Yeni Üyelik
1.
Bölüm

Kiyameti̇n Sessi̇zli̇ği̇

@burcud187

Yolda koşarken bir şekilde önceden açılmış olan çukura takılıp yere düşmüştüm. Arkamda bana yetişmekte olan iri , koyu yeşil renklerine bulanmış, gövdemin yarısı büyüklüğünde dişlere sahip dev bir dinozor vardı. Yüz üstü uzandığım yerden hemen kalkmazsam bana yetişecekti. Yolun karşısındaki ağaçların gövdelerinden gelen seslere bakılırsa bana yaklaşmasına az bir mesafe kalmıştı.Bedenimin ağrısına ve sızısına aldırmayarak dizlerimin üzerinde hızla doğrulmaya çalıştım. Kaskatı kesilmiş kollarım ile yerden destek alarak doğruldum ve ayağa kalkmaya çalıştım. Ayağa kalktığım an arkamdan gelen çıtırtı sesiyle olduğum yerde bir kaç saniyeliğine donakaldım. Bu diğer dinozorlardan biri olabilir miydi? Başta refleks ile hızla arkaya dönen başıma saniyeler içerisinde bedenimde eşlik etmişti.

Karşıya baktığımda görüş alanımda bir şey olmadığını gördüm o an tiz bir hayvan sesi duyduğumda bakışlarımı yere çevirdim. Ayağımın dibine kadar gelmiş olan bu farklı tür, uzun gaga biçimindeki burnuyla hafif yırtılmış olan ayakkabımın burnunu gagalıyordu. Vahşi bir görünümü vardı; gözlerinde açlığın belirtileri, kaybolmuşluğun hisleri yatıyordu. Sanırım yavruydu ve annesini kaybetmişti. Birazdan annesinin burada olacağına da adım kadar emindim. Ayakkabımın burnuyla onu hafifçe dürtüp, "Git buradan hemen." dedim fısıldamaya gayret ederek. Diğer yaratıkların beni duymasını istemiyordum. Gidecek gibi durmuyordu ben dürttükçe o daha olmayan dişleriyle ayakkabımın yırtılmış kısmını ısırıyor ve sinirleniyordu. Ondan korkmamıştım fakat diğerlerinden oldukça korkuyordum. Bu yüzden hemen buradan gitmem lazımdı ve ağaçların arasındaki o dev canlının bana dahada yaklaştığını duyabiliyordum.
Bacağımı havaya kaldırıp ayakkabıma asılı duran minik yavruya baktım ve ayağımı geri doğru çekerek hızla savurdum. Minik dinozor, savurmanın etkisiyle havalandı ve yerle buluştuğunda yolda kayarak yakın olan bir ağacın gövdesine çarparak tiz bir yakınma sesi çıkardı. Bu ses o kadar yüksek çıkmıştı ki çevreden gelen dinozor sesleri bir anda kesilip yerini kalın kükreme sesleri almıştı. Bu vahşi sinirli seslere karşın oldukça irkilmiş hatta dizlerim korkudan bedenimi taşıyamaz hale gelmişti. Buradan hemen kaçıp güvenli bir yer bulmam gerekiyordu.
Şehirde kimse kalmamıştı, anlamadığım bir şekilde hepsi yok olmuştu. Hemen yakınımda duran babam ise bir anlık arkamı dönmem ile saniyeler içerisinde diğer insanlarla birlikte yok olmuştu. Bacağımın ağrısına ve bedenimin titremesine aldırmadan hızla koşmaya başladım. Yıkılmış ve kullanılmayacak hale gelmiş olan evlerin arasında kendime güvenli bir yer aramaya çalıştım. Koşuyordum sadece koşuyordum. Bu durumda durumdan ancak koşarak kendimi kurtarabilirdim.
Savrulan saçlarım nemli olan yüzüme yapışıyor bacağım ağrıdan kasılıyordu. Yıkık evlerin arasında güvenli bir yer bulamayarak babamın tedbir olarak yıllar önce hazırlamış olduğu sığınağa doğru koşmaya başladım. Şehire oldukça yakındı ve yarısı taş diğer yarısıda toprak olan dağın içindeydi. Yönümü değiştirerek yıkık olan evlerin ve döküntülerin arasından geçmeye karar verdim. Bu döküntüler bana oldukça zaman kaybetmeme neden olacaktı fakat başka bir şansım da yoktu yoldan gidebilirdim ama dinozorlar o kadar kalabalıktı ki kanatları olanlar ise gökyüzünde süzülürken beni fark edebilirlerdi.

Farklı türlerdi sanki hayvanların ilk nesliydi ve oldukça korkunçtular. Havada uçan kargaya benzeyen o türler ise daha da tehlikeli görünüyordu, onlar daha yırtıcı ve daha bir asabi türlerdi. Her tür kendine göre tehlikeliydi fakat dev büyüklüğünde olanlar ise her an ayağıyla beni ezebilirdi veya hiç zorlanmadan sivri dişleri ile beni tek nefeste yutabilirdi.

