@busrauyanik
|
Ömür öğleye doğru uykusunu almış bir şekilde uyandı. Uzun zamandır bu kadar geç kalktığını hatırlamıyordu. Yatakta biraz daha durduktan sonra kalktı. Üzerine spor kıyafetlerini giydikten sonra bodrum kata spor yapmaya indi. Geç kalksa dahi spor yapmayı es geçmezdi. Günlük rutinini tekrarlayarak önce ısınma hareketleri yaptıktan sonra koşu bandına çıkıp on beş yirmi dakika arasında koştu. Kafasında sorular varken koşmak ona aklındaki soruların çözümlerinin peşinden koşuyormuş hissi veriyordu. Mutlu olduğu zamanlar ise koşmak peşinden gelecek olan mutsuzluktan kaçıyor hissi uyandırıyordu. Koşu bandının indikten sonra nefesi düzene girince odanın bir köşesinde bulunan matı alarak yere serdi ve uzandı. Dizlerini büküp ellerini başının altına sabitleyerek mekik çekmeye başladı. Spor yapmayı gerçekten çok seviyordu. Birçok dövüş dalında başarılıydı. Son zamanlarda antrenman yapmadığı için biraz paslanmıştı. Yakın zamanda tekrar antrenmanlara başlamaya karar verdi. Bir süre daha bodrum katta spor yaptıktan sonra fazlasıyla ter atmış halde odasına çıktı. Gecenin yorgunluğundan ve terlerin rahatsız edici hissinde kurtulmak istiyordu. Uzun sakinleştirici ılık bir duş almak için banyoya yöneldi. Banyo dolabından en sevdiği şeftali özlü şampuanını ve duş jelini alarak duşa girdi. Ömür yukarıda duşta iken Can ise huzurlu ve derin uykusundan telefonun sesi ile uyandı. Gece su içmek için uyanıp salonda uyuya kaldığını ve ortağının uyandırmak istemeyip üstünü örttüğünü anlayınca odasına geçmişti. Gözlerini zar zor açarken kendisini tatil gününde kimin aradığını merak ediyordu. Yarı açıkgözleriyle telefonu komedinin üzerinden alarak kimin aradığına baktı. Ekranda Esra'nın ismini görünce tüm uykusu açıldı. Yatakta doğrulup başlığına yaslandı. Telefonun çağrı kabul kısmını yana kaydırarak “Alo” demişti. Arayan taraf Esra olduğu için ilk sözü ona bıraktı. " Günaydın Can nasılsın " " Günaydın iyiyim sen nasılsın " " Ben de iyiyim " " beni görev de iken aramaman gerekiyordu. Biliyorsun değil mi aramanı istemediğimden değil ama ekipten biri duyarsa iyi olmaz " Esra onun gülümseyerek bu sözleri söylediğini hissediyordu. Seviyordu bu adamı her hareketini sesinin her tonunu ezberlemişti. Şimdi de aslında aradığı için mutlu ama görev yüzünden endişeli olduğunu da çok iyi biliyor ve anlıyordu. " sadece sana buraya geldiğimi daha önceden sana söylemediğim için kendimi kötü hissettim inan ki her şey çok hızlı gelişti. Ailemin dahi sonradan haberi oldu üzgünüm " " Bu konuda sana kırgın veya kızgın değilim. Aynı durumu bende yaşadım en azından nasıl söylerim diyeceğim bir aile hayatım yok senin için daha zor olmuştur " Can onun bu konuda daha fazla üzülmemesi için başka bir konu açtı. Esra da ona uyum sağladı. " Evet, biraz zor oldu ama biliyorsun babam emekli bir polis, babam da annem de bu durum için benim yapabileceğim bir şey olmadığını biliyorlar anlayışla karşılamaktan başka çareleri kalmadı yani " Daha sonra derin sohbetlere dalan ikili bir süre daha konuştuktan sonra telefonu kapatmışlardı. Can yataktan çıkıp banyoda yüzünü yıkadıktan sonra mutfağa geçerek çayın suyunu koydu. Ortağının normalde erken kalkıp spor yaptığını biliyordu. Ama gecenin yorgunluğu ile onunda kendisi gibi uyuya kaldığını düşünüyordu. Dolaptan