@busrauyanik
|
Sabah hızlıca kahvaltı yaparak evden çıktılar. Ömür’ün üzerinde şık bir iş kıyafeti vardı. Çok azda olsa makyaj yapmıştı. Özensiz görünmek istemiyordu. Can ise spor ama bir o kadarda resmi bir takım giydi. Ömür kısa sürede ulaştığı şirketin otoparkına giriş yaptı. Arabayı park ettiğinde Can ile beraber arabadan indiler. Beraber binaya girerek danışmadan katılacakları görüşmenin yapılacağı yeri öğrendiler. Aslında binanın krokisini ileri ki zamanlarda yapabilecekleri planlar için neredeyse ezberlemişlerdi ve her yeri biliyorlardı. Ancak şuan dikkat çekememek için normal davranmaları gerekiyordu. Görüşme odasına girince yan yana oturdular yıllardır bu işi yapıyor gibi görünüyorlardı. Bu tavırlarıyla karşı tarafı etkileyecekleri de kesindi. Bulundukları oda sıradan bir toplantı odasıydı sadece normalden biraz fazla büyüktü. Birazdan insan kaynaklarında müdürü gelecek ve görüşme başlayacaktı. Öz geçmişleri önceden ellerine ulaştığı için yanlarında evrak getirmemişlerdi. Kısa bir süre sonra müdür geldiğinde görüşme başlamıştı. Müdür karşısındaki gençlerin öz geçmişlerinden memnundu. Bir kaç gündür yaptığı görüşmelerde de iyi adaylar vardı. Ama bu iki genç hem profesyoneldi. Hem de onların şirketi için aranan kişiler olduğuna görüşme bitince daha da emin oldu. Ömür ve Can görüşme için gelen son kişilerdi ve işe alınmışlardı. Ertesi gün tekrar şirkete giderek odalarına yerleştiler. Ömür ve Can için aynı odaya iki masa ayarlanmıştı. Sırada yaptıkları işlerle Bora Beyin dikkatini çekmeleri kalmıştı. Tam bir ay boyunca çok çalışarak şirketteki birçok kişiye kendilerini kanıtladılar. Bu durumun Bora Beyin kulağına da gittiğini düşünüyorlardı. Bu süre boyunca şirkette birçok kişinin ağzını arasalar da kayda değer bir şey bulamadılar. Ya hiç kimse bilmiyordu ya da bilenler çok azdı. Can ve Ömür bu süre içerisinde yakın arkadaş oldular. Evde ve şirkette çok iyi anlaşıyorlardı. Bir ay boyunca akşam eve döndüklerinde o günün analizini yapıyor ve edindikleri bilgiler panoya işliyorlardı. Bu zamana kadar birbirlerinden hiç bir şey gizlemeden yalın bir şekilde çalışmışlardı. Böylede devam edecekti. İşler haricinde Can ve Ömür şirkettin gözde bekârlarındandı. Genç adamların bir kaçı Ömür'e yemeğe gitmeyi teklif etse de Ömür tarafından reddedilmişlerdi. Can'ın ise kızların kıskacın da kalmıştı. Onlara yüz verdiğinden değil asıl kaçtığı için onun peşin delerdi. Ömür onun düştüğü bu durumdan çok keyif alıyordu. Bazen beraber oturup bu duruma güldükleri de oluyordu. Can görev ile özel hayatı karıştırmamak için olduğunu söylemiş konuyu kapatmıştı. Can uzun zamandır Esra ile konuşamaz olmuştu. Hem görev hem de Esra'nın telefonlarını açamaması veya onu geri aradığında ise Esra'nın cevap vermemesi yormuştu Can'ı. Tabi bu süre zarfında Ömür'ün kardeşini bulma ümidi çoğalmıştı. Barış onun istediği araştırmayı yaparak gönderildiği yurdu buldu. Ama uzaktan kayda değer bir bilgi alamamışlardı. İşlerden dolayı kendisi de Barış ta gidemiyordu. Biraz daha uzayacak gibi duran bu görevde Ömür'ün elini kolunu bağlıyordu. Şimdi ise önünde yeni gelen bir iş için çizdiği proje taslakları vardı. Bu görevin tek sevdiği yanı da çizim yapmaktı. Çok seviyordu çizim yapmayı, çizim yeteneği iyi olduğu için projelerdeki yaptığı detaylı çizimler şimdiden söz edilir olmuştu. Bunun yanı sıra sıkıldıkça