Nefes nefese kamıştım gücüm tükenmekte zihnim ise yaşadığım şokun etkisiyle düşünemez ve kendimi koruyamayacak bir hale gelmişti. Ruhum evrende başı boş dolaşıyorken bedenim ise yaşam mücadelesi veriyordu.

Şehir çıkışına geldiğim an dizlerimin üzerine ellerimi koyarak ard arda nefes alıp düzene sokmaya çalıştım. Ellerimi dizimden çekerek çevreme baktım ve uzaktan gelen seslere kulak kesildim. Yine bir ses duymuştum, kalın bir kükreme sesiydi ve sanırım o dev dinozor bana oldukça yaklaşmıştı. Kendimi biraz olsun toparladıktan sonra ve nefesimi düzene sokarak koşmaya başladım. Sığınağı buradan görebiliyordum ve hızımı biraz arttırarak daha hızlı koşmaya çalıştım. Orası benim için daha güvenliydi. Yer altına kurulmuş oldukça zor fark edilen büyük bir yerdi ve evime doğru giden gizli bir bölmesi vardı. Babam bu yer için yıllarca uğraşmıştı. Sanki bugünkü olanların bir gün olacağını biliyormuş gibi inşaat etmişti.

Sığınağa geldiğimde küflenmiş demir kapının sapından tutarak onu yukarı kaldırdım ve çevreme hızlıca baktım. Bana doğru uçan dinozoru gördüğümde ise hızlıca merdivenlere bastım ve içeri girerek sığınağın kapısını kapattım. Merdivenlerden aşağı inerken uçan dinozorun tiz sesi kulaklarıma geliyor arada demir kapıya gagasıyla vurarak içeriye girmeye çalışıyordu. Biraz daha benim bulunduğum yerde uçmaya devam ederse yerimi belli edebilirdi. Hemen bir şeyler yapıp ondan kurtulmam gerekiyordu.

5 Saat Önce...


Masamın üzerinde olan çalar saatimin yere düşen sesi ile kendime geldim. Elimdeki kitabı yatağımın üstüne koyarak doğruldum ve eğilerek yerdeki saati aldım. Saati yerine koyduğum sırada yatağımın sallandığını fark ederek kulağımdaki kulaklığı çıkardım ve dikkatlice dinlemeye başladım.

Başta bana deprem hissi veren bu sarsıntı saniyeler içinde durmuştu ve sonra yine tekrarlamıştı. Bu sefer daha yakın bir sarsıntıydı ve odamdaki bütün eşyaların sallanmasına neden oluyordu. Ayağa kalkarak odamdaki küçük cama bakacağım sırada tekrar bir sarsıntı oldu ve dengemi kaybederek yere düştüm. Aynı anda yatağımın yanındaki duvar uzunca katlamaya başladı ve bu oldukça şiddetliydi. Eşyalarım teker teker yere düşüp kırılmıştı ve işte o zaman bunun bir deprem olmadığını anlamıştım. Sarsıntı olmaya başlayalı belkide dakikalar olmuştu yada bana öyle gelmişti ama emindim ki bu bir deprem değildi.

Durumun ciddiyetini Daha yeni kavramış olsamda, aceleyle yerden kalkarak tekrar cama doğru ilerledim. Camın perdesini çekeceğim sırada kapı şiddetle açıldığını duyarak arkama döndüm. Bu babamdı, gözleri korkuyla açılmış göz bebekleri büyümüştü ve birbiriyle yarışırcasına nefesler alıyordu. Onun da bu duruma anlam veremeyerek paniğe kapıldığını düşündüm.

Derin bir nefes alarak, "Cama sakın yaklaşma." dedi yüksek bir tonla. Ona doğru yaklaşarak bir kaç adım attım. Dudaklarımı araladığım sırada babam benden önce davranarak, "Şimdi sırası değil Talya. Bütün sorularını sonra cevaplayacağım ama önce buradan hemen gitmemiz gerek." dedi beni ikna etmeye çalışıyormuş gibi görünüyordu. Böyle söylediğine göre bu olanlar hakkında bilgisi olduğu çok bariz.

