Yeni Üyelik
3.
Bölüm

۝ B: BTBP || 2

@buzlarkralicesi

-2-

 

Yüksek ses, yabancı müzik ve birbirini tanımayan yüzlerce insan... Eğlence mekânlarının ortak özelliği de buydu zaten; birbirine yabancı insanların kaynaştığı, eğlendiği, birbirilerine telefon numaralarını verdikleri yer olması. Ve geceyi birlikte geçirdikten sonra da o telefon numaralarını bir daha tuşlamamaları... Boşları toplamak için masaları dolaşan görevlilerden birine el ettikten sonra yanına gelmesini bekledi Alara. "Buyurun efendim?" diye soran adama "Martini Bianci lütfen." dedikten sonra etrafındaki arkadaşlarına döndü. "Siz bir şey istiyor musunuz?" Hepsinin önünde birer içki olduğu için kimse bir şey istemedi. Koyu bir sohbetten sonra 6 kişilik arkadaş grubundan sadece 3 kişi kalmıştı. En sonunda Ümit ve Aydan da otel odalarına çıktıktan sonra yapayalnız kalmıştı kız. "Ya bari siz gitmeseydiniz be, sevişmenin vakti miydi? Saat daha ondu be." diye söylendi. Saatine baktı, on bir buçuğa geliyordu. Sahi, vakit nasıl bu kadar çabuk geçiyordu? Masasında titreşen telefonuna bakarken üçüncü içkisi gelmişti. Arayan ağabeyi olduğu için cevaplamak zorundaydı. Onu merak etmesini hiç mi hiç istemiyordu. Bu ailede onu ve düşüncelerini anlayan, önemseyen tek kişiydi. Telefonu açtı ve tek kulağını parmağıyla kapatarak gürültüden soyutlanarak Mete'yi duymaya çalıştı. "Alo, ağabey!"

 

Arkadaki müzik sesini bastırmak için bağıran kız kardeşine "Neredesin sen?" diye sordu.

 

"Gece kulübündeyim ben şuan, seni sonra arayayım mı?"

 

"Tamam." Emin olmak için "Özgürlüğün bokunu çıkarma e mi ağabeyciğim?" diye uyardı kardeşini.

 

"Olur ağabey, çıkarmam. İyi geceler sana!" Telefonu kapattıktan sonra rahatladı. Yüksek sesli müziğe karşı gelmek için bağırırken ses telleri yırtılacaktı neredeyse. "Oh, ucuz yırttık." diye mırıldandı.

 

"Ben bir makyajımı tazeleyip geliyorum." diyen kadını tek eliyle döndürdükten sonra gitmesine müsaade etti. Elindeki çantasıyla giden kadına el sallarken karşı masadaki kızı kesiyordu. Bu saatte kulüpte yalnız kaldığına göre sevgilisi yoktu. Gerçi olup olmaması da pek ilgisini çekmiyordu ya, neyse. O rahat ilişkilerin adamıydı. Gecenin başından beri kızı kesiyor olsa da gerek kızın etrafını saran arkadaş grubundan gerekse onun yanındaki kadından dolayı bir türlü işaret çakıp ayarlayamıyordu. Zaten yanındaki kızın yapışkan hallerinden, kendisine ağzı açık ayran budalası gibi bakmasından ve her fırsatta ciddi ilişki aradığını ima etmesinden son derece sıkılmıştı doğrusu. Partner değiştirmenin vakti gelmişti de geçiyordu bile.

 

Şimdi tam vaktiydi! Hem kız yalnızdı, hem kendisi. Telefonu kapattıktan sonra içkisini yudumlamaya başlayan gizemli güzelin yanına doğru yürüdü ve masaya vardığında kendisine merakla bakan bir çift göze tav oldu. Oldukça hoş bir kızdı, geceyi geçirmek için tabi. Hoş tabiri onun için yatakta kullanılınca güzeldi. Birlikte keyifli vakit geçirirler, sonrasında herkes evlerine dağılır. Burç için hoş kelimesinin anlamı buydu. "Selam!" diye bir giriş yaptı. Karşısındaki kız pek ilgili görünmüyordu ama yine de pes etmedi.

