Yeni Üyelik
39.
Bölüm

🍇38. Bölüm🍇

@busbckr

Bir sonraki bölüm ilk kitabın finali olacak. Keyifli okumalar...

🍇

38. BÖLÜM

“Tamam da neden?” diye sordu Yiğit, kollarını göğsünde bağlayarak. Kızlar aynı anda gözlerini devirdi. “Ne, neden Yiğit?” diye sordu Melek de atkısını boynuna atıp. Makyajını dağıtmamaya özen göstererek askıyı dolarken “Kız kıza eğlenmek istiyoruz işte. Nedeni bu.” diye açıkladı.

Bulut “Bizim size ne zararımız vardı?” diye sordu mahzun bir bakış ve kısık bir sesle. “Erkeksiniz.” dedi Yasemin de ellerini iki yana açıp. Gazel “Konseptimize ters abicim.” diyerek devam etti.

Yiğit bu defa “Nereye gideceksiniz peki?” diye sordu. Zümrüt güldü. “Sence bunu söyler miyiz?” derken Yavuz ile göz göze gelmişlerdi ama gözlerini kaçırdı. Dün geceden sonra artık uzak durmaya çalışan taraf sadece oydu ve eski uzaklığı koruyabilmek için Yavuz’un yerine de kaçıyordu.

“Niye biz öcü müyüz?” diyen Yavuz oldukça rahat ve sakindi. Ya da sadece öyle görünüyordu. Oysa dün geceden sonra sakin ve umursamaz kalmak imkânsızdı. Zümrüt her an ‘vazgeçtim evleneceğim’ diyebilirdi çünkü.

“Aradaki yedi farkı bulmayı deneriz de belki üç buluruz.” diyen Yeliz’le birlikte kızlar kahkaha attılar. Erkekler de bir miktar tebessüm etmiş olabilirdi tabi.

“İyi, biz de erkek erkeğe takılacağız ve biz de nereye gideceğimizi söylemeyeceğiz. Sonra sıkıntı çıkmasın da!” diyen Bulut özellikle Yeliz’e bakmıştı. Yeliz sinirle burun kıvırdı. “Nereye giderseniz gidin! Merak etmiyoruz!” dese de Yasemin ve Gazel hariç aslında merak ediyorlardı. Yine de sorgulamamayı başardılar.

Kızlar tamamen hazır olduğunda nispet yaparcasına el sallayıp çıktılar. Gidecekleri mekânda Melis, Çisem ve Filiz ile buluşacaklardı.

Onlar çıkar çıkmaz Yiğit, Yavuz ve Bulut da ayaklanıp montlarını giydiler. Kızların aksine merdivenleri kullanarak aşağı inmişlerdi. Kızlar siteden çıkarken onlar arabalarına biniyordu. Yiğit, Asil’i aradı.

“Yola çıktılar, çabuk ol kardeşim. Biz kızları gözden kaçırabiliriz aman ha sen kaçırma.” diyerek diğer kızları takip edecek olan Asil’i uyardı.

Melek ve Melis bugün okulda konuşurken, birden ‘Akşam kız kıza bir şeyler yapalım’ demişler ve plan yapmışlardı. Yiğit ve Asil de bir anda kendilerini dışlanmış bulmuştu. Öylece dışlanmayı kabul edecek tipler olmadıkları için de ağırlıklarını koymak adına anti bir plan yapıp takip etmeye karar vermişlerdi.

Bulut “Bir şey söyleyeyim mi?” dedi gergince. “Ben biraz tırstım. Kızlar bizi parçalamasınlar?” diye sorduğunda Yavuz endişeyle Yiğit’e baktı. “Sen pek olaya vakıf değilsin ama yaparlar.”

Yiğit gülümsedi. “Olmam mı? Onlar birse Melis beş. Kesin parçalarlar ama bize nereye gideceklerini söylemediler, biz de takip ettiğimizi çaktırmazsak bir şey yapamazlar. Sonuçta bu dünyada ne tesadüfler var. İmkânsız bir şey mi? Dünya küçük diyorlar, Ankara daha küçük.”

Sokrates bak işine yavrum! Yiğit’in Sokrates’i bile mezarından kaldırıp alkışlatacak savunmasını, arabada olmasalar Bulut ve Yavuz da ayakta alkışlardı.