kara kalem resimleri yapardı. Eğer polisliği seçmemiş olsa yapacağı tek iş ressamlık olurdu. Dikkatini proje taslaklarında olduğu için kapı sesini duymadı. Odaya genç bir bayan girmişti. Hafifçe boğazını temizleyerek Ömür’ün dikkatini üzerine çekti. Ömür ona ne için geldiğini sorduğunda genç bayan elinde ki davetiyeyi uzattı ve şirketin kuruluş yıl dönümü partisinin davetiyesi olduğunu söyledi. Oysa Ömür elindeki davetiyenin ne olduğunu çok iyi biliyordu. Kaç gündür bu davetiyenin eline ulaşmasını bekliyordu. Heyecanını belli etmeden elini uzatıp davetiyeyi aldı. Genç bayana getirdiği için teşekkür ederek gönderdi. Bir kaç saniye sonra odaya Can girdi. Odadan çıkan kişinin kim olduğunu soracakken masadaki davetiyeyi gördüğünde, Ömür kadar o da sevinmişti. Bu tür organizasyonlar arkasında kirli işlerde barındırırdı. Uzun zamandır sessiz olan Bora Karadağ'ın büyük bir sevkiyat yapacağının kanıtıydı. Ömür ve Can'ın uzun ve yorucu araştırmalarının sonunda İstanbul'da ki büyük ve yüklü silah, uyuşturucu sevkiyatlarının bu partiden yaklaşık 1 veya 2 ay sonra yapıldığını öğrendiler. Bu tesadüf olamayacak kadar fazla sayıda ve yıllardır olan bir durumdu. Ayhan müdür ile güvenli hattan bu konuda konuşmuşlar ve plan yapmak için tarih bekliyorlardı. Ve o tarih şimdi ellerindeydi çok az kalmıştı. En fazla iki ay sonra Bora Karadağ diye biri kalmayacaktı. Ama çok yanılıyorlardı görev asıl şimdi başlıyordu. Bu zamana kadar yapılan her plan birer basamaktı. Merdivenin sonu daha çok uzaktı. Bu basamakları kimlerin sağlam çıkacağı ve kimlerin yorulmuş, kırgın ve bitkin halde geri döneceği ise şimdilik gizemini koruyordu. Ömür ve Can sabırsızlık ve heyecan içinde günün bitmesini bekliyorlardı. Ömür bu günlük işini tamamlayarak masasını toparladığında Can’da odadan ayrılmaya hazır haldeydi. Saatleri dolunca şirketten ayrılmak için direk otoparka inen asansöre bindiler. Bir kat aşağıya inince asansöre genç bir adam bindi. Ömür ile Can onu görünce aralarındaki konuşmayı kestiler. Çünkü binen genç adam Bora Beyin yakın koruması Burak'tı. Arada asansörde karşılaşmak dışında hiç denk gelmemişlerdi. Yine bir asansörde karşılaşmışlardı. Bu sefer genç adamda diğer zamanlardaki halinden farklı bir durum vardı. Bu farklılık Can ile Ömür'ün dikkatinden kaçmadı. Her karşılaştıklarında ifadesiz yüz ve gözleri bugün hem tedirgin hem de mutlulukla parlıyordu. Yüzü ise ifadesizliğini koruyor olsa da farklıydı bugün, Can ve Ömür'ün dikkatini çekecek kadar farklı. Ömür genç adama bakmayı kesip ortağının da dikkat çekmemesi için kolundan tutarak uyardı. Asansör durduğunda Ömür ve Can önden çıktığında, genç adamda yavaş hareketler ile kendi arabasına yöneldi. Ömür ve Can ekip ile buluşma yerlerine giderken şehrin başka bir yerinde iki adam yeniden buluşarak planlarının nasıl devam edeceği konusunda konuşuyorlardı. Y: Sana söylemek istediğim şeyler var ama önce benimle konuşmak istediğin konu nedir. X: Beklediğimiz zaman geldi partinin tarihi belli oldu. Y: Ne zaman yapılacak. X: İki gün sonra olacak. Aralarında bu gibi birçok uzun konuşma geçti. İki gün sonra büyük gün olacağı şimdiden belli olmuştu. Kim bilir belki de bu üç taraf arasından iki tarafta kazançlı çıkardı ama belki de sadece bir kişi bu işin içinden sıyrılacak diğerler iki tarafın eli boş kalacaktı. ……. Ömür ve Can daha önceden ayarlanmış