Yeni Üyelik
25.
Bölüm

23. Bölüm

@busra5864

 

Bugün tatil günlerinin son günüydü. Bunun bilincinde olan Ömür ve Can ilk defa aynı saatte uyanarak beraber spor yaptı. Ardından doyurucu bir kahvaltı sonrası masayı beraber toplamışlar oturma odasına geçmişlerdi. Ömür, Can’a anlatması gerekenlerin olduğunu biraz beklemesini söyleyerek odasına çıktı. İki gündür yapması gereken konuşmayı daha fazla bekletmemesi gerektiğini biliyordu.

Odasına girdiğinde dolabının kapısını açarak kolye ve ahşap küçük kutuyu alarak odadan ayrıldı. Tekrar kardeşinin yanına döndüğünde onu televizyon izlerken bulmuştu. Yanına oturduğunda elindeki kumandayı alarak televizyonu kapattı. Can ablasının bu yaptığı ile önemli bir konuyu konuşacaklarını düşünüyordu. Ona doğru döndüğünde birkaç dakika öncesine kadar mutlu olan ablasının şuan üzgün yüzünü görünce konuşacaklarının tahmin ettiğinden daha ciddi olduğunu anladı.

“ ne oldu abla neden üzgünsün”

Ömür sıkıntılı bir nefes vererek konuşmaya başladı.

“ sana anlatacaklarım var”

Can ablasının ne anlatacağını çok merak etmişti. Onu bu kadar üzen konunun ne olduğunu bir an önce öğrenmek için anlatmasını bekledi. Ömür kardeşini daha fazla bekletmemek adına anlatmaya başladı.

“ annem o gün evden ayrılmadan önce bana bu kolyeyi boynundan çıkararak verdi. Saklamamı geldiğinde geri alacağını söylemişti. Bende sakladım ama o gün bir daha gelmediler”

“ annem neden böyle bir istekte bulundu ki kendisi de saklayabilir gelince tekrar takabilirdi”

Ömür kardeşinin sorusuna burukça gülümsedi.

“ bende öyle düşünüyordum yıllarca ta ki o güne kadar, parti için alışverişe çıkmıştık hatırlıyor musun?”

Can ablasının sorusu ile o günü hatırlamaya çalıştı. Alışverişten sonra bir yere gittiğini sonrada geldiğinde kötü göründüğünü hatta ağladığını hatırladı.

“ evet, o gün çok kötüydün”

Ömür kardeşinden aldığı onay ile anlatmaya devam etti.

“ o gün annemin bu kolyenin içine bir şey sakladığını bana onu bulmam için bıraktığını öğrenmiştim”

“ nasıl yani abla daha açık anlatır mısın?”

Ömür kardeşinin sabırsız halini görünce onu haklı bularak bir çırpıda her şeyi anlattı. Can ablasının anlattıkları ile ne düşüneceğini şaşırdı. Ayağa kalkarak odada dolanmaya başladığında, Ömür’de bir yandan onu izlerken bir yandan da elindeki kutu çevirip duruyordu. Can onun yanına gelerek kutuyu aldı. İçindeki kâğıdı bir de kendi okumaya başladığında aklına gelen fikri onunla paylaştı.

“ abla bu kutuyu bulmak için annem sana bir adres bıraktı değil mi? Belki babam da bir adres bırakmıştır”

“ ben bunu nasıl düşünemedim ama nerde olabilir bu adres annem kolyesini emanet etti babam bana bir şey vermedi ”

Can ablasının heyecan ile konuşmasını dinlerken geçmişi düşünmeye başladı. Yıllar geçmişti aradan birkaç güzel anıdan başka hatırladığı pek bir kalmamıştı. Bir keresinde babasının onları uyutmak için odalarına gelişini hatırladı. Dudaklarında geçmişin güzel bir anısını hatırlamanın verdiği hüzünlü bir gülümse ile dalgınca o günü anlatmaya başladı.

“ hayal meyal hatırlıyorum bir keresinde babam bizi uyutmak için odamıza gelmişti. Sen çoktan uyumuştun o gün ama ben uyuyamamıştım. Hatırladığım kadarı ile dışarıda yağmur vardı. Cama vuran ağaç dalının sesinden çok korkmuştum. Senin yanına da gelemiyordum dalga geçersin diye”

Ömür kardeşinin son söyledikleri ile dolan gözlerine tezat gülümsedi. Ayakta durarak anlatan kardeşini yanına oturması için elinden tutarak çekti. Can ablasının yanına oturduktan sonra kolunu omzuna atarak anlatmaya devam etti.

