Yeni Üyelik
45.
Bölüm

۝ B: BTBP || SONSÖZ

@buzlarkralicesi

SONSÖZ

Tüm sınavlardan geçen, tekrar birleşip tek yürek olan bu aşkın mimarlarından biri olarak en yakın dostunun kendisine verdiği görevi tamamlamanın haklı gururunu yaşıyordu Burak. Elindeki zarfı en yakın arkadaşına uzattı ve zafer kazanmış bir asker edasıyla kasıldı. "Davetiyende farklı bir tarz denedim kanka, umarım beğenirsin. Damadın yani senin ağzından yazıldı davet yazısı."

Bu görevi arkadaşına daha verir vermez pişman olmuştu Burç, ancak geri dönüş olmadığının da farkındaydı. Hem yardımcı olmak için o kadar ısrar etmiş, bir görev almak için öylesine çırpınmıştı ki onu geri çeviremedi. "Yine ne saçmaladın merak ediyorum Burak." Arkadaşının elinden çekip aldığı davetiyenin yazısını okumaya başladı. "Dur bakayım... 'Dün ben de senin gibiydim gezerdim dünyayı, yarın sen de benim gibi olacaksın oku Fatiha'yı.' " Arkadaşının burnuna burnuna salladı davetiyeyi. "Oğlum Burak, bu ne?"

"Aslında 'Dünyama doyamadım, gittiğim yoldan dönemedim.' yazdıracaktım ilk başta, ama kısa olur diye düşündüm. Nasıl olmuş?"

"Esasında mezar taşım için güzel olmuş tabi ama ben evleniyorum Burak, farkında mısın kanka?" Başını iki yana sallayarak Allah'tan kendine sabır diledi Burç. "Alara bu davetiyeyi görünce düğün yerine mezara gireceğim kesin. Ona bu davetiyeyi sen açıklarsın artık."

"Kankamı benden çalan kadınla beni muhatap etme rica edeceğim."

"Ne oldu, tırstın sanki?"

"Valla kusura bakma orti ama ben senin karından fena hâlde tırsıyorum. Ayrıca saklayacak da değilim yani. Sinirlenince bir deli bakıyor." Sanki dinleniyorlarmış gibi adamın kulağına eğilip fısıldadı." Şiddet eğilimi var galiba, sen yine de bir kolla kendini derim ben."

"Of saçmalama be oğlum, niye barıştırmak için takla atıp durdun o zaman?"

"Üzgün durmana dayanamadım ne yapayım, kanka yüreği işte." Elleri ceplerinde, fedakâr bir duruş sergilerken içeri Alara girdi. O an iki arkadaş da ellerindeki davetiye örneklerini saklasalar da çok geçti. Alara görmüştü bir kere.

"Aaa davetiye örnekleri mi gelmiş? Bakayım bir nasıl olmuş." Tam kocasının elindeki davetiyeye uzanırken engellenince soru dolu bakışlarını adama çevirdi. "Ne oluyor?"

"Olmuyor Alara, olmamış yani! Hiç beğenmedim ben. Değiştireceğiz davetiyeyi." Öldürücü bakışlarını arkadaşına çevirdi. "Zaten bir işi Burak'a bırakırsan olmuş değil ölmüş bil."

"Bırakır mısın şu davetiyeyi, bakacağım!"

"Allah'ını seversen bakma Alara, seni bir daha kaybetmeye dayanamam! Yalvarırım!"

"Ya Burç, bırakır mısın şunu?" Zoraki bir biçimde adamın elinden davetiyeyi çekip aldı. Okuduklarından hiç memnun kalmadığıysa yüzünden anlaşılıyordu zaten. Davetiyeyi öfkeyle yere çalarken "Bu ne ya?" diye cırladı. "Cenaze bildirisi mi, düğün davetiyesi mi belli değil! Nasıl müsaade edersin buna Burç?"

"Valla müsaade etmedim! Ya Allah belamı versin ki ben de yeni gördüm!" Söz konusu kendi düğün davetiyesiyken bu durumdan nasıl sıyrılacağını cidden bilmiyordu. "Alara bizi öldürür dedim, yazık etme bize daha yeni barıştık günah dedim gerçekten!" Yalvarma faslı bittiğinde içeri Nilüfer'in girmiş olduğunu fark etti ve karısına gerekli açıklamayı yaptığına inanarak asıl suçluya döndü. "Günah benden gitti. Sen açıkla Burak, bundan sonrasını sen düşün."

