Yeni Üyelik
2.
Bölüm

Kırmızı araba

@busra_sila

Telefonunun sesiyle uyanan Lale, ilk önce nerede olduğunu algılamaya çalıştı. Dün gecenin aklına gelmesiyle. Sıkıntılı bir nefes alıp tutulmuş belinden tutarak yattığı koltukta oturur hale geldi.

 

Bir süre etrafına bakınıp üstünde uğurun eşyaları olan koltuğun yanındaki sehpadan çalmayı bırakan telefonunu eline aldı. Arayanın kaynanası nesrin hanım olduğunu görünce saatte bakıp telefonu geri yerine bıraktı. Saat 11.00 olmuştu. Uğur sanki gece olanları anlamış gibi huysuzlaşmıştı bütün gece. Bu yüzden gece boyunca oğlunun başında beklemişti. Birde nesrin hanımla uğraşamazdı.

 

Yerinden kalkıp beşikteki uğura baktı. Bütün gece uyanık kalmanın acısını çıkaracak kadar tatlı bir uykuda olduğunu gördü.

 

Artık kalkıp ev işlerini halletmesi gerekiyordu. Ses çıkarmadan salondan çıkıp kapısını sessizce kapattı.

 

***

Lale duyduğu ağlama sesiyle elinde ki toz bezini sildiği sehpanın üstüne bırakarak hızla oğlunun olduğu salona girdi.

 

" benim yakışıklı,akıllı oğlum uyanmış." Beşiğe eğilerek uğuru kucağına almıştı.

"Saat 12.30 oldu be oğlum beni bu saate kadar nasıl sensiz bırakırsın." Annesinin tatlı sesini duyan uğur ağlamayı bırakıp etrafa gülücükler saçmaya başlamıştı.

 

Lale oğlunun tatlı gülücüklerine dayanamamış boynundan, yanaklarından koklaya koklaya öpmüştü. İçi gidiyordu bu çocuğa. Öperken, sarılırken bile oğlunu özlüyordu. Nasıl oluyor anlamıyordu. Mis gibide kokuyordu zaten.

 

Kucağında ki bebeğiyle arkasında ki koltuğa oturdu. Tişörtünün yakasını sıkı sıkı tutmuş yumuk yumuk,kücük elleri avcuna alarak sesli bir öpücük bıraktı. Tişörtünü kaldırarak oğlunu emzirmeye başladı.

 

Uğur hem emiyor hemde tatlı tatlı sesler çıkarıyordu. Lale, bazen uğurun ne anlattığını merak etmiyor değildi." Evet oğlum. Sen ne diyorsan odur. Biliyorum en çok beni seviyorsun. " uğur annesinin sesiyle emmeyi bırakıp kaşlarını çatarak annesine baktı. "Hop hop hop!! Bana öyle kaşlarınız çatık bakamazsınız uğur bey. Tabiki en çok beni seveceksin. Ben senin annenim. Seni 7 ay taşıdım ben be."

 

Annesine mırıldanarak cevap verip karnını doyurmaya kaldığı yerden devam etti.

 

Lale oğlunun karnını doyurup altını ve elbiselerini değiştirmişti. Beraber Oyunlar oynadıktan sonra Kocasının gelme saati'nin yaklaşmasıyla akşam için yemek yapmaya başladı.

 

Akşam muratla adam akıllı konuşup sıkıntısı neyse onu çözmeye çalışacaktı. Tek umudu bu gece bu konunun halledilmesiydi. Bir daha dün geceki gibi bir şey yaşamak istemiyordu.

 

Yemekte muratın en sevdiği yemekleri yapmıştı. Karnıyarık,pirinç pilavı pişirmişti. Birde çoban salatası yapmıştı. Yemek yerken mutlu olursa sıkıntının daha erken çözüleceğini düşünüyordu. Birde arkasından çayın yanında yemek için en sevdiği tatlıdan yapmıştı.

 

Saat'in altıya yaklaşmasıyla da gidip üstünü değiştirmişti. Uğuru salonda ki halının üstüne oturtmuş. Yatak odasından bir kaç oyuncak alarak oğlunun yanına oturdu.

