Yeni Üyelik
16.
Bölüm

16. Bölüm

@busrauyanik

İyi okumalar. Yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayın...

Arif ve ailesi sabaha kadar gözünü bile kırpmadı. Dün okuldan çıkan en küçük oğlu eve gelmediğinde Berna Hanım endişelenerek kocasını aramıştı. O saatten sonra üç oğlu ile beraber küçük oğulları Barış’ı aramışlar bulamamışlardı. Polise de kayıp ihbarı yapsalar da belli bir süre geçmeden bir şey yapmayacaklarını söylenerek ihbarlarını kayıt altına dahi alınmadı.

Her yerde Barış’ı ararken gelen telefon ile tekrar eve döndüler. Eve geldiklerinde Arif Bey ve oğulları eşini koltukta ağlarken buldu.

“ oğlummm ”

Akif Bey hızlı adımlar ile karısının yanına giderek önünde diz çöktü.

“ Berna ne oldu acil gel dedin. Hadi bana ne olduğunu anlat zaten içim yanıyor bir de sen böyle yapma ”

Evin en büyük oğlu olan Yağız annesini o halde görünce hemen mutfaktan bir bardak su alarak geldi. Ayaz ise kardeşi Umut’un hala salonun kapısında gözleri dolmuş halde annesini izlediğini gördüğünde kolunu omzuna atarken konuştu.

“ Umut bulacağız kardeşimizi kendine gel kardeşim ”

Umut ile beraber koltuğa oturttuktan sonra annesinin sakinleşmesini beklemeye başladı.

“ hadi anne şu suyu iç biraz”

Berna Hanım oğlunun verdiği susan zorda olsa birkaç yudum içerek kendine gelmeye çalıştı. Boğazına oturan yumru hala kendisini belli etse de konuşabilecek halde hissediyordu. Elinde sımsıkı tuttuğu zarfı eşine uzattı.

“ zil çaldı oğlum geldi sandım koştum açtım. Kapıda kimse yoktu kapatırken zarfı gördüm. Alıp bakınca ” daha fazla dayanamayarak tekrar hıçkırıklarla ağlamaya başladı.

Yağız babasının almasına müsaade etmeden zarfı kendisi aldı. Akif Bey’in yüksek tansiyonu vardı ve şimdiye kadar iyi dayanmıştı. Artık Yağız ve Ayaz babası için korkmaya başlamıştı.

Birkaç adım geriye giderek açık olan zarfın içindeki kâğıdı ve fotoğrafı çıkarırken Ayaz’da abisinin yanına gelerek o da bakmaya başladı.

Fotoğrafa baktığında kardeşinin eski bir yatakta kollarını dizlerine sarmış ağlarkenki halini gördüklerinde ikisi içinde üzüntü ve sinir birbirine girmiş haldeydi. Fotoğrafı babasına şimdilik göstermek istemediği için ceketinin cebine koydu. Zarfı açarak seslice okumaya başladı. Kendisi okumasa babası eninde sonunda okuyacaktı. Bu konuda yapacak bir şeyi yoktu.

“ oğlun elimde Arif AYDINÇ. Ben kim miyim senin en büyük düşmanın. Sen şimdi bunu söyleyince de hatırlamazsın. Yıllar önce sevdiğim kadını elimden aldın. Sen mutlu bir yuva kurarken ben acı içinde kıvrandım. Onu ilk ben sevdim sen ise en yakın arkadaşının sevdiğini çaldın. Bu zamana kadar senden alacağım intikam ile yaşadım. Şimdi ölmeden önce çok sevdiğin oğullarından birini yanımda götüreceğim. Sende sevdiğim kadını almanın acısını evlat acısı çekerek ödeyeceksin. ”

Yağız okudukları ile anne ve babasına dönerken diğer iki kardeşin de onun kadar kafası karışmıştı. Umut yerinden kalkarak ağabeylerinin yanına gelmiş onlara bakıyordu. Akif Bey ağlayan karısına sarılırken kendisine bakan oğullarına bakarak konuştu.

