@butterfly2
|
5 yıl sonra... O günün üzerinden tam beş yıl geçmişti. Yıllar bende iz bırakmış beni bambaşka biri yapmıştı. Biraz buruk biraz hissizdim. Geçmiş işte ne kadar geride kalmış gibi gözüksede bir süreden sonra seni yakalıyordu. Seni içine bir tutsak gibi hapsediyordu. Zaman, diyorlar her şeyin ilacıdır. Bence hiçte öyle değil. Neden mi? Çünkü zamanın kum saatindeki her tanesi, yüreğine daha derin bir yara açarak geçmişin hüznünü hatırlatır. İçini kemiren o hissizlik, adeta ruhunu yavaşça kemirir, umutsuzluğa sürükler. Geçmişin zincirleri, bedenini sarmış bir zehir gibi, kaçışın olmadığı bir hapis gibidir. Günler, aylar, yıllar geçtikçe geçmişin karanlık gölgesi daha da derinleşir. Her anı, sanki bir bıçak gibi, yüreğinin en hassas noktasına saplanmış gibidir. Gece yatağında dönerken bile, geçmişin acı dolu anılarıyla boğuşurken bulursun kendini. Artık hayatın gri bir perde ardında sıkışıp kalmış gibi gelir, umutsuzluğun soğuk pençeleri adeta ciğerlerine yapışmıştır. Yaşamın renkleri solmuş, her şey gri tonlara bürünmüştür. Geçmişin acı yaşanmışlığı içinde kaybolurken, geçmiş boynunu sarmış bir ip gibi sıkılır. Her gün, adeta bir yük treni gibi, acı dolu hatıralarla ezilirsin. Gülümsemenin ardında sakladığın çaresizlik ve yok oluş, adeta sırtında taşıdığın kambur gibidir ve bir adım atman neredeyse imkansız gibi gelir. Umutsuzluğun karanlığına saplanmış bir ok gibi, her adımda daha da derine batarsın. Gece yarısı yatağında dönerken, acı düşüncelerin zihninin içinde yankılanır durur. Geçmişin zincirleri boğazını sıkar, nefes almanı zorlaştırır. Artık duyguların kurumuş bir çiçek gibi solmuşlardır. İçindeki umutsuz fırtına, gökyüzünü kaplayan bulutlar gibi dağılmaz bir şekilde durur. Hayatın anlamı, adeta bir kayıp pusulası gibi, kaybolmuş gibidir. Gece yarısı gözlerini tavana dikerek geçirdiğin saatler, içindeki boşluğu daha da derinleştirir. Geçmişin hayaletleriyle dans etmek zorunda kalırsın, sanki onlar seni seçmiş gibi. İçinde susmak bilmeyen çığlıkların, sessiz bir ormanda yankılanan çaresiz bir çığlık gibi, yankılanır durur. İşte zaman senin duygularından ne alır ne verir. Olduğu gibi canını yakmaya devam eder. Zamanın acımasızca ilerlemesi, geçmişteki acıları daha da derinleştirir. Yara izlerin zamanla kabuk bağlamak yerine, sürekli kanayan yaralara dönüşebilir. Geçmişin hayaletleri her an seni sarar, adeta içinde hapsolmuş gibi hissettirir. Artık gülümsemenin ardında sakladığın çaresizlik, yıpranmış bir maske gibi yüzünde durur. Yıllar bana bunu öğretmişti. Geçmişten kalanlar bunlardı. Ne paramparçaydım. Ne de bütündüm. Ama kendimi toplamıştım. Belki iyileşemedim, yaralarımı saramadım. Fakat güçlü durmayı öğrendim. Yıllar bana yıkılmamam gerektiğini hep dik durmam gerektiğini öğretmişti. ***** En son areni davette görmüştüm. Kaçmadan önce. Aslında amacım kaçmak bile değildi. Sadece o an her şey üst üste gelmişti. Ailemin beni tamamen sildiğini görmek bunu fark etmek beni mahvetmişti. Gitmek istemiştim. Yok olmak istemiştim. Bu içimdeki katlanılmaz acılar yok olsun istedim. En yakınım dediğim insanlardan darbe yemek beni yıkmıştı. Ve sonra areni de kaybettim. Çünkü o günden sonra hiç karşıma çıkmadı. İçten içe bu duruma üzülüyordum. Ne kadar gerçekleri inkar etsem de onu seviyordum. Bunu o zamanlar kabullenmek zordu benim için. Ama yıllar geçince üstüne düşününce aslında aren beni kurtarmıştı. Öyle bir ailede kalmak ancak benim bitişim olurdu. Çünkü beni borç karşılığında arene satan öz ve öz ailemdi. Peki aren neden beni almak istemişti? Bunun