 

"Aşkım,güzel bebeğim benim ,annesinin balı bu çocuk ya."her kelimesinde oğlunun yanaklarına kokulu öpücükler bırakıyordu.

 

Uğur annesinin bu ilgisinden gayet mutlu olsa da nazlanıp elleriyle annesinin yüzünü ittiriyordu. Lale yüzünü ittiren eli tutup ısırıyormuş gibi yaptı.

 

Uğur hemen kara Gözlerini doldurup annesine baktı. Titreyen alt dudağıda birazdan ağlayacağının habercisiydi.

 

Lale oğlunun bu hallerine gülüp ısırır gibi yaptığı elini öptü. Öpmesiyle dudağının titremesi duran uğur tombul,küçük elini önünde ki kırmızı arabaya uzattı. Lale yere yasladığı elinin yanındaki arabayı alıp oğluna verdi. Oğlunun zaten bu arabaya yöneleceğini tahmin etmişti. Bu renge ayrı bir ilgisi vardı uğurun.

 

Bütün ilgisini elindeki oyuncağa veren uğurun etrafına bir kaç yastık dizdi. Yerden kalkıp sehpanın üzerindeki kumandayı alarak koltuğa oturdu. Güzel bir program açıp izlemeye başladı.

Nasıl olsa muratın gelmesine daha yarım saat vardı.

 

****

"Aradığınız kişi şuan da meşgul. lütfen daha sonra tekrar deneyiniz." Lale artık ezbere bildiği cümleleri bir daha duyunca telefonu sinirle koltuğa bıraktı.

 

Saat on olmuştu. Lale, Uğuru doyurmuş ve yatırmıştı. Yemekleri dolaba koymuştu. Saat altıda eve gelmesi gereken murat hala eve gelmemiş. Lale yine haber vermeyi unutmuştur diye aramış ama meşgul çaldığı için konuşamadığı.

 

Sanki dün haber vermediği için kavga eden onlar değilmiş gibi aynı hatayı tekrarlıyordu. Aslında Lale artık bunun bir hata olmadığını ve bilerek yaptığını düşünmeye başlamıştı. Belki de inada bindirmişti.

 

Lale bugün kocasını terslemeyecek ve sorunun ne olduğunu bulacaktı. Sabırlı olacaktı çünkü illaki birinin sabırlı,anlayışlı olması gerekiyordu. Bu görevde lale'ye düşüyordu.

 

Televizyonun ekranında ki yansımasından yüzünde ki küçük tebessüme baktı. Lale alışıktı zaten anlayışlı olmaya. Annesine, babasına,abilerine,kardeşlerine bile anlayışlı davranan taraf hep Lale olmuştu.

 

Ailesi olsa da biraz hayatına bir sınır koymalıydı. Koymamıştı Lale. Şimdi 19'unda genç bir anne olmuştu. Asla isyan etmiyordu. Uğur onun herşeyiydi. Ama bazen Alt kattaki genç öğrencilerle apartmanda karşılaşıyordu. karşılaştığında ise bakışlarından çekiniyordu.

 

Alt katta üniversite öğrencisi 3 kız kalıyordu. Çok tatlı kızlardı. Bir tanesi laleden küçük daha 18'ine yeni basmıştı. Biri 20 biri de 22 yaşındaydı. Bazen uğuru sevmeye geliyorlardı. Laleyle beraber kahve içip sohbet ediyorlardı. Kapı açılınca hızla kapıya gitti.

 

Kendine doğru gelen ayak sesleriyle ceketini asan murat karısına döndü.

Allah vardı güzel kadındı. Ama bir şeyler olmuyordu işte. Bugün bu konuyu halletmesi gerekiyordu artık.

 

Lale salona yönelen kocasının arkasından giderken "Hoşgeldin kocacım. Nasıl geçti günün?" dedi. "İyi" lale kocasının cevabı ile konuşmaya devam etti "Bugün en sevdiğin yemekleri yaptım. Dolaba koymuştum çıkarayım da hemen ısınsın." Salonun kapısına yasladığı kolunu çekip mutfağa yönelmişti.

