@buzlarkralicesi
|
-7- Yaklaşık on beş dakikadır kıyafet dolabımın önünde olay yeri inceleme ekibi gibi durmuş, Carlo'yla yiyeceğimiz yemek için ne giyeceğime karar vermeye çalışıyorduk. Meredith mavi şifonyer bir elbise çıkardığında yüzümü buruşturdum. "Çok abartı." Kıyafet dolabımın içinde kendini kaybeden kız aklına bir şey gelmiş gibi bana döndü. "Ha unutmadan, profesör Fabri'nin verdiği ödevle ilgilenebildin mi?" Elimi salladım savuştururcasına. "Yaptım işte bir şeyler. Ama o bulur yine bir kusur." "Zor beğenen bir yapısı var." "Bence bana bir garezi var." "Yok canım, o herkese öyle." "Uyusun teki." diye ekledim içimi döker gibi. Gerçekten de öyleydi. Suratsız meymenetsiz şey. "Başladığım işi bitirme gibi bir huyum olmasaydı bu kadar uğraşmazdım bile." Pembe pullu kısa bir elbise elime geldiğinde "Bu çok mu ben buradayım diyor?" diye sordum. Kendim de emin olamamıştım çünkü. Dudak büktü Meredith. "Ev buluşmasına göre biraz abartı, evet." "Ay sen de ne taktın şu evde buluşmamıza." Az önce gözlerini deviren kendisi değilmiş gibi "Ağzımı bile açmadım, Ece." dedi ama ben onu tanıyordum. Anlıyordum ne düşündüğünü. "Ama ben o imayı anladım." "Umarım ben haklı çıkmam Ece, tek dileğim bu." Onun tecrübelerinden dolayı fikirlerine önem veriyordum. Bu yüzden şüpheci tavırları beni ürkütmüyor değildi. Kafamı karıştırmayı başarmıştı işte. "Ne demek bu?" "Bir erkek ilişkisini gözlerden uzak yaşıyorsa vardır bir şey." Kendisini göstererek ekledi. "Tecrübeyle sabit." Kafam karışsa da herhangi bir yanıt vermedim. İçten içe Meredith'in haklı olduğunu biliyordum ama sanırım o an yüzleşmek istemiyordum ya da abarttığımızı düşünmek daha çok işime geliyordu. Pembe, tül kumaştan yapılmış üzerinde narçiçeği renginde küçük çiçek motifleri olan bir elbisede karar kıldık ve yemek için hazırlandım. Carlo'yla yemekteyken de aklımdaki tüm o soru işaretlerini geri ettim ve önyargısız bir şekilde onu tanımaya odaklandım. Büyük denilebilecek salonunda karşılıklı yemek yerken dizlerimi masanın üzerine sabitleyip parmaklarımı kenetledim. Carlo her zamanki gibi giyinmişti. Pek özenli görünmüyordu. Çabasız bir şıklık hâkimdi. Bense bir şey itiraf etmeye hazırlanır gibiydim karşısında. "Açıkçası o sabahtan sonra bir daha karşılaşmamızı beklemiyordum." "Karşılaşmadık zaten, ben seni buldum." Dürüst yanıtı üzerine ikimiz de güldük. Daha sonra düşünceli bir ifadeyle devam etti. "Doğrusunu söylemek gerekirse... Ben de. Yani ben de karşılaşacağımızı ummuyordum. Yanına gelmeyi. Ama içimdeki o ses sayesinde senin işyerinin karşısında buldum kendimi." İstifimi bozmadan kaşlarımı kaldırdım. Söylediklerinin hoşuma gittiğini inkâr edemezdim. "Böyle düşünmene şaşırdım. Sen günlerce aramayınca..." "Arayamazdım." Soru dolu gözlerle ona baktığımda bildiğim ama unuttuğum bir şeyi söyledi. "Unuttun mu, cep telefonu kullanmıyorum ben." "Ah, salak kafam! Tabii ya!" Günlerdir bu bilgiyi unutup aptal gibi telefonun başında çaresiz bekledim. Hakan Altun bile hâlime gülüyordur şimdi. "O yüzden maille haberleşiyorduk ya." diyerek kendime hatırlattım gerçeği. Ancak o an kafama dank eden diğer detayla konuşmayı sürdürdüm. "Ama tabii görüşmek isteseydin maille de ulaşabilirdin bana." Karşımdaki adam ise