@buseninopucugu
|
Elimde bir su tabancası ve içi kırmızı su ile dolu ikizimi ve arkadaşlarımı arıyordum. “Elma dersem çıkın, armut dersem yine çıkın.” Şu an evimizin arka tarafındaki ormanlık alanda avcılık ve saklambaç karışımı bir oyun oynuyorduk. Arkamda duyduğum çıtırtı sesi ile hızla döndüm ve suyu karşımda gördüğüm Ezgi’ye sıkmaya başladım. “Of Ayda tamam yeter.” Bu oyunu oynarken beyaz kıyafetlerimizi giyiniyorduk. Ezgi’ye cevap vereceğim sırada arkamda bir ıslaklık hissetmiştim. Bu sefer oyunu kaybeden kişi ben olmuştum. Arkamı döndüğümde beni vuran kişinin Gökalp olduğunu görmüştüm. “Sobelendin prenses.” Gökalp’in sesini duyan Ayçin, Çağatay, Kutay ve Aras saklandıkları yerden çıkmıştı. “Sonunda bu kızın kaybettiği bir oyuna şahit oldum.” Ayçin genellikle ilk sobelenen kişi oluyordu. “Gökalp olmasaydı yine ben kazanırdım.” Ayçin söylediklerime karşı bana dil çıkararak cevap vermişti. “Tamam eve dönelim artık, güneş batmak üzere.” Aras bizden iki yaş büyüktü, bu yüzden bize karşı daha fazla korumacıydı. Bu oyunu oynamak bize ne kadar eğlenceli gelse de anneme bir o kadar işkence gibi geliyordu. Bizim oynamamız için sarı saçlı oyuncak bebekler alıyordu. Ayçin oynuyordu ama ben oynamıyordum. Ayçin her kız gibi bebekler ve mutfak aletleri ile oynardı. Ama ben oyuncak araba ve motorlarla oynar, silahlar ile ateş ederdim. Ayçin beyaz ise ben siyahtım. Eve yaklaştığımızda anemin bahçede çay içtiğini gördüğümde kendimi azara hazırlamaya başlamıştım. “Çocuklar annem sizi görmeden gidin. Boş yere size kızmasın.” Olduğumuz yerde durmuş fısıldayarak konuşuyorduk. “İyi de biz kızılacak bir şey yapmadık ki.” Annem genelde Ayçin’e kızmazdı onun bütün siniri banaydı ve nedenini bilmiyordum. “Azardan korkacak değilim, annen sana bağıracaksa bana da bağıra bilir.” Gökalp her anımda yanımdaydı ve her konuda beni korumaya hazırdı. “Saçmalama Gökalp hadi gidin siz, yarın yine görüşürüz.” Gökalp istemeyerek de olsa sözümü dinlemişti ve diğerleri ile gitmişti. Yavaş adımlarla annemin yanına gitmeye başlamıştık. Annem bizi fark ettiğinde ilk Ayçin’i gördü ve gülümsedi. Gözleri beni gördüğünde tüm gülümsemesi silinmişti. “Ayda bu ne hâl yine şu saçma salak oyunu mu oynadınız?” Annem bir anda ayaklandı ve hızla üzerime gelmeye başladı. “Sadece ben oynadım Ayçin oynamadı.” Gerçi oynadı desem de annem bana inanmazdı. Annem önümde durdu ve hızla tokat attı. Tokadın etkisi ile yere düşmüştüm. “Ayçin senin gibi canavar değil!” Yediğim tokat değil ama annemin kelimeleri canımı çok acıtıyordu. Annem bir hışımla Ayçin’in elini tuttu ve eve doğru yürümeye başladılar. “Gel güzel kızım seni bir güzel temizleyelim.” Annem ve Ayçin giderken sadece arkalarından baktım. Tam kalkacağım sırada Gökalp koşarak yanıma geldi ve elini uzattı. “İyi misin?” Elini tutup ayağa kalktım. “İyiyim.” Gökalp uzanıp annemin tokat attığı yanağımı öptü. “Bu kadından nefret ediyorum!” Eskiden annemi çok severdim ama her geçen gün sevgim nefrete dönüyordu. “Öyle deme annem sonuçta.” Gökalp oldukça sinirli duruyordu. “Annen olması sana tokat atacağı anlamına gelmiyor prenses.” Biz konuşurken babamın bize doğru geldiğini gördüm. “Nasılsınız çocuklar?” Gökalp ve ben yalandan da olsa gülümsemiştik. “İyiyiz.” İkimizde aynı anda cevap vermiştik babama. “Gökalp abin seni arıyordu, yanına git istersen.” Gökalp başını salladı ve koşarak bizden uzaklaştı. Babam yanağımı çevirip baktı. “Annen yine mi vurdu?” Cevap veremedim ve başımı eğdim. “Tuğba!” Babam bu duruma oldukça sinirlenmişti ve bağırmaya başlamıştı. “Tuğba çabuk