Yeni Üyelik
9.
Bölüm

🂡 KADEH | 8

@buzlarkralicesi

-8-

Şeytanın yeryüzündeki şubesi olan Profesör Fabri'yle aramızda geçen sürtüşmeden dolayı canım çok sıkılmıştı. Kampüsten çıkıp eve doğru gitmeyi planlarken Carlo'yla iletişime geçmek geldi aklıma. Belki onunla buluşup biraz kafamı dağıtırım diye düşünmüştüm. Elim hep telefona onu aramak için gittiğinde telefon kullanmadığını hatırlıyordum ve bu biraz tuhaf hissettiriyordu. Bu devirde telefon kullanmayan tanıdığım tek kişiydi doğrusu. Tuhaf bulmam pek de garip sayılmazdı.

Aklımdaki bu küçük anlamsız düşüncelerin ardından hesabıma girip Carlo'ya bir mail attım.

__________________________________________

Gönderen: Sofi E. Stern

Alan: Carlo Morte Díaz

Canım biraz sıkkın, buluşalım mı?

Sofi Stern

__________________________________________

Eve gidip gitmeme konusunda kararsız olduğum için kampüsün dışındaki bahçede oturdum. Dirseğimi masaya dayayıp çenemi avcuma yasladım ve sıkıntıyla ofladım. Bu sırada mailime yanıt geldi.

__________________________________________

Gönderen: Carlo Morte Díaz

Alan: Sofi E. Stern

Aslına bakarsan bugün biraz işim var. Daha sonra görüşelim olur mu?

Carlo M. Díaz

__________________________________________

Beklediğim bir yanıt olmadığını söylemeliydim. Ne bileyim, ben olur, bana uyar gibi bir yanıt beklerken dümdüz reddedilmiştim. Neyime güvendiğime dair en ufak bir fikrim yoktu ama gerçek buydu işte. Tabii adam her an, her dakika benim için müsait olacak diye bir şey yoktu ama bu cevabı alınca da içim bir tuhaf olmuştu ne yalan söyleyeyim?

Beklemediğim bu cevap üzerine mailine karşılık verdim.

__________________________________________

Gönderen: Sofi E. Stern

Alan: Carlo Morte Díaz

Tabii, tamam. Sonra görüşürüz.

Sofi Stern

__________________________________________

Daha hesabımdan çıkış bile yapmamıştım ki çok geçmeden yanıt geldi.

__________________________________________

Gönderen: Carlo Morte Díaz

Alan: Sofi E. Stern

İyisin değil mi?

Carlo M. Díaz

__________________________________________

Bozulduğumu en azından kendime gizleyemezdim. Gözlerimi devirdim can sıkkınlığıyla. İyi olup olmadığımı çok merak ediyorsan buluşurdun değil mi? Her neyse. İçimdeki kaprisli kıza bir dur demem gerekiyordu. Kısa bir yanıt verip hesabımdan çıkmak istedim.

__________________________________________

Gönderen: Sofi E. Stern

Alan: Carlo Morte Díaz

Sorun yok.

Sofi Stern

__________________________________________

İyiden iyiye kafam karışmıştı. Beni tanımak isteyen, işyerime kadar gelen adamın bazen bu uzak tavırlarına anlam vermek güçtü. İşin içine bir de Meredith'in imaları girince benim için düşünceden çıldırmamak çok zor oluyordu doğrusu.

Eve geldiğimde çok sevgili ev arkadaşım yüzümden ne olup bittiğini anlamıştı bile. İnsanın kendini çok iyi tanıyan bir ev arkadaşı olması da çok zordu canım, kendine ait bir özel alanın bile olmuyordu. Benim anlatmama gerek kalmamasına rağmen detayları paylaşmak zorunda kaldım.

Meredith ise şüpheyle düşünmeye başlamıştı. O bir süre sessiz kalınca ister istemez hastamız yaşayacak mı doktor, durum o kadar kritik mi diye sormak gelmişti içimden. Zira bakışları bir hastalığı teşhis etmeye çalışan cevval bir doktorunkine benziyordu. Duraksadı ve o cümle çıktı dudaklarından. "Ya evliyse?"

"Ne?" Şok olmuştum. Vücudum da buz kesmişti ayrıca. "Ne alakası var şimdi?" Durup durup tezini çürütmek için soruya soruyla yanıt veriyordum. Mantığım devre dışıydı. Alakayı çözememiştim. "Konuyu buraya nasıl bağladın?" Buna ihtimal vermiyordum. Belki de vermek istemiyordum. Kafamda Carlo'yu aklamaya çalışıyordum. Ama düşününce davranışları ne kadar şüpheli olsa da bu evli olduğunu göstermezdi ki.

"Şüpheli tavırları bunu gösteriyor, Ece. Ne yapabilirim? Arkadaşın olarak seni korumak ve uyarmak benim görevim." Kısa bir an düşündükten sonra "Akşamları, geceleri aramalarına cevap veriyor mu? Yoksa telefonu kapalı mı?" diye sordu. Çözümü bulmuş gibiydi. "Bir bak bakalım. Sonra yeniden konuşuruz."

Adamın telefonu olmaması bir yana, bu konu hakkındaki analizleri beni meraka sürüklediği için gözlerimi kıstım. "Merak ettim. Cevap veriyorsa ne olacak, vermiyorsa ne olacak?"