Yine de fazla sorgulamadım ve başımı sallayarak onu takip ettim. Hızlıca evin merdivenlerinden alt kata inerken yine bir sarsıntı olmuştu ve dikkatimi kaybederek merdivenlerden yuvarlanmaya başladım. Her şey bir anda olmuştu. Başta merdivenlerin başındayken saniyeler içinde kendimi merdivenlerin sonunda bulmuştum. Babama doğru baktığımda çoktan alt kata inmiş düştüğümü bile fark etmemişti.
Acı bütün bedenime işlemişti. Nefes almayı unutmuş sadece bacağımdan bedenime doğru yayılan o derin acıyı düşünüyordum. Bir elimi ona doğru kaldırarak, "Baba!" dedim acı içinde. Aceleyle bana doğru döndüğü sırada ne yapacağını bilemez şekilde, "Özür dilerim kızım. Kalkmalısın. Lütfen benim için kalk." diyordu aynı zamanda da bana doğru hızlıca yürümüş ve bir elimden tutarak beni ayağa kaldırmaya çalışıyordu. Elinden destek alarak ayağa kalktım. Bir adım attığım sırada sağ bacağıma giren sancı ile olduğum yere düştüm. Babam ise yönünü şaşırmışçasına bana ve saatine bakıyordu.

Bu olanlara ve babamın şu anki stresine anlam veremeyerek öfkelenmeye başladığımı hissettim. Acı içinde ona bakarken bir yandan sızlayan bacağımı tutuyor diğer yandan da babama ciddi bakışlar atıyordum.
"Ne oluyor baba? Ben merdivenlerden yuvarlandım az önce farkında mısın? Neden sürekli saatine bakıyorsun? Dışarıda neler oluyor baba?" Dedim öfkem hakim olamayarak. Aklımda dönen bütün soruları hızlıca sordum ona.

Elini kaldırarak hafif beyaza bürünmüş saçlarını hızla karıştırdı. Aynı hızla yanıma gelerek kolumdan tuttu ve benim doğrulmamı sağladı. "Hepsinin farkındayım kızım fakat acilen sığınağa gitmemiz gerek. Çok az zamanımız kaldı. Şimdi bana tutunman gerek." dedi ve kolumun altına girerek yürümeme yardımcı oldu.

Evden dışarı çıktığımız anda ise donup kalmıştım. Korku, şok , sorular mantığımı esir almıştı. Çevredeki yıkılan evlere ve ölümden kaçan bu insanlara göz gezdirdim. Sonra ise onu gördüm. O dev büyük ve iri dinozoru. Ama, ama bu nasıl olabilirdi? Geçmişe şişman gibi hissederken gördüklerime inanamayarak gözlerimi ovaladım. Olabilmek etkisiyle kararan gözlerim bir süre sonra netleştiğinde tekrardan ciddi bir şekilde çevreme göz gezdirdim. Hala dinozorlar karşımda çevreyi birbirine yatıyordu. Bu nasıl olabilirdi? Geçmiş artık günümüz olmuştu.

Sağ bacağımın sızısı korku ile karıştığında bütün bedenimi ve duygularımı esir alıyordu. Babam yanımda olmasına rağmen şu an yokmuş gibi titremeye başlamış ve anlımdan tek bir ecel teri yüzümden boynuma doğru süzülmeye başlamıştı. Tek ben değil bütün insanlar şu anda bu nefes alan bedenleri kurtarmaya çalışıyordu. İri bedenli canlıyı gördüğümde ise ağzını kocaman açtı ve tek nefeste bir bedeni ağzına alarak yuttu. O beden artık yoktu. O beden ya bilinç altımın bana oynadığı bir oyun yada kıyametin belirtileriydi.Yıllar önce nesli tükenen bu canlılar; bir anda, bu zamanda ve bu yılda nasıl ortaya çıkmışlardı?
Babama kuşku dolu bakışlar atmaya başlamıştım.İçimdeki bu hisler bu olacaklardan haberi olduğunu söylüyordu. Çünkü bedeninin verdiği tepkiler hiç normal değildi.
"Bu nasıl olur? Bu türlerin bu zamanda ne işi var? Nasıl geldiler bu zamana?" dedim hala bu türlerin buraya nasıl geldiği hakkında cevaplar arıyordum.

Babam bilim adamıdır; uzayla ilgilenir ve yıllardır uzayla ilgili araştırmalar, bilimsel deneyler yapmıştır. Uzaya yolladığı araçlar ile bir çok başarı elde etmiş olup ödüllerde almıştır. Hatta şu son birkaç aydır gizli bir deneyin üstünde çalıştığından şüpheleniyordum. Çünkü laboratuvarında fazla zaman geçirmeye ve eve de sık sık gelmeme başlamıştı.

Babama tekrar baktığımda hala karmaşık duygulara bürünmüş bir yüz ifadesi ile bana bakmaktaydı. Korku, stres, perişanlık ve boş duygular gözlerinden okunuyordu. Korku stresin baş düşmanıydı, perişanlık eklendiğinde ise bu ağır duygular göz bebeklerini büyütürcesine bedenin çöküşüne neden oluyordu. O şu an tek bedenen değil ruhen de çökmüştü. Göz bebekleri ne yapacağını bilemez halde büyümüş, bakışları bu üç duygunun birleşimi ile evrende kayboluyordu.

Loading...
0%