Yiğit kızları gözden kaçırmayarak takip etti. Yaklaşık 5 dakika süren yol onları da şaşırtmıştı çünkü evlerine çok yakın bir restorana gelmişlerdi. Asil’i arayıp haber verdi.

Hayır, bu kadar tantanayı şu kadarcık mesafe için mi etmişlerdi?

Hem erkekler olsa ne olurdu? Bir tek erkekler mi kızlarla daha çok eğlendiklerini düşünüyordu? Kızlar, erkeklerle eğlenmiyor muydu yani?

Oysa kızların derdi başkaydı. Gazel ve ikizlerin abisi vardı sonuçta ve onlar rahat olmayacaklardı. Kızların rahatça konuşmaya ihtiyacı vardı. Bunu da direkt olarak söyleyemedikleri için kız kıza demişlerdi işte…

Yiğit ve tayfası arabasını arka taraflara park edip Melis, Çisem ve Filiz’in de içeri girmesini beklediler. Asil de onların arkasından gelmişti. Yiğit’in yanına gitti ve on dakika dışarıda oyalandılar. Bu sırada kızlar oturmuş, siparişlerini bekliyorlardı.

“Yiğit şimdi kudurmuştur.” diyen Melis kıkır kıkır gülüyordu. “Karısını yiyeceğiz sanki.” dediğinde Melek’in yanakları ve kulakları yanmaya başladı. Öyle değildi…

“Yok, hiç umursamadı.” dedi kendi gözünden gördüğü kadarıyla. Kızlar ona hayretle bakarken “Umursamış olması için daha ne yapması gerekiyordu? Bizi eve falan kilitlemeliydi herhalde!” diyen Yasemin Melis’e dönüp “Meraktan çatladı resmen. Gelmek için çok ısrar ettiler.” diye devam etti.

Melek üzülmüştü. “Yani gelselerdi keşke. Yazık…” kızlar Melek’e gözlerini devirdi. Melis “Şapşal âşıklar.” diye söylendi. Herkes gülerken Melek, gözlerini irice açıp “Ne aşkı ya? Saçmalama! Biliyorsunuz…” dedi kaşlarını kaldırarak. Melis “Biliyoruz, biliyoruz tabi!” deyip gözlerini yumdu. “Merak etme çok iyi biliyoruz.”

Melek, diğerleri neyse ama özellikle Melis’e inanamıyordu. Biliyordu Yiğit’in kendisini sevdiğini.

“Şu an üstüme oynuyorsunuz ama yok öyle bir şey!” dediğinde Yeliz eğildi ve Melek’i dumura uğratacak bir soru sordu.

“Melek… Dün kahvaltıya geldiğinizde Yiğit çok sinirli çıktı yanımızdan ama el ele geldiniz… Onun dudağına senin rujun bulaşmıştı. O iş tam olarak nasıl oldu?”

Melek’in gözleri bu kez cidden yerinden fırlayacak kadar dışarı çıktı ve yüzü tamamen yanmaya başladı. Bu kez Yasemin de onlardan taraftı. “Saf mısın Yeliz? Nasıl olabilir sence?” diye sordu ve iki elinin de ayrı ayrı parmak uçlarını birleştirip birbirine vurup dudaklarını büzüştürdü.. Öpüşmüşler demek istiyordu.

Melek Yasemin’in eline çatalını batırdı. Yasemin gülerek elini geri çekerken bağırmıştı. “Ya manyak mısın?” dese de hâlâ gülüyordu.

“Sizsiniz manyak!” dedi Melek. Dün o ikisini o halde gördükten sonra herkes anlamıştı olanları ama o anın siniriyle bunun üstünde durmamışlardı. Tamam… Kızlar belki kendi arasında bunun kritiğini birazcık yapmış olabilirlerdi… Hem zaten silinmeye çalışılmış ama becerilmemiş bir izdi.

Herkes ona gülerek ve imayla bakmaya devam edince dayanamadı ve “Hem size ne kocam değil mi? Öper yani!” dedi ama bu kızları daha çok eğlendirdi. Zümrüt “Biz de tam olarak onu söylüyoruz.” deyince diğerleri de ona katıldı.

