Yeni Üyelik
14.
Bölüm

14. Bölüm

@busra5864

 

Genç adam yarım saattir kardeşinin hazırlanmasını beklemekten yorulmuştu. Anlamıyordu bu kadınları, bir yere giderken üç bavul dolusu eşyayı götürmenin anlamı neydi. Gittikleri her yerden kıyafet satın almaları da farklı bir olaydı. Yanına bıraktığı bavuluna baktı. Sinir ile başını sağa sola sallayarak bağırdı.

" İpek 5 dakika içerisinde salonda olmazsan tek başıma gidiyorum "

" Ne bağırıyorsun abi geldim işte, hadi gidelim baba mı çok özledim "

" Bir de ne bağırıyorsun diyor. Kızım yarım saattir seni bekliyorum ağaç oldum burada"

Bir yandan kardeşine kızarken bir yandan da kardeşinin sayısını bile hatırlamadığı bavullarını arabaya yerleştiriyordu. İpek abisinin haklı olduğunu bildiği için sessizce onun söylenmelerini dinleyerek ona yardım etti. Beraber arabaya bindiklerinde hava alanına gitmek için yola çıktılar.

İkisi de uzun zaman sonra ülkelerine babalarının yanına dönüyordu. Bu dönüş şimdilik geçici gibiydi. Ama gelecek günler onlara ne getirecekti bilinmiyordu. Abi kardeş uçağa akşam saatlerinde bindi. Gecenin ilerleyen saatlerinde İstanbul’a iniş yaptılar. İkisi de babalarının gönderdiği özel araç ile evin yolunu tuttu

İpek ve Cenk yorgun oldukları için geri kalan yol sessizlik içinde geçti. Yolculukları bittiğinde babalarına ait olan büyük villanın bahçesine girmişlerdi. Yan yana üç büyük villa vardı. Biri İpek’in biri Cenk’indi. Diğeri ise Bora Karadağ’a aitti. Bora Karadağ için babasından sonra en önem verdiği kişiler çocuklarıydı. Karısını kaybettikten sonra onlarla çok ilgilenmese de çocuklarını severdi.

Cenk ve İpek’te bu yüzden babalarına biraz kırgın olsalar da, ona belli etmemeye çalışıyorlardı. Cenk babasına özenerek her istediğini elde eden, İpek’e oranla daha kibirli biriydi. Ona hayır demek küfür etmek gibiydi. Kendisine hayır diyen birini de görmemişti.

İpek abisine göre biraz daha iyi niyetli olsa da zenginlik ve üstüne çok düşülmesi nedeniyle biraz şımarık biriydi. Evin kapısına vardıklarında hizmetli zil çalınmadan açtı. Mutfak camından görmüş olmalıydı. Cenk bu duruma sevindi. Gece gece birde kapının açılmasını beklemeyecekti. Büyük ihtimalle babası onlar gelene kadar beklemesini söylemişti.

“ buyurun efendim”

Cenk genç hizmetliyi süzerek içeri girdi.

“efendim bir şeyler yemek ister misiniz? Hazırlayım hemen”

Cenk ve İpek’in hiç yemek yiyecek halleri olmadığı için istemediklerini söyleyerek odalarına çekildiler.

………

Ömür ve Can erkenden kalktı. Kahvaltı yaparak evden çıktılar. Bugün şirkette önemli bir toplantı vardı ve bu toplantıya Bora Karadağ da katılacaktı. Ömür ve Can ise son hazırladıkları projeyi sunacaktı.

Projeyi sunacak kişi Ömür olsa da Can'da her bilgi sahipti. Akşamdan beri bu proje için çalışmıştı. İkisi de kimsenin gözüne batmamalılardı. Bora Karadağ'ın, gözüne batmanın aksine dikkat çekerek gözüne girmelilerdi. Şirketin iç mimarı Yağmur Hanım, Muhasebe Müdürü Deniz Beyin bulunduğu toplantı odasında Can ve Ömür’de kısa süre içinde yerlerini aldılar. Bora Beyin gelmesini bekliyorlardı.