buraya gel!” Annem evden çıkmış yanımıza doğru gelirken, Ayçin de bizi pencereden izliyordu. “Efendim.” Babam eliyle beni gösterdi “Bu kızın hali ne?” Annem bana bakmıştı “Ne varmış halinde?” babam yanağımı tutup anneme gösterdi. “Sen nasıl benim kızıma tokat atarsın?” Annem daha çok sinirlenmişti. “Bu kız daha yedi yaşında! Yaşıtları elinde bebek ile gezerken bu silahlarla oynuyor. Ayçin’i de kendisine benzetecek!” Yine aynı bahaneler sıralanıyordu. “Bu kızın babası benim! Benim mesleğim ne, neyim ben? MAFYA BABASI! Sen hangi hadle benim kızıma tokat atarsın?” Olayın büyümemesi için babamın elinden tuttum. “Baba hadi gel salıncakta sallanalım. Hem benim canım acımadı.” Babam beni kucağına aldı ve anneme omuz atarak salıncak tarafına yürümeye başladı. Babam salıncağa oturmuş beni de kucağına almıştı. “Benim güzel kızım, ne yaptın bakalım bugün?” Eğitim hayatımı mı yoksa dövdüğüm çocukları mı anlatmalıydım? “Dil dersine ve dövüş derslerine katıldım.” Babam saçlarımı okşadı. “Dil kursunda Oğuz diye bir çocuğu dövmüşsün kızım.” Öksürdükten sonra konuşmaya başladım. “Ama baba Oğuz benimle evcilik oynamak istediğini söyledi. Bende kibar bir şekilde olmayacağını söyledim işte.” Babam söylediklerim ile kısa ve küçük bir kahkaha attı. “Aferin benim savaşçı kızıma.” Babam ayağa kalktı ve elini uzattı. “Hadi gel üzerini değiştirelim.” Babamın elini tuttum ve salıncaktan indim. Eve geçtiğimizde bizi mis gibi yemek kokuları karşılamıştı. Derin bir nefes aldıktan sonra odaya geçmiştik. Babam bana kıyafet çıkarıp giydirmişti. O sırada Ayçin bebek evi ile oynuyordu. “Ayçin gel hadi, yemek zamanı.” Ayçin de kalkıp babamın elini tuttu ve beraber mutfağa gittik. Sofraya baktığımda Aysel ablanın yine şov yaptığını anlamıştım. Sofraya oturup yemeğimi beklemeye başladım.
Sallanıyorduk, deprem mi oluyor lan? Ayrıca bu hissettiğim ağırlık da neyin nesiydi. “Ayda uyansana!” Yuvarlanmam ve yere kapaklanmamla, gözlerimi açtım ve Ayçin’in tepemde karabasan gibi dikildiğini gördüm. “Lan bari yemeğimi yeseydim!” Ayçin dediklerime karşı kahkaha attı. “Ne yemeği be uyanamadın mı daha?” Yataktan doğruldum ve esnemeye başladım. “Rüyamda yemek yiyecektim, ay bir de çok güzel kokuyordu.” Kollarımı esnetmek adına yukarı ve geri çektim. “Ayrıca ne bu sürekli yerde uyanıyorum!” Ayçin’in beni uyandırması zor oluyordu. “Öküz gibi uyuma o zaman sende! Yanında davul-zurna çalsak rüyanda halay çekeceksin be!” Ayçin’in cırlaması üzerine yüzümü buruşturdum. “Cırlama be!” Ayçin en sonunda yatağımdaki yastığı alıp kafama fırlattı. "Aman be neyse ne. Babam geldi bizi yanına çağırıyor." Birkaç aydır işleri yüzünden göremiyorduk. Özlemiştim. Başımı onaylarcasına salladığımda dolabıma yöneldim. Üzerime siyah crop ve kot geçirip saçımı dağınık topuz yapmıştım. Aynaya bakıp kendimi süzdüm taş gibi gacıydım. Makyaj masasına geçip oturdum nemlendirici sürdükten sonra eyeliner ve maskara sürmüştüm. Son dokunuş olarak gül kurusu renginde ruj sürüp yerimden kalktım fondöten sürmeyi sevmiyordum, ki ihtiyacım da yoktu zaten. Ayağıma topuklu bot geçirip garaja doğru yavaş adımlarla ilerledim. Ayçin çoktan arabaya oturmuş beni bekliyordu. Güneş gözlüğünün üstünden beni inceledi ve ıslık çaldı. Salaktı, her fırsatta bana iltifat etmeye bayılıyordu. Ona tebessüm ile cevap verip yanına oturdum. Bizi babamın adamlarından biri olan İlyas abi almaya gelmişti. Uzun bir sessizlikten sonra babamın yer altı dünyasına gelmiştik. Burası babamın oto galerisiydi bebekleri gibi sevdiği arabalara bakmak ona huzur veriyordu. Her ne kadar motor