“ o hasta ruhlu adamın yazdıklarına inanmayacaksınız değil mi? Biz üç arkadaştık evet ama anneniz o adamı hiç sevmedi. Hatta biz annenizle o adamla tanışmadan çok önce karşılaşmıştık. Sonra lisede aynı okulda üç arkadaş olarak zaman geçirdik. Bir süre sonra biz annenle evlenmeye karar verdik. Üniversite nişanlandık bitirince de evlendik. Liseden sonra onunla yani Selçuk ile bağlarımız koptu. Bir anda ortadan kayboldu. Ben başlarda Berna’ya karşı hisleri olduğundan şüphelenmiştim Yakın arkadaşımdı konduramadım sevdiğim kadına göz koymaz sandım. Görüyorum ki yanılmışım hem de çok yanılmışım ”

Yağız, Ayaz ve Umut, babalarını dinlediklerinde Selçuk denen adama karşı içlerinde daha fazla nefret oluştu.

“ baba siz evde kalın Ayaz ile ben bu zarf ile emniyete gidelim. Bir haber gelebilir sizin evde kalmanız daha iyi ”

Diğerleri ne kadar itiraz etseler de Yağız’ı ikna edememişlerdi. Zaten yeterince zaman kaybetmişlerdi. Anne ve babasını kardeşine emanet ederek evden çıktı. Arabasına binerek emniyete doğru yola koyuldu.

Sabah’ın ilk ışıkları etrafı aydınlatırken Yağız ve Ayaz emniyete gelmişlerdi.

………..

Yağmur uyku ile uyanıklık arasında sayıklarken diğer ekip üyeleri iş başı yapmak için odaya girdi. Odaya girdiklerinde Yağmur’un çoktan geldiğini görmüşlerdi. Biraz daha ona yaklaşarak baktıklarında aslında yeni değil çok önceden beri burada olduğunu anlamışlardı. Masasında içilmiş kahve bardakları hala açık olan bilgisayarda gece boyunca gelen ihbarların listesi, masaya dağılmış bu ihbarların çıktılarının üstüne başını koyarak uyuya kalmış bir Yağmur onları oldukça şaşırtmıştı.

Kendileri uyurken bir ihbar gelmişti de onların mı haberi olmamıştı anlayamamışlardı. Çağan kaşlarını çatarak tekrar masaya göz attı. Bir sonuca varamadığında Yağmur’a doğru bir adım daha attı. Omzuna dokunarak uyandırmak istediğinde o daha dokunamadan Yağmur sıçrayarak uyandı. Uyanırken fısıltı ile de olsa söylediği isimi oda da bulunan herkes tarafından duyulmuştu.

“ Barış ”

Yağmur etrafındaki insanları henüz fark edemeyecek kadar şoka girmiş bir halde başını sağa sola sallayarak gördüklerini inkâr ediyordu.

“ o değildir. O olamaz imkânsız. Bu kadar tesadüf olamaz ”

Diğerleri kendinden geçmiş bir halde konuşan kıza kaşları çatılmış bir şekilde bakarken Çağan Baş komiser Yağmur’un omzundan tutarak kendine çevirdi.

“ kendine gel Yağmur sadece kâbus gördün”

Yağmur hissettiği temas ile etrafına baktığında ekip arkadaşlarının kendisine soru dolu bakışlar attığını gördü. Hala tuttuğu kolyesini bırakmadan önce bir kaçının düşüncelerini de istemeden okumuştu. Bu yaptığı ile sınırlarını zorladığını burnundan akan kan ile anladı. Burnundan akan kana rağmen sakince elini burnuna bastırarak gözlerini kapattı. Sadece birkaç saniye istiyordu. Kendisini toparlaması için birkaç saniye yeterliydi. Daha önceleri az da olsa böyle durumlarda kalmıştı.

“ kusura bakmayın Baş komiserim lavaboya gidip gelirim”

Çağan diğerlerine göre daha soğukkanlı olsa da bir anda burnu kanamaya başlayan kıza diğerleri gibi endişe ile bakıyordu. Ayağa kalkarak kapıya doğru yürümeye başlayan kızın arkasından bakarken sendelemesi ile endişeleri artarken ona yakın olan Berke’nin onun kolundan yakalaması onları rahatlattı. Onlar beraber odadan çıkarken diğerleri de arkalarından bir süre baktıktan sonra Yağmur’un masasındaki karmaşaya bakmaya başladılar. Belki yanlıştı ama kendisini bu kadar yoracak ne araştırdığını merak ediyorlardı.