“Hem asıl öpmemesi tuhaf değil mi?” diyen Filiz’in de onu satmış olmasına inanamıyordu! Bu kızın Yiğit Emre hayranlığı asla bitmiyordu ya!

“Kapatalım mı bu konuyu?” diyerek Yeliz’e döndü. Konuyu kendisi kapatmazsa diğerlerinin kapatacağı yoktu çünkü. “Sen tam olarak ne zaman Bulut’a olan aşkını kabul etmeyi düşünüyorsun canım?”

Yeliz herkesin işine burnunu sokuyorsa onun da işine burnunu sokabilirdi Melek. Ancak Yeliz herkesin tanıdığından daha kurnazdı. Zümrüt’e döndü. “Olmayan şeylerden konuşmayalım da olanları konuşalım. Dün Abim sana ne dedi de Turan meselesi kapandı?” diye sorduğunda Çisem’in morali bozuldu. Demek Yavuz’u çoktan kapmışlardı… Zümrüt’ün de gözleri direkt olarak onu bulmuştu zaten. Gözlerindeki hayâl kırıklığının her saniyesini de görmüştü.

Çekinerek “Hiç…” dedi. “Hem vazgeçmedim. Sadece Yavuz irdelemesin diye tamam dedim.” diye cevap verince, Gazel “Eve dönünce bunu Yavuz’a söyleyeceğim.” dedi sinirli bir atarla. Zümrüt sabır dilenir gibi nefesini bıraktı.

“Yap bakalım ben de Mustafa’yı Bulut’a nasıl söylüyorum.” diye meydan okudu. Yasemin “Ben söylerim o zaman.” dediğinde Zümrüt “Yasemin yapma!” diye isyan etti. Yasemin omuz silkince “Tamam kim söylerse söylesin Mustafa’yı ifşa ederim. Bulut’la Yeliz’i de Yavuz’a söylerim hodri meydan!” dedi ve arkasına yaslandı.

Melis göz kırparak ne olduğunu sordu Melek’e. Melek de iç çekip omuz silkerek belirsiz bir cevap verdi ve Zümrüt’e dönüp “Ömrün boyunca hata yaptın, şu an daha büyük bir hata yapıyorsun.” dedi. Zümrüt cevap vermek yerine suyunu yudumladı. Tam o anda restoranın girişinde gördüğü dört kişi yüzünden su boğazında kaldı ve öksürmeye başladı.

Melis, Zümrüt’ün sırtına vururken baktığı yöne bakıp “Yok artık!” dedi. Kızlar da arkalarını dönüp kapıya bakınca iç çektiler. Kız kıza takılacaklarına inanmaları onların saflığıydı…

“Aa siz de mi buradaydınız!” diyen Yiğit’in rol kabiliyeti takdire şayandı. Melek “Ya biz de buradaydık.” dedi gülümsememeye çalışarak. Şimdi bu kadar bariz bir konuda kendine yalan söylese çarpılırdı. Diğerlerini bilmiyordu ama kendi adına çok mutlu olmuştu.

Yiğit Melek’e kendisi de nedenini bilmeden göz kırpınca Melek dudaklarını birbirine bastırıp güldü.

Bulut Yiğit’ten bile daha kabiliyetliydi(!)

“Aa! Sizin ne işiniz var burada? Bizi mi takip ettiniz yoksa?” diye sorunca herkes önce ona şokla baktı. Evet herkes! Erkekler dâhil! Kızlar, kızmak ile gülmek arasında kaldılar. Asla yalan söyleyemiyordu Bulut! Yeliz alayla “Yalnız biz burada otururken siz geldiniz.” dediğinde kızlar kahkaha attı. Erkekler de Bulut’a öfkeyle baktı.

Yavuz, Bulut’un omzuna elini koyup çaktırmadan sıktı. “Ankara çok küçükmüş.” dedi Bulut’un yaptığı gafı unutturmak istercesine. Gözleri Zümrüt’ü bulmuştu. Yine mahzun yine çekingendi… Ve bu, kendi eseriydi.

Melis, Melek’in mutluluğuna kıyamadı yoksa Yiğit ve türevlerinin burnundan getirmeyi bilirdi.

