@busra_sila
|
Arkadan gelen telefonumun sesiyle gözlerimi kırpıştırarak açtım. Kafamı çevirip yavaş yavaş uyanmaya başlayan oğlumla hızla yerimden kalkıp telefonuma uzandım.
"Annem" yazısını görünce açmadan önce saate baktım 15.47'di uyuyalı tam bir saat bile olmamıştı.
Uğuru daha fazla rahatsız etmemek için telefonu açıp kullağıma götürdüm.
" alo" yerimden kalkıp odadan çıkarken bir yandan da annemi dinliyordum.
"Alo kızım nasılsın?" Öylesine sorduğu o kadar çok belli oluyordu ki.
Zaten iyiyim diyecektim ve hiç şikayet etmeyecektim. Böyleydi Öylesine bir nasılsın ve Öylesine bir iyiyim cevabı. Ben nasılsın diye soruncada şikayetler başlıyordu.
"İyiyim anne. Siz nasılsınız?"
" çok fenayım Lale?" Ağlamaklı sesini duyunca derin bir nefes alarak kendimi tekli koltuğa bıraktım. Sağolsunlar hiç yalancı çıkarmıyorlar beni.
"Ne oldu annem?"
"Ne olabilir ki? Bunlar bana kafayı yedirtecek." Boşta ki elimle yüzümü sıvazlayıp gözlerimi devirdim. "Onlar kim anne?" "Kim olabilir Lale? Tabiki ablan ve baban. Nergis tutturmuş taneri boşayacakmış. Baban buna izin verir mi Lale? Nergis başımın etini yiyor babama söyle diye ama söyleyemem. Baban beni mahveder." Oturduğum yerden hafifçe toparlanıp kaşlarımı çattım. " ablam eniştemden mi boşanmak istiyor? Neden ki neden istiyor?"
Üst üste bir kaç kere yutkunarak boğazımda ki düğümü çözmeye çalıştım. Daha diğerlerini çözememişken bir yenisi eklenmişti bile. Sırtımda ki kamburlarımda artıyordu zaten. Boynuzlarımı düşünmek bile istemiyordum. Şuan en son konu oydu galiba. Ablam boşanırsa ben hayatta boşanamazdım.
" ablanın saçma salak tavırları işte. Damadıma da böyle davranıyorsa işi yaş bu kızın. Çocuk napsın dayanamıyor bağırıyor, küfür ediyor. Salak nergiste diklenince bir kaç kere de tokat atmış. Ablanda gelmiş sanki dayak yiyor gibi anlatıyor. Allah'tan babanın kulağına gitmeden engelleyebildim."
" naptım dedin? Anne bunu nasıl yaparsın. Bıraksaydın duysaydı. Belki vicdana gelirde bir işe yarardı. Bir kaç tokadımı var bu işin dayak dayaktır. Senin için dayak sayılması için kızın sakat mı kalması lazım?"
"Sende Abartma Lale. Siz kendiniz gördünüz benim neler yaşadığımı. Bende mi hemen boşasaydım? O zaman siz ne hale gelirdiniz haberin varmı senin? Sizin kafanızla herkes boşansın o zaman."
Hızla yerimden kalkıp sinirle anneme bağırdım. " boşansınlar anne boşansınlar. Sende boşasaydın. Bazı şeyleri normalleştirmeyin artık. Yapmayın bunu kendinize. Yazık değil mi size?"
" Bağırma bana Lale. Hem ablan sana niye bu kadar battı. Bak belli sende de bir şeyler var. Ablan tamamda senin ki babanın kulağına gelmesin sana sakin tepki vermez. Ne babanın ne de benim başımı ağrıt." Dolan gözlerimi kolumun tersiyle silip yaşlarımın akmasına izin vermedim. Daha fazla ağlamak istemiyordum. Beş para etmez bir insan için hiç ağlamak istemiyorum. Bu saat'ten sonra ağlarsam da bir kendim birde oğlum için ağlamak istiyordum. Birazcıkta mutluluktan ağlasam çok iyi olurdu.
