Yeni Üyelik
4.
Bölüm

۝ B: BTBP || 3

@buzlarkralicesi

-3-

 

Elleri arkasında, salonda bir o yana bir bu yana yürürken deli gibi sinirliydi adam. Düşündükçe daha da köpürüyor, sinirden ne diyeceğini şaşırıyordu. "Eşek herif!" Telefonuna sarıldı aniden. "Dur ben senin bütün kredi kartlarını iptal ettireyim de gör sen gününü! Bakalım o çulsuz halinle hangi ortamlarda gününü gün edeceksin!"

 

"Yapma Orhan." diyerek araya girdi Ferhunde Hanım. Biraz daha müdahale etmeseydi eşinin sinirden ne yapacağını kendisi bile kestiremiyordu. Sakinleştirilmesi, ehlileştirilmesi gereken bir hayvan gibi oraya buraya kükremekten başka şey yaptığı yoktu.

 

"Yapma mı? Ne yapması be kadın? Hep senin yüzünden bu hale geldi zaten! Önce eve girmez oldu, sonra da ipini koparana kadar içti!"

 

"Gençlikte olur böyle şeyler..."

 

"Biz de genç olduk, ama neremizle içeceğimizi iyi bildik Ferhunde! Daha fazla saçmalayıp beni sinirlendirme! Koruyup durma o eşeği bana! Hayvan oğlu hayvan!"

 

Ellerini kavuşturarak "Ama Orhan Bey Amca... Yani şuan kendine de hayvan demiş olmadın mı?" diye sorarken karşısında tir tir titreyerek oturuyordu Burak.

 

"Hayvanım ben! Hayvanım ki böyle bir çocuğum olmuş! Evlat değil düşman, düşman! O kadar davetliye rezil rüsva etti beni! Böyle evladı ben ne yapayım ha, ne yapayım sen söyle?"

 

"Siz en iyisini bilirsiniz Orhan Bey Amcacığım..." derken içinden "Ulan Burç, yine yaptın yapacağını. İşin kötüsü, beni de bu ateş hattında bırakıp gittin! Alacağın olsun senin, hayvan herif! Şimdi ne biçim kızlarla âlem yapıyordur. Hain, kalleş!" diye söylenmeyi de ihmal etmiyordu. Biranda kendisine dönen yaşlı adamla göz göze geldiğinde neye uğradığını şaşırdı. Korkudan gözleri fal taşına döndü.

 

"Burak!"

 

"Efendim Orhan Amcacığım?"

 

"Sakın, bak sakın bu herif cep deli cepken delik sana geldiğinde otelinize alayım falan deme!"

 

"Ama Orhan Amcacığım... Amca canımcığım... Canımcığım Orhan'ım... Aman! Orhan Amcacığım, ben nasıl ona git derim? Çocukluk arkadaşıyız biz onunla."

 

"Ben onu bunu anlamam! Eğer o sıpayı sizin otelde görürsem o oteli başınıza yıkarım! Babana şirkette sabahlıyorum diye yalan söyleyip kızlarla kırıştırdığını, her şeyi söylerim! Sonrasını sen düşünürsün artık."

 

Boynunu büktü ve "Sen nasıl istersen Orhan Amca."

 

♚ ♔ ♚

 

Keyifle garsonu çağırdı ve "Bize bir şarap, en iyilerinden." dedikten sonra rahatça arkasına yaslandı. Bu sırada karşı masada dün gece barda asıldığı fakat yüz bulamadığı kızın oturduğunu fark edince yanındaki kadına daha da bir hava basmaya başladı. Alara'nın onu alaycı bir biçimde gülerek izlediğinin farkında bile değildi.

 

"Bu şişeden sonra biraz ağır gelmesin?"

 

"Yok Cemreciğim, ben alışığım. Sen hesabı dert etme, ben varım burada! Koskoca Burç Aksoy var karşında."

 

Gözlerini kısarak bozulduğunu belli etti. "Koskoca Burç Aksoy bir de ismimi karıştırmasaydı keşke. Sevde! Sev-de!"

 

"Olur canım, o da olur. Cemre de olur, Sevde de olur, Demre de olur." Şarap gelince birer kadeh doldurup içmeye başladılar. Garsona el edip hesabı istedikten sonra kartını verdi. "Eee, sen neler yapıyorsun Gülseciğim?"

 

"Sevde."

 

"Ha, pardon."

 

"Ben iç mimarım."

 

"Oh, oh, oh! Ne güzel!" Garson elinde kartla gelip kendisine "Beyefendi, kartınızdan para çekemedik." deyince neye uğradığını şaşırdı. "Allah Allah, manyetiği mi bozulmuş?" Fazla uzatmadan cüzdanından yeni bir kart çıkarıp garsona uzattı. "Al bakalım, bundan çek o zaman." Tekrar baş başa kaldıklarında "Nerede kalmıştık? Ha, iç mimar... Sadece evlerin, ofislerin içine değil, erkeklerin içine de hâkimsin belli ki."

 

"E öyle de denebilir."

 

"Kaç gün kalacaksın burada?"

 

"Aslında yarın dönecektim ama seninle tanışınca birkaç gün daha kalmaya karar verdim."

 

Avını dişlerinin arasına sıkıştırmış aslan gibi gülümsedi. "Ya..."

 

Bu sırada az önceki garson tekrar gelip "Bu karttan da çekemedik beyefendi." dedi.

