Yeni Üyelik
28.
Bölüm

26. Bölüm

@busra5864

 

Hayat her insanın karşısına bir sınav bir zorluk çıkarır. Yaptığımız seçimler ise bu sınavların altından kalkıp kalkamayacağımızı belirler. Her insan seçimlerinin sonuçlarına katlanacağı gibi bu seçimler başka insanlar için ağır yenilgilere neden olur.

Ömür için kardeşinin kaçırılması yıllar sonra kavuşmuşken tekrar ondan yine koparılması ise belki de hayatındaki en büyük sınavdı. Hayatın ona sunduğu bu sınavın altından başarı ile kalkmayı umuyordu. Belki de tek yapması gereken her adımı hesaplayarak atmaktı.

Ömür yaptığı planı anlatmak için arkadaşlarını bir araya topladı. Onlara planını anlattıktan sonra herhangi bir ipucu bulmak için arkadaşlarına yardım etmeye başladı. Kamera kayıtları inceliyor bir ipucu bulmaya çalışıyordu. Evin içinde sadece bodrum katta kamera vardı. Oradan da bir şey çıkmamıştı. Eve giren adamların maske takmış olmaları yüzünden kimliklerini tespit edememişlerdi. Bir kaçırılma vakasında nasıl çalışılırsa, o şekilde çalışacaklar ardından evden ayrılacaklardı.

……….

Ömür ve arkadaşları Can’ı bulmaya çalışırken, Can gözlerini karanlık bir odada, genzini yakan rutubet kokusu ile gözlerini açtı. İlk önce neler olduğunu hatırlayamadı. Biraz olsun kendine geldiğinde yaşananlar bir bir gözlerinin önüne geldi.

Uykusundan sesler duyunca uyandığında odasından çıkmak üzereyken maskeli adamlar ile karşılaştı. Aşağı kattan gelen seslerle, gördüğü kişilerden çok daha fazla olduklarını fark etti. Tedbir amaçlı yastığının altına koyduğu silahını almak için hamle yapmak istese de mümkün olmadı. Uzun süre onlarla mücadele etti. Ancak dikkatsiz bir anında, aldığı darbe ile bayılmıştı. Ablasının iyi olup olmadığını bile öğrenememişti yakalanmaktan çok ona ne olduğunu bilemediği için korkuyordu.

Gözleri karanlığa biraz olsun alıştığında, bağlı olduğu sandalyede etrafı incelemeye başladı. Odada bir sandalye dışında eşya yoktu. Onu kimin kaçırdığını tahmin edebiliyordu. Sadece ablasının nerede olduğunu merak ediyordu. Onun evde güvende olması için dua etti. Can bunları düşünüyorken odanın kapısı açılmıştı. İçeri Bora Karadağ ve Burak girdi. Bora Karadağ odadaki sandalyeyi genç adamın karşısına koyarak oturdu.

“ saatlerdir uyanmanı bekliyoruz sonunda uyandın”

Can karşısındaki adamın ne bildiğinden emin değildi. Bu yüzden neden burada olduğunu anlamamış gibi davranmaya karar verdi.

“ beni neden kaçırdınız, ne istiyorsunuz benden”

Genç adamın konuşmasını dinleyen Bora Karadağ kibirli bir şekilde gülümseyerek konuştu.

“ sen ve o ablan beni kandırabileceğinizi mi sanıyordunuz. Anneniz ve babanızda sizin gibi düşündü. Ama çok yanıldılar, bunu canları ile ödediler sizde ödeyeceksiniz ”

Can karşısındaki adamın ailesi hakkında konuşması ile ona sinirli bir ifade ile baktı. Onu kendi elleri ile öldürmek istiyordu.

Bora Karadağ gerçeği kısa süre önce öğrenmişti. İsimlerini çok duymuş olsa da, Ömür ve Can’ı ilk defa toplantı da gördüğünde simalarının tanıdık gelmesiyle şüphelendi. En iyi adamlarından araştırmalarını istedi. Araştırmalar sonucunda yıllar önce öldürdüğü Ahmet ve Bahar’ın çocukları olduğunu öğrenmişti. Bu gerçeği öğrendiğinde onları yıllar önce takip etmeyi bıraktığı için pişman oldu. Şirkete içine kadar sızmışlardı. Cenk ise bu gerçeği babasının anlatması ile dün öğrendi. Bora Karadağ günlerdir merak ettiği o soruyu sordu. Gerçektende en çok merak ettiği konu buydu.