Çağan eline aldığı çıktılara bakarken hepsinin kaçırılma vakası olduğunu gördü. Gece boyu gelen tüm vakalar yerine sadece kaçırılma vakasını araştırıyor olmasını ona tuhaf geldi. Elindekileri yanındaki Doruk’a uzatarak masaya tekrar baktı. Masada bulunan deftere uzanarak alacakken odaya giren Yağmur’un konuşması ile kaşlarını çatarak ona baktı.

“ Çağan abi o defter özel eşyam diğer evraklar ile alakası yok bakmasanız ”

Yağmur son anda yetiştiği için şanslı hissediyordu. Robot resimleri görmelerini istemiyordu. Diğerleri yakalanmış insanlar olsa da son resim değildi. Şikâyet olmadan kimse görmemeliydi.

Çağan elini geri çekerek herkesin aklındaki soruyu sordu. Diğerlerinin sessiz kalması ona olan saygılarındandı.

“ saat kaçtan beri çalışıyorsun”

Yağmur’un yalan söylemek gibi bir nedeni yoktu.

“gece iki, üç gibi geldim. Uyku tutmadı bende ihbarlara göz etmek istedim biliyorsunuz kayıp ve kaçırılma vakalarında altın saat kavramı vardır. O altın saat aralığı geçtiğinde çok geç kalınmış olabilir. Uyku tutmayınca ihbarlara göz atmak istedim.”

Odada bulunan kişilerden sadece Berke genç kızı sıcak karşılayarak önyargı davranmadı. Diğerleri ise genç yaşında komiser olmasının asıl sebebinin torpil olduğunu düşünmüşlerdi. Bu düşünce beraber geçirdikleri günlerde hepsinde kırılmıştı. Görüyorlardı ki Yağmur bu konuma gece gündüz demeden çalışarak gelmişti.

Çağan yüzünde oluşan gurur dolu ifade ile Yağmur’a baktı. Fakat kendisini ne kadar yorduğunu görüyordu ve artık buna son vermesi gerekliydi.

“ geldiğin günden beri görüyorum geceleri doğru düzgün uyumadan tekrar işe geliyorsun. Sabaha kadar kahve içerek ihbarlara bakıyorsun ya da başka işler ile ilgileniyorsun. Seni ilk ve son kez bu konu da uyarıyorum. Dinlenmen gerektiği zaman dinleneceksin ki görevde dikkatin dağılmasın. Anlaşılmışımdır umarım ”

Yağmur aldığı uyarı ile hemen cevap verdi.

“ anlaşıldı Baş komiserim”

Çağan ardında diğerlerine hitaben konuştu.

“ hadi hepiniz işinizin başına geçin ”

Yağmur Baş komiserin emrini yerine getirerek hızla masasını toparladı. Aradan geçen yarım saatin içinde Yağmur kantinde karnını doyurmuştu. Ardından arabasında yedek kıyafetlerinin olduğu küçük valizdeki birkaç yedek kıyafetini buradaki dolabına yerleştirirken üstünü de değişmeyi ihmal etmedi. İşinin başına döndüğünde gelen ihbarları değerlendirdikten sonra getirilen bir iki kişinin sorgusunu izlemişti. Sorgu odasından çıktığında saat daha sekiz buçuk yeni oluyordu. Hala en son gördüğü görüyü düşünüyordu. Aradan üç yıl geçmesine rağmen Barış’ı tanımıştı. Onunla o parkta bir hafta boyunca her okul sonrası oyun oynamışlardı. Belki bir kardeşi yoktu ama onunla bir abla gibi oyunlar oynayarak vakit geçirmişti. Tekrar karşılaşmayı çok istese de ama bu şekilde değildi. Bulacaktı onu ona bir şey olmasına izin veremezdi.

Ekibin kullandığı odaya doğru giderken kafasında bu gibi düşünceler vardı. O kadar dalmıştı ki karşıdan gelen iki koca cüsseli adamı görmedi.