"Ah, Ece..." Başını iki yana salladı cıkcıklayarak. "Gerçekten çok safsın. Eğer geceleri telefonu kapalıysa büyük ihtimalle evlidir ve sen de ikinci hayatının bir parçasısındır. Seni de karısını da aldatıyordur."

"Yok artık."

"Ne? Yoksa geceleri telefonunu kapatıyor mu?"

Yargılamaya hazır olan Meredith'in şaşkın ve büyümüş gözlerine karşılık daha da şaşıracağı bir şeyi söyledim. Daha önce ona söylemiş miydim bilmiyordum ama "Meredith, adam telefon bile kullanmıyor. Maille haberleşiyoruz." deyiverdim.

Kaşları havaya kalkan kadının dudakları büküldü, o şeklini aldı. "Pekâlâ, işler daha da ilginçleşmeye başladı. Mağarada mı yaşıyor bu adam?"

"Bilmiyorum, sadece telefon kullanmıyor işte." Kafam yeterince karışık değilmiş gibi bir de Meredith'in analizleri ve teorileriyle iyice çorba olmuştu.

O sırada olayı çözmeye hazır zehir bir dedektif gibi kaşlarını çatarak bana karşılık verdi. "Ya da sen öyle biliyorsun."

"Ne?"

"Belki telefonu var ama sana numarasını vermedi."

"İyi de neden?"

"Arayıp rahatsız etme diye. Karısı işleri sıkı tutuyor olabilir, bilemiyorum." Sevgili şüpheci -ve genellikle de şüphelerinde haklı- ev arkadaşım benden karşılık beklemeden söylenmeye başladı. "Tanrım... Bu teknoloji çağında telefon kullanmayan mı kaldı?"

"Yazdın senaryoyu iki dakikada Meredith."

"Çok affedersin Ece ama iki gün sonra adam evli çıkarsa omzumda ağlayıp dondurma yerken Netflix'deki romantik komedi dizilerine sarmanı istemem." Omuz silkerek alayla ekledi. "Rica ederim, arkadaşlık görevim."

Aramızdaki fikir alışverişleri -daha doğrusu korkunç teoriler- bizi kesmeyince bu şekilde bir yere varamayacağımızı anladık ve internetten araştırmaya karar verdik. Sonuçta tanınan bir sanatçı sayılırdı. Google amca da bize yardımcı olurdu herhâlde, değil mi?

Benim arama sonuçlarıma eğilip merakla bakmaya çalışan Meredith "Ne yazıyor?" diye sordu.

Umutsuzca telefonu elimden masaya bıraktım. "Burada evli veya bekâr, bir şey yazmıyor." Ofladım. "Nasıl olabilir ki böyle bir şey? Bir insan ya evlidir ya da bekâr. Böyle önemli bir yer boş bırakılır mı?"

Başını yana yatıran Meredith belki de ilk defa olumlu bir şey söylemeye hazırlanıyordu, hissetmiştim. "Aslında bu iyi bir şey. Evli olsaydı yazardı değil mi? Belki de bekâr olduğu için boş bırakılmıştır." Pollyannalığı on saniyeden bile az süren ev arkadaşım şüpheci bir edayla "Evine gittiğinde dikkat et. Bir telefon bulabilecek misin bir bak. Ama çok derinden de arama. Bir şeyleri kurcaladığını anlamasın." diye eklemekten çekinmedi.

Gözlerimi devirdim. "Hayır, Meredith. Bir kere yakalandım zaten unuttun mu?" Başımı iki yana sallarken içimdeki bu umutsuz duyguyla ne yapacağımı bilemiyordum. "Bunu yapamam."

Yani anlayacağınız, Meredith'le olan beyin fırtınamız da bir işe yaramamıştı. Carlo'nun sırrını çözememiştik. Belki de olmayan sırrını. Evet, neden olmasın? Belki de adam sadece bipolardır. Ya da ikizler burcudur. Bir öyledir bir böyle. Olamaz mı yani? Belki de çift kişilikli bir psikopattır. Allah aşkına, evli olması psikopat olmasından daha mı korkunç Ece? İç sesim de benim gibi delirmişti artık. İyice şaşırmıştık kendimizi.

Şu ana kadar tek bir şeyi biliyordum, içimdeki bu soruların yanıtını bana yalnızca Carlo verebilirdi. Sakin kalmaya çalışmalıydım.

Ertesi gün Carlo benimle iletişime geçip buluşmak isteyince Meredith'in daha önce söylediği gibi süründürme taktikleriyle falan hiç uğraşacak hâlim yoktu, hemen teklifini kabul ettim. Her ne kadar sevgili ev arkadaşım tarafından arkadaşların ve kızların yüz karası ilân edilsem de sağlıklı bir kadının yapacağı türden dolambaçlı yollardansa samimiyetimi ortaya koydum.

Carlo yine şaşırtmadı, evinde buluştuk. Bu iş iyiden iyiye benim de canımı sıkmaya başlamıştı ve bu konuda konuşmayı düşünüyordum.

Bize birer kahve yapan adam salondaki koltukta otururken elinde kupalarla yanıma geldi ve kafamın karışