Yeni Üyelik
1.
Bölüm

1. Bölüm

@busrairmakknc

Hayatımı nasıl yoluna koyacağıma dair hiçbir fikrim yoktu.

Deli dolu halim gitmiş yerine sakin bir kız gelmişti sanki.

Sakinliğimin farkında değildim hiç. Çevremdeki insanların ve arkadaşlarımın gözünden kaçmamıştı bu durum.

 

Beni bu hale getiren şeyin ne olduğunu bir hayli merak ediyorlardı.

 

Bende bilmiyordum. Belki de çok yorulmuştum.

Belki de herşeyi bir kenara itip sadece sessizliğin sesini dinlemekti arzu ettiğim şey.

Durgunlaşmanın vakti gelmişti belkide

Vâkit o vakitti.

Sözlerin yazıya döküldüğü vakit gibi.

Tomurcukların çiçeye döndüğü vakit gibi.

Yelkovanın akrebe uğradığı vakit gibi.

 

Bende o gibiler gibi olmalıydım belki de.

 

Gönlümde bir umut vardı.

 

Hep bir arayış içindeydim.

 

Ne aradığını bilmemek büyük bir eziyetti sahiden.

 

Seni farklı bilen bir çevren var ve sen bir anda tamamem değişiyorsun elinde olmadan.

Deli dolu, çok bilmiş... Çevrenin esiri olmayıp kendi seçimlerini doğru yönete bilmekti belki de bu çırpınış...

 

Şimdi benim için yargısız infazda bulunan birsürü insana sahibim.

 

Onlar sadece konuşuyorlar bense hepsini arkama atıyordum.

onlar bunun farkında dahi değillerdi.

 

Çünkü benim kalbimdeki derin yaradan hiçbirinin haberi yoktu.

 

Kimseye hiç birşey açıklamak zorunda hissetmiyordum.

 

Suskunluğum onlara fazla geliyordu.

Biliyordum.

Fakat onlar için yapacak hiçbir şeyim yoktu.

 

Serseriliğe vurduğum bedenim artık benim değildi.

 

Kafa nereye ben oraya dediğim o kafam artık benim değildi.

 

Süslemeye doyamadığım o yüzüm artık benim değildi.

Her sabah uyandığimda itina ile rujumu sürdüğüm o dudaklarım artık benim değildi.

Badem tanesi gözlerim vardı benim, herkesin hayran kaldığı onlar da benim değildi.

 

Çünkü ben bende değildim.

Ben benim değildim.

Onlar farkında değildi.

 

Peki ya yaralı kalbim o kimindi?.

 

İşte sadece o benimdi.Ben farkındaydım.

ince ve uzunca acıyordu kalbim.

 

Sorunsuz bir hayat olmazdı zaten.

 

Eskiden beri tanıştığım kalem artık tüm beni bilecekti.

En yakın arkadaşım,sırdaşım kalemim olacaktı.

Hissediyordum.

Kalem kelimesi beni uçsuz bucaksız hayallere götürüyordu.

Artık kalem kelimesinin anlamını biliyordum.

 

Okumanın ne kadar önemli birşey olduğunu anlamıştım.

Beni gerçek benliğime kavuşturan kelamlar vardı.

Kalbimi yaralayan şeyin tarifini arıyordum.

Aşık olmuştum. Bu aşk ilaha giden bir yolun başlangıcı mıydı?

Daha önce yaşadığım birseydi aşk acısı.

Aşk acısı sahiden çok kötü birşeydi.

Yemeden, içmeden kesildiğim olmuştu.

Gülümseyemediğim zamanlar da olmuştu. Biliyordum aşk acısının tarifi vardı . Bir çok kişi de biliyordu emindim.

Fakat benim şuan ki hissettiğim acının tarifini bulamıyordum.

 

Bir kitapla başladı benim hayatım.

Kapağında ağlayan türbanlı bir kız resmi vardı.

Oda benim gibi çok güzeldi.

Derin hisler yüklüydü göz yaşlarına.

