@busrauyanik
|
Can çoktan sandalyeyi Ömür'ün yanına koyup oturdu. Ömür "dosyaya bir bakalım nasıl bir adamla karşı karşıyayız. Bence iyi bir iş adamı olması konusu üzerinde duralım tamam bu adam yasa dışı işler yapıyor ama kendisinin iyi biri olduğuna nasıl inandırmış bunca yıl insanlara, bunu merak ediyorum. Belki plan işini bu yönde yapar her şeyi ortaya çıkarırız " dedi. Hemen ardından Can'ın da " aynı şeyi düşünüyorum hem bu adam iki işi nasıl yürüte biliyor hem yasa dışı işlerini sürdürüyor hem de iyi bir iş adamı profili ile hayatına devam ediyor bence yardımcıları olmalı o işteyken yerine bakan yanında çalışan yakın adamları bunu da araştıralım. Tamam, Ayhan Müdür bundan bahsetti ama gözden kaçan birileri olabilir. Belki şirkette bize bilgi sağlayacak sicili düzgün ve aynı zaman da polise yardımcı olmaya gönüllü birini bulup plan bu doğrultu da yaparız " demesiyle desteğini almıştı. Ömür bu fikri beğendiğini belirtir şekilde içtenlikle gülümsedi. Genç adamla çok iyi anlaşacağını o an emin olmuştu. İkisi de aynı düşüncedeydiler ama şuan bunu bilmiyorlardı. Ömür üsteki ilk dosyayı eline alıp açtı bir yandan da konuşmayı ihmal etmedi " bakalım adamımız kimmiş Bora KARADAĞ 55 yaşında eşini 10 yıl önce kaybetmiş bir oğlu ve bir kızı var. Kızı ve oğlu bu işlerin içinde olup olmadığı hakkında bir bilgi yazmıyor onların dosyalarına ayrıca bakarız. Yer altında ÇAĞAN adıyla tanınmış bir isim ama diğer hayatını bilen çok az kişi var bu sebeple şimdiye kadar gerçek kimliği açığa çıkmamış aynı zaman da birçok yardım kuruluşuna düzenli yardım ederek kendini iyi bir iş adamı olarak gösterme konusun da usta bir adam olduğu da açıkça gözüküyor. Ayrıca şirketin başına geçmeden önce babası Alper KARADAĞ varmış yerini Bora 26 yaşındayken oğluna bırakıp kendisi inzivaya çekilmiş " ve bir kaç ufak bilgi daha vardı. Can ile saatlerce bu dosya üzerinden geçtiler Can ve Ömür dosyaları ayrı ayrı okuyup hem de not alıyorlardı. Saatlerin geçtiğinin gece yarısı olduğunun farkında bile değillerdi. Kafalarında plan oluşmaya başlamıştı. Daha sonrasında birbirlerine düşüncelerini anlatıp planı oluşturacaklardı. Bu konuda dosyaları incelemeden önce konuşup anlaşmışlardı. Artık eve gidip dinlenme zamanı olduğunu düşünen Ömür elindeki dosyayı kapattı. Bu hareketiyle Can ona bakmıştı ne yapmaya çalıştığını anlamamıştı. Ömür ona açıklama yapma gereği hissederek " gece yarısı olmuş gerisine sabah devam ederiz hadi toparlanıp çıkalım " dediğinde Can sıkıntılı bir nefes verdi. Ömür ne olduğunu sorar gibi baktığında Can konuşması gerektiğini farkederek " Şehre bu sabah erken saatte geldim. Hava alanının oradaki bir otelle yerleştiğim sırada toplantı için telefon geldi. Acele ile buraya geldim ve otelle buranın arası neredeyse 2 saat sürdü. Geri dönüşte bir o kadar sürer " dediğinde Ömür de ona hak vermişti. Can'ın dedikleri doğruydu 2 saatten fazla bile sürerdi. Ömür “ Ne yapacaksın peki burada mı kalacaksın hem üstünü değiştirmek için yine gideceksin” dediğinde Can’ın pes etmiş çocuk gibi omuzları