Yeni Üyelik
22.
Bölüm

20. Bölüm

@busrauyanik

İyi okumalar yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayın.....

Can hayatında ilk defa bu kadar hızlı araç kullanıyordu. Her zaman kurallara uyan ve dikkatli biriydi. Ama şimdi hiçbir kural onun için önemli değildi. Tek istediği Ömür’ü sağ salim bulup oradan kurtarmaktı. Yarım saatin sonunda Burak’ın gönderdiği adrese ulaşabildi. Burak’ın verdiği adres şehrin gürültüsünden, trafiğinden uzak bir alanda olan birkaç yazlıktan biriydi.

Burak ise Can’dan beş dakika sonra gelerek arabasını diğer aracın yanına park etti. Can ve Burak karşı karşıya geldiklerinde birbirlerini dikkatlice incelediler. İkisi de aynı kadın için üzülüyor endişe duyuyorlardı. Birbirlerine dikkatli baktıklarında birbirlerinin gözlerindeki uykusuzluk ve yorgunluğu gördü. Ama o gözlerde bunların haricinde bir kaç duygunun daha aynı olduğunu ikisi de çok iyi biliyordu. Bu duygular üzüntü, endişe, kaybetme korkusundan başka bir şey değildi.

Burak karşısındaki kendisi kadar kötü görünen genç adama elini uzattığında, Can kendisine uzatılan eli geri çevirmedi.

" diğer adamların gittiği adreslerde boş çıkmış bu adresin haricinde sadece bir adres kaldı. Umarım oraya gitmemize gerek kalmaz"

Can, Burak'ın direk konuya girmesine sevindi. Artık kaybedecek zamanı yoktu.

" inşallah gerek kalmaz ama eğer burada yoksa o adrese de seninle beraber geleceğimi unutma"

Burak, genç adamın bunu yapacağını bildiği için sadece onayladı. Şu durumda itiraz etmek boşa zaman kaybından başka bir işe yaramazdı. Bulundukları yer açık alan olduğu için aralarında anlaşarak, araçları yakınlardaki bir evin kapısına bıraktılar. Böylece o evdeki yaşayan kişilere aitmiş gibi göstereceklerdi. Tek sorun evde yaşayan kişilerin sorun çıkarmamasıydı. Adreste yazılan eve dikkatli bir şekilde yaklaşarak ev korunuyor mu diye kontrol ettiler.

Bura ve Can evin etrafında 10'a yakın koruma olduğunu gördüklerinde aradıkları yerin burası olduğunu emin oldu.

" Burak diğer yerlerde koruma var mıydı?"

Burak genç adamın bu soruyu neden sorduğunu biliyordu. Kendisi de onun gibi düşünüyordu. Evi gözlerken bir yandan da Can'ın sorusunu yanıtladı.

" hayır, koruma yoktu ”

" o zaman burada kesinlikle önemli birileri olmalı bu kadar koruma normal değil."

Burak’ta aynı fikirdeydi. Ama diğer adamlara kalan son adrese gitmelerini yazan bir mesaj yolladı. Oranından kontrol edilmesi gerektiğini düşünüyordu. Patronuna haber vermesi gerektiği için Can'ın yanından biraz uzaklaştı. Can ise onun yanından ayrılması ile Barış’a Ömür’ü bulmuş olabileceklerini anlatan bir mesaj attı.

....

Ömür ve Cenk yaklaşık iki gündür karanlık rutubet kokan bir odada, sandalyede elleri ayakları bağlı halde tutuluyorlardı. Günde bir kez yemek yemeleri için sadece ellerinin birini çözüyorlar, sonrada tekrar bağlıyorlardı. Ömür ve Cenk gelen yemeklerden yemek istemeseler de, güçlerini kaybetmemek için mecbur kaldılar.

Cenk ilk gün yemeği yemek istemese de Ömür'ün yediğini gördüğünde kendisi de yemişti. Ömür iki gündür sadece Cenk ile arada konuşmuş onun haricinde tek kelime etmemişti. Daha önce bu durumundan daha kötü durumlarda kalmıştı. Ama kendisini hiç bu kadar yorgun ve bitkin hissetmemişti. Burada eli kolu bağlı kaldığı süre boyunca yaşadığı hayatı sorguladı. Sakin geçen bir günü dahi olmadığını fark ettiğinde, ruhundaki yorgunluğun sebebini de anlıyordu. Mesleğini çok sevse de son görevdeki yaşadığı hayatı daha çok sevdiğini fark etti. Bir karar vermesi gerektiğini düşünüyordu. En azından bu görev bittiğinde yıllık iznini kullanarak buralardan uzaklaşacaktı. Ama önce kurtulması gerektiğini biliyordu.