“ hakkımızda ne biliyorsunuz”

Can, polis olduklarını öğrenmediklerini düşünüyordu. Gizli birim için seçilen herkesin tüm geçmişi kayıtlardan silinir sadece polis olmadan önceki yaşantıları kayıtlarda kalırdı. Her göreve gittiklerinde kullanacakları kimlikler bu geçmişlerinin üzerine inşa edilirdi. Gerçek kimlikleri ise savcı onayı olmadan kimse ile paylaşılmaz ve ulaşılmazdı. Bu yüzden eğer öğrenmiş olsalar başka türlü bir muamele göreceğini biliyordu. Onlara sadece iki kardeş olarak, intikam almak istediklerine inandırmalıydı. Bu görev için çok uğraşmışlardı. Bu kadar yaklaşmışken açık edemezdi.

“ ailemin sizin şirketinizde çalıştığını biliyoruz. Ve onların ölümünden sorumlu olduğunuzu, onları neden öldürdünüz. Sizi ne yaptılar da bizi annesiz, babasız bıraktınız”

Bora Karadağ, Can’ın her kelimesinde ses tonunun yükselmesini umursamadan onu dinledi. Oturduğu sandalyeden kalktığında onun sorusunu da cevaplamıştı.

“ böyle olması gerekiyordu. Sana hesap verecek değilim. Yakında ablanda yanında gelecek. İşte o zaman ailenize kavuşacaksınız ”

Burak, patronunun peşinden kapıdan çıkmadan önce Can’a kısa bir bakış atarak kapıyı kapattı. Bora Karadağ korumalara talimatlarını verdikten sonra Burak ile oradan ayrıldı. Uzun bir yolculuktan sonra evine ulaştığında, kendisini bekleyen oğlunun yanına yaklaştı.

“ adamları ara teslimat gününü kesinleştir, bu iş fazla uzadı”

Cenk babasının söylediklerini yerine getirmek için telefonunu çıkardı. Adamları arayarak teslimat gününü öne çekti.

“ hallettim baba, iki gün sonra teslimatı yapıyoruz”

Bora Karadağ sonunda bu işinde biteceğini duyduğunda biraz dinleneceğini söyleyerek odasına çekildi. Sabah olmak üzere olduğu için Cenk’te odasına giderek yatağına uzandı. Biraz uyumak için gözlerini kapattı.

Tüm bunlar yaşanırken Ömür arkadaşlarını evden göndermişti. Biliyordu o adam kendisini almak için yakında tekrar gelecekti. Can’ın odasına çıkmak için merdivene yöneldi. Odaya girmek üzereyken telefonuna mesaj geldi. Burak’tan geldiğini gördüğünde hemen açtı.

“ Can’ı buldum. Tahmin ettiğimiz gibi o kaçırmış. Can’ı oradan şuan çıkarmak çok riskli, her yerde kameralar ve çok sayıda koruma var. Ayrıca teslimatı da iki gün sonraya aldı. Ben seni müsait bir zamanda arayacağım. Kendine çok dikkat et.”

Burak’ın attığı mesajı okur okumaz Barış’a gönderdi. Ardından da aradı.

“ Ayhan müdüre olanları ve planı anlattığınız mı?”

Barış onunla konuşurken bir yandan da mesajı okuyordu.

“ evet anlattık. Çok riskli olduğunu, ama bundan başka çaremiz olmadığını düşünüyor”

Ömür sıkıntılı bir nefes vererek onu onayladı.

“ evet, başka çaremiz yok”

Barış ile planın üzerinden son bir kez daha geçtikten sonra telefonu kapattı. Can’ın yatağına uzandı. Yastığındaki kokusunu içine çekerek biraz olsun uyumak için, gözyaşları ile dolmuş olan gözlerini kapadı.