 

"Hayret bir şey ya, ne demek çekemedik?" Bankayı arayıp hesabının babası tarafından kapatıldığını öğrenince bozuntuya vermemeye çalıştı. Tek kaşını kaldırarak çapkın bakışlarla kıza "İstersen geceye yukarıda, odada devam ederim. Ben sana alevli bir meyve yaptırırım ha ne dersin? Ben de hesabı ödeyip sana katılırım."

 

Nazlana nazlana da olsa "Eh, peki bari." dedi ve Burç'tan anahtarı alıp restorandan çıktı.

 

Kıza rezil olmadan durumu atlattığına sevinmişti fakat hesabı nasıl ödeyeceği konusunda en ufak fikri yoktu. Kapana kısılmış gibiydi. Birden karşıda tatlısını çatallayarak keyifle yiyen kızda sabitlendi bakışları. Hızlı adımlarla yürüdü ve kızın masasına oturdu. "N'aber ya, görüşmeyeli nasılsın?"

 

"Dün gece yanından ayrıldığımdan beri öyle iyiyim öyle iyiyim ki anlatamam yani. Niye geldin yine? Bu kız da mı şutladı seni?"

 

"Aaa bir dakika, lütfen. Bu zamana kadar hiçbir kadın beni şutlayamadı, rica ederim."

 

"O zaman mümkünse ben şutlamadan defolup gitsen?"

 

"Gideceğim de... Gözlerimi senden alamıyorum." Karşısındaki kız inanmadığını belli eden ters bakışlarla kendisine bakınca daha fazla uzatmanın bir anlamı olmadığını anladı. "Ya, tamam. Kartlarım iptal edilmiş, hesabı ödeyemiyorum. Bana bir destek çıkar mısın rica etsem?"

 

Şaşkınlığını gizleyemeyerek gülmeye başladı. "Hem çapkınsın, hem fakirsin! Üstelik bir de zengin rolü yapıyorsun! Pes!" Kahkahalarına engel olamadı. Hayatında hiç bu kadar eğlendiğini ve güldüğünü hatırlamıyordu.

 

"Ya zengin rolü falan yapmıyorum, saçmalama! Ben zenginim zaten." Kartlarını çıkarıp masaya koydu suçlu bir çocuk gibi. "Sadece... Babamın gazabına uğradım diyebiliriz. İstemediğim biriyle evlendirmeye kalkıştı, ben de ona karşı çıktım. Bu yüzden sinirlendi ve şimdi de beni cezalandırıyor." Umut dolu bakışlarla "Eee, bana yardım edecek misin?" diye sordu.

 

Kader ortağı olduklarını anlayınca gözlerini kısarak adama dikkatli bir biçimde baktı. Yalan söyler gibi bir hali yoktu. Ve müşkül durumdaydı. Sırf aynı kaderi paylaştıkları için ona yardımcı olabilirdi. "Pekalâ, sana yardım edeceğim. Ama bir daha etrafımda dolaşmayacaksın, anlaşıldı mı?"

 

Hızlı bir biçimde başını salladı ve "Anlaşıldı, tüm şartların kabul!" dedi heyecanla. "Sana nasıl teşekkür edeceğimi bilemiyorum gerçekten."

 

Cüzdanını çıkarırken "Gölge etme, başka ihsan istemez." diyerek kısa kesti Alara. Garsona el etti. "Bakar mısınız? Arkadaşın hesabı benden..." Garson, kızın kartını alıp gittikten sonra uzun uzun bakıştılar. En sonunda genç kız "Ne bakıyorsun, gitsene! Kız ağaç oldu yukarıda." dedi.

 

"Ha, kız vardı değil mi? Kız..."

 

"Evet, kız. Dikkat et de bu sefer de adını unutup dayak yeme." Başını sallayan adama "Ya niye kaybolup gitmiyorsun halâ? Yukarıdan davetiye mi bekliyorsun?" diye söylendi.

 

"Tamam, gidiyorum. Sadece... Sana biraz daha bakmak istedim." dedi alık alık.

 

"Artık âşık numarası yapmana gerek yok, hesabını ödüyorum işte..." diyerek masadaki kartlarını adama uzatırken ismini öğrendi. "Burç Bey." Başını iki yana sallayarak "Anana babana acıyorum vallahi, sen adam olmazsın." dedi umutsuzca.

 

Kızın yüzünü hayran hayran incelerken "Dudakların estetik mi?" sorusu süzüldü dudaklarından.

 

"Bak vallahi ödemekten vazgeçerim! Defol!"

 

"Tamam."

 

"Defolsana!"

 

"Tamam ya, gidiyorum." Ayağa kalktı ve restorandan arkasına baka baka çıkarken en sonunda kıza öpücük atmayı da ihmal etmedi.

 

"Allah'ım sen akıl fikir dağıtırken bu geri zekâlı tuvalette ekmek mi yiyordu ya? Çok merak ediyorum gerçekten, oraya bir dönüp bakamaz mıyız acaba? Tövbe estağfurullah, şimdi çarpılacağım ha." Cüzdanını çantasına koyarken başını iki yana salladı. Günün birinde, bir gece öncesinde onu sinirlendiren adamın tekine yardım edeceği aklına gelmezdi. Fakat etmişti işte...

 

O kendinden emin, çapkın playboyun kendisi gibi evlenmek istemediği için zor durumda kalan bir zavallı olduğu a

klının ucundan bile geçmemişti, doğrusu şaşkındı.

 

...

 

Loading...
0%