Yeni Üyelik
24.
Bölüm

22. Bölüm

@busra5864

 

İnsanlar hayatları boyunca bir konu hakkında ne kadar çabalasalar da bir sonuca ulaşamadıkları, başaramadıkları birçok şey vardır. Ama hayat çabaladığınız o şeyi bir anda karşınıza öyle bir çıkarır ki ne yapacağımızı şaşırır kalırız.

“ sen o bodrumda bir şeyler dedin evde konuşacağız deyince üstünde durmadım açıklar mısın?”

Can, Ömür’ü daha fazla merakta bırakmamak için “ senden bir şey sakladığımı biliyorsun” dedi. Ömür, Can'ın uzun zamandır bir şeyler sakladığını zaten biliyordu. Ama bir anda kendisine açıklamak istemesini anlayamıyordu. Üstelik bu sır yüzünden daha önce kavga bile etmişlerdi.

“ evet biliyorum”

“ uzun zaman önce söylemeyi düşünüyordum ama emin olmak istedim”

Can aklına gelen bir ayrıntı ile beklemesini söyleyerek odasına gitti. Ömür onun arkasından bakarken Can’ın ona ne anlatacağı düşündü. Ömür kendi içinde konuşacakları konuyu sorgularken Can ise odasına girerek dolabının içine koyduğu resim çerçevesini alarak odaya geri döndü.

Ömür'ün karşısına geçtiğinde Ömür sabırsızlanmış bir şekilde Can'ın konuşması için ona bakmaya başladı.

" sana çok önce söylemem gerekiyordu. Biliyorum bana bunun için çok kızacak ve kırılacaksın ama emin olmalıydım. Emin olmadan sana söyleyemezdim. Hala da bana inanmayacağını biliyorum söylemek yerine sana göstermek istiyorum. Yıllar önce bana seni son kez gördüğümü hissettiğim zaman verdiğin hatırayı sana geri vermek istiyorum "

Can konuşmasına elindeki çerçeveyi Ömür'e uzatarak ara verdi. Devam etmek için Ömür'ün her şeyi anlamasını beklemekten başka çaresi olmadığını biliyordu. Ömür, genç adamın neden bahsettiğini anlamıyordu. Ayağa kalkarak kendisine uzattığı ters duran resim çerçevesini onun elinden alarak çevirdiğinde gördüğü fotoğraf karşısında ağzından çıkanlara mani olamadı.

" sen bu fotoğrafı nerden buldun "

" bulmadım bana sen verdin hatırla "

Ömür elinde tuttuğu fotoğraftaki kişilerin her birini parmak uçları ile okşarken titreyen vücuduyla biraz daha ayakta dursa düşüp bayılacağını hissettiğinde, geriye doğru bir adım atarak kendini koltuğa zar zor bıraktı.

" ama ben sana bunu neden vereyim ki ben bu fotoğrafı kardeşime vermiştim"

Can, Ömür'ün yanına yaklaşıp dizlerinin üzerine çökerek onun gözlerine baktı.

" şuan şokta olduğun için algılayamıyorsun görebiliyorum. O yüzden açıkça söylüyorum. Abla benim kardeşin hiç mi tanımadın beni. Babamı ve annemi kaybettiğimizde sen teselli ettin beni. Kendi acını unuttun beni avuttun. Hatırlamadın mı? Ömer’ini "

Can kendisini ablasına hatırlatmak isterken gözlerinden süzülen yaşlara mani olamadı. Ömür ise duydukları karşısında ne yapması gerektiğini şaşırmıştı.

“ hayır, kardeşim sen olamazsın sen olsan anlardım. Beni neden kandırmaya çalışıyorsun ”

“ böyle önemli bir konuda seni kandırabilir miyim? Ben”

Ömür karşısında sessizce gözyaşı döken adamın yalan söylediğini düşünse de kalbi gerçek olmasını diliyordu.

“ o zaman inanmam için bir şey söyle ikimizin bildiği bir şey”

Can ablasının isteğini yerine getirmek için konuştu.

“ ne olursa olsun birbirimizi bulacağımıza söz vermiştik hatta polis olacak ve bulacaktık”

Yıllarca aradığı kardeşinin gözyaşı dökerek söylediklerinden sonra ona nasıl inanmazdı. Üstelik gösterdiği fotoğraftan sadece bir tane vardı ve onu da yıllar önce kardeşini başka yurda götürecekleri gün ona vermişti. Ailesi ile toplu çekildikleri iki fotoğraftan biriydi nasıl unuturdu. Elindeki çerçeveyi kenara bırakarak Can'ın gözyaşlarını silmeye başladı. Kendi gözyaşlarının aktığından bir haberdi.