 

Muratın sesiyle mutfağa giden adımlarını durdurup arkasına döndü. "Bir şeyler yedim ben. Seninle konuşmam gereken şeyler var buraya gelir misin?" Lale bir şey yememişti ama muratın sıkıntısını anlatacağını anlayınca bunu sonraya bırakıp salona dönüp kocasının yanına oturdu.

 

Oturmasıyla kalkıp karşı koltuğa geçen muratla kaşları çatılsa da irdelemedi.

 

Murat kafasını eğmiş dikkatli bir şekilde halıya bakıyordu. Söze nereden ve nasıl başlayacağını bilmiyordu.

 

" Murat ne oldu? Bir şeyler olmuş belli. Kendini üzme bu kadar bir çaresine bakarız. Aileyiz biz." Kocasının çaresiz hallerine içi giden lale biraz rahatlatmak istemişti kocasını.

 

Acaba iştenmi kovulmuştu? Yenisini bulurdu işini iyi yapıyordu. Koskoca şehirde murata iş yoktu sanki.

" Murat hadi bana ne olduğunu söyle birtanem. Bir aydır halin hal değil zaten iştemi bir sıkıntın var?" Genç adam ne bir ses çıkarıyordu ne de kafasını kaldırıyordu.

 

"Murat artık korkutuyorsun beni en fazla ne olmuş olabilir ki." Bu halleri normal değildi. Lale aklına gelenlerin olmaması için Allaha yalvarıyordu.

 

Murat kafasını kaldırıp lalenin kara gözlerine baktı. "Lale ben aşık oldum."

 

Lale duyduklarını bir kaç saniye sindirmeye çalıştı. "Ne aşık olması? sen zaten bana aşıksın ne saçmalıyorsun."

 

"Aşık değilmişim Lale. Onu görünce aşkın ne olduğunu anladım. Üzgünüm seni üzmek istemezdim ama olmadı onu görünce çok farklı hissettim."

 

Lale ister istemez dolan gözleriyle kocaman bir kahkaha attı. Kocası ona şaka yapıyordu. Bu gerçek olamazdı. Oturduğu yerden kalkarak koltukta oturan muratın dizlerinin dibine çöktü.

 

" şaka yapıyorsun değil mi? Dün gece için bana çok sinirlisin ondan böyle bir şaka yapıyorsun." Kafasını muratın dizlerinde olan ellerine yaslayıp konuşmasına devam etti. " lütfen şaka olduğunu söyle ki kalan kanatlarımıda sen kırmayasın. Nasıl toparlanırım bilmiyorum. Murat, lütfen babamı haklı çıkarma bana bunu yapma."

 

"Üzgünüm lale elimde olan bir şey değildi." Muratın sözleriyle acıyla Gözlerini kapatıp göz yaşlarının akmasına izin verdi.

 

Kafasını kocasının dizlerinden kaldırıp gözlerine baktı. "Sen benimle dalgamı geçiyorsun. Nasıl elinde değildi. Hadi beni düşünmedin uğurudamı düşünmedin. Murat sen sorumsuz musun?" Murat laleye ne cevap verebiliyor ne de gözlerine bakıyordu.

 

Lale ellerinden destek alarak ayağa kalktı. Akan gözyaşlarını sildi. Hemen yerine yenileri gelmişti. " inanmıyorum ya. Ondan bir aydır böylesin, aklın başka yerlerde. Zaten bir haftadır eve de gelmiyorsun. Bende salağım zaten, diyorum ki iş yerinde üstüne geliyorlar, belkide işten kovuldu. Ama bir şey olmaz aileyiz biz her şeyin üstesinden geliriz." Lale Sinirle gülüp eli belindeyken burun kemerimi sıktı. "Oysa ki biz beyefendi için çoktan aile olmaktan çıkmışız. Piçlik peşindeymiş murat bey."

 

Murat oturduğu yerden kalkıp lalenin üstüne yürüdü. " kelimelerine dikkat et Lale. Sen kime piç diyorsun. "

 

"SANA DİYORUM SANA. PİÇ DEĞİLMİSİN HA? EVLİ BARKLI ADAMSIN GELMİŞSİN KARINA, AŞIK OLDUM DİYORSUN. OLABİLİR DEYİP BOYNUNA MI SARILSAYDIM."