kahvaltılıkları çıkarırken Ömür de mutfak kapısından girdi. " Günaydın Can " diyerek dolabın içine bakan ve kendisi henüz fark etmeyen ortağına seslendi. Can ortağının sesini duyunca " Günaydın Ömür " diyerek dolaptan çıkardığı kahvaltılıkları masaya bıraktı. " bugün uyuya kaldığını düşünmüştüm ama yine beni şaşırtıp spor yapmışsın bile ". Ömür ortağının sözlerine gülümsemiş " biliyorsun sabah sporu yapmadan güne başlamam sana da öneririm ortak yakında otur otur göbek yapacaksın " Can göbeğine bakarken " bu konu da haklısın oturmaktan kilo almaya başladım " diyerek Ömür'ün sözlerini kabul etti. Beraber kahvaltıyı hazırlayarak oturdular. Ömür dün gece merak ettiği konuyu öğrenmek için " anlat bakalım bu Esra meselesi nedir " deyince, Can elinde içmek üzere olduğu çayı masaya geri bırakarak ortağının merakını gidermek için konuştu, " Esra ile Ankara'da ortaktık dün gece de dediğimiz gibi onun bana karşı bir şeyler hissettiğini fark etsem de aynı ekipte biri ile duygusal bağ kurmamamız yasak olduğu için fark etmemiş gibi davrandım. Arkadaşlığımızı bozmak istemedim. Buraya gelirken fark ettim ki o yanımdayken ne kadar mutlu ve huzurluysam yanımda değilken bir o kadar onu merak ediyor ve huzursuzum " diyerek ortağına burukça gülümseyerek devam etti. " yani anlayacağın onun duygularını fark etmemiş gibi yaparken asıl duygularını fark edemeyen benmişim. Şimdi ise yine yan yana olacağız ama aynı ekipteyiz yine duygusal olarak bir ilişki yaşayamayacağız ikimizde bunun farkında olup birbirimizden uzak duruyoruz yine de yakınım da olduğu için mutluyum " dedi. Ömür onların durumuna üzüldü. Aklına gelen detayla heyecan ile konuştu. " Sizin adınıza üzüldüm ama ayrı kalmanız için bir sebep yok ki sizin durumunuz da olan birçok kişi var ekip değişikliği ile bu sorun çözülüyor ". Can " haklısın ama ikimizde yeni geldik hemen başka ekibe geçmek istersek sorun olabilir biz biraz bu durumu ağırdan alalım en iyisi " diyerek son kararını belirtti. Ömür onu daha fazla üzmemek için mutlu edecek birkaç şey söylemek istedi. " sen nasıl istersen ortak ama her konuda yardıma hazırım bunu unutma, hem dün gece onun gözlerinde gördüm. Esra seni çok seviyor ve dün beni de yanın da görünce biraz kıskanmış olabilir " Can ortağına şaşkınca bakarken sırıtmaya başladı. Can çayından bir yudum aldı. Anlatma sırasının ortağına geldiğini için sorularını sıraladı. " sıra sende anlat bakalım dün gece ne oldu uzun süre ortada yoktun görüşme o kadar uzun mu sürdü ve ses kaydını fark edilmeden nasıl aldın ". Ömür ortağının bu merakını mazur gördü. Dün geceyi son düşme kısmı da dâhil en ince ayrıntısına kadar anlattı. Onların aralarındaki bu uzun sohbetli kahvaltı keyfini bölen ise zil sesi oldu. Ömür ve Can kimin geldiğini merak etmişlerdi. Ekipten biri olmazdı gece bile mecbur oldukları için gelmişlerdi. Komşu ilişkileri de yoktu. Ömür daha fazla beklemek yerine kalkarak kapıya yöneldi. Can da ortağını yalnız bırakmamak için peşinden gitti. Genç adam neden bir anda karar verip buraya geldiğini kendisine henüz itiraf edememişti. Kendisini kandırmaya devam ederek sadece yardım amaçlı olduğunu düşünmeye devam etti. Yoksa işin içinden çıkamayacak olduğunu biliyor ve şuan bunu düşünmek istemiyordu. Eğer kapı bir kaç saniye içinde açılmazsa kararını değiştirerek hızla