olan bir kâffenin çalışanlarının dinlenme odasında Ayhan müdür ve ekip ile buluştu. Odada sadece kısa bir süre önce birim değişikliği isteyerek ekipten ayrılan Selin yoktu. Yakın zamanda yerine yeni birisi gelecekti. Şuan kim olduğu belli değildi. Genel sorularından sonra Ömür çantasından çıkardığı davetiyeyi Ayhan müdüre uzattı. Ayhan müdür davetiyeyi alarak açtı. Tarih olarak iki gün sonra olduğunu gördü. Partinin yapılacağı gün ve yer bu kadar geç haber verilmesinin tek sebebi güvenlikti. Bora Karadağ akıllı bir adamdı. Partiye kimsenin gizlice girmemesi için bütün önlemleri alarak tarih ve yer belirtmişti. Ama hesaba katmadığı şey ise Ömür ve Can çoktan içeriye girmişti. Hem de kendisinin hazırlattığı davetiyeyle. Ayhan Müdür incelediği davetiyeyi Ömür’e verdikten sonra konuşmaya başladı. " gerekli ayarlamaları ben partiden önce yapmış olurum siz her ihtimale karşı yanınızda mini bir kamera ve kulaklık almayı ihmal etmeyin içeride sizin hareket alanınız benim içeriye aldıracağım adamlardan daha fazla olacak açığa çıkmamaya çalışın çocuklar bu parti sadece ön bilgi için önemli, sakın asıl görevi tehlikeye atmayın " Birçok uyarıda bulunarak planı anlattıktan sonra vedalaşarak dağıldılar. *** Ömür ve Can bulundukları kâffenin yemek bölümünde dikkat çekmemek için yemek yedikten sonra biraz sohbet ettiler. Sahilde denize gören güzel bir mekândı. Can aklına takılan soruyu sormak için söze girdi. " Ömür sence Selin neden birim değişikliği istedi. Senin bir bilgin var mı öğrendiğimizde hiç şaşırmadın ". " evet, bildiğim bir şey var. Sevdiğin seni sevmiyorsa gidersin Can, belki kıymeti yokluğunda anlaşılır, umarım anlar o kişi Selin'in kıymetini " dedikten sonra tekrar güneşin batışıyla beraber denizin üzerine yansıyan renk cümbüşünü izlemeye devam etti. Can ortağının ne demek istediğini anladığında elinden umarım demekten başka bir şey gelmedi. Selin'i tanımaya fırsatı olmamış olsa da içinden mutlu olmasını diledi. Ömür ile Can denizi izlerken bir yandan da kahvelerini yudumluyorlardı. Ömür aklına gelen detayı söylemek için Can'a döndü. " partiye iki gün var kıyafetlerimizi hazırlamamız lazım benim partide giyebileceğim uygun bir kıyafetim yok senin var mı " dediğinde Can " benim uygun bir takımım var " diyerek gülümsedi. Ömür'ün tepkisini az çok biliyordu. Bir ayda ortağını çok iyi tanımıştı. Ömür alış veriş yapmayı sevmeyen biri olarak omuzlarını çocuk gibi aşağı düşürdü. Can onun bu haline üzülmüş gibi yaptı. " ama seninle alış verişe gelebilirim. Hem beraber katılacağımız için kıyafetlerimizin uygun olması gerekir bence " diyerek ortağını alışverişte yalnız bırakmayacağını belirtti. Bu sözler ile Ömür çok mutlu oldu. Tek başına alış veriş hiç çekilmiyordu. Kahvelerini bitirdikten sonra alış veriş işini aradan çıkarmak için büyük bir mağazaya gittiler. Can yolda Ömür'e kendi takımının resmini göstermişti. Mağazaya girince ona uygun bir şeyler bakmaya başladılar. Ömür takımın siyah olmasına sevinerek alış veriş için daha hevesli oldu. Kıyafetlerde siyah rengi severdi. Bir kaç saat sonra istediği gibi bir elbise bulduğunda içine sinmişti. Aldığı elbiseye uygun olarak saçlarını açık bıraka bilecekti. Böylece takacağı mini kulaklıkta görünmeyecekti. Tedbir amaçlı sadece Ömür de kulaklık olacaktı. İçeriyi görüntüleyen kamera ise Can'ın takımına gizlenecekti. Mağazadan