Yeni Üyelik
26.
Bölüm

24. Bölüm

@busrauyanik

 

Ömür ve Can yol boyunca ne ile karşılaşacaklarını bilmedikleri için endişeliydiler. Ailelerinin hayatlarını kaybetmelerine sebep olan kişinin, kim olduğunu öğrenmek için de ellerinden geleni yapma konusunda ikisi de birbirlerine söz verdi.

Bankaya ulaştıklarında öğle arasına girmesine birkaç dakika kalmıştı. Görevlilerden birine banka Müdürünü görmek istediklerini söylediler. Görevli başta onlara şüphe ile baksa da isteklerini geri çevirmeyerek Müdürün odasına kadar ikisine eşlik etti. Görevli önce kendisi içeri girerek bilgi vermiş daha sonrada içeri girebileceklerini söyleyerek işinin başına döndü. Ömür ve Can görevlinin yanlarından ayrılması ile odaya girip Müdürün gösterdiği koltuklara oturdu. Banka Müdürü otuzlu yaşlarında genç bir adamdı. İkisi de konuşmaya nereden başlayacaklarını bilmiyorlardı.

İlk önce Ömür, sonrada Can kendisini tanıtmış biraz zaman kazanmak istemişlerdi. Genç adam karşısındaki iki kardeşin bir birlerini tanıtması ardından kendi adını söyledi.

“ bende Aras Tekin benimle ne hakkında konuşmak için geldiniz? ”

Ömür genç adamın sorusunun ardından nasıl anlatması gerektiğini bilmese de konuya girdi.

“ Ahmet ve Bahar MERTOĞLU’ un kızıyım. Babam kardeşim ile benim için bankaya bir emanet bırakmış, şuan neyden bahsettiği mi? Anlamadığınızı biliyorum. Ben en iyisi sizi her şeyi baştan anlatayım”

Ömür olayı baştan anlatmak için hazırken genç adam duyduğu isimler ile çoktan neler olduğunu anladı. Bir süre önce bankanın eski müdürü emekliye ayrıldığı için bu bankaya Müdür olarak başka bir şubeden atanmıştı. Bankanın eski Müdürü olan Mahmut Bey bir gün gelmiş, yıllardır bankada kendi adına açılmış olan kasa anahtarını kendisine emanet ederek bir gün sahipleri geldiğinde vermesini istemişti.

O zamanlar yaşlı adamın neden bu kadar gizemli davrandığını, anlamasa da kabul etti. Şimdi ise kendisinden istenilen bir ricayı yerine getirmenin mutluluğu ile karşısındaki genç kadını daha fazla zor durumda bırakmamak için anlatmasına gerek olmadığını söyledi.

“ Ömür Hanım anlatmanıza gerek yok, ben buraya neden geldiğinizi biliyorum. Ama önce doğru kişilerin sizler olduğunuzu bilmem için, size birkaç soru sormam gerek ”

İki kardeşte Müdürün her şeyi biliyor olmasını anlayamamışlardı. Bu durumu daha sonra sormaya karar vererek konuşmaya başlayan müdüre odaklandılar.

" öncelikle ilk adres neresiydi"

Ömür bu sorunun neden sorulduğunu anlamasa da cevaplayarak Aras Beyin konuşmasına odaklandı.

" Can Bey küçükken bir uğurlu sayınız varmış onu söyler misiniz? "

Can bir süre düşündükten sonra ailesini kaybetmeden önce babasının bir hafta boyunca sürekli, uğurlu sayısını unutmaması gerektiğini söylediği hatırladı. O gün babasının bu söylediklerinden sonra o sayıyı hiç unutmamıştı. Soran biri olsa hep o sayıyı söylemişti. Burukça gülümsedi Can, babası demek ki bu yüzden o sayıyı unutma demişti. Aras Beyin, kendisini beklediği hatırlayarak sorusunu cevapladı.

Aras Bey aldığı cevap sonrası Ömür’e dönerek aynı soruyu ona da yöneltti.

" Ömür Hanım aynı şekilde uğurlu sayınızı söylemenizi istiyorum"

Ömür kardeşine sorulan soruyu duyduğunda kendisine de böyle bir sorunun geleceğini tahmin ediyordu. Kardeşi düşünürken kendisi de o günleri hatırlamaya çalıştı. O zamanlar babasının bu sayıyı, neden unutmaması gerektiğini söylediğini anlamamıştı. Ama artık her şeyin bu gün için olduğunu anlıyordu. Müdürün sorusunu bekletmeden cevapladı.