sevdalısı olsam da buradaki canavarlara içim gitmiyor değildi. Önüme dönüp duruşumu dikleştirdim ve emin adımlarla babamın odasına çıktım, benim arkamdan da Ayçin. Babam baktığı belgelerden başını kaldırıp bize baktı. Ama benim dikkatimi çeken bambaşka bir şey vardı. Kutay tüm heybeti ile karşımda duruyordu. Kendime gelmek için silkelendim başımı Ayçin'e çevirdiğimde bana imalı bir şekilde sırıtıyordu. Bu huyundan nefret ediyordum. "Hoş geldiniz benim meleklerim." Babamın sözlerine tebessüm ile karşılık vermek ile yetindim. Ayçin koşarak babama sarıldı ve yanağına ufak bir öpücük kondurdu. "Babam, seni çok özledim." Babam bu hallerine güldü ve yerine oturdu. Bizde yerimize geçince babam tekrar bize baktı. "Görev sizi bekler meleklerim. Bu dünyadan bir gereksizi daha silmemiz gerekecek. Bu gece bir balo var kurbanımız da orada olacak." Babamın dedikleri ile dudaklarım yukarı kıvrıldı, uzun zamandır elimi kana bulamıyordum. Adam dövmek dışında tabi. Yerime daha rahat bir şekilde kuruldum. "Ayçin kızım sen garsonsun. Kurbanımızın adı Vedat kendisi her davette kendine özel hizmet edecek bir garson seçer. Bu davette o garson sen olacaksın herkesten önce gidip odasına bir böcek yerleştireceksin." Ayçin başını olumlu olarak salladığında babamın bakışları bana döndü. Heyecanlanmıştım. "Ayda sende Kutay ile çift olarak görüneceksin." Sıçtık. Abi hayır ama ya neden ben bu malla çift oluyordum. Yutkundum Kutay ile göz göze geldik şaşırmıştı. Bakışlarım Ayçin'i bulduğunda gülmemek için dudağını kemiriyordu, uyuzdu. "Kutay uyuşturucu ticareti yapan zengin züppe ve sende onun şımarık nişanlısı olarak görüneceksin. Cem Yıldırım ve Beyza Kaya çifti. Yıldırım soyadı Vedat'ın dikkatini çekecek en önemli etken. Parti sonunda sizinle özel olarak konuşmak isteyecektir. Mail olarak geçmişini attım size, akşam en ufak pürüz ve hata kabul etmiyorum. Anlaşıldı mı?" Hepimiz onaylayınca babam planda hangi korumaların bizimle geleceğini söylemişti. “Baba koruma gelmese de bizim çocuklar gelse?” Korumalar ile görev yapmak aşırı sıkıcıydı. “Öyle olsun bakalım.” Hepsi bizim ile aynı yaştaydı, Aras hariç. Babam onları kendi için eğitmişti. Ezgi kameralar ve alarmlar ile ilgilenecekti. Burak garson olarak Ayçin'e eşlik edecekti. Çağatay ve Aras bizim korumalarımız olarak yanımızda duracaklardı. Bomba bir ekipti hepsi işlerinde gayet başarılı olan insanlardı. Galerinin arkasında ekipmanların ve kostümlerin olduğu büyük bir bölüm vardı. Ayçin ve Burak hariç hepimiz burada hazırlanıyorduk. Onlar balonun olacağı otele geçip görevlerine başlamışlardı. Duyumlarıma göre Vedat, Ayçin'i görünce dibi düşmüştü ve büyük ilgi ile ona bakıyordu. Vedat insan ticareti ile ilgileniyordu. Yaşayanları yurt dışındaki işbirlikçilerine satıyordu, ölenlerin ise organlarını. Bu düşünceler ile hazırlanmaya elbise ile başladım. Sırt dekolteli siyah mini bir elbise giyinmiştim, ayakkabı olarak ince topuklu siyah stiletto. Saçımı da ensemde toplayıp topuz yaptım. Makyajı da yapıp son dokunuşu bordo ruj ve vanilya kokusu ile taçlandırdım. Dudaklarıma uyumlu olarak bordo oje sürdükten sonra hazırdım. Boy aynasında kendime baktım tam anlamı ile mükemmel duruyordum. Arkamda Kutay belirdi beni süzdü, elimi tutup etrafımda bir tur döndürdükten sonra ıslık çaldı. "Bu ne güzellik hanımefendi. Umarım bu gece fazla kafa göz patlatmam." Dedikleri ile alaycı bir kahkaha attım. "Teşekkür ederim. Sende iyi görünüyorsun, vasatın bir tık üstü diye biliriz." Dediklerim ile göz devirdi. Hafifçe öksürüp Kutay'a baktım sırıtıyordu. "Aynen