@buzlarkralicesi
|
-16- / 2 Ertesi gün Orhan Bey uzun zamandır ilk defa bu gece böylesine kadar rahat uyuduğunu fark etmişti. Sözünü tutup oğlunu evlendirmenin ardından üzerindeki bütün gerginliği atıvermişti. Sabah yataktan zımba gibi kalkmış, dün gece bu evliliğin şerefine tertip ettiği güzel kahvaltıya dünürlerinin de katılımıyla şenlenmişti. Genç çift balayını keyifle geçirirken onlar da bu mutluluktan mükellef bir aile kahvaltısıyla nasibi alıyordu. İlk etapta masadaki eksiği fark edip karısına "Bizim kız niye inmedi kahvaltıya?" diye sorsa da Ferhunde Hanım "Dün gece çok yorulmuş, uyandıramadım." deyince çok üstünde durmadı. Yalnızca "Şimdiki gençlerde de hiç iş yok be." demekle yetindi. Genelde böyle şeylere çok önem veren bir insandı ancak dün gecenin yorgunluğu kabul edilebilir türden bir mazeretti. Taçmin biricik abisinin düğünü olduğu için bir an olsun oturmamıştı, sürekli danslar, eğlenceler... Ayrıca bugün hiçbir şey onun canını sıkamazdı. Bir baltaya sap olamayan çapkın oğlunun başını bağladığı gün yurt genelinde kutlanması gereken bir bayramdı onun için. Keyifle gülerek dünürlerine döndü Orhan Aksoy. "Sonunda çocukları da evlendirdik, ha dünür?" Ahmet Hamit Bey de aynı keyifle "Öyle azizim, öyle." derken pek bir ışıldıyordu gözleri. Dünürüyle aralarında gizli bir şifreymiş gibi "Elbette bunu kendi aramızda da bir kutlarız, değil mi?" diye de ekledi imayla. "Kutlamaz mıyız ya, kutlarız tabi! Islatırız bunu bir akşam." Ferhunde Hanım bu saadetin arasına girdi ve "Aman bey, doktor yasakladı sana alkolü bilmiyor musun?" diyerek kocası için tatsız olan bu detayı hatırlatmak durumunda kaldı. "Başlarım şimdi doktoruna da, her şeyine de! Ben oğlumu evlendirmişim be, oğlumu! Doktor bana ne karışır!" Keyifli kahkahalar eşliğinde kahvaltısını sürdüren adam için uzun zamandır en mutlu gündü bugün. Tüm dertleri tasası bitip gitmişti sanki. Aşağıda keyifli bir kahvaltı süregelirken Taçmin annesinin dürtüklemelerinden çok sonra uyanmış, internette düzenli olarak paylaşım yaptığı bloğunda abisinin düğünüyle ilgili detayları paylaşıyordu. İsimsiz paylaşımlar yaptığı küçük bir blog sitesi vardı; "Meraklı Leydi'nin Mutluluk Renkleri" Kendisine ise bu blogda @meraklıleydi diyordu ve bu kullanıcı adıyla hem anılarını anlatıyor, hem de anlattıkları sırasında ilişkiler hakkında fikirlerini belirtiyordu. Uzun süredir yazmasına rağmen yalnızca bin takipçisi vardı ama Taçmin burada paylaşım yapmaktan son derece memnundu. Kendine ait bu blog sitesinde tanınmadan istediğini yazabilmek onu mutlu ediyordu. Yazdıklarında anılarından ziyade daha çok kadın erkek ilişkilerini baz alıyordu. Bugünün konusu da belliydi tabi. Meraklı Leydi'nin Mutluluk Renkleri "Birinin eksik yanınız olduğunu nereden anlarsınız? Görür görmez tanır mısınız mesela o kişiyi? Hep doğru insan derler ya hani, karşınıza çıktığı an 'İşte bu, doğru insan!' diye atılabilir misiniz? Dün gece abimin düğününde bunu uzun uzun düşündüm meraklılarım. Düşünün, evlenmemek için evden kaçıyorsunuz. Sonra birine rastlayıp ona âşık oluyorsunuz. Ama bazı sebeplerden terk ediliyorsunuz ve birden size biçilmiş o eski role, görücü usulü bir evliliğe damat olmaya evet cevabını veriyorsunuz. Bunu neden yapıyorsunuz diye sormayacağım, hayır. İnsan canı yanınca saçmalayabilir. Aptalca kararlar alıp bunu uygulayabilir. Asıl merak ettiğim bu değil. Günlerce bunun yasını tuttuğunuz hâlde ilk kez düğünde karşılaştığınız bir kadınla, nasıl parıltılı bakışlarla nikâh masasına oturursunuz? Hani siz âşıktınız, çok âşıktınız? Şimdi ne oldu böyle birdenbire?" İmza: @meraklıleydi Yazısını paylaştıktan sonra yatağının üzerinde bağdaş kurdu Taçmin. Abisinin günübirlik ilişkilerine hak vermemişti hiç. Aksine, her zaman deliler gibi âşık olduğu biriyle evleneceği o günü beklemişti hep. Şimdi abisi gibi evlilikle hiçbir şekilde işi olmayan biri böyle bir şeyi neden yapardı ve bundan niçin gizli bir mutluluk duyardı? Nikâh masasında her ne kadar öfkeden gözlerinde şimşek çaksa da görmüştü onu genç kız, o gözlerde kendisinin bile farkında olmadığı mutluluk parıltıları gizliydi. Bunun nedeni neydi? Zilin çalışıyla oturduğu yerden zıpladı. Hem kimin geldiğini merak etmişti, hem de misafirler gitmeden onlara bir görünmesi gerektiğini yoksa ayıp olacağını düşünmüştü. Odasından çıkıp yavaşça merdivenlerden inerken gelenin Burak olduğunu ve fısıltılı bir şekilde telefonda konuştuğunu fark etti. Bu yüzden direkt aşağı inmek yerine gizlenip ne konuştuğunu biraz dinlemeyi tercih etti. Meraklı Leydi yine iş başındaydı anlaşılan! Ancak tek meraklı kendisi değildi herhâlde, lavabodan çıkıp aşağı inen Nilüfer de genç kızı gizlenmiş bir şeyler dinler vaziyette görünce bir şeyler olduğunu sezmiş, olanları dinlemek için Taçmin'in arkasında yerini almıştı. Burak ise kendisini çağıran Orhan Beyin babasına acilen ulaştırması gereken bazı dosyaları teslim almak için apar topar Aksoy malikânesine gelmişti fakat üzerinde hâlâ dün geceden kalma bir yorgunluk ve baş ağrısı vardı. Üstelik hattın diğer ucundaki Burç da acil bir şekilde kendisini balayı için kaldıkları otele çağırıyordu. Nedense. "Oğlum sabah sabah rüyanda mı gördün beni? Hem sen dün evlenmedin mi, ne diye arıyorsun sabahın bir körü?" "Acilen gelmen lazım oğlum, acil durum sinyali!" "Bir dakika, ben yanlış mı anladım? Sen evlendin ve evlendiğinin ilk sabahı beni balayı için gittiğiniz otele mi çağırıyorsun? Ne oldu orti, düzgün anlatsana bir şunu!" Arkadaşının ses tonundaki samimi paniğe anlam veremiyordu ama ters bir şeyler döndüğü açıkça ortadaydı. "Soru sorma Burak, hemen atla gel diyorum sana!" "Tamam be kardeşim ya, of! Dur hele şu dosyaları Orhan amcadan bir alayım da babama götüreyim-" "Vaktimiz yok diyorum Burak, vaktimiz yok! Başka birini gönder sen babama. O alsın dosyaları götürsün. Şuan boşa harcanacak bir saniyemiz bile yok, acilen gel diyorum sana! Dün gecenin kritiğini yapacağız." Oflaya puflaya "Tamam." demiş bulundu Burak. "İki ayağımı bir pabuca soktun oğlum ya, Orhan amcaya görünüp durumu anlatayım. Geliyorum. Artık uydururum bir şeyler, bir arkadaşım hastalandı başkasını gönderip dosyayı aldıracağım derim. Hadi