@butterfly2
|
Son yaşananlardan sonra aren dediği gibi şirkete gitmişti. O evden çıktığı gibi dakikasında hazırlanmam için birilerini yollatmıştı. Fakat arenin kaçta geliceğinden bihaberdim. Saat nerdeyse sekize geliyordu. Ama aren hala ortada yoktu. Elbisemi çoktan giyinmiş makyajımdan geriye kalan kırmızı rujumu sürmüştüm. Gelen moda tasarımcısı ve kuaför beni bir hayli uğraştırsa da başka hiç bir sorun çıkmamıştı. Aren moda tasarımcısından ricada bulunarak bana en kapalı elbiseleri ayarlatmıştı. Fakat bilmiyordu ki benim elbise de asla kapalı giyinmeyeceğimi. Akşam gelince ki yüz ifadesini görmek için sabırsızlanıyorum. İstediği olmayınca nasıl da kuduruyordu. Kapının tıkırtı seslerini duyunca son kez aynadan kendime baktım. Giydiğim elbisede göğüs çatalım belliydi ve kasıklarıma kadar gelen derin ve uzun bir yırtmaç vardı. Aynadan son kez kendimi süzüp çantama da kırmızı ruju atarak aşağıya inmek üzere merdivenleri indim. Arenin salonda olduğunu düşünerek salona girdim. Arkası dönük pencereden manzarayı izliyordu. Beni daha görmemişti. Adım seslerimi duyduğuna eminim sonuçta topuklu ayakkabının sesini kim duymazdı ki. "hazırım ben aren sende hazırsan çıkalım istersen." Aren duyduğu sesimle bana döndü. Gözlerindeki hayranlık bariz belliydi. Yoksa neden boydan boya beni süzsün ki? "siktir kızım bu elbisenin hali ne her yerin meydanda şov yapmaya gitmiyoruz git çıkar" Aren odun kafalı bir insandı. Bir umut güzel bir şey demesini beklemiştim ama odundan ne beklersin ki sen zaten hata bendeydi. "hayır çıkarmak istemiyorum. Bunun için zorlama beni." Aren sabır çekerek bir kaç kelime mırıldanmıştı. Tam olarak ne dediğini duymasam da 'dua et de kimsenin gözü sana değmesin. Yoksa o gözü o itlere yediririm' gibi bir şey demişti sanırım. Daha fazla bir şey söylemiceğini varsayarak arabaya geçmek için evden dışarı çıktım. Aren de benim hemen ardımdan gelip arabayı açarak sürücü koltuğuna geçmişti. *** Sessiz geçen yolculuktan sonra gideceğimiz davete varmıştık. Aren hala sinirliydi ve bu durum beni rahatsız ediyordu. Davetin olduğu mekana girdikten sonra bizi kalabalık bir ortam karşılaşmıştı. İnsanlar etrafa dağılmış, hoşgeldin kokteyli eşliğinde sohbet ediyorlardı. Ben de ortama ayak uydurmaya çalıştım. Aren ile birlikte salonda dolaşırken, onun gözlerinin üzerimde olduğunu fark ettim. Ancak bakışları daha çok kıskançlık dolu gibiydi. Bu beni rahatsız etse de, kıyafetimi değiştiremezdim. Bunu istemiyordum. Bana karışması çok anlamsızdı. Bir süre sonra Aren yanıma geldi ve kısık bir ses tonuyla, "Bu elbiseyle burada olmanı anlamıyorum. Her yerin açıkta ve dikkat çekiyorsun. Bu şekilde beni sinir etmekse amacın gayet başarılı oluyorsun. " dedi. Bu cümlelerle bir kez daha kıskanıldığımı hissettim. Fakat onun beklentileri ve düşünceleri benim için fazlasıyla önemsizdi. Bu geceyi kendi istediklerimi yaparak geçirecektim. Gözlerinin içine bakarak, "Aren, kıyafetim ve tarzım benim seçimlerim. Başkalarının ne düşündüğü umurumda değil." şeklinde