canım ondan, demek ki seni de vasatın bir tık olan insanlar etkileye biliyor ha." Cevap vermeden omzundan ittirip önümden çekilmesini sağladım ve dışarı çıktım. Diğerleri de çıkmak için hazırdı, bakışlar bana döndü hepsi beğenmiş gibi beni süzdü. "Ah gözüm! Galeriye bir melek mi indi yoksa ben mi yanlış görüyorum. Hayır ışığından hiçbir şey göremiyorum. KÖR OLDUM!" Çağatay'ın bu haline kahkaha atmıştım. Onun bu halleri bana ayrı bir enerji veriyordu. Aras, Çağatay'ın kafasına vurarak onu susturdu. Kendisi ciddi bir doksan beş boyunda kara kaşlı, kara gözlü bir tipti. "Hazırsanız çıkalım mı artık? Geç kalacağız Gökhan abinin götüme sıkmasını istemem." Başımı aşağı yukarı salladım ve dışarı doğru ilerledim. Dışarı çıkmamla limuzin ile göz göze gelmem bir oldu. Çok güzeldi hepimiz birer birer arabaya geçip yerimize kurulduk. Ezgi hepimize kulaklık uzattı, elimdeki tabletten babamın attığı maile son kez göz gezdiriyordum. O sırada gözlerim yanıma gelen yüzüğe kaydı. Bu bir tektaştı, bir yüzüğe bir de Kutay'a baktım. "Nişanlımsın ve parmağın boş. Olacak şey mi bu?" Deyip eli ellerime değdi ve parmağıma yüzüğü taktı. Elime minik bir öpücük kondurup bana göz kırptı. Ayda nefes al kızım. Geçmişte yaşanan geçmişte kalıyor. Aramızdaki bakışmayı Aras'ın öksürüğü bozdu. Bakışlarımı ona çevirdim ve bana kadife bir kutu uzattı. Kutuyu açtığımda içinde pırlanta kolye ve küpe duruyordu. "Gökhan abinin minik bir hediyesi küçük hanım." Takıları takıp bakışlarımı yola çevirdim. Yaklaşık yarım saatlik yolculuğun ardından otele gelmiştik. Ezgi hariç herkes arabadan inmişti, sıra bana geldiğinde bana uzatılan iki eli zarifçe tuttum. Dışarı çıktıktan sonra Kutay'ın koluna girdim ve yavaşça otelden içeri girdik. Çağatay geldiğimize dair haber verip duruşunu dikleştirdi. Balo salonuna girdiğimizde bizi genç tatlı bir garson karşıladı, Kutay isimlerimizi söyledikten sonra kadın bizi içeri kabul etti. Yüzüme salak aşık sırıtması yerleştirdim ve Kutay'a daha çok yaklaştım. Salon bir hayli doluydu birkaç gözü üstümde hissettim ama asla duruşumu bozmadım. Masaya geçtiğimizde Kutay'ın yanağına ufak bir öpücük bıraktım. İnandırıcı olması için. O çok güzel kokuyordu, kokusu adeta insana huzur veriyordu. "Ne o aşık mı oldun bana küçük hanım. " Sırıtarak bana baktı. Duruşumu değiştirmedim çünkü bizde olan gözler vardı. "Aynen geri zekalı işim gücüm yok senin gibi birine âşık olacağım. Etrafta bizi izleyenler var, şüphe çekmememiz lazım." Ufak bir kahkaha attı ve gözleri gözlerimi buldu. "Ciddi olarak algılayıp bana cevap vereceğini düşünmemiştim. Demek ki gerçekten bana karşı hislerin var." Siktir. Bu lanet olası adam bir gün gerçekten elimde kalacaktı. Bundaki özgüven arşa kadar çıkardı. Bakışımı karşıya çekip gözlerim ile garson aradım, birisi ile göz göze geldim ve garson bu tarafa doğru gelmeye başladı. "Kutay yersiz yersiz konuşup canımı sıkma karşında Gökhan abinin kızı var farkındaysan." Konuş be Aras benim bu çocukla işim vardı. Gelen garsondan viski istemiştim, kafamın dağılması lazımdı. Kutay ise şarap istemişti, garson gittiğinde gözlerim ile etrafı kolaçan ettim. Gözlerim Ayçin'i bulduğunda göz göze geldik, her şey yolunda dermiş gibi kafasını hareket ettirdi. Plan tıkır tıkır işliyordu, kurbanımız birkaç misafiri ile konuşuyordu. Garson geldiğinde tepsiden viskimi alıp teşekkür ettim. Bir yudum aldıktan sonra belimde bir sıcaklık hissettim. Kutay'ın eliydi yüzüne baktığımda kulağıma doğru eğildi. "Sorun yok güzelim, sadece senin benim olduğunu gösteriyorum." Anlaşılan o ki birileri