Yeni Üyelik
7.
Bölüm

🂡 KADEH | 6

@buzlarkralicesi

-6-

Flörtleştiğiniz adama maksimum ne kadar rezil oldunuz? Benim kadar olmuş olamazdınız herhâlde. Güzel bir gece geçirdikten sonra sanki arkasından iş çevirir gibi eşyalarını kurcalarken yakalanmıştım. Benim bu merakım bir gün başımı bir delikte sıkıştıracaktı zaten, o gün bugünmüş demek.

Yüz yüze geldik. İfadesiz bir biçimde gözlerime bakıyordu. Ne hissettiğini de pek anlayamıyordum açıkçası. Dilim tutulmuştu o an. Ne cevap vereceğimi bilemedim. Zaten yakalandığım pozisyonu nasıl açıklayabilirdim ki? Pardon, eşyalarını kurcalıyordum ama bunu ruhun duymadan yapamadığım için üzgünüm, kusura bakma falan mı diyecektim? Daha neler.

Bir şeyler geveleyecekken buna gerek kalmadan Carlo girdi araya. Hem de az önceki sorusunu yok sayacak şekilde. "Kabalık etmek istemem ama çıkmak zorundayım. Eğer sen de..."

Şok olsam da bozuntuya vermeden "A tamam, tabii." deyiverdim. Bildiğin kibarca kovuluyordum şuan. E ne olmasını bekliyordun acaba Ece? Adam seni eşyalarını karıştırırken yakaladı, tebrik edip alkış tutmasını mı? "Ben, giyineyim."

Aceleyle merdivenleri çıkarken "Acele etmene gerek yok." dediğini duysam da ışık hızıyla eşyalarımı topladım. Herhâlde beni yaka paça evden kovmasını beklemeyecektim. Elimi tutabildiğim kadar çabuk tuttum. Aşağı indiğimde onu göremedim, görmek de istemedim açıkçası. Hemen sıvışmaya baktım. Geçen sabahki gibi omlet yapıp tatlı tatlı kahvaltı hazırlamayacağı kesindi. Bu çok kötü olmuştu.

Mahcup bir biçimde çıkıp gittim evinden. Tekrar karşılaşmadığımız iyi olmuştu aslında. Carlo'nun tepkisi haksız da değildi üstelik. Çok rezil bir durumda yakalanmıştım. Her seferinde kendimi böyle rezil durumlara sokmayı nasıl başarıyordum anlamak güçtü doğrusu. Kim bilir hakkımda ne düşünüyordu şuan. Biraz utanmıştım. Biraz değil, çokça utanmıştım. Sonuçta bana neydi ki? Biz neydik de onunla alakalı şeyleri merak edip eşyalarını kurcalıyordum? İki yattık diye kendimi ne sanmıştım yani? Carlo'nun da kovar gibi davranması bunu doğruluyordu zaten. Beklenmedik bir tepki olmamasına rağmen tuhaf hissettirmişti. Tepkisi yersiz değildi ama ilgili ve öylesine sempatik davranışlarından sonra bir anda soğuk davranışlara ışık hızıyla geçiş yapması aklıma takılmıştı. Canımı sıkmıştı bu durum. Haksız bulamasam da için bir tuhaf olmuştu. Carlo'yla ilgili bir şeyler beni rahatsız ediyordu. Üstelik ne sakladığını da hâlâ merak ediyordum. Arsız bir merakla hem de.

Eve gidene kadar uzun uzun düşündüm. Yeterince rezil olduğuma göre artık bu işe bir nokta koymanın zamanı gelmişti de geçiyordu bile. Sanırım bir daha görüşmememiz ikimiz için de en iyisi olacaktı. Zaten daha fazla rezil olmayı benim de bünyem kaldırmayacaktı.

Ne yapıp edip Carlo ile yaptığımız sözleşmeyi başka birine devretmeliydim. Meredith'e iade edebilirdim mesela. Bir yolunu bulup kurtulmalıydım bu işten.

