Yeni Üyelik
12.
Bölüm

🂡 KADEH | 11

@buzlarkralicesi

-11-

Kapının önündeydim. Anneme bir adım uzaklıkta. Geldiğimi haber bile vermemiştim. Tıpkı kıskıvrak suçüstü yakalamak üzere olan bir polis gibi pusudaydım. Kendimi cesaretlendirmeye çalışıp zile bastım. Kısa bir süre sonra kapının arkasından annemin sesini duydum.

Kapıyı açtı. Beni karşısında gördüğüne çok şaşırmış ve sevinmişti. "Kızım!" Hemen boynuma atladı. "Bu ne güzel sürpriz?"

Bense vücuduma sarılan ellerine karşılık dahi vermeden öylece bekledim. Bir şeylerin ters gittiğini anlayan kadın ayrıldığında yüzüme baktı. Çantamı yere bırakıp "Babam kim?" diye sorduğumda neye uğradığını şaşırmış görünüyordu. Şiddetle yere bıraktığım çantamdan öfkeli yüzüme taşındı gözleri.

İçeri girdiğimizde bile aramızdaki o tuhaf atmosfer dağılmamıştı. "Bana anlattığın baba yalanını değil, gerçekleri öğrenmek istiyorum." Kaşlarımı kaldırarak dikkatle tekrar ettim. "Bu kez gerçekleri."

Sessizlikle yalnızca yüzüme bakan kadın ağzını açıp bir şeyler söylemek ister gibi dursa da sessizliğini koruyordu. Etrafına bakındı çaresizce.

Konuşmaya niyeti olmadığını gördüğümde "Babam kim?" diye tekrar ettim. Bugüne kadar çok iyi anlaştığım annem, birbirimizi bir kez bile kırmadığımız o güzel günler, iki kişilik güzel bir ekipken şimdi geldiğimiz bu hâl. Her şey o kadar yalan geliyordu ki şuan bana.

Duvar gibi yüzüyle "Neden bahsettiğini anlamıyorum kızım." diyebildi sonunda Demet Hanım. Kolay teslim olacak gibi durmuyordu. Sanki hayatının sırrıymış gibi bunu saklamayı sürdürüyordu hatta buna ant içmiş gibiydi.

"Bana yalan söylemeyi kes artık!" Belki de hayatımda ilk defa anneme bu kadar sesimi yükseltiyordum. Çünkü beni aptal yerine koyduğunu öğrenmiştim. Hayal kırıklığı yaşamıştım. Çok üzgündüm. "Gerçeği hiç öğrenmeyeceğimi mi sandın?"

"Ece, sakin ol lütfen."

"Bana gerçekleri anlatırsan sakin olacağım."

"Sana tüm gerçekleri anlattım."

"Baban diye tanıttığın adamı buldum anne."

Beti benzi atan kadın inlercesine "Ne?" diyebildi yalnızca. Muhtemelen onun yaşadığım yerde olduğunu, benim o adamı bulmak için gittiğimi tam olarak bilmediğinden şaşırmıştı. Onu aradığımı biliyordu ama bulabileceğime ihtimal vermiyordu. Gözlerinde bu şaşkınlığı görebiliyordum.

Suçüstü yakalamışım gibi bir rahatlıkla sağ elimi belime koydum. Kendimden emindim. "Şimdi istersen gerçekleri konuşalım."

Paniğe kapılan annem ise hâlâ başka hesaplar peşindeydi. "Nasıl buldun? Nereden buldun?" Duraksadı. Bana kızmak isteyip kızamıyormuş gibiydi. Köşeye sıkışmış gibi. "Bunu neden yaptın Ece?"

"Hayatımda yalana yer olsun istemiyorum çünkü!"

"O..." Zorlanır gibi yutkundu ve devam etti. "O bizi terk etti. Bunu-"

"Biyolojik babam o değilmiş anne." Gerçekleri bildiğimi daha kaç farklı çeşitte karşımdaki kadına kanıtlayabileceğimi düşündüm. "Hâlâ yalan söylemeye devam mı edeceksin?"

"Ece, biz ayrıldık. Onun başka bir hayatı var artık. Bize o hayatta yer yok. Elbette sana böyle yalan söyleyecekti."

Kaç yıllık tanıdığım annemin tedirginliği bir yana, hâlâ beni kandırabileceğini sanıyordu. İtiraf etmekten kaçınıyordu. Bu çok aşağılayıcıydı. "Peki, ben neden yalan söyleyen senmişsin gibi hissediyorum?"