Bulundukları odanın kapısı gıcırtı ile açıldığında, her ikisi de bitkin gözler ile kapıya baktı. Rutubet kokan odaya giren adam ikisini de gözleriyle süzdü. Daha sonra odada ki asıl muhatabı olan Cenk ile konuşmaya başladı.

“ babanı aramanın zamanı geldi”

“ ara o zaman bana neden söylüyorsun, benden izin mi bekliyorsun”

Cenk karşısındaki adam ile her defasında alay ile konuşmaktan bıkmamış olsa da, adam onun bu alaycı tavrına sinirlenerek dövmekten usanmıştı. Artık onu kaile dahi almıyordu. Zira yüzündeki morlukları görmek, dövmekten daha zevk verir hale gelmişti.

“ bu tavrını bu seferlik görmemiş ve duymamış gibi yapacağım. Keyfim yerinde elimi kirletmek istemiyorum”

Cenk yine adamı kızdırmak için konuşacakken, Ömür onların arasındaki bu muhabbetten artık o kadar sıkılmıştı ki dayanamayarak Cenk’e bağırdı.

“ Cenk artık şu konuşmalarından vazgeç. Farkında mısın? Bilmiyorum ama burada sadece sen zorla tutulmuyorsun. Senin bu tavırların yüzünden iki gündür buradayız”

“ benim ne suçum var ki Ömür, bizi kaçıran bu adam bana neden kızıyorsun”

Ömür iki gündür olanları görmese ona inanacaktı, ancak her olana şahit olmuştu.

“ sen zorluk çıkarmasan kaçmaya kalkmasan, adamlar babanı ilk günden arayacaktı. Bizde o günden kurtulacaktık”

Cenk yaptığı hatanın sonuçlarını, genç kadının yüzüne vurması ile anladı. Haklıydı Ömür, o gün kaçmaya çalışmasa adamlar babasını çoktan arayacaklar ve kurtulmuş olacaklardı. Adam Ömür’den gelen bu atağı alkışlamaya başladı.

“ bravo, beklediğim aydınlanma bu işte, sen zeki bir kadınsın senle farklı şekilde tanışmak isterdim”

Ömür adamın bakışlarında beğeniye tiksinti ile bakarak kafasını diğer tarafa çevirdi. İki gündür karşısındaki adamın bu bakışlarından artık bıkmıştı. Bir an önce buradan kurtulmak istiyordu. Ancak daha kapıdan çıkamadan yakalanacağına da emindi. Bulundukları odanın kapısında iki koruma vardı. Dışarıda kaç koruma vardı tahmin bile edemiyordu.

Adam Ömür’ün kafasını çevirmesiyle Cenk’in çenesinden tutarak kendisine bakmasını sağladı.

“ babanı arayacağım sende konuşacaksın, dediklerimi yapmazsan neler olacağını söylememe gerek yok herhalde”

Cenk onun tehdidinden başka zaman olsa korkmazdı. Fakat ne demek istediğini adamın bakışlarından anladı. Sessizce kafasını sallayarak anladığını belirtti.

Adam Cenk’in çenesini bıraktıktan sonra kapıdaki korumaların yanına giderek onlar ile konuştu. Ardından odadan ayrıldı. Adamlar patronları gittikten sonra içeri girerek Cenk’i odadan çıkardı. Ömür onların odadan ayrılmasının ardından karanlık odada, ilk defa tek başına kaldı. Karanlıktan korkmuyordu. Ama yine de eli kolu bağlı şekilde karanlık ortamda tek başına kalmak canını sıktı.

Bu anı fırsata çevirmek için elindeki bağlı olan ipi birkaç saat önce fark ettiği, sandalyedeki çiviye sürtmeye başladı. Hemen kopması mümkün olmadığını bilse de ipi, biraz olsun zamanı varken yıpratmak istiyordu. On dakika boyunca çiviye ipi sürtmeye devam etti. Bu süre boyunca Cenk odaya tekrar getirmemişlerdi. Birkaç dakika daha geçmişti ki, odanın bulunduğu üst katta bir gürültü koptu. Duyduğu sesler ile Ömür olduğu yerde sıçradı. Neler olduğunu anlamasa da uzun zaman sonra ilk defa bu kadar korktu.