karşılık verdim. Onun anladığı üstü kapalı bir mesaj vermiştim. Aren sinirle gözlerini devirdi ve "Bunu neden anlamıyorsun? Kendini birilerine sunmak istiyorsan, buyur. Benim umrumda değil." dedi. Bu sözler beni daha da sinirlendirdi. Onun ne düşündüğü umurumda değildi ama beni bu şekilde iğrenç bir itama tutması hoş değildi. Üstelik bu geceyi sorunsuz geçirmek istiyordum. Davetin ilk dakikalarında bu kadar gerginlik olması beni daha da strese sokuyordu. Arenin bana karşı tutumu ve bir elbise yüzünden bu kadar tavır alıp sinirlenmesi saçmaydı. Arenin bu saçmalıklarını es geçip etrafımızdaki insanları inceledim. Tanıdığım biri varsa yapıcaklarım konusunda bana yardımcı olabilirdi. Ama ne yazık ki hiç bir tanıdık yüze rastlamadım. Umudumu kaybetmeden başka çözümler bulmaya çalıştım ama hiç bir fikir gelmiyordu aklıma. Elimde hiç bir koz olmaması işlerimi zorlaştırıyordu. "Aren lavaboya gidiyorum." Aren kafasını onaylar biçimde sallayıp izin verdiğini belirtmişti. Hiç bir şey dememesine şaşırsam da bu durumu kullanıcaktım. Lavaboda olan birinin telefonunu isteyip ablamı arayabilirdim. Şu an aklıma ilk gelen buydu. ablamın açıcağını düşünüyordum. Çünkü en çok ablam aileme karşı gelmişti. Karşı gelmesi bir işe yaramasada benim için uğraşmıştı. Ondan benim için bir ev ayarlamasını ve biraz para bırakmasını isteyip bu davetten bir an önce kaçabilirdim. Lavaboya geldiğimde iki kız makyajlarını tazelerken sohbet ediyordu. Bende boş durmayıp aynanın önüne geçip kendime baktım. Çantamdan kırmızı ruju çıkarıp rujumu tazeledim. Sonuç olarak lavaboda gerekli bir bulunma sebebim olması lazımdı. "ah kızım o yakışıklı adam gerçekten bir harika. Bir gecelik onunla olmak için nelerimi vermezdim." "kimden bahsediyorsun Arenden mi? Eğer öyleyse bakmaz sana boşuna umut besleme gördün işte yanındaki kızı." Aren mi? Yanındaki kız mı? Bunlar bizden mi bahsediyordu? Evet Arenin dikkat çeken yakışıklığı vardı fakat bu kadar da değildi. Biraz abartmış olabilirler mi? Ya da ben biraz kıskanç mıydım areni? Ahh beni ilgilendirmez. Kimle ne isterse yapabilir. Beni ne diye ilglendirir ki bu? Ve aslında konuşmaları dinleyen bir insan değilim. Ama konu içinde arenin adı geçince ister istemez kulak misafiri oldum. Olmaz olaydım sinirlerimin bozulacağını bilseydim hiç dinler miydim bunları? "ee pardon rica etsem telefonunuzu kullanabilir miyim?" Kızlar onlara sorduğum soruyla birbirlerine baktılar. Ne yani çok mu tuhaf bir soru sormuştum? Muhtemelen Arenin yanındaki bir kız olarak telefon istemem tuhaflarına kaçmıştı. İçlerinden sarışın olan telefonunu çıkarıp bana uzattı. "tabiki alın fakat kısa sürerse sevinirim" Dedikten sonra onu onaylar biçimde kafamı sallayıp tebessüm ettim. Ve ablamın numarasını çevirdim rehberden. "aradığınız numara kullanılmamaktadır." Şaka gibi ya ne bu saçmalık numarayı yanlış çevirmiş olmalıydım kesinlikle. Tekrardan aynı numarayı çevirip kulağıma koydum. "aradığınız numara kullanılmamaktır." Ablamın sesini duymayı beklerken bu sesi duymak