“ sonra babam odaya girdi. Benim uyumadığımı görünce önce senin üzerini örttü sonrada yanıma geldi. Neden uyumadığımı sorduğunda korktuğumu söylemiştim. Güleceğini düşünmüştüm çocuk aklımla ama o sadece tebessüm etmiş yanıma uzanmıştı. Sonra bana uyumam için masal anlattı. Ben masalı dinlerken kolundan hiç çıkarmadığı saatle oynayarak uykuya dalmıştım sabah uyandığımda babam yanımda yoktu. Ama elimde gece oynayarak uyuduğum o saat vardı”

Ömür kardeşinin anlattığı geçmişe ait bir anı ile gözlerinden düşen yaşlara mani olamadı. Yıllarca geçmişte yaşadıkları aile hayatını hatırlamış o günlere dönmeyi çok istemişti.

“ o babamın kolundan hiç çıkarmadığı saatti, bizi ayırdıklarında sana vermiştim.”

“ evet, hala bende hatta şuan odamda getireyim hemen”

Ömür odadan çıkan kardeşinin ardından bakarken Can’ın anlattığı anının ne zamana ait olduğunu hatırlamaya çalıştı. Kardeşi dönünce sormaya karar vererek kâğıtta yazan yazıyı dışından bir kez daha okudu.

" Canım kızım sen bu yazdıklarımı okuduğuna göre o adam emeline ulaşmış anneni de, beni de sizden ayırmış demektir. Öncelikle sizi çok sevdiğimizi bilmenizi istiyoruz yıllarca kaçtığımız kurtulmak istediğimiz insan bizi bulmak üzere annen ile bizde düşündük ki bize bir şey olursa adalet yerini bulsun bize bunu yaşatanlar cezasını çeksin istedik. Bu yükü sana ve kardeşine yüklemek istemezdik ama sizden çocuklarımızdan başka kime güvenebiliriz ki.

Ulaşman gereken iki adres olacaktı ilk adres senin içindi. Bu yazıları okuduğuna göre buldun kızım ve emanetimizi aldın. Diğer adres kardeşin için o olmadan gidemezsin gitsen de emanetimizi alamazsın bunu güvenliğiniz için yapmamız gerekiyordu.

Ömür çok dikkatli ol düşmanımız çok yakınında olabilir kardeşinden başka kimseye güvenme sizi çok seviyoruz kızım ."

Baban ve Annen...

Ömür iki adresten birinin kendisine diğerinin de kardeşine verildiğini düşünüyordu. Kendisine kolye açık bir şekilde emanet edilmişti. Kardeşine böyle yapıldığını düşünmüştü ama böyle bir şey olsa Can’ın söyleyeceğinden emindi. Ömür düşünceler ile boğuşurken Can’da odanın kapısından girdi. Az önce kalktığı yere oturarak elindeki saati ablasına uzattı.

Ömür eline aldığı saate bakarken kuruyan gözleri tekrar yaşarmıştı. Can ablasının yine sessizce ağlamaya başladığını gördüğünde onu kendisine çekti. İki kardeşte annesi ve babasını çok özlemişti. Bu özlemi hiçbir şeyin dindiremeyeceğini bildikleri için teselliyi birbirlerinde buluyorlardı. Ömür ve Can biraz olsun kendilerine geldiklerinde saati orta sehpaya bırakarak ahşap kutuyu incelemeye başladılar.

Ömür herhangi bir ipucuna ulaşamayacaklarını düşündüğü için elindeki kutuyu sehpaya bırakarak aklına takılan soruyu sordu.

“ Can babam sana bu saati ne zaman vermişti”

Can ablasının sorusu ile o günü düşünmeye başlamıştı. Hatırladığında ablasına dönerek anlatmaya başladı.

“ onları kaybetmeden bir hafta önce galiba tam hatırlayamıyorum daha erkende olabilir”

Ömür sehpadaki saati eline alarak incelemeye başladı. Saati çevirmiş arka kısmını açmaya çalışmıştı zorla da olsa açtığında saatin içine konulmuş kolyede olduğu gibi şeffaf plastik ile kaplanmış kâğıdı gördüğünde hızlıca kardeşine döndü.

“ ne oldu abla”

“ aradığımız adres gözümüzün önündeymiş meğer”

Can, Ömür’ün söylediklerinden bir şey anlamayarak sorarcasına ona bakmaya devam etti. Ömür daha açık konuşarak anlatmaya başladı.

“ ikinci adresi bulmamız için babam sana saati emanet etmiş”

Can duydukları ile ayağa kalkarak ablasına yaklaştı. Kâğıdı aldığında elinde çevirirken ablasının haklı olduğunu düşünüyordu. Ömür kardeşine elindeki saati ve kâğıdı verdikten sonra odasına çıkarak makası alıp geri döndü. Can’ın elindeki kâğıdı aldığında makasla plastiği temizledi. Kâğıda ulaştığında kardeşinin yanına oturarak açtı. İçinde yazan adres diğer kâğıttaki olduğu gibi aynı düzende yazılmıştı.

