni kahrediyor. Elimden bir şey gelmiyor. Aramadığım yer kalmadı ama yok. Ben Ateş Soykıranım ama durmuş ondan gelecek en ufak bir haberi bekliyorum. Yoruldum Mira sürekli bir kaos, on altı yaşından beri bu hayatın içinde oradan oraya savruluyorum.'' Cevap veremedim. Ne diyebilirdim ki. İkimizde sustuk ve bir daha konuşmadık.

 

Bir süre sonra düzenli nefes alışverişlerinden uyuduğunu anladım. Tüm gece ellerimi saçlarından bir an bile çekmedim. Sabaha karşı uykuya yenik düştüm; uyandığımda yatakta düz bir şekilde yatıyordum. Ateş yoktu. Yataktan kalkarak banyoya geçip rutin işlerimi hallettikten sonra Gülsen Hanım yanına geçtim.

 

'' Gülsen Hanım '' odasının kapısını çaldım ancak hiç ses gelmedi. Telaşlanmıştım. Hızla odanın kapısını açıp içeri girdim. Banyo kapısı açıktı, içeri baktığımda yerde yatıyordu. Yanına çömelerek nabzını kontrol ettim. Çok şükür atıyordu.

 

'' Gülsen Hanım uyanın lütfen.'' Uyanmıyordu. Odanın dışına çıkarak merdivenlerin başında bağırdım.

 

'' Ateş, Cenk yardım edin.'' Hizmetlilerden biri koştu.

 

'' Mira hanım çıktılar.'' dedi.

 

'' Gel çabuk Gülsen Hanım bayılmış banyoda yardım et yatağa taşıyalım.. Sonra Kudret Bey'e haber ver, doktor çağırsın.''

 

Zorlukla yatağa taşıdık. Kızın odadan çıkmasıyla Kudret Bey telaşla içeri girdi ve yatağın yanına oturdu.

 

'' Neler oluyor, ne oldu ona.'' Sanki ben bir şey yapmışım gibi bakıyordu bana. Sert bir ses tonuyla cevap verdim.

 

'' Ona bakmaya gelmiştim. Kapıyı bir kaç defa çaldım ses gelmeyince içeri girdim. Banyoda baygın halde buldum onu.'' Bu adama açıklama yapmaktan nefret ediyordum. Yaklaşık on dakika sonra doktor içeri girdi. Yemek yemediği ve üzüntüden bayıldığını söyledi. Gitme vaktim yaklaşıyordu. Kudret Bey doktoru geçirmek için odadan çıkınca Gülsen Hanımın yanına çömelip ;

 

'' Merak etmeyin bu akşam kızınız yanınızda olacak.'' dedim. Alnına bir öpücük kondurup Ateş ile kaldığımız odaya geçtim. Aynada saçlarımı topladım. Neyse ki Ateş diğer evden buraya kıyafet getirtmişti. Altıma siyah tayt, üstüme de siyah bir kazak giydim. Son kez dün gece uyuduğumuz yatağa baktım.

 

'' Hoşçakal sevgilim. '' dedim.

 

Mutfağa geçtiğimde Allahtan kimse yoktu. Ateş'in beni bulamaması için telefonumu da oda da bıraktım. Beş dakika sonra Kudret Bey içeri girdi.

 

'' Bu taraftan.'' diyerek onu takip ettim. Kiler tarafından bir kapıyı açarak içeri girdik. İçeri de uzun bir giriş vardı. Sonrasında açtığı kapı garaj bölümüydü. Bir sürü son model arabalar vardı. Siyah bir Mercedes'in önünde durarak bagajı açtı. İçeri girmemi bekledi.

 

'' Evden çıktıktan on dakika sonra durup seni çıkartacağım buradan. Sonra nerede ayrılacağımıza karar veririz. '' Başımı sallamakla yetindim. Vakit kaybetmemeliydik. Bagaja girdim. Kapısını kapattığı an karanlık sardı tüm etrafı. Hızlı hızlı nefesler alarak panik atağımın gelmemesini diliyordum.

 

'' On dakika Mira sadece on dakika bu karanlıkta kalacaksın '' sürekli tekrar ediyordum. Gözlerimi de sımsıkı yumarak karanlığı yok ettim. Dediği gibi on dakika sonra bagajdan çıkıp yolcu koltuğuna geçtim. Hala kendime gelememiştim. Beykoz Sahiline yaklaştığımızı anladığımda konuşmaya başladım.

 

''Beykoz sahilinin girişinde beklersiniz. Benim arabaya bindiğim an sizde çıkın ama dikkatli olun. Yağız hafife alınacak bir adam değil. En ufak hatanız Asya'nın sonu olur.''

 

'' Sende beni tanımıyorsun. Bende hafife alınacak biri değilim. Merak etme Asya'yı alır almaz Ateş'in haberi olacak ve seni gelip alacak. Bu da küçük bir iyilik olsun sana. Ancak sonrasında seni hayatımızda görmek istemiyorum.'' dedi ve araba durdu. Yüzüne bakmadan arabadan indim.

 

Gözlerim etrafı tarıyordu ancak hiçbir yerde araba yoktu. Sonra korna sesi ile arkamı döndüm. İki kere üst üste kornaya basınca o araba olduğunu anlayarak yöneldim. Umarım Kudret Bey başarır dedim içimden.

 

Büyük Jeep'in arka kapısı açılınca içeri girdiğimde karşımda görmeyi hiç ama hiç beklemediğim Sude vardı.

