Yeni Üyelik
8.
Bölüm

🍇7. Bölüm🍇

@busbckr

İyi okumalar.

 

🍇🍇🍇🍇🍇🍇🍇

 

7. Bölüm

Melek, hayatı boyunca en son ne zaman giyindiğini bile hatırlamayacağı bir yaşta giyindiği şortu ve crop bluzuyla bahçenin ortasına dikilirken ortama adeta sessizlik bombası atılmıştı. Hiç kimse ağzını açıp tek kelime edecek kuvveti dilinde bulamadı.

Dün giydiği gecelikle aynı hizada biten dar siyah kot bir şort ve mavi bir askılı crop giymiş üstüne de içi yine de rahat etmediği için beyaz bir gömlek geçirmişti. Şu an kendini aşırı rahatsız ve başkası gibi hissediyordu ki yol boyunca belki de defalarca vazgeçip tekrar kendini gaza getirerek bitirmişti bu yolu.

Babası "Melek?" Dedi anlamaya çalışarak. Bir yerde bir anlam kayması vardı o an herkes için.

Melek de utanmamaya çalışarak "Efendim baba?" dedi gayet özgüvenli bir şekilde. Hiç de fena gitmiyordu doğrusu.

"N'oluyor kızım?" diye sordu hala gülümsemeye devam ederken.

"Ne oluyor baba?" diye sordu Melek de anlamazlığa vurarak. O sırada Yiğit'in yanındaki sandalyeyi çekmiş yanına oturmuştu bile. Yiğit kafasını kaldırıp bakma gafletine düşmedi ikinci kez. İlgisini kahvaltı sofrasının üstünde tutmaya çalıştı.

Berivan Hanım baktı ki ortam gerilmek üzere hemen araya girdi ve konuyu bambaşka bir girdaba sürükledi.

"Neredeydin kızım?" Gürkan Bey sabır çekerken Necmi ve Hamit dedeler şoktan dillerini yutmuşlardı bile. O yüzden ağızlarını bile açmadılar.

"Merkeze kadar gittim." Dedi Melek çatalına bir dilim kaşar peyniri alarak.

Herkesin kaşları havalandı. Kuzenleri ve arkadaşları da şoktaydı. Melek'e bir şeyler olmuştu. Ya uzaylılar tarafından kaçırılmış ve yerine kopyası bırakılmıştı ya da Melek'in ruhuna başka biri girmişti. Her şey mümkündü ama Melek'in bu şekilde karakterini değiştirmesi mümkün değildi.

"Ne yaptın?" diye soran babasına çevirdi bakışlarını. Sadece gözleriyle hareket ediyordu, başka hiçbir yeri milim kımıldamamıştı.

"Merkez'e gittim." Dedi Melek de tekrarlayarak.

"Neden?" diye sordu annesi panikle. Melek omuz silkti. "İşim vardı."

Babası elini masaya vurup "Melek!" diye bağırınca Melek hariç herkes yerinden sıçramıştı ama Melek babasını çok iyi tanıyan biriydi ve bunu yapacağını zaten biliyordu.

"Efendim?" dedi babasının aksine sakince.

"Çıldıracağım!" dedi Gürkan Bey sabır dilenir gibi havaya bakarak. Ayağa kalkmıştı "Tamam anladım haksızlığa uğradığını düşünüyorsun ama bu şımarıklık fazla artık! Şu haline, kılığına bak? Neyin şımarıklığı bu Evlenmenin mi? Hem sen kimseye haber vermeden dünyanın yolunu nasıl gidersin?"

Melek de elini masaya vurup aynı babası gibi ayağa kalktı. "Birincisi, haksızlığa uğradığımı düşünmüyorum, uğradım baba. İkincisi ne var kılığımda kıyafetimde? Kocam böyle seviyor! Üçüncüsü kocama haber verdim ben nereye gideceğimi? Değil mi kocam?" diye sordu Yiğit'e bakarak. Tabi bu kadar öfkeli sormasa Yiğit daha özgüvenli bir cevap verirdi ama sadece başıyla onaylayıp "Haberim vardı." Demekle yetindi. Böyle bir aksiyonu hiç bu kadar yakından görmemişti doğrusu.

Gürkan Bey de masadaki diğer herkes gibi dondu kaldı. İntikam alıyorlardı. Pişman etmeye çalışıyorlardı...

İşin doğrusu Gürkan Bey çoktan pişman olmuştu ama kızı akıllı bir kızdı ve kimi nereden ve neyle vuracağının çok farkındaydı. Ağzını açamadı. Başıyla 'Eyvallah' anlamına gelen bir işaret yapıp masayı terk etti. Hak etmişti... Diyecek başka da bir şeyi yoktu!