Ömür adresi okurken Can’da adresin nereye ait olduğu bulmak için telefonundan arattı. Adresin yine İstanbul’da olduğunu düşündükleri için sadece İstanbul’a ait adresleri taratmışlardı. Tahmin ettikleri gibi adres bulundukları şehirde bir banka çıkmıştı. Pazar günü olduğu için banka kapalıydı. Bu yüzden yarın öğle molasına kadar beklemeleri gerekecekti.

Sonraki saatler ikisi içinde yarın ne ile karşılaşacaklarını düşünerek geçti. Arada görev hakkında konuşsalar da akıllarında hep öğrenecekleri geçmiş vardı. İki kardeşte birbirlerini daha fazla konuşmaya zorlamamış akşam erkenden uyumak için odalarına çekildi.

Can kendine gelmek için banyoya girmiş, Ömür ise yatağın başlığına yaslanarak düşünmeye devam etmişti. Bir süre sonra düşüncelerinin arasına Burak’ta eklendi. Genç adamı çok seviyordu ama ilerde aralarında ki bu ilişkinin devam edip etmeyeceğini bilmiyordu. Onun Bora Karadağ’ın yakın koruması olması aralarındaki ilişkinin en büyük engeliydi. Ömür bu gerçeği Burak ile yan yanayken unutuyor olsa da ondan uzakken hep aklındaydı. Sevdiği adamın da bütün o yasa dışı işlerde olmasından çok korkuyordu. Eğer öyleyse Ömür’ün için onu tutuklamaktan başka çaresi yoktu. Yaptığı iş her şeyden sevgiden bile önce gelirdi.

Ömür içindeki sıkıntıyı biraz olsun atmak için bodruma çalışma odasına indi. Bilgisayarını açarak genç adamı aratmaya başladı. Aynı zamanda emniyet veri tabanında da arama yapıyor herhangi bir sabıkası var mı? Bulmaya çalışıyordu. Herhangi bir sonuca ulaşamadığında hem sevinmiş hem de öyle birinin yanında çalışan kişinin hiç sabıkası olmamasına şaşırmıştı. Birçok çalışanının sabıka kaydı varken çok nadir olmayan kişiler vardı.

Ömür her şey sonuçlanana kadar sevdiği adam ile aralarına mesafe koymaya karar verdi. Fakat bunu nasıl yapacağını hiç bilmiyor ve yapmak istediğinden de emin değildi. Biraz daha araştırma yaptıktan sonra uykusu geldiği için odasına geri dönerek yatağına uzandı.

Ertesi sabah ikisi de erkenden kalktı. Beraber kahvaltı yaparak evden çıkmak için hazırlandılar. Ömür evden çıkmadan önce annesinin ve babasının emanetlerini çantasına koymayı ihmal etmedi.

İkisi de hazır olduklarında evden çıktılar. Arabaya bindiklerinde Can üzerini değiştirmek için odasına girdiğinde gelen telefondan bahsetmeye başlamıştı.

“ biraz önce veteriner aradı”

“ gerçekten mi? Bende bugün aramayı düşünüyordum ne dedi”

“ Duman iyileşmiş bugün alabilirmişiz”

Ömür aldığı habere çok sevindi. Köpeğini bir an önce almak istese de biraz daha sabretmesi gerektiğini biliyordu.

“ veteriner öğlen gideceğimiz bankaya yakın değil mi?”

Can ablasının söylediği ile adreslerin yakınlığını kafasından hesaplayarak onayladı.

“ evet, adresler yakın sayılır”

“ o zaman öğlen Dumanı da alalım tekrar aynı yere gitmeyelim”

Can ablasını onaylayarak geriye kalan yol boyunca candan dışarıyı izledi. Ömür kardeşinin aklında öğlen gidecekleri bankada ne ile karşılaşacakları olduğunu biliyordu. Zira şuan kendisinin de tek düşünebildiği, bu olduğu için yolun geri kalanında biraz olsun düşünceleri dağılsın diye çareyi müzik açmakta buldu.

Hafta başı olmasının dezavantajını yaşamışlar, yoğun trafiği takılmış işe biraz geç kalmışlardı. Neyse ki bu gibi durumlar, İstanbul’da yaşayanlar için normal karşılanıyor sorun edilmiyordu. Şirkete girdiklerinde birçok kişinin aralarında kendilerine bakarak konuştuklarını gördü. Anlaşılan Ömür ve Can’ın uzun süre sonra geliyor olmaları, çalışanlara dedikodu malzemesi olmuştu.