hayal kırıklığıydı. Zaten me bekliyordum ki? Gerçekten beni hayatlarından silip atmışlar mıydı? Onlar için bu kadar mı değersizdim? Peki ya ablam benim en çok arkamda duran beni en çok destekleyen ablam. Ablam ya benim en zor anımda en çok yanımda olan ablam. O da mı beni silmişti? Gözümden bir damla yaş düşerken kendime gelip telefonu kızlara geri uzattım. Tuvaletten çıkıp arka çıkışların olduğu alana doğru ilerledim. Kapıyı açarak merdivenlerden indim. Nereye gideceğim hakkında hiç bir fikrim yoktu. Ama daha fazla bu duruma katlanamazdım. Bana yakın olan kim varsa bir anda yabancılaşmıştı. Buna katlanamazdım. Hayatlarında hiç var olmamış gibi silinmeye katlanamazdım. Niye böyle olmuştu ki? Çok mu kötü kızdım? Ya da çok mu çirkindim? Neden sevmediler beni? Ailem ya onlar benim ailem. İnsan hiç ailem dediği kişiyi silip atar mı hayatından? Gerçi beni hiç bir zaman aileden kabul etmemişlerdi. Ne annem ne babam şimdi ablamın da beni hayatından silmiş olduğnu görmek canımı acıtıyordu. Kalbimdeki derin sızılar bir bir tekrardan ortaya çıkıyordu. Neden her şey böyle olmak zorunda ki? Başka türlü olamaz mıydı her şey? Bu mu benim hakkettiğim? Hayatın bana biçtiği değer bu muydu? Bu kadar mı yani her şey? Kafamdaki zilyon tane düşünceyle ilerlerken ıssız tenha bir yola geldiğimi fark ettim. Daha fazla ayakta duramayarak yolun ortasına çöktüm. Çökmemle gözümdeki biriken yaşları serbest bıraktım. İçimdeki kız çocuğu ilk defa kimsesizliğiyle yüzleşti. İçimdeki kız çocuğu, kimsesizliğin karanlığına hapsolmuşçasına umutsuzluğun pençesine düştü. Ne yapacağını bilemez halde çaresizce dibe doğru sürüklendi, içindeki umut kırıntıları da adeta söndü. İçimdeki Kız çocuğu bu gece, yaşamın anlamsızlığına dair ağırlaşan düşüncelerle boğuştu; geçmişin yükü ve yaşadığı hayal kırıklığı onu mahvetti. İçimdeki kız çocuğu ilk defa içindeki umuda tutunamadı. O kız çocuğu kendini ilk defa çaresiz hissetti. İçimdeki kız çocuğu, çaresizliğin boğucu sarılışıyla adeta nefes alamaz hale geldi. Her çırpınışı, daha da derinlere gömüldüğü bu umutsuzluğun pençesine takıldı. İçindeki karanlık bulutları dağıtamadı; adeta onlarla bütünleşti. Umutsuzluğun gölgesi altında yürümeye çalışırken, her adımı daha da ağırlaştı ve içindeki kız çocuğunun çığlıkları sessizliğin içinde kayboldu. Çünkü umudun yok olduğu yerde acının çığlığı başlardı. ______________________________________________________ Sizce Arenin bu kadar tutarsız davranmasının sebebi ne? Aren gerçekten Alisyayı kıskanıyor mu? Peki alisyanın ailesi tarafından tamamen silinmiş olması bu biraz üzücü bence. Alisya bundan sonra nasıl bir yol izleyecek? . . . . . Herkese merhaba ilk kitap yazma deneyimim olduğu için biraz tutarsızlık yaşıyorum. Tabiki bu tutarsızlıkları düzeltmeye çalışıyorum. Fakat bu kadar çabaya rağmen sizlerden destek görmemek beni biraz sekteye uğratıyor. Kitaba ilk başladığımda uzun uzun yazmayı düşünüyordum fakat kitabı biraz daha kısa tutmaya karar verdim. İyi Okumalar aşk kuşlarım... |
0% |