Benim de göz yaşlarım derin manâlar taşıyordu o kız gibi.

Satırlarını okurken tutamadığım göz yaşlarım damlamıştı sayfalarına.

Duygusunu her an hissettiğim yalnızlık onunda hissettiği bir duyguydu.

Sayfalarında hep bir arayış içinde olduğu yazıyordu.

Aradığı şeyin aşk olduğunu bilmeden. Yürüyordu meşaketli yolları.

O mustafasını sonunda bulacaktı.

Peki ya ben?

Aradığım şeyin ne olduğunu bilmeden, bir bilinmezlik ile yürüyeceğim bu yolda bulacakmıydım aradığım o şeyi?

Bilmiyordum ki bende.

Ağır ağır okuyordum satırları, belli bir süreden sonra.

kıskanmaya başlamıştım ben o türbanlı kızı.

Benim gibi değildi ki o.

Müslüman dahi değildi genç kız , sayfalarını itina ile çevirdiğim o kitabın ilk satırlarında.

Sabır gördüm. Sabrını sevdim.

Halbu ki ben onun kadar sabırlı değildim ki.

Yürüdüğü yoldan vaz geçmeyişine imrenmiştim.

Oysaki ben hayatı yarım, yaptıkları yarım, yazdıkları yarım,başarısı yarım bir kızdım. Tam olan hiçbir şeyim yoktu ki benim.

Herşeyi yarım bırakmak gibi bir sorunum vardı.

Onun hayatı büyük bir yangın ile değişiyordu.

Benim hayatım ise bir kitap kapağının yanışı ile.

Hayat ne tuhafdı o saatten sonra benim için.

Artık yerde gördüğüm takvim yapraklarına dahi saygı duymayı öğrenmiştim.

Yere düşen bir takvim yaprağını görsem yerden alıyor,sonra öpüyor sonra da alnıma götürüyordum.

O kızın değerleri karşısında ezilmekten çok korkmuştum. Ezilmemeliydim de.

Hayatımı yeniden düzene koymaya karar vermiştim.

Kolay olmayacaktı biliyordum.

Fakat zorda değildi farkındaydım.

Karar verme aşamasında gelgitler yaşasam da bu yoldan dönmemek için kendime söz vermiştim.

Başıma takacağım şey bir bez parçası olmamalıydı. Onu başıma taktiğım zaman derin manasını anlamalıydım.

Farkına varmalıydım o değerin.

Varacaktım da zamanla...

Kutsal bir değerdi o kızın başındaki.

Şimdi sırada o değeri başıma takıp lâyık olabilmekteydi.

Anamdan yeni doğmuş gibi pak ve pür oluvermiştim sanki.

Daha önce hiç hissetmediğim birşey sarmıştı içimi.

"Ne güzel bir duygusun sen... Hiç gitme benden.

Dilim zikretsin adını ver artık muradımı.

Ey Yeri göğü yaradan Al bu acıyan kalbim senin olsun.

En temiz yerdir belki orası. Tüm uzuvlarım lekelidir belki ama Kalbime el değmedi. Sadece acıyor.

Tamamen inançsız bir genç kız şimdilerde Müslüm olduğunu anlatıyordu.

Hâlbuki ben inançlı olmayı ezberlemiştim.

 

Yaratanı ondan önce tanıyordum fakat o genç kız kendi çabaları ile benden önce arayarak bulmuş.

Bu bana ne siddetli bir azap veriyor sen şahitsin!" Göz yaşlarım haykırırcasına akıyordu. Dilimden dökülen sözlere engel olamıyordum.

Hıçkırıklarım boğazımda düğüm düğüm olmuştu.

O cok bağışlayan.

Ona layık olmak istiyordum.

Rahmetiyle müjdelenmek ne büyük bir nimet.

 

Ağlayarak yürüyordum,uzunca olan asfalt yolda.

Sert esen rüzgarın etkisiyle sallanıryordum.

Günlerden mübarek Perşembeydi.

Bir acıyan kalbim birde ben yoldaydık.