" sen gerçekten Ömer’sin"

" evet, abla benim Ömer, kardeşin”

İki kardeş birbirlerine yılların acısını çıkarırcasına sıkıca sarılmışlardı. Uzun bir sarılmanın sonrasında Ömür ve Can yan yana otururken Ömür Can'ın beline sarılmış kafasını göğsüne koymuştu. Can ise onun sarışına karşılık vererek kendisine daha çok yasladı.

" bu anı yaşamak için o kadar çok bekledim ki abla "

" daha önce söylemeliydin bana bunun için sana çok kızgınım"

Can ablasının haklı olduğunu bildiği için bu konuda kendisini savunmayarak haklı olduğunu söyledi. Daha önce söylemediği için defalarca kez özür diledi.

Can, Ömür’e ayrı düştükten sonra nasıl bir hayatı olduğunu sordu. Ömür konuşmaya başlamadan önce Can'ın ellerini tutarak ondan güç aldı. Ellerini sıkıca tuttuktan sonra anlatmaya başladı. Günlerce onun gelmesini beklediğini yaptığı asilikleri sonra bunların hiçbir şekilde işe yaramayacağını fark ettiğinde içine kapanmasını, evlat edinilmesini her şeyi anlatmıştı.

Ömür yaşadıklarını anlatmayı bitirdiğinde kardeşinin yaşadıkları merak ettiği için Can’ın da anlatması bekliyordu. Can ablasını çok bekletmeden anlatmaya başladı.

“ senle ayrıldığımız zaman aynı şehirde sadece erkek çocukların kaldığı bir yurda yerleştirdiler beni, oraya ilk gittiğim günler sürekli ağlıyordum. Senin bana verdiğin fotoğraf ile teselli buluyordum. Bir süre kaldıktan sonra yurtta yangın çıktı. Başka yurda gönderdiler birçoğumuzu beni de birkaç kişi ile başka şehre yolladılar. Artık senden daha uzak olduğumu biliyordum. Bende senin gibi sözümü tutmak için çok çalıştım”

Can biraz nefes almak için konuşmasına ara verdi. Bu sefer Ömür’ün elini Can sıkıca tutmuş kendisi için asıl zor olan kısmı anlatmaya başlamıştı.

“ Yeni gittiğim yurtta bir yılım dahi dolmamışken bir aileye evlatlık verildim. İstemesem de Müdüre de söylemedim. Söylesem de bir şey değişmeyeceğini biliyordum. İşlemler bitince beni yanlarına aldılar nüfuslarına geçirirken adımı değiştirmişlerdi. Benim haberim çok sonradan oldu. Kimlikte ki ismim Can Ömer Yıldız sizlere adım konusunda yalan söylediğimi düşünme. Neyse ilk haftalar hatta aylar güzel geçiyordu. Uzun zaman sonra mutluydum. Daha sonra beni evlatlık edinen ailenin iş durumları kötüye gitmeye başladı. Üvey babam her gün eve sinirli gelmeye başladı. Bazen benim uğursuzluk getirdiğimi söyler bağırır çağırırdı. Bazen de neyse! Devamını tahmin ediyorsundur polisler beni tekrar yurda yerleştirdi. Yıllar geçti lise bitti akademiye girdim polis oldum sonra da seni zor da olsa bularak sözümü tuttum”

Ömür farkındaydı, anlatılan hayattan çok anlatılmayanlarda vardı. Anlatılmadığı ya da anlatılamadığı için özel olduğunu biliyordu Ömür. Geçmişi hatırlamanın ve daha fazla üzülmenin anlamsız olduğunu biliyordu. Yeterince acı çekmişlerdi. Artık geçmişi ardında bırakmak gerektiğini düşünüyordu. Bu yüzden de dolan gözlerini sildikten sonra, ağladığı için kısılan sesi ile konuştu.

“ her şey geride kaldı, sadece iyi anılarımızı düşüneceğiz ve önümüze bakacağız söz ver bana”

“ söz veriyorum abla”

Biraz daha sohbet ettikten sonra dinlenmek için odalarına çekildiler. Sabah kaldıkları yerden devam edeceklerini de iki kardeşte çok iyi biliyordu.

……..