Can ve Ömür bu duruma sadece gülümseyerek asansöre yöneldi. İkisinin de nerede olduğunu patronları çok iyi biliyordu. Onlar yüzünden işe gelemedikleri için kovulmayacaklarını biliyorlardı. Eğer kovulurlarsa kendilerinin zararlı çıkacağını bildiklerine inanıyorlardı.

Asansörün kapıları açıldığında çıkarak odaya geçtiler. Ömür geçen hafta yarım kalan projesinin başına geçerken Can’da ablasına kahve almak için odadan ayrıldı. Öncesinde lavaboya gitmek için yolunu değiştirdi.

Can lavaboya girmek üzere iken duyduğu konuşma ile sesin geldiği yöne yöneldi.

“ evet, her şeyi Pazar gününe kadar hazırlamış olun hiçbir eksik istemiyorum”

Can konuşan kişinin Cenk olduğunu anladığında, karşısındaki kişinin kim olduğunu görmesine gerek yoktu. Odanın kime ait olduğunu gayet iyi biliyordu. Cenk’in söylediklerine karşılık veren sesi duyduğunda tahmin ettiği kişi olduğuna emin oldu.

“ hiçbir eksik olmayacak merak etmeyin”

Can dinlediği anlaşılmasın diye duvarda asılı olan panodaki kâğıtları incelemeye başladı.

“ merak etmiyorum zaten Deniz Amca bu işi sorunsuz bitireceğini biliyorum. Biliyorsun normal tarihten daha öne çekildi. Her şeyin daha erken ve zamanında bitmesi gerekiyor. Babamı biliyorsun her zaman kontrolcüdür beni de o gönderdi.”

Cenk ile konuşan kişi şirkette muhasebe departmanın da çalışan Deniz Baran’dı. Aynı zamanda yönetim kurulunda ve şirketin yüzde 5'lik hisse sahibiydi. Bu konuşmayı duyan başka biri olsa ne hakkında konuştuklarını anlayamazdı. Ama Can bahsettiklerini konuyu çok iyi biliyordu. Daha fazla orada durarak yakalanmamak için oradan uzaklaştı.

Can ablasına haber vermek için odaya geri dönerken Ömür’de projenin eksiklerini çoktan tamamlamış, düşünceli halde camdan görebildiği kadarı ile gökyüzüne bakıyordu. Hala gelmeyen kardeşini merak ediyordu. Bir dakika sonra kapı hızla açılarak içeri Can girdiğinde rahat bir nefes aldı. Artık kardeşinden bir dakika ayrı kalsa içine sıkıntı oturuyordu.

Ömür kardeşini ilk defa bu kadar aceleci bir tavırla odaya girdiğini görmüştü. Hemen yanına yaklaşarak nefes nefese kalan kardeşini koltuğa oturttu. Can biraz kendine geldikten sonra duyduklarını anlatmaya başladı. Konuşması bittiğinde Ömür öğrendikleri karşısında hem mutlu olmuş, hem de endişelenmişti.

Mutlu olmuştu çünkü her hangi bir sorun çıkmazsa görevleri Pazar günü bitebilirdi. Endişeliydi sebebi ise sevkiyatı sürekli erkene çekmeleri, sürekli tarih değiştirmeleriydi. Bu bir şeylerden şüphelendikleri anlamına geliyordu. En tuhafı ise bu kadar önemli bir konuyu şirkette konuşmalarıydı. Düşüncelerini Can ile de paylaşmış, onunda aynı şekilde düşündüğünü öğrenmişti.

“ abla biz merkeze haber verecek miyiz? Bilmeye hakları var”

Ömür, Can’ın haklı olduğunu biliyordu. Ancak içine sinmeyen bir şeyler vardı. Sanki ortada bir oyun dönüyor ve onları bu oyunun içine çekmeye çalışıyorlardı.

“ emin değilim Can, içimde bir sıkıntı var seni dinlerken gören oldu mu? ”

Can ablasının sorusundan sonra, sadece dinlediği belli olmasın diye panoya baktığını, ancak etrafa birisinin onu görüp görmediğine hiç dikkat etmediğini fark etti. Üzgün bir sesle Ömür ile konuştu.

“ hiç dikkat etmedim abla özür dilerim. Ama direk buraya gelmedim lavaboya girdim şüphe çekmemek için, birkaç dakika durup çıktım”

Ömür kardeşinin bu kadar dikkatsiz olmasına kızmak istese de kendisinin de, onu gibi davranacağını da biliyordu. O yüzden sorun olmadığını bu saatten sonra daha dikkatli olması gerektiği konusunda uyardı.

İki kardeş öğle molasına kadar işlerle ilgilenmişler, bu konuyu bir daha açmamışlardı. Öğle yemeğini dışarıda yemek için çıkar gibi şirketten ayrılmışlardı. Dün, babasının saatinin içinden çıkan adrese doğru yola çıktılar.

 

Loading...
0%