aşağı düştü. Bu durum Ömür'e komik gelmişti. " Araban var mı " diye sordu şimdi söyleyeceklerimden pişman olacağından emindi. Ama uzun zaman sonra, kendisi şimdilik bilmese de şuan yaptığı her davranış ve konuşma için iyi ki yapmışım diyecekti. Düşünmeyi sonraya bırakıp cevabını bekledi. Can ortağının ne yapmak istediğini pek anlamasa da " yok yani burada yeni bir araba almak için gelmeden önce sattım. Daha ev bile tutmaya fırsat olmadı araba işi uzayacak gibi " dedi morali bozulmuş gibiydi. Ömür " hadi kalk gidiyoruz burada sabahlasan da üstünü değişmeye gitmeyecek misin sonuçta büyük ihtimalle yarın akşama toplantı olacak aynı kıyafetleri giyemeyeceğine göre gidiyoruz " dediğinde bir şey sormadan kalktı. Söylediği her şeyin doğru olduğunu Can da çok iyi bildiği için sesini çıkarmıyordu. Nereye gideceklerini sormak istese de soramadı. Masadaki dağınıklığı toparlayıp çıktılar odadan Ömür kapıyı kilitlemeyi ihmal etmemişti. Merkezdeki en önemli kuralıydı bu, ne zaman çıkarsan çık odanı hep kilitli tut. Can " neden kilitledin temizlik yapılmayacak mı sabah "dedi. Büyük ihtimalle önce ki çalıştığı yerde böyle bir kural yoktu. Ömür " temizlik yapılacak ama biz geldiğimizde bu birimde her zaman kapılarımızı kilitli tutarız bu buradaki insanlara güvenmememizden dolayı değil. Bu bir tedbirdir ve her kapının anahtarları farklıdır. Birçok özel şirketin yeni yeni uygulamaya geçtiği parmak izi ile kilitleme ve açma sistemine yakında bizde geçeceğiz pilot uygulama gibi düşün bir merkez deneniyor diğerlerinde de sırayla uygulanıyor" diyerek asansörün yanına gelmiş oldukları için düğmeye bastı ve bulundukları katta duran asansöre bindiler.Ömür daha açıklayıcı olmak için bu konuda biraz daha bilgi vermek istedi. " Buradaki herkes kendi odasından sorumludur bir dosya ve herhangi bir özel eşya kaybolursa sorumluluk odanın sahibine aittir biraz ağır bir kural olsa da mantıklı geliyor bana tedbir her zaman iyidir " konuşurken aynı zamanda çıkışa yürüdüler. Yeni ortaklar bugünkü en uzun konuşmalarını yapıyorlardı. Ömür birimde ki işleyişten bahsetmeyi de es geçmedi. " odaların 3 anahtarı var 2 si oda sahiplerinde 1 ise müdürümüzde durur. Onda duran herhangi bir sorunda açmak içindir şimdiye kadar kullanması gereken bir sorun çıkmadı ve çıkmamasını da umuyorum " diyerek konuşmasına ara verdi. Otoparka kadar konuşarak gelmişlerdi. Can aklına takılan soruları sormuş yeni ortağı da sakince cevaplamıştı. Kısa süre sonra Ömür'ün arabasının yanına geldiler. Ömür sürücü tarafına geçip Can'a seslenerek binmesini söylemişti. Can arabayı incelemeye daldığı için duymamıştı. Bunun üzerine Ömür " beğendiysen sana vereyim " diye takılmış Can ise ortağının sesini duyunca irkilmişti. Can bu kadar daldığını kendisi de fark etmemişti. Ömür'ün arabası gerçekten çok güzeldi. Paraya kıymış bir yıl önce almıştı arabasını seviyordu. Arabayı inceleyerek bindi sonunda Can. Ömür dönüp ciddi bir ifadeyle " senin anahtarlarını yarın vereceğim " dediğinde arabayı incelemeyi bırakıp hızla ona dönmüştü. Çok zeki bir