Cenk önemli işleri olduğu için zorda olsa uyandı. Aşağı indiğinde babasının ve kardeşinin kahvaltı yaptığını gördü. Her zamanki gibi yine en son o uyanmıştı. Beraber kahvaltı yaptıkları kahvaltı sonrası Bora Karadağ ve Cenk şirkete giderken İpek’te arkadaşları ile buluşmak için evden çıktı. Baba oğul teslimat hakkında konuşuyor, herhangi bir sorun olmaması için tedbirler alıyorlardı. Yarın teslimat günüydü. Her ikisi içinde çok önemli bir gündü. Bora Karadağ son işini yapacaktı. Cenk ise babasından işleri devralarak şirketin başına geçecekti.

Ömür ve Can’a ne olacağını sormak istedi ama babasının, bu sorudan hoşlanmayacağını biliyordu. Bu yüzden bu konuyu hiç konuşmadı. Genç kadından etkilenmişti. Ancak bu etkilenme kandırıldığını öğrendiğinde nefrete dönüşmüştü. Onlara ne olacağı da artık umurunda değildi. Tek istediği sorunsuz bir şekilde işlerin başına geçmekti.

Bora Karadağ son olarak oğluna teslimatı onun yapmasını istediğini, kendisinin ise diğer işi halledeceğini söyledi. Cenk diğer işin ne olduğunu bildiği için sorgulamadı. Babasına teslimatı sorunsuz bitireceğini söyleyerek arabadan indi. Bora Karadağ bu konuda oğluna güveniyordu. Arabayı kullanan korumasına Can’ın bulunduğu yere gideceklerini söyleyerek arkasına yaslandı.

Burak arabayı Bora Karadağ’ın gizli evlerinden birine doğru sürerken, Ömür’de zor daldığı uykusundan yeni uyanmıştı. Yataktan çıkarak aşağı kata indi bir şeyler atıştırarak, biraz olsun enerji topladı. Dumanında yemeğini vererek evden çıktı. Arabasına bindi ve emniyete yakın bir pastaneye doğru yola çıktı. Oraya ulaştığında arabasını park ederek içeri girdi. Burak’ın yakınlardaki emniyette çalıştığını biliyordu.

Ömür onun arkadaşının telefon numarasını, dün gece Barış sayesinde bulmuştu. Tanımak için fotoğrafına da bakmıştı. Birkaç simit alırken onu arayarak önemli bir konuda konuşmak istediğini söyledi. Pastaneden çıkarak kalabalığa karıştı. Bir süre sonra kendisine doğru gelen adamı tanıdı. Yanından geçip gidecekken nazikçe koluna dokunarak yanında yürümeye başladı.

“ rahatsız ediyorum kusura bakmayın. Önemli bir konuda sizinle konuşmam gerek Alper Bey”

Alper genç kadını daha önce gördüğünü hatırlamıyordu.

“ benimle bu kadar önemli ne konuşacaksınız”

Ömür yürürken genç adamın duyabileceği sesle her şeyi anlatmaya başladı.

“ Burak’ın arkadaşıyım adım Ömür. Bende polisim görevden de haberim var. Aslında özel bir birimden aynı görev için seçildim. Burak size haber vermek için gelemedi. İşler çok fazla karıştı. Dün kardeşimi kaçırdılar ve benim onun yanında olmam lazım. Ayrıca teslimat yarın yapılacakmış Burak söyledi. Onları yakalayacağınız konusunda size güvenebileceğimi düşüyorum.”

Alper kısık sesle konuşan Ömür’ü dinlerken anlattıkları karşısında şaşkındı. Herhangi bir konuda yardım isteyeceğini sanmıştı. Bu kadar önemli bir görev için konuşmak isteyeceğini hiç düşünmemişti.

“ bu konuyu böyle yürürken konuşmayalım. Emniyete geçelim ”

Ömür genç adama hak veriyordu ancak emniyete gidemezdi. Bora Karadağ’ın haberi olabilirdi.

“ haklısınız ama gitmem gerek sizi arkadaşlarım bilgilendirecek. Ben sadece size güvenebileceğimden emin olmak istiyorum. Hayatım pahasına size güvenebilir miyim? ”

Alper genç kadının neden böyle bir şey sorduğunu anlamasa da onu onayladı.

“ güvenebilirsiniz ”

Genç adam konuşması biter bitmez yanından ayrılan Ömür’ün arkasından baka kaldı. Bir süre daha yürüdükten sonra emniyete döndü.