" anne biz senin kızlarınız. Acı çekmemiz hiç mi içini yakmıyor? ben arkanızdayım demek bu kadar zor mu yada sizi seviyorum demek? Anne biz sana dert yada yük müyüz?"
"Tabi üzülüyorum kızım ama sende beni anlamaya çalış bu dünya da tek acı çeken sizler misiniz? Yok değilsiniz. Yavrum baba evi güzel değil güzel olsa en başta evlenmezdiniz zaten. Hele çocukla daha zor. İstemezler kızım oğlunu sen yavrunu nasıl bırakacaksın. En iyisi kocanın evinde otur. Çocukta babasının evinde büyüsün. " Tam konuşacakken annem benden önce konuşmasına devam etti.
"Hem babanın ne diyeceğini biliyorsun. Biz sana defalarca söyledik o adamla evlenme diye. Bir kadının, hele ki çocuğuyla tek başına hayatta kalması kolay değil. Biz seni korumak istedik, ama sen bizi dinlemedin."
Gözlerimi kapatıp kafamı koltuğa yasladım. "Anne, tamam, geçmişte hatalar yaptım, biliyorum. Ama tek benim hatam yoktu ki siz beni buna zorladınız eğer muratla kaçmasaydım zaten babam beni başka bir adamla evlendirecekti. Korumak bumu? Bari sevdiğim biri olsun dedim. Ben daha küçüktüm anne hâlâ da küçüğüm."
"Küçüklüğü falan kalmadı bu işin Lale. Çocuğun var senin onun için oturacaksın evinde bunlar gelip geçici şeyler." Artık ne şaşıracak halim kalmıştı nede kırılacak bir kalbim. Bir insan çocuklarını nasıl bu kadar kolay gözden çıkarabilirdi. Uğura bakarken içim gidiyordu. Birde üzülüp, canı yansa ne hale gelirdim bir fikrim yoktu.
"peki ben anne? Ben napacağım? Nasıl sesine dayanacağım, nasıl suratına bakacağım muratın? Yapamam anne. Beni aldatan hemde daha ilk senemizden bunu yapıp haklı haklı yüzüme anlatan adamla bu saat'ten sonra nasıl aynı evde kalacağım."
"Yaparsın Lale. Bal gibide suratına bakarsın,konuşursun. Zorundasın. Aldatmışsa ne olmuş erkeklerin hepsinin huyunda var aldatmak. Tut kocanı elinde. Yedirme başka kadınlara." derin bir nefes alarak sakin kalmaya çalıştım.
"Anne kocaman adam ne elde tutması. Ne hali varsa görsün. İçinde olanı nasıl tutup, engelleyeceğim. Git dedi anne ya boşa git yada sessizce evde oturup çocuğuna bak dedi resmen. Nasıl duracağım daha burada. Burada kalırsam ne duruma düşerim sen söyle."
"Hiç bir şey olmaz Lale, yaptığın hataların sonuçlarıyla yaşamak zorundasın. kendine gel dizini kır kocanın evinde otur. Zaten gelip geçici bir hevestir. Hevesini alınca kadını bırakır gelir. Otur bekle. Bunlar babanım kulağına gelmesin. Konuyu açıpta ne beni deli et ne de babanı."Bu sözler, keskin bir bıçak gibi kalbime battı. Bir şeyleri anlatmak istiyordum ama anlayacak gibi de durmuyordu. Artık kendimi anlatmaya halim bile kalmamıştı. Derin bir nefes alıp Gözlerimi açarak yerimden doğruldum. " tamam anne anladım ben seni. Sen başına bela istemiyorsun. Konuşmadık varsay. Zaten yaptığın en iyi şey bu. Kendine iyi bak. Uğur uyandı kapatmam lazım." Cevap vermesine bile izin vermeden telefonu yüzüne kapattım. Çok bile dinlemiştim.
Telefonu kapattıktan bir süre sonra o koltukta öylece oturdum. Annemin sözleri içimde yankılandı. "Erkeklerin hepsinin huyunda var aldatmak..." Gözlerimi sımsıkı kapattım, ama zihnimde dolaşan o cümleleri susturamadım. oğluma sarılmaya ihtiyacım vardı. Yalnızca bir an bile olsa içimdeki bu karmaşayı hissetmemeyi istiyordum.