hazırcevap bir edayla "Ben daha iyisini yaptım, çalıştığın yere geldim." dedi yalnızca. Bu yeterli bir açıklamaydı. Başımı öne eğip güldüğümde bana baktı. "Gülünce çok güzel oluyorsun." "Teşekkürler." Bu adam bugün beni utançtan kızartmak niyetindeydi, belli. Utanmıştım. O an hiç beklemediğim bir soru geldi. "Adın neden Sofi?" Aslında sohbet başlatmak için ideal bir soruydu ama beklemiyordum işte. "Daha önce anlatmış mıydım bilmiyorum ama buraya geldiğimde anladım ki bazı insanlar kendinden olmayanlara hatta Türklere karşı önyargılı yaklaşıyor. O sebepten burada varlığımı sürdürebilmek için böyle bir çözüm buldum. Takma bir ad ve soyad kullanıyorum." "Anladım." Soru sormasına rağmen bu konuyla pek ilgileniyor gibi görünmüyordu. "Mantıklı, isabetli bir çözüm olmuş. Açıkçası burada çok fazla Türk görmediğim için onlara karşı tutumun nasıl olduğunu bilemiyorum." Bir süre ne cevap vereceğimi bilemediğim için aramızda sessizlik hâkim oldu. Sohbeti devam ettirebilmek için yine onun başka bir sorusu imdadımıza yetişti. "Peki, sen aradığını buldun mu?" Neyi kast ettiğini anlamamıştım. "Aradığımı?" "Tanıştığımızda babanı arıyordun ya." Açık açık söylediğinde anladım ve yüzüm gölgelendi, ciddileştim. Daha piyasada yokken bile yüzümdeki gülüşü soldurmayı başarıyordu karaktersiz herif. "Henüz değil." Yanıtım üzerine yeni bir sessizlik girdi aramıza. Bu sefer biraz daha uzun. Sanki bu sessizlikte dinlenmekten memnunmuş gibi görünen Carlo bir süre sonra söze girdi. "Açıkçası... Seni tanımak isterim Ece. Nelerden hoşlanırsın, hoşlanmadığın şeyler nelerdir... Günlerin nasıl geçer?" "Üniversitede edebiyat bölümü öğrencisiyim. Bunun dışında okulda dramatik yazarlık kulübünde kendi çapımızda bir şeyler yazmaya, üretmeye çalışıyoruz. Kulüp hocamız da edebiyat bölümündeki hocalarımızdan biri." Yüzümü ekşiterek "Biraz kıl biri." diye ekledim. Hoşuna gitmiş gibi güldü. "Kıl mı?" "Gıcık yani. Biz öyle deriz." Tekdüze sıkıcı hayatımla ilgili başka detaylar hatırlamaya çalışır gibi biraz duraksayıp düşündüm. "Boş kalan zamanlarımda da çalışıyorum zaten biliyorsun. Hayatım bu şekilde geçiyor. Sen?" "Sanatımla ilgileniyorum. Resimlerim. Çeşitli sergilere katılıyorum." "Buralı mısın?" "İspanyol'um." "Ailen İspanya'da mı yaşıyor?" Sessizlik. Aile lafını duyunca put gibi susmayı tercih etti. Sanırım bu konuda konuşulmasından hazzetmiyor. Herkesin bir aile yarası vardı anlaşılan. Bu bana has bir problem değildi. Sevinsem mi üzülsem mi bilemedim. Az önceki sorumu yok saymış gibi şişeye uzandı. "Biraz daha şarap?" Başımı hafif yana yatırarak "Olur." diye onayladım. Ailesiyle ilgili bir sorun olduğunu anladığım için uzatmadım. Ancak kafamda bu konuyla ilgili sayısız bilgisayar sekmesi açıldığını karşımdaki adam fark etmiş olacaktı ki söze girdi. "Hakkımda çok şey merak ettiğini biliyorum, Ece. Ama bazı şeyler vardır, zamanla gelişir. Acele etmesek olmaz mı? Daha küçük adımlarla gidelim." Başımı sallasam da Meredith'in söylediği sözler beynimde yankılanıyordu. Benden her türlü bilgiyi alıp sorularıma yanıt verme konusunda cömert davranmayan bu adamın geçmişiyle ilgili soru işaretleri taşıyordum. Belki de bu ilişkiye bir şans vermek bile hataydı ancak bunu düşünmek için erkendi ve ben de