Duş alıp üzerimi değiştirmek için eve döndüğümde Meredith çoktan şirkete gitmişti sanırım. Evde yoktu. Aksi hâlde önceden konuşup aramızda su sözleşme işini halletmeyi ve Agnes'ı ikna etmeyi teklif edecektim ama olmadı. Daha fazla gecikmemek için hızlıca duşumu alıp sade kahverengi bir kumaş pantolon ve beyaz crop giydikten sonra çok hafif bir makyajla yollara düştüm.

Şirkete gittiğimde Agnes'la konuşup bu durumu çözebileceğimi düşündüm. Yanılmışım. Ona bu konuyu açar açmaz kesinlikle reddetti. "Bu söz konusu dahi olamaz, Sofi. Sen de çok iyi biliyorsun. Bay Carlo'nun şartını unuttun sanırım? Sözleşmeyi kabul ettiği takdirde temsilcisinin yalnızca sen olmasını istiyor."

Bunu neden istediği de tuhaf bir detaylı açıkçası. Öte yandan, bunu söylerkenki hesabını anlamlandıramasam da bu sabahki gelişmeden sonra onun da fikrinin değişmiş olabileceğini tahmin ediyordum ama buna rağmen Agnes'ı ikna edemedim. Koskoca Carlo Morte Díaz'ı elinden kaçırmak istemiyordu. Kabul edilebilir bir gerekçe. Tek sorun, ben çoktan elimden kaçırmıştım. Belki de bu sabah olanlardan sonra anlaşmayı bile reddedebilirdi. Ben o zaman Agnes'a ne hesap verecektim? Aman, boş ver. Belki de doğrusu bu olurdu. Agnes bir iki kızar, sonra olay unutulur giderdi. Biz de Carlo'yla aramızdaki bağları öylece koparıp kurtulmuş olurduk.

Bütün gün bitkisel hayatta gibi bomboş gezip durdum şirkette. Meredith sorsa da bir şey diyemedim. Zaten ne diyecektim ki? Kendimi rezil rüsva ettiğimi mi anlatacaktım? Kepazelik.

Bugün önümüzdeki haftaya kadar şirketteki son günümüzdü. Yarın dersimiz olduğu için okula gidecektik. Üzerinden geçmemiz gereken dosyaları inceleyip notlar aldıktan sonra Agnes'a bıraktım. Bu sırada gelip gidip telefonuma bakıyordum. Salak, sanki arayacak seni. O yaptığım hareketle resmen paranoyak bir manyak gibi davranmıştım. Tabii kendime göre haklı gerekçelerim vardı. Carlo'nun gizemli duruşu, tuhaf gelgitleri sanki sakladığı bir şeyler varmış gibi hissettiriyordu. Biraz da bu yüzden o anahtar ve o kutuda bir şeyler bulmayı umdum. Ama kendi kendimi rezil duruma düşürdüm. Utanmadan bir de adamın beni aramasını bekliyordum. Aptallık.

Carlo o gün beni aramadı. O günden sonraki günlerde de aramadı. Sanırım o da benim gibi görüşmememizin doğru olduğunu düşünüyordu. Şaşırdık mı? Hayır. Ben de evimi, özel eşyalarımı kurcalayan birine karşı aynı tutumu sergilerdim sanırım.

İkimizin de görüşmekle ilgili fikirlerinin aynı olmasına sevinmem ya da memnun olmam gerekiyordu ama öyle değildim. Memnuniyetin yanından bile geçmiyordu hislerim. İçimden bir ses karşısına çıkıp kendimi anlatmam gerektiğini söylüyordu ama mantığım buna izin vermiyordu. Gururum kendimi daha da komik duruma düşürmemem gerektiğini fısıldıyordu. Bu yüzden aptalca fikrimi kendime sakladım.

Aklım öyle karmaşıktı ki bu hafta Profesör Paul Clint'in verdiği ödevle bile ilgilenemedim. Aklım karmakarışıkken derslere kendimi veremiyordum. Bu yüzden henüz vaktim olan ödevi biraz öteledim.

Derslerin sonlandığı ve şirketteki işlerin başladığı bir hafta daha. Ben aynı heyecanla olmasa da işimin başına geçmiştim ama hâlim geçen haftakinden farklı olmadığı için Meredith iyice meraklanıp endişelenmeye başlamıştı. Bana "Neden bu kadar dalgınsın?" diye sorduğunda ne diyeceğimi bilemedim. "Günlerdir bir tuhafsın ve hiçbir şey anlatmıyorsun." Artık ben bir yanıt vermeyince kendi kendine fikir yürütmeye başlamıştı. "Babanla mı ilgili?" Tamamen unuttuğum bir konu. Biyolojik babam. Yeni aklına gelmiş gibi "Carlo'yla mı ilgili?" diye sordu Meredith.