beni fena halde süzüyordu. Aramıza bir kafa yaklaştı bu Çağatay'dı. "Yuh amına koyayım kıza yürümüyorsun, uçuyorsun resmen. Gözlerinden alev fışkırıyor kendine mukayyet ol yoksa götüne itfaiye hortumu sokar söndürürüm o ateşini. Benimsin ne demek lan." Çağatay'ın bu tepkisine ufak bir kahkaha attım ve viskimi yudumladım. Bu gece çok eğlenecektim. Kulağımdaki kulaklığa dokunup yanımıza Ayçin'i çağırdım. İkizim gelirken onu süzdüm makyaj yapmamıştı sadece maskara ve parlatıcı sürmüştü. Saçını da ensesinden at kuyruğu toplamıştı aşırı tatlı duruyordu. "Sen kimsin ve ikizime ne yaptın? Afrodit'im benim ya." Ufak bir tebessüm ve azcık cilve ile karşılık verdim. "Teşekkür ederim. Durumlar ne bir bilgiye ulaşabildin mi?" Ayçin etrafa usulca göz gezdirdi, sorun olmayınca konuşmaya başladı. "Salı günü İzmir'den gemi kalkacak planı bu fakat herhangi biri ile görüşme sağlamamış. Odadaki böceği ezgi kayıt altına alıyor zaten, ben şimdi gideyim dikkat çekmeyelim." Masadaki boş bardakları alıp bizden uzaklaştı. Dakikalar sonra Vedat iti ile göz göze geldik, dudaklarıma bir tebessüm yerleştirdim ve göz kırptım. Geri zekalı ondan etkilendiğimi düşündü ve kendince çapkınca bir gülüş sergiledi, yanındakilere bir şeyler deyip masamıza doğru gelmeye başladı. Cidden beyinsizin önde gideniydi, Kutay ile kısa bir an bakıştıktan sonra ikimizde de yaramaz çocuk edası ile sırıttık eğlence başlıyordu. Vedat yanımıza geldiğinde Kutay ile el sıkıştıktan sonra, bana dönüp elime bir öpücük kondurmuştu. Sanırım kusacaktım eve gidince elimi ozonla temizlesem anca öyle rahatlardım. "Hoş geldiniz sanırım burada daha yenisiniz yoksa böyle bir güzelliği unutmak mümkün değil." Söyledikleri ile hafif bir kahkaha attım. Adam tam bir yavşak gençler. "İltifatınız için teşekkür ederim. Ben Beyza Kaya, Cem'in nişanlısıyım." Söylediklerimden sonra bakışı Kutay'a döndü ve küçümser bir tavır aldı. "Cem Yıldırım tanıştığıma memnun oldum. Şanınızı çok duydum Vedat Bey, başarılarınıza gerçekten hayranım." Vedat bu söylenenlere karşı omzunu ve başını dikleştirdi. "Teşekkür ederim. Siz Kaya Yıldırım'ın oğlu olmalısınız, öyle değil mi?" Babam gizli kimlik için genellikle yurt dışındaki müttefiklerini ele alırdı. Bu da işimizi fazlası ile kolaylaştırırdı. Kutay, Vedat'ı onayladıktan sonra Vedat ciddileşti. Dikkatini çekmeyi başarmıştık. "Balodan sonra sizinle yakından tanışmak isterim Cem Bey. Benim şimdi gitmem gerek iyi eğlenceler." Dudaklarımda sinsi bir sırıtış belirdi. Balık oltaya tutulmuştu bu iyiydi keyifle viskimi yudumladım. "Elbette sizinle görüşmek benim için bir şeref. Mutlaka geleceğim." Vedat ve Kutay el sıkıştıktan sonra Vedat diğer misafirlerin yanına gitmişti. "Kendi şerefime hakaret sayarım lan bunu. Kaya ismini duyunca gözleri parladı adamın haysiyet yoksunu." Söylediklerine gülmemek için sus çukurumu kaşıdım. Sinirlenmişti ve bu hali gözüme aşırı tatlı geliyordu. "Davet sonu için odayı hazırlamam söylendi. Anladığım kadarıyla iş tamam." Ayçin'in sesini duymuştum. Kulaklıktan bizimle iletişime geçiyordu. "E yavrum işte ben varım. Tabi ki de başarıya ulaşacağız." Dediklerimden sonra Kutay'ın dudağında küçümser bir sırıtış belirdi, uyuzdu. "Yalnız adam seninle değil de Kaya ismi ile ilgilendi." Çağatay bunu duyduğunda gülmemek için öksürmek zorunda kalmıştı, haklıydı. "Adam Ayda ile bakışarak cilveleşti oğlum sen neden bahsediyorsun." Ah Çağatay burada beni sadece sen anlıyorsun. Duyduklarına karşı kaşları çatılmıştı Kutay'ın çenesi kasılmıştı. Yavaşça başı bana döndü gözü gözümü bulduğunda çapkın bir