Yeni Üyelik
1.
Bölüm

⚝ Halikarnas'ta Bir Gece | Prolog

@buzlarkralicesi

PROLOG


Her şey o gece başlamıştı. Bardan içeri girdim, içkiyi fazla kaçırdım, sahneye çıkıp şarkılar söyledim ve iner inmez hiç tanımadığım bir adamı dudaklarından öptüm. Şaka gibiydi ama güldürmemişti.


Hepsinden önce o sabah neler olduğuna dönmeliyim sanırım. Ve kim olduğuma...


Ya da kim olduğumu boş verelim mi? Çünkü ben de bunun için her şeyimi verebilirim.


O sabah küçük bir bavulla bir daha dönmemek üzere yola çıkıp otostop çekerek Bodrum'a geldim. Her şeyi geride bırakmak istiyordum. Kaybedecek hiçbir şeyim yoktu. Korkmuyordum. Otostop çekip arabasına bindiğim insanlardan birinin beni kesip biçmesinden bile. Hatta bu cazip bile geliyordu artık. Sıkılmıştım. Eski hayatımı geride bırakmaya yeminliydim. O kadar kararlıydım ki her şeyimi bir kalemde silip ardımda bırakmıştım. Yolda kendime yeni bir isim bile seçtim.


Lâl.


Artık ismim buydu. Yepyeni bir hayata yepyeni bir isimle başlamak. Tıpkı doğarken hayatını seçmek gibi bir şey bu. Hiçbirimiz yapamayız bunu değil mi? Ailemizi seçemeyiz mesela. Mesleğimizi seçebiliriz belki ama nasıl bir hayata doğacağımızı seçemeyiz. Ben yaptım. Biraz cesaret sınırlarını aştım ve yaptım. Dediğim gibi, artık kaybedecek bir şeyim yoktu. Ya da ben öyle sanıyordum. Vazgeçmenin verdiği o çelikten zırh giymişlik hissi muazzamdı. Ben tam olarak bu durumdaydım.


Bodrum'a gelmiştim. Cebimde üç beş kuruş dışında hiçbir şey yoktu. Küçük bavulum, birkaç kuruş param ve ben... Hayata sıfırdan başlamak için yeterdi de artardı bile.


Küçük bir pansiyona gittim. Ucuz ve küçük. Nakit ödedim. Önce temiz bir duş alıp giyindim. Bavulumu pansiyona bıraktım ve bütün gün aylak aylak gezdim Bodrum'da. Neden Bodrum? Ben de bilmiyordum. Hâlbuki en çok görmek istediğim yer falan da değildi yani. Otostop çeke çeke gelmiştim, beni arabaya kabul edenler nereye gidiyorsa ben de onları takip ettim. Özel bir nedeni yoktu yani. Hiçbir plan yoktu. Bunun nasıl eşsiz bir özgürlük olduğunu ancak hayatı boyunca her adımını planlamak zorunda kalan insanlar anlayabilirdi. Hiçbir şeyin sorumluluğunu almıyorsun. Ya da aldığın sorumlulukları umursamadan yoluna devam ediyorsun. Her iki durumun da verdiği dayanılmaz hafifliği yaşamak paha biçilemez. Bence herkesin hayatında en az bir kez istediği bir şeydi bu. Kimsenin tanımadığı bir yere öylece gidip adını sanını değiştirmek hatta tüm dünyayı böyle gezmek falan. Uçuk bir hayaldi, doğru. Ama ben her şeyi geride bırakacak kadar vazgeçmiştim. Ve mutluydum. Aklımda hiç acaba yoktu.


Gecenin ilerleyen saatlerinde Halikarnas'ta bir bardan içeri girdim. Halikarnas Balıkçısı'ndan ötürü merak ettiğim bir yerdi zaten. Bodrum'a kadar gelip Halikarnas'a gitmemek aptallık olur diye düşündüm. Beni tutan hiçbir şey yoktu. Özgürdüm.


Artık özgürsün Lâl. İstediğini yapabilirsin. Yeni adın ve yeni hayatın seni bekliyor. Hiçbir şey için dikkat etmek zorunda değilsin. Ölçüp tartman gerekmiyor artık. Seni burada kimse ayıplayacak kadar tanımıyor. Rahat ol.


Barda kendime bir içki söyledim. Çantamdan not defterimi çıkardım ve barmenden bir kalem istedim. Ölmeden önce yapılacaklar listesi. Herkesin yapması gereken bir listeydi bence. Hepimizin içinde kalan birtakım şeyler olmuştur, şimdi biz bizeyken birbirimizi kandırmayalım. Benim de içimde kalan ve yapamadığım çok şey vardı. Önceki hayatımın boynuma taktığı tasma yüzünden yapamadığım bir sürü şey. Listeye bakındım.


Madde 7 - Bir şehre otostopla git.


Bir maddenin üstünü çizmiştim işte. Her şey bir adım atmakla başlıyordu. Listeye göz gezdirdim. O kadar çok şey vardı ki yapmak istediğim... Burada neler yapabilirim, diye düşündüm. Maddeler arasında hiç tanımadığım birinin yanına gidip dertleşmek vardı. Hepimizin yapmak istediği bir şey daha. Çoğumuz bizi tanımayan insanlarla yargılanmayacağımızın verdiği rahatlıkla dertleşmek istemişizdir. En azından ben bunu çok istedim. Çünkü önceki hayatımda beni o kadar çok eleştiren oldu ki. Kendilerine bakmaksızın. Kimse aynayı kendine tutmaz zaten, bilirsiniz işte. Ama bu dertleşme işi barda yapmam gereken bir şey miydi, bilemiyordum. Daha çok parkta yaşlı bir teyzenin yanına oturup yapılabilecek bir şeye benziyordu.


Buldum! Sanırım bulmuştum yani. Sahneye çıkıp şarkı söylemek. Sesimin iyi olup olmadığından bile emin değildim ama kimin umurundaydı ki? Bunu yapacaktım. Sahneye çıktım ve bana çevrilen gözleri yok sayarak arkamda çalan adama hangi şarkıyı çalması gerektiğini söyledim. Birkaç saniye şaşkınca yüzüme baktıktan sonra ben hiçbir şey olmamış gibi mikrofonu eline aldığımda o da duruma uyum sağlamıştı. Herkes gibi barın karanlık köşesindeki özel locada dikkatimi kısa süreliğine çeken bir adam da beni dinliyordu. Daha çok ne yapıyor bu deli manyak der gibi kaşlarını çatmış bana bakıyor gibiydi. Çalan telefonunu yanıtlayıp konuşarak dışarı çıktı bir süreliğine. Bense kendimi kaybetmiş gibi usulca dans ederek şarkı söylüyordum. Kendimi unutmuş gibi. Doğruydu. Unutmuştum kendimi. Önceki benden eser yoktu şimdi. Farklı bir bedene sıkışmış aykırı bedenimi serbest bırakmıştım şimdi. Gözlerim kapalı dans edip şarkımı söylerken o adamın ne ara ön sıralara gelip barmenden aldığı yeni içkisini yudumlayarak aynı saçma ifadeyle beni seyretmeye geldiğini bilmiyordum. Diğer herkes gibi önce ne yapmaya çalıştığımı anlayamamıştı. Bardaki diğer insanlar ise yaptığım aptal saptal dans figürlerini bir kenara bırakırlarsa sanırım söylediğim şarkıyı memnuniyetle dinliyorlardı. Yüzlerinden en azından bu kadarını anlayabilmiştim. Bu bana cesaret vermiş gibi daha hoşnut bir edayla şarkımı söylemeye devam ettim.


Şarkı bitmek üzereyken aklıma listemdeki başka bir madde geliverdi.


Madde 12 - Hiç tanımadığın birini öp!


Sahiden bunu yapacak mıydım? Düşünecek kadar bile kendimde değildim. Çılgınca sahneden atlarken herkes gibi sıradan bir tavırla içkisini yudumlayan o adama doğru yürüdüm. Ben ona kendi içimde karanlıklar lordu adını vermiştim. Komikti ama uyumluydu. Mekânın en karanlık köşesindeki locada kapkara giyinmiş biri. Ne diyecektim, pembe panter falan mı? O kadar içmiştim ki başım dönüyordu. Yaptığım şeyi sorgulamıyordum bile. İçimden geldiği gibi davranıyordum. Tek bir adımla adamın kucağına düşer gibi dudaklarına abandım. Hazırlıksız olduğu için karanlıklar lordunun elindeki içki üzerimize dökülmüştü. Adam da şaşkındı üstelik. Birkaç saniye öyle hareketsiz bir biçimde kalakalmıştı. Bense hiçbir şeyi umursamaksızın tanımadığım bu adamın dudaklarının tadına varıyordum. Nedendir bilinmez kısa bir süre sonra o da bu öpüşe karşılık verdi en sert şekilde. Tüm bunlar bir rüyanın kesik kesik parçaları gibiydi zihnimde, bulanıktı. Yarın hatırlayacak mıydım? Muammaydı.


Yabancı yakışıklının dudaklarından ayrıldığımda hiçbir şey söylemeksizin ağır aksak adımlarla önce bar taburesindeki çantamı alıp çıkıverdim oradan. Arkamdan birinin takip et şunu der gibi olduğunu hayal meyal duysam da hiç umursamadım. Belki de bana söylenmiyordu. Acayip bir umursamazlığın kucağında hiç hissetmediğim kadar özgür hissediyordum. Bunca zaman bana ne yapmışlardı bilmiyorum ama ilk kez kendim gibiydim.


İlginçti.


Çok tuhaftı biliyordum ama kendimi tüm korkularımdan ve çekincelerimden sıyrılmış hissediyordum. Bunun ne demek olduğunu anlatabilmek pek mümkün değildi. Hani yüzmekten korkarsınız ve korktuğunuz bir şeyin üstüne gidip başarı sağladığınızda inanılmaz bir rahatlama ve özgüvenin tadına varırdınız ya... Ona benzer bir şeydi bu da.


Ama ben yüzmeyi değil, kendi kanatlarımla uçmayı öğreniyordum.


...


*


YAZAR NOTU: Ayy, şey... Ne diyeceğimi pek bilmiyorum aslında. ? Sırf tanıtım bölümünde yazar notu yazmak adettendir diye bir şeyler yazayım dedim. Uzun zamandır yazmak istediğim bir hikâye aslında bu. Anca cesaret bulup yazdım. Bunca hikâyem dururken başlamanın sırası mıydı bilmiyorum ama bu hikâye benim için terapi gibi olacak. Bu yüzden bunu da böyle şey yapın işte aranıza alın. ? Kendisi yetişkin içeriktir ve sadece bir hikâyeyle ahlâkının bozulacağına inananlar okumadan önce bir kez daha düşünsün lütfen. Ben içimden gelenleri yazmaktan asla vazgeçmeyeceğim çünkü. ? Yorumlarınızı eksik etmezseniz çok sevinirim.


Loading...
0%