Müdür aldığı cevaplar sonrasında, Mahmut Beyin söylediği sıra ile bir kâğıda yazdı. Adresteki ve iki kardeşin söylediği sayıları yazarak bir şifreye ulaştı. Karşısında kendisine merak ile bakan kardeşlere biraz beklemelerini söyledi. Kilitli çekmecesinden bir anahtar alarak odadan ayrıldı.

Kiralık kasaların olduğu kata indi. Mahmut Beyin göstermiş olduğu kasayı odadan çıkmadan önce yanına aldığı anahtar ile açtı. Kasanın içinde bulunan Mahmut Bey’e emanet edilmiş başka bir kasayı ise, elindeki kâğıtta yazılı olan şifre ile açtı. İçindeki sarı mühürlü zarfı ve orta boy bir kutuyu alarak kasayı kapattı. Bir kaç dakika sonra odaya geri döndüğünde, kendisini merak içinde bekleyen kardeşlere güven veren bir gülümseme ile baktı. Masasının başına geçtiğinde elinde bulunan eşyaları masasının üzerine bırakarak az önce kalktığı koltuğa yeniden oturdu.

Kendisine merak ile bakan genç kadın ve adama hitaben “ istediğiniz emanetler bunlar, zarf ve kutu artık sizin” demiş ardından masasına az önce bıraktığı, mühürlü zarfı ve kutuyu onlara uzattı.

Ömür uzatılan zarfı ve kutuyu alarak kardeşine baktı. Can ablasının kendisine bakması ardından ona odaklanarak ne demek istediğini anlamaya çalışıyordu.. Gözlerinden dahi okunan ifadeler ile konuşmasına gerek duymadı. Can ablasının ne istediğini çoktan anlamış onu onaylamıştı.

“ aç abla, artık her şeyin sonuna geldik bir an önce neler olduğunu öğrenme vakti”

Ömür kardeşinden aldığı onay ile zarfı açarken, Müdür ise bir süredir merak ettiği emanetin ne olduğunu öğrenmek için karşısındaki kardeşlere odaklandı.

Ömür titreyen elleri ile zarfı açtıktan sonra içinden babasının kaleminden çıkan başka bir mektup ile karşılaştı. Can ablasının yanına yaklaşarak onunla beraber iki sayfadan oluşan mektubu okumaya başladılar.

Ahmet ve Bahar tüm yaşadıklarını yazmıştı. Sadece katilleri kim olacaktı bilmiyorlardı. Çocukları gibi aynı aileyi adalete teslim etmek istemişler ama canlarından olmuşlardı. İki kardeş okudukları karşısında gözyaşlarını tutamazken, içlerinden taşmak üzere olan öfke, kin, nefret gibi duyguları dışarı yansıtmamak için çaba sarf ediyorlardı.

Can okudukları ile odada daha fazla duramadı. Bunlar onun için o kadar ağır şeylerdi ki en sonunda dayanamayıp odadan çıktı. Ömür ise omuzlarında öğrendiklerinin yükü, elinde gözyaşlarıyla ıslanmış mektupla oturduğu koltukta çökmüş kalmıştı. Müdür neler olduğunu anlayamazken karşısında ağlayan kadına üzgünce halde baktı. Yerinden kalkarak az önce Can’ın kalktığı koltuğa oturdu. Masasında bulunan peçeteden genç kadına uzattı.

Ömür kendisine uzatılan peçeteyi alarak teşekkür etti. Birkaç dakika iç çekerek ağladıktan sonra kendine yavaş yavaş gelemeye başlamıştı. Artık birkaç dakika önce ağlayan o değilmişçesine gözleri kin, nefret ve öfke ile bakıyordu. Ailesine olanların hesabını soracaktı. Önce kutuyu güvenli bir yere koymalı, sonra da kardeşi ile konuşmalıydı. Kendisine üzgün bir şekilde bakan banka Müdürüne, her şey için teşekkür etti. Zarfı ve kutuyu aynı kasaya geri koymak istediğini söyledi.

Genç adam dakikalar önce hıçkırıklar içinde ağlayan kadının, kendisini bu kadar çabuk toparlamasına şaşırsa da, isteğini yerine getirmek için onu onayladı. Ömür kutunun içindekileri kontrol etti. Daha sonra zarf ile beraber kasaya yerleştirerek, kasanın şifresini değiştirdi. Orada ki işi bittiğinde kasa odasından ayrılmışlardı. Bankadan ayrılmak için çıkışa yöneldiğinde aklına gelen ayrıntıyla, yanında kendisi ile yürüyen banka Müdürüne dönerek konuştu.

