@busrauzun
|
Merhaba arkadaşlar yepyeni bir bölümle karşınızdayım. :) Keyifli okumlar
Soğuk hava yüzüme çarpıyor, gözyaşımla ıslanan yanaklarımda geziniyordu. Kerem’in mezarı başında öylece dikiliyordum. Sonunda… Ölümle baş başa kalabilmiştim... Mezar taşında ‘’Kerem Somay -Doğum 12.05.1994- Ölüm 07.08.2019-’’ yazıyordu. Yaşasaydı otuz yaşında, başarılı bir mimar, iyi bir eş, belki de baba bile olacaktı. Masum yüzü gözümün önünden gitmiyordu. Gözlüklerinin ardındaki çekingen bakışları, kıvırcık saçlarıyla sevimli bir insandı Kerem. Hayatta olması gerekirdi. Ölümse ona hiç ama hiç yakışmamıştı. Bedenim ürperiyor, toprağın soğukluğunu iliklerime kadar hissediyordum. Burada yatan onun yerine ben olmalıydım. O lanet geceyi hatırlayamayacak hale nasıl gelmiştim böyle? Birini öldürmüş, bununla da yetinmeyip Baran’ın suçlanmasına neden olmuştum. Ali’yi Baran’la kavga ederken duymasaydım belki de gerçekleri hiç öğrenemeyecektim. Ne demişti Ali?.. ‘’Ne büyük aşk ama… Bir de yetmezmiş gibi onun suçunu üstlendin Baran. Daha Neva bile Kerem’i asıl öldürenin kendisi olduğunu bilmezken hem de...’’ Ali’nin sesi kulaklarımda yankılanıyor, nefesim kesiliyordu. Sanki kalbimi parçalara ayırıp ellerime tutuşturuvermişti. Peki, şimdi ne yapacaktım ben?... Baran’ın yüzüne nasıl bakacaktım? Kaybettiği yılları ona geri verebilecek miydim? Aşk bu muydu? Fedakârlık etmek mi yoksa onu terk etmek miydi? Ya da onun için kötü olmayı seçmek?.. ‘’Neva… Lütfen… Artık gitmemiz gerekiyor hava çoktan kararmaya başladı.’’ Baran birkaç adım arkamda durmuş saatlerdir tepki vermemi bekliyordu. Sesindeki telaşa bakılırsa artık dayanamayıp benimle konuşmaya karar vermişti. Yanı başımda dikilen Ali ise sessiz kalmakla yetiniyordu. ‘’Hiçbir yere gitmiyorum. İkiniz de beni yalnız bırakın.’’ Ağlamaktan çatallaşan sesimle zar zor konuşabilmiştim. Mezarlıktan ayrılmaya niyetim yoktu. Daha Kerem’den özür bile dileyememiştim ki. Ali ruhsuz bir sesle ‘’Her şeyi sana anlatacağım Neva. Gidelim artık.’’ dedi. Baran, Ali’ye sert bir bakış atmıştı. Gerçekleri öğrenmemi istemiyordu. Belli ki aralarındaki sessizlik yeminin bozan ilk kişi Ali olacaktı. Son defa Kerem’in mezarına baktım. Belki bir gün… Ondan özür dilemeye cesaret edebilirdim…
****
Yol boyunca arabadaki ölümcül sessizliği üçümüz de bozmaya cesaret edememiştik. Arka koltukta oturmuş, camdan dışarıyı izliyor, gözyaşlarımı saklamaya çalışıyordum. Öyle dalgındım ki evimin olduğu sokağa girdiğimizi son anda fark etmiştim. Yan koltukta oturan Ali’nin de benden bir farkı yoktu. Konuşmadan camdan dışarıyı izliyor, bana doğru bakmamak için adeta direniyordu. Ne düşünüyordu acaba? Anlatacaklarını mı yoksa öğrendiklerim karşısında vereceğim tepkiyi mi? Baran, kullandığı arabayı yavaşça durdurdu ve dikiz aynasından benimle göz göze geldi. Yüzündeki ifadeye bakılırsa ne diyeceğini bilemiyor gibiydi. Bense hiç konuşmadan hızla kendimi arabadan dışarı atmıştım. Soğuk havayı derin bir nefesle içime çekip akmaya hazırlanan gözyaşımı aceleyle sildim. Artık duyacaklarıma kendimi hazırlamış, eve doğru yürüyordum. Ali ve Baran’sa idam mahkûmları misali arkamdan yavaşça geliyordu.