Gün bitmiş akşam olmuş güneş yerini aya bırakmıştı. Genç adam, gelen mesaj ile her zamanki buluştukları adrese doğru yola çıktı. Uzun zamandır bu görüşmeyi bekliyordu. Anlatacağı o kadar çok şeyler vardı. Bir an önce anlatmalıydı. Sonrasında ise ne yapması gerektiğinin talimatlarını almalıydı. Artık kendisi için bu iş çok zor olmaya başlamıştı. Yarım saattin ardından, arabasını ormanlık alana giren patika yola park ederek kapıları kilitledi.

Gecenin karanlığında, ay ışığı sayesinde gördüğü ağaçların arasındaki yolu takip ederek açık alana çıktı. Kendisini bekleyen adamın yanına giderken söyleyecekleri konusunda tedirgin ama uzun zaman sonra onu gördüğü içinde mutlu hissediyordu. Kendisini bekleyen kendisinden sadece birkaç yaş büyük genç adama yaklaşarak sarıldı.

İki genç adam aradan geçen zamanın acısını çıkarırcasına sarılmışlardı. İkisi de hasret giderdikten sonra konuşmaya başladılar.

“ uzun zaman oldu seni, sizleri çok özledim Alper”

Genç adamda uzun zamandır görmediği arkadaşı ile aynı fikirdeydi.

“ evet, uzun oldu. Aslında bugün ben gelmeyecektim, onları zor ikna ederek geldim”

“ neden zor ikna etmen gerekti. Hep sen gelirsin bu işte beraberiz neden karşı çıktılar ”

Alper söyleyip söylememek arasında kalsa da, bilmesi gerektiğini düşünerek anlatmaya başladı.

“ birileri emniyet veri tabanında seni araştırıyor yani görevde kullandığın kimliğini, şuan kim bilmiyoruz. Üst makamlardan birileri olmalı bilgilerine ulaşmaları yakındır”

“ benimle ne işleri olabilir ki, hem görev adımı çok kişi bilmiyor gerçek adımla aratmamaları tuhaf aslında ”

“ haklısın, bizde bu kimliğinle birilerinin işine karıştığını düşünüyoruz”

Genç adam duydukları ile son zamanlarda olanları düşünmeye başladı. O kadar fazla olay olmuştu ki arkadaşına tek tek anlatmaya başladı. Her şeyi anlattıktan sonra onunda bu konuda ne düşündüğünü öğrenmek için konuşmasını bekledi.

“ ben seninle kimin derdi olduğunu araştıracağım. Anlattıklarını daha sonra konuşacağız ama başka bir mesele var seni bunun için çağırmak zorunda kaldık. Artık görevini bir an önce sonlandırman gerekiyor üstlerimiz bu görevin çok uzadığından şikâyetçiler.”

Görevinin uzadığını kendisi de biliyordu. Ancak elinden herhangi bir şey gelmiyordu.

“ evet, biliyorum görevim çok uzadı. Fakat şuan sevkiyatı beklemekten başka çarem yok adam çok gizli çalışıyor, yanında olmama rağmen hiçbir açığını bulamadım. Yaptığı işleri biliyorum ama kanıtlamadan görevi bitiremiyorum.”

Genç adam yapmak zorunda olduğu açıklamadan dolayı üzgün olsa da, elinden fazlası gelmiyordu. Bu göreve başlayalı neredeyse yedi ay olmuştu. Her şeyi bir kenara bırakmıştı genç adam, arkadaşlarıyla tüm iletişimini kesmişti. Tek iletişim şekli bugünkü olduğu gibi gizli buluşmalardı. Ama sona yaklaştığını hissediyordu.

“bugün olanları sana az önce anlattım. Onun en güvendiği adamı oldum. Benim ile ilgili şüpheleri varsa da artık kalmadı. Hem yakında beklediğimiz sevkiyat gerçekleşecek biz bunu konuşalım”

Konuşmanın başka konular ile uzaması ardından asıl konuya döndüklerinde, ilerleyen günlerde nasıl bir yol izleyeceklerine karar vererek vedalaşmışlardı. Genç adam arabasına gitmek için arkasını döndüğünde, arkadaşının kendisine seslenmesi ile durdu.

“ Umut”

“ efendim abi”

Alper arkadaşını uyarma gereği hissetmişti.

“ kimseye haddinden fazla güvenme kendine dikkat et”

“ tamam, abi arkadaşlara selamı mı söylersin, sende kendine iyi bak”

Umut aylardır içinde bulunduğu görevin, omuzlarına yüklediği yük ile yürümeye devam etti. Görev adı Burak Doğan, gerçekte ise Umut Akbaş’tı. Bora Karadağ’ın peşinde olan organize şubedeki ekipte çalışan polis memuruydu. Göreve başlamadan önce aylarca takip etmiş, kayıtlara geçemeyen şikâyetleri dinlemiş, bu adamı hapse atmak için her şeyi yapmaya yemin etmişti. Üstleri ile konuşmuş gizli görev için onay almıştı. Bora Karadağ’ın yanında işe girmek için günlerce çalıştı. Önce korumalarını aldığı güvenlik şirketinde işe girdi. Onun gözüne girmek için elinden geleni yaptı.