Yağmur Hanım ve Deniz Bey departmanlar hakkında sohbete dalmış konuşurlarken, Can ve Ömür aralarında proje hakkında konuşuyor gibi yaparak onları dinliyorlardı.

Ömür ve Can beklemekten sıkıldıklarını belli etmemek için uğraşırken toplantı odasının kapısı açılarak ilk önce Bora Karadağ odaya girdi. Can ve Ömür odada bulunan diğerleri gibi ayağa kalktı. Onun yerine oturmasını beklerken kapıdan giren genç adam ve genç kadın ile şaşırdılar.

Odaya giren kişileri tanımışlardı. Giren kişiler Cenk ve İpek Karadağ'dan başkası değildi. Yüz ifadelerini korumaya çalışarak birbirlerine baktılar. Onların döndüğü hakkında bir bilgi almamışlardı. Ve durum yeterince şüpheliydi. Cenk ve İpek odada bulunanlara tek tek bakarak babalarının iki tarafında bulunan boş yerlere oturdu.

İpek toplantıya sadece bugünlük babasının ısrarı üzerine gelmişti. Odada bulunan iki kişiyi daha önce gördüğünü hatırlayamadı. İşlerle pek ilgili olmasa da babasının zorlaması yüzünden çalışanlar hakkında genel olarak bilgi sahibiydi. Cenk ise bu şirketin başına geçmek için yıllarca eğitilmişti. Babasının işlerinde o da söz sahibiydi. Cenk odada bulunan iki yabancıyı incelemeye başladığında Can'ın üzerinde çok durmadan Ömür'ü incelemeye geçti. Saçlarından kıyafetlerine kadar her şeyi ile güzel ve hoş bir kadın olduğunu düşündü. İş konusunda da iyi olduğunu bu odada bulunmasından yola çıkarak emin oldu.

Odada bulunan sessizliği Deniz Bey ve Yağmur Hanım bozarak Cenk ve İpek'e ne zaman geldiklerini neden haber vermedikleri sorduktan sonra geldiklerine sevindikleri dile getirdiler. Bora Karadağ'ın projeyi anlatın demesi ile Ömür ve Can bilgisayardaki sunumu açarak ayağa kalktı.

Sunumun ilerlemesi Can sağlayacak olsa da bazı yerlerde anlatıma da katılacaktı. Yarım saat boyunca akıcı ve odada bulunan kişileri sıkmayacak bir şekilde projeyi ayrıntıları ile anlatılar. Doğal şekilde birbirlerine verdiklerini söz sırası ile akıcı bir anlatım yakalamış ve kendilerine hayran bırakmışlardı.

" bizim anlatacağımız bu kadar efendim " diyerek Bora Beyin ne söyleyeceğini beklemeye başladılar. Ömür ve Can' da yaptıkları sunumun çok iyi olduğunu bilseler de alacakları cevabı merak ediyorlardı.

" çok iyi iş çıkarmışsınız sizler hakkında güzel sözler duymuştum. Beni de etkilemeyi başardınız tebrik ederim böyle çalışmaya devam edin "

" teşekkürler efendim"

" proje gelecek ay hayata geçirilmeye başlanacak. O zamana kadar her detayıyla oğlum Cenk ile beraber ilgileneceksiniz."

Bu sözler karşısında Ömür ve Can " peki, efendim " diyerek onu onayladı Bu durum hem iyi hem de kötü olmuştu. Gelecekteki sorunları daha sonra değerlendirecekleri için şimdilik karşındaki adamı dinlemeye devam ettiler.