“ sizden bir ricam olacak ”

Banka Müdürü genç kadının kendisinden ne isteyeceğini merak ederek “ yapabileceğim bir şey ise yardımcı olurum tabi ki” dedi.

“ bugün yaşananlar aramızda kalabilir mi? Bu durum benim ve kardeşim için çok önemli ”

“ aramızda kalacak hiç merak etmeyin. Başınız dertte ise yardım edebilirim. Tanıdığım polis arkadaşlarım var”

Ömür karşısındaki genç adamın samimi, herhangi bir art niyet olmadan, ettiği yardım teklifi karşısında burukta olsa gülümsedi. Genç adamın içini rahatlatmak için birkaç şey söylemiş genç adamın elini sıkarak oradan ayrıldı.

“hiç merak etmeyin ben her şeyi çözeceğim, siz sadece bugün bizim buraya geldiğimizi unutun benim için yeterli, iyi günler dilerim ”

Genç adam, yanından ayrılan Ömür’ün arkasından, gözden kayboluncaya kadar baktı. Aras genç kadının bir kez daha geleceğine emindi. Bir daha ki sefere gelişinde elinden gelen yardımı yapmaya hazırdı. Bir saat içinde tanıştığı kardeşlere bir kere kanı ısınmıştı, onlara yardım etmeden durmayacaktı. Hala kapıya bakan gözlerini kapatarak onlar için en iyisi ne ise o olması için dua etti.

…….

Ömür yanından üzgün ve sinirli bir halde ayrılan kardeşini, dalgınca arabaya yaslanmış şekilde buldu. Can yanına yaklaşan kişinin ablası olduğunu gördüğünde ona sıkıca sarıldı. Ömür kardeşine karşılık verirken, kuruyan gözleri tekrar dolmaya başlamıştı. Saniyeler içinde iki kardeşte sessizce gözyaşlarını dökmeye başlamışlardı. Birbirlerinden teselli bularak sakinleştiklerinde, ikisi de ne yapacaklarını çok iyi biliyorlardı.

Arabaya bindiklerinde Ömür, kardeşine kutuyu ve zarfı bankaya bıraktığını söyledi. Can ise ablasına bundan sonra ne yapacaklarını sorarken kendi fikrini de anlattı. Şirkete dönmeden önce Dumanı da almışlardı. Şirketin güvenliğine mesai bitiminde alacaklarını söyleyerek emanet ettiler.

İki kardeş şirketin kapısından öğle yemeğine çıkarken ki heyecanlı halleri, yerini öfke ve nefrete bırakmış halde girdi. Bu duygular yüzlerinden diğer şirket çalışanlarının da, dikkatini çekecek kadar belli oluyordu. Aralarında Can ve Ömür’e bakarak neler olduğunu konuşuyorlar, teori üretiyorlardı. Ama hiç birisinin iki kardeşin içindeki yangından haberleri yoktu. Oysa bilmiyorlardı ki, bir süre sonra bu şirkette büyük bir kıyamet kopacaktı. O kıyameti çıkmasını sağlayan kişiler ise, şuan haklarında konuştukları Ömür ve Can olacaktı.

Cenk odasında öğle yemeğine çıkan yemek saatinin geçmesine rağmen, şirkete hala dönmeyen Can ve Ömür’ü bekliyordu. Onların dışarı çıktıklarını öğrendiğinde danışmaya geldiklerinde haber vermesini söylemişti. Ve hala bir haber gelmemişti. Cenk beklemekten sıkılarak odasından ayrılacakken, gelen telefon ile beklediği kişilerin şirkete az önce döndüğünü öğrendi.

Odasından çıkarak Ömür ve Can’ın odasının olduğu kata indi. Genç kadını en son o bodrumda görmüştü. Nasıl olduğunu merak ediyor onunla konuşmak için hızlı hareket ediyordu. Ömür’ün odasına ilk defa kapıyı çalarak girdi. Bu duruma Can ve Ömür şaşırmış olsalar da, Cenk’in konuşmasını beklemeye başladılar.