Ayaz ve Yağız geldikleri karakolda danışmanın gösterdiği odaya giderlerken karşılarından gelen kişiyi son anda fark etmişlerdi.

Yağız son anda yana doğru kayarken Ayaz’ın öyle bir şansı olmadı. Yağmur yürürken çarptığı sert cüsse ile inlerken burnunu tuttu. Hala ne olduğu kavrayamazken burnunun bugün ikinci kez kanamaması için dua ediyordu.

“ hayır ya yeni durmuştu kanaması tekrar kanamasın lütfen”

Ayaz kendi kendine konuşan kıza sabır çekerek bakarken Yağız endişe ile Yağmur’a yaklaştı.

“ iyi misiniz?”

Yağmur duyduğu ses ile hala burnunu tutarken çarptığı kişiden bir adım uzaklaştı. Kendisi ile konuşan sese doğru döndüğünde gözleri kocaman açıldı. Ayaz her ne kadar kendilerini oyalayan kıza kızmak istese de şuan ki hali çok sevimli gelmişti. Neden abisine öyle bakıyordu anlamadı. Sanki uzun zamandır tanıdığı biri gibi oysa kızı ilk defa görmüştü. Abisinin etrafında görmüş olsa o kesinlikle tanırdı. Gördüğü kadarı ile abisi de kızı tanımıyordu. Tanısa anlamaya çalışır gibi bakmaz diye düşünüyordu.

Ayaz daha fazla zaman kaybetmeye dayanamayarak yalandan öksürerek kızın dikkatini üzerine çekti. Yağmur o ana kadar Ayaz’ın orada olduğunu hatta çarptığı kişinin o olduğunu bile fark etmemişti. Etrafına bakmayan kendisi olduğu için üste çıkmak gibi bir duruma girişmeyecekti.

“ kusura bakmayın dikkatim dağınıktı. Çarptığım için özür dilerim ”

Ayaz konuyu uzatmak istemedi. Önemli değil diyerek yoluna devam etmek için hareketlendi. Yağız onun aksine hala Yağmur için endişeliydi.

“ burnunuz kızarmış gerçekten iyi misiniz?”

Yağmur buruk bir tebessüm ile ona baktı. Neden burada olduklarını merak ediyordu.

“ iyiyim gerçekten size ben yardımcı oluyum kimi aramıştınız ”

Yağmur karşısındaki adam için endişelendiğini belli etmemeye çalışıyordu. Ne kadar başarılı olmuştu tartışılırdı. Yağız karşısındaki kızın kendilerine yardımcı olabileceğinden emin olmasa da onu geri çevirmek istemedi.

“ Baş komiser Çağan Çağlar’ı arıyoruz ”

Yağmur başını sallayarak eliyle koridoru göstererek konuştu.

“ beni takip edin lütfen. Kendisi şuan odasında değil sizi yanına götüreyim”

Ayaz ve Yağız birbirlerine baktıktan sonra Yağmur’u takip etmeye başladılar. Kısa sürede ekibin bulunduğu odaya girdiklerin de kendisine soru dolu bakışlar atanları es geçerek Çağan Baş komisere baktı.

“ Baş komiserim sizinle konuşacakları varmış”

Çağan, Yağmur’un söyledikleri ile arkasından gelen kişilere hitaben konuştu.

“ benim ile ne hakkında konuşacaktınız ”

Yağmur, onlar aralarında konuşmaya başladığında yerine geçmek için arkasını döndü. Hemen arkasındaki Yağız ile biraz duraksasa da yanından geçerek ekip için konulmuş uzun geniş masada yerini aldı. Ekip arkadaşlarından uzakta oturmak istemediği için Deniz ve Demir’in arasındaki boş sandalyeye oturmayı tercih etti.

Ayaz ve Yağız, Yağmur’un polis olmasına şaşırmışlardı. Bir yakınının yanına gelen üniversite öğrencisi olduğunu düşünmüşlerdi. Polis olmak için çok genç duruyordu. Daha fazla bir başkası hakkında düşünmeyi bırakarak buraya asıl gelme nedenlerini anlatmaya koyuldular.

Çağanın masası diğerlerinden biraz uzakta olduğu için ne konuştuklarını tam anlayamamışlardı. Berke diğerlerinden önce merakını dile getirdi.