Verdiği emeğin karşılığını almış yakın koruma olarak işe başlamıştı. O günden sonra sadece bugünkü gibi, ekip arkadaşıyla ayda bir iletişime geçer olmuştu. Yakında görevinin sonuna gelecek olmasının mutluluğu ile arabasına bindi.

***

Ertesi gün Can erkenden uyanarak kahvaltıyı hazırlamak için mutfağa girdi. Ömür ise uzun zaman sonra ilk defa uyuya kalmıştı. Uyuya kalmasındaki en büyük sebebi ise iki gün boyunca doğru düzgün uyumamasıydı. O bodrumda bağlı halde dururken, her an tetikte beklediği için Cenk'in uyuduğu zamanlar kendisini uyumamak için zorlamıştı.

Can çayın suyunu koyduktan sonra, Ömür’ün spor yaptığını düşünerek bodrum kata indi. Odaya girdiğinde, onu karşılayan sessizlik karşısında şaşırdı. Ömür’ün her gün bu saatlerde uyanarak spor yaptığını biliyordu. Birkaç gündür yaşadıklarını düşündüğünde, uyuya kaldığını anladı. Ablasına güzel bir kahvaltı hazırlamak için tekrar üst kata çıktı. Merdivenlerin sonuna geldiğinde aklına gelen fikir ile önce odasına girmiş, sonrada Ömür’ün odasının olduğu kata çıkmıştı.

O odanın kapısını elindeki anahtar ile açarak sessizce içeri girdi. En son üç gün önce girdiği odaya göz gezdirdi. O gün girdiğinde açtığı hediye paketleri hala yatağın üstünde duruyordu. Sadece bir tanesi hariç diğer tüm hediyeleri açtığı gibi geri paketleyerek dolaba yerleştirdi. Oda tamamen eski haline geldiğinde odadan çıkarak tekrar kapıyı kilitledi. Aşağı kata indiğin de çayın altını kapatıp sonrada evden sessizce ayrıldı.

Sitenin yakınlarındaki taksi durağından bir taksiye bindiğinde adresi vererek arkasına yaslandı. Bir saate yakın yolculuktan sonra gelmek istediği adrese gelmişti. Taksicinin parasının ödedikten sonra arabadan indi. Evden çıkmadan önce aldığı Ömür’ün arabasının anahtarı ile dün onu kurtardıkları yerde bıraktıkları arabanın kapısını açarak bindi.

Geldiği yolu geri dönerek arabayı alışveriş merkezinin otoparkına park etti. Bir saat boyunca ablasının kendisi için yaptığı gibi onsuz geçirdiği her doğum günü için bir hediye almıştı. En güzeli ise uzun zaman sonra onunla beraber geçireceği doğum günü için aldığı kolyeydi.

İçi açılabilen küçük oval bir kolyeydi. İçine ise baş harflerini yazdırmıştı. Can’a göre bu kolye birbirlerinden bir daha hiç ayrılmayacaklarının bir sembolüydü. Kendisi için ise ablasının hediyelerinin arasından aldığı saatin arkasındaki “Ablasının Bir Tanesi” yazan kısmın hemen altına kolyede olduğu gibi baş harflerini yazdırmıştı. Tüm hediye paketlerini arabaya yerleştirerek eve döndüğünde Ömür yeni uyanıyordu.

Ömür zorla açtığı gözleri ile saate baktığına 10’a geldiğini gördü. Bu saate kadar nasıl uyuyabildiğine inanamamıştı. Yataktan kalkarak yüzünü yıkadıktan sonra üzerine tişört ve kot pantolon giyerek aşağı indi. Can’ın odasından gelen sesleri duyduğunda, onunda yeni uyandığını düşünmüştü. Mutfağa giderek dolaptan kahvaltılıkları masaya koymak istediğinde hepsinin masaya yerleştirildiğini görmüştü. Can’ın hafta sonu erken kalkmış olmasına şaşırdı. Ocağın kapalı olduğunu gördüğünde çayı da demlemiş olacağını düşündü. Ancak çaydanlığa baktığında boş olduğumu gördü. Suyun kaynaması için ocağı yakarak mutfaktan çıktı. Can’ın masayı hazırlamış ancak çayı neden demlememiş olduğunu merak ediyordu.