Derin bir nefes alarak yatak odasına geri döndüm, minik bedenini izledim bir süre. Oğlum, hayatta tutunduğum tek şey. Onun için güçlü olmam gerektiğini biliyordum ama içimde büyüyen acı, yalnızlık, öfke her geçen gün beni daha da ağırlaştıracak ve boşluğa düşünecekti bunun da farkındaydım.
Uğur’un yanına oturup yavaşça küçük elini tuttum. Yüzündeki huzurlu ifadeyi izlerken gözlerim doldu. Oğluma bakmak içimdeki tüm duyguları hafifletiyordu ama aynı zamanda ona karşı hissettiğim sorumluluğun ağırlığını da daha derinden hissettiriyordu.
Bir süre, Uğur’un minik nefes alışlarını dinledim. Onun varlığı bana huzur verirken, Murat’la olan bitenler kalbimde yankılanmaya devam ediyordu. Annemin sözleri hala kulaklarımdaydı: "Hepsi aynı," "Sabret, bekle," ve "Evladın için dayan." Kendi annem bile beni böyle yalnız bırakmışken, bir başıma nasıl ayakta kalacaktım? O sırada Uğur mırıltılarıyla kendime gelip uyanmaya çalışan oğluma gülümseyerek baktım. Gözlerini açıp bana baktığı an küçük bir gülümseme yüzüme yayıldı. Bana bakarken ki güven dolu, sakin bakışları, kırık kalbimi mutlulukla doldurdu taki duyduğum sese kadar . "Lale gitmemişsiniz."
sinirle yerimden kalkıp bir kaç adım murata yaklaştım. "Senin burada ne işin var. Ne yüzle bu eve geliyorsun?" Kısa bir süre yatakta ki uğura baktı. "Unutma lale burası benim de evim. " gözlerim öfkeyle parlarken sinirle güldüm. Kalbimdeki tüm kırgınlık bir anda yüzeye çıkmıştı. Ona bakarken sadece yaşadığım acıyı değil yaşadığım çaresizliği, hatırlatan bu adamın pişkinliğini de sindiremiyordum. Ben bu adama nasıl kanmıştım kendime de şaşırmıyor değildim.
“Ne yüzle buraya geliyorsun, Murat?” sesimi ne kadar kontrol etmeye çalışsamda öfkeden ve belkide birazcık kırkınlıktan yüksek çıkıyordu. “Daha birkaç gün önce beni aşağılayarak aldattığını söyledin. Şimdi hiçbir şey olmamış gibi çıkıp bu eve geliyorsun, öyle mi?”
Muratın omuz silkmesiyle sinirlerim daha çok gerildi. “Burası benim de evim, Lale. Sen böyle davranınca sadece kendine zarar veriyorsun, biliyorsun değil mi?”
Duyduğum sözlerle kendimi tutamayarak bir daha alayla güldüm. “Kendime mi zarar veriyorum?” diyerek makyaj masasına montunu bırakan murata bir kaç adım daha yaklaştım. “Sen beni aldattın. Benimle dalga geçer gibi yüzüme söyledin! Bu evde kalmaya nasıl hakkın olduğunu düşünüyorsun?”
Murat alaycı bir gülümsemeyle ellerini iki yana açarak, “Dram yapmayı bırak, sana yapamayacaksan git dedim. Ama tabi senin gidecek bir yerinde yoktu unutmuşum.” dedi ve beni olduğum yere mıhladı. Kızmıyorum aslında murata da aileme de ben yaptım çünkü kendimi bu hale ben getirdim.
“Çık git buradan,” dedim sesim soğuk ve kararlıydı. “Bu evde bana ve oğluma ihanet eden bir adama yer yok.”
Murat masada ki montunu alıp kapıya doğru yürüken son bir kez dönüp sinirli bir şekilde bana baktı. “Nasıl istersen,” dedi. “Ama aklında olsun, bu iş bitmedi. Ne zaman istersem geri dönerim. Bu evde kalırsan susup oturman gerektiğini söyledim. Şimdilik gidiyorum ama bir dahakine böyle olmayacak. Bu duruma alıştır kendini. ” söylediklerini birirdikten sonra arkasını dönüp kapıyı çarpıp çıktı.