“ neden geldiklerini söylediler mi Yağmur ”

Yağmur başını hayır anlamında sallarken konuştu.

“ hayır, herhangi bir şey söylemediler. Zaten tesadüfen karşılaştık. Daha doğrusu çarpıştık”

Yağmur son söylediklerinden sonra burnuna dokundu. Hala sızlıyordu sanki duvara çarptım diye mırıldandı. Diğerlerinin aksine yanında oturan Demir ve Deniz onu duymuştu. İkisi de birbirlerine bakarak gülümsedi. Yağmur’a her dakika daha da alışıyorlardı. İlk başlarda içlerinde önyargı vardı belki ama bunu dile getirerek kırmamaya özen göstermişlerdi. Zaman ile o önyargı kırıldığında söylenilen sözler geri alınmıyordu. Bunun farkında olarak söylediklerine dikkat etmişlerdi. Zamanla önyargıları kırıldığında bir pişmanlıkları olmadı.

Çağan, Yağız ve Ayaz ile konuştuktan son ekibine dönerek bakmıştı.

“ Arkadaşlar yeni bir soruşturmamız var.” Dedikten sonra üçü de büyük masaya geçerek oturmuşlardı. Baş komiserin işareti ile Yağız yaşananları tekrar anlattı.

“ dün okul çıkışından bu yana kardeşimize ulaşamıyoruz. O saatten beri her yerde aradık okul etrafındaki birçok iş yeri sahibine ve geçen insanlara sorduk gören olmamış. En yakın karakola bilgi verdik ancak belli bir saat geçmesi gerektiğini söyleyerek işleme almadılar. Sabaha karşı eve gelen zarf ile kaçırıldığını öğrendik. Yazanları okuduğumuzda kaçıran kişinin annemin ve babamın eski bir arkadaşı olduğunu öğrendim. Yanında da bu resim vardı.”

Yağız devamında babasının anlattıklarını da ekleyerek devam etti. Ardından zarfın içinden çıkan kâğıdı ve resmi masanın ortasına bıraktı. Resim ve notu herkes tek tek incelerken Yağmur’da diğerlerinden daha fazla durmuştu. Resimdeki Barış’ın halini gördüğünde içinde biriken öfke ile masanın altındaki eli yumruk oldu. Dışından bir şey belli etmese de içinden Barış’ı hala bulamadığı için özür diliyor en kısa sürede bulacağına söz veriyordu. Kendi tanıdığı Barış’ın abisinin kardeşi olan Barış olduğunu hiç tahmin etmemiş ihtimal bile vermemişti. Anlaşılan kader ağlarını çok örmeye başlamıştı.

“ Yağmur ve Berke arkadaşların şikâyet dilekçesini doldurmasına yardım edin ardından ifadelerini alın hemen. Sizlerde Selçuk KILIÇ’ı araştırmaya başlayın. ”

Yağmur ve Berke kalkarak kendilerine ait masalara geçtiler. Yağmur direk Yağız’a bakarken, Berke’ye de Ayaz kalmıştı. Yağız ve Ayaz genç kızın tavırlarına bir türlü anlam veremiyordu. Zaten akılları Barış’ta olduğu için çok üzerinde durmamışlardı. Fakat bir gerçek vardı ki o da Yağmur’un Yağız’a farklı baktığı ortadaydı.

Yağmur’un bu tavırlarının sebebi Yağız’ın öz abisi olmasıydı. Abisi ile isimleri birbirini tamamlıyordu. O Bulut Yağız’ın kardeşi Yağmur’du.

Bugün görüyordu ki kader nasıl onları ayırdıysa şimdide bir araya getiriyordu. İfade alırken resmiyeti asla bırakmadı. Bir yandan da Berke’nin aldığı ifadeyi de dinliyordu. İfade ve şikâyet işlemleri bittiğinde Ayaz ve Yağız’ı eve gitmeleri konusunda ikna etmişlerdi. İkisi ile beraber Doruk ve Yağmur’da gidecekti. Herhangi bir telefon görüşmesi gerçekleşmesi durumunda yer tespiti yapılması için orada olmalılardı.

Loading...
0%