Yaptığı işe geri dönerek ipi çiviye daha hızlı sürtmeye başladı. Üst katta neler oluyordu bilmiyordu. Ancak iyi şeyler olmadığı kesindi. İp yavaş yavaş incelmeye başladığında kapı biri tarafından açılmaya çalışıldığını duyuyordu. Fakat kapı kilitli olduğu için açılmıyordu. Ömür gelen kişinin kim olduğunu merak ederken her ihtimale karşı sessizce bekliyordu. Dışarıdaki kişi kapıya sertçe vurmaya başlaması ardından, kapı hızla açılarak duvara çarptı. Ömür bugün ikinci kez bağlı olduğu sandalyede çıkan sesten dolayı irkildi. Karşısındaki gördüğü adamın söylediği kelime ile kafası karışmış bir halde ona baktı.

“ Abla ”

***

Burak patronu ile konuştuğunda eve girmek için göndereceği adamları beklemesini söyledi. Aldığı emir sonrasında telefonu kapatarak Can’ın yanına geri döndü. Aldığı emri kısaca açıkladı.

“ bende sizinle geleceğim Ömür’ün daha fazla orada kalmasına müsaide edemem”

“ orası senin için tehlikeli seni riske atamam ”

Can onun kendince haklı olduğunu biliyor olsa da, burada bu şekilde bir şey yapmadan bekleyemezdi.

“ Ömür benim için çok önemli, burada hiçbir şey yapmadan duramam. Seninle geleceğim hem senin ilk önceliğin Cenk, benim ise Ömür ”

Can söyledikleri karşısında Burak yine ikna oldu. Zaten bugün ona itiraz edemiyordu. Hep bir şekilde kendisini haklı çıkarıyor onu ikna ediyordu. Bir konuda da gerçekten Can çok haklıydı. İlk önceliği sevdiği kadın olmasına rağmen, önce Cenk’i kurtarmalıydı. Yoksa patronuna bunu açıklayamaz, sevdiği kadını da tehlikeye atardı.

“ ama sen içeriye bizimle gelemezsin gelecek olan adamlar seni tanımıyor ”

Can onun söylediklerini biraz düşündükten sonra aklına gelen fikri Burak ile de paylaştı.

“ evet beni tanımıyorlar bunu bir avantaj olarak kullanacağız. Senin beni onlara tanıtmana gerek yok sorarlarsa patronun adamlarından biri dersin, bir problem çıkarsa ben halledeceğim söz veriyorum ”

Burak biraz düşündükten sonra, en uygun olanın bu olduğuna karar vererek Can’ı onayladı. Arabasına giderek Can için bir silah daha aldı.

“ sadece göstermelik olarak elinde tut kullanmamaya özen göster” diyerek uyarmayı ihmal etmedi.

Yarım saat kadar sonra üç araç onların bulunduğu yerde durduğunda, patronunun gönderdiği adamlar yanlarına geldi. Burak onlara yapmaları gerekenleri anlattı. Birkaç dakika sonra telefonunun çalmasıyla, biraz uzaklaşarak yanıtladı.

“ alo ”

“ oğlumu bana sağ salim getir diğerlerini ne yapacağını biliyorsun”

Burak patronun acımasız hallerine yanında çalıştığı zaman boyunca alıştığı için, düz bir ses ile onu onayladı. Aklına takılan bir konuyu dile getirmeyi ihmal etmedi.

“ biliyorum efendim, Ömür Hanımı ne yapalım”

Bora Bey korumasının sorusunu hiç duraksamadan cevapladı.

“ ağzını sıkı tutmasını söyle evine bırak ”

“ tamam efendim”

Burak patronuyla konuşurken ne kadar sakin profesyonel olsa da, telefonu kapatır kapatmaz sinir ile ayağının ucundaki taşa vurarak birkaç metre uzağa yuvarladı. Bora Bey’in sadece oğlunu düşünmesine çok sinirlenmişti. Sevdiği kadın onlar yüzünden ne halde bilmezken, bir de bencil ve düşüncesizce konuşan patronunun söylediklerini yapmak zorundaydı.

Adamların yanına dönerek yapmaları gerekenleri tekrarladıktan sonra, birkaç adamı evin arka tarafına, kalan altı kişiden üçünü de bahçenin diğer tarafına yolladı. Kalan adamlar ile de Can ve kendisi de bulundukları taraftaki, bahçe duvarından mümkün olduğunca ses çıkarmadan atladı. Kendilerine yakın olan korumaları bayıltarak kuytu bir yere çektiler. Bulundukları kısımda kimse kalmayınca yavaş ve temkinli adımlarla evin bahçeye açılan mutfak kapısına yaklaşmışlardı.