Kendisinin uyanmadığını fark ettiğinde, tekrar uyuduğunu düşünmüştü bu olası bir durumdu. Can’ın uykuyu yemek yemeyi sevdiği kadar sevdiğini biliyordu. Küçükken de böyle olduğunu hatırladığında dudaklarında içten bir gülümseme oluştu. Can’ın odasının kapısına bir iki defa tıklatarak girmek için onay vermesini bekledi.

“ gel abla”

Ömür’ün duyduğu hitap ile gülümsemesi daha da genişlemiş gözlerinin içine ulaşmıştı. Bu anı yaşamayı o kadar çok beklemişti ki bu anların bozulmaması için her şeyini verebilirdi. Ömür odaya girdiğinde Can’ı dolabının önünde buldu.

“ günaydın ne yapıyorsun”

“ günaydın abla, dolabı düzenliyordum”

Can dolabına koyduğu hediyelere son kez göz atıp dolabın kapağını kapattı.

“ işim bitti zaten hadi kahvaltı yapalım çok acıktım”

Can acıktığını söylediğinde ablasının kendisine nasıl baktığını görmüştü.

“ abla bakma şöyle hem en son akşam yedik normal olarak acıktım”.

Ömür odadan alınmış halde çıkan kardeşinin ardından yetişerek koluna girdi.

“ bir şey demedim canım kardeşim bende acıktım zaten hadi yiyelim”.

Beraber mutfağa geçmişler geriye kalan kahvaltılıkları hazırlayarak yemeye başladılar. Keyifli ve bol sohbetli kahvaltının ardından beraber masayı topladılar. Her hafta sonu yaptıkları gibi film keyfi yapmak için odaya geçmişlerdi. Ömür film seçerken Can’da ona aldığı hediyeleri getirmek için odasına geçti. Ömür sessizce yanından ayrılan kardeşinin ardından baktıktan sonra hemen geleceğini düşündüğü için işine devam etti.

Can dolabından çıkardığı hediye paketlerinin olduğu poşetler ile odaya geri döndü. Ömür kardeşinin elinde poşetler ile geldiğini gördüğünde elindeki filmleri orta sehpaya bıraktı.

“ bunlar ne Can”

Can ablasının yanına oturarak elindeki poşetlerin içindeki hediye paketlerinin hepsini çıkardı.

“ abla kutlayamadığım doğum günü hediyelerin, sen benden önce düşünmüşsün bunları biliyorum, bende senin için yapmak istedim”

Ömür kardeşinin söylediklerinden sonra onun için hazırladığı odaya girdiğini anladı.

“ sen odayı mı gördün?”

“ evet, kaçırıldığınız gün girdim izinsiz girdiğim için özür dilerim ama o gün aramızda sırların olmasını istemediğim için ben-”

Ömür kardeşinin daha fazla açıklama yapmasını engellemek için konuşmasını böldü.

“ açıklama yapmana gerek yok kızmadım sadece orayı ben gösteremediğim üzüldüm. Ayrıca orası senin odan Ömer istediğin zaman girebilirsin. Hatta eşyalarını oraya yerleştirelim orada kal artık ”

Can ablasının kendisine söyledikleri ile gülümseyerek sıkıca sarıldı. Ömür’den aldığı karşılık ile daha da mutlu oldu. Yıllardır ablasının sarılışına muhtaç olmuştu Can, artık yılların acısını çıkarmak için her fırsat bulduğunda sarılacaktı. Can sarılmaya ara vererek aldığı hediyeleri sıra ile vermeye başladı. Ömür her açtığı hediyeyi çok sevmişti. Kardeşinin kendisini iyi tanıdığını da bu hediyeler sayesinde öğreniyordu.

Son bir paket kaldığında Can onu vermeden önce açıklama yapma gereği hissetti.

“ son hediyem ise yakın zamandaki doğum günün için”

Ömür son hediyeyi de diğerleri kadar seveceğini biliyordu. Hediye paketini açarak içinden çıkan küçük kutuyu çıkardı. Kutunun içine baktığında gördüğü kolye karşısında ne söyleyeceğini şaşırdı. Kolyeyi eline aldığında kolyeni içine yazılmış harfleri okşadı. Hediyelerin arasında en sevdiği bu kolyeydi.

