Yeni Üyelik
41.
Bölüm

۝ B: BTBP || 30

@buzlarkralicesi

-30-

Aradan 2 hafta gibi bir zaman geçmiş olmasına rağmen Alara ve Burç herhangi bir gelişme kaydedememişti. Salonda oturmuş yeni bir plan kurmaya çalışırlarken Alara'nın çaresizliği yüzünden okunuyordu. "Ben bu işten hiçbir şey anlamadım ya! Ne yapsak normal karşılıyorlar, evlilikte olur böyle şeyler diyorlar. Ne yani, evlilik gerçekten böyle bir şey mi?" Bıkmış bir ifadeyle ofladı kadın. "Offf... Şimdi ne yapacağız?"

Zaten bir çözüm üretme konusunda pek de istekli olmayan Burç masadaki kurabiyeleri kemirirken "Ne diyeceksin bu sefer, Burç içip içip beni dövüyor falan mı? Baştan söyleyeyim, inanmazlar." diye söylenmekle yetindi. Harıl harıl düşünen karısına bir hatırlatmada bulundu. "Bana bak, aldatma olaylarına falan hiç girmeyelim, babam keser beni valla! Yemekte sana biraz kaba davrandım diye az kalsın ayağının altına alıyordu beni, hani aldattığımı falan söylersen canımı alır bak söylemedi deme! Katilim olursun benim."

"Üfff saçmalayıp durma be! Senin beni dövdüğüne kimse inanmaz zaten."

"Ben de onu diyorum işte." Ağzına attığı kurabiyeleri dişleriyle biraz öğüttükten sonra kaldığı yerden devam etti adam. Bu oyun işleri çok saçma geliyordu ona. Üstelik herhangi bir sonuca da ulaştırmıyordu. "Ya direkt biz boşanıyoruz diyelim bitsin gitsin! Ben bu strese dayanamıyorum artık."

"Vız vızlanma iki dakika ya, düşünüyorum işte!" kolundaki saate baktığında işe geciktiğini fark etti. "Benim şirkete geçmem lazım, abim bekliyor. Bir de ona laf anlatacağım."

Her fırsatta yaptığı gibi rahat bir ifadeyle "Başımıza bu işleri sen açtın." diyerek karısını suçladı Burç. Sonuçta yalan da sayılmazdı. Ufacık bir meseleyi don lastiği gibi uzatmamış mıydı? Bu da yetmezmiş gibi bir de şikâyet ediyordu. "Eğer boşanalım deyip durmasaydın şimdi karı koca televizyonun karşısında oturmuş meyve soyup yiyorduk."

"Ha keyfimden yaptım sanki."

"En az Çocuklar Duymasın'daki Meltem kadar gereksizdi diyebilirim." Bahsi geçen dizi karakterini taklit etti. "Evliliğimiz çok monotonlaştı Haluk, boşanalııım."

"Size göre her şey gereksiz zaten! Her şeyi biz abartıyoruz. Bir kere kadın haklı, monotonlaşmış bir evliliği çekmek zorunda mı? İlk tanıştığımızda böyle cool cool takılıyorsunuz, romantik sözler söyleyip tavlıyorsunuz. Evlenince nerde gördüm ben seni!"

Başına hafifçe vurdu Burç. "Pardon karıcığım, ben seninle laf yarıştıramayacağımı unutmuşum." Artık kadınlarla bu tür konuları tartışmaması gerektiğini öğrenmiş olmalıydı, niye her seferinde bu tongaya düşüyordu ki? "Ben bırakayım seni şirkete."

"Ben giderim, akşam görüşürüz."

"Görüşürüz."

Alara gittikten kısa bir süre sonra kendisi de hazırlanıp şirkete gitti. Yapılması gereken çok iş vardı. Yine birikmiş bir sürü işi varken bütün gün Alara'yı düşünüp mal gibi kalakalacaktı. Ancak bugün rutinin dışına çıkan beklenmedik bir şey oldu. Öğle saatini biraz geçmişken arkası dönük bir biçimde dışarıyı seyreden adam kapısı çalınmadan içeri dalan biriyle şaşkınlığa uğradı. Yine gelenin herhangi bir konuyu kafaya takıp kavga krizine giren ve bu ihtiyacını karşılamak için kocasının odasına dalan Alara sanmıştı, ancak arkasına döndüğü an karşısında babasını görünce neye uğradığını şaşırmıştı. Üstelik yaşlı adam oldukça öfkeli görünüyordu. Çizgi filmlerde geçen kafasından dumanlar çıkma tabirini uygulamalı olarak görüyor gibiydi. "Baba..."