bir cevabını bulamadım. O gecenin ardından o caddeden çıkıp başka bir şehre gelmiştim. Her şeye sıfırdan başlamıştım. Yeniden kimse olmadan. Muğlaya gelmiştim. En sevdiğim şehire hep hayalini kurduğum şehire gelmiş istediğim üniversiteye devam etmiştim. Üniversite okurken aynı zamanda bir çok işte çalışmıştım. Zor süreçlerdi benim için. Bunları yaparken evde bulmuştum ve o sırada maliyeti aza indirmek için ev arkadaşı bulmuştum. Ama ev arkadaşından çok iki yakın arkadaş olmuştuk. Yasemin. Yıllar bizi birbirimize bağlamıştı. Biraz deli biraz neşeli bir kızdı. Kader yollarımızı birleştirmişti. Ve bunca emeğin bunca çabanın sonunda kendimi ne kadar zor olsa da toplamıştım. İlk yıllar ne kadar bocalasamda yapmıştım işte. Areni bırakıp gitmiş ailem demeye utandığım kişileri hayatımdan silmiş aynı onların bana yaptığı gibi, kendime sıfırdan hayat kurmuştum. *** Bugün, üniversitenin mezuniyet töreni vardı. Tüm bu yıllar boyunca çabaladığım ve emek verdiğim çalışmaların, bugün bir sonuca ulaşacağı fikri beni hem heyecanlandırıyor hem de biraz gerginlik hissettiriyordu. Sabah erken saatte uyanmıştım ve tören için olan elbisemi giyindim. Mezuniyet elbisem, özenle seçilmiş ve yılların emeğine yakışacak bir şekildeydi. Birkaç hafta önce Yasemin'le birlikte almıştık. Onun desteği ve fikirleri olmadan, bu özel günü aynı coşkuyla yaşayamazdım. Onunla birlikte alışveriş yaparken geçen zaman, sadece bir elbise alışverişi değil, aynı zamanda güzel anılar biriktirme fırsatıydı. Törenin yapılacağı yere geldiğimde kalabalığı ve heyecanı hissettim. Ailem, yakın arkadaşım, sırdaşım dediğim insan Yaseminle benimle birlikteydi. Onun burda olması, içimdeki gerginliği hafifletiyor ve beni daha rahat hissettiriyordu. Törenin başlamasıyla birlikte, sıra adımın çağrılmasını beklemeye başladım. Adım çağrıldığında sahneye doğru adım attım. Mezuniyet belgemi aldım ve cüppemi giyindim. O an, tüm bu yılların emeğinin, sabrının ve azminin taçlandığı bir andı. Sahip olduğum duyguları ifade etmek zor, hem gurur hem de bir tür hafif şaşkınlık vardı içimde. Bu anlarımın onlarında görmesini isterdim. Daha fazla oyalanmadan konuşmamı yapmak adına kürsüye geçip mikrofonu elime aldım. "Sevgili Mezun Arkadaşlarım, Bugün, karmaşık ve çetin bir yolculuğun sonunda, burada bir araya geldik. Kalbimizde hem gurur hem de bir miktar yorgunluk taşıyoruz. Bu, sadece bir mezuniyet töreni değil, aynı zamanda geleceğe dair umutlarımızın yeşerdiği bir başlangıç. Bu yolculuk, ilk adımını attığımız andan itibaren kolay olmadı. Derslerin ağırlığı, sınavların zorluğu, bitmek bilmeyen ödevler... Tüm bunlar bizi sık sık yordu. Ama her defasında, içimizdeki inanç ve azim, bizi ayağa kaldırdı. Bu yolda ilerlerken, bazen düştük, bazen de kaybolduk. Ancak hocalarımızın sabırlı rehberliği ve desteği sayesinde ayakta kaldık. Onların katkısı olmadan, bu başarıya ulaşmak belki de imkansızdı. Bugün burada, sadece mezun olmakla kalmıyoruz, aynı zamanda geleceğe de bir adım atıyoruz. Ailelerimizin ve sevdiklerimizin burada olması, bize hissettirdiği gurur ve mutluluk tarif edilemez. Onların desteği, içimizdeki umudu canlı tutmamızı sağladı. Evet, belirtmek gerekir ki, bu yolculuk hiç de kolay olmadı. Zorlu sınavlar, stresli projeler, uykusuz geceler... Bunlar sadece birer parçasıydı. Ancak bugün burada, bu zorlukları aşarak geldik. Bu noktada olmak, bize her zaman hatırlatacak ki, umutsuzluğa kapılmadan, azimle yürüdüğümüzde neler başarabileceğimizi. Şimdi önümüzde, belki de birçok bilinmeyenle dolu bir gelecek var. Ancak içimizdeki güç