“ ben teşekkür ederim bu kolyeyi hep takacağım kardeşim”

Ömür teşekkürünü ettikten hemen sonra kardeşine sıkıca sarılmıştı. Can ablasının sarılışına karşılık verirken bir yandan da ablasına aldığı saatin arkasına bir ekleme yaptırdığını anlatmaya başladı.

“ senin benim için aldığın saatin arkasına aynı kolyede olduğu gibi baş harflerimizi yazdırdım ”

Ömür kardeşinin yaptığı incelik karşısında duygulandı.

“ çok sevindim benim aklıma gelmemişti çok iyi yapmışın görebilir miyim?”

Can ablasının isteğini hemen yerine getirmek için odasından hızlıca alıp geldi. Ömür kendisinin bir ay önce aldığı saati eline alarak arkasının çevirdi. Önce kendisinin yazdırdığı “ Ablasının Bir Tanesi ” yazısını okumuş ardından kardeşinin eklettiği baş harflerine bakmıştı.

“ çok güzel olmuş”

“ abla artık hiç ayrılmayacağımızın sembolü bu saat ve kolye hiç çıkarmayalım olur mu? ”

Ömür kardeşinin onaylayarak saati onun koluna kendisi taktı. Kolyeyi de Can’ın takmasını istemişti. Ardından Ömür’de kardeşine aldığı hediyeleri bir kez de kendisi vermek isteyerek üst kata çıktı. Can ablasının isteğini geri çevirmemişti bu an için yıllarca beklediğini biliyordu. Onu bu duygudan mahrum etmeyecekti. Hem kendisi içinde o hediyeleri ablasının vermesi paha biçilemez bir duygu olacaktı.

Can, Ömür’ün gelmesini beklerken bir yandan da etrafa dağılmış olan hediye paketlerini toplayarak hediyeleri orta sehpaya bıraktı. İşini bitirerek oturmak üzereyken çalan kapı ile şaşırdı. Hafta sonu kimin gelebileceğini düşünmüş ama aklına her hangi biri gelmemişti. Kapıyı açtığında karşısında gördüğü genç adam ile bugün daha ne kadar şaşıracağını merak etmeye başladı.

Ablasına yeni kavuşmuş daha doğru düzgün zaman geçirememişken, karşısında gördüğü genç adam ile tatil gününün yarısını onunla geçireceğini biliyordu. Düşüncelerini bir kenara bırakarak genç adama hitaben konuştu.

“ hoş geldin Burak ”

Burak’ın aklı Ömür’de kalmış sabah ilk işi buraya gelmek için hazırlanmak olmuştu. Ömür’ü kısa bir süre de olsa göreceği için mutluydu.

“ hoş buldum Ömür’ü görmeye geldim içeri girebilir miyim?”

Can, kapıdan çekilerek onu içeri aldı yolu göstermek için öne geçerek az önce çıktığı odaya girdi. Burak odaya girdiğinde masada gördüğü, küçüklü büyüklü kutular ile neler olduğunu merak etti. Odaya girdiğinde Ömür ile karşılaşacağını düşünmüştü ama onu göremeyince hayal kırklığına uğradı.

“ Ömür, evde yok mu?”

“ üst katta işe vardı birazdan gelir”

Can bir yandan Burak’a cevap verirken, bir yandan da hediyeleri üst üste koymaya çalışıyordu.

“ yanlış bir zamanda geldim sanırım”

Can ne kadar evet demek istese de onun ablası için önemini biliyordu.

“ hayır, Ömür ile geç kalmış küçük bir işimiz vardı. Ben şunları odama bırakıp geliyorum”

Burak neler döndüğünü sormak istese de şuan uygun bir zaman olmadığı için, sormamış sessiz kalmayı seçmişti. Sadece Can’ın toparladığı hediyelere dikkatli bakıyor bu kadar hediyenin sebebini anlamaya çalışıyordu.

Ömür üst kata çıktığında odanın anahtarını çekmecesinde bulamamıştı. Can’da olduğunu anlayarak yedek anahtarları aramaya başladı. Bu sırada çalan kapı zilini duyduğunda kimin geldiğini öğrenmek için odasından çıktı. Bir yandan kardeşine hitaben konuşurken bir yandan da merdivenleri hızlıca indi.

“ kim geldi canım”

Burak, Ömür’ün bağıran sesini duyduğunda onun odaya gelmesini bekledi. Can’a olan hitap şeklide genç adamın kafasında soru işaretleri yaratmıştı. Genç kadını yorgun ve bitkin bulacağını düşünmüştü. Ama karşısında ki kadın hiç kaçırılmış ve besinsiz kalmış gibi değildi. Aksine gülen gözlerinden mutlu olduğu apaçık belli oluyordu.

