Yeni Üyelik
13.
Bölüm

ÖLÜMÜN KOKUSU

@burcu29

Dokuz gündür iki katlı bahçeli bir evde kalıyorduk. Ancak hangi şehirde olduğumuzu bilmiyordum. Geceleri benim uyuduğumu sanıp Yağız yanıma geliyordu. Dakikalarca beni izliyor, saçma sapan konuşuyor, beni ne kadar çok sevdiğini söylüyordu. Söyledikleri hiç umurumda değildi. Tek aklımda olan Ateş'i çok özlediğimdi. Dokuz gün içinde çok zayıflamıştım. Aynaya her baktığımda başka bir Mira vardı. Gözlaltlarım çökmüş, neredeyse kemiklerim görünüyordu. Baş ağrılarım da bu yüzden artmıştı.

 

Murat Kaya 'da bir kaç defa konuşmaya geldi. Hayatımda ona yer yoktu. Tüm konuşma çabalarını geri püskürttüm. Aslında annem ile ilgili olan herşeyi öğrenmek istiyordum. Yüzünü görmek bile nefretimi artırıyordu.

 

Bu odanın içinde olmak beni boğuyordu. Kaçma planları yapıp, Ateş'i aramanın bir yolunu bulmalıydım. İlk olarak hangi şehirde olduğumu öğrenmeli ona göre yol çizmeliyim. İlk işim bu odadan çıkmak oldu.

 

Kapıyı açarak koridora göz gezdirdim. Üç oda bulunuyordu. Geniş uzun bir holü vardı. Merdivenlerden aşağı indim. Aşağıda kimseler yoktu. Mutfağa geçip bir şeyler yesem iyi olacaktı.

 

Nereye kaybolmuştu bunlar. Bir iki kapıyı kontrol ettim kilitliydi. Telefon var mı diye baktım oda yoktu. Dışarısı koruma kaynıyordu. Yağız bu gücü nereden buluyordu. Kimse gelmeden karnımı doyurmalıyım. Mutfağa geçerek sandviç ve bir kahve hazırlayarak masaya geçtim.

 

Kilit açılma sesini duyduğumda umursamadan yemeğime devam ettim. Arkam kapıya dönük, ayak seslerini duyuyor gelen kişiyi bekliyordum.

 

'' Sonunda bir şeyler yemeğe karar vermişsin ''

 

Gelen Yağız dı onu duymamazlıktan geldim ama o sandalyeyi çekip karşıma oturdu. Yüzünü görmeye bile tahammülüm yoktu. Ondan korkmadığımı anlaması gerekiyordu.

 

'' Neden konuşmuyorsun, artık beraberiz. Geçmişe çizgi çekmeli yeni bir hayat kurmalıyız.'' dedi.

 

Silik bir gülümseme sunup elimdeki sandviçi tabağa bırakarak kollarımı masaya dayadım.

 

'' Unuttun galiba ben evliyim ve Ateş beni bulup senin yanından alacaktır. İkimiz ile ilgili çok fazla hayal kuruyorsun Yağız çok fazla ''

 

Sinirlenmeye başlıyordu. Bir süre kaşları çatık şekilde gözlerimin içine baktı. Keyifle kahvemden bir yudum aldım.

 

'' Bu saatten sonra seni bulamaz çünkü Türkiye değiliz.'' demesi ile kahvem boğazımda kaldı.

 

Duyduklarım doğru olamaz. Ne demek Türkiye de değiliz. Lanet olsun bunu tahmin etmeliydim. Hızla ayağa kalkıp bağırarak konuşmaya başladım. O da benim ile beraber ayaklandı.

 

'' Ne saçmalıyorsun sen Türkiye de değiliz de neredeyiz lanet herif.'' çıldırmıştım.

 

Şimdi beni nasıl bulacaklardı. Mutfak da bir ileri bir geri yürüyordum. O esnada Murat Kaya 'da girmişti içeri.

 

'' Kızım bir sorun mu var.'' Onun sesini duymak daha çok sinirlendirdi beni.

 

'' Bana kızım deme ikinizden de nefret ediyorum duydunuz mu nefret. Benim hayatımı çaldınız siz.''

 

Yağız yine o sinsi gülümsemesi ile bakıyor Murat Kaya pişmanlıkla. İkisinide orada bırakıp odama çıktım.

 

Gözyaşlarım kendiliğinden akmaya başlamıştı. Yatağa oturup ellerimi yüzüme koyarak hıçkıra hıçkıra ağladim Neden ben neden. Niye öldün anne yaşıyor olsaydın belki de bunlar başıma gelmeyecekti. Saatlerce yatakta oturup düşündüm. Hava kararmıştı. Birazdan Yağız ya da Murat Kaya yemeğimi getirirdi. Murat Kaya'nın huyuna gitmem gerekiyordu. Hangi ülkede olduğumuzu öğrenip öyle plan yapmalıydım. Tam da tahmin ettiğim gibi kapı çaldı.

 

'' Gir.'' dedim. İçeri Murat Kaya girdi. Hadi kızım Mira oyun zamanı.

 

'' Yemeğini getirdim biraz da olsa bir şeyler yemelisin. '' Başımı tamam anlamında salladım.

 

Bu tepkiyi beklemediği aşınaydı. Zorlukla konuşarak karşıda olan tekli koltuğa oturmasını söyledim. Yemeğimden bir iki kaşık aldıktan sonra sormak istediğim soruyu direk sordum.

 

'' Annemi sen mi öldürdün.'' Şaşkınlıkla yüzüme bakıyordu. Paniklemişti. Bu hali herşeyin cevabını veriyordu.

 

'' Neden cevap vermiyorsun, gerçi bu panik halin cevaplıyor ama ben senden duymak istiyorum.'' Gözlerini arkama sabitleyerek konuşmaya başladı.

 

'' Böyle olmasını istemedim inan ki istemedim. Yerini nasıl öğrendiler bilmiyorum. Çok güçlülerdi Mira engel olmaya çalıştım ama koruyamadım özür dilerim.'' Gözlerinden yaşlar geliyordu. Donuk bir şekilde baktım. Duyacaklarımı kestiremiyordum.

 

'' Kimlerdi bana bunu söyle, annemi benden alan kim''

 

'' Amerika'da iş yaptığım bir ortağım vardı herşey sorunsuz ilerliyordu. Ama bir gün tırlara yüklediğimiz malları yolda birileri patlattı. Kim yaptı neden yaptı çok araştırdım ama bulamadım. Borcumu ödeyemedim. Anlaşmamız bozuldu işlerim daha da kötüye gitti. Sonra nasıl olduysa anneni ve seni öğrendiler. Ama elim kolum bağlıydı, koruyamaz olmuştum sizi. Ve o gün anneni işe giderken vurdular. ''

 

Yaşlı gözlerle yüzüne bakıyordum. Onun da başı aşağı doğru eğilmiş yüzüme bakmıyordu. Cevap vermeme bile değmezdi.

 

'' Çık odadan .''

 

'' Bir şey söylemeyecek misin.'' dedi.

 

'' Değmezsin ama şunu unutma gün gelecek bu yaptıklarının hepsini ödeyeceksin. Şimdi çık'' dedim.

 

Başını sallayarak odadan çıktı. Elimdeki tepsiyi komidinin üstüne koyup yatakta cenin pozisyonu aldım. Üşüyordum. Çok üşüyordum. Kalbim buz kesmişti.

 

Yaklaşık yarım saat sonra Yağız geldi. Aşağı gelmemi istedi. Yine neler çeviriyordu. Aşağı salona geçtiğimde asla tahmin bile edemeyeceğim kişi karşımdaydı.

 

'' Sen '' diye fısıldadım. Yağız yanıma gelerek kolunu omzuma attı. Geri püskürttüm.

 

'' Çek o ellerini üstümden.'' dedim. Nefret ettiğim gülüşü ile yüzüme bakıyordu.

 

'' Bu Ahmet sevgilim senin özel koruman beş gün sonra Amerika'ya uçuyoruz ve orada evleniyoruz.''dedi. Afallayarak yüzüne baktım.

 

'' Yine kendince senaryolar yazmaya başladın Yağız, söyledim sana ama unutuyorsun sanırım ben zaten evliyim. Yazık sana acıyorum, biliyormusun bu halinle böyle karşımda durup da bana olan aşkını sergilemen gerçekten komik.''

 

Çok sinirlenmişti bu cevabıma. Sanıyordu ki korkup ona yalvaracak ya da kabul edecektim.