eda ile sırıttım. Kendim diye demiyorum ama güzelliğim en büyük silahımdı. Başımı Çağatay'a çevirdim ve göz kırptım bu halime gülümsedi. "Dikkatinizi toplayın saat üç yönü genç bir hatun buraya doğru geliyor." Dikkatimi topladım ve olduğum yerde dikleştim. Kız direkt olarak Kutay'ın karşısında durdu ve dikkatle bakmaya başladı. Kutay'dan etkilenmişti. "Sen yanıma gelmeyince ben geleyim dedim. Didem ben." Anladığım kadarıyla Kutay bu kızla uzun süre bakışmıştı. Kız fazlasıyla cilveliydi ve avuç içim kaşınmaya başlamıştı. Sen kim köpek bizim Kutay'dan etkilenmek kim. Yandan Kutay'a baktığımda sırıtıyordu, kızla flört ediyordu. Tam dayaklıktı. "Yanınıza gelmeye çekindim açıkçası. Sizin gibi genç ve güzel bir bayan beni kabul etmez diye korktum. Ben Cem." Kutay kızın eline uzanıp eline zarif bir öpücük kondurdu. Bardağımdaki viskiyi tamamıyla bitirip sertçe masaya çarptım. Sinirden başıma ağrılar girmişti. Kız tiz bir sesle kahkaha atmıştı. "Çok tatlısın." Hayır buna dayanamazdım. Yanlarından ayrılıp dışarıya çıkmak için kapıya yöneldim. Arkamda bana doğru gelen hareketliliğe karşı duruşumu bozmadım. Dışarı çıkmıştım hava da hafif soğuk esen bir rüzgâr vardı. Burada durup nefeslenmek bana iyi gelecekti, aksi takdirde anlamsız bir sinir krizine girebilirdim. Ben bunları düşünürken omzumda bir sıcaklık hissettim. Hafifçe omzuma baktım bu bir ceketti bakışlarım önüme dönünce karşımda Vedat'ı görmüştüm. "Balo çok sarmadı sanırım." Benden etkilenmişti işime gelirdi. Omzumdaki ceketi düzeltip derin bir nefes aldım. "Pek benlik değil, kalabalık ortamları sevdiğim söylenemez." Söylediklerim hoşuna gitmişti. "İstersen odama geçip orada kafa dinleyebiliriz." Dedikleri karşısında gülümsedim. Neden olmasındı ki işime gelirdi. "Balo" İstemem yan cebime koy mod on. "Ah orda olmaktansa sizin yanınızı tercih ederim Beyza Hanım." Söyledikleri ile kıkırdadım. Cilve önemliydi yanına yaklaştım ve benim için uzattığı koluna girdim. “Çok kibarsınız Vedat Bey.” Görevi bitti olarak kabul ediyordum. Yavaş adımlarla birlikte otele girdik asansöre giderken Ayçin ile bakıştık mesajı çok net anlamıştı. Asansöre bindiğimizde beni duvara yaklaştırdı. İlk başta boynuma yaklaşıp derin bir nefes çekti ve o pis dudaklarını boyuma değdirdi. Rahatsız olmuştum ama belli etmemem gerekti. Omzundan ittim ve kulağına yaklaştım. "Asıl eğlence oda da başlayacak. Bekle emin ol değecek." Kafamı geri çektim ve sırıttı hoşuna gitmişti. Asansörün kapısı açılınca belimden tutarak beni odaya götürdü. Odanın kapısını kapatıp kilitledim. Sessiz ve temiz halletmem gereken bir işti. Ona doğru yaklaştım ben ileri o geri gitti en sonunda yatak ona engel olduğunda onu yatağa ittim. Üstüne çıkıp kravatını çözdüm ve elime aldım. Vedat meraklı gözlerle beni izliyordu. Kravatı boynuna doladım ve sıkmaya başladım. "Bak sana bir masal anlatayım Vedat bir varmış bir yokmuş. Dünyada Vedat isminde bir adam varmış, gerçi ona adam demeye bin şahit ister. Bu vasıfsız kötünün de kötüsüymüş insanların hem ölüsünü hem dirisini satarmış. İnsan ticareti bu hayatta aldığı en büyük zevkmiş." Gözlerinde korku vardı, yüzü kızarmaya başlamıştı. "Neyse çok uzun tutmayım masalı yoksa sen sonunu dinlemeden uykuya dalacaksın. Bunu istemeyiz değil mi? Neyse bu Vedat bir gün balo düzenlemiş bu baloda da bir şövalye varmış. Fakat bu şövalye kadınmış ve kötülerin düşmanıymış." Masalın sonuna gelmeden Vedat son nefesini vermişti. Bu böyle olmamalıydı, hevesim kursağımda kalmıştı. Kapıyı yavaşça açtım koridorda Vedat’ın adamı bize doğru geliyordu. “Bir