 

Lale ağrıyan boğazının acısını geçirmek için bir kaç kere yutkundu.

 

Murat sehpanın üzerinde ki kırmızı oyuncak arabayı alıp sinirle duvara fırlattı "BAĞIRMA LAN BANA! HADDİNİ BİL."

 

"SEN KİMSİN Kİ BANA BİRŞEYLER FIRLATIYORSUN!! ADAM MISIN LAN SEN? NE ADAMLIĞI, ADAMLIK ŞU KÖŞEDE KALSIN. SENDE O OROSPUN DA İNSAN DEĞİLSİNİZ."

 

Genç çiftin bağırmalarına uğurun ağlamaları da eklenmişti. Ne murat ne de Lale uğurun ağlamalarını duymuyorlardı.

 

"Sen kime orospu diyorsun ağzını topla. Ben toplamayayım. Çocuğumun annesisin diye bir şey yapmıyorum. "

 

Lale artık ne yapacağını şaşırıyordu. Olanları idrak edemiyordu. Haklı olan haksızlığa uğrayan o değilmiydi. Peki bu gördüğü muamele gerçek miydi?

 

Keşke bunlar bir rüya olsaydı. Muratı beklerken koltukta uyuya kalmış olmayı o kadar diliyordu ki. Uyanırsa niye geç kaldın diye murata da kızmayacaktı.

 

"AÇ ARTIK ŞU LANET KAPIYI!!!" Muratın bağırtısıyla yerinden sıçrayıp kendine gelen Lale ne zaman çalmaya başladığını bilmediği kapıyı açmaya gitti.

 

Ne yaptığının nasıl hareket ettiğinin farkında bile değildi kendinde değildi zaten.

Kendinde olsa oğlunun ağlayan sesine bu kadar duyarsız kalırmıydı hiç.

 

Kapının açılmasını bekleyen deniz tırnaklarını yerken stresle olduğu yerde sallanıyordu. Kızlarla beraber ne kadar aile kavgasına karışmak istemeselerde birşeylerin fırlatılma sesi ve uğurun ağlama sesinin kesilmemesi korkutmuştu onları. Lale asla uğurun bu kadar ağlamasına izin vermezdi. Muratı ne kadar tanısalarda haberlerde kadın cinayetlerine tanık oldukları için dayanamamış ve yukarı çıkmıştı.

 

"AÇ ARTIK ŞU LANET KAPIYI!!!" İçeriden gelen yüksek sesle yerinden sıçramıştı. artık sinirlenmeye başlıyordu. lale çok sesi çıkan bir kız değildi kendinide savunmazdı murat neden bu kadar bağırıyor anlamamışlardı.

 

Açılan kapıyla kendinde olmadığı belli olan laleyi görmesi bir oldu elini lalenin koluna koyup "Lale iyi misin? Sesleri duyunca dayanamadık."

 

Lale'nin denizi görmesiyle sesinin titremesi ve gözlerinin dolması bir oldu. Kafasını yana yatırıp "iyi değilim deniz abla hemde hiç iyi değilim." Lalenin çaresiz ve acı dolu sesini duyan deniz kendini çok kötü hissetti. "Ne oldu lale? Gel aşağıya sakinleş biraz."

 

"Lale aşağıya gelemez deniz. Bir şey konuşuyoruz." Lalenin biraz gerisinde beliren muratın sözleriyle Gözlerini laleden çekip murata bakan deniz kaşlarını çattı.

 

"Pek konuşuyorsunuz gibi gelmiyor murat abi. Lale'de pek iyi durmuyor biraz aşağıya gelsin çocukta ağlamaktan çatlayacak zaten."

 

Uğurun sesinden rahatsız olan murat "uğuru aşağıya götür ama laleyle konuşmam lazım"Dedi.

 

Lale ve deniz, muratı ikna edemeyecekleri anlayıp uğurun yattığı yatak odasına yöneldiler. Lalede bu konuşmayı bir daha yapabileceğini o gücün kendisinde olduğunu düşünmüyordu.

 

Odaya giren lale hemen beşikte yatan uğuru kucakladı. Boynunu derince koklayıp "canım oğlum, güzel oğlum korktunmu sen? Özür dilerim bebeğim." Annesinin sesiyle ağlaması hafifleyen uğur, annesini onaylar gibi mırıldandı.