"Bir şey yok, Meredith. Gerçekten. Son günlerde iyi uyuyamıyorum, biraz yorgunum hepsi bu."

Meredith'e bu konuyu anlatma konusunda tedirginlik duyuyordum çünkü kafasında saniyede üç bin senaryo kurma gibi bir yeteneği vardı. Ben Carlo'yla ilgili tuhaf bir şeyler sezdiğimi söylediğim anda onu insanların kanını içen, etlerini pazarlayan psikopat bir seri katil olarak bile kurgulayabilirdi kafasında. Şuan bunlarla doldurabileceğim bir kafam yoktu. Zihnim beyaz bir kağıt gibi bomboştu. Zaten Carlo'nun anlaşmasıyla ilgili bir gelişme de yoktu. Ne kabul ne de ret. Tek duam, Agnes'ın bana git şu adamla yeniden konuş da onu ikna et falan dememesiydi. O günden sonra yüzüne nasıl bakardım bilemiyordum çünkü. Ve onun ayağına giden taraf da ben olmak istemiyordum tabii.

Akşam şirketten erken çıktığımızda karşı kaldırımda durup bana bakan Carlo'yu gördüm. Bunu beklemediğim kesindi. Günlerce aramadıktan sonra bu konunun öylece kapanacağını sanmıştım. Ama kapanmamıştı anladığım kadarıyla. İçimde tuhaf bir heyecan belirmişti. Ve merak. Neden gelmiş olabilirdu ki? Ay yoksa evinden bir şey kayboldu da beni mi suçlayacaktı? Ay duble rezillik. Olmayacak şey de değildi doğrusu. Kınalı Yapıncak filmindeki bavul boşaltma sahnesi gibi çantamı boşalttırmazdı inşallah ya.

Normalde merakla sorular sorabilecek potansiyele sahip Meredith'in o gün anlayışlı olası tuttu ve "Sizin konuşacak şeyleriniz vardır, ben eve geçeyim. Carlo nasılsa seni eve bırakır." dedi ve göz kırparak gitti. Meredith'i kolundan tutup ayaklarına kapanarak ay n'olursun beni bırakma diye ağlamakla tamam ya, git sen buralar bende demek arasında kalsam da onaylayarak başımı sallamakla yetindim.

Karşı kaldırıma geçerken aklımdaki tüm düşüncelere son vermeye ve sakin kalmaya çalıştım. Yanına gittiğimde elleri ceplerinde beni bekliyordu. Yüzü yine ifadesizdi. Ne düşündüğünü ya da ne hissettiğini asla anlamıyordum. Poker Face'liğin hakkını veriyordu. Karşısına dikildiğimde merakımı gizlemek sizin "Merhaba." dedim soru dolu bir ses tonuyla.

"Merhaba." Sessizlik içinde söyleyeceklerini beklerken kalbim pır pır atıyordu. Aniden elini cebinden çıkardı ve "Sofi... Geçen gün sana öyle davrandığım için üzgünüm." dedi.

Doğru mu duyuyordum yoksa bunlar benim zihnimin bir uydurması mıydı? Zihin yanılsaması gibi bir şey olabilir miydi? İçinde bulunduğum şoktan olabildiğince çabuk sıyrılıp bu olumlu adımına aynı şekilde karşılık vermek istedim. "Ben de eşyalarını karıştırdığım için üzgünüm." Şimdi içim biraz daha rahattı. En azından yüzleşme ve özür dileme fırsatı bulmuştum. "Özür dilerim." Artık aramızda bir şeyler olamayacağını kabullensem de onunla açık açık konuşabildiğim için ferahlamıştım. Kafamda açık kalan bir bilgisayar sekmesi gibi bütün gün bu yarım kalmışlığı düşünmek oldukça yorucuydu çünkü. Şimdiyse kafamda bitirmek daha kolay olacaktı.