Derin bir nefes alarak arkasından bir süre bakakaldım. O an, içimde hissettiğim öfke, korku ve yalnızlık birleşip ağır bir yük gibi sırtıma bindi. Bir zamanlar aşık olduğum gözler bana nasıl bu kadar nefretle bakabilirdiki. Bu kadar kolaymıydı unutmak, aşkını bitirmek?
Kafamı iki yana sallayarak kendime geldim. "Kolaymış hemde çok"
Uğur’un yanına dönerek , onu kucağıma aldım. Kalbim hâlâ sıkışıyor olsa da, oğlumla ilgilenmek zorundaydım. Zaten normalden daha uslu ve sakindi. Sanki üstümde ki sıkıntıların farkında gibi Ağlamıyordu bile.
Yanaklarına sert öpücükler bırakıp canla başla emdiği emziğe gülerek baktım. "Oğluşum, bebeğim acıktınmı aşkım? ben de çok acıktımm." Dememle bana Merakla bakan uğurun gülmesi bir oldu.
İşte şimdi doğmuştu güneşim,atmıştı kalbim. Bu çocuk bal gibiydi resmen yada benim çocuğum diye bana öyle geliyordu.
Kucağımda bir kaç kez hoplatarak mutfağa doğru yürümeye başladım. "Karnımızı doyuralım bakalım." Mutfağa girmemle Uğur'u kucağımda tutarak bir süre mutfak tezgahına baktım. Unutmuşum ben bunları. Omuzlarımızda silkip ogluma döndüm "Aman, önce yemek yiyelim." Uğuru mama sandalyesine oturtup dolabı açtım. " bakalım ne varmış dolapta. Mercimek çorbası ve karnıyarık" gördüğüm karnıyarıkla biraz duraksasamda bu durum kısa sürmüştü tenceriyi kulplarından tutup dolaptan çıkardım.
"Şerefsiz Baban kaybetti Oğluşum. Afiyetle yiyeceğiz yani ben yiyeceğim. Sen izleyeceksin o ayrı mesele ama" karnıyarıkla mercimek çorbasının altını açıp dolaptan tabak çıkardım.
*** Son bulaşığıda kurutup rafa koymamla birlikte Uğur'un dikkati dağılsın diye açtığım şarkının durup zil sesimin çalması bir oldu. Gerçekten o kadar çok bunalmıştım ki telefonu artık duvara fırlatasım geliyordu.
"Oğluşum yine hangi deli arıyor bakalım?" Ekranda "nesrin anne" yazısını görünce içim sıkıntıyla doldu. Murat kesin annesini aramış beni şikayet etmişti. Arayacağını tabiki tahmin ediyordum ama bu kadar hızlı arayacağını beklememiştim. Yaptığı rezilliği bu kadar çabuk annesine söylemeside beni şaşırtmıştı. Artık olan olsun diyerek telefonu açtım.
"Alo, Lale! Sen ne yaptığını sanıyorsun?" Kayınvalidemin sert sesiyle gözlerimi devirdim.
Derin bir nefes alarak, "ne yapmışım, bir sorun mu var?" diye cevap verdim. Aslında sorunun ne olduğunu ikimiz de biliyorduk, ama ondan duymak istiyordum. Birine daha kendimi anlatmaya mecalim yoktu.
"Var tabii var!" dedi sesini yükselterek. "Kocanı evden kovmuşsun. Nasıl kendi evinden gönderirsin oğlumu? Ne yapmaya çalışıyorsun sen, Lale?"
Derin bir nefes aldım. "Oğlunun ne yaptığını biliyorsun değil mi?" dedim sakin olmaya çalışarak. Sesinin çıkmamasından en baştan beri bildiğini anladım. Şaşırmamıştım. "beni aldattı, farkında mısınız? Bana bunu yaptıktan sonra onunla aynı evde kalmamı mı bekliyorsunuz?"