Can oturduğu yerden kalkarak Ömür’ü kapıda karşıladı. Hemen kolunu omzuna atarak konuşmaya başladı.

“ Burak seni merak etmiş”

Ömür kardeşinin tavırlarından anladığı kadarı ile Burak’ı kıskandırmaya çalışıyordu. Ömür kardeşinin kolunun altından çıkarak Burak’ın yana gitmiş ona sıkıca sarılmıştı. Genç adam kendisine sarılan Ömür’e aynı şekilde karşılık verdi. Onu dün görmüş olmasına rağmen ne kadar çok özlediğini şimdi fark etti. Sarılmaları sona erdiğinde yan yana oturdular.

Can ise ikisine sahte bir sinirli ile bakarak koltuktaki yerini almıştı. Ömür, kardeşinin bakışlarını gördüğünde konuşma gereği hissetti.

“ Can şöyle bakmasan”

Burak genç adamın kendisini kıskandığını anlamıştı anlamasına, ama dün bu tavırlara sahip olmayan Can’ın bugün bu şekilde davranması garibine gitmişti.

“ sorun nedir Can, dün aramız gayet iyiydi.”

Can, ablasının uyarısı ve Burak’ın söyledikleri ile yüzündeki sahte siniri silerek, ablasını gerçekten çok seven genç adama gülümsedi.

“ onu sakın üzeyim deme, yoksa karşında beni bulursun”

“ hiç merak etme onu hiçbir zaman üzmeyeceğim”

Ömür, sakince konuşan ikiliyi sessizce dinliyordu. Kendisi de kardeşini seven kadına aynı konuşmayı yapmayı çok istediği için, Can’ın da bu konuşmayı yapmayı uzun zaman beklediğini biliyordu. Onlarında konuşması için Burak’ın yanından kalkarak mutfağa geçti.

Dolaptan Can’ın dün yaptığı tatlıyı çıkartarak tabaklara koymak için tezgâha bırakmıştı. Kısa bir süre sonra Burak sevdiği kadına bu kadar yakınken uzak kalmaya daha fazla dayanamadı su içeceğini söyleyerek odadan ayrıldı. Can yanlarındayken rahatça ona sarılamıyordu.

Mutfağa girdiğinde Ömür’ü tatlı koyarken bulmuş, kısa bir süre karşılaştığı manzarayı keyif ile izlemişti. İlerleyen zamanda kendi evinin mutfağında, Ömür’ü bu şekilde seyretmeyi istediğini fark ettiğinde Ömür’ün sesini duydu.

“ orada ne kadar daha durmayı düşünüyorsun sevgilim”

Burak, mutfağa sessiz geldiğine yemin edebilirken, Ömür’ün kendisini fark etmiş olmasına şaşırmıştı. Ömür’ün yanına yaklaşarak beline sarıldı, başını omzuna yasladı. Ömür beline dolanan kollarla elindeki işi bırakmıştı. Mutfağın kapısına geldiği anda kendine özgü kokusunu aldığı genç adama yaslanarak, belindeki ellerinin üzerine kendi elini bıraktı.

“ sessiz gelmiştim nasıl fark ettin beni”

Ömür Burak’ın sorusunu cevaplamak için genç adama dönerken yanağını okşamaya başladı.

“ insan sevdiğini ne kadar uzakta da olsa, sessiz de gelse hisseder”

Burak hissettiği temas ve aldığı beklenmedik yanıt karşısında, mutluluk ile gülümsedi. Sevdiği kadını dudaklarının hemen yanında çıkan gamzesinden öperken sevdiğini söylemeyi ihmal etmiyordu. İçinde taşan sevgiyi daha önce hiç hissetmemişti Burak. Sevgilisi olmuştu elbette ama hiçbir zaman, şuan hissettiği duygunun birazını bile hissedememişti. Bu duyguları ilk defa hissediyor olmak onu Ömür’e daha çok bağlanmasını, ondan bir dakika bile ayrı kalmak istememesini sağlıyordu.

Burak sevdiği kadını izlerken boynundaki kolye gözüne çarptı.

“ kolyen yeni sanırım daha önce görmemiştim ”

Ömür, Burak’ın kolyesinden bahsetmesi ile kolyeyi parmakları arasına aldı. Ömür’ün bu hareketi ile kolyeyi daha çok merak ederek gözlerine baktı.

“ özel birinden hediye galiba”

Ömür’de onun gözlerine bakarak gülümsemiş yanıtladı.