Orhan Bey elindeki kâğıdı sallayarak "Bu ne demek oluyor Burç?" diye kükredi en beklenmedik anla. Oğlunun bulunduğu yerde hafifçe sıçramasıyla kâğıdı masaya fırlattı. "Alara'ya boşanma davası açmışsın!"

Babası bunu nereden öğrenmiş olabilir diye düşünmesine gerek yoktu, onun her yerde eli kolu, bağlantıları vardı. Mümkün mertebe ondan habersiz kuş uçmazdı. İşte şuan gerçekten davacı tarafın Alara olması için her şeyi verirdi. O gün karısına caka satarken pek havalıydı, lakin şuan son duasını etme kıvamına gelince keşke diyordu. Keşke davayı Alara açmış olsaydı. Hiç değilse babasına mağduru oynar "Gelinin beni evden kovdu baba, boşuyor beni. Sokaklarda kaldım." diyerek adamın vicdanına dokunur, dayak yemekten kurtulurdu. Ancak şuan içinde bulunduğu durumda bu söz konusu bile değildi, bu yüzden her şeyi dürüstçe masaya yatırma zamanı gelmişti. "Biz boşanma kararı aldık baba, yürütemiyoruz."

"Ulan bana bak seni bir pataklarım, bir daha yürüyemezsin!" Biraz sakinleşmeyi denese de başaramıyordu Orhan Bey. Zaten onda böyle bir evlat varken sakinleşebilmek mümkün müydü sanki? "Ne ayrılması bu daha ilk anlaşmazlıkta? Bu kadar kolay evlilik mi bitirilir? Evcilik oyunu mu sandınız siz bu işi?"

"Bu sadece benim kararım değil ki baba, ortak verilmiş bir karar. Öyle vazgeçtim deyince bitip gidecek bir mesele değil. Alara da boşanmak istiyor."

Kafası karışmış bir ifadeyle çenesini kaşıdı yaşlı adam. Demek kız da boşanmak istiyordu. Peki, ama neden? "Doğru söyle lan, ne haltlar yedin? Yoksa aldattın mı gelinimi, ha?"

"Yo, hayır! Asla baba, asla! Öyle bir şey söz konusu bile olamaz." Çaresizce omuz silkti Burç. "Sadece... Yürümüyor baba. Çok denedik. Anlaşamıyoruz, hep kavga gürültü."

"Annen duysa kahrından ölür be, ölür! Bana bak ne yap et karının gönlünü al, vazgeçir bu işten yoksa karışmam ha!"

"Baba akşam yemeğe gelin, orada konuşalım." Uzun uzun kendisine baktıktan sonra hışımla arkasını dönüp kapıyı çarparak çıkmıştı babası. Bu Orhan Aksoy dilinde akşamki yemek teklifine evet demekti. Fakat bu boşanma konusunda nasıl bir tutum sergileyeceği ise hiç hayal edebileceği cinsten değildi, farkındaydı. Esasında rahatlamıştı da biraz. Bu işin en zor ve sancılı kısmı Burç için babasının boşanma haberini öğrendiği ilk andı. Vakit kaybetmeden Alara'yı aradı.

"Alo..."

"Efendim Burç, bir şey mi oldu?"

"Babam boşanma olayımızı öğrenmiş."

"Ne? İyi de nasıl?"

"Onun bağlantıları vardır, öğrenmiş bir şekilde."

"E nasıl karşıladı peki?"

"Kızılcık sopasıyla."

"Ne yapacağız peki? Bir fikrin var mı?"

İç çekerek "Valla bilmiyorum." cevabını verdi Burç. "Bizimkiler akşam yemeğine geliyorlar. Sen de Afitab anneyle Ahmet babayı çağır da adamakıllı açıklayalım şu olayı. Bir taraf öğrenip diğerine haber verirse bizim niye haberimiz olmadı diye triplere girerler."