Israrla sessizliğini koruyan kadının yüzüne baktım. Konuşmayı reddetti. Sanki anlamıyormuş gibi bakması ise daha sinir bozucuydu. Onun konuşmayacağına ikna olduğumda öfkeyle merdivenleri çıkıp kapıyı çarparak odama girdim.

Ben gittiğimden beri tek bir eşyanın bile değişmediği odam. Annemin hayatında her zaman özel bir yerim olduğunu hissetmişimdir. Tek çocuğuydum. Bana çok düşkündü. Fotoğraflarımla doluydu ev. Odamı gittiğim günkü gibi muhafaza etmişti. Bu özeldi. Ama yalan bir sevgi gibi geliyordu. İnsan sevdiğinden bir şey saklamamalıydı. Değer verdiği birine böyle bir kötülük yapmamalıydı. Onu aptal yerine koymamalıydı. Anlatacağı şey ne kadar üzecek olsa bile.

Yatağa uzandığımda başım çatlıyordu. Biraz uyuyup dinlenmeye, kafamı toplamaya ihtiyacım vardı ancak öte yandan annemden de gözümü ayırmamalıydım. Artık gerçekleri bildiğimin farkındaydı. İtiraf etmese de biliyordu. Yapacağı herhangi bir şey, şüphe duyduğum gerçeği aniden açığa çıkarabilirdi. Gözümü açık tutmalıydım.

Akşama doğru uyandığımda uyku düzenimin karman çorman olması, yurt dışından buraya uzanan yolcuğum bir an nerede olduğumu bile unutmama sebep olmuştu. Yorgunluk hâlâ vücudumu sarmış durumdaydı. Ve sanırım biraz da midem kazınıyordu. İki lokma bir şey yedikten sonra anneme küs kalmaya devam edebilirdim.

Usulca odamdan çıktığımda etrafı kolaçan ederken annemin mutfakta fısır fısır bir şeyler konuştuğunu duyabiliyordum. Çıt çıkarmadan trabzanların kenarına tutunup dinlemeye başladım.

Telefonla konuşuyordu, merdiven aralığından görebiliyordum. "Öğrenmesi an meselesi. Sakın ağzını açma." diyordu. Bu benim annem değildi. Ses tonu, tavrı... Her şeyi farklıydı. Bunu duygusuzca söylemesi bile öyle kalp kırıcıydı ki. Ama ben bunu öğrenecektim. Ne kadar saklarsa saklasın.

Hiçbir şey duymamışım gibi yavaşça aşağı indim. Beni görünce elini kolunu nereye koyacağını bilemeyen kadın "Uyandın mı kızım?" derken elindeki telefonu ekmek dolabına saklamıştı bile. Sakladığını sanmıştı. Hiç yüz vermedim. Sorusunu cevaplamadım bile. Görmezden gelmeyi tercih ettim. Elim masanın üzerindeki cam sürahiye uzandığında "Ben sofrayı hazırlayayım." diyerek salondaki masaya yöneldi. Yine aynı sevecen annemdi. Az önce telefonda konuşan duygusuz kadınla zerre alakası yoktu. Hangisi gerçekti acaba?

Bir süre izledikten sonra telefonunu sakladığı yerden alıp açtım. Şifreliydi vardı ama şifresi yıllar yılı benim doğum günümdü, o yüzden çözmem zor olmadı. Son aramalarına baktım. Sezin teyzeyle konuşmuş. Uzun yıllar aynı hastanede çalıştığı hemşire arkadaşı. Numarayı kaydetmeme gerek kalmadı çünkü bende vardı. Öte yandan salona doğru gelip gelmediğini kolaçan etmek için bakıyordum. Düşük bütçeli bir ajan filminde gibiydim. Heyecanla işimi bitirdiğimde telefonu aynı yerine bıraktım ve hiçbir şey olmamış gibi davrandım. Madem bana istediğim cevapları vermeyi reddediyorsun Demet Hanım, ben de o cevapları başka yerlerde ararım.

Salondan döndüğünde yemek tenceresinden iki tabağa yemek doldururken ben soğuk bir ses tonuyla "Aç değilim." dedim. Karnım guruldamasaydı belki daha inandırıcı olabilirdi ama... İşte.

"Olsun, ben yine de koyayım bir şeyler. Uzun yoldan geldin."