“Madem tesadüf(!) eseri karşılaştık beraber oturalım o zaman.” dedi. Asil tüm bu konuşmalar boyunca gözlerini Yasemin’e dikmişti. Bu kızda onu çeken bir şeyler vardı ve bu his kesinlikle çok bilinmedikti. Üstelik kız suratına bile bakmıyordu!

Garsonların yardımıyla iki masa birleştirilmiş ve erkekler için sandalyeler gelmişti. Yavuz sandalyesini Zümrüt’ün yanına çekti ve Melis’ten müsaade istedi. Melis memnuniyetle yer açarken Çisem’in Yavuz’a ilgi duyduğunun farkındaydı. Yapacak bir şey yoktu. Yavuz kapılmıştı. Arkadaşı artık önüne bakacaktı.

Zümrüt, Yavuz’un yanına oturmasıyla gerildi. Şaşkınlığı ile gerginliği karnını ağrıtmıştı.

“Ne söyledin?” diye sordu gülümseyerek. “Bizim damak zevkimiz neredeyse aynı.” dediğinde Zümrüt gülümsedi hüzünle. Aynı değildi… Zümrüt Yavuz ne seviyorsa onu sevmeye şartlamıştı kendini o kadar…

“Beyti.” dedi sessizce. Yavuz önüne uzatılan menüye bakıp “O zaman ben de Kuzu tandır söyleyeyim beraber yeriz. Farklı farklı.” deyince Zümrüt ona şaşkınlıkla bakmaya başladı. Tek şaşıran elbette Zümrüt değildi. İlgilenmiyormuş gibi davransalar da herkes şaşkındı.

Yiğit de Yavuz’dan cesaret alıp sandalyesini Melek’in yanına çekmişti. Şükürler olsun Yeliz’in yanı boşalınca da Bulut yanına oturmuştu. Asil ne yazık ki o kadar şanslı değildi. Yasemin'in çapraz karşısına oturmuştu. Şükretti yine de görebiliyordu yüzünü. Erkekler de siparişini verdikten ve garson gittikten sonra Yeliz “Takip ettiniz değil mi?” diye sordu gözlerini kısarak.

Yiğit “Hayır tabi ki! Burası evimize çok yakın ve çok lezzetli bir yer. Hem ne kadar güzel bir mekân? Kuzenime ve kayın kuzenime burada yemek yedirmek istemiş olamaz mıyım?” diye itiraz etti. Bulut “Kayın kuzen ne lan?” diye sordu, gerçekten anlamamıştı.

Yiğit başıyla Melek’i gösterip “Karımın kuzeni, kayın hısımlığından benim de kuzenim oluyor ya.” diye açıkladı. Yiğit herkesi güldürürken Melek "İnandırıcı değil.” diye fısıldadı sadece onun duyabileceği bir sesle. Yiğit de karısına doğru eğilip “Yalan zaten. Çaktırma.” dediğinde Melek kıkırdayıp başıyla onayladı. “Çaktırmam.”

“Erkek erkeğe ne yapacaktık hem? Çok sıkıcı!” diyerek fısıldamaya devam edince onların arasında bir sohbet başlamış oldu. Kendilerini herkesten soyutlamışlardı.

“İyi yapmışsınız. Kızlar da çok sıkıcı! Saçma sapan teorilerle beni sıkıştırmaya çalışıyorlar!" dediği an pişman oldu ama çok geçti. “Nasıl teoriler?” diye soran Yiğit’in Melek’e bakarken gözlerinin içi gülüyordu. Şimdi neden kızarmıştı?

“Boş ver.” dedi Melek ve doğrulup diğerlerinin sohbetine katıldı. Yiğit o an gayet iyi anlamıştı o teorileri.

Herkes kendi arasında sohbet ederken Melek’in gözleri Asil’e takıldı. Sürekli yan tarafındaki Yasemin’deydi gözleri. Onu izlerken gülüyor, gözlerini bir türlü başka tarafa çeviremiyordu. Gülümseyip Yiğit’i dürttü ama Yiğit’in dikkati zaten Melek’teydi.

“Ne oldu?” diye sorunca önce Asil’i gösterdi sonra da yanında oturan Yasemin’i. “Ne diyorsun?” diye sorduğunda Yiğit’in kaşları havalandı. “Bilmem. Asil çapkındır biraz.” dedi. Bunu demesine rağmen yüzü gülüyordu. Asil çapkındı, evet ama ne Yiğit’e ne de Yiğit’in değer verdiği birine bir yanlışı olmazdı.