genç adamdı cümlemin arasındaki ince detayı çözmüştü. Normalde kapıların bir anahtarı vardı. Ama Ömür iki tane anahtara sahipti ve şimdiye kadar o anahtarların sadece 1 tanesini yani asıl anahtar kısmını ortaklarına vermişti. Fakat artık birine güvenme zamanıydı. O kişide Can'dan başkası değildi. Onda ona güvenmesi gereken farklı bir enerji vardı. Ömür bunu uzun zamandır ilk defa hissediyordu. Daha öncede olmuştu bir kaç kez ve pişman olmamıştı. Şimdide olmayacağına adı kadar emindi o yüzden söylemekte sakınca görmemişti. Can aklındaki soruyu söze döküp " anahtarları derken neyi kastediyorsun bir tane anahtar yok mu zaten " sorduğunda. Ömür'ün yüzünde içten bir gülümseme belirdi. " hayır, bir tane farklı anahtar daha var. Birbirinin aynı değil sana zaten birini verecektim doğal olarak o sana ait ama diğerini de vermem gerek, içimden bir ses bunu yapmam gerektiğini söylüyor ve ben içimdeki sese hep güvenirim o anahtarları sana vermem gerektiğini düşünüyorum. O anahtarı sadece ben ve müdürümüz bilir ona zaten bu konuda bilgi vermek zorunda olduğumuz için söyledim. Neyse konu o değil tek anahtarın bazı zamanlar güvenli olmadığını düşünüyordum. Bir gün kapımın kolu bozuldu normalde bunu birimin halledebileceği doğru ama ben bir anahtarcıya gidip bizim kapıya takılı olan o kısmı tekrar yaptırdım ama üstüne fazladan bir gizli anahtar deliği koydurdum. Bu delik diğerinden çok küçük ve tuş tarzı bir sistemle açılıyor yani şöyle anlatayım o kısma basıyorsun ve sola çeviriyorsun anahtar kısmı görünüyor. Tabi müdüre söylemeden olmayacağını düşünüp müdürümüze söyledim. Sadece o biliyor başta karşı çıktı sadece önemli zamanlarda kullanacağımı söyleyip ikna ettim " diyerek sözünü bitirmiş ortağının tepkisini bekliyordu. Canın " bugün en uzun konuşmanı yaptığını düşünüyorum şuan. Onun dışında gerekçelerinde haklısın tabi ki her gün aynı olmuyor sonuçta iyi günün kötü günüde var. Hem şu kısımdan da düşünürsek bir göreve gittiğimiz de odaya birinin girip girmeyeceği hiç şüphemiz olmayacak. Sevdim bu anahtar işini tek anahtar da mantıklıydı. Ama gizli bir anahtar olması gayet iyi olmuş söylemeden de geçmeyeceğim arabanı çok beğendim " dedi. Sözüne karşılık sadece içten bir şekilde gülümsedi Ömür arabayı çalıştırıp otoparktan çıktı. Arabanın içi bir süre sonra iyice sessizleşti. Ömür bu aralar sık sık dinlediği bir müziği açtı kısık sese ayarladı. Bir süre sonra arabadaki sessizlikten sıkılıp " görev için aklımda bir plan var şirkete çalışan olarak girebileceğimizi düşünüyorum senin bir fikrin var mı " diyerek konu açmaya çalıştı. Can onun ne yapmak istediğini anlayarak Ömür'e uyum sağladı " şirketten birini bula bileceğimizi düşünmüştüm ama senin planın daha mantıklı bizim içeride olmamız daha doğru " demiş Ömür'ün planını beğendiğini belirtmişti. Aralarında bir süre daha görev ile ilgili konuşma geçtikten sonra ikisi de sessizliğe gömülmüştü. Ömür kendi içinde iç hesaplaşması yaparken Can'ı neden evine götürdüğünü sorguluyor cevabı bulamayıp bahaneler üretiyordu. Gerçekten otele gitmesi