İçeriye girecekken mutfak kapısından geçmekte olan bir koruma, onları gördüğünde içerideki adamlara bağırarak haber verdi. O dakikadan sonra evin içinde ve dışında silahlar patladı. Can, Burak’a her ne kadar silahı kullanmamaya dikkat edeceği konusunda söz verse de, yine onu korumak için kullanmak zorunda kaldı. Genç adamı vurmak üzere olan bir adamı yaraladı.

İçeride bahçede olandan daha fazla koruma olduğu için, onları etkisiz hale getirmekte uzun sürdü. Arka taraftan girecek olan adamlar yardıma gelmesiyle, evin içi kontrol atına alındı. Burak birkaç adamı üst kattaki odalara bakmak için yollarken, kendisi de bulundukları kattaki odaları kontrol etmeye başladı.

Can, genç adamın odalara bakmak için yanından ayrıldığını gördüğünde, kendisi de bodrum kata inen merdivenleri görerek oraya yöneldi. Burak ilk sevdiği kadını bulmak umudu ile kapıları açarken koridorun sonundaki odaya girdi. Burası bakmadığı birkaç odadan birisiydi. Kapının kolunu çevirdiğinde açılmamıştı. Kapıyı biraz daha zorlayarak kilitli olduğuna emin oldu. Birkaç adım uzaklaşarak kapının kilidine ateş etti.

Bu sefer kapı zorlanmadan açıldığında içeri girdi. Gördüğü manzara karşısında ne yapması gerektiğini planlamaya başladı. Elindeki adresleri kontrol etmeye giderken, araştırdığı ve bir fotoğrafını gördüğü Oğuz Kesik, Cenk’in kafasına silah dayamış halde şuan karşında duruyordu. Silah olan elini hava kaldırdı. Plan yapana kadar adamı oyalamak için konuşmaya başlayacakken, adamın ondan önce konuşması ile Cenk’e kısa bir bakış attı.

“ indir silahını yoksa onun kafasına sıkarım”

“ sakin olan biz Cenk Beyi alıp gideceğiz sizin ile bir sorunumuz yok”

“ bende şimdi bu söylediğinize inanacağım öyle mi? Sen beni saf biri sandın galiba genç adam”

Burak tabiî ki de inanacağını düşünmüyordu. Sadece Cenk’e biraz zaman kazandırmaya çalışıyordu.

“ bence çok safsın yaşına bakan akıllı, görmüş geçirmiş bir olduğunu düşünür. Ama sen Bora Karadağ ile uğraşarak en büyük hatayı yaptın”

Burak, adam ile konuşmaya başladığında Cenk onun ne yapmak istediğini anlayarak, sessizce zamanının gelmesini beklemeye başladı. Burak adamı biraz daha kızdırarak onun dikkatini kendi üzerine çektiğinde, Cenk’te başındaki silahı çevik bir hareketle kendisinden uzaklaştırdı. Oğuz denen adama yumruk atmaya başladı. Bir yandan yumruk atarken bir yandan da iki gündür yaşadıklarının hesabını soruyordu.

Burak, Cenk’in daha fazla adamı dövmesine izin vermeyerek Cenk’i odadan güç bela çıkardı. Cenk’i kapıya yönlendirirken bir yandan da patronunun emirlerini sıralıyordu.

“ Cenk Bey, Bora Beyin kesin talimatı var sizi biran önce eve götürmeliyiz. ”

Cenk ise onu dinlemiş etrafa bakmaya devam etmişti. Ömür’ü göremediğinde onun nerede olduğunu sordu. Bir yandan da kendisini çıkardıkları bodruma doğru yöneldi.

“ Ömür nerede o olmadan gitmem bir yere, o benim yüzümden burada”

Burak, Cenk’in Can’ı görme ihtimalini göze alamadı.

“ Cenk Bey merak etmeyin Ömür Hanımı da kurtardık. Bora Bey onu evine bırakmamızı söyledi. Size arabaya kadar eşlik edeyim ”

Cenk genç kadınında sağ salim kurtulduğunu duyduğunda, rahat bir nefes aldı. Ama aklı hala Ömür’deydi. Birkaç kez daha onu görmeden gitmeyeceğini söylese de, Burak tarafından bu çabaları bertaraf edilerek arabaya bindirildi.

“ siz ikiniz Cenk Beyi eve götürüyorsunuz, dikkatli olun bir aksilik istemiyorum”

“ diğer kalanlar yaralı olan adamları ve Oğuz Kesik’i her zamanki depoya götürün ben de Ömür Hanımı eve bırakıp size katılacağım ”

Burak hızlı adımlarla eve girerken sevdiği kavuşacağı için mutluydu.

Loading...
0%