"Bak sen şuna!" dedi alaycı bir tonla. "Erkek dediğin hata yapar, Lale. Murat da genç adam, tabii ki bir iki hata yapacak. Ama sen, kendi evinden onu kovuyorsun. Yediremediysen kalkar babanın evine giderdin!"
Öfkem içimde kaynıyordu ama kendimi tutmak zorundaydım. "Bu bir hata değil, saygısızlık," dedim soğukkanlılıkla. "Murat, beni aldattı ve bunu yüzüme söylemekten de çekinmedi. Bu durumda nasıl yüzüne bakabilirim?"
Kayınvalidem umursamaz bir tonda devam etti. "Aman Lale, abartma. Erkek milleti işte; sıkılıp, bunalırlarsa hepsi ara sıra böyle şeyler yapar. Murat'ı elinde tutamıyorsan, bu da senin hatan. Kadın, kocasını çekip çevirecek, onu eve bağlayacak. Erkek başka türlü tutulmaz, bunu hâlâ anlamadın mı?"
Bu sözleri duymak kalbimi daha da acıttı. Ona sakin bir şekilde karşılık vermeye çalıştım. "Bakın, ben elimden geleni yaptım ama ne ben kimsenin kölesiyim ne de Murat bağlayabileceğim bir köpek. Benim de bir sınırım var. Murat başka bir kadına gidecek kadar ileri gitti. Bundan sonra o adamla aynı evi paylaşmak bir yana aynı havayı solumak bile istemiyorum."
"Sensin köpek. Oğluma nasıl köpek dersin sen? Bir çocukla ne yapacaksın peki? Ailen bile yanında olmaz, baban seni geri almaz. Kendi başına o geri çocukla ne kadar dayanabileceğini sanıyorsun?" Kayınvalidemin son sözleri, içimde bir kor ateşi gibi yandı. Oğlum hakkında nasıl böyle konuşurdu. Geri çocukta ne demekti? Bazı şeylerde yaşıtlarına yetişemediyse bu benim oğlumun suçu değil erken doğuma sebep olan muratın suçuydu.
"Oğlum hakkında düzgün konuş sen kimsin ki benim oğlum hakkında böyle konuşma hakkını kendinde buluyorsun?" dedim bağırarak. "Murat'ın savunabilirsin, bana hakaret edebilirsin bir yere kadar müsamaha gösteririm, ama Uğur hakkında adam akılı konuşacaksın. O seninde torunun nasıl böyle konuşabilirsin? Hiçmi vicdanın yok senin?"
Kayınvalidem, sözlerimi umursamadan devam etti. " yalan mı geri değil mi? daha ne emekleyebiliyor ne de bir ses çıkarabiliyor. Millettin çocuğu ilk kelimesini söyleyip, adım atıyor. Uğur ise sadece yatıyor." Bu sözler içimde bir bıçak gibi saplandı. Oğlum hakkında böyle düşünmesi, beni hem şaşırttı hem de öfkeye boğdu. Oğlum henüz küçük bir bebekti; gelişimi hakkında böyle acımasızca yargılanması kalbimi kırıyordu. Bir anne olarak, Uğur’un her haliyle muhteşem olduğunu düşünüyordum ve onun hakkında bu şekilde konuşulmasına tahammül edemiyordum.
"Uğur’un her şeyden habersiz, masum bir bebek olduğunu unutuyorsun," dedim, sesim artık titremeye başlamıştı. "Onun küçük gecikmelerini senin gibi insanlar yargılayamaz. oğlum her şeyden daha değerli. Ona geri demek, hem bana hem ona hakaret. Muratın neden böyle olduğunu anladım. Çünkü Murat bir orospu çocuğuymuş. Ne yaparsan yap öylede kalır al piçini başına çal" daha fazla sesini duymamak için yüzüne telefonu kapattım. Mama sandalyesinden bana Merakla bakan oğluma dönüp gülümsedim. "Zor olsa da başaracağız. En mutlu biz olacağız."
*** Artık başlıyoruz. Bölümü nasıl buldunuz? |
0% |