iki saatten fazla süreceği için Ömür yeni ortağına kıyamamıştı. Odalarındaki koltukta birçok kez uyumuş ve ne kadar rahatsız olduğunu biliyordu. Üstelik arabası da olmadığı için birde taksi bulacaktı gitmek için, ayrıca dosyaları incelemekten yemek yemeye vakit bulamadıkları için otele gidince bu saatte yemek siparişi mi vermeye çalışacaktı. Sabah ise işe geç kalabilirdi. İki saatte tekrar aynı yolu dönmek zorunda kalacağı için üzülmüştü. Ömür yeni bir şehre taşınınca ilk günlerin zor geçtiğini çok iyi bilen biriydi. Kendisi de yaşamıştı ilk günler bu zorlukları. Evi zaten hava alanı güzergâhındaydı sabah gelirken otele uğrayıp kıyafetlerini değişebilirdi. Ancak bu saatte Can'ı otele bırakmak demek, kendisinin de eve geç dönüp uykusunu alamaması demek olacağı için onu misafir etmek istemişti. Cana dönüp baktığında dışarıyı izlediğini gördü önüne dönüp yola odaklandı. Bir ortak olarak en doğru olanı yapıp Can'ı ilk günden yarı yolda bırakmamıştı. Yarım saatten biraz fazla süre sonra Ömür evinin olduğu siteye gelmişti. Site güvenliğinin kapıyı açmasını bekleyip arabayı evine doğru sürdü. Ömür sitedeki bu evi uzun zaman önce Eskişehir de ki yetimhanede kaldığı son yılında onu evlat edinen, ailem dediği Mehmet ve Melek KARAN' dan miras olarak kalan bir ev ve yüklü miktar da parayla almıştı. Yıllar önce onları kaybedip bu şehre iş için taşınınca bu evi bulup almıştı. Çok iyi insanlardı onları gururlandırmak için çok uğraşmıştı. Onlar için yaptıklarından dolayı hiç pişmanlık duymamıştı. *** Sitedeki çoğu kişi onun mimar olduğunu sanıyordu ki zaten mimardı. Bu siteye ilk taşındığında kimliğini gizli tutmanın en doğrusu olduğunu düşünüp ikinci mesleği ile tanıttı kendini. Onları mimar olduğuna inandırmak zor olmadı. Ömür çünkü gerçekten bir mimardı. On sekiz yaşında ilk girdiği üniversite sınavında ailesinin isteği üzerine tercih yapmıştı. Polis okuluna alınmazsa elinde başka seçenek olsun istemişlerdi. Bu sayede mimarlık kazanmıştı. Ama polis olmayı her şeyden çok istediği için gitmek istemedi. Ailesi en azından kayıt yaptırmasını istedi. Eğer sınavları geçemezse bir yılı yansın istemiyorlardı. Polislik sınavlarına girdi. Fakat o sene olmadı kazanamayınca okula başladı. Babası ve annesi okula devam edip seneye tekrar denemesini önerdiler. Ömür'ü spor salonuna yazdırdılar onlara o kadar minnettardı ki bu yaptıkları için, bu sayede birçok dövüş sporu öğrendi. O sene çok iyi çalışmıştı. Kazanacağına çok emindi ama küçük bir kaza geçirdi sınava giremedi ve üniversitenin bir senesi daha bitmişti. Artık pes etmişti Ömür, onu yine ailesi cesaretlendirdi. Bir kez daha sınavlara ve parkura çalışıp bu sefer daha iyi hazırlandı ve başardı. Yeni dönemde polis okuluna alındı üniversiteyi dondurdu. O sıralarda ailesi kaybedince ilk dönem biraz zorluk çekse de daha sonra eğitimlere daha da asılıp birincilikle okulu bitirip yirmi üç yaşında polis oldu. Bir kaç ay çalıştıktan sonra bu birime seçildi. Ailesinin için dondurduğu bölümü bitirmek istiyordu. Babasının onun mimar olmasını istediğini