 

"Pardon?"

 

Duymazdan geldi. "N'aber, nasıl gidiyor?" Özgüvenini kedi mi yemişti? Neredeydi o göz kırpmalar, dudak ısırtan karizmatik bakışlar? Bu kıza sökmüyor muydu?

 

Dayanamayıp elindeki içkiyi bıraktı Alara. "Ya biz tanışıyor muyuz?"

 

"Tipik 'Biz tanışıyor muyuz?' kezbanı." diye mırıldandıktan sonra güldü ve "Hayır, ama tanışmamamız için bir sebep göremiyorum." cevabını verdi.

 

Karşısında tüm karizması ve özgüveniyle duran bu adamın hazırcevap hali ister istemez sinirlerini bozmuştu ve sinirden gülmeye başladı. "Göremezsin, çünkü tuvalette."

 

"Anlamadım, tuvalette derken?"

 

"Sebebi diyorum, göremezsin çünkü tuvalette! Senin kız arkadaşı diyorum! Görürse kafanı gözünü yarar. Ayrıca ben seninle ilgilenmiyorum, tipim değilsin yani. Capisci (Kapiş)?"

 

Başını sallayarak "Anladık, zorsun ama imkânsız değilsin." dedikten sonra çapkın bakışlarını kızın üzerinde gezdirdi. Tuvalet kapısını gösterdi. "Onu da merak etme, biz rahat takılıyoruz. Sorun yok yani."

 

"Ben rahat takılamıyorum kardeşim, kıçıma batıyor rahat. Hadi bas git."

 

O sırada lavabodan çıkan kız öldürücü bakışlarla Alara'nın masasına geldi ve daha bugün tanıştığı erkek arkadaşının başka bir kıza asıldığını görünce neye uğradığını şaşırdı. Alara'nın önündeki içki bardağını adamın üzerine boca ettikten sonra "Yuh be! Daha bugün tanıştık, bugün! Bari aradan 1 hafta geçseydi!" diye bağırdı.

 

Çıkan olayla keyfi yerine gelen Alara gülerek adama baktı. "İşte zavallı kızlara bunu söyletmeyin abi! Bak kız 1 hafta sonra başka kıza yavşamana bile dua eder hale gelmiş. Ayıp valla, ayıp..." Başını iki yana sallayarak karşısındaki adamı ayıplamaya devam etti. Elindeki makyaj çantasıyla sevgilisini dövmeye başlayan kıza "Bacım yardım lazım mı ya? Kızılcık sopası kapıp geleyim mi?" diye sorduktan sonra gülmeye devam etti.

 

Karşısında adını hatırlamadığı kadının hafif darbelerine maruz kalan Burç ise neye uğradığını şaşırmıştı. "Ya kızım ne yapıyorsun Sude?"

 

"Ne Sude'si be, ne Sude'si?" Bu durum onu daha çok sinirlendirmiş olacaktı ki çantasıyla daha hızlı vurmaya başladı. "Gözde benim adım, Gözde! Allah senin cezanı versin ya! Hepiniz böylesiniz!"

 

Söylene söylene mekândan çıkan kadının arkasından "İyi de ben sana rahat takılalım demiştim! Yarın nikâh tarihi alalım dedim de benim mi haberim yok?" diye söylendikten sonra istifini bozmadan masadaki kıza geri döndü. "Eee, şimdi ne yapıyoruz?"

 

"Şimdi..." Etrafına bakındıktan sonra "Sen defolup gidiyorsun, benim de elimi kana bulamıyorsun. Tamam mı güzel kardeşim?" diye uyardı.

 

"Kardeşim deme ya, bir gün lazım olabilir çünkü." Masaya daha da yaslandı ve "Zor kadınları severim." dedi. "Sude çok kolay bir kızdı zaten, dişime göre değildi yani."