" siz çıkabilirsiniz geri kalan toplantıyı biz kendi aramızda yapacağız iyi çalışmalar" Ömür ve Can kibar bir şekilde odadan kovulmalarının ardından masadaki eşyalarını toplayarak odadan ayrıldı. Can ve Ömür odalarına dönünce durum kritiği yaptılar, merkezden Cenk ve İpek hakkında neden bilgi gelmediğini anlamamışlardı. Odaya girdiklerinden andan itibaren Can’ın bir şey söylemek için kıvrandığını fark eden Ömür sonunda dayanamayarak konuştu.

" kıvranma artık söyle Can "

“ ben bir şey yaptım ”

Can ortağının kendisine kızmasından korkuyor onun gözlerine bakamıyordu.

“ ne yaptın”

“ toplantı odasına böcek yerleştirdim ”

Can’ın pat diye söyledikleriyle Ömür bir süre duyduklarını idrak edemedi. Ömür ortağının böyle bir şeyi yapabileceğini hiç tahmin etmemişti. Hatta sorarken konunun Esra ile ilgili olduğunu bile düşünüyordu.

" ne yaptım dedin "

Diye çıkışırken bile kulaklarının yanlış duyduğunu düşünüyordu. Eğer böyle bir şey yaptıysa görev için çok riskli olabilirdi.

" dinleyicilerin birini toplantı odasına koydum. Aslında amacım sadece her ihtimale karşı yanıma almaktı. Ama odadan sadece bizi çıkardıklarında şüphelendim. Eşyalarımızı toplarken cebimden çıkartıp masanın altına yapıştırdım."

" Can bunun ne kadar riskli ve tehlikeli olduğunu biliyorsun. Kaç aydır bunu hiç yapmayı denemedik çünkü hep kontrol ediyorlar sende çok iyi biliyorsun "

" biliyorum ama artık çok sıkıldım. Bir arpa boyu yol ilerleyemedik. Ben bunaldım artık bu şirketten, işlerinden. Hem kontrol edecek zamanları yok şuan tek şansımızın bu olduğunu hissettim. Sana söylemediğim için üzgünüm ama yaptığım şey için pişman değilim "

Ömür onun savunması karşısında söyleyecek bir sözü yoktu. Zira çok haklı olduğunu biliyordu. Kendiside sıkılmıştı bu görevden ayrıca o adamı gördükçe sinirleri bozuluyordu.

" haklısın özür dilerim sana biraz fazla çıkıştım "

Can ortağının kötü bir niyeti olmadığını bildiği için konuyu sorun olmadığını söyleyerek kapattı. Beraber bilgisayarın başına geçerek dinleme cihazının neler kaydettiğini dinlemek için ayarlamalar yapmaya başladılar. Böyle durumlar için Can’ın şirkete kendi kişisel bilgisayarı olarak getirdiği bilgisayarı kullanırlardı. Bu güne kadar sadece araştırma için kullanmışlardı. Şimdi asıl getirme sebepleri için kullanacaklardı.

Bilgisayar hazır olduğunda dinlemeye başladılar. Yarım saat boyunca iş ile ilgili birçok konuda konuşmalarını, kararlar almalarını dinlediklerinde bir sonuca varamayacaklarını düşündüler. Can dinleyici koymanın saçmalık olduğunu dile getirecekti ki Bora Karadağ'ın toplantının bittiğini Deniz Bey, Yağmur Hanım ve İpek’in odadan çıkabileceklerini söylediğini duydu.

Sabırsızlıkla devamında ne olacağını beklemeye başladılar.

" bende odama gidiyim toplantı bittiyse baba"

" seninle daha konuşacaklarım bitmedi. Sizi buraya neden acele ile çağırdığımı merek ediyorsundur. İşleri artık sana devretmeye karar verdim"

" daha çok erken değil mi? "

Cenk’in bu cümleyi kurarken, Ömür ve Can onun sesindeki sevinç ve mutluluğu yanında olmasalar da hissetti. İkisi içinde sürpriz bir karar olmuştu. Ömür bu adamın ne yapmaya çalıştığını artık anlamıyordu.