Ömür bir süre yollarda yürüdü, sahil kenarına geldiğinde bir banka oturdu. Pastaneden aldığı simidi elindeki poşetten çıkararak martılara atmaya başladı. Canı yemek istemiyordu. Aslında çok korkuyordu Ömür. En çokta kardeşini kaybetmekten korkuyordu. Elindeki simit bittiğinde başına dayanan silahın metalik soğukluğunu hissetti. Onlara ne istediklerini sorduğunda adamların onu zorla banktan kaldırmasına izin verse de onlarla gitmemek için direndi. Ancak çoktan arabaya bindirilmişti. Çırpınırken boynunda hissettiği yanma ile ilaç verdiklerini anladı. Gözleri yavaş yavaş kapanırken, gözlerini tekrar açtığında kardeşini görmekten başka bir isteği yoktu.

Ömür, bir süre sonra Can’ın bulunduğu odaya getirildiğinde hala baygındı. Can ablasını o halde görünce adamlara bağırarak ona ne yaptıklarını sormuş, bağlı olduğu sandalyeden kalkmak için birçok girişimde bulunmuştu. Ancak çabalarında başarılı olmadı. Adamlar onun çırpınışlarına sadece gülmüş Ömür’ü sandalyeye bağlayarak odadan çıkmışlardı. Can ablasının uyanmasını beklerken neler olduğunu merak ediyordu.

...

Ertesi gün

Burak’ın göndermiş olduğu mesajda yazan saate az bir zaman kalmıştı. Alper teslimatın hava kararmadan olacağı için şanslı olduklarını düşünüyorlardı. Adrese yaklaştıklarında arabayı ağaçların fazla olduğu bir yere park etti. Arabadan inmeden önce gelen başka bir mesaj ile ekibinde yerlerini aldıklarını öğrendi. Teslimatın yapılacağı açık alanı görebileceği bir yere, sessizce yaklaştı. Adamların kendisini göremeyeceği bir yere gizlendi. Yakınlarındaki bir ağacın sağlam bir dalına ise bir kamera yerleştirmişti. Her görüntüyü kaydederek ana bilgisayara göndermesi için aktif hale getirdi. Dakikalar sonra geniş alan arabalar ile doldu.

Arabadan inen korumalar etrafa dağılarak kontrol etmeye başladılar. Etrafı çevreleyen polis ekibi, kendilerini görmemeleri için gizlendiler. Adamları tutuklamak için gerekli delilleri kaydetmeden, fark edilmek istemiyorlardı. Neyse ki adamlar onların bulunduğu yere çok yaklaşmadan bakmamışlar etrafın temiz olduğunu söylemişlerdi.

Etrafın temiz olduğunu öğrenen Cenk aradan indi. Gelecek olan adamları beklemeye başladı. Onun iki yanında ise bir süre önce, kendisi seçtiği iki yakın koruması duruyordu. Korumalar ellerindeki silahları biraz daha sıkı kavramış, oluşabilecek tehlikeye karşı tetikte bekliyorlardı.

Biraz ilerlerinde üç araba ve bir kamyonun durmasıyla, korumalar silahlarını arabalara doğrultu. Arabaların kapıları açılarak içinden teslimatın yapılacağı adam ve korumaları indi. Cenk adamlarına silahlarını indirmelerini belirten bir el hareketi yaparak arabadan inen adama yaklaştı.

El sıkışan ikili teslimatın bir an önce yapılması konusunda anlaştı.

“ biz silahları getirdik, parayı verdiğiniz anda yüklemeye başlayabilirsiniz”

“ Önce kontrol edeceğiz ”

Cenk’in emri ile adamlarından bir kaçı kendi kamyonlarındaki büyük tahta kasaları, silahların kontrolü için tek tek açmaya başladı. Teslimatın alıcı tarafı Robert Black’ti yer altında büyük bir şöhreti vardı. Üstelik bu şöhreti herhangi biri sayesinde olmamış kendi çabaları ile kazanmıştı. Gerektiğinde acımasız bir adama dönüşür, kimseyi de gözü görmezdi. Kontrol işlemi bittiğinde yakın korumasına, para çantasını arabadan getirmesini emretti. Yakın koruma denileni yaparak para çantasını arabadan çıkartı.