"Tamam, peki."

Kadının ses tonundaki tuhaflığın farkına varan Burç "Ne oldu?" diye sordu. Esasında ne olduğunu az çok tahmin ediyordu, çünkü kendisi de aynı durumda sayılırdı. Olayların hızına yetişemiyordu.

"Bilmem, bu kadar hızlı gelişeceğini düşünmemiştim."

"Sen de bunu istemiyor muydun?"

"..."

"Sustun?"

Ne diyebilirdi ki şu saatten sonra? Tüm köprüler yıkılmışken, tüm gemiler yakılmışken... "Evet, ben de istiyordum. Doğru." Kısa bir sessizlikten sonra ruhsuz ve durgun bir ifadeyle "Akşam görüşürüz." dedi yalnızca. Artık tartışmaya da gücü kalmamıştı.

"Görüşürüz."

Bir inat uğruna verilmiş bu karar, her iki tarafın da canını yakan acı bir işkence gibiydi. İki taraftan da çekiştirilen bu ilişki zaten bir gün kopacaktı Alara'ya göre. Kopmadan usulünce bitirilmesi daha iyiydi. Burç içinse çok erken bir vazgeçişti bu, anlamsız bir pes ediş...

Akşam olduğunda bütün aile yemekteyken gerçekleri açıklamanın vakti gelmişti. Artık oyun yoktu, rol yoktu. Her şey hiç olmadığı kadar açık ve netti. Burç ağırbaşlı bir ifadeyle "Sen mi söylersin, ben mi?" diye sordu karısına.

"Fark etmez. Ben söyleyeyim istersen."

Afitab Hanım merakla söylenmeye başlamıştı bile. "Nedir bu kadar eveleyip gevelediğiniz şey çocuklar, söyleyin artık." gençler arasında geçen bu şifreli konuşmadan hiçbir şey anlayabilmiş değildi. Üstelik sabırsızlanmıştı da artık.

"Anneciğim, hepinize bunu açıklamanın vakti geldi." Hiçbir tereddüde yer bırakmaksızın, dürüstçe konuya girecekti Alara. Tüm cümleleri, kelimeleri, savunmaları hazırdı. Tüm tepkilere de hazırdı. Kısacası kendi dışında her şey hazırdı. Ellerini birbirine kenetledi ve konuşmaya girdi. "Biz Burç'la oturduk, düşündük, taşındık..."

Burak sabırsızca araya girdi. "Oturdunuz, kalktınız, çömeldiniz, düşündünüz, taşındınız, kaşındınız. Evet?" Konunun daha fazla uzamasına tahammülü yoktu, çünkü uzadıkça Orhan amcasının tepkisini görmesi de gecikiyordu. Şuan ilgilendiği tek nokta yaşlı adamın nasıl bir tavır takınacağıydı.

Kocasının ekürisinin boşboğaz tavırlarıyla gözlerini devirdikten sonra konuya girmek için toparladı cümlelerini. "Biz Burç'la düşündük ve anlaşamadığımıza kanaat getirdik. Dolayısıyla boşanmaya karar verdik."

Aile babaları birbiriyle bakışırken ortamda uğultular yükselmişti. Anneler aralarında düşünüp tartıyor, birbirilerine şaşkınlıklarını dile getiriyordu. Orhan Bey ise konuya biraz vakıf olduğu için çaresiz tavrını öfkeli bakışlarında gizliyordu.

Ancak Ahmet Hamit Bey ilk kez duyduğu için aynı sağduyulu hareketi gösteremeyecekti. "Ne boşanalı kızım, siz evleneli ne kadar oldu ki?"

Afitab Hanım "Öyle ilk anlaşmazlıkta boşanma mı olurmuş?" diye söylenerek eşinin sözlerini pekiştirdi. "Böyle şey de görmedim vallahi!"

Ferhunde Hanım daha sakin ve ılımlı bir biçimde yaklaşmaya çalışsa da asla daha az üzülüyor değildi. "İyi düşündünüz mü kızım?" İçi burkulmuştu. Oysa geçen gün ne de sevinmişti oğlunu karısıyla mutlu görünce. Şimdi bu olacak şey miydi?