biliyordu. Ama Ömür polis olmayı çok istediği ve sebebini de çok iyi bildiği için kararına saygı duymuştu. Üniversiteyi üçüncü sınıftayken dondurduğu için oradaki birimin müdürüyle konuşup devam edebilir miyim diye sormuştu. Müdürü ise bunun onlar için sorun olmadığını hatta iş için çok uygun olacağını söylemişti. Ömür bunun üzerine hemen kaydını tekrar başlatmak için gerekli evrakları ayarlamıştı. Kısa bir süre sonra döneme başlayıp geçmiş notları gerekli yerlerden alıp çok çalışarak arayı kapattı. Üst sınıftan aldığı dersler ile kısa zamanda okulu bitirdi. O sene onun için en zor seneydi hem birimde çalışmak hem dersler ve sınavlar ama sonunda bitmişti. Ömür'ün son senesini beklemişlerdi. Biter bitmez İstanbul birimine yollamışlardı. İşte o zaman İstanbul'la geldikten kısa bir süre sonra bu evi almıştı. Arabayı ise bir sene önce kenara ayırdığı parayla ve çektiği krediyle almıştı. Eve sonunda gelmiştiler çok yorgundu Ömür. Can'ın da ondan kalır yanı yoktu. Yolda ara ara uyuyup uyandığını da sayarsak epey yorgundu. Arabayı evin önünde durdurdu sitenin girişindeki üçüncü ev onun eviydi. Can'a dönüp baktı yine uyuyordu. Artık Can'ın araba yolculuklarında uykuyu çok sevdiğini düşünmeye başlamıştı. Yolda her kontrol ettiğinde uyuduğunu ya da gözleri kapanmak üzere olduğunu görmüştü. Yavaşça omzuna dokunup uyandırdı. Bir şey söylemesine gerek olmadığını düşünüyordu. Sadece kafasıyla inmesini belirtti. Ömür de onunla aynı anda inip kapıları kilitledi. Can'ın yanına yürüyüp " hadi gel yolda uyuya kaldığın için adresi soramadım yeterince yorulduk bir şeyler atıştırıp misafir odasında uyursun yarın otele buradan gidersin " demişti. Can başta anlamasa da açıklaması aklına yatmış gibiydi aslında uyandırıp sorabilirdi. Yolculuğa çıkmadan önce ki düşünceleri sebebiyle adresini sormamıştı. Evin önüne geldiklerinde kapıyı önce şifreyle sonra anahtarla açtı içeri davet etti. Kapıyı tekrar kapatıp alarmı devreye soktu. Daha sonra Can'a dönüp salonun olduğu tarafı işaret ederek yolu gösterdi. Tek yaşayan birisi için büyük bir evdi birçok odayı kullanmıyordu. Ama bu evi onunla beraber yaşamak için almıştı tekrar geçmişe düşünmek istemeyip kafasını toparladı. Can'ın evi incelerken kafasındaki soru işaretlerini gözlerinde gördü. Can ona dönüp tam soru soracaktı ki Ömür genç adamdan önce davranıp " haklısın ev büyük ve epeyce pahalı bir ev, ailemden kalan mirasla bu şehre taşınınca henüz yapım aşamasında aldığım için biraz daha uyguna geldi" dediğinde Can ortağının sormadan cevaplamasına sevinmişti. İnsanların yaşamı veya maddi durumu hakkında konuşmayı ve soru sormayı sevmezdi. Ömür aç olduklarını için mutfağa yöneldiğinde Can'ın da takip etmesini söylemişti. Ailesi hakkında soru sormasını istemiyordu. Genç adam bu düşüncesini anlayışla karşıladığı için ortağına daha fazla soru soramadan onu takip etti. Dolapta hazır yemekler vardı Ömür ellerini yıkayıp onları ısıtmaya başladı. Bir yandan da tabakları hazırlıyordu. Can'ın da ona yardım etmesiyle her şey hızlıca hazır olmuştu. Mutfak