 

"Lale ne oldu. Neden deli danalar gibi bağırışıyorsunuz. Bu mandavala ne girmişte seni aşağıya göndermiyor" Muratın içeride olmasını fırsat bilen deniz, lalenin ağzından laf almaya çalışıyordu.

 

Lale kızarık Gözlerini uğurdan çekip denize dikti. "Abla oda ne dediğini ne yaptığını bilmiyor bence. Dediklerinin gerçek olmaması için o kadar çok dua ediyorum ki ama biliyorum gerçek" Lale bir yandan hem konuşuyor hemde oğlunu emzirmek için göğsünü açıyordu. Karnını doyurması lazımdı çünkü uzun bir gece onu bekliyordu.

 

"Ne dedi lale? Sana oğlunun sesini duyamayacak kadar etkileyecek ne söyledi."

 

Lale dolmaya başlayan Gözlerini göğsünü emen oğlundan çekip karşısında ki genç kadına dikti. Söylemeye o kadar çekiniyor ve utanıyordu ki.

 

"Aşık olmuş abla. Bana hissettikleri aşk değilmiş onu tanıyınca anlamış."

 

Şaşkınlıkla ağzına eliyle kapatan deniz. Ne diyeceğini ve ne yapacağını bilmiyordu. Kendine düşünmek için bir kaç dakika veren deniz dolu gözleriyle Lale'ye baktı. Yatağa oturup destek olmak için elini denizin dizine koydu. "Ne diyeceğimi bilemiyorum lale. Ben uğuru alıp aşağıya ineyim siz bir sakin sakin konuşun. Konuşacak ne var bilmiyorum ama."sonlara doğru sesi sinirle çıkmaya başlamıştı. Bu güzel boncuk gözlü kız bunları haketmiyordu. Hiç bir kadın ve erkek aldatılmayı haketmiyordu.

 

Oğlunu emzirmeye bitiren Lale üstünü düzeltirken uğura kocaman bir öpücük verip denizin kucağına bıraktı. Köşedeki kovasan iki tane bez çıkarıp denize uzattı "Abla altını aşağıda değiştirirsiniz. Ne kadar erken o kadar kolay şu konuşmayı yapmamız lazım artık"

 

Deniz bezleri alıp "tamam aklın uğur da kalmasın bir şey olursa bağırman yeter." Boşta ki koluyla lalenin kolunu sıvazladı. " teşekkür ederim deniz abla."

 

Denizi yolcu eden Lale derin bir nefes alarak dış kapının önünde bir kaç dakika bekledi.

 

Korkuyordu ama neden korktuğunu bilmiyordu. Ne olacağını tahmin edemiyor ve kaybetmekten korkuyordu. Muratı kaybetmekten değildi ama bu korku. Daha çok annesine babasına olan savaşı kaybetmektendi bu korku. Kaybedecek gibide duruyordu. Durmuyordu kazanamadan kaybetmişti bile.

 

"Deniz gitmedimi? Neden hala kapıda bekliyorsun?"

 

Kafasını kaldırıp Salonun kapısına yaslanmış murata baktı. Artık cevap verip, hesap sormak bile içinden gelmiyordu. Yavaş adımlarda mutfağa doğru yürümeye başladı. Susamış, boğazı da ağrıyordu su içse iyi olurdu.

 

"Nereye gidiyorsun? Seninle konuşuyorum."

Murat suratına bakmadan suyunu içen karısıyla sinirlenmeye başladı. Hızla yanına gidip ikinci yudumunu almak için bardağı ağzına götüren lalenin elinden bardağı sertçe alıp tezgaha fırlattı.

Lale uzanıp paramparça olan bardağın büyük parçalarını toplamaya başladı.

Murat lalenin camları tutan elini sıkıca tutup camların yere dökülmesini sağladı"Napıyorsun lan sen? Beni kâle mi almıyorsun?" Lale kendisinden cevap bekleyen kocasına alayla bakıp cevap vermedi. Bileğini de acıtıyordu şerefsiz.