Şiddetli yağan yağmura aldırış etmiyordum.

Yüzüme vuran sert damlalar acıtıyordu tenimi oysa.

Kalbimin acısı bastırıyordu onuda.

O anda aklıma hep dua etmem gerektiği geliyordu.

Çıkmak istiyordum bu çıkmazdan.

Arkamda bırakmak istediğim eski hayatım.

önümde ise varmak istediğim yeni bir hayat vardı. Yürüdüğüm yol boyunca arafta gibiydim.

Yolun sonu elbet selamate varacaktı. İnanıyordum.

Beyaz tenli güzel giyimli pak ve parlak bir kadın çevresinde tanınan biri.

Hafız olduğunu duymuştum.

Tesadüfen derdim eskiden olsa fakat, kader diyorum.

Artık nasip diyorum. Onunla tanışmamıza vesile olan şey sadece bir ilahi söylemekti.

Beyaz bir prefabrikten yapılmış baraka içerisinden yükselen kuran sesleri vardı. Kapı önünde sıralı olan belediyenin koyduğu banklardan birine oturdum.

Okunan Kur'an-ı Kerim-i sessizce dinledim.

Az sonra telefonum çaldı. Çantanın içinden telefonu çıkarıp alo dedim. Telefonun diğer ucunda ismini bilmediğim hanım efendi

Irmak hanım selamın aleyküm ben Emine hoca diyerek sözlerine başladı.

Ve aleyküm selam Emine hanım diyerek cevap verdim.

Yazdığınız ilahi dereceye girmiş sizinle tanışıp kursumuza davet etmek istiyorum. Müsait iseniz Kursumuza buyurur musunuz? diyerek sözlerine devam etti Emine hanım.

Oldukça diksiyonu düzgün bu hanım efendiyi merak etmiştim doğrusu.

Perşembe günü için sözleştik bu hanım efendi ile.

Oturduğum banktan ayağı kalkarak çicekli yolun merdivenlerini bir bir indim. Yolun karşına geçerek evin yolunu tuttum. İçimde buruk bir sevinç vardı. Kalbim maneviyat ile dolduğu için çok mutluydum. Allah yolu ne güzel bir yol. Kaç kişiye nasip olur ki Kur'an okumak içimden tekrar Tekbirler getirerek eve vardım.

Mavi huzurun rengiydi. Mavi kaplı defterime birşeyler karalamak için alıp hemen mutfağa geçtim

Ağaç renkli yumuşak yüzeyli mutfak masasında ki köşeme kurulup kahve makinesinde yeni demlenen Türk hahvesini antika fincanımla buluşturup sırtımı yasladığım da masaj yaptığını sandığım, koyu mavi sandalyeme yaslanıp ilham meleklerini kaçırmadan bir iki satır birşey yazmak istiyordum.

Yaşadığım olayları mavi kaplı defterimle bulusturup içimi döker rahatlardım.

Çocukluktan bu yana yazma alışkanlığı edinmiştim. Babamın annem için yazdığı şiirler,ona sevgisini, aşkını anlattığı satırları ilk okuduğumda karar vermiştim buna. Çocuk aklı işte yazıp yazıp atardım sağa sola. Şimdi olsa her bir kelimenin ve harfin değerli olduğunu düşündüğüm için evimin en güzel köşesinde saklardım.

İki yıl önce yazmaya karar verdiğim romanın beşinci bölümünü yayınlamadığım için dijitalde ki okuyucularımdan birçok mesaj almıştım. Gelen e-postaları dahi erteledim bakmadım o gün. Emine hanımın büyür ettiği adrese haritadan bakıyordum. Bugün oturduğum bank aklıma geldi çicekli bahceli baraka tamda orasıymış. Nasibimde Kuran seslerini dinlediğim kursa davetli olarak gitmek varmış. Rabbimin bir lutfu gidip görmek varmış nasipte haftaya bugün gidecek prefabrikten yapılma olan kursun içini görecektim.

 

​​​​​

 

 

 

 

 

 

 

 

Loading...
0%