görüşürüz..." Burak kahvaltının yapıldığı odaya girerken Taçmin laptopunu kapmak için arkasını döndüğünde Nilüfer'le çarpıştılar aniden. "Senin ne işin var burada?" Mahcup bir gülümsemeyle "Pardon, biraz meraklıyımdır da. Senin dinlediğini görünce ben de durup ne oluyor diye bir baktım." dedi dürüstçe. Önceki düğünden arkadaş olduğu bu kızla sonradan çok iyi anlaşmışlardı fakat malûm olaylardan ötürü çok sık görüşememişlerdi. Neyse ki iki aile arasındaki evlilik sorunu da çözüldüğüne göre artık sık sık vakit geçirebileceklerdi. Ancak şimdi ortada daha önemli bir durum vardı. "Benim duyduğumu sen de duydun mu?" "Evet. Burak, abimin yanına gidiyor. Abim balayında. Ve bir şeyler olduğu çok belli." Karnı ağrıyormuş gibi yüzünü ekşiterek "Ne olduğunu öğrenmezsem bu gece hayatta uyuyamam." dedi Nilüfer. En az Taçmin kadar merak içerisindeydi. "Nasıl öğreneceğiz neler olduğunu?" Kafasında aniden parlak bir fikir ampulü yanmış gibi parmağını şıklattı. "Benim süper bir fikrim var!" "Nedir?" "Sen git, masadakilere acil bir işin çıktığını söyle. Ben de laptopumu alıp aşağı ineyim. Kapının önünde buluşalım. Ama çabuk ol, Burak'la babamın atışmaları bitmeden yetişelim." "Nereye? Hiçbir şey anlamadım ben Taçmin." "Burak'ı takip edeceğiz!" "Ne?" Şaşkınlıktan gözleri büyüyen Nilüfer bunun iyi bir fikir olup olmadığından emin değildi. Burak takip edildiğini fark ederse her şey sarpa sarabilirdi sonuçta. Hızlı bir açıklama yapmak için her zamanki çenebazlığını kullandı ve "Bak, burnum çok iyi koku alır ve ortada bir aksiyon, bir macera var. Ben bu macerayı kaçıramam." diyerek duruma açıklık getirdi Taçmin. Nilüfer kısa bir tereddüt yaşadıktan sonra "Tamam, tamam ben de geliyorum. Sakın beni beklemeden gitme!" diye bağırdı genç kızın arkasından. Alara ve Burç arasında neler döndüğünü öyle merak ediyordu ki, Taçmin gibi o da her türlü illegal duruma girebilirdi. ... * YAZAR NOTU: Arkadaşlar hikâyeme yoğun ilgi gösterdiğiniz için çok teşekkür ederim. Hikâyemin seri olduğunu ve serinin ikinci hikâyesi için hazırlıklara başladığımı duyurmak istedim. Bodrum hikâyesinde finale yaklaşırken üzüntü duymazsınız diye düşünüyorum. Bu arada korkmayın, finale daha çok var. :) Ama hangimiz yan karakterlerin de birbirinden eğlenceli hikâyesini okumak istemeyiz ki? Yalnız hikâyeye bu kitap bittikten sonra başlayacağım, şimdilik yalnızca başlık açtım belki de küçük bir prolog paylaşırım. Göz atmak isteyenler için... Hikâye Adı: İZMİR: Meraklı Leydi ve Bay Yanlış Yazar Adı: -BuzlarKralicesi "Bodrum'da başlayan macera, İzmir'de devam ediyor! Alara ve Burç evlendi, sonsuza dek mutlu oldular. Siz bu kadar basit mi sanmıştınız? İlişkiler satranç hâlini alırken tarafların bir sonraki hamleyi tahmin etmesi elbette hiç kolay değil. ♚ ♔ ♚ "Meraklı Leydi'nin Mutluluk Sırları" isimli bloğunda ilişkiler hakkında muzipçe karalayan Taçmin, bir gün bloğuna iddialı bir mesaj atan gizemli takipçisinin hayatını olmadık şekilde değiştireceğinden habersizdi. Yine birbirinden inanılmaz tesadüfler, kahramanlarımızın hayatını karıştırmaya devam edecek!" |
0% |