 

Karısının sorusunu cevaplamaması ve sakinliği ile daha çok sinirlenen murat laleyi kolundan sürükleyerek Salonun ortasına doğru attı.

 

Duruşunu toplayan lale gidip sakince koltuğa oturdu. Sonuçta onun anlatacak bir şeyi yoktu. Muratın anlatması gerekenler çoktu.

 

"Konuşacak ne var murat? Senin neyini kâle alayım. Ne dememi bekliyorsun?"

 

Murat derin bir nefes alıp lalenin karşısında ki tekli koltuğa oturdu Lale sakinken bu konuyu halletmeliydi. Daha narin'in yanına gidecekti.

 

"Olmuyor lale seninle aynı evde aynı yatakta yatmak bile bana artık eziyet gibi geliyor. Yanımda aşık olduğum kadını istiyorum. Boşanmak istiyorsan hemen boşanırız." Murat derin bir nefes alarak devam etti "istemiyorsan burda uğurla yaşarsın. Ama ben gelmem bir daha bu eve."

 

Lale dudaklarını ısırıp kafasını önüne eğdi. Saçlarının yüzünü kapatmasıyla derin bir nefes aldı. Ağlayamıyordu artık.

 

Murat söyleyeceklerini bitirip bir kaç dakika Lale'ye baktı. Bir tepki alamayınca ellerini dizlerine koyup oturduğu yerden kalktı. Artık gitme zamanı gelmişti. Salonun kapısına gelince lalenin sesiyle olduğu yerde durdu.

 

"Ne var onda? Beni görmeye katlanamayacak kadar ne var yada bende ne yok ne eksik?"

 

"Senin bir eksiğin yok fazlan bile var güzelsin, merhametlisin, hamaratsın, akıllısın. Seni sevmem için bir sürü sebebim var. Ama onu.. Bilmiyorum sadece seviyorum. Hiç birşey aramadan hiç bir sebebim olmadan eksiklikleriyle seviyorum."

"Ben bunları haketmiyordum Murat. Sen koştun peşimden bana güzel ve mutlu bir hayat vaddettin. Bana yeni hayaller ve umutlar verdin. Şimdi ise bir sey olmamış gibi onları benden alıp beni çaresizliğim ile bir yokuştan aşağı bıraktın. Murat söyle bana. Bari bunu Yap. nasıl toparlanacağım şimdi? sen teksin ama benim yanımda bir can daha var. Bunlarla nasıl başa çıkacağım ben?"

 

Murat sıkıca Gözlerini kapattı. Lale o kadar sakindi ki muratın daha canını yakıyordu bu belki bağırsa böyle olmazdı. "Bilmiyorum lale. Zaman gösterecek nasıl olacağını."

 

Lale Muratın sözleriyle kocaman bir kahkaha atıp gözlerinden akan yaşları sildi. Oturduğu yerden kalkıp muratın karşısına geçti "bilmiyorum, bilmiyorum sen ne biliyorsun murat? nasıl aşık olduğunu bilmiyorsun. Bundan sonra ne olacağını bilmiyorsun. Hiçbir şey bilmeden nasıl bu kadar can yakıyorsun?"

 

"Bunları konuşmanın anlamı yok artık. Özür dilerim böyle olacağını bilseydim seninle evlenmezdim. Hem tek benim suçum yok. O zaman bu bir şey bilmeyen adamla kaçıpta evlenmeseydin. Seninle silah zoruyla evlenmedim sonuçta. Hem benden başka çaren mi vardı? Benimle evlenmeseydin. Allah bilir baban seni nasıl bir adamla evlendirirdi. Ben seni kurtardım. Bu 1.5 yılda sana verdiğim sevgi ve saygının birazını kendi ailede gördün mü? Ben cevaplayayım hayır. Kızım saygı duyulmanın nasıl birşey olduğunu ben tattırdım sana. " Lale duyduklarıyla yanında ki duvara tutundu. Bu cümlelere daha doğrusu hakaretlere ne cevap vereceğini bilmiyordu.

"La-" muratın konuşmaya çalışmasıyla boşta ki elini kaldırıp muratı susturdu. "Daha fazla konuşma çık git kimin yanına gidiyorsan" Murat alayla gülüp "ne oldu gerçekler canınımı yaktı. Kendimi tuttum ama artık hakketmiştin. Tamam deyip kabullensen ne olurdu ki sanki."