Yiğit’in düşüncelerinden habersiz, Melek de Asil’i savundu çünkü Asil’i çok seviyordu. Yasemin ile Asil… Düşüncesi garip ama yine de çok hoş geliyordu kulağa.

“Aa hiç katılmıyorum. Gayet efendi bir çocuk. Demek ki kızlar da çapkın. Hiç kimse sevgili olma kafasında değil de ondan. Asil’e laf yok.”

Yiğit’in kaşları çatıldı. “Niye ana muhalefet lideri konumuna soktun ki şimdi sen beni? Olsalar en çok ben sevinirim. Biri arkadaşım biri kuzenim.” dedi. Melek gözlerini kıstı. “Ama ben Yasemin’e daha yakınım. Asil’le de çok iyi anlaşıyorum.”

Yiğit gülmemek için kendini zor tutarken oyun oynadı. “Kız olduğunuz için yakınsınız.”

“Hayır, çok vakit geçirdik çünkü!” diye itiraz etti Melek. Yiğit “Yine de benim kuzenim” dediğinde Melek’in kaşları birleşmişti. Yiğit daha fazla dayanamayıp güldüğünde Melek kendisiyle dalga geçtiğini anlamıştı. Gözlerini baydı ve koluna, dirseğiyle vurdu. “Deli misin?” dedi söylenerek. Yiğit gülünce herkes onlara baktı ama kimse bir şey demedi. Bozmak istemediler. Zar zor iyi anlaşıyorlardı zaten.

Yiğit git gide Melek’e benzediğini fark edince tebessüm etti. Melek’le gülmeyi öğrenmişti, Melek’le birlikte neşeyle de tanışmıştı. İnsanlar gerçekten de en çok kavga ederek birbirini tanıyordu, buna ilk kez şahit olmuştu Yiğit.

Zümrüt’ün Yavuz’a tüm yollarını kapattığını görenler ikisi için de üzülmüştü. Çisem bile üzülüyordu çünkü belli ki asıl acı çeken Zümrüt’tü ve bunun sebebi de Yavuz’du. Psikoloji öğrencisiydiler ve suçlu psikolojisini daha ilk sınıflarda görmüşlerdi.

Melis dayanamadı ve “Yavuz!” dedi gülümseyerek. Yavuz şaşkınlıkla Melis’e baktığında, hatta herkes Melis’e baktığında Melis asla teklemeden “Zümrüt seni kandırmış.” dedi ve ardından “Turan denen kişiyle evlenecekmiş.” diye ekledi.

Aslında öyle değildi ama Melis bu şekilde anlamıştı. Oysa Zümrüt sadece meselenin kapanmadığını söylemişti. Yavuz bir an öfkelense de öfkesine hâkim oldu.

“O öyle sansın.” dedi gülümseyerek. “Ha illaki evleneceğim diyorsa da benimle evlenir. Turan falan yok.” Son emir cümlesi bizzat Zümrüt’ün gözlerinin içine bakarak kurulmuştu. Tabi o anlarda Zümrüt bir önceki cümle sebebiyle duygusal olarak infilak etmiş bir haldeydi. Ne bir şey görüyor ne de bir şey duyuyordu.

“Oha!” dedi Yeliz ve Gazel aynı anda ve kıkırdamaya başladılar. Speedy Gonzales bu kadar hızlı koşmuyordu!

“Yavuz…” diye fısıldayan Zümrüt sormak istiyordu ama sanki konuşmayı unutmuştu. Gözleriyle sordu bu soruyu bu yüzden, Yavuz da anladı. ‘Neden bana bunu yapıyorsun?’

“Bakma öyle. Beni bunca zaman kandırdığın yeter. Bu saatten sonra hata yapmana izin vermeyeceğim. Hele benim yüzümden! Asla!”

Melek ise endişeliydi. Bu atak çok güzeldi de acaba ters tepki yapar mıydı?

O andan sonra her şey daha sakin geçmişti. Mecburen… Çünkü herkes dilini yutmuştu. Eve geldiklerinde kızlar odaya çekilmiş fısır fısır dedikodu yaparken Melek “Ben kahve yapayım.” diyerek mutfağa geçmiş, Yiğit de onu “Yardım edeyim.” diye takip etmişti.