düşünmemeye çalıştım. Kafamdaki soru işaretlerine iyi gelecek başka bir şey söyledi Carlo. "Hakkımda merak ettiğin başka bir şey var mı?" Sanki bu soruyu bekliyormuşcasına can simidi gibi sarıldım. "O kilitli kutuda ne vardı?" Sabah ondan gizli anahtarıyla açmak istediğim ve aramızı bozan kutu. Ah, bunu gündeme getirmek zorunda mıydın? Pişmanlık duysam da söz ağızdan çıkmıştı bir kere. Carlo "Öldürdüğüm son kurbanımın külleri." dediğinde bu komik şakaya ikimiz de güldük. Öte yandan onunla keyifli vakit geçirmeme rağmen Carlo'nun bu kapalı kutu hâlleri iyiden iyiye aklımı kurcalıyordu. Ve içimdeki o pimpirikli ses bunun başımıza bir iş açacağını fısıldayıp duruyordu. Yemekten sonra koltuğa geçip sohbetimize orada devam ettik. Açıkçası aramızdaki müthiş cinsel kimyaya rağmen sohbetlerimiz şimdilik tekdüze gidiyordu. Şaraplarımızı yudumlarken acaba o da benim gibi tekdüze olduğunu mu düşünüyor dedim kendi kendime. Kim bilebilir... Aramızdaki sessizlik süresince mütemadiyen şu evde buluşma işine kafayı takmıştım. Meredith yaptığını beğenmiş miydi acaba? İçime düşen bu kuşkuyu nasıl temizleyecektim şimdi zihnimden? Asıl soru da şu olmalıydı bence, zihnimden temizlemeli miydim? Biz havadan sudan konuşurken keyifli vakit geçiriyorduk. Evet, muhabbetimiz tekdüzeydi ama beni güldürüyordu. Eğleniyorduk. Göz göze geldiğimizde yemek boyunca sır küpü gibi duran adam ilk defa bu kadar kaçak dövüşmeden gözlerimin içine bakmıştı. Usulca bana yaklaştı, dudaklarımdan bir öpücük çalarken yumuşak hareketleri bir süre sonra yerini tutkuya bıraktı. Benimle sevişmek istediğini biliyordum. Benimle tam olarak bu koltuğun üzerinde sevişmek istediğini de biliyordum. Ama bildiğim başka bir şey vardı, kafamda onunla ilgili soru işaretleri varken hiçbir şey olmamış gibi ona karşılık veremezdim. Kafam tamamıyla berrakmış gibi onunla seks yapamazdım. Bu yüzden kibarca geri çekildim. "Bence... Acele etmeme konusunda haklısın. Madem birbirimizi tanımaya karar verdik, o hâlde tanıyalım. Acele etmeyelim olur mu? Önce birbirimizi tanıyalım, biraz vakit geçirelim." Bu isteğime saygı duyan adam ifadesiz bir yüzle onayladı. "Tamam, tabii... Sen nasıl istersen." O gece gayet güzel bir biçimde ayrıldık. Bana taksi çağırdı, evime döndüm. Gece boyunca yatağımda tavanı seyrederken bu buluşma için heyecanlı hissetmem gerekirken ben düşüncelerle dolu uyuyakalmıştım. İlk ilişki buluşmamız olarak nitelendirebileceğimiz bu buluşma diğer insanlar gibi midemde kelebekler uçurmamıştı. Neler oluyordu? Anlamak güçtü. Ertesi gün elbette gece neler olduğuna dair beni sorguya çekmeyi ihmal etmemişti. "Eee nasıl geçti? Korundunuz mu? Bak, adamı tanımıyorsun ve inan bana böyle bir adamdan hamile kalmak istemezsin." "Meredith, biraz sakin olur musun?" Onu yatıştırdıktan sonra "Sadece yemek yedik." dedim. "Ve şarap içtik. Tahmin ettiğin gibi sevişmedik." Olan biten her şeyi anlattığımda ise Meredith hâliyle "Hani bu adam birbirimizi tanıyalım diyordu?" diye sordu. Benim düşündüğüm bu sorunun onun da aklını kurcalaması sürpriz değildi. "Sorduğun her soruyu geçiştirmiş." "Daha yeni bir ilişki ya, ondan herhâlde." diyerek omuz silktim ama bu söylediğime kendim de inanmamıştım. Belki de biz fazla komplike düşünüyorduk. Carlo