Başını sallarken "Gerçekten o gün öyle davranmak istememiştim." diye ekledi Carlo.

"Yo... İyi oldu aslında. Sen öyle davranmasaydın ben buna cesaret edemezdim."

"Neye?"

"Bir daha görüşmesek iyi olur demeye."

Yüzü kasılan adam "Gerçekten böyle mi düşünüyorsun?" diye sorduğunda üzgün görünüyordu. "Yani benimle görüşmek istemiyor musun?"

Açık konuşmanın her zaman gözünü seveyim. Bu yüzden içimden geçenleri sayıp sıraladım. Ama böyle kafasına fırlatır gibi hızlı ve meraklı bir biçimde değil, sakince yaptım bunu. "Carlo, seni tanımıyorum." diye girdim söze. "Dahası, gelgitlerin var. Bir an iyiysen başka bir an kötü davranıyorsun. Dengesizsin ve benim de dengemi bozuyorsun." Sanki bir dengem varmış gibi. Başımı salladım kabullenircesine. "Bak, tamam, ne olursa olsun eşyalarını karıştırmamam gerekirdi. O konuda haklısın. O meselede kendimi savunacak değilim. Ama gelgitlerin gerçekten dengemi bozuyor."

"Bak, senden hoşlanıyorum Ece. Aramızda tuhaf bir çekim olduğunun ikimiz de farkındayız."

"Evet, Carlo ama buna rağmen tavırların-"

"Tuhaf göründüğünün farkındayım." diyerek kabullendi Carlo. En azından ben kafamdan uydurmuyordum, gerçekten tuhaf davrandığını kabul ediyordu. Bu da bir şeydi. "Davranışlarımdan dolayı bocaladığını da görebiliyorum. Ama en azından deneyemez miyiz? Birbirimizi tanımaya, anlamaya..."

Ow, bunu gerçekten beklemiyordum. Ben bunun basit bir yüzleşme olmasını beklerken Carlo'nun hiç olmadığı kadar dürüst davranması şaşırtmadı değil. Ancak hâlâ kafamda soru işaretleri bırakıyordu davranışlarıyla istekleri arasındaki tuhaf tezat. Anlaşılmak istediğine emin değildim ve bunu ona dürüstçe söyledim. "Kendini anlatmak istediğini sanmıyorum, Carlo. Kapalı bir kutu gibisin. Bölgene girilmesine bile tahammülün yok. Bunu anlayabiliyorum, herkesin özel bir alanı vardır ama sen sanki..." Doğru kelimeleri bulmakta zorlanıyordum. "Duvarların var ve onun arkasına kimsenin geçmesini istemiyorsun ve birbirimizi tanıyalım sözlerin sadece sözlerden ibaret gibi." Dürüstlükle ekledim. "Üstelik senden uzak durmamı söyleyen de yine sendin." O gün sözleşme için evine gittiğimde yaşadığımız ateşli anlardan sonra ondan uzak durmamı söylediğini hatırlattım ona. Doğru yerden girmiştim, aferin bana. Savunma avukatı olacak kızdım vallahi.

"Anlatmak istiyorum Ece. Ama anlayabileceğinden emin değilim."

Yüzünde tuhaf bir çaresizlik, bir karmaşıklık sezinliyordum. Sanki bir şeyleri istiyordu ama yapamıyor gibiydi. Elleri kolları bağlı gibi. Ona karşı ilgimi inkâr edecek değildim. Aramızdaki çekimin de farkındaydım. Tıpkı onun gibi. Ama kendini kapatmasına anlam veremiyordum çünkü iç dünyasına dair hiçbir şeyi bilmiyordum. Bu yüzden kendini bana açabilmesi için onu cesaretlendirmeye çalıştım. "Denemediğin sürece bereden bilebilirsin?"

Son cümlem üzerine yüzü aydınlanmıştı. "Bu deneyebileceğimiz anlamına mı geliyor?"

Kollarımı kavuşturup belirsizlikle başımı salladım. "Tamamen sana bağlı."

Kısa bir an düşündükten sonra "O zaman yarın akşam bir yemek yiyelim mi?" diyerek sembolik bir adım attı. "Evde sana yemek yaparım."