Burç her ne kadar bu evliliğin bitmesini istemese de "Anne, Alara'nın üstüne gitmeyin. Bu ortak verilmiş bir karar." sözüyle araya girip karısını koruma altına aldı. Onun incinmesini, kırılmasını, ezilmesini ve zor durumda kalmasını istemezdi. Buna dayanmazdı bile. Boşanmak istiyorsa boşanacaktı, her şey onun istediği gibi olacaktı. Yeter ki o mutlu olsundu. Karısının gözlerine bakarak konuşmasını sürdürdü. "Alara... O harika bir insan."

Adamın dudakları arasından çıkan cümlelerle ister istemez duygulanmıştı genç kadın. Titreyen çenesini dişlediği alt dudağıyla toparlamaya çalışarak "Burç da çok iyi biri. Ama..." diye söze girmeye çalıştı. Yapamadı. Bu tarz şeyleri kolayca konuşamayacaklarını biliyordu, ancak bu kadar zor olacağını da tahmin etmemişti.

Orhan Bey "Ama ne?" sorusuyla araya girdi. Bir ama vardı ki, bu evlilik bitiyordu değil mi? Peki bu lânet olası "ama" da ne saklıydı? "Bak kızım, eğer bizim sıpa bir hıyarlık ettiyse-"

"Yok, hayır. Gerçekten öyle bir şey değil Orhan babacığım. Biz... Biz hiç anlaşamıyoruz. Tek bir konuda bile."

Karısının sözlerini pekiştirmek adına "Asla." diye ekledi Burç. İçinden hiç gelmese de on destek vermek zorundaydı, şöyle ya da böyle bu yola birlikte girmişlerdi."

Ahmet Hamit Bey bilgiç bir ifadeyle söze atıldı. "Evliliğin anlaşmak olduğunu kim söyledi ki size?"

Merakla "Nasıl yani?" diye sordu Alara. Kafası iyice karışmıştı. Buna da bir kulp takarlarsa şuraya düşüp bayılacaktı cidden. Evlilik başka ne sebepten biterdi ki?

Bu fırsattan istifade Burç "Baban haklı aslında, hatta şarkısı bile var. Sevgi anlaşmak değildir, nedensiz de sevilir. Bazen küçük bir an için ömür bile verilir." dese de karısından yediği dirsekle "...de, tabi konumuz bu değil." sözüyle son anda toparladı.

Alara konuya kesinlik kazandırmak adına "Bu bizim son kararımız." diyerek son noktayı koydu. "Sizi üzmek istediğimiz son şey ama yapamıyoruz. Gerçekten."

Uzun bir sessizliğin ardından aileler de üzgün ve umutsuz bir biçimde yapılacak bir şey olmadığını kabullenmiş görünüyordu. Herkes evlere dağıldıktan sonra Alara ve Burç baş başa kalmıştı yine. Genç kadın masayı toplarken kocasının nazik teklifiyle başını kaldırdı.

"Yardımcı olmamı ister misin?"

"Yok, zor bir şey değil zaten." diye karşılık verdi uysal bir biçimde. Durgundu bugün. Çok yakında o eski laf sokmalarını, kavgalarını bile özleyeceğini fark etti. Bugün ilk defa bu boşanma mevzusunun ciddiyetine varmıştı. Masayı toplamaya devam ederken "Çok üzüldüler değil mi?" sorusunu yöneltti koltukta iki büklüm, keyifsizce oturan adama.

"Evet."

"Düşüncesiz bir bencil olduğumu sanıyorsun değil mi?"

"Hayır tabi ki." Yerinden kalkarken boş vermiş bir edayla "Zaten benim ne düşündüğümün de bir önemi yok şu saatten sonra." diye ekledi Burç. "İyi geceler."

Bir süre merdivenlerden yukarı tırmanan kocasına baktıktan sonra üzgünlüğü katbekat artmış bir biçimde masayı toplamaya devam etti. Burç'un da en az kendisi kadar üzgün ve kırgın olduğunun farkındaydı. Uzun uzun düşüncelerden kendini alamıyordu.

...

Loading...
0%