şeye ihtiyacınız var mı hanımefendi?” Başımı sallayıp adamın kravatını elime doladım ve onu içeriye çektim. Koruma gülümsemiş ve ceketini çıkarmaya başlamıştı. Bu geri zekâlıların olmayan beyinleri neden hep bel altı çalışıyordu. Kapıyı kapatıp elimde olan kravatı korumanın boynuna dolayıp sıkmaya başladım. Koruma ilk debelendi ancak gücü yetmemişti. Kravatı elimden yere attım, üstüme çeki düzen verip odadan çıkıp balo alanına gittim. Şer ittifakı bıraktığım yerde duruyorlardı, yanlarına gittiğimde bakışlar bana döndü. "Neredesin kızım sen? Vedat'ta ortalıkta yok." Dedikleri ile güldüm acemi de değillerdi ama neyse. Kulaklığa doğru konuştum. "Burak oda temizlensin. Bir tane bile delil görmek istemiyorum, koridorun başına ve sonuna adam yerleştirdim." Bakışlarımı Kutay'a çevirdim. "Görev tamam toparlanın birazdan gideriz." Hepsi büyük gözlerle bana baktılar, şaşırmaları hataydı. Gözlerimi devirerek cevap verdim. "Ben Ayda Kandemir bana şaşırmamayı öğreneceksiniz." Kutay ile göz göze geldim gözleri parlıyordu. Aras memnun bir şekilde çenesini kaşıdı. Çağatay mal mal sırıtıyordu. "İşte benim kızım be. Yalnız asansördeki haliniz neydi lan öyle, gelmemek için kendimi zor tuttum burada." Hepsinin kaşları çatılı bir şekilde bakışları bana döndü. "Kusmamak için bende kendimi zor tuttum." Aras sorgular şekilde bana bakıyordu. "Her şey tamam çıkabiliriz." Hepimiz yavaşça çıkışa yöneldik. Limuzinde hepimiz yerlerimizi aldık. Camı açıp bir dal sigara yaktım başım sinirden çatlıyordu, rahatlamaya ihtiyacım vardı. Çağatay sessizlikten sıkılmış olacak ki radyodan şarkı açtı ve şarkıya eşlik etmeye başladı. "Alevler içindeyim, alemler içinde. Aşka nah çekiyor, hayat durmuyor acele. Ben kendi yoluma bakarım, gel demiyorum. Sende gelme istemiyorum." Onun bu haline güldüm ve bende eşlik etmeye başladım. "Ben toprağım, sen su; çamur ediyorsun. O şöyledir, bu böyledir; çok biliyorsun. Zoru bilmeyen sandı kolay hiç terlemeden kazanılmış olan. Çiğne at modası, köpüğü üfle dağılsın." Yolculuk böyle devam etti. Galeriye girdiğimizde ilk iş olarak babamın yanına çıktık. Kapıyı tıklatıp içeri girdim, diğerleri de beni takip etti. Ayçin, ezgi ve ben otururken diğerleri ayakta kaldı. "Temiz işti gençler sizinle gurur duyuyorum. Hizmetinizin karşılığı ödendi." Şu elbiseden kurtulup kendimi dışarı atmak istiyordum. "Kameralardan izledim." Babamın dedikleri ile şok olmuştum, ne yani beni o asansörde görmüş müydü? Dudağımın kenarını ısırdım, bunu görmesini istemiyordum. Bakışlarımı babama çevirdiğimde göz göze gelmiştik. Sanırım Ezgi asansör kameralarını babama yansıtmamıştı bu sefer Ezgi ile göz göze geldiğimde, teşekkür edermiş gibi gözümü kapattım. Teşekkürüme karşılık gülümsedi. "Ayda ve Ayçin mükemmel bir iş başardınız. Sizinle ne kadar gurur duysam az. Gerçi anneniz bu halinizi görse deliye dönebilirdi." Babamın sözleri ile dudağımda buruk bir tebessüm oluştu. "Bu günlük bu kadar iş yeter. Kızlar ben eve geçiyorum sizde kafanıza göre takılın." Babam dışarı çıkmadan bakışları bize döndü ve göz kırptı. Babam dışarı çıktıktan sonra nefesimi topladım ve bakışlarımı Kutay'a çevirdim. "Sen ne yaptığını sanıyorsun be. Görev yerinde cilveleşmek ne?" Herkes bu çıkışıma şaşırmıştı Ayçin dikkatle beni izliyordu. "Biz oraya nişanlı olarak gittik geri zekalı! Sen kimsin de beni orada küçük durumuna düşürürsün. SEN KENDİNİ NE SANIYORSUN!?" Bu çıkışıma karşılık kahkaha attı. Ayağa kalkıp okkalı bir tokat attım. "Komik mi geri zekalı?" Hepsinin gözü fal taşı gibi açılmıştı bu hareketimi beklemiyorlardı, bende