Alper diğerlerinden fazla görüş açısına sahip olduğu için, ekip arkadaşlarına teslimatın başladığını bildirdi. Onları beklerken bir yandan da her duruma karşı tetikte bekliyordu. Ömür’e verdiği sözü eksiksiz yerine getirmek istiyordu.

Robert daha fazla beklememek için adamlarına tahta kasaları kamyona taşımalarını söyledi. Kısa süre sonra kasaların tamamının yerleştirildiğinin bilgisi verildiğinde Robert’ta kendine düşeni yaparak para çantayı Cenk’e uzattı. Cenk paraları kontrol ettikten sonra, sorunsuz bir teslimat olduğunu söyleyerek tekrar el sıkıştılar.

O saniyelerde Alper kulaklıktan ekip arkadaşlarına bilgi veriyordu.

“ teslimat bitmek üzere”

“ etrafları çevrildi başlaya biliriz”

Alper aldığı karşılık sonrası birbirlerine dikkatli olmaları konusunda uyararak, “ şimdi ” komutu ile alana gizlenmiş olan yirmiye yakın adamın aynı anda çemberin ortasında bulunan adamlara hızla yaklaşarak, teslim olmalarını söylemesi bir olmuştu. Her adımda çember daha fazla daralıyor olması nedeniyle, adamlar ortada sıkışarak kaçamadı. Ancak bir çatışma çıkması durumunda büyük kayıplar verilebileceği için teslim olmaları sağlanarak kimse gerekmediği sürece silahını kullanmayacaktı.

Alper bir adım öne çıktı.

“ herkes silahlarını yere atsın ve teslim olsun, ufak bir yanlışınız da hiç acımayız. Keskin nişancıların sizi indirmesi bir yanlış hareketinize bakar ”

Korumalar bu uyarıya rağmen silahlarını atmamış, patronlarını korumaya çalışmışlardı. Cenk ve Robert kaçmak için etrafa bakıyorlar dikkatsizliği yüzünden sinirliydi. Cenk böyle büyük bir tuzağa düştükleri için en çok kendisine kızıyordu. Tedbir alma işini babası ona vermişti. Teslimat alanını daha önce gelerek kontrolde etmişti. Fakat şimdi daha fazla tedbirli olmadığı için çok pişmandı.

Alper bir kez daha uyarısını yeniledi.

“ silahlarınızı yere atın kaçacak yeriniz kalmadı etrafınız çevrildi”

Cenk kaçmak için plan yaparken kendince polisleri oyalamaya çalışıyordu.

“ gerçekten bizi yakalaya bildiğinizi mi düşünüyorsunuz. Teslim olsak bile 1 saat içinde serbest kalırız”

Alper, Cenk’in kendini beğenmiş tavrından dolayı sinirlendi. Burak’ın bu adamların yanında onca ay kalmış olmasından dolayı, onu tebrik etmesi gerektiğini düşünüyordu.

“ o kadar emin olma bu dışarıda geçirdiğiniz son dakikalar”

Alper karşısındaki korumaların patronlarından emir almadan silahlarını indirmeyeceklerini biliyordu.

“ adamlarınıza söyleyin silahlarını atsınlar ve teslim olsunlar”

Cenk daha fazla direnemeyeceklerini biliyordu. Son bir kez şansını denemek isteyerek adamlarına, hepsini öldürmelerini söylerken bir yandan da kendisi Alper’e ateş etmek için silahını kaldırdı. Ancak bunun olacağını anlayan Alper o hareket dahi edemeden elinden vurmuştu. Korumalar patronundan aldığı emir ile ateş etmeye başladığında, Robert ortalığın karışmasını fırsat bilerek kaçmaya yeltendiğinde ona yakın yerde duran Alper tarafından yakalandı. Çatışmanın başlaması ardından Cenk elinin acısıyla, kendisini korumaya çalışarak arabaya koşmaya başladı. Alper ve yanındaki arkadaşı ile genç adamı da kaçmadan yakalayarak tutukladı.

Dakikalar sonra operasyon bittiğinde tüm adamlar kelepçelenerek ekip araçlarına bindirildi. Yaralı olanlar ise çağırılan ambulanslar ile önce hastaneye sonrada karakola götürülecekti. Neyse ki operasyona katılan ekibin ufak tefek yaralar dışında bir şeyleri yoktu. Hepsi başarılı bir operasyon olduğu için mutluydular.

 

Loading...
0%