Kollarını birbirine bağlamış Nilüfer "Siz bu Burak efendiyi de, davetiye işini de bana bırakın." diyerek çifti büyük bir yükten kurtardı. "Hadi çıkın siz, üzerinize kan sıçramasın."

Burak'ın üstüne atlamamak için kendini zor tutan kadınsa "Kumam mısın sen benim ya? Burç'u paylaşamıyorsun, sanki yedik kankanı!" diye söyleniyordu. Esasında kocası tutmasa onu dövmek için programlanmıştı ama düğün arifesinde evden cenaze çıksın istemiyordu.

Alara'yı zor zapt eden adam ise kendinden emin bir ifadeyle "Ya o senin kuman olabilir mi Allah aşkına, şu sakallara bak!" derken gülüyordu. Onun tatlı gülüşüyle Alara da gülmeye başlamıştı. Bu küçük gerginlik de bir şekilde atlatıldığına göre artık karısını kenara çekip sürprizini gösterebilirdi. "Sen gel bakalım benimle. Bir sürprizim var sana."

Odadan çıktıklarında bir sürpriz olduğunu öğrenen genç kadın son derece meraklı ve heyecanlıydı. "Ne ki sürprizin?"

"Sürpriz söylenir mi Allah aşkına?"

"Ama çatlıyorum!"

Yukarı kata çıktıklarındaysa karısı susmak bilmemişti. Bütün bu süre boyunca karısının meraklı sevimliliğinden ötürü gülmekten karnına ağrılar giren Burç yatak odalarının yanındaki kapıda durdu. "2 haftadır bu odanın neden kilitli olduğunu sorup duruyordun."

"Evet, Pentagon gibi koruyordun çünkü."

Güldü genç adam. "İşte sır perdesi aralandı." derken anahtarla kapıyı açtı ve Alara'yı içeri buyur etti. Onun bu sürpriz oda hakkında ne düşüneceğini gerçekten merak ediyordu.

Alara ise merakla odadan içeri girdiğinde şaşkındı. İçerisi zevkle döşenmiş bir bebek odasından ibaretti. Şaşkınlığı da bu yüzdendi zaten. Burç, bebek ve bebek odası... Birbirinden oldukça alakasız bir kelime kümesi olmuştu. Ancak itiraf etmeliydi ki büyülenmişti. Eli beşiğin üzerinde gezinirken "Bu ne böyle..." diye mırıldanışından ne kadar etkilendiği okunuyordu.

"Bebeğimizin odası."

Gülerek "İyi de, bizim bebeğimiz yok ki." yanıtını verdi kadın. "Yoksa başkasından bebek mi yaptın?"

"Evet, sen yorulma diye." Karısının tokadından kurtulmak için gülerek geri çekildi. "Şakaydı. Ayrıca sen başlattın."

"Hâlâ bu odayı açıklamadın, bizim bebeğimiz yok."

"Olmasın mı?"

"Nasıl yani?" Karmaşık bir yüz ifadesiyle muhabbetin devamında gelecekleri bekliyordu. Doğru mu anlamıştı? Burç bebek mi istiyordu? Burç ve bebek istemek. Hiç birbiriyle bu kadar zıt iki şey duymamıştı herhâlde.

"Ya kibarca çocuk mu yapsak diyorum işte. Zorla söyleteceksin."

Annesi hep söylerdi, evlilik meşakkatli bir yol diye. O zamanlar tek derdi bir yerlerde saklanan gerçek aşkını bulmak olan genç bir kızken bunları pek de can kulağıyla dinliyor sayılmazdı. Ne zamanki doğru adamı buldu, ona âşık olduğunu anladı, zıt çelişkilerle de olsa onunla evlendi, sonra da bu evliliği gerçek kıldı... İşte o zaman evliliğin ne kadar meşakkatli bir yol olduğunu uygulamalı bir biçimde öğrenmiş oldu Alara. Şimdiyse her şey hiç olmadığı kadar yolundaydı. Bir rüyada olabilir miydi acaba? Biri cimcikleseydi keşke onu. Ya da vazgeçmişti, bıraksınlardı onu böyle rüya âleminde. Burç'un bu itirafıyla çok sevindiği apaçık ortadaydı ancak yine de bunun erken bir karar olduğu gerçeğini yadsıyamazdı. "Tamam da biz... Daha yeni evli sayılırız. Daha evliliğimizin tadını bile çıkaramadık. Hem sen hiç öyle baba olmak için yanıp tutuşan biri değilsin ki." Bir gün zamanı geldiğinde Burç'la ikisinin bir bebekleri olacağı ihtimali bile kalbinin pır pır atmasına yetiyordu.