“ Ömür seni merak ettim nasılsın. Yanına gelemedim işler yüzünden”

Ömür’de, Can’da genç adamın neden gelmediğini biliyor olsalar da bozuntuya vermedi. Ömür iyi olduğunu söyleyerek Cenk’i geçiştirmeye çalışarak işler hakkında konuşmaya başladı. Zira kaçırıldığı zamanları konuşmayı bırak hatırlamak dahi istemiyordu. Cenk işler hakkındaki konuşmaları bittiğinde, ağzındaki baklayı çıkararak babasının akşam yemeğine davet ettiğini söyledi. Ömür ve Can genç adamın davetini kabul ederek hafta sonu geleceklerini söylediler. Cenk daha erkene çekmek istese de fazla ısrarcı olarak, onları vazgeçirmek istemediği için kabul etti. Cenk biraz daha oturduktan sonra odadan ayrıldı.

İki kardeş genç adam çıktıktan sonra işlerine geri döndü. Saatlerce çalışmışlar, sonrada Dumanı güvenlikten alarak eve geçmişlerdi. Yemek yedikten sonra bodruma inerek planlarını en ince ayrıntısına kadar tartıştılar. Bu plandan ekibe daha sonra bahsetmemeye karar vererek onları aramamışlardı. Sadece Ayhan Müdüre söylemek için güvenli telefondan aradılar. Ömür, kardeşinin üstü olduğu için konuşma işi de ona kalmıştı.

“ Müdürüm ben Ömür”

Ayhan müdür Ömür’ün ilk defa görevdeyken direk kendisini aradığını görüyordu. Çok önemli bir konu olmasa böyle bir riske girmeyeceğini bilse de sormadan edemedi.

“ beni aradığına göre önemli bir durum var”

“ evet, Müdürüm çok önemli bir konu ”

Ömür, Ayhan Müdürün telefonda daha fazla soru sormasını istemiyordu. Fakat onun konuşmasına da mani olamayacağını biliyordu. Neyse ki Ömür’ün istediği olmuş, Ayhan Müdür fazla soru sormamıştı.

“şuan şehir dışındayım yarın akşam orada olurum”

“ tamam, Müdürüm iyi geceler dilerim”

Ayhan Müdür ekibine katıldığından beri saygılı ve çalışkan olan Ömür’ün onun için diğerlerinden ayrı yeri vardı. Kızı gibi severdi. Ömür’ün sesindeki değişikliği de hissetmişti. Ama bunu konuyu yüz yüze konuşmaya karar vererek “ iyi geceler” dedikten sonra telefonu kapattı.

Ömür konuşmanı yanında dinleyen Can’da ablası kadar durgundu.

“ abla ben hala inanamıyorum”

Ömür iç geçirerek kardeşine benzer bir karşılık verdi.

“ bende Can, bende inanamıyorum”

İki kardeş biraz daha konuştuktan sonra odalarına çekildi. Ömür yatağının başlığına yaslanmış yatak örtüsünün çiçekli desenlerine bakarken düşüncelere dalmıştı. Aklına düşen sevdiği ile telefonunu eline alarak mesaj attı. Onu son görüşü olacağını düşünerek sahile gelmesini istedi. Kendisi de gitmek için evden sessizce ayrıldı.

Sahile vardığında sevdiği adamın çoktan gelmiş olduğunu, onu bir bankta beklediğini gördü. Yanına yaklaşarak karşısına geçti. Burak'ın yeri izleyen bakışları dalgın olsa da, sevdiği kadın kendisine yaklaşırken kokusunu almış genç kadına has eşsiz kokuyu derin bir nefes alarak solumuştu. Ayağa kalkarak ona sarıldığında içine derin bir nefes daha çekti. İçindeki sıkıntıya biraz olsun Ömür'e sarılmak iyi gelmişti. Ömür' den aldığı aynı karşılık ile kollarındaki kadını daha sıkı sardı.

Hasret gideren Burak ve Ömür bir süre sonra yan yana oturdu. Ömür başını Burak'ın omzuna bırakırken Burak'ta ona yandan sarılarak genç kadını kendisine yasladı. İkisinin de konuşmaktan korkar gibi halleri vardı. Her ikisi de birbirine soru sormaya, konuşmaya çekiniyordu.

Dakikalarca gecenin karanlığında bile muhteşem bir manzara sunan denizi izledi. Bu anı bozmak içlerinden gelmiyordu. Artık konuşmanın zamanı geldiğini bildiği için ilk söze Ömür girdi.

" Burak "

Genç adam adını sevdiği kadının sesinden duyduğunda içi titredi.