Melek kahveleri yaparken kalçasını tezgâha yaslayan Yiğit ise onu izlemeye dalmıştı. Melek “Yardım için geldiğini sanıyordum.” diye takıldı. Yiğit gülerek “Ediyorum zaten.” diye cevap verdi.

Melek’in kaşları havalandı. Alayla “Nasıl? Zihin gücüyle mi?” diye sordu.

Yiğit kahkaha atıp “Bir nevi…” dedi. “Kahve yaparken bana bakıyorsun ya…” dediğinde Melek, Yiğit’e kaşlarını havalandırarak baktı. “Bana baktığın için kahven güzel oluyor.” diye devam eden Yiğit’e Melek’in cevabı ağzının şaşkınlıkla aralanması oldu. “Sana bakmıyorum ki!” dedi isyan ederek. Bu çocukla baş edilmezdi!

“Tamam işte orası benim sorunum değil. Demek ki sen yardımımı kabul etmiyorsun. Kahven güzel olmazsa bil ki sebebi bu!”

Cidden baş etmeye çalışmak bile ahmaklık olurdu!

Kahveleri fincanlara doldurdu. Küçük tabaklara çikolata ve lokum da koydu. Yiğit bir lokum çalınca elinin tersine vurup kaşlarını çattı. Tam bir şey diyecekken Bulut’un apartmanı ayağı kaldıran sesini duyunca elindeki tepsiyle hızla salona döndü. Yiğit de peşinden tabi…

“GAZEL!!!”

Gazel art arda üç kez adını duyunca odadan “Bismillahirahmanirahim! Ne oluyor?” diyerek tedirgin bir şekilde çıktı.

Salonda dikilen abisine bakınca gözlerini sıkıca yumdu. Elinde, Gazel’in telefonu vardı.

“Mustafa kim?” diye soran Bulut, Gazel’in telefonunu kaldırmış sallıyordu. Gazel’in gözleri irice açılırken Zümrüt “E Allah’ın sopası yok.” diye söylendi. Gazel ona ters bir bakış atıp Bulut’a döndü. “Abi valla açıklayabilirim.”

“Mustafa kim?” diye sordu Bulut sertçe. Gazel sessiz kaldı. Bulut gözlerini yumup olabilecek Mustafa’lar listesini çıkardı. Ve tek bir isim gözlerinin önüne geldi. Oysa ihtimal aslında çoktu.

“Muhacir olan değil mi? Mustafa Özbek!” diye sordu. Mustafa’nın dedeleri köylerine göç ile geldikleri için lakapları muhacirdi.

Gazel sessiz kalarak onaylamış oldu.

“Kimse değil de sen bizim 20 senelik düşmanlarımızın oğluyla mı görüşüyorsun?”

Gazel gözlerinden akan yaşlarla “Sanki başkası olsa kabul edecektin!” diye söylendi. Bulut sabır dilendi. “Hâlâ konuşuyor musun sen?” diye soran Bulut’a, Yeliz cevap verdi. “Konuşuyor! Konuşması da mı izninize bağlı?”

“Sen karışma!” dedi Bulut yüzüne bile bakmadan. Madem genelde konuşmaktan, yüzüne bakmaktan imtina ediyordu şimdi de konuşmasının lüzumu yoktu!

“Seviyorum.” diyen Gazel ağlasa da dik duruyordu. Bulut üstüne yürüyünce Yiğit ve Yavuz araya girdi. Melek de elindeki tepsiyi sehpaya bırakıp “Saçmalama Bulut!” dedi. Oysa Bulut sadece korkutmak için öyle yapmıştı. Kardeşini dövecek değildi.

Melek, “Siz karışmayın!” diyen Bulut’un karşısına geçti. “Neye bu öfken? Kardeşinin birini sevmiş olmasına mı?” diye sorunca Bulut nefesini sesli bir şekilde burnundan verdi.

“Başlatmayın sevgisinden! Sevecek başka birini mi bulamamış?”