Omuz silkerek "Olur." yanıtını verdiğimde bu konuşmanın başında ne düşünüyordum, şimdi neler yapıyorum diye kendi kendimi sorguladım. Ancak bilmiyordum ki Carlo'nun böyle bir adım atacağını.

"Buna sevindim." Elleri yeniden ceplerinde olan adam "O zaman seni eve bırakayım." diyerek tek elini cebinden çıkarıp az öteye park ettiği arabasını gösterdi.

Yol boyunca havadan sudan konuşmak gibi yüzeysel muhabbetler dışında pek bir şey konuşmamıştık. Bu yüzden kendimi dinleyecek vaktim olmuştu. Verdiğim bu kararla doğru mu yoksa yanlış mı yapıyorum bilmiyordum ama içimi tuhaf bir heyecan kaplamıştı. Carlo'yla yeni bir yola giriyormuşuz gibi hissediyordum. Ve bu beni heyecanlandırıyordu. Hiç bilmediğim bir yere gitmek gibi. Koca bir belirsizlik çukurunun içine atlamak gibi.

Eve gittiğimde beni ne konuştuğumuzla ilgili darlayıp sorular sormak için bekleyen Meredith yüzümden hemen olumlu gelişmeler olduğunu anlamıştı. Ben anlatmaya koyulmadan soruları ardı ardına sıraladığında olanı biteni anlattım.

Meredith "Bu harika bir gelişme!" diyerek el çırptı heyecanla. Öte yandan duraksadı, kısa bir süre sonra düşünceli ifadesiyle kafasını kaşıdı. "Ama neden evde buluşmak istediğini anlamadım. Yani bir restoranda yer ayırtmak varken." Elini eşofmanının cebine sokan kız "Sizde cimrilikle ilgili bir deyim vardı, neydi o?" derken düşünüp duruyordu. "Hah, cebinde akrep mi var yoksa? Cimri falan mı? Hep evde buluşalım derse işimiz var."

"Offf... Meredith, dün bir bugün iki. Daha yeni başladık. Düne kadar bir ilişkimiz bile yoktu. Zamanla o da olur, dışarıda da yemeğe çıkarız."

Başını yana yatırarak "Sen öyle diyorsan..." dese de kafasına takıldığını anlayabiliyordum. Meredith zaman zaman kafada kurma işlerini abartırdı biraz. Ama ben bunu umursayamayacak kadar heyecanlı ve mutluydum. Ayaklarım yere basmıyordu sanki. Carlo'yla bir kimyamız vardı ve bunun harcanmasını istemiyordum. Bu yüzden bir şeyler olacağı için, birbirimize şans verdiğimiz için iyi hissediyordum.
İyi ve heyecanlı.

...

*

YAZAR NOTU: Hi guyss! 💞 17 Bin okunma olmuşuz ve bundan mutluluk duyuyorum. Hepinize çok teşekkür ediyorum. 💖 Daha sık bölüm yayınlamak isterim. Ancak bunu Napoli'de Bir Gece bittiğinde yapabilirim diye düşünüyorum. Onun da bitmesine çok kalmadı. Öte yandan bu hikâyeyi geciktirmemin başka bir sebebi de hikâye beklediğimden fazla ilgi görmesine rağmen Kadeh'le ilgili tıkanıklık yaşıyor olmam. Bunu çözmeye çalışacağım, tabii sizin yorumlarınız, ilginiz, destekleriniz, fikirleriniz ve teorilerinizle. İlham perilerim olduğunuzu biliyorsunuz. 💖 Bölümümüzü nasıl buldunuz? Buraya yazabilirsiniz. Yeni bölümle ilgili tahminlerinizi buraya bekliyorum. ❤️ Sizce Carlo ne saklıyor? Ece'ye uzak durmasını söylerken ve bu gizemli hâlleri... Ne kast ediyor olabilir? Bu konuda tahmin ve teorilerinizi tam olarak buraya bekliyorum. Ve bu bölümü yenilerden cloudiashy okuruma armağan ediyorum. Sevgiler, bol kokulu öpçükler! 😘

•••

SOSYAL MEDYA
Wattpad: -BuzlarKralicesi
Instagram: buzlarkralicesioffical
YouTube: Gülay Sena Dündar

Loading...
0%