 

'' İkimiz de çok iyi biliyoruz ki, beni başka bir ülkeye daha götüremeyeceğini. Değil mi Yağız. ''

 

Yanından geçerek Koltuğa oturdum, elime kumandayı alarak televizyonu açtım. Yağız ve Ahmet şaşkın şekilde beni izliyordu. Onu sinir etmek hoşuma gitmişti.

 

'' Hem özel korumaya neden gerek duydun ki nasıl olsa bu eve tıkılı kaldım. Bir yere de gideceğm yok. ''

 

'' Sen bunları düşünme sevgilim, benim ve babanın bazı işleri oluyor ve burada olamıyoruz çoğu zaman gidene kadar Ahmet bizim olmadığımız zamanlarda burada seninle olacak. Evlenme konusuna gelince de herşey hazır hiç merak etme. ''

 

İçimdeki korku büyürken yüzüne hiç bakmadan televizyona odaklandım.

 

'' Hadi Ahmet son yapacaklarımızı konuşalım.'' dedikten sonra çıktılar.

 

Adının Ahmet olduğunu öğrendiğim adamla kısa bir bakışmamız oldu. Sonra Yağız'ın arkasından çıktı. Elimi koltuğa vurdum. Ateş'e bir şekilde ulaşmalıydım. Hangi ülkede olduğumuzu öğrenmem gerekiyordu. Yarım saat televizyonda kanalları gezdim. Sonra kalkıp odama geçtim Etrafta kimse yoktu. Nereye kaybolmuştu bunlar, odanın içinde bir sağa bir sola dönüp duruyordum.

 

'' Düşün Mira düşün'' demekten yorulmuştum. Yine bir kafesin içinde yaralı kuştum. Çıkmak için çabalıyor ama yol bulamıyordum. Saat akşam sekiz olmuştu. Yemek saatide geçti. Ne babam olacak adam ne de o pislik gelmişti. Pencereye kafamı dayadım uzayıp giden ormana baktım. Neredeyiz kestiremiyordum. Kapının tıklatılması ile irkildim. O kadar dalmıştım ki.

 

'' Gel'' dedim. Kim di ki bu. İçeri giren Ahmet 'i görmek afallamama neden olmuştu.

 

'' Sana bir şeyler hazırladım yemen için. Bura da değiller merak etme. Seninle biraz konuşalım.''

 

Korkuyordum ancak korkumu belli etmemek için başımı daha da dikleştirdim.

 

'' Sen Sude'nin adamı değilmisin ne işin var Yağız ile.'' direk sordum.

 

'' Ben kimsenin adamı değilim, şöyle geç otur konuşmamız gerekenler var. Bulunduğumuz yer Gürcistan ''

 

'' Gürcistan mı '' ellerimi saçlarımdan geçirerek derin bir nefes aldım.

 

'' Evet gece on iki de yanına geleceğim Ateş'i araman için, ama asla nerede olduğunu söylemeyeceksin. Seni Yağız'dan kurtarmak için iyi bir plan yapmalıyız. ''

 

'' Neden yardım ediyorsun amacın nedir. Seni tanımıyorum bile.''

 

'' Sen bana annenin emanetisin. Şimdi konuşulacak konular değil zamanı gelince herşeyi konuşacağız.''

 

'' Annem mi nereden tanıyorsun.''

 

'' Şuan konuşacağımız konu bu değil gece on iki de görüşürüz ve Mira korkma benden sana zarar gelmez.'' diyerek çıktı.

 

Artık öğrendiklerim beni sarsmıyor, şaşırtmıyordu. Daha neler öğrenecektim. Saat on ikiye kadar nasıl bekleyecektim. Ateş ile konuşacaktım. Sesini duyabileceğim onu çok özledim çok. Yatağa oturup kollarımı iki bacağımın arasından geçirerek başımı dayadım. Pencereden gecenin karanlığına baktım.

 

Saat on ikiye yaklaştığında yerimde duramıyordum. Heyecan sarmıştı. Acaba şuan ne yapıyordu burada olduğum süre boyunca düşündüğüm tek konuydu. Yaklaşık on dakika sonra kapı çaldı gelen Ahmet olmalıydı.