ayrılıp arabayı park ettikleri yere yürümeye başlamışlardı ki Ömür gördüğü kuyumcu ile uzun zamandır aklında olan bir şeyi zamanı varken yapmak istedi. Can'a dönüp " sen arabaya geç benim bir işim vardı. Hemen halledip geleceğim " diyerek anahtarları ve elindeki mağaza poşetini ona verdi. Can soru sormadan uzattıklarını alarak arabaya yürüdü. Ömür ile yaşarken ona fazla soru sorulmayacağını öğrenmişti. O yüzden hiç sormayı düşünmemişti bile Ömür bir işim var diyorsa kesin önemli bir şeydi. Ömür kuyumcuya girerek ve sahibine yöneldi. " merhaba kolay gelsin gümüş saatlere bakmak istiyordum " Kuyumcu altmışlarının ortasında güler yüzlü tonton bir adamdı yüzü yılların yaşanmışlığı ile kırışmış olsa da oldukça dinç görünüyordu. Gözlerinde ise yaşadıklarının hüznü geçmişin kırıklıkları vardı. Ama her şeye rağmen sıcak bakmaktan vazgeçmemişti. Ömür'ün bu yaşlı adama kanı ısındı. Kuyumcu müşterisinin isteğini yerine getirip elindeki saatleri tezgâha dizdi. Ömer'in doğum gününe iki hafta kalmıştı. Ömür işlerden dolayı hediye alamam diye düşünerek erkenden almaya karar vermişti. Bu sene saat alacaktı ve saatin arka kapak kısmına “ Ablasının Bir Tanesi ” yazdıracaktı. Saatlerin içerisinde birini çok beğenerek almaya karar verdi. Kuyumcuyla da eğer kardeşinin bileğine olmazsa tamir konusunda anlaştılar. Yaşlı adam yanında çalışan elemanın bugün izinli olduğu yarına teslim edebileceğini söyledi. Ömür bunun normal olduğunu bildiği için itiraz etmedi. Sonuçta yarın akşam eve dönerken alabilirdi. Ömür kuyumcuyla teslim saati konusunda anlaşarak ayrılacakken kuyumcudan gelen soruyla şaşırdı. Kuyumcu " kolyeniz aile yadigârı mı? Eşsiz bir parçaymış " demişti. Yaşlı adam bunu sadece öylesine bir soru olarak sorsa da Ömür için anlamı büyüktü. Ömür " anlamadım annemden kalan bir kolye sadece, altın olduğunu doğru ama sadece manevi anlamda eşsiz olduğunu düşünüyorum siz farklı bir anlamda söylediniz gibi" diyerek yaşlı adamın açıklamasını bekledi. " bu kolyede el işçiliği var. Yani kişiye özel yapılmış yakından bakabilir miyim? Daha net şeyler söyleye bilirim " Yaşlı adamın bu önerisiyle Ömür kolyeyi boynundan çıkararak ona uzattı. Yaşlı adam hem inceleyip hem de anlatıyordu. " bu kolye altın evet ama gereğinden fazla ağır şu iki perçini görüyor musun? Altta ve üstte olan kalbin iki parçası ayrılmasın diye bilerek tutturulmuş " dedikten sonra kolyeyi hassas terazinin üstüne koyarak tarttı. Daha sonrada " içine bir şey konmuş bu durum kolyenin ağırlığını açıklıyor normalde bu kolyenin içi açılır şekilde olması lazım ama bilerek iki taraftan kapatılmış gibi" diyerek açıklamada bulundu. Ömür yaşlı adamın anlattıklarıyla hem heyecanlandı hem de korktu. Ailesinden kalan bu kolye onu nereye sürükleyecekti bilmiyordu. Bu yüzden bu konuyu daha sonra düşünmeye karar verdi. Önce kardeşini bulacaktı kolye ve gizemi de bekleyebilirdi. Sonuçta şimdiye kadar bundan haberi bile yoktu. Kuyumcudan kolyesini alarak taktıktan sonra yarın akşam saatlerinde geleceğini söyledi. Arabanın yanına gidene kadar yaşlı adamın dediklerini düşünürken bir eliyle de kolyeyi okşuyordu. Kendini boğuluyormuş gibi hissediyordu. Kalbine bir ağırlık çökmüştü. Bu gizemin sonu onu korkutuyordu. İçinde kötü bir his vardı. Öğreneceklerinin hiç iyi şeylerin olmadığını düşünüyordu. Evet, Ömür hislerinde yanılmıyordu. Öğrenecekleri