“Mustafa ne yaptı?” diye sordu Gazel ağlayarak. Ağlaması şiddetli olsa da sözleri anlaşılmıştı. “Ailesi ne yaptı daha onu bile bilmiyoruz ama Mustafa bir şey yapmadı! Bunu biliyoruz.” dediğinde Bulut yukarı bakıp sabır dilendi.

“Bitireceksin Gazel! O kadar!”

Zümrüt “Bulut şu an saçmalıyorsun!” deyince Yasemin de onu destekledi. “Kız ne yaptı? Seviyor sadece.”

“Ya ne sevgisi? Aklınız başınızda mı sizin? Acı çekecekler! Sizin aklınız alıyor mu? O ailenin adı bile geçmiyor bizim evde! Sevgi diyorsunuz!”

“Tamam işte! Senin kardeşinin yanında olman lazım, acı çekmeyi göze aldı çünkü!”

Bulut “Başkasını sevsin!” dediğinde Melek’in gözü döndü. “Sen de başkasını sev o zaman!” dedi meydan okuyarak. “Oluyorsa bırak Yeliz’in peşini!”

Herkes Melek’e hayretle bakınca “Bakmayın öyle! Birini sevmek suçsa, iradeye bağlıysa Bulut da suçlu! Yavuz da suçlu, Zümrüt de suçlu Yeliz de suçlu. Yüzleşin. Saçma sapan konuşuyorsun Bulut!” dediğinde Bulut, Melek’in haddini aşması sebebiyle üstüne yürüdü. Yiğit karısının kolundan tutup arkasına aldı. “Yavaş!” dedi Bulut’a karşı durarak.

“O zaman karın diline sahip olsun!” dedi Bulut öfkeyle. Yavuz’un yüzüne bakamıyordu. Melek, Yiğit’in arkasından çıkıp “Sen de mantıklı şeyler söyle! Gazel, sırf kız diye böyle yapıyorsun! Düşmanlık falan bahane!” diye laf sokunca, Yiğit iç çekti. Karısına hâkim olamıyordu ki korusun onu! Yine de bu meydan okuyan halleri aşırı tatlıydı ve mest oluyordu.

Bulut sabır dilendi. “Ne alâka ya, ne alâka? Kardeşimi koruyorum sadece!”

Yasemin itiraz etti. “Bence sadece yargılıyorsun ve baskı yapıyorsun.” Yavuz bu konuda sessizdi çünkü Bulut’un kendince haklı sebepleri vardı. Ancak Gazel de haklıydı. Yeliz ve Bulut meselesine de yorum yapmayacaktı çünkü bu konu ikisi arasında bile çözülmüş değildi. Bir taraf tutacaksa Bulut’u tutardı hem. Yeliz’i severek zaten başına bela almıştı çocuk!

“Mustafa’yla aynı sınıftaydınız Bulut!” dedi Yeliz. Köyde her sınıfın tek şubesi olunca yaşı yakın olanlar aynı sınıfta oluyordu. “Kötü biri diyebilir misiniz?”

Diyemezlerdi. Ancak sonuç değişmiyordu.

Bulut “Gazel babam hayatta seni o çocuğa vermez. Sadece sevgili mi kalacaksın? Eğlenip ayrılacak mısın? Ona da ben izin vermem.” diyerek makul olmasını rica etti bu kez.

Gazel “Evleneceğiz.” dedi kırık bir inatla. Bulut başını iki yana salladı. Acı çekeceklerdi, kıyametler kopacaktı. Gazel bunlara göğüs gerecek kadar güçlü bir karakter değildi.

Bulut pes etti. “Sabır ver Allah’ım! Ben, yarın Bingöl’e dönüyorum. Siz de ne yapıyorsanız yapın. Ağzımdan çıkana zaten muhalefetsiniz!” dedi ve mutfağa girdi. Oradan da balkona gidip sigarasını yaktı. Kardeşiyle savaşabilirdi ama sevdayla savaşamazdı, gücü yetmezdi. Yaşayıp kendileri görecekti.

🍇

Beni sosyal medyadan takip ederek Böğürtlen Mucizesi ve diğer kitaplarım hakkındaki duyuru ve gelişmelerden haberdar olabilirsiniz.

Sosyal Medya:

İnstagram: Busras.typwriter/Busbckr

Twitter: Busrastypwriter

Tiktok: Busras.typwriter

Loading...
0%