 

'' Gir''

 

'' Hazırmısın, sadece beş dakikamız var yoldalar geliyorlar. '' evet anlamında başımı salladım.

 

Eline telefonu alıp numarayı tuşladıktan sonra bana uzattı. Titreyen elimle telefonu alıp kulağıma koydum. Çalıyordu ama açan yoktu. Cevap vermeyecek olmasını düşünmek istemiyordum. Artık açmayacağını anladığımda kapatmak üzereyken sesini duydum.

 

'' ALO''

 

'' Ateş'' dedim en sessiz halimle.

 

'' Mira '' sesini duyduğum an gözümden bir damla yaş düştü. Şuan ona sıkıca sarılıp kokusunu solumak istiyordum.

 

'' Mira ordamısın güzelim ses ver bana Mira ''

 

'' Buradayım'' ağladığımı anlamıştı.

 

'' Ağlama ağlamandan nefret ediyorum. O orospu çocuğunu öldüreceğim. Bir şey yaptı mı sana konuş benimle susma. Sesini duymaya ihtiyacım var.''

 

'' İyiyim bir şey yapmadı merak etme. Fazla zamanımız yok Ahmet abi beş dakika zamanımızın olduğunu söyledi. Asya nasıl Cenk iyiler mi.''

 

'' İyiler , nerede olduğunu söyle bana gelip alacağım seni '' Cevap vereceğim esnada aşağıdan sesler gelmeye başladı.

 

Ahmet abi telefonu elimden aldı. İsminin yanına abi kelimesini eklemek istemsiz olmuştu. Ama içimi de ısıtan bir his oluşturmuştu. O da abi dememe karşı gelmemişti.

 

'' Ateş kapatıyorum seni arayacağım. '' diyip kapattı.

 

'' Hemen yatağa geç ve uyuyormuşsun gibi yap. Çıkıyorum ben.'' Vakit kaybetmeden yatağa geçtim. Oda hızla çıktı. Umarım Yağız 'a yakalanmaz dedim içimden.

 

Kapıya sırtımı dönerek yatağa uzandım. Titrememi dudurmam gerekiyordu. Yağız farkederse bir şeyler olduğunu anlardı. Kapının açılan sesi ile gözlerimi kapattım. Yatağın diğer tarafının çöktüğün hissettiğimde hızla ayağa kalktım. Şuan hiçbir şey umurumda değildi. Yanıma yatan Yagizdi

 

'' Ne yaptığını sanıyorsun sen. Çık odadan.'' Pis pis sırıtıyordu. Yataktan kalkarak yavaş adımlarla bana doğru geliyordu. Geri geri giderken sırtım duvarla buluştu. Kaçacak yerim kalmamıştı. Aniden kolumu tutarak beni kendine yalaştırdı. Canım o kadar acıyordu ki ona belli etmemeliydim.

 

'' Şimdi o kulaklarını aç beni iyi dinle, sen benimsin hep benimdin kimse bunu değiştiremez. Buradan gideceğiz ve evlenmemize hiçbir engel olmayacak ve bir daha kimsenin önünde benimle aşağıda yaptığın küstah konuşmayı yapma. Sonrasında ne olacağını ikimizde geçmişten çok iyi biliyoruz değil mi? Şimdi uyu benim canım sevgilim.'' İğrenç dudakları ile alnıma bir öpücük kondurup çıktı. Duvardan destek alarak yere çöktüm. Sık sık nefesler alıyordum.

 

Ağlamamı durduramıyordum. Beynim durmuştu. Atak geçiriyordum. İlacımı almalıydım ancak kalkamıyordum. Elimi boğazıma götürerek sakinleşmeye çalıştım. Gözlerimin kararıyordu, sonra birinin beni kucakladığını ve bana bir şeyler dediğini duyuyor konuşamıyordum. Yatağa yatırılıp sonrasında ilacımi verdi. İlacım olduğunu kim nasıl biliyordu. Gücüm tükenmişti, gözlerimi karanlığa teslim etmeden önce duyduğum son cümle '' Kurtulacaksın'' olmuştu.

 

Sabahın ilk ışıkları ile gözlerimi açtım dün gece yaşananlar birer birer gözümde canlandı. Kimdi beni yatağa yatırıp ilacımı veren. Duş alsam iyi olacaktı. Güç toplamalıydım. Yağız'a karşı daha dik durmalıydım. Sıcak suyun vücuduma teması ile yavaş yavaş gevşiyordum. Duştan çıkıp benim için getirilen kıyafetlerden tayt ve kazağı alıp giydim. Saçlarımı kurutmadan toplayarak aşağıya inmek için derin nefes aldım.

 

'' Hadi kızım Mira sen güçlüsün ona yenilmek yok'' dedikten sonra kapıyı açtığımda Ahmet abi ile burun buruna geldim.

 

'' Günaydın nasıl oldun daha iyi misin'' Demek dün gece gelen oydu.

 

'' Evet iyiyim teşekkür ederim dün için.'' Başını önemli değil olarak salladı. İkimizde aynı anda bağırtıları duyarak aşağı indik. Salona girdiğimizde Murat Kaya ve Yağız tartışıyordu.

 

'' Şimdi ne yapmayı düşünüyorsun, sana bu kadını plana ortak etme demiştim.'' Çok sinirliydi Murat Kaya. Ahmet abi ile ikimiz onları izliyorduk. Sude den bahsettikleri konuşmalarindan anlaşılıyordu.

 

'' Onun yardımı olmasaydı şuan ne Mira burada yanımızda olurdu ne de bu ülkeye giriş yapabilirdik. Bu işi yapmak zorundayız Amerika'ya gidiş biletimiz bu amca.''

 

'' Bu işi yaparsak Ateş izimizi bulamaz mı sanıyorsun, işi ondan gizli yapmaları bilmeyeceği ya da öğrenemeyeceği gerçeğini değiştirmiyor. İyi düşün Yağız iyi.''

 

'' Kabul ettim bitti akşam için herşeyin hazır olduğunu kontrol et amca. Başka şansımız yok. OOO sevgilim de uyanmış elini belime sarıp beni kendine çekecekti hızla iki elimi göğsüne koyarak onu ittim.

 

'' Çek o pis ellerini üstümden, bana bir daha bu şekilde dokumaya sakın kalkışma. Yoksa'' dedim

 

'' eee Ne olur Yoksa.'' dedi umursamadan.

 

'' Seni öldürürüm ve inan bunu yapmaktan asla pişman olmam şimdi çekil önümden '' diyerek mutfağa yol aldım. Ahmet abi de benimle beraber içeri girdi.

 

'' Aç mısın tost yapıcam ister misin.'' diye sordum. Sandalyeyi çekip masaya geçti. Ard arda kapanan kapılar ile gittiklerini anladım.

 

'' Şimdi ne yapacağız ne işinden bahsediyorlar.''

 

'' Uyuşturucu sevkiyatı.''

 

'' Ne'' Ateş bunun neresindeydi peki izin mi veriyordu.

 

'' Korkma Ateş ne uyuşturucu ne de kadın ticaretine izin verir. Asla kabul etmez böyle bir şeyi ve masa da yer aldırmaz. Ama amcası işte orası meçhul.''

 

Şimdi daha çok şaşırmıştım. Amcasında farklı şeyler olduğunu sezinlemiştim. Tostları yapıp masaya geçtim bende.

 

'' Bu işi lehimize çevirmeliyiz Mira bir şekilde Ateş ile konuşup plan yapmalıyım. Sevkiyat saatini ve yerini öğrenip Ateş'i bilgilendirmem gerekiyor. Çünkü sevkiyat yapılana kadar vaktimiz olacak. Dışarıda bulunan koruma sayısı fazla seni kimse farketmeden bu evden cikartmalıyım. Üç gün sonra sevkiyat olacak.''

 

'' Anladım korkmuyorum merak etme yeter ki Yağız'dan ve o babam olacak adamdan kurtulayım. Ne gerekiyorsa yapmaya hazırım. ''

 

Ahmet'e abiye kanım ısınmıştı. Abi gibi bir güven hissi veriyordu. Gizemli bir adamdı. Yüzündeki yara ona ayrı bir çekicilik veriyordu. Yaşı otuz olmalıydı. Merakıma yenilip yaşını sordum.

 

'' Kaç yaşındasın.'' Şaşkınlıkla yüzüme baktı.

 

'' 33 '' dedi. Daha çok soru sormak istiyordum.

 

En çok da annemle olan bağını. Zamanını beklemem gerektiğini biliyordum.