" Efendim Ömrüm"

Ömür duyduğu hitap ile içten bir şekilde gülümsedi. Genç adamın bu şekilde hitap etmesi onun konuşmasını zorlaştırıyordu. Bir yandan da şikâyetçi de değildi. Çünkü böyle sözlere bu aralar o kadar ihtiyaç duyuyordu ve bu söz onu o kadar çok mutlu etmişti ki. Ama aklına az sonra söyleyecekleri geldiğinde gülümsemesi yok soldu yerine ciddiyete bıraktı.

" seninle önemli bir konuda konuşman gerek”

Burak, genç kadının kendisini çağırmasından anlamıştı önemli bir konu olduğunu, bu yüzden sadece konuşmasına devam etmesi için sessiz kaldı.

“ ben önce bir şey sormak istiyorum. Bora Karadağ’a ne kadar güveniyorsun”

Burak, böyle bir soru beklemediği için çok şaşkındı. Ömür’ün omzundaki kolunu indirdi. Hala denizi izlemeye devam eden genç kadını kendisine çevirdi.

“ bunu bana neden soruyorsun”

Ömür, genç adamın gözlerindeki şüpheyi gördüğünde aldığı kararı bir kez daha düşündü. Ama Burak’ın onlar gibi suçlu olup olmadığını anlaması için, bu konuşmayı yapması gerektiğini de biliyordu. Tekrar konuşmaya başlayacakken telefonun çalması ile durdu. Çantasındaki telefonu çıkardığında Barış’ın aradığını gördü. Aramayı cevaplarken ayağa kalkarak Burak’tan birkaç adım uzaklaştı.

“ Efendim”

‘ Ömür bu saatte rahatsız ettim kusura bakma, ama önemli bir bilgiye az önce ulaştım’

“ dinliyorum”

Barış Ömür’ün kısa konuşmasından müsait olmadığını anladığında hızlıca arama sebebini anlatmaya başladı.

‘ anladım müsait değilsin. Ben hemen bilgi verip kapatıyorum. Burak Doğan’ı araştırdığımızda öyle birinin olmadığını, o kişinin aslında Umut Akbaş olduğunu tespit ettik. Organize Şubede çalışıyor büyük ihtimalle bizimle aynı amacı var. Bora Karadağ’ın hakkında delil toplayarak yakalamayı çalışıyor. Görevi ile ilgili bilgiye ulaşamadım ulaştığımda seni yine bilgilendiririm. Sen yine de o adama dikkat et, yedi aydır sahada çalışıyor’

Ömür, Barış’ın anlattıkları ile sevinse mi? Üzülse mi? Bilememişti. Ne düşüneceğini şaşırdı.

“ ben seni sonra arayacağım. Bu konuyu şimdilik kimse bilmesin. İyi geceler”

Barış’ta Ömür’e ‘ iyi geceler ’ dileyerek telefonu kapattı. Ömür ne yapması nasıl davranması gerektiğini bilmiyordu. Sevdiği adamın bir suçlu olabileceğini bile düşünmüştü. Ama o da kendisi gibi bir polisti. Aynı zaman içinde oldukları görev bile aynıydı. Görev bir başkasına verilmişse, o zaman neden bu görev onlara da verilmişti. Bu düşünceler yüzünden başı ağrımaya başladı. Daha fazla düşünmek istemiyordu. En doğrusu belki de sormak ve öğrenmekti.

Ömür dakikalardır kendi içindeki düşünceleri ile savaşırken Burak onun için endişelenmeye başlamıştı. Telefondaki kişiden kötü bir haber aldığını düşünüyordu. Ayağa kalkarak telefonu kapatmış olmasına rağmen, kendisine dönmeyen Ömür’ün yanına yaklaştı. Omzuna yavaşça dokudu.

“ iyi misin? ”

Ömür, omzunda hissettiği temas ve duyduğu ses ile daldığı düşüncelerden irkilerek çıktı. Elinde az önce kapattığı telefonu biraz daha sıkı tutarak genç adama döndü. Daha fazla çelişki içinde yaşamak istemiyordu. Her şeyi kendisine bir kişi açıklayabilirdi. Tüm gerçekleri hemen şimdi öğrenmek istiyordu. Gecenin karanlığında bile belli olan sevdiği adamın eşsiz mavi gözlerine dolu dolu olan gözleri ile baktı ve sordu.

“ sen kimsin? Burak Doğan mı? Yoksa Umut Akbaş mı? Benim sevdiğim adam kim?”