***
‘’Evet, sizi dinliyorum.’’ dedim sabırsızlanarak. Salonumun koltuğunda yan yana oturan Ali ve Baran’a bakıyordum. Birkaç saat önce basket sahasında yaptıkları kavga yüzünden ikisin de yüzü şişip morarmaya başlamıştı. Ali’nin kaş ve dudağı da patlamıştı. Omuzları çökmüştü. Eliyle incinen kaburgasını tutuyor, karşımda acıdan kıvranıyordu. Kesinlikle berbat görünüyordu. Baran, Ali’ye nazaran daha iyi durumdaydı. Aklımdan çıkmayan Ali’nin Baran’ın seri yumruklarına tepki vermeyişiydi. Kendini savunma gayretine dahi girmemiş, bir nevi hak ettiğini düşünmüş olmalıydı. Konuşmaya başlayan sandığımın aksine Baran olmuştu. ‘’Bak Neva ne olursa olsun bu benim seçimimdi. Seninle bir ilgisi-‘’ Hızla sözünü keserek ‘’Bırak da buna ben karar vereyim Baran!’’ dedim sinirle. Başımı Ali’ye çevirerek konuşması için gözlerinin içine bakmaya başladım. Ali pişmanlık yüklü sesiyle olanları anlatmaya başladı. ‘’Biliyorsun Kerem’in öldüğü gün üniversite son sınıftaydık. Hepimiz Baran’ın evindeki mezuniyet partiye gitmiştik. Sende oradaydın. Baran’la yeni sevgili olmuştunuz hatta…’’ dedi yüzünde acı bir gülümsemeyle. Yüzüme bakmaktan kaçınıyordu. Bense kaşlarımı çatmış, kendimi zorlayarak o günü hatırlamaya çalışıyordum. Partide fazla içmiş sonra da bir köşede sızıp kalmış olmam haricinde aklıma bir şey gelmiyordu. ‘’O gün Baran’ın arkadaşı Kerem’de oradaydı. Mimarlık alt sınıftan.’’ ‘’Evet Ali… Kerem’i hatırlıyorum sonrasını hatırlamıyorum sadece.’’ dedim sinirlenerek. Artık sabrım taşmak üzereydi. ‘’İşte sen o gece fazla alkol almışsın Neva. Hatta bir ara Kerem’e içki uzatıyorsun sonrasında Kerem de onu içiyor. Bütün gece bir koltukta bayılıp kalmış çocuk hiç birimiz fark edemedik.’’ Ali, pişmanlık dolu bakışlarını Baran’a çevirdi. ‘’Benim suçumdu. Kerem’i o lanet olası partiye çağırmamalıydım. Sadece insanlarla kaynaşmasını istemiştim. Çekingen bir çocuktu Kerem. Akranları tarafından dışlanıyordu. Benimse de ona abilik yapmam gerekirdi.’’ dedi Baran. Kendini suçluyor ve bunu da gayet iyi başarıyordu. ‘’Bir dakika… Sadece bir içkiyle mi öldü bu çocuk!’’ dedim şaşkınlıkla. Ayağa kalkmış, salonda telaşla volta atmaya başlamıştım. Odadaki derin sessizlik düşünmem için bana fırsat veriyordu. Olayı aydınlatmam sandığım kadar uzun sürmeyecekti. Aklıma yıllar önce Baran’ın avukatlığını yaptığım zamanki savunmam gelmişti. Baran taksirle adam öldürme suçundan yargılanıyordu. Evinde ölen çocuk Kerem’di ve kanında uyuşturucu madde bulunmuştu. ‘’Kerem kalp hastasıydı.’’ dedim fısıldayarak. Genç insanların kalp krizine dayanması daha zordu. ‘’Peki ya bardakta bulunan uyuşturucu? Onu da ben mi koymuşum?...’’ yaşadığım suçluluk duygusuyla gözlerimden yaşlar akmaya başlamıştı. ‘’Kamera kayıtlarında öyle görünüyor. Sende madde etkisinde olduğun için o geceyi hatırlayamıyorsun. Neyse ki sana bir şey olmadı Neva.’’ dedi Ali şefkatle. Bense Ali gibi düşünmüyordum. Keşke onun yerine ben ölseydim. Biri ölecekse asla bu kişi Kerem olmamalıydı. ‘’Ben o gece polis kamera kaydı bulunamadı diye hatırlıyorum… Ayrıca bardakta sadece Baran’ın parmak izi bulunmuştu…’’ dedim bakışlarımı Baran’a çevirerek. Baran’sa gözlerini benden kaçırmış sadece yere bakmakla yetiniyordu. ‘’Baran?!... Ne yaptın sen?!...’’ artık duyacaklarımdan korkuyordum. İkisinin de yüzüne tek tek bakıyor, onlar sessiz kaldıkça vicdanım daha da sızlıyordu. Ellerim titremesine engel olamıyordum. Ağlamam şiddetlenmiş, omuzlarım sarsılmaya başlamıştı. Öğrendiklerimle dünyam başıma yıkılıyordu ve altında kalıyordum. Bildiğim her şey yalan mıydı yani?… Ben birini öldürmüş, cezasını bile çekmemiştim… ‘’ O gece Ali ile birlikte senin aleyhine olabilecek delilleri temizledik. Kamera kayıtları, parmak izleri… Bu olayın sorumluluğunu biri almalıydı. Parti benim evimdeydi. Parmak izlerimin bardağa geçmesini sağlamak kolaydı. Geriye seni evden dışarı çıkarmak kalıyordu. Ali de istediğimi yaptı. Seni baygın yatarken alıp götürdü. Polisler geldiğinde Kerem’i benimle yalnız buldular. Olması gereken buydu Neva… Bana öyle bakma ne olur güzelim… Bunu isteyerek yaptım anlıyor musun beni?...’’ dedi Baran. Oturduğu yerden kalkıp elleriyle yüzümü avuçlamış gözlerimin içine bakmaya çalışıyordu. Beni sakinleştirmeye çabalıyor ama bir türlü etkili olamıyordu. Şoka girmiş adeta sinir krizi geçiriyordum. O gece ailemle kavga ettiğimi hatırlıyordum. Yine yurt dışına gideceklerdi. Arkalarında vicdanlarını temizlemek için yüklü bir para bırakıp benden yine kaçacaklardı. Bu defa dönüş biletleri dahi yoktu. Beni sürekli yalnız bırakıp sorumluluk almayı reddediyorlardı. Çocuğunu yük olarak görmek demek değil miydi bu? Gitmelerini istemediğimi söylediğimde ‘’Sen artık çocuk değilsin. Kocaman kız oldun Neva!’’ demişlerdi. Evet büyümüştüm. Kalbi kırık bir kız çocuğu gibi davranamazdım. Onlara büyüdüğümü kanıtlayacaktım. Lanet olası torbacıyı da o gece bulmuştum. Kimsenin haberi olmamalıydı. Özellikle Baran’ın. Asla kullanmama izin vermeyecekti. Belki de benden ayrılırdı. Keşke ayrılsaydı da o gece bu hatayı yapmama engel olsaydı. İlk defa kullandığım uyuşturucunun bedelini böylece Kerem ödememiş olurdu. Baran sesini yükselterek daldığım geçmişten beni çıkarmaya çalışıyordu. ‘’Neva! Yine olsa yine yaparım. Duyuyor musun beni?’’ kollarımdan tutmuş beni sarsarak kendime getirmeye uğraşıyordu. Hızla geri çekilerek Baran’dan bedenimi kurtardım. Hayal kırıklığıyla ona bakıyordum. Ağlamaktan bulanıklaşan görüşüme rağmen gözlerinin içine bakmaya çalışıyordum. Yaşadığım acıyı bilsin sebep olduğu enkazı görsün istiyordum. ‘’Kim istedi bunu senden ha!... Hangi hakla?!.. Bana sordun mu! Ne hissedeceğimi hiç mi düşünmedin?!...’’ Haykırarak bağırıyor, elime geçirdiğim her eşyayı etrafa saçıyordum. İşe yaramıyordu. Acım dinmiyor sadece öfkemi besliyordum. ‘’Siz neye bulaştınız böyle!’’ dedim yere çömelerek. Ağlayıp etrafı dağıtmaktan sonunda enerjim tükenmişti. Yerin dibine girmek istiyordum ve oradan da çıkmamak. Ali yanıma yaklaşıp bana doğru eğildi ve omuzlarımdan tuttu. ‘’Neva özür dilerim. Böyle öğrenmeni istemezdim.’’ sesindeki üzüntüyü anlayacak kadar onu iyi tanıyordum. ‘’Sana sarılınca acılarım geçer sanmıştım Ali… Biter sanmıştım… Ben sana güvendim. Kendimden de daha çok güvendim... Anlıyor musun? Ama sen bana en büyük kâbusumu yaşattın. Beni ailem terk etmişti. Bunu çok iyi biliyordun. Nasıl yaparsın?! Baran’dan beni bırakmasını nasıl istersin Ali… ’’ hayal kırıklığıyla Ali’ye bakıyordum. Yaşadığım terk edilişte büyük bir payı vardı. Teselliyi kollarında aradığım Ali’m bana acıların en büyüğünü yaşatmıştı. ‘’Çok sevdim Neva… Sende beni sev istedim… Sadece beni sev.’’ Ali karşımda ağlamaya başlamıştı. Pişman olduğunu görebiliyordum ama pişmanlığı içimde açtığı boşluğu doldurmaya yetmiyordu. ‘’Bu sevgi değil. Bencillik Ali.’’ dedim öfkeyle. Karnıma sanki kocaman bir yumruk yemiş aldığım darbeyle yığılıp kalmıştım. Ali’nin yaptığını bir türlü kabul edemiyordum. Kalbimi yaralayan Baran’ı beni ihbar etmekle tehdit etmesi değildi. Terk edilmeme göz yummasıydı. Baran elini uzatarak Ali’nin yanında yerini aldı. ‘’Neva… Hadi kalk yerden güzelim.’’ dedi. ‘’Hele sen… Sakın bana dokunma Baran sakın!... Ceza evine girseydim beni terk etmenden daha az canım yanardı. O avluda sana avazım çıktığı kadar bağırdım. Bırakma beni Baran dedim. Yalvardım… Yerlere kapandım hatırlıyor musun?... Sen ne yaptın?... Arkana bile dönüp bakmadın. Beni ardında bıraktın sen. Şimdi öğreniyorum ki benim ceza almamam için yapmışsın. Ne önemi var ki? Beni terk ettiğin gün benim için hapis hayatı başlamıştı zaten. Değdi mi canımı yakmana? Giden geri geldi mi Baran? Bak Kerem yok artık. Öldü. Benim kalbim daha çok acıyor şimdi…’’ Acının içinden geçmiş, sesim sandığımdan da güçlü çıkmaya başlamıştı. Karşımdaki adamlar beni izlemekle yetiniyor, tepkilerimi öngöremiyorlardı. Bense soğuk bakışlarla onları süzmeye başladım. Oyuncağını paylaşamayan çocuk gibiydiler. Ne kadar kırıldığımın farkında bile değillerdi. Aralarındaki savaşın ödül oyunu gibiydim. Kimsenin kazanamayacağı bir oyun. ‘’İkiniz de beni yalnız bırakın. Hem de hemen.’’ dedim otoriter bir sesle. Bakışlarında yaşadıkları şaşkınlığı görebiliyordum. Söylediklerime karşı hazırlıksız yakalanmışlardı. Kimseye ihtiyacım yoktu. Artık kararlarımı kendim alacaktım. Bugüne kadar fikrim sorulmamıştı. Yaptıklarımın sorumluluğunu alma fırsatı dahi elime verilmemişti. Bu defa İpleri elimde tutmalıydım. Cam fanusumdan çıkma vaktim çoktan gelmişti. Uyuyan prenses uyanmıştı. Üstelik bir prensin beni öpmesine gerek de kalmamıştı.
Bölüm Sonu
Evet arkadaşlar nasıl bir bölümdü? Sırlar artık ortaya çıktı. Umarım beğenmişsinizdir. Beğeni ve yorum yapmayı unutmayın yazarınızı mutlu edin :) Seviliyorsunuz
|
0% |