 

'' Ahmet abi, Ateş'i tekrar arayabilir miyiz belki Asya ve Cenk de yanındadır.'' Masum kedi bakışlarım ile bakıyordum.

 

Ayağa kalkarak içeriye göz gezdirip kapıyı kapatıp telefonu ile numarayı tuşlayıp bana uzattı. Yine aynı heyecana kapılmıştım. İlk çalışta açıldı.

 

'' Mira güzelim.'' Benim arayacağımı bilmesi daha da mutlu etmişti.

 

''Ateş, nasılsın. Asya ile Cenk yanındamı seslerini duymak istiyorum fazla zamanımız yok.

 

'' Buradalar bekle , konuşabilirsin.''

 

'' Çocuklar '' konuşamadım gözyaşlarım akmaya başladı. ikisi aynı anda ismimi söyledi. Egemen de onlarlaydı. Çok mutlu olmuştum. Üçü bir ağızdan konuşuyorlardı hem kızıyorlar hem kurtaracaklarını söylüyorlardı. Seslerini duymak bana daha çok güç kazandırmıştı. Ateş yeter artık diyerek hopörleri kapatıp kendi konuşmaya başladı. Yine o bariz kıskançlığı tutmuştu.

 

'' Az kaldı seni onun yanından alacağım ve bu yaptığının cezasını ayrıca vereceğim. Bir daha bensiz tek bir adım atmayacaksın. '' İlk kez içten güldüm. Onunda sırıttığına emindim.

 

'' Ben iyiyim merak etme ve avcı biliyorum avını asla başkasına bırakmaz. '' dedim.

 

'' Aferim '' dedi yine o yıkılmaz sesi ile.

 

'' Kapatmam gerek Ahmet abi seni arayacak. Kendine dikkat et ve Ateş seni özledim.'' Asla kurmayacağım bir cümle dudaklarımdan dökülmüştü. Bir iki saniye sessizlikten sonra cevap verdi.

 

'' Kokuna hasretim.'' ve telefonun kapanan sesi kulaklarımda yankılandı. Dolu gözlerle telefonu uzattım.

 

'' Hadi odana çık bende etrafta neler dönüyor bakayım.''

 

'' Tamam tekrar teşekkür ederim.''

 

Saatlerce odamda oturdum. Ahmet abi bir daha hiç yanıma gelmedi. Yağız ve Murat Kaya da ortalıklarda görünmüyordu. Odanın içinde olmaktan bunalmıştım. Canım bir şey yemek de istemiyordu. Bir anda odanın kapısı açılıp Yağız sinirle içeri girdi. Burnundan soluyordu. Bir şey olmuştu belliydi.

 

'' Ne oldu, bu odaya gelme demiştim.'' Kolumdan tuttuğu gibi beni yatağa fırlattı kendi de üstüme çıktı. İki kolumu başımın üstünde tutarak konuşmaya başladı.

 

'' Şimdi seninle Ateş'e ne kadar gerçek olduğumuzu ipatlayacağız sevgiliim.'' Cebinden telefonu çıkarttı. Ne yapıyordu bu adam , Ahmet abi neredeydi. bir numara tuşlayıp hopörlere aldı yatağın üzerine koydu. Çırpınıyordum, kollarımı kurtaramıyordum. Gözyaşlarım hiç durmadan yine akıyordu.

 

'' Bırak lanet herif bırak.''

 

'' Bak telefonda kim var sevgilim, Ateş duyuyormusun. Sevgilim ile hasret gideriyoruz bolca.'' Eli pantolonuma gidince, '' BIRAAKKKKK '' diye bağırdım. Ateş'in küfürlerini duyuyordum. Yağız durmak bilmiyordu. Göbegime bir öpücük bırakınca daha şiddetli ağlamaya başladım.. O güçlü Mira yok oldu.

 

'' Yapma ne olur yapma yeter.'' Kapı açılıp Yağız üstümden çekildi, bütün vücudumun gücü çekilmşti. Kıpırdayamıyordum. Ateş'in ismimi söylemelerini duyuyor ama cevap veremiyordum.

 

'' Seni orospu cocoğu ne yaptığını sanıyorsun sen '' gelen Ahmet abiydi yüzüne bir yumruk atmıştı. Telefon açıktı. Ateş herşeye şahit olmuştu. Ayağa kalkarak Ahmet abinin üstüne yürüdü ama Murat Kaya önüne geçti.