ve deneyimle, her türlü zorluğun üstesinden gelebileceğimize inanıyorum. Sevgili arkadaşlarım, bugün burada sadece bir adım atmıyoruz, aynı zamanda bir bütün olarak bir adım atıyoruz. Bundan sonra hayat, bizi yeni başlangıçlara ve fırsatlara sürükleyecek. Geleceğimizin ne olacağını tam olarak bilemesek de, bu yolculuğun her anını hatırlayacağız. İçimizdeki azim ve inançla, her türlü engeli aşabileceğimize inanıyorum. Son olarak, kendi adıma bu yolculuğun ne kadar karmaşık ve bazen yorucu olduğunu söylemek istiyorum. Ama burada, bu günü yaşamış olmak, tüm zorluklara değdiğini hissettiriyor. Hepinizi kutluyor ve gelecekteki başarılarınızın hepimize umut kaynağı olmasını diliyorum. Teşekkür ederim." Konuşmamı bitirdikten sonra büyük bir alkış tufanı kopmuştu. Yaseminle göz göze geldiğimde ona tebessüm ederek kürsüden indim. Herkes konuşmasını yapıp kürsüden indikten sonra hep beraber toplanıp o çok istenilen havaya şapkalarımızı attık. Ve bundan büyük bir keyif aldığımı hissettim. Saatler geçti herkesin ailesi dağılıp gittikten sonra biz mezunlar söz verdiğimiz gibi eğlenmeye bara gitmiştik. Yasemin işi çıktığını söyleyip gelmemişti. Bende aybarsı benimle gelmesi için davet etmiştim. Aybarsla üniversitenin ilk günü kayıt yaptırırken tanışmıştık. Yaseminden sonra en yakın arkadaşım aybars diyebilirdim. "sahnede gerçekten inanılmazdın Alisya tebrik ederim seni." Aybarsa kısaca teşekkür ettikten sonra önümüzdeki masadan içkimi aldım. İçkimi kafama dikerek ayağa kalktım. "nereye Alisya?" Aybarsın bana yönelik sorusuyla ona döndüm. "lavaboya gidip geliyorum. Başım ağrıdı biraz." Diyerek ona kısaca açıklama yaptım. "bir şeyin mi var Alisya noldu?" Aybarsın sorusunu es geçip lavaboya doğru ilerledim. Aybarsın bazen gereksiz soruları beni boğuyordu. Tamam onu gerçekten seviyordum. ama bazen bana yönelik davranışları beni sıkıyordu. Aslında bana karşı bu tutumunun nedenini biliyordum. Aybarsın bana karşı ilgisi olduğu barizdi. Bunun hakkında kaç defa benimle konuşmaya çalışmış fakat hiç birinde karşılık alamamıştı. En sonunda pes etmiş bir daha da bu konuyu açmamıştı. Aybarsı seviyordum ama arkadaşım olarak ve onu kaybetmek istemiyordum. O yüzden bu konuyu uzun bir süre önce kapamıştık. Biz onunla iki yakın arkadaştan fazlası değildik. Olamazdık. Lavabonun kapısını açtıktan sonra aynada yüzüme baktım. Artık aynaya baktığımda o küçük kızdan eser yoktu. O küçük kızın yerini yılların onu büyüttüğü, ama her şeye rağmen dimdik ayakta duran bir kadın almıştı. Aynadaki yansımam sadece buydu. Düşüncelerimden kapının açılış sesiyle sıyrıldım. Gelenin kim olduğuna bakmadan daha fazla oyalanmamak adına hızlıca ellerimi yıkadım. Yan taraftan peçete almak için kapının oraya doğru giderken görmeyi beklemediğim bir suretle karşılaştım. Bunca yıldan sonra şimdi nasıl buradaydı? Beni nasıl bulabilmişti? Yıllar sonra karşılaşmamız, kaderin nasıl bir oyunuydu bu? "Değişmişsin küçük kız büyümüşsün yıllar seni büyütmüş." Dedikleriyle ağzımı oynatıp bir şeyler söylemek istedim ama onun adından başka bir şey çıkmadı ağzımdan. "Aren?" ______________________________________________________ Herkese merhaba bölümü nasıl buldunuz? O günden sonra alisyanın birden toplanıp istediklerine ulaşmak için çabalaması sizce de görmek istediğimiz güçlü kadınlar arasında değil mi? Aren yıllar sonra alisyanın karşısına neden çıktı? Ve bunca yıldır neden yoktu? Alisyayla Aren mutlu bir sona ulaşabilcekler mi? Bence bu sorularla biraz yanlız bırakayım sizi. Bir sonraki bölümde görüşürüz... İyi Okumalar... 💖 |
0% |