 

"ÇIK GİT ARTIK. SUS ARTIK!" lale'nin bağırmasıyla muratın telefonun çalması bir oldu. Murat arayanın narin olduğunu bildiği için laleye göz ucuyla bakıp "ne halin varsa gör. İyi bile dayanmışım." Diyerek kapıyı çarpıp evden çıktı.

 

Lale dakikalarca duvara tutunarak olduğu yerde beklesede artık ne düşünmeye mecali kalmıştı nede ayakta durmaya.

 

Dış kapının arasına terlik koyarak oğlunu almak için kızların evlerine indi. Oğluna ihtiyacı vardı. Hemde çok ne kadar anne olsada oda bir evlat, bir insandı ve birine ihtiyacı vardı. Uğurdan başka kimsesi de yoktu. O da belli bir yaşa gelene kadardı zaten. Kapının ziline basıp açılmasını bekledi. Kapıyı açan evin en küçüğü sedef lalenin yüzünü görünce içeriye almak için kolunu tutmaya çalıştı. Lale bir adım geri adım atıp bu hareketi boşa çıkardı. "Sedef hiç halim yok oğlumu bana getirsen olmaz mı?" Lalenin çatlak ve çaresiz sesiyle dayanamayan sedef zorlamadan "tamam abla hemen getiriyorum." Diyerek denizin yanına gitti.

"abla lale geldi. Uğuru istiyor." "İçeriye neden almadın?" Sedef lalenin bakışları aklına gelince Gözlerini etrafta gezdirdi ağlamamak için "halinin olmadığını sadece uğuru istediğini söyledi bende üstüne gitmek istemedim." Deniz derin bir nefes alıp yatağında yatan küçük çocuğa baktı. "İyi yapmışsın. Hadi bakalım bu minik bebeği annesine kavuşturalım." Diyerek uğuru kucağına alıp gitmeye başladı.

Kapıya yaklaştıkça kapıdan gelen sesleri dinlemeye başladı. "Lale iyi görünmüyorsun. İçeri girseydin bir." "Yok asya geç oldu zaten. Uğuru alıp uyumak istiyorum." Asya'nın içi el vermiyordu kızı tek başına yukarı göndermeye "Burada kalın benim yatağımda yatarsınız. " Deniz, asya'nın ısrarının bitmeyeceğini anlayıp konuşmayı kesti.

"Uğur bey annesini özlemiş bana öyle söyledi." uyuyan Uğuru lalenin kucağına bırakıp asya'ya kaş göz yaptı.

 

Lale uğurun yanağını hafifçe öpüp kızlara döndü "teşekkür ederim her sey için ama eve gitsem daha iyi olur." Asya ne kadar istemesede "tabiki nasıl rahat edeceksen öyle olsun" dedi. Kızlarla vedalaşan Lale evine gidip oğlunu beşiğine yatırdı. Ağladığı için gözleri ağrıyordu pijamalarını giyip yüzünü yıkamak için tuvalete gitmeye karar verdi. Odadan çıktı ev karanlık olduğu için duvara tutunarak prizleri aramaya başladı.

"Ahh! Allah kahretmesin." Ayağına batan şeyle hızla ayağını tutup bulduğu prize basıp ışığı yaktı.

 

Hemen ayağının altına baktı. Ayağına batan kırmızı parçayı çekip ne olduğunu anlamaya çalıştı.

 

Yere bakmasıyla gözlerinin dolması bir olmuştu. Doğru ya oğlunun kırmızı arabası kırılmıştı. Yavaşça kırık arabanın yanına çöktü. Arabanın bir kaç parçasını avucunun içine alarak inceledi.

 

Bu dünyada ki tek değerli varlığı oğluydu. Onunda kırmızı arabasını koruyamamıştı. Sırtını duvara yaslayıp ayaklarını kendine çekti. Kafasını dizlerine gömerek ağlamaya

 

Babası haklı çıkmıştı. Oğluyla beraber babasının başına kalmıştı.

 

İşte şimdi her şey bitmişti.

Loading...
0%