 

'' Sakin ol '' yataktan telefonu alarak konuşmaya başladı. Sırtımı yatak başlığına dayayıp vücudumu elimle sardım.

 

'' Bana bak Ateş Soykıran Mira'yı aramaktan vazgeç bu seferki küçük bir fragmandı ancak diğer sefer sana görüntülü olarak Mira'nın benim olduğunu gösteririm.'' konuşmasına izin vermeden telefonu kapadı. Sonra bana bir bakış atıp odadan çıktı. Murat Kaya yanıma geldi. Elini saçıma uzatması ile ittim. Eli havada kaldığı şekilde konuştu.

 

'' İyimisin kızım.''

 

'' Dokunma bana , hepsi senin suçun hepsi. Lanet olsun sana, senin kızın olduğum güne. Bırak gideyim bırak. Bu kadar mı korkuyorsun Yağız dan korkaksın sen korkak.'' Pişmanlığı yüzüne yansımıştı.

 

'' Çıkın '' öylece yüzüme bakıyorlardı. '' Çıkın ikinizde '' var gücümle bağırdım.

 

Ahmet abi üzgün şekilde kapıya yöneldi. Murat Kaya hala duruyordu.

 

'' Özür dilerim her şey için.'' Kahkaha attım.

 

'' Özür mü, biliyor musun keşke ölü biri olsaydın.'' diyerek banyoya geçtim.

 

Bir saate yakın sıcak suyun altında kaldım. Tüm vücudumdaki pislikler gitsin istedim. Yağız'ın öptüğü yeri kızartana kadar sabunladım. İzleri bitsin yok olsun istiyordum.

 

Banyodan çıktıktan sonra akşama kadar pencereden dışarıyı izledim. Aşağıdaki koruma sayısı artmıştı. Yaklaşık 40 kişiye yakın koruma vardı. Yağız'ın bir şeylerden şüphelendiği belliydi. Fırtına öncesi sessizlik hakimdi saatlerdir.

 

İçimde büyüyen bir sıkıntı vardı. Bir şey olacak gibiydi. Kapı hızla açıldı.

 

'' Mira '' Ahmet abi telaşlıydı.

 

'' Ne oldu.''

 

'' Sevkiyat bu geceye alındı Yağız bir şeylerden şüpheleniyor. Ateş yolda gece yarısı seni çıkaracağız buradan. Hızlı olman gerekecek. Anlaştık mı.?''

 

'' Evet peki sen bizimle gelmeyecek misin. Seni burada bırakmam. Yağız'ın ne yapacağı belli olmaz. Seni onunla bırakmam.''

 

'' Sen beni dusunme şimdi ben ne dersem onu yapacaksın Mira bu evden çıkana kadar tamam mı?' Başımı evet anlamında salladım ama onu bırakmayacaktım.

 

'' Şimdi çıkıyorum kapıyı kilitle gece geldiğimde iki kere tıklayacağım o sesi duyunca kapıyı açacaksın.''

 

'' Tamam.'' Koşarak boynuna sarıldım.

 

'' Teşekkür ederim abi çok teşekkür ederim.'' kolları havada asılı kaldı bunu beklemediği aşıkardı. Ama onun Cenk gibi hayatımda abim olarak kalmasını istiyordum. Hızla çıktı.

 

'' Kurtuluyorsun Mira bu gece bitiyor.'' dedim sesli bir şekilde. Gece yarısına kadar beklemek çok zordu. Saat yaklaştıkça içimdeki korku giderek büyüyordu. Saat tam on iki de kapı iki defa tıkladı. Titreyen elimle açtım. Ahmet abi elinde silah karşımdaydı.

 

'' Hazır mısın?''

 

'' Evet''

 

'' Arkamdan ayrılmıyorsun ben ne dersem o dışarıdaki arabaya bineceğiz ve buradan çıkacağız Ateş ve Cenk orman girişinde bekliyor. ''

 

'' Tamam.'' Etrafı kontrol ederek yavaş adımlarla merdivenlerden indik. Mutfak penceresinden dışarı baktığımda birçok koruma arabalara biniyordu.

 

'' Ulan Ateş ulan Ateş.''