" hayır, erken değil, ben senden daha genç yaşta şirketi babamdan devraldım. Gerçi ben bileğimin hakkıyla aldım orası ayrı "

Ömür ve Can son sözleri fısıltı ile söyleyen adamı neyse ki duymuşlardı. Ne demek istediği anlamayan Ömür ortağına baktığında onunda anlamadığını gördü. Bunu eve gittiklerinde araştırmaya karar vererek dinlemeye devam ettiler.

" anlamadım baba ne demek istedin "

" Boş ver ne demek istediğimi ama sen yakında şirketin başına geçeceksin. Bir süre sonra olan önemli işim bittince, bu koltuktaki yerimi sen alacaksın. Zaten bende bir süre buralarda olmayacağım "

Cenk babasının kendisini şirketin başına geçirmek istemesine çok sevinmişti. Hırslı bir yapıya sahip olan Cenk babasının bunu daha önce yapması gerektiğini düşünmüyor değildi. Fakat bu düşüncelerini babasına belli etmedi.

“ bunun sebebi büyük bir teslimat olacağı için mi? Benim bulduğum alıcı ile olacak diye biliyorum doğrumu hatırlıyorum”

" evet, çok büyük bir teslimat yapacağız ondan sonrada benimde emekliye ayrılma zamanım gelmiş olacak "

Bu konuşmadan sonra anlamışlardı ki Cenk babasının işlerinden haberdardı. Yurt dışındaki birçok bağlantıyı kendisi sayesinde kuruluyordu. Cenk güvenilir ve zengin alıcıları bulur babası da gerekli malları hazırlardı. Bu konuda iyiydi Cenk, babası kadar iyi. Ömür ve Can hiç bilmedikleri bir bilgi öğrenmişlerdi. Cenk her şeyi biliyordu ve babasına bu işlerde yardım ediyordu.

“ Can bu bilgiyi Ayhan Müdüre bildirmeliyiz”

“ hem de en kısa zamanda ”

Dinleme işleri bittiğinde ikisi de öğle yemeğine kadar proje üzerinde çalıştı. Cenk ile çalışmaya başlayınca herhangi bir pürüz olsun istemiyorlardı. Öğle yemeğini şirketin yemekhanesinde yemek için odalarından çıktılar. Yemekhaneye indiklerin de açık büfeden yemeklerini alarak hep oturdukları cam kenarındaki masaya oturdular. Sohbet konuları proje gibi gözükse de akılları öğrendikleri yeni bilgilerdeydi. Bu ikisinin de düşünceli olan gözlerinden anlaşılıyordu.

Masaya oturalı on dakika olmamıştı ki masada bulunan boş sandalyelerden biri çekildi. Can ve Ömür işe başladıklarından beri sadece beraber yemek yemişler kimseyi aralarına alma gibi bir girişimleri olmamış buna keza diğer çalışanlarsa buna hiç yeltenmemişti. Bunun en büyük sebebi ikisinin de çok konuşkan bir yapıya sahip olmamasıydı. Can ve Ömür önce şaşırmış şekilde birilerine sonrada masaya oturan kişinin kim olduğuna baktılar. Gördükleri kişi Cenkten başkası değildi. Ona bakarken Ömür yan tarafında iki kişi daha hissedince kim olduklarını bakmasa da tanıdı. Yine de teyit amaçlı baktığında tahmin ettiği gibi İpek ve Burak'ı gördü. İpek'in burada abisinin yanında olması normaldi. Ömür, Burak’ın patronunu koruyor olması gerektiğini bildiği için direk ona hitaben konuştu.