Masada derin bir sessizlik hâkimken Gazel ve Yeliz göz göze geldi Yeliz alt dudağını ısırarak başını iki yana salladı. 'Eyvah, yandık!' demek istiyordu. Haklıydı.

Yiğit ve Melek yanmışlardı ama bu ateş herkesi tutuşturacaktı. Bunun için yemin etmişti ikisi de...

Melek eline aldığı bir dilim ekmeğe önce tereyağı sürdü üstüne de yağ ve bal sürdü. "Al bakalım kocam. Şifa olsun, yarasın!" diyerek Yiğit'in ağzına uzattı. Yiğit ekmekten bir ısırık aldıktan sonra ekmeği eline aldı ve Melek için kabuklarını soyduğu biber kızartmalarını önüne itti. "Ellerine sağlık karım, ben de bunları senin için soydum. Afiyet olsun."

Herkes şaşkınlıkla oyunlarını sergileyen çifti izledi. Ancak Yavuz'un yaşadığı şaşkınlığın altında çok taze ve derin yaralar vardı. Derin ama sessiz bir nefes alıp ayaklandı. "Size afiyet olsun. Doydum ben de..."

Yasemin bir sevgi gösterisi yapan çifte bir de abisine baktı. Sinirleri dün geceden beri harap haldeydi zaten. Bir yorum yapmadan, o da kalktı ama kimseye afiyet temennisinde de bulunmadı. Herkes zaten oldukça afiyetteydi.

Melek ve Yiğit ise masanın altından çak yapmışlar ve masanın üstünden büyüklerin normalde edepsizlik dediği hareketleri yapmaya devam etti.

Oysa devir değişmişti. Ankara'da bunlar çok normaldi... Melek de Ankara'ya gelin gittiğine göre ailesi de bunlara alışmalıydı... İsteyen onlardı çünkü! Muhteşem bir çift olacaklardı ya... Olmuşlardı işte!

İşin doğrusu Ankara'ya döndüğünde katiyen böyle giyinmeyi düşünmüyordu çünkü rahat değildi. Böyle büyümemiş, buna alışmamıştı. Özel günlerde neyse ama gündelik hayatında daha rahat ve kapalı şeyleri tercih eden biriydi.

Tabi ki bu bilgiler şimdilik içinde kalacaktı. Daha yeni başlamışlardı. Yarın akşam uçağa binene kadar bu kışkırtmalara devam edilecekti.

Kahvaltı bitince kızlar el birliğiyle sofrayı toplamış, anneler de bulaşıkları halletmişlerdi Bu sırada erkekler de dağılmıştı. Kızlar, düğün kritiğini yapmak için arka bahçeye geçip, kavak ağacının dibine oturmuşlardı.

"Yine ne yapıp edip istediklerini yaptırdılar." Dedi Gazel. Bir yanı eleştirse de komik de buluyordu olayı.

Kahvaltı toplanırken gelen Zümrüt de yanlarındaydı. Zümrüt, tebessüm edip "Anladığıma göre Melek bu kez büyük oynuyor. Kız sen bizim yanımızda bile soyunmazdın! Ne bu hâl?" Derken bir yandan da gülüyordu. Melek de güldü.

"Her dileğin bir bedeli vardır. Artık pasif direnişle falan uğraşmıyorum. Topla tüfekle!"

Kızlar güldü. Yasemin'in yüzü elbette asıktı. Melek'in bu mutluluğunun sonucu abisinin gözyaşlarıydı.

"Neler oluyor Melek?" diye sordu Gazel. Bir planları olduğu aşikârdı. Melek bu kadar kolay pes edecek biri değildi çünkü.

Melek de kızların onu çok iyi tanıdığını göz önüne alarak cevapladı bu soruyu.

"Neler olabilir Gazel? Yine bir şeyi dayattılar ve kabul ettirdiler."

"Kabul etmeyebilirdin." Dedi Zümrüt de. "Etmemiştin de zaten."

O da en az Yasemin kadar Yavuz'u düşünüyordu. Bir insanın olabileceği en acınası haldeydi. Sevdiği adam, sevdiği kız için acı çekmesin, o kızla mutlu olsun istiyordu.

"Etmemiştim. Ve birkaç saniye sonrasında dedem kalp krizi geçirmişti." Dedi Melek. "Bunu nasıl görmezden geleyim?"