Burak, karşısındaki kadının sorusunu duymadan hemen önce dolan gözlerini gördü. Duyduğu soru ile bir adım geri giderek kaşlarını çattı. Geçek adını bilmesinin imkânsız olduğunu düşünüyordu Burak. Genç kadın gerçek adını nereden bilebilirdi. Bir yandan bunları düşünürken, bir yandan bu durumdan kurtulmak için ne yapması gerektiğini anlamaya çalışıyordu.

“ sen neyden bahsediyorsun Ömür. Benim adım Burak Doğan”

Ömür karşısında hala kendi kimliği hakkında yalan söylemeye çalışan adama hayal kırıklığı ile baktı.

“ bana doğruyu söyle lütfen. O adamı yakalamak için mi yanında çalışıyorsun”

Burak, Ömür’ün bu seferki sorusundan hiçbir şey anlamadı.

‘ hangi adam? Hadi oturalım şuraya öyle konuşalım’

Ömür genç adamın hala kimliğini açıklamakta diretmesini anlayabiliyordu. Kendisi de bir polisti ve aynı şekilde davranacağına da emindi. Bu yüzden daha açık olmaya karar verdi.

“ Umut, sen polissin biliyorum araştırdım. Burak Doğan diye biri yokmuş”

Burak, Ömür’ün söyledikleri karşısında, bazı şeyleri anlamaya başlamıştı.

‘ beni araştıran sen miydin?’

“ evet, bendim”

Genç adam ne düşüneceğini şaşırmış halde Ömür’e baktı. Böyle önemli bir görevde asıl kimliğe sadece üst makamlardan kişiler ulaşabilirdi.

‘ bu kadar önemli bir bilgiye nasıl ulaştın. O dosyalar gizli ve herkes ulaşamaz ki’

Ömür, Burak’ın haklı olduğunu biliyordu. Ancak Ömür’ün çalıştıkları birimde gerekli izinlerle her bilgiye ulaşabilme olanakları vardı. O izinlerde Ayhan Müdür’den geçiyordu. Ömür genç adamın cevap beklediğini görünce sorusunu yanıtladı.

“ biz her bilgiye ulaşırız. Şimdi son kez ve açıkça soruyorum. Bora Karadağ için mi çalışıyorsun? Yoksa onu yakalamak için mi yanındasın?”

Burak bu soru karşısında yanıtını hiç beklemeden ve düşünmeden vermişti.

“ onunla çalışmak mı? Ben sadece onu hapse atmak için yanındayım. Onun gibi bir adam için çalışmam. Hepsi görevimin bir parçası ”

Ömür aldığı yanıt karşısında mutluluk içinde gözlerini kapattı. Kapattığı anda dolu dolu olan gözlerinden birer damla yaş süzüldü. Gözlerini açtığında kendisine merakla bakan genç adama sıkıca sarıldı. Şimdi içinde şüphe yoktu. Ancak sevdiği adama karşı, biraz olsun soğuk konuştuğu için çok pişmandı.

“ özür dilerim, sormak zorundaydım”

Burak kendisine sarılan Ömür’ün ağlamaklı sesini duyduğunda sarılışına karşılık verdi. Hala neler olduğunu anlamıyordu. Ancak sevdiğinin kötü biri olmadığını biliyordu.

‘ bana her şeyi anlatırsan seni affederim’

“ her şeyi anlatacağım söz veriyorum, ama önce bize gidelim. Anlatırken Ömer’in de yanımda olmasını istiyorum”

Genç adam Ömür’ün söylediği isim ile gerildi. O isimde birini hiç tanımıyordu. Genç kadını kendisinden biraz uzaklaştırarak gözlerine baktı.

‘ Ömer kim Ömrüm’

Ömür onun sorusuna yanıtlarken gözlerinin içi parlıyordu. Bu durum Burak’ın gözlerinden kaçmadı.

“ kardeşim”

Burak aldığı cevap karşısında kafası karıştı. Tekrar soru soracakken Ömür onun soru sormasını dudakları ile engelledi. Birkaç saniye sonra ayrıldıklarında Ömür “ eve gidince öğreneceksin gidelim artık” demişti. Genç adamın elini tutarak onu arabasına yönlendirdi.

Gece olmasının avantajı ile trafik yoğun değildi. Bu sayede eve kısa sürede gelebilmişlerdi. Burak yol boyunca soru sormaya çalışsa da Ömür ise eve gidince her şeyi anlatacağını söyleyerek onu susturdu.

 

Loading...
0%