O akşam sessiz geçti. Annem yemek masasında başka şeyler konuşup havadan sudan sohbet açmaya çalışsa da ben yanaşmadım. Yemekten sonra da ilk fırsatta odama kapandım. Yarın sabah bu Sezin teyzeyle konuşmak için sabırsızlanıyordum. Bu konuyla ilgili bir şeyler bildiği artık su götürmez bir gerçekti.

Ertesi gün erkenden kalkıp hiçbir şey söylemeden evden çıktım. Gizli bir göreve gider gibi. Yolda dün akşam annemle gizemli konuşmalarını kulaklarımla duyduğum Sezin teyzeyi aradım. Aramayı yanıtladığında cevap bekler gibi söze girdim. "Sezin teyze?"

Kadın sesi "Siz kimsiniz?" dediğinde şaşırmadım. Bende kayıtlı olsa da onun telefon numaramı kaydetmesini beklemiyordum. "Ben Ece. Demet'in kızıyım."

Kısa ve gerilimli bir sessizlikten sonra ne diyeceğini bilemeyen kadın "Ece, kızım..." diyerek durumu toparlamaya çalışır gibi konuşmaya başladı. Sanki hiçbir şey olmamış gibi hâlimi hatırımı sormaktı bir sonraki adımı ama buna müsaade etmedim.

"Lafı fazla uzatmayacağım. Seninle konuşmam lazım. Nasıl yapalım?"

"Kızım, ben şu anda-"

İtiraz etmesine fırsat vermeden "Sezin teyze, yorma." diyerek sözünü kestim. "Neredeysen söyle, geliyorum."

"Maçka Parkı."

Buluşma yerimizi tayin etmesine sevindiğim kadına "Tamam, geliyorum." dedikten sonra telefonu kapattım. Konuyu uzatmayan insanların gözünü seveyim.

Yolda telefona bildirim geldiğinde ne olduğu merak dahi etmeden baktım. Carlo'dan mail geldiğini bildiren bir mesaj. Bakmadım. Şuan onunla uğraşacak hâlim yoktu. Zaten uğraşacak bir şey kalmış mıydı? Resmen hayatında hiçbir anlamım olmadığını yüzüme karşı söylemişti. Daha ne istiyordu ki? Telefon ekranını kapatıp cebime koydum.

Parka geldiğimde Sezin teyze oradaydı. Oturmuş beni bekliyordu. Kamelyanïn masasına koyduğu elleri huzursuzca oynuyordu. Tedirgin olduğu açıktı.

Masaya yaklaşıp hiçbir şey söylemeden oturduğumda girizgâhı geçtim. "Evet, seni dinliyorum."

"Kızım, sen şimdi buluşalım dedin ama ben neden olduğunu hiç anlamadım." Saf bakışlarına tezat bir biçimde birbirine kenetlenmiş parmakları oynayıp duruyordu. Bir kenetleniyor, bir ayrılıyordu. Onlar da duracakları yeri şaşırmıştı.

Bakışlarım huzursuz duruşunu baştan aşağı süzdüğünde kendimden emin tavrımdan hiçbir şekilde ödün vermedim. "Bence sen nereden olduğunu çok iyi biliyorsun." Yanıt alamayınca aynı özgüvenle ekledim. "Babam hakkındaki gerçeği öğrendim desem? Senin için açıklayıcı olur mu?"

Şok olmuş bakışlarla yüzüme bakıyordu. "Nasıl yani, sen-"

"Evet, her şeyin yalan olduğunu öğrendim. Ve tüm gerçeği şuan senden duymak istiyorum."

"İyi de ben bir şey bilmiyorum ki."

Karşımda beni aptal yerine koyan ikinci kadının zekâsından şüphe ettim. Az önceki şaşkınlığı bile yalanını ortaya koyuyordu oysa. "Bunun er ya da geç olacağını biliyor olman lazımdı Sezin teyze. Hâlâ neyin inadı bu? Beni daha fazla aptal yerine koymayın!"

Benim sert çıktığımı görünce her şeyin yalan olduğuma inanan kadın gerginlikle nefesini bıraktı. "Annen böyle olmasını istedi, Ece. Bu uğurda ailesiyle bile bağlarını kopardı. Bunun bir utanç olacağını-"

"Ne utancı?" İçimden bir ses gayrimeşru bir çocuk olduğumu haykırırken diğer yanım bunun bu kadar basit bir sır olmadığı konusunda düşündürüyordu.