 

'' Sen ''dedim. Sinsice gülümsüyordu.

 

'' Evet ben beklemiyordun değil mi. Ama bunun bir bedeli olacaktı. Sen benim hayatımı altüst ettin. Sevdiğim adamı benden aldın. Bende seni ondan alıyorum.'' dedi kahkaha atarak. Başımı iki yana sallayarak silik bir gülümseme sundum.

 

'' Gerçekten zavallı bir kadınsın Sude .''

 

'' Kes sesini dua et Yağızla anlaşmamız var yoksa şuan ölü biri olarak cesedini ararlardı.'' Yolumuz tam iki saat sürmüştü.

 

Ormanlık ıssız bir yerde iki katlı bir evin önünde durduk. Etrafta bir sürü koruma vardı. Arabanın kapısı açılıp çıktığımda kafamı çevirip bana bakan yeşil gözle karşılaştım. Yağız ve babam olacak adam beni bekliyorlardı. Daha da dik durarak onlara doğru yürüdüm. Sude'de arabadan indi ve duymayı istemediğim cümlelerini söyledi.

 

'' Ben anlaşmanın bana düşen tarafına uydum Yağız sıra sende.'' dedi arabasına binerek gitti. Tam önlerinde durdum. Yağız merdivenleri inerek o da önüme geçti. Elini bana uzatması ile ittim.

 

'' Dokunma sakın, Asya nerede. Sözünü tut Yağız. Bırak onu. ''

 

'' Tabi sevgilim ama önce adamlarım şöyle bir etrafı kolaçan etsin bakalım gerçekten yalnız mı geldin. '' Lanet herif. İçimdeki korku tohumları daha da çoğaldı. Belli etmeden konuştum.

 

'' Seni tanıyorum Yağız sende beni çok iyi tanıyorsun. Buraya da yalnız geldiğimi adın gibi biliyorsun. Onun için uzatma. Ha bir de; Murat Kaya ile sana haber yollamıştım. Artık karşında o savunmasız , korkak küçük kız yok. Şimdi zırvalamayı kes de Asya 'ya götür beni.'' Şaşkınlıkla yüzüme bakıyordu. Sonra birden kahkaha attı. İyice bana yaklaşarak gözlerini gözlerime dikti. Bende aynı şekilde gözlerimi dikerek baktım. Korkmadığımı anlasın istedim.

 

'' Bu seksiliğine bayılıyorum.'' diyerek bahçe tarafına doğru yürüdü bende takip ettim. Ahır gibi bir yerde durdu. Önünde iki tane koruma vardı. Başı ile işaret ederek kapıyı açtılar. Onu iterek beklemeden içeri girdim.

 

Asya sandalyede başı öne eğik duruyordu, önüne çömeldim hemen. Ellerimle başını kaldırıp bana bakmasını sağladım. Baygın gibiydi.

 

'' Lanet herif ne yaptın ona, niye böyle. Asya ben geldim canım ne olur aç gözlerini.''

 

'' Ben bir şey yapmadım çocuklara bayağı zorluk çıkarmış. Getirdiğimiz yemekleri yemediğinden böyle baygın.''

 

'' Mi-ra sen misin?''

 

'' Oh çok şükür benim arkadaşım benim. Şimdi seni çözeceğim ve buradan gideceksin tamam mı.'' Ellerini çözerek onu ayağa kaldırıp bahçeye çıkardım onu. Biraz kendine gelmişti. Sımsıkı sarıldım ona. Kimsenin bizi duymaması için onu diğer tarafa çevirerek sarıldım. Yağız ve adamları biraz uzağımızdaydı. Buda bir şanstı bizim için.

 

'' Şimdi sakince beni dinlemeni istiyorum. Buranın çıkışında baban seni bekliyor. Kimseye bir şey belli etmeyeceksin Asya anlaştık mı? Buradan sağ salim çıkacaksın. Seni seviyorum arkadaşım iyi ki tanımışım seni ve Cenk'i. Ateş'e iyi bak ve ona deki. Avcı avını bir oyunla kaybetti. '' Yaşlı gözleri ile başını hayır anlamında sallıyordu.

 

'' Hayır seni bırakmam hayır. Bu pislikle kalamazsın. ''

 

'' Asya '' dedim sert bir sesle.

 

'' Git ve bu yaşadıklarını unut. Cenk'e de onu sevdiğini söyle. Ben iyi olacağım merak etme. Belki bir gün yeniden karşılaşırız. Hadi'' diyerek yürümesini sağladım. Öylece durmuş gidişini yaşlı gözlerle izliyordum. Oda sürekli arkasına bakıp yapma diyordu. Arabaya binip uzaklaşana kadar orada durdum. Kesin yolun başında onu indiriceklerdi.

 

''Lütfen Kudret Bey onu bulsun Allah'ım'' dedim içimden. Derin bir nefes aldım ve karşımda duran adama baktım. Gülerek gözlerime bakıyordu. Oyunu ben kazandım diyordu. Sen yine benimsin diyordu o gözler. İçim kan ağlıyordu.

 

''Yine aynı esir hayata hoş geldin Mira....''.

 

 

Herkese merhaba yeni bölümle karşınızdayız. Benim içime çok sinen bir

bölüm oldu. Umarım sizde beğenirsiniz. Lütfen oy ve bol bol yorum yapmayı unutmayalım. Sizleri seviyorum. 12. Bölüm de uzun sürmeyecek en kısa zamanda sizinle. Hoşçakalın.....

 

Loading...
0%