kapısından ses geldiğin de Ömür bakmadan sesin neyden geldiğini anlamıştı. Onun en yakın sadık dostu köpeği Duman diğer köpeklerin aksine sessizce avına yaklaşırdı. Büyük ihtimalle yukarıda ki oda da uyuyordu. Geç bile kalmıştı çünkü en ufak bir sese koşardı. Dumanı bu eve taşınmadan önce bulmuştu yol kenarında yaralı şekilde yatıyordu. Onu alıp veterinere götürmüştü. Bir hafta orada tedavi görmüştü, bu zaman zarfında çok ona alışmıştı. Boynunda herhangi bir tasma yoktu Ömür sahipsiz olduğuna emin olunca yanına almıştı. Canın hareketlendiğini fark edip ona baktı Dumandan biraz çekinmiş gibiydi ya da korktu mu demeliydi bilemedi. Dumana komut verip yatmasını istedi yıllardır onu çok iyi eğitmişti başta yabancı birini gördüğü için hırlasa da sözünü dinleyip yere uzandı. Ama hala kulaklarını dikmiş tetikte bekliyordu. Cana dönüp sakin olmasını söyledi Dumana yemeğini verip sandalyesine oturdu. Ortağının gerginliğini almak için " tanıştırayım köpeğim Duman seni ilk defa gördüğü için hırladı. Merak etme zamanla alışır saldırgan bir köpek değildir " dedi. Can endişe kırıntıları olan sesi ile " köpeklerle pekiyi anılarım yoktur o yüzden tedirgin oldum biraz " demişti. Ömür " sorun değil yadırgamıyorum herkes sevecek diye bir kaide yok değil mi yemeğimizi yiyelim. Odanı gösteririm dinlenirsin yarın işimiz çok plan yapmalıyız " deyip ondan gelen haklı olduğunu belirtir şekilde kafa hareketiyle yemeğini yemeye devam etti. Aradan geçen yirmi dakika sonra yemeklerini yemiş tabakları makineye yerleştirmişlerdi. Cana onu takip etmesini söyledi. Dumanın yanından geçerken kıpırdamaması için komut vermeyi de ihmal etmemişti. Alt kattaki misafir odasının önünde durup kapıyı açtı. " bu odada kalabilirsin içeride kendine ait lavabo ve banyosu da var, havlular da dolapta ben sana birazdan uygun bir kıyafet getiririm " diyerek gitmek için hareketlendiğinde Canın " her şey için teşekkür ederim fazla şey yaptın zaten üstümdekilerle uyurum " dedi. Ömür'ün tek kaşı havaya kalkmıştı " takım elbiseyle mi uyuyacaksın " dedi alayla karışık ciddi bir tavırla, kendisi de üzerine bakınca ne kadar saçma bir cümle kurduğunu anladı. Sessizliği ortağını söylediğini onayladığını gösteriyordu Ömür birazdan getireceğini söyleyip üst kata çıktı. Kendi odasının hemen yanındaki odaya girip dolaptan paketi dahi açılmamış siyah eşofman takımını alıp aşağı indi. Odanın kapısını çalıp açılmasını bekledi. Saniyeler içinde Can kapıyı açtığında paketi ona uzattı. Can kullanılmış bir kıyafet bekliyordu başta şaşırdı. Ömür soru sormaya çekinip sustuğunu gözlerindeki ifadede görmüş ve sormadığına sevinmişti. İyi geceler dedikten sonra yanından ayrıldı. Mutfağın kapısına doğru seslenip Dumanı yanına çağırdı üst kata çıktı. Üst kata çıkınca biraz önce girdiği odaya tekrar girdi ve yatağın üstüne oturdu. Duman sahibindeki durgunluğu hissetmiş olmalı ki sessizce ayağının dibine yatmış ve başını Ömür'ün dizine yaslamıştı. Bu oda onun odasıydı o kim miydi? O Ömür'ün yıllardır aramasına rağmen bulamadığı kardeşiydi. |
0% |