hayatını bir anda tepe taklak edecekti. Ama bunun için önce o kolyeyi açmalıydı. Arabanın yanına geldiğinde Can'ın oturduğu tarafın kapısını açtı. " arabayı sen sürer misin kendimi iyi hissetmiyorum " Can’ın inmesi için kenara çekildi. Can arabadan inerek ona baktığında Ömür'ün yüzünün beyazlamış olduğunu gördü. Ortağının neyi olduğunu anlamıyordu. Evinde kaldığı süre boyunca çoğu geceler onun çığlıklar ile uyandığını duyuyor sonrasında ise salonda uyuya kaldığını görüyordu. Bir keresinde yanına gitmeyi düşünse de vazgeçmişti. Sonrasında merdivenlerden indiğini duyduğunda biraz bekledikten sonra sessizce yanına gitti. Kendisi de onunla film izleyerek ortağını yalnız bırakdı. İş konusunda ne kadar açık sözlü ve şeffafsa, özel hayatında bir o kadar sır küpü ve ketumdu. Kendisine ne kadar kızacağını bilse de onu kendine çekip sarıldı. Can için bu sarılma derdin her ne ise bir dost bir kardeş gibi senin yanındayım demekti. Ömür başta afallasa da o da sarıldı. Aynı zamanda güçlü dirençli tavrı bir anda yerle bir oldu. Sessizce gözyaşlarını döktü. Zaten Ömür hiç sesli ağlayan biri olmamıştı. Her derdini içine atan biriydi. Sessiz gözyaşları döker içindeki yangını kimseye belli etmezdi. Son zamanlarda sıklaşan rüyaları yüzünden sinirleri gerilmiş bugünkü olay da son nokta olmuştu. Ağlaması iç çekişe dönünce Can onu kendinden ayırdı. " neyin var? Bilmiyorum, ama senin ne kadar güçlü olduğunu kısa zamanda öğrendim. Kendini toparla, derdin ne ise istediğin zaman yardım etmeye hazırım. Her ne kadar bunları söyleyeceğime kızsan da yeri geldiğinde ablalık yaptın bana bende sana kardeşlik yapayım tamam mı? " dedikten sonra onu arabaya bindirdi. Kendisi de diğer tarafa geçti. Ömür onu sessizce dinlemişti. Eve gidene kadar camdan dışarıyı izleyerek kendini toparladı. Eve girince ilk işi boynundaki kolyeyi çıkartarak kutusuna koymak oldu. Annesinin bu kolyeyi ona neden emanet ettiğini anlamıştı. Eğer onlara bir şey olursa içinde her ne varsa Ömür'e yol göstermesi için saklamasını istemişti. Bunu bu zamana kadar bilmiyordu ama artık öğrenmişti. Annesi ve babası kolyeyi kardeşi uyurken verdiğini hatırlıyordu. Sanki küçük Ömer'in bunu öğrenmesini istemiyor gibi bir haldeydiler. Belki de küçük çocuğun aklında son gidişleri kalsın istememişlerdi. Annesinin de bu kolyeyi pek taktığını görmedi. O günleri hatırlıyordu da sanki son zamanlarda ortaya çıkmış ve kendisine verilmişti. Kutuyu dolaba bıraktı. Ardından üzerini değiştirdikten sonra aşağı inerek mutfağa girdi. Eve girdiği andan beri Duman peşinde dolaşıyordu. Sadık dostu acıkmıştı. Ona mamasını verdi. Başını biraz okşadı. Can da Duman ile iyi anlaşıyor bazen bahçede oyun oynuyorlardı. Can da üstünü değiştirerek yanına geldiğinde o da Duman ile biraz oynadı. Daha sonra her gün yaptıkları gibi yemek hazırlamaya başladılar. Ömür ve Can bir süre önce dondurucudaki yemekleri yemekten bıkınca beraber yemek yapmaya başladılar. İki ortak tam bir tatlı canavarıydı neredeyse her gün tatlı yapıyorlardı. Can uzun zaman tek başına yaşadığı için yemek konusunda iyiydi. Ömür ise izin zamanlarında hep kendi yapıp yediği için çok iyi biliyordu. İkisinin çok iyi anlaştığı bir alan daha bulmuşlardı. Yemekten sonra yine çalışma odasına inerek rutinlerini tekrarlayarak dosya üzerinde çalıştılar. Uykuları geldiğinde ikisi de odalarına çekildi.
|
0% |