 

'' Ne oldu ters bir şey var korumalar gidiyor.''

 

'' Ne olacak senin deli kocan yine plana sadık kalmadı. Tırları şimdi patlattı. Yağız buraya doğru yol alacak hızlı olmalıyız.''

 

Merdivenlerin altından bir kapıdan geçtik. Kaldığım süre boyunca hiç fark etmemiştim. Telefon ışığı ile uzun girişi olan yerde yürüdük. Önümüze bir kapı çıkınca arkasına geçmemi söyledi. Etrafa baktıktan sonra elimden tutup, karşıda bulunan arabaya yürüdük. Sürücü koltuğunda biri vardı ama karanlıktan kim olduğunu kestiremiyorum.

 

'' Hadi Mira hızlı .'' arabaya ulaştığımız da arka kapıyı açıp binmemi bekledi gözleri de etrafı tarıyordu. Kendi de ön koltuğa geçtiğinde sürücü koltuğunda gördüğüm kişi Murat Kayaydı. BABAM.

 

'' Ahmet abi.'' korkmuştum.

 

'' Korkma baban bizimle herşeyi biliyor.'' Kafam iyice karıştı. Arabayı çalıştırıp hızlıca oradan uzaklaşmıştık. Dakikalar sonra Ateş'e kavuşacaktım. Bir km gittikten sonra arkamızdan hızla yaklaşan bir araba vardı. Ahmet abi ve Murat Kaya aynı anda konuştular.

 

'' Lanet olsun, ne yapacağız şimdi Ahmet.''

 

'' Sür sen, bu kadar çabuk nasıl anladı.'' Kurtulamayacaktım, anlamıştı. Eline telefonunu alip Ateş'i aradı.

 

'' Ateş anladı , arkamızdan geliyor, bize doğru gelin. '' O esnada arka cama sıkılan kurşunla çığlığı bastım.

 

'' Yere geç Mira, Hızlı Murat abi hızlı.'' Silah sesleri susmuyor.Bir anda babamın direksiyon hakimiyetini kaybetmesi ile araba ani frenle durdu. Kafamı koltuğa sertçe çarptım.

 

'' Mira iyi misin kızım'' saniyeler sonra arka kapı açılıp Yağız'ı gördüğümde herşeyin bittiğini anlamıştım. Ahmet abi ve Babama silah tutan iki adam vardı. Üçümüzü de arabadan çıkardılar.

 

'' Benden kurtulacağını mı sanıyorsun sevgilim.'' Bir silah sesi daha duyuldu. Tam karşımda Ateş ve Cenk vardı. Arkalarında bir çok adam.

 

'' Ateş'' ismi döküldü dudaklarımdan. Kafama dayanan silahla irkildim.

 

'' Bırak onu orospu çocuğu.'' bize doğru yürümeye başladı.

 

'' Bir adım daha atarsan silah beyninde patlar. Önce onu sonra kendimi öldürürüm.'' Gözleri yine ateş külüydü. Yağız gözlerini babama çevirdi ve konuşmaya başladı.

 

'' Bunu yapmayacaktın amca bunu bana yapmayacaktın.''

 

Adamına işaret vermesi ile kurşun beyninde patladı. Babamın kanı yüzüme sıçramıştı. Babamı öldürmüştü. Yere düşen bedeninden gözlerimi alamıyordum. Ateş bana sesleniyordu. Bugün ona keşke ölü biri olsaydın demiştim ve şimdi kanı yüzümdeydi. O an her şey benim için durmuştu.

 

'' Mira güzelim bana bak Mira gözlerime bak Mİraaaaa bana bak .''

 

Diye bağırdığında kendime gelip yaşlı gözlerimle yüzüne baktım. Kimseden ses çıkmıyordu. Kulaklarımdaki çınlama daha da artmıştı.

 

'' Gidin '' dedim herkes şoktaydı. Ateş kaşlarını çatmış ne saçmaladığımı anlamaya çalışıyordu.

 

'' SİZE GİDİN DEDİM......... ormanda tüm sesim yankılandı.

 

Herkese merhaba yeni bölümle sizlerleyiz. Umarım begenirsiniz. İnanın beni çok etkileyen bir böl

ümdü. Oy ve vote yapmayı unutmayın

Sizleri seviyorum...

Loading...
0%