Sevdiği kadının son cümlesini "Değil-dim." diyerek düzeltti. "Artık baba olmak istiyorum Alara. Tamam, hemen olmak zorunda değil. Acelemiz yok. Sen ne zaman istersen... Sadece bunu istediğimi bilmeni istiyorum. Beni hâlâ büyüyememiş şımarık bir çocuk gibi görmeni istemiyorum. Baba parasıyla kızları baştan çıkartan ve tek derdi gezip tozmak olan o Burç yok artık. Seni tanıdığında ruhumdan silinip gitti tüm taşkınlıklarım. Her şeyi tattım ben, senin aşkından başka... Şimdi sıra onda." Gülerek "Hem, hadi ama şaşırmış gibi yapma." derken oldukça keyifli görünüyordu. Karısının yüzündeki o aydınlanmayı gördüğü an onun da anne olmak istediğinden emin olmuştu. "Kaç defa beni aynada otoriter baba provası yaparken yakaladın. Ayrıca sen de içten içe istiyorsun, biliyorum."

Burç'un yanağına dokunarak "Babası sen olacaksan, neden olmasın..." yanıtını verirken genç adamın gözlerinin içine baktı.

"Aksi hâlde cinayet çıkar zaten." Bu romantik ana tüy diken esprisiyle gülüştüklerinde sevdiği kadının ne kadar güzel güldüğünü bir kez daha fark etti Burç. Son anda aklına gelen kırmızı alarm gerektiren tehlikeye karşı karısını uyarma ihtiyacı hissetti. "Ama sen yine de her ihtimale karşı hamileyken çok Burak'a bakmamaya çalış, çocuğumun ona benzemesine dayanamam. Bize bir serseri Burak yeter." Düne kadar beğenmediği o Burak Efendi gibi olduğunu unutmamıştı, günün birinde gerçek aşkı bulduğunda Burak'ın değişeceğini de biliyordu. Ancak bu espri sayesinde âşık olduğu kadını bir kez daha gülerken görmüştü, daha ne isteyebilirdi ki?

"Çocuğumuz Burak'a benzemesin diye gerekirse 9 ay boyunca evden çıkmam, Burak'ı da eve sokmam merak etme sen."

Duyduğu yanıtla güldü ve anlamlı bakışlarla uzun uzun Alara'ya baktı. "Seni seviyorum." Karşısında duran bu kadın onun şansıydı, mucizesiydi. Gecikmeden gelen "Ben de seni..." yanıtıyla kaşlarını çattı Burç. "Ben de seni ne?"

Gülerek "Ben de seni seviyorum, zevzek şey!" diye tamamladı sözünü. Sıkı sıkı sarıldı sevdiği adama. O an düşündüğü tek şey bu mutluluğun sonsuza kadar sürmesiydi. Tıpkı masallardaki mutlu sonların sonsuza kadar sürüp gitmesi gibi...

...

*

YAZAR NOTU: Evet arkadaşlar... Geldik bir hikâyemizin daha sonuna. Aslında söylenecek çok şey var ama gevezelik etmek istemiyorum. Öncelikle bu hikâye süresinde yanımda olan siz okurlarıma sonsuz teşekkür ederim, finale kadar gelebilmeyi size, sizin güzel ilginize borçluyum. Harika bir yolculuğun sonuna geldik ama... Nice hikâyelerde birlikte olacağız, takipte kalmanızı öneririm. Zira hem bu serinin devamı niteliğinde bir hikâyemiz daha olacak hem de bunlar dışında bir sürü hikâyem var. Elbet zevkinize göre bir şeyler bulursunuz. Devam hikâyesi hakkında da yakın zamanda bir paylaşım yaparım.
Sizleri çok ama çok sevdiğimi asla unutmayın. 💖

Loading...
0%