" bir şey mi oldu Burak Bey "

Diğerini yok saymak ne kadar doğruydu bilmiyordu. Ama bir süredir görmediği ve nedeni bilmiyor olsa da sesini duymak istediği adamı muhatap almak istedi. Ancak masanın altından Can’ın kendisine attığı uyarı tekmesini de yemek zorunda kaldı. Canı yansa da mimiklerini kontrol ederek karşısındaki adama bakmayı sürdürdü. Bazen yaptıklarına kendisi de inanamıyordu.

Genç adamında Ömür'den farkı yoktu. Genç kadına gözlerindeki ışıltı ile bakıyordu.

Ne kadar zaman olmuştu onu görmeyeli. Kendine göre çok uzun bir zaman, ama sadece iki hafta olmuştu. Uzaktan birkaç kez görmesi haricinde yakından görememişti. O günden sonra sesini ne kadar özlediğini, Ömür'ün sürekli kendisi ile konuşmasını isteğini fark ettiğinde, genç kadına çoktan âşık olduğunu kendine itiraf etti.

Ömür sorusuna karşılık " hayır Ömür Hanım" cevabı aldığında yalnızca başını sallayarak anladığını belirtti. Oysa neden masalarında olduklarını anlamamıştı. Sadece onun verdiği doğal bir tepkiydi. İkisi saniyelerdir gözlerini birbirlerinden ayırmadıklarını fark etmezken, Cenk yok sayılmanın siniri ile sert bir şekilde konuştu.

" Bu soruyu masana oturmuş olan patronuna soruyor olman gerekmez mi? Ayrıca Burak artık benim yakın korumam o yüzden bizimle beraber burada”

Ömür, genç adamdan aldığı cevaba rağmen gözlerini ondan çekemiyordu. Cenk’in söylediklerini duyduğunda, kendisine hem kızmış, hem de şaşırmıştı. O eski görevden başka bir şey düşünmeyen umursamaz Ömür nereye gitmişti. Kendini bir an önce toparlaması gerektiğini biliyordu.

Cenk’in onu muhatap almamış olmasına da kızdığını sesinin tonundan anladı. Durumu kurtarmanın bir faydası olup olmadığını düşündükten sonra bu şekilde devam etmeye karar verdi. İçinden bir ses bunu yapması gerektiğini söylüyordu. Kendisini toparlayarak genç adamdan gözlerini zorda olsa çekti. Cenk’e döndüğünde onunda kendisine baktığını gördü. Ömür fark etmese de Cenk’e bakarken biraz önceki bakışlarının aksine gözlerinde hiçbir duygu barındırmıyordu.

Ömür karşısında ki adamın patronluk taslamaya biraz erken başladığını düşünüyordu. Bununla birlikte kurduğu cümlede bunu açıkça belirtir nitelikteydi.

" patronum Bora Karadağ olduğu içindir belki de"

Cenk ile beraber gelip Can'ın yanındaki boş yere oturan İpek'e başı ile selam vererek yemeğine başlamak için kaşığına uzandı. İpek'ten de aynı karşılığı alırken arada gözlerinin sağ tarafında ayakta ellerini arkasında birleştirmiş dimdik duran Burak'a kaydığı da gözlerinden kaçmadı.

Sinir ile dişlerini sıkarken masadakilere belli etmemeye çalıştı. Can'ın kendisine sırıtan yüzüne bakarak ne oldu anlamında tek kaşını kaldırdı. Ondan aldığı tek cevap bir omuz silkmesi olunca sinirleri resmen tavan yaptı. Şuan masada en çok eğlenen kişi Can'dan başkası değildi.

Can ortağının kendisine kızdığını anlasa da onun birinden hoşlanıyor olmasına ve bu duygularda ki acemi tavrı Can’ı gülümsetmişti. Ömür’ün daha çok kendisine duygularının açık ettiği için kızdığını bildiği için onu fazla kızdırmak istemeyerek sessizce yemeğini yemeye başladı. Cenk genç kadından aldığı karşılık ile sinirlense de bu ulaşılamaz tavrı da hoşuna gitmemiş değildi.