buradan uzaklaşmaya hazırdı. Neyse ki hemen açılmış dün geceki güzel bayan kapıda göründü. Ömür kapıyı açtığında karşısında onu görmeyi beklemiyordu. Burada ne işi vardı ve evin adresini nereden almıştı. Kapıdaki kişi dün koridorda çarpıştığı Burak Doğan'dı. Ömür şaşkınlıkla " sizin burada ne işiniz var " dedi. Belki çok kaba bir söz olmuştu kapısına gelen misafir için ama sesi bu sözleri şaşkınlıkla söylediğini kanıtlar nitelikteydi. Ömür'ün konuşmasının hemen ardından Can da arkasında belirdi. Burak yanlış zamanda geldiğini düşündü. Hemen neden geldiğini söyledikten ve vermesi gerekeni verdikten sonra gidecekti. Burak elini pantolonun sağ cebine atıp gelme amacını parmaklarının arasına aldı. " Ben adresinizi şirketin insan kaynaklarından aldım. Dün çarpıştığımız da düşürdüğünüz bilekliği size vermek için geldim. Siz parti alanına döndükten sonra düştüğümüz yerin biraz ilerisinde buldum. Sizin için değerli bir eşya olduğunu düşünerek getirmek istedim. Şirkette de verebilirdim ama hem patronumun yanından ayrılamayacağım için hem izin günüm olduğundan bugün vermek istedim " diyerek avucunda ki bilekliği Ömür'e uzattı. Ömür dün gece üzerini değiştirirken bilekliği bileğinde görmeyince araba da düşürdüğü zannedip üzerinde fazla durmamıştı. Şimdi ise bilekliği koridorda düşürdüğünü öğrenince bu kadar dikkatsiz olduğu için kendine kızdı. Bilekliği dün gece o odada düşürseydi görev tamamıyla tehlikeye girebilirdi. Bundan sonra daha dikkatli davranmalıydı. Ömür uzanarak bilekliği karşısındaki genç adamın elinden alırken, aynı zamanda sol yanağında bulunan gamzesi çıkacak kadar gülümsedi. " çok teşekkür ederim bu bilekliği arıyordum bende, arabada düşürdüm sanmıştım maddi olmasa da manevi değeri var bulamasam üzülürdüm " Ortağının arkasında bulunan Can " biz de kahvaltı yapıyorduk gelin beraber yapalım hem bilekliği bulup getirdiğiniz için teşekkür etmiş oluruz " diyerek Ömür'ün de onaylaması için ortağına baktı. Ömür Can'ı fazla bekletmeden onayladı. " evet, Can haklı buyurun kahvaltı yapalım yoksa yeterince teşekkür etmediğimi düşüneceğim benim için değerli bir eşyayı bana geri getirdiniz ". Burak karşındaki ikilinin davetini reddetmek istese de Ömür'ü kırmak istemediği için ona hitaben " olur kahvaltı yapmıştım ama bir çayınızı içerim " dedi. Ömür önden gidip yolu gösterdi. Burak içinde servis açtı. Hep beraber yemek masasına oturup birbirlerini tanıma amaçlı sohbet ederek kahvaltı yaptılar. *** Burak karşısındaki Ömür ve Can ile yaptığı hoş sohbetli kahvaltıdan çok memnundu. Sadece Ömür ve Can arasındaki ilişkiyi henüz çözememişti. Kendisine bu durum ile neden ilgilendiğini sormak istiyor alacağı cevabı şuan duymak istemediği için vazgeçiyordu. Son kararı ise zamana bırakmak oldu hep beraber kahvaltıdan sonra Ömür'ün yaptığı Türk kahvesini içtiler. Birbirleri hakkında azda olsa fikir sahibi olmuşlardı. Burak biraz daha kaldıktan sonra müsaade isteyerek ayrıldı. Ömür ve Can üstlerine düşeni yerine getirdikleri için mutluydular eğer normal bir ev sahibi gibi kapıya gelen misafiri davet etmemiş olsalardı. Yapacakları en ufak bir şüpheli hareket fark edilebilirdi. Karşılarında ki kişi görev için en önemliydi. Onu kandırınca da her şey daha kolay olacaktı. Ömür ve Can her tatil günlerinde yaptıkları gibi bir film bulup