bir sanatçıydı, duygusal bir kişiliği vardı. Ve belli ki insanlara kolay açılabilen biri değildi. Ailesiyle de sorunları olduğunu anlamak zor olmamıştı. Bana açılması, alışması, anlatması zaman alabilirdi. "Zamanla çözülür diye düşünüyorum." Benim umudumun yarısı bile Meredith'de olmamasına rağmen "Umarım." diye karşılık verdi. İkna olmadığı her hâlinden belliydi. Sonraki gün okula gittiğimizde ders dinlerken bile kafam darmadağındı. Düşünmem gereken bir erkek varken şimdi iki erkek olmuştu. Biyolojik baba müsveddesiyle hesabımı kapatamadan Carlo'nun hayatıma girmesi tüm dengeleri değiştireceğe benziyordu. Üstelik hayatımı düzene sokmama yardımcı olacak sıradan bir insan da değildi. En az benim kadar karmaşık biriydi. Profesör Fabri geçen gün verdiği ödevle ilgili notları açıklıyordu. Herkesin notunu söyledi ama benimkini söylemedi. O isimlerin arasında ben yoktum. Bu ilginçti. Ders bittiğinde herkes dağılırken profesörün yanına gittim. Koyu kumral, kısa sayılabilecek kıvırcık saçlı, gözlüklü, soğuk tipli bir adamdı. Çantasını toparlıyordu. "Profesör, benim notumu açıklamadınız." İlgisiz bakışları beni bulduğunda parmağıyla gözlüğünü itip beni inceledi. "İsmin nedir?" "Sofi Stern." Çantasındaki notları karıştırdı ve benim kâğıdım olduğunu düşündüğüm kâğıdı çıkarıp kısa bir an yazdıklarıma baktı. Ve umursamazca değersiz bir biçimde masaya bıraktı kâğıdı. "Bu kâğıt çöp." Böyle bir tepki beklemediğim için şaşkındım. "Ne?" Tamam, onun her şeye kusur bulan hâllerine alışmıştık ama emek verdiğim bir şeye çöp demek ne demek oluyordu? "Ben sizden kısa bir kurmaca hikâye yazmanızı istemiştim. İçinde duygu barındıran. Bu hikâyenin başı var, ortası ve sonu yok. Hiçbir şey anlatmıyor. Burada duygu yok." "Ne? Ama ben-" "Ama sen, ne?" Aşağılayıcı bakışları üzerimde gezindiğinde her şeye cevabı olan ben, bir cevap veremiyordum. Şaşkın ve öfkeli olduğum için beynim durmuştu ve karşımda benden açık yüreklilikle ve aşağılayıcı tavırlarla yanıt bekleyen adama bir şey söyleyemedim. Çantasını toplayan adam "Vaktimi boşa harcıyorsun." dedi ve yüzüme bile bakmadan çantasını alıp çıkıp kapısına yürüdü. Tam kapıdan gidecekken son kez dönüp "En azından kendine dürüst ol ve çöp olmayan, daha anlamlı şeyler yazmaya çalış. Daha gerçek şeyler yazmak için daha gerçek şeyler yaşamalısın." diyerek çıktı gitti. Bense arkasından öyle şaşkınca bakakalmıştım. ... * YAZAR NOTU: Hi guyss! 💞 Sizlerle yine bir bölümde buluşmak harika! Bölümümüzü nasıl buldunuz? Buraya yazabilirsiniz. Beğendiyseniz buraya pembe kalp bırakabilirsiniz. 💗 Açıkçası bu hikâye konusunda biraz tıkanıklık yaşıyorum. Ne yazacağımı biliyorum ama yazarken tıkanıyorum. Bu yüzden yorumlarınız, tahmin ve teorileriniz ve ilham veren, motive edici yazdığınız her şey benim için çok önemli bunu unutmayın. Yeni bölüm hakkındaki tahmin, teorileri ve istek sahnelerinizi buraya yazabilirsiniz. Carlo'nun gizemli geçmişi hakkında ne düşünüyorsunuz? Ne olduğu konusundaki duygu ve düşüncelerinizi de buraya yazarsanız sevinirim. Daha sık bölüm paylaşmaya çalışacağım. Tıkanıklığımı çözersem tabii. Beni aşağıdaki sosyal medya hesaplarımdan da takip ederseniz daha ne isterim! Sevgiler, bol kokulu öpçükler! 😘 ••• SOSYAL MEDYA |
0% |