“ evet, Can hediye etti ”

Burak aldığı yanıt karşısında yüzündeki meraklı ifade gülümseye dönüştü. Bu özel kişinin Can olabileceğini aklına gelmemişti. Ömür sevdiği adamın gülümsemesi karşısında, ona aynı karşılığı verirken hediyenin sebebini anlatıyordu. En azından anlatabildiği kadarını anlatmaya başladı.

“ Can ile biz uzun zamandır birbirimizi tanıyoruz biliyorsun. Birbirimize yakın zamanda ki doğum günümüz için erkenden hediye aldık ”

Burak karşısındaki genç kadının, kendisine açıklama yapmaya çalışması karşısında Ömür’e sıkıca sarıldı.

“ açıklama yapmana gerek yok. Aranızdaki bağın farkındayım ”

Ömür kendisine sıkıca sarılan genç adama karşılık verdi.

“ sana anlatamadığım çok konu var, bana biraz zaman ver olur mu? Yakın zamanda her şeyi anlatacağım ”

Burak, Ömür’ün söyledikleri ile kendisinin de sakladıklarının olduğunu hatırlamıştı. Aslında hiç aklından çıkmıyordu. Sadece her şeyi Ömür’ün yanındayken unutuyordu.

“ benim de sana anlatacaklarım var”

Bu konuşmayı daha sonra konuşmak için anlaşarak, tatlı tabakları ile odaya döndüler. Tatlı yerken sohbet etmiş güzel vakit geçirmişlerdi. Aradan bir saat geçtikten sonra Burak artık gitmesi gerektiğini söylemiş Ömür ve Can ile vedalaşarak oradan ayrılmıştı. Burak daha fazla kalmak istese de hem kendisi, hem de Ömür için sorun yaratacağını biliyordu.

Burak gittikten sonra Ömür ve Can hediyeleri de alarak üst kata çıkmışlardı. Uzun bir hediye verme faslından sonra Can’ın eşyalarını üst kata taşımış ve yerleştirmişlerdi. Can’ın kısa süre önce yerleştiği evdeki eşyaları ise başka bir zaman getirmek için anlaştılar. İlerleyen saatlerde acıktıkları için mutfağa girdiler. Abla kardeş atıştırmalık bir şeyler hazırlayarak yemeye başladı. Ömür bir süredir kardeşinin söylemek istediği bir konu olduğunu farkındaydı. Kendisinin söylemesini beklemişti. Ancak kıvranmasına daha fazla dayanamamış sormuştu.

“ Ömer söyle hadi ”

Can ablasına fark ettirdiğini anladığında oturduğu yerde kıpırdanarak kısık çıkan sesi ile anlatmaya başladı.

“ abla ben senin kardeşin olduğuma eminim ama eğer istersen test yaptıralım”

Ömür, kardeşinin söyledikleri karşısında şaşırdı. Duymayı beklediği sözler değildi bu. Düşündü bir süre Ömür dün öğrenmişti kardeşi olduğunu ama her zaman onun olduğunu biliyor gibi hissediyordu. İlk karşılaştıkları andan bu zamana kadar onu ne kırmak üzmek istemişti. Yıllar sonra yakın olmayı seçtiği tek kişi Can’dı. Şimdi de kardeşinin o olduğunu öğrenmişken böyle bir şeyi isteyerek onu kıramazdı. Üstelik buna gerek olduğunu da düşünmüyordu kardeşi kesinlikle Can’dı. Bunu kalpten hissediyordu.

“ gerek yok Ömer ben senin kardeşim olduğuna inanıyorum”

“ abla ikimizin de içinde bir şüphe kalsın istemiyorum lütfen zaten ikimizde biliyoruz sadece teyit edeceğiz”

Ömür onun söylediklerinden sonra istemeyerek de olsa tamam demiş yemekten sonra evden çıkmışlardı. Beraber özel bir hastaneye giderek kan vererek sonuçları beklemeye başladılar. Aradan geçen iki saatin ardından her şey kesinleştiğinde iki kardeş sıkıca sarıldı. Artık ikisinin de içinde en ufak bir şüphe kalmamıştı. Beraber yıllar sonra kavuşmuş olmanın acısını çıkarmak için geç saatlere kadar sahilde dolaşmış, bol bol gezmişlerdi. En son bir restoranda yemek yedikten sonra eve döndüler. İkisi de günün yorgunluğunu atmak için odalarına çekildi.

Ömür ve Can ayrı odalarda geçirdikleri günü düşünerek iki gündür yaşananların ardından huzurlu uykuya daldı. Yarın onlar için zor bir gün olacaktı.

 

Loading...
0%