" yakında babamdan işleri devir alıp patronun ben olacağım için bana karşı konuşmaların da daha dikkatli olacağını umuyorum"

Ömür genç adamı dinlerken sakinleşmek adına için masada bulunan suyundan bir yudum aldı. Neden bu kadar sinirlendiğini kendisi de anlamasa da baba, oğlu gördükçe içinde yükselmeye başlayan öfkeye engel olamıyordu.

Can, Ömür'ü daha fazla zor durumda bırakmamak için " dikkat ederiz Cenk Bey şimdiden hayırlı olsun " dediğinde Ömür'ün konuşmasına gerek kalmadı. Ömür biraz önce Can'ın kendisine sırıtarak bakmasına kızsa da araya girmesine mutlu oldu.

Cenk ortamı yumuşatmak için biraz önceki ses tonunun aksine masaya neden oturduklarını açıklamaya girişerek. Ömür'e hitaben konuşmaya başladı.

"Ne kadar çalışanım olsanız da oturmak için müsaade istemem gerekirdi. Kusura bakmayın benim hatam "

Ömür genç adamın sözleri üzerine daha fazla uzatmamak için bir şeyler söyleyecekken İpek'in " gerçekten abimin kusuruna bakmayın bazen çekilmez biri oluyor" demesi ardından
Ömür çok fazla uzatmamak için konuşmadı. Kendine göre böylesi daha mantıklı gelmişti.

Ömür bu iki kardeşi hiç sevmemişti. Zaten babalarından da hiç hoşlanmıyordu. Her üçü de kendisinde anlamlandıramadığı bir öfke ve sinir duygusunu açığa çıkarıyordu. Görevi bir an önce başarılı bir şekilde tamamlamak istediği için sabır çekti. Şuan tek dayanağı olan kişiye bakarak ondan güç aldı.

Can kendisine bakan ortağına hafifçe gülümsedi. Göz kırparak yanında olduğunu hissettirdi. Yemeğin geri kalanında çok samimi olmasa da bir sohbet konusu açarak konuşmaya başladılar. Ömür'ün yemek boyunca tek sevindiği olay Burak’ın da kendileri ile beraber hatta hemen sol tarafındaki boş yere oturarak yemek yemesiydi.

Diğerleri kendi aralarında konuşurken ikisi biraz sohbet ettiler. Ömür uzun zamandır sadece iki erkeğin yanında kendisini mutlu hissettiğini o gün fark etti. Birisi ortağı Can’dı, diğeri ise sol yanında oturan kısa bir süre önce tanıştığı ve ona güven duygusundan başka duygularda beslemeye başladığını fark ettiği Burak’tı.

Onun yanında Can’ın yanında olduğu kadar güvende hissetmesini kendisi de normal karşılamıyordu. Bu yüzden bir süre duygularından emin olmak ve genç adamı biraz daha iyi tanımak için kendisini geri çekmeye karar verdi.

O gün kendisini ve duygularını ilk defa sorgulamaya başladığı gündü.

Hayatın bize ne getireceğini bilemeyiz biz sadece kaderimizde ne varsa onu yaşarız. Ama bu demek değil ki hayatımızı kendimizde yön veremeyiz. Elbette veririz ancak yine de bir şekilde hayatımızın belli bir kısmı da kaderdir. Ömür'de hayatına yön vermeye çalışsa da kader aşkı çoktan karşısına çıkarmıştı. Hiç âşık olmayacağım derken kalbi ilk görüşte sevmişti. O gün o partide çarpışarak düştüklerinde, göz göze ilk geldikleri ilk anda ikisi de birbirlerine bağlandı.

Hiç dile getirmeseler de o günden sonra akılları hep birbirlerinde olmuştu. Ömür henüz bu aşkı kabullenememişti. Üstelikte içinde olduğu görev bunu büyük ölçüde engeller nitelikteydi.

Loading...
0%