Karşımdaki kadın ise kendini iletişime kapatmış bir biçimde yanıt verdi. "Ben daha fazla bir şey bilmiyorum kızım, git annenden öğren. Benim de başımı yakma." Son cümlesindeki uyarı ifadesi şaşırmama, merakımın perçinlenmesine sebep olurken ne diyeceğimi şaşırmış durumdaydım.

"Ne?"

"Ben hâlâ çalışıyorum. Bakmam gereken bir ailem var. Bu skandal ortaya çıkarsa hastanedeki işime son verirler. Böyle bir şey için işimden olamam. O yüzden git annenden öğren gerçekleri. Bu hikâyenin tamamını annenden öğrenebilirsin."

"Anlamıyorum."

"Annen seni çok istedi." Beklenmedik bir itiraf duymuş gibi öne eğik başım aniden kadına döndü. Gözlerim Sezin teyzenin gözlerini buldu. "Seni çok istedi. Ve bir kumar oynadı. Bu kumarı kazanmak ona çok pahalıya patladı. Benden öğrenebileceğin tek şey bu. Gerisini yalnızca annenden dinleyebilirsin." Boynunu büktü merhamet dilercesine. "Benim başımı yakma."

Başımı yakma, derken neyi kast ettiğini anlamıyordum ancak anladığım tek şey bu kadından daha fazla bilgi koparamayacağımdı. Ancak ondan duyduklarım da annemi yeniden sıkıştırmak için yeterliydi. En azından artık doğru iz peşinde olduğumu biliyordum. Bir şeyler dönüyordu. İnkâr edemeyeceği türden bir şeyler.

Yollarda deli gibi yürürken Sezin teyzenin söylediği sözler beynimde yankılanıyordu. Annen seni çok istedi, Ece. Bu uğurda ailesiyle bile bağlarını kopardı. Ve bir kumar oynadı.

İçimde bu bilmeceyi çözmek için yana yakıla çıldıran kız çocuğuyla evin önüne kadar gelmiştim. Artık sır yoktu. Gizem yoktu. Kartları açık oynayacaktık.

Kapıyı çaldım ve kısa sürede açan annemin gözleri benim üzerimdeydi. Sanki beni inceliyor gibiydi. Nabzımı yokluyordu. Benim bir rüzgâr gibi içeri girişimi görünce de korkup geri çekildi.

Öfkeyle kapıyı çarparak kapattıktan sonra "Yolun sonu, Demet Akar." dedim. "Şimdi ya bana oynadığın o kumarı anlatırsın ya da-"

"Kızım-"

"Ya da Ece diye bir kızın olduğunu unutursun. Beni sonsuza dek kaybedersin." Gözlerim onunla restleşirken "Seçim senin." diye ekledim.

"Kızım, yapma..." İnlercesine çıkan sesinin ardından gözyaşları sicim gibi akmaya başladı. Benimse merhamet edecek hâlim yoktu.

"Bana kızım demek istiyorsan gerçekleri anlat." Tepkisiz duruşu üzerine devam ettim. "Ya da sonsuza dek yüzümü bile göremezsin."

Ellerini iki yana açan kadın "Bunu öğrenmek neyi değiştirecek ki?" diye sorarken hâlâ beni ikna etmeye çalışıyordu.

"Köklerimi öğrenmek en doğal hakkım. Beni bundan mahrum bırakamazsın." İmalı bakışlarım ve ses tonumla "Ha ama belki köklerimi sen bile bilmiyorsundur, ha anne?" dedim. "Belki sen bile beni kimden peydahladığını bilmiyorsundur."

Onur kırıcı sözlerim üzerine masadaki örtüyü ve vazoyu yere fırlattı "Yeter!" diye haykırırken.

Cinnet geçirmiş gibi etrafı dağıtmasını sessizce izledikten sonra kayıtsız bir biçimde olacakları söyledim. "Eğer sen söylemezsen ben bunu tüm dünyaya duyurur bir şekilde gerçeği öğrenirim, anne. Biliyorsun, yaparım."

Benim tavrım üzerine yutkundu ve aceleyle "Tamam, tamam sakin ol." dedi ancak kendisinin dışarıdan nasıl göründüğüyle ilgili bir fikri yoktu sanırım. Ben sakindim, çıldıransa oydu. Panik olmuş durumdaydı. Aceleyle koltuğu gösterdi. "Otur şöyle."

Onu dinleyip az önce oturduğu koltuğun karşısına geçtiğimde halı desenlerini incelediğini görebiliyordum. "Yeni bir hikâye yazmaya vaktin yok. Gerçekleri hemen şimdi anlat." İkna eder gibi ekledim. "Anlat ve kurtul."

Soluklanıp derin nefesler aldı ve sıkıntıyla iç geçirdikten sonra isteksizce söze girdi. "Her şey benim sağlık sorunumla başladı."

"Ne sağlık sorunu?"

"Hamile kalmam çok zordu. Gittikçe çıkmaza giriyordum. Yumurtalarım tükeniyordu ve anne olmak için az bir zamanım kalmıştı. Yalnızca birkaç ay." Son cümleyi söylerken öyle acınası görünüyordu ki sanki o günleri yeniden yaşıyormuş gibiydi. Dalıp gitti anlatırken. "Hayatımda kimse yoktu, olmasını da istemiyordum. Ama anne olmayı çok istiyordum. Her şeyden çok istiyordum, Ece." Yalvaran bir fısıltıyla ekledi. "Seni çok istiyordum." Sanki beni ikna etmek ister gibiydi ve bu beni endişelendirdi. Her daim aklı selim olan o kadın bir anda hayatındaki her şeyi kaybedecek gibi panik hâlindeydi.

Anlam vermeye çalışıyordum. Bu hikâyeden beklemediğim ne gibi bir sır çıkacaktı bilemiyordum. Yalnızca bekliyordum. "Benim gerçek annem değil misin? Beni hastaneden falan mı çaldın?" Aklıma yalnızca bu ihtimaller geliyordu çünkü Sezin teyzeyle konuştuğumuzdan beri onu da etkileyecek ve başını yakacak ne olduğunu düşünmekten beynimdeki tüm gri hücreler ölmek üzereydi.

Aceleyle başını salladı hıçkırıklarını yutarken. "Hayır, hayır bu öyle bir şey değil. Senin gerçek annen benim. Öyle düşündüğün gibi bir şey yapmadım. Yapmam da."

"O zaman neden Sezin teyze başım yanar dedi?"

Yutkundu ve anlatmaya devam etti. "Yakınlarım anne olmayı ne kadar istediğimi biliyordu. Sezin de o zamanlar en yakın dostumdu. Meramımı bir tek ona açtım. Ne kadar az zamanım kaldığını, çaresizliğimi..." Derin bir iç geçirdiğinde o çaresizliği sanki kendi içimde hissetmiştim. "Bir tek o biliyordu."

"Sezin teyze bu konunun neresinde?"

"Bir gün Sezin bana bir yolu olabileceğini söyledi. Beni bir doktorla tanıştırdı. Deneysel konularla ilgilenen, tam olarak da bu konunun uzmanı biriydi. O zamanlar sperm bankası Türkiye'de yeni yeni popüler oluyordu." Sperm bankası mı? Kafamda milyonlarca soru yanıp sönse de konuşmasını bölmek istemedim. "Tanıştığım bu doktor bana deneysel bir tedavi önerdi. Bu biraz illegal bir yöntemdi. Biyolojik bir baba adayım da olmadığı için tanıştığım bu doktor bana sperm bankasına benzer bir uygulamadan yararlanarak hamile kalmamı sağlayabileceğini söylemişti." Yüz hatları katı bir hâl aldı eklerken. "Tek bir şartı vardı, sperm örneklerini kimden aldığını, nasıl yaptığımı sormamamdı. Ve adını kimseye vermemem gerektiğini defalarca vurguladı."

Küçük detaylarda boğulma telaşından sıyrılarak öne eğdiğim başımı kaldırdım. "Yani ben, sperm bankasının bir ürünü müyüm?"

"Buna benzer bir şey."

"Neden bunu gizledin?"

"Bunun birçok sebebi var. Başta bu yasa dışı bir uygulamaydı. Doktor gizli kalması gerektiğini söyledi. Öğrenilseydi benim ve Sezin'in işinden olacağını düşünürsek..."

"Anladım."

"Ben bu uğurda ailemi bile kaybetmeyi göze aldım, Ece. Sırf benden bir parçaya sahip olabilmek için. Sırf senin için."

"Anneannemler de biliyor yani."

"Onlar birinden hamile kaldım diye biliyorlar."