dahil. Gözleri beni buldu ve kaşları çatıldı. "Bana geri zekalı diyene bak bırak bu saf aşık modelini. Sence ben seninle olur muyum?" Söyledikleri hiç hoş değildi. "Ağzını topla Kutay kimse benim kardeşimle böyle konuşamaz." Ayçin'de olaya müdahale olduğunda diğerleri derin bir sessizlikle bizi izliyordu. "Ben mi sana aşığım. Şakaysa komik, değilse daha da komik." İyice sinirlenmeye başlamıştım. "Kafana göre bana bağırıp çağıramazsın küçük hanım. Senin karşında çocuk yok sen Ayda Kandemir'sen ben de Kutay Eryiğit'im herkes yerini bilsin." Sözleri bitince bir hışımla kapıyı çarpıp çıktı. Arkasından bakmakla yetindim sadece. Kafamı dağıtmam lazımdı, zira iyi değildim. Aşağı inip üzerimdekilerden ve parmağımdaki yüzükten kurtulup daha rahat şeyler alıp giyindim. Galerideki motorlardan birini alıp çıktım. Bir eğlence mekanının önüne motoru park edip, mekâna girdim. Bar kısmına geçip barmenden ağır bir şeyler hazırlamasını istedim. Kutay'ı çocukluğundan beri tanırım, kendisi Şevket amcanın oğluydu. Şevket amca da hem babamın ortağı hem de can dostuydu. Çoğu dil dersini Kutay ve Gökalp ile alıp, birlikte eğitilmiştik. Üçümüz de aynı alanda gelişmiştik. Sürekli imalarda bulunmasından sıkılmıştım. Ben bunları düşünürken önüme konulan alkolü yudumlamaya başlamıştım. Başım yana döndüğünde yanımda esmer bir çocuk duruyordu. "Baya dertliyiz sanırım." Sana ne lan it diye çıkışmak vardı da üstümde halsizlik vardı. Uğraşamazdım, başımla dediklerini onayladım. "Pek konuşkan değilsin anladığım kadarıyla. Zorsun ve emin ol zorları severim." Bak hele ibneye bak. Sor bakalım ben senin gibi birini sever miyim? "Aynen yalnız kalmak tercihim." Dediklerimle sırıtışı büyüdü. "Bu güzellikle yalnız kalmak mümkün değil, farkındasın, değil mi?" Boş yapıyordu, boş yapan erkekleri sevmezdim Çikitay'ım hariç. Dedikleri karşısında göz devirip derin bir nefes verdim. "Defolup gidersen yalnız kalacağım. Yolu biliyorsundur diye düşünüyorum." Benimle işi olmayacağını anlayıp kalktı yanımdan, verdiği en doğru karardı. Ah ulan ah, bir kere gülsün be yüzümüz. Mafya kızısın diye mutlu sanıyorlar. Bu düşüncelerim ile zil zurna olana kadar içtim. Artık kafam leyla olmaya başladığında mal mal sırıtmalara da başlamıştım. Ayağa kalkıp dans ede ede piste doğru gitmeye başladım. Dans ederken yakışıklı bir bey bana doğru geliyordu. Yanıma ulaştığında belimi kavrayıp bana eşlik etmeye başladı. Birlikte uyum içinde dans ederken çocuk bir anda havalandı ve masanın üstüne çıktı. WTF! Ne oluyor lan çocuğa baktığım da dev bir cüsse tarafından yumruklanırken etraftaki insanlar çığlık atıp kaçıyordu. Halüsinasyon görme ihtimalim yüzde kaçtı? “Ulan Ayda, seni de boş bırakmaya gelmiyor.” Ses hiç tanıdık gelmiyordu ama adımı biliyordu. Başım dönüyor ve midem bulanıyordu bir de bunlar yetmezmiş gibi halüsinasyon görüyordum. Gözlerim yavaşça kapandı kendimi karanlığa bırakmadan bir çift kolun beni tuttuğunu hissettim. “Bir tane taksi bulun Ayda’yı eve götürün!” Sesler boğuk bir şekilde geliyordu. Arabaya bindiğimi anlamıştım ve sızmıştım. “Tamam ben hallederim.” Uykumda havalanıyordum ve uçuyordum. “Ayda öldün mü lan?” Bu ses Çağatay’a aitti. “Sen ölümü uyku mu sandın aslan?” Sarhoşken beni konuşturmayın ama ya. Çağatay’ın gülmesi ile bir sıcaklık hissettim. “Neredeymiş?” Gözlerimi açtım, kafamı Çağatay’ın omzundan kaldırdım. “Uzaydaydım Ayçin’im bir ara beraber de gidelim.” Çağatay bu sefer anırırcasına kahkaha atmıştı. “Bunun kafa Jüpiter olmuş.” Sırtımda hissettiğim yumuşaklık ile yatağa yattığımı anlamıştım. |
0% |