Yeliz dudak büktü. "Yani birilerine bir şey olacak diye sana dayatılan hayatı yaşamaya devam mı edeceksin?"

Yeliz ise abisinden bağımsız olarak tamamen Melek'in iyiliği için konuşuyordu.

Melek omuz silkti. "Hayır, onları bu kararı aldıklarına pişman edeceğim." Dedi rahatça.

Yasemin daha fazla kendini tutamadı. "Bence şu an çok gereksiz hareketler sergiliyorsun. Mutluluktan yüzün parlıyor."

Melek'in, günlerdir aklı o kadar yerinde değildi ki Yasemin'in halinde bir gariplik olduğunu fark edememişti.

"O ne demek?" diye sordu şaşkınca. Yasemin gözlerini devirdi.

"Mağdur gibi değil, yeni gelin gibisin. Ah doğru yeni gelinsin zaten değil mi?" dediğinde Yeliz ikizini dürttü. Neden böyle yaptığını anlamadı. Ancak Melek anladı.

"Beni tam olarak ne için suçluyorsun Yasemin? Açıkça konuşalım mı?" diye sorduğunda Yasemin öfkeyle güldü. "Yok canım ne suçlaması? Haddime mi?"

Melek, herkesi hatta her şeyi alttan alabilirdi. Ancak biri ona haksız yere trip atıyorsa asla alttan almazdı. Trip kavramından nefret ediyordu. Açıkça konuşulmalıydı sorun neyse.

Melek "Doğru, haddine değil. Bundan sonra bunun farkında olarak hareket edersen sevinirim." Dedi ve ayağa kalktı. Yeliz ve Gazel aynı anda engel oldu Melek'e. Biri önüne geçerken diğeri de elini tuttu. Yeliz "Dur Melek! Yapmayın böyle. Sen de saçmalama Yasemin! Ne yapıyorsun? Derdin ne?" diye sordu.

Melek güldü. Yasemin de ona alayla gülen kıza baktı ve onun gibi ayağa kalktı. "Sadece tek bir şeyi merak ediyorum. Ve benim buna hakkım da haddim de var... Çünkü üzülen benim abim." Dediğinde herkes artık sorunu anlamıştı. Yeliz ikizine çok şaşırdı. Kimse değil de Yasemin... Yeliz de günlerdir abisinin halinin farkındaydı ve Yasemin kızar diye abisi ile ilgili tek kelime etmiyordu ama Yasemin'in bizzat kendisi bunun için Melek'i mi suçluyordu? Olacak iş değildi.

"Sor." Dedi Melek meydan okuyarak. "Ben cevabını veremeyeceğim hiçbir şey yapmadım. Bunu buradakilerin içinde en çok senin bilmen lazımdı. "

Yasemin başıyla onayladı. "Çünkü seni anlıyor ve hak veriyordum. Şu an anlamıyorum ama... Merak ettiğim şu madem sevmediğin biriyle evlenebiliyorsun rica minnet üzerine... Bu kadar senedir senin aşkınla deli olan abime neden şans vermedin? Ufacık bir şans! Tek bir kereye mahsus... Sevmesen bile, defalarca şans istedi senden. Yalvardı. Ölmüyormuşsun değil mi? Bu kadar tantanaya girecek bir şey bile yoktu. İki üç gün konuşsanız bile olurdu. Abimin belki tesellisi düşerdi. O kadarcık da mı hakkı yoktu?"

Diğerleri susmuş Yasemin'in sitemini dinliyorlardı. Şimdi onlar da biraz olsun bu siteme hak veriyorlardı. Melek gülümsedi. Söyleyebileceği bir şey değildi ki... Nasıl da büyük büyük konuşmuştu, 'cevabını veremeyeceğim hiçbir şey yapmam' diyerek...

Ancak onun da sitemleri vardı. Hem kızlara hem de bilhassa Zümrüt'e... Bu aşkı içinde yaşamayı tercih ettiği için...

"O kadar körsünüz ki...Körden daha kör!" dedi acıyla gülümserken. Gözleri doldu. "Olan şeylere gözleriniz kapalı, olmayan şeyleri var gibi görüyorsunuz." Dedikten sonra Zümrüt'le göz göze geldi ve başını onaylamazcasına iki yana salladı. Gözlerindeki hayal kırıklığından anladı Zümrüt, her şeyi bildiğini...

 

🍇🍇🍇🍇🍇🍇🍇

İNSTGRAM: Busbckr/ Busras.typwriter

X: Busrastypwriter

Tiktok: Busras.typwriter

Telegram: Cherrange sohbet grubu

 

Loading...
0%