O kaçınılmaz soruyu sordum gözlerinin içine bakarak. "Peki, babam?" Merakla bana bakan kadına açıkladım. "Aldığınız örneklerin sahibi kim?"

"O kısım biraz karışık."

"Nasıl karışık?"

"Bilmen gereken kadarı şu, sperm örneklerinin sahibi kimliğinin gizli tutulmasını istediği için bunu hiçbir zaman bilemeyeceğiz. Ben de kurala uydum ve sormadım. Sonuçta tek isteğim olan bebeğe kavuşacaktım. Gerisinin ne önemi vardı değil mi?

Sperm örneklerinin sahibi kimliğinin gizli tutulmasını isteyerek sperm örneklerini bırakmış. Doktor da sanıyorum ki bu örnekleri illegal yöntemlerle ele geçirdi. Örneklerin sahibi bunu rızasıyla mı doktora verdi yoksa doktor bu örnekleri çaldı bilemiyorduk. Annemden öğrendiğim tek şey babamı asla bulamayacağımdı.

Aşağı yukarı başımı sallayarak "Ne önemi vardı, değil mi?" diye sayıkladım.

"İstediğini öğrendin işte. Biz bu hayatta seninle baş başayız kızım. Yalnızız. Bunu kabullen. Bizim kimseye ihtiyacımız yok."

Hışımla yerimden kalkarken hayatım hakkında kendi kendine karar verip dünyaya gelmeme sebep olan kadınla göz göze geldim. "Buna ben karar veririm."

"Ne demek bu şimdi?"

"O doktorun adını bilmek istiyorum."

"O da babanın kim olduğunu bilmiyor."

"Nereden biliyorsun?" diye çıkıştım. Meydan okuyan bakışlarım onu döverken ayakta durmuş bekliyordum. "Verecek misin şu lânet ismi?"

"Bunun sana bir faydası olmaz."

"Bana ne yapıp yapmayacağımı söyleyip durmaktan vazgeç!" Agresif bir ifadeyle ekledim. "Ona ben karar veririm."

Kısa bir an benimle bakıştıktan sonra yıllarca saklamaya çalıştığı ancak artık patlak veren sırrına dair belki de tek kanıtı çekmecesindeki kutudan çıkardı. Doktorun kartviziti olduğunu düşündüğüm kartı bana uzattı. Çekip aldım elinden. "Kızım-"

Suçluluk dolu bakışlarını üzerime diken kadına karşı başımı iki yana salladım. "Artık kızın olduğumdan bile emin değilim."

Çantamı aldım ve onu ardımda bırakıp kapıdan çıkarken geride salonun ortasında diz çökmüş ağlayan bir kadın bıraktığımı görebiliyordum. Yorgunlukla dudakları oynayan kadın hıçkırıklarını düzene sokmaya çalıştı. "Kızım, gitme ne olur!"

Aralık kapıdan çıkıp sokakta yürürken arkama dönüp bakmadım. Kimse bir başkası yerine bu kadar kritik kararlar vermeyi kendine hak görmemeliydi. Bu sizin anneniz bile olsa.

Kendimi yıllardır kandırılmış, aptal yerine konmuş ve aşağılanmış hissediyordum. Ve en kötüsü de neydi biliyor musunuz? Belki de babamı asla bulamayacaktım. Elimdeki kartvizitin bir çöp kadar bile değeri olmayabilirdi. Sonsuza dek derinliklere gömülecek bir sırrın peşinden çaresizce savruluyordum işte.

Dr. Abraham L'ETANG

Kafamda yeni bir soru daha. Onu Ece Akar olarak mı aramalıydım yoksa Sofi Stern olarak mı?

...

*

YAZAR NOTU: Hi guyss! 💞 Yeni bölümümüzü nasıl buldunuz? Buraya yazabilirsiniz. Son zamanlarda sık bölüm gelmesiyle ilgili ne düşünüyorsunuz? Şahsen ben biraz rahatladım çünkü kafamdaki birçok soruya yanıt bulduğum için KADEH'e devam etmek artık benim için biraz daha kolay. Bu bölümü @minyoongig , @QSENAQ , Hlygndgd , filmseverkoala ve adenfk okurlarıma armağan ediyorum. Sevgiler, bol kokulu öpçükler! 😘

•••

SOSYAL MEDYA
Wattpad: -BuzlarKralicesi
Instagram: buzlarkralicesioffical
YouTube: Gülay Sena Dündar

Loading...
0%