 

Ters ters bakarak "Gözde." diye düzeltti. Bu adam hiç akıllanmayacaktı görünüşe göre. Kene gibi yapışmıştı!

 

Onaylarcasına başını sallayarak "Ha, tamam." dedikten sonra "Peki senin adın ne?" diye sordu.

 

"Boş ver kardeş ya, nasılsa beş saniye sonra unutacaksın. Boşuna o kuş beynini karıştırmayayım şimdi." Çantasını alıp mekândan çıktıktan sonra ister istemez az önce yaşadıklarına gülmeye başladı. "Allah'ım sen akıl fikir ver Ya Rabbim, böyle beyinsiz yaşamak çok zor olmalı." Başını iki yana salladıktan sonra odasına doğru yürüdü. Bu hayatta katlanamadığı bir erkek tipi varsa o da az önceki dallama gibi feneri nerede söndürdüğünü bilmeyen, yanındaki kıza aldırış etmeden başka kızlarla flört eden, götü başı dağıtmaktan zevk alan serseri tiplerdi. Odasına geldiğinde oldukça yorucu bir gün geçirdiğini fark etti ve soyunup jakuzisinin içine girdi. Tüm yorgunluğu biran gidivermişti sanki. Ağabeyiyle konuştuğu numarası dışında başka bir hattını telefonuna taktı ve uzun süredir kapattığı telefonunu açtı. Jakuzide keyif çatarken sesli mesajlarını bir bir dinlemeye başladı.

 

İlk sesli mesajı annesindendi. "Kızım! Sen bizi üzüntüden öldürmek mi istiyorsun? Sen gidince nasıl rezil olduk haberin var mı? Bize bunu nasıl yaparsın? Tamam, bak her şeyi unuttuk biz. Ne olur evine dön. Nerede olduğun bile belli değil, seni çok merak ediyoruz. Lütfen sesli mesajımı dinleyince en azından bir ara."

 

Elleriyle iyice topladığı köpükleri havaya kaldırdığı bacağına sürerken "Çok geç Afitab Hanım, ben burada çok huzurluyum şuan." dedi. Belki zamanında dinleseydi, onu anlama çalışsaydı bunlar olmayacaktı. Şimdiyse hiç pişman değildi.

 

Sonraki sesli mesajı ağabeyi Mete'dendi. Endişeli bir ses tonuyla "Kardeşim nerelerdesin ya? Nasıl bizi yüzüstü bırakıp gidersin? Ailemize bunu nasıl yaparsın?" diyerek başlayan sözleri alaya dönüştü. Kahkahalarının arasında "Kızım var ya çok ballısın ha, iyi ki de benim gibi bir ağabeyin var. Kimse çakmadı durumu, sen rahat takıl." dedi. "Ama her saat başı rapor isterim haberin olsun. Nerede olduğunu merak ederim haberin sonra. Tamam mı? Hadi öptüm kıymetlim."

 

Son sesli mesajıysa kuzeni Nilüfer'dendi. Endişeden çok şaşkın ve heyecanlı ses tonu hâkimdi. "Alara nerelere gittin? İnsan gitmeden bir haber verirdi en azından! Her neyse... Sen bombayı bilmiyorsun, en yeni dedikodular bende! Sen düğünü terk edip gidince bil bakalım ne oldu? İnanmazsın, damat da düğünden kaçmış! Valla eğer gitmeseydin nikâh masasında sap gibi kalan sen olacaktın. İyi yaptın valla kız, ileri görüşlülüğüne hastayım! Buralar gayet iyi, eğlenmene bak. Disko disko partizani!"

 

Kuzeninin komik cümlelerine gülerken aklına tek bir şey takılmıştı; bu her iki tarafın da istemediği, suçu birbirinin üzerine atıp kaçtığı bir evlilikti, bunu biliyordu. Buna rağmen damadın onunla eş zamanlı bir şekilde kaçması şaşırtmıştı onu.

 

...

 

 

Loading...
0%