izlemeye başladılar. Filmin ortasında Ömür telefonuna gelen mesaj sesiyle dikkatini telefonuna verdi. Mesaja baktığında Barış'tan beklediği mesajın geldiğini gördü. Film izlemeye geri döndü film bittiğinde ortağına baktı. Onun uyuduğu görünce mutfağa giderek Barış’ı aradı. Bir kaç kez çaldıktan sonra Barış aramayı cevapladı. " Alo " " Merhaba nasılsın Barış " " İyiyim sen nasılsın Ömür " " İyiyim bende mesajını okudum bir şeyler bulmuşun " " evet, sonunda bir bilgiye ulaştık çocukların gönderildiği yurtları bulduk ancak kardeşinin adında bir giriş olmamış " “ böyle çıkacağını tahmin ediyordum sen yine de tüm çocukların adreslerini ve fotoğraflarını bulabilir misin?” " geçmiş zaman ama elimden geleni yapacağım sen hiç merak etme " " teşekkür ederim Barış çok teşekkür ederim " İkisi de birbirine iyi günler dileyerek telefonu kapattılar. Ömür yanından gelen ortağının sesiyle korkarak yerinde sıçradı. Can, Ömür’ü yanında göremeyince merak ederek bakmak için mutfağa girdiğinde telefon ile konuşurken görmüştü. Onu korkutmak istememişti aslında sadece acıktın mı? Demişti çünkü kendisi fena halde acıkmıştı. Ömür eli kalbinde Can'a dönerek konuşmuştu. “ ödümü patlattın bu kadar sessiz yaklaşılır mı?” Can ondan özür dileyerek ona bir bardak su verdi. Ömür verdiği suyu içtikten sonra bardağı tezgâha bıraktı. Kendisine mahcup bir şekilde bakan Can’a gülerek ne yemek istediğini sordu. Can’ın yemek sözünü duyunca gözleri parlayarak en sevdiği yemekleri istedi. Ömür uzun sürecek yemekler olmasına rağmen onu kıramadı. Zaten akşam olmak üzereydi. Akşam yemeğini yapmış olacaktı. " ben yemeği yapacağım ama sende bu yemeklerin üzerine gidecek güzel ve hafif bir tatlı yaparsın artık " . " emrin olur ortak, hemen sana en sevdiğin tatlıyı yapacağım " diyen Can, genç kadını ne kadar iyi tanıdığını bir kez daha gösterdi. Ömür bir saatin sonunda her şeyi hazırlayarak yemekleri dinlenmesi için bıraktı. Can ortağının işinin bitmesini beklemiş daha sonra onun yerine tezgâha kendi geçmişti. Ömür’den yardım istemeyi de ihmal etmedi. Can yemek yaparken gayet ciddi bir yüz ifadesine bürünüyor yaptığı her işlemi dikkatli bir şekilde yapıyordu. Ömür onun bu hallerine gülmek istiyor ama dikkatini dağıtıp onu kızdırmamak için kendisini sıkıyordu. Can bu tatlıyı Ömür'den öğrenmişti. Çok pratik bir tatlıydı. Zaman alıyor olsa da diğer tatlılara göre kendisine en kolay ve lezzetli gelen tatlı buydu. Tatlı yapımı bittiğinde ikisini de hazırlamış oldukları tatlıyı dolaba koyarak biraz soğumasını beklemek için oturma odasına döndüler. Can televizyon kanallarını gezerken Ömür ise Duman ile top getirme oyunu oynuyordu. Köpeği ile sadece tatil günleri ilgileniyordu. Duman sahibinin kendisiyle en sevdiği oyunu oynamasına mutlu odada top peşinde oradan oraya koşarken bir yandan da havlıyordu. Aradan geçen yarım saatin ardında Ömür mutfağa girdi. Tatlının son işlemini yaparak dolaba tekrar yerleştirdi. Ardından masayı hazırlamaya başladı. Bir süre sonra Can da yardım için gelmişti. Güzel sohbet eşliğinde yemeklerini yediler. Sonrasında yine beraber masayı topladılar. Ömür, Canı odaya yollayarak çay demlemek için kendisi mutfakta kaldı. Ömür çayı demledikten sonra tatlıyı tabaklara koydu. Önce tatlıların ve bardakların olduğu tepsiyi odaya götürdü. Masaya bıraktıktan sonra çayı alıp geri döndü. Can, Ömür çayı hazırlarken film seçmiş izlemeye hazır hale getirmişti. Beraber film eşliğinde tatlılarını yemiş, akşamın ilerleyen saatlerinde dinlenmek için odalarına çekilmişlerdi. Bir önceki günün yorgunluğu ile Can kafasını yastığa koyar koymaz uyudu. Ömür ise artık kolyenin sırrını öğrenmek istediği için kolyeyi o gün koyduğu kutusundan çıkardı. O gün saati almak için kuyumcuya gittiğinde yaşlı adamın verdiği takılar için kullanılan ince uçlu penseyi de alarak yatağına oturdu. Dikkatlice o gün kuyumcunun anlattığı gibi kolyeyi birleştiren parçayı çıkardı. Kolye iki parçaya ayrılmış içinden ise vakumlanarak şeffaf plastik ile kaplanmış kâğıt çıkmıştı. Yatağının yanındaki komodinin çekmecesinden küçük bir makas alarak tekrar oturdu. Heyecanlanmış elleri titremeye başlamıştı. Kâğıtta yazanları merak ediyordu. Dikkatlice şeffaf kaplamanın kenarlarını keserek kâğıdı çıkardı. Derin bir nefes aldıktan sonra küçük kâğıdı yırtmamaya özen göstererek açtı. Kâğıtta bir adres vardı. Ömür adresi telefonun arama motorunda arattığında İstanbul'da ki tarihi bir caminin adresi olduğunu öğrendi. Yarın bu adrese gitmeye karar verdi. Kolye ile beraber adresi çantasının içindeki küçük fermuarlı bölmeye yerleştirdi. Üzerini değiştirerek yatağına uzandı. Kısa bir sürede uykuya daldı. ………… Sabahın erken saatlerinde kalktığında bodrumda günlük sporunu yaptıktan sonra odasına çıkıp duşunu aldı. Kot pantolon ve beyaz sade bir tişört ile dışarıya çıkmaya hazır halde aşağı kata indi. Çantasından çıkardığı not kâğıdına önemli bir işi çıktığı için gitmesi gerektiğini yazıp buzdolabına mıknatıs ile sabitledi. Çantasını ve arabanın anahtarını alarak evden ayrıldı. Ömür evden çıktıktan sonra dün gece telefonda arattığı adrese yol aldı. Yarım saat süren bir yolculuğun ardından caminin yakınında bulduğu bir yere arabasını park etti. Derin bir nefes aldıktan sonra arabadan indi. Hızlı adımlarla caminin bahçe kapısından girdi. Eğer bir saniye durup düşünecek olursa her şeyden vazgeçmesi an meselesiydi. Bu yüzden hızlı hareket ediyor birazdan öğrenmek üzere olduğu her ne ise hemen öğrenmek istiyordu. Şansına bir adam bahçede bulunan bir bankta oturuyordu. Adımlarını banka yönlendirdi. Adamın yanına ulaştığında dikkatini çekmek için hafifçe öksürdü. Adam gelen ses ile Ömür'ün olduğu tarafa dönerek sorarcasına baktı. Ömür " aslında ben kiminle görüşmem gerektiğini bilmiyorum benim bu adrese gelmem istendi yıllar önce verilen bir emanetim varmış ” Adam bir süre kafası karışmış bir şekilde Ömür’e baktı. Kendisi buraya yeni atanmış imamdı. Biraz düşündükten sonra eski imam aklına geldi. “ anladım siz bekleyin burada ben caminin eski imamını çağırayım o biliyordur.” Ömür onu onaylayarak beklemeye başladı. Aslında adama beraber gitmeyi teklif etse de yakın olduğunu söyleyerek onu reddetmişti. Bir süre bankta oturarak bekledikten sonra kalkmıştı ki kapıdan giren iki adamı gördü. Daha önce konuştuğu adam Ömür’ü gösterdikten sonra oradan ayrılırken yaşlı adam yanına yaklaşmaya başladı. “ Yusuf oğlum emanet falan dedi pek anlamadım ne emaneti kızım ” Ömür’de ne emaneti olduğunu bilmiyordu. Düşmüştü bir bilinmezin peşine gidiyordu. Ne olacaktı sonu, korkuyordu. “ en iyisi gelme sebebimi göstereyim belki yardımcı olursunuz " diyerek dün gece çantasına koymuş olduğunu kolye ve adres kâğıdını çıkardıktan sonra yaşlı adama uzattı. Yaşlı adam karşındaki geç kadının gösterdiklerini görünce yanındaki bakma oturdu. Bankın boş kısmını göstererek Ömür'e oturmasını söyledi. Ömür bu isteğe karşı çıkmadan hemen oturdu. Gelme sebebini bildiği kadarı ile anlattı. " bu kolye ailemden kaldı içini açtığımda buranın adresi çıktı. Bende gelip bakmak ve sormak istedim. Ama ne aradığımı bende bilmiyorum umarım yardımcı olursunuz " Yaşlı adam " benim adım Hasan kızım Hasan amca diyebilirsin. Adın Ömür değil mi? Aynı ona benziyorsun onun gözlerini almışsın. Uzun zamandır gelmeni bekliyordum babanın bana verdiği emaneti sana teslim ettikten sonra görevimi yerine getirmenin huzuru ile memleketime döneceğim " diyerek kolyeyi ve notu geri Ömür'e uzattı. Hasan amca yavaş hareketlerle banktan kalktığında Ömür'e de kendisini takip etmesini söyledi. Ömür hala yaşlı adamın kendisinin ismini nasıl bildiğini ve ailesini nereden tanıdığının şokunu atlatabilmiş değildi. Yine de adamın dediğini yaparak peşinden gitti. Caminin yakınında bulunan evine girdiğinde Ömür ise onu kapıda bekledi. Bir kaç dakika sonra yaşlı adam kapıda göründü elinde ise ahşap kutu vardı. Ömür neler olduğunu anlamıyordu. İçi sıkılıyor bu olanların bir açıklaması olduğuna emin olsa da öğreneceklerinden aşırı derece korkuyordu. Ömür dayanamamış aklındaki soruları sıralamıştı. " Hasan amca babam benim buraya gelmemi neden istedi. Ben anlamıyorum sürekli karşıma yeni bir gizem çıkıyor artık devam etmem gerektiğine bile emin değilim ". Yaşlı adam " ailenin huzura kavuşması için devam etmelisin kızım. Ben daha fazlasını anlatamam sana bende babanın bana söylediği kadarını biliyorum. Uzun bir süre bu şehirde yaşadı. Cuma günleri namazını hiç aksatmazdı. son geldiğinde bu kutuyu sana vermem için bana verdi. İçinde ne var diye açıp bakmadım emanet çünkü bu artık senin "diyerek elindeki kutuyu Ömür'e vererek dikkatli olması ve kimseye güvenmemesi konusunda uyardı. Ömür ona neden böyle bir uyarı yaptığını sormak istese de cevap alamayacağına emindi. Bu yüzden sormaktan vazgeçti. Her şey için teşekkür ederek oradan ayrıldı. Arabaya bindiğinde kutunun kapağını açarak içene baktı. Kutuda bir kâğıt ve anahtar vardı. Anahtarı kutuya tekrar koyarak yan koltuğa bıraktı. Sararmış katlı olan kâğıdı açtı derin bir nefes alarak okumaya başladı. " Canım kızım sen bu yazdıklarımı okuduğuna göre o adam emeline ulaşmış anneni de, beni de sizden ayırmış demektir. Öncelikle sizi çok sevdiğimizi bilmenizi istiyoruz yıllarca kaçtığımız kurtulmak istediğimiz insan bizi bulmak üzere annen ile bizde düşündük ki bize bir şey olursa adalet yerini bulsun bize bunu yaşatanlar cezasını çeksin istedik. Bu yükü sana ve kardeşine yüklemek istemezdik ama sizden çocuklarımızdan başka kime güvenebiliriz ki. Ulaşman gereken iki adres olacak ilk adres senin içindi bu yazıları okuduğuna göre buldun kızım ve emanetimizi aldın. Diğer adres kardeşin için o olmadan gidemezsin gitsen de emanetimizi alamazsın bunu güvenliğiniz için yapmamız gerekiyordu. Ömür çok dikkatli ol düşmanımız çok yakınında olabilir belki de değildir. Ama sen yine de dikkatli ol kardeşinden başka kimseye güvenme sizi çok seviyoruz kızım ." Baban ve Annen ... ****
|
0% |