@busrauyanik
|
Yağmur yeni geldiği şehirde işe başlamadan önceki haftasını ev ile ilgili tadilatları düzenlemeleri yaparak geçirdi. Yorulmuş olmasına rağmen evinin son hali içine sindi. İlk olarak tadilat için aradığı ustadan bodrumdaki kolonlardan birinin içine kasa sığacak şekilde oymasını istedi. Bunu yaparken de evin sağlamlığına zarar vermemek için kolonu da biraz kalınlaştırmasını söyledi. Ardından bodrumu kendine ait bir daire haline getirmek için çizdiği tasarımı göstererek yapılmasını istediği her şeyi anlattı. Ahmet usta ellilerinin sonunda olmasına rağmen dinç ve işini seven bir adamdı. Yağmur’un istediklerini geri çevirmedi. Yıllardır çalıştığı adamlarını da çağırarak işe koyulduğunda ilk olarak Yağmur’un istediği kolon ayrıntısını yaptı. Ahmet usta yanına çağırdığı adamların ağzı sıkı insanlar olmasına da dikkat etti. Her ne kadar Yağmur bahsetmemiş olsa da kasa yaptırmak istediği için gizli olması önemliydi. Ahmet usta işinin ehli bir insandı ve bu ayrıntılara bu güne kadar hep dikkat etti. Müşterisinin gizliliği önceliğiydi. Odaları ayıracak olan duvarlar hızla yapılarak bodrum iki oda, bir mutfak, banyo ve lavabodan oluşan bir daireye dönüştürüldü. Yağmur bodruma küçük bir mutfak dolabı koymayı da ihmal etmedi. Uzun süre buradan çıkmayacağı günler olacağını tahmin ediyordu. Bodrum diğer evlere oranla daha yüksekte olduğu için dışarıdan zemin kat gibi duruyordu. Bu evi seçmesindeki sebeplerden birisi de buydu. Camları içeriden dışarısı görünürken dışarıdan içerisinin görünmemesi için kaplama yaptırdı. Bir ara kurşungeçirmez çam bile taktırmayı düşünmüştü. Ancak bu düşüncelerine kendi kendine gülerek vazgeçti. Evin planı değiştiği için Yağmur gerekli izinleri bu işler başlamadan önce halletmişti. Babası evi satın alırken Yağmur’un üstüne almıştı. Kendi evinde yaptığı değişiklikler olduğu için izin almak biraz daha kolay oldu. Bir haftanın sonunda çalışanların ücretlerini fazlasıyla ödeyerek teşekkür ederek onları evinden uğurladı. Son kalan izin gününde bodrum için eşya alarak evini düzenledi. Eşyalarının bir kısmını oradaki dolaba taşıyarak dizdi. Ertesi gün işe gideceği için kısa bir duş alarak uykuya daldı. ……… İşe ilk günden geç kalmamak için erkenden kalkarak doyurucu bir kahvaltı yaptı. Evden ayrıldığında direk emniyete doğru yola çıktı. Gideceği yer evine yarım saatlik uzaklıktaydı. İstanbul trafiğinde bu uzaklık an az bir saati bulurdu. Erken çıkmasının en büyük sebebi de buydu. Bir an önce çalışacağı yere varmak için navigasyonu açarak kestirme yollardan gitmeye başladı. İş başı yapmasına beş dakika kala istediği yere ulaşmanın verdiği rahatlama ile arabasını park ederek indi. Binaya girdiğin ilk işi danışmaya kendisini tanıtarak gideceği birimin yerini sordu. “ şuradaki merdivenlerden üst kata çıkın sola dönün karşınıza çıkan ilk kapı Müdürün odası şuan odasında olmalı” “ teşekkürler” Danışmadaki memur hafif tebessüm ederek az önce yarım bıraktığı işine geri döndü. Yağmur anlatılan yere ulaştığında kapıyı çalarak beklemeye başladı. İçeriden gelen gir sesi ile kapıyı açarak içeri adımladı. Karşısında gördüğü adam Hakan Müdürün yaşlarındaydı. Onun bahsettiği arkadaşı olmalıydı. Torpil ile geldiğini düşünmesini istemiyordu. Büyük ihtimal ile Hakan Müdür onunla çoktan konuşmuş olmalıydı. “Müdürüm Yağmur Karakaya buraya atandım ” Ayhan Müdür karşısındaki geç memurun adını iki haftadır birçok kez duymuştu. Devresi Hakan’ın takdirini kazandığını biliyordu. Onu zor da olsa yanına göndermeyi başarmıştı. Başka biri bu kadar uğraşsa karşısındaki memurun torpille bir yerlere gelmeye çalıştığını düşünebilirdi. Ama Hakan’ın bu konularda ne kadar katı olduğunu biliyordu. Yine de karşısında bu kadar genç bir polis beklemiyordu. Düşüncelere boğularak karşısındaki Yağmur’a cevap vermediğini fark ettiğinde boğazını temizler gibi yaparak kendini toparladı. “Bende Ayhan Can, seni daha fazla bekletmeden ekip arkadaşların ile tanıştırayım.” Yağmur, Ayhan Müdürü onayladığında beraber odadan çıktılar. Ekibin yanına gidene kadar Ayhan Müdür klasik kurallardan bahsederek Yağmur’u birkaç konuda uyardı. Yağmur ve Ayhan Müdür ekibin bulunduğu odaya girdiklerinde odada bulunan beş kişide toparlandı. Hepsinin erkek olması Yağmur’u biraz germişti. Ne kadar gerilmiş olsa da belli etmedi. Ayhan Müdür diğerlerine dönerek oturmalarını söyleyerek kendisine yerine geçti. Oda da bulunan herkes yerlerine oturduğunda Ayhan Müdür konuşmaya başladı. “ size bir hafta önce ekibinize birinin katılacağını söylemiştim. Bugün itibari Yağmur komiser ekibe dâhil oldu. Sizinle beraber çalışacak anlaşılmayan herhangi bir konu var mı?” Kimseden ses çıkmaz iken oda da bulunan ekip üyeleri Yağmur’u inceliyorlardı. Ayhan Müdür sorduğu soruya karşılık aldığı sessizlik yanıtı ile işleri olduğunu tanışma faslını onlara bıraktığını söyleyerek oradan ayrıldı. Yağmur konuşmaya ilk kendisinin başlamasının en doğrusu olduğunu düşünerek kendini tanıttı. “ Yağmur Karakaya 22 yaşındayım. İlk görev yerim Antalya’daydı. Oradan buraya tayin edildim.” Yağmur’un kendisini tanıtması ardından masanın başında oturan ve ekibin yaşça büyüğü olduğunu düşündüğü kişi kendisini tanıttı. “ ben Çağan Çağlar 35 yaşındayım yaklaşık beş yıldır bu ekibin baş komiseriyim. ” dedikten sonra sıra ile diğerleri de konuşmaya başladı. “ Berke Baran 26 yaşındayım komiserim, üç yıldır bu ekipteyim umarım iyi anlaşırız ” “ Demir Aybars 30 yaşındayım komiser yardımcısıyım dört yıldır bu ekipteyim” “ Doruk Arman 26 yaşındayım komiserim dört yıldır bu ekipteyim ” “ Deniz Candar 23 yaşındayım komiserim bende iki yıldır bu ekipteyim” Yağmur kendisini tanıtan yeni ekip arkadaşlarına içten bir gülümseme ile bakarak tanıştığına memnun olduğunu söyledi. Onlar kendisini tanıtırken düşüncelerini okumak istese de ilk günden bunu yapmak doğru gelmedi. Bu yüzden sadede ses tonları ve mimiklerine dikkat kesildi. Demir ve Deniz haricinde diğerleri ekipte olduğu için birazda olsa mutlu görünürken Demir ve Deniz ekibe geldiğine memnun değil gibi zorla tanışmışlardı. Yağmur için bu durum hiç sorun değildi. Eski ekibindeki kişiler gibi zaman ile birbirlerine alışırlardı. Bu sebeple fark etmemiş gibi yaparak yüzündeki içten gülümseme ile onlara bakmaya devam etti. Bir süre sonra diğerleri kendi aralarında konuşurken odayı telefon sesi doldurdu. Yağmur’un masanın üzerine bıraktığı telefonun çaldığını gören diğerleri istemeden ekranına baktı. Yağmur diğerlerinin ekrana baktığını görse de bir tepki vermeden telefonu alarak cevapladı. “ efendim” “ Nasılsın Yağmur” “ iyiyim Devran sen nasılsın uzun zamandır sana ulaşmaya çalışıyorum” “ bende iyiyim, seni merak ettim eve yerleşebildin mi?” Yağmur tanıştıklarından beri en az iki günde bir arayan Devran’ın bir haftadır aramadığını için endişeliydi. Kendisi arasa da açamamış çoğu zaman meşgul çalmış olması onu daha da endişelendirdi. İyi olduğunu öğrendiğinde sevindi. Yüzündeki endişeli ifade silinirken yine içten bir şekilde gülümsedi. “ yerleştim merak etme sen kendine dikkat et yeter, sana ulaşamayınca ne kadar merak ettim haberin var mı?” Devran elbette merak ettiğini biliyordu. Ama kendisinin de yapması gerekenler olduğu için telefonu açamamıştı. Güçleri ile insanları kurtarmak zor ve tehlikeliydi. “ seni endişelendirdiğim için üzgünüm bu aralar yoğun toplantılarım var aynı zaman da diğer meselelerde var biliyorsun” Yağmur, Devran’ın söyledikleri ile yerinde doğruldu. Yine yüzündeki gülümse giderek yerine endişe aldı. Karşısında onun konuşmasını dinleyenler şu anlık umurunda değildi. “ Devran gerçekten iyi misin? Herhangi bir sorun varsa bana söyleyebilirsin. Aynı şehirdeyiz artık ” Devran onun kendisi için endişelendiğini elbette anlıyordu. Ama gerçekten iyiydi. Bunu ona nasıl inandıracaktı bilmiyordu. “ Yağmur güzelim iyiyim gerçekten. Sana üstü kapalı şu şekilde anlatayım biliyorsun senin yaptığın işi bende yapıyorum. O yüzden biraz meşguldüm” Yağmur, Devran’ın ona güzelim demesine takılmadı. Bazen konuşurken güzelim demesine alışkındı. Devranın söylediklerinden sonra kafasında bir şeyler oturmuştu. “ anladım o yüzden konuşamıyorsun bende sorarak seni zor durumda bıraktım özür dilerim. O zaman bir gün farklı ama benzer bir yerde tekrar sohbet edelim seninle ” Devran, Yağmur’un ilk tanıştıkları ormanı kast ettiğini anladığında gülümsedi. “ vay şifreli konuşmalar da yapıyoruz artık. Peki sana müsait olduğumda konum atarım” “ senle ben ne zaman böyle konuşmadık ki bizi bir tek biz anlarız. Konumu bekliyor olacağım görüşürüz” “ haklısın bizi bir tek biz anlarız görüşürüz ” Yağmur telefonu kulağından indirdiğinde ekrana bir süre baktı. Onu özlemişti. Onunla sohbet etmek iyi hissettiriyordu. “ sevgilin galiba ” Doruk’un konuşması ile telefon ekranına dalan gözlerini çekerek çaprazında oturan adama baktı. “ hayır, sevgilim değil. Çoook değer verdiğim ve şu hayatta beni anlayacak tek kişi diyebilirim. Düşününce, ona sevgili diyerek bir kalıba sığdırmak ilk ona haksızlık sonra bizim aramızdaki o özel bağa ” Yeni ekip üyeleri onun açıklaması karşısında şaşkınca kaşları havaya kalktı. Zaten dinledikleri konuşma da onlara çok kafa karıştırıcı gelmişti. Yağmur kimseyi ileri gitmediği sürece düşünceleri ve ön yargıları konusunda suçlayamazdı. Her insanın bir yaşanmışlığı olduğunu biliyor ve anlıyordu. Doruk’un sorusunu bu yüzden yadırgamadan cevapladı. Konu güçleri olmadığı sürece insanlara yalan söylemeyi de sevmezdi. Yağmur ve Doruk’un son konuşmasından sonra gün onlar için yoğun geçti. Mesainin bitmesine sadece yarım saat kaldığında, bugün başka bir ekip nöbete kalacağı için tüm ekip beraber oda da çıkış saatinin gelmesini bekliyor aralarında sohbet ediyorlardı. Yağmur’u da sohbete dâhil etmek için sorular soruyorlardı. Yağmur onların yakınlaşma çabalarına minnet duyarak konuşmalarına dâhil olarak sohbetlerine katıldı. Genel olarak aralarında konuşsalar da ilk gün için aralarındaki samimiyet sabaha göre daha iyiydi. Mesai saati sonunda bittiğinde hep beraber toparlanmaya başladılar. Yine beraber odadan çıkarak otoparka yönelmişlerdi. Yağmur arabasının yanına vardığında diğerlerine dönerek konuştu. “ iyi akşamlar. Yarın görüşürüz” Diğerleri de ona iyi akşamlar dedikten sonra araçlara dağıldı. Yağmur onların ayrılmasını beklemeden önden çıkarak evinin yolunu tuttu. İş çıkışı saatinde olduğu için eve gelmesi çok uzun sürdü. Kapıyı kilitleyerek bodrumun merdivenlerine yöneldi. Gelirken gördüğü bir pizzacıdan aldığı pizzayı küçük mutfağının masasına koyarak yemeye başladı. Hızlıca yemeğini yedikten kısa bir duş alarak uykuya daldı. …... Günler hızlı geçerken yeni geldiği bu şehirde bir ayı tamamladı. Günler o kadar yoğun geçiyordu ki abisi ve ailesi hakkında sadece isimlerini öğrenmekle kalmıştı. Anne ve babasının adını zaten o gün defterden öğrenmişti. Araştırmalarından sonra Antalya’da bir davete doğum sancısı başladığı için o hastaneye götürülüyor sonrasında da bebekler değiştiriliyordu. Antalya’dayken buraya kadar öğrenmişti. Abisinin adı Bulut Yağız Aydemir’di. Abisi kendisinden beş yaş büyüktü yani Yirmi yedi yaşındaydı. Üç tane erkek kardeşi vardı. Ayaz yirmi beş yaşında, on sekiz yaşındaki Umut ve en küçükleri olan Barış ise on iki yaşındaydı. Bu bilgilere işe başladığı ilk hafta ulaştığında abisi hariç diğerlerinin fotoğraflarına bakmak istemedi. Eğer eve girip çıkarken karşılaşırlarsa onları tanıdığını belli etmek istemiyordu. Abisinin bir fotoğrafını yanından hiç ayırmıyordu. Her yalnız kaldığında kendisini ona bakarken buluyordu. İş yerinde ekip arkadaşları ile arası başlarda soğuk olsa da şimdi abi kardeş gibilerdi. Ekibin en küçüğü olarak görev dışında abi demesini istemişlerdi. Yağmur için başlarda zor olsa da alıştı. İçi her abi deyişinde buruk olsa da kimseye belli etmiyordu. Ya da öyle sanıyordu. Ekip arkadaşları onun her abi deyişinde gözlerinde ki kırıklığı görüyorlardı. Ama üzmemek için sormuyorlardı. Yağmur için günler böyle geçti. Devran ile daha önce konuştukları Orhan ve Leyla ile olan bağ koparma olayını kısa sürede çözmek için anlaşmışlardı. Anca sürekli işler ile ilgili engeller yüzünden fırsatları olmamıştı. Yakın zamanda yapmayı planlıyorlardı. Şimdi ise yeni işten dönmüş mutfakta yemek hazırlıyordu. Ara sıra kendi hazırladığı yemekler oluyordu. Bugünde o günlerden biriydi. Yemek hazır olduğunda hemen yiyerek etrafı topladı. Bugün içinde bir sıkıntı vardı. İki haftadır görü de görmemişti. Bunun iyi mi kötü mü olduğunu bilmiyordu. İçini rahatlatmak için iyi olduğuna karar vererek banyoya girdi. Bugün yeterince yorgundu çok fazla oylanmadan kısa bir duş alarak uykuya daldı. ….. Yağmur kendini bir anda karanlık bir yerde bulduğunda neler olduğunu başta anlamadı. Az önce yorgunluktan uyuya kaldığına emindi. Birkaç saniye içinde olayı kavradığında yine bir görünün içinde olduğunu fark etti. Uzun zamandır görmeği için başta afallamış nerede olduğunu anlayamamıştı. Hızla kendini toparlayarak vücudunun kontrolünü eline aldı. Bulunduğu alanın hala karanlık olduğunu fark ettiğinde dikkatli adımlar ile nerede olduğunu anlamaya çalıştı. Artık tanıdığı bir şehirde olmaması onu geriyordu. İstanbul çok büyüktü tanıyıp bildiği şehirden çok çok daha büyük bu olayı nasıl çözeceğini bilmiyordu. Bu bilinmezlik onu korkutmaya başlamadan önce kendini toparlamaya çalıştı. Şuan kurtarması gereken birisi vardı. Bunları sonra düşünecek bir çözüm bulacaktı. Birkaç adım daha attığında bulunduğu alanı biraz olsun aydınlatan küçük tozlarla kaplanmış pencereyi fark etti. Ay ışından dolayı belli olan tozlar ile uzun süredir kullanılmayan bir yerde olduğu kanısına vardı. Görüsünün ne kadar süreceğini bilmediği için daha fazla zaman kaybetmeden boynundan hiç çıkarmadığı kolyesini parmakları arasına aldı. Artık zihni daha berraktı. Dikkatli dinlediğinde bulunduğu yerin ilerisinden nefes alış veriş sesleri duydu. Adımlarını oraya yönlendirerek sese yaklaştı. Kim olduğunu bilmiyordu ama uyuduğunu düzenli nefes alış verişlerinden anladı. Yanına yaklaşarak yüzünü görmeye çalıştı. Bulunduğu yer çok karanlıktı. Yer ayaklarının altında kaymaya başladığında buradaki süresinin dolduğunu biliyordu. Yine kendisini başka bir yerde bulunduğunda kolyesini tekrar parmakları arasına aldı. Etrafını incelediğinde lüks mobilyalarla döşenmiş bir odada olduğunu gördü. Koltukta oturan adamı gördüğünde ona odaklandı. Ellili yaşlarında duran adamın telefon ile birini aradığını gördüğünde dinlemeye başladı. “ ne yaptınız Semih, çocuk rahat duruyor mu?” Yağmur ne kadar zorlasa da karşı tarafın sesini duyamadı. “ uyusun bakalım yarın çok yorulacak ” Kimdi bu adam çocuktan ne istiyordu. Hiçbir şey anlamıyordu. Tekrar yer ayaklarının altından kaymaya başladığında bir ipucu görmek için etrafında sadece bir tur dönebildi. ……… Yağmur yatakta sıçrayarak uyandığında yerinde doğruldu. Gördüklerini kafasında toparlamaya çalışarak bir süre karşı duvara baktı. Yer belirleyici bir ipucu olmadığını tekrar gördüğünde yataktan kalkarak hazırlandı. Saate baktığında uyuyalı iki saat olduğunu gördü. Onun için saattin kaç olduğu çok önemli değildi. Yağmur her görü gördüğünde ya gün içinde gerçekleşmiş ya da birkaç saat içinde gerçekleşirdi. Çocuğun tutulduğu yerdeki zamana göre hava kararmıştı. Bu demek oluyordu ki çocuk çoktan kaçırılmıştı. Zaman kaybetmemesi gerekiyordu. Bodrum merdivenlerini çıkmaya başladığında aklına gelen çizim defteri ile geri döndü çalışma masasının üzerindeki defter ve kalemi alarak çantasına koydu. Hızlı adımlar ile evden ayrıldı. Bu saatlerde trafik yoğun olmadığı için şükrederek hızlıca emniyete vardı. Onu bu saatte gören memurlar şaşırsalar da işlerine devam ettiler. Yağmur karşılaştığı kişilere baş selamı vererek ekibin kullandığı odaya girdi. Arkasından kapıyı kapatmak istese de dikkat çekmek istemiyordu. Kendi masaya yöneldi. Bir yandan da çantasından defter ve kalemi çıkarıyordu. Sandalyesine oturduğunda defteri ve kalemi kenara bırakarak kendine ait olan bilgisayarı açtı. Önce elinde bir robot resim olması gerektiği için defteri eline alarak boş bir sayfa açtı. Uzun bir süre gördüğü adamın robot resmini çıkarmak için uğraştı. Uzun uğraşların sonunda çıkan sonuç ile kendi ile gurur duydu. Resim konusunda hep iyi olsa da tekniklerini öğrenmek için kurslara gitmişti. Polis olmaya karar verdiğinde ise robot resim çizmek için daha fazla ders alması gerekti. Zorlu bir süreçti ama şimdi buna değdiğini görüyordu. Çizdiği resmi emniyetin sisteminde aratmak istese de ihbar gelmeden dikkat çekmek istemediği için önce fotoğrafını çekerek arama motorun da şansını denedi. Fotoğrafı bilgisayara yüklediği için sonuçları daha kolay görebiliyor olmaktan mutluydu. Robot resim ne kadar gördüğü kişiye benzese de bu samanlıkta iğne aramaktı. O kişi hakkında bir paylaşım yapılmış olacaktı da resimler arasında bulunacaktı. Elinin altında emniyetin veri tabanı vardı. Ama yapamazdı. Ekibe gireli bir ay olmasına rağmen onlara sırrını açık edecek bir şüpheye düşüremezdi. Zaten gördüğü her görü deki insanlara yardım etmek istediği için ekibin dikkatini çekmişti. Bu riski göze alamazdı. Üstelik ihbar bile yoktu. Nasıl aratacaktı. Çok dikkat çekerdi. Aklına gelen fikirle hızla ayağa kalktı. Bunu nasıl daha önce düşünememişti. Tekrar yerine oturarak hemen gelen ihbarları kontrol etmeye başladı. Kaçırılma ihbarlarının tahmininden fazla olduğunu gördüğünde derin bir nefes alarak hepsini tek tek kontrol etmeye başladı. İhbarları sekiz ila on sekiz yaş arasındakilere kadar düşürdü. Gördüğü çocuğun yaşı bu aralıkta olduğunu düşünüyordu. Yağmur sabaha kadar tüm ihbarları dikkatlice kontrol etti. Maalesef hiç birini bu değil diyerek eleyemediği için birkaç kere görüsünü tekrar görmek için kendisini zorladı. En sonunda masasında yorgunluktan uyuya kaldı. …. Gözlerini yine o karanlık yerde açtığında etraf biraz daha görünür haldeydi. Daha önce gördüğü küçük cama doğru adımlayarak dışarı bakmaya çalıştı. Cam yüksekte olduğu için sadece havanın aydınlandığını görebildi. Daha fazla zaman kaybetmeden nefes alış veriş seslerinin geldiği köşeye yöneldi. Ne kadar zamanı var bilmiyordu. Birkaç saat için de ilk defa iki sefer öngörü görüyordu. İstediği yere ulaştığında oradaki kişinin yüzüne baktı. Gördüğü çocuk ile birkaç adım geriledi. Gözlerine inanamıyordu. Karşısındaki çocuğun adı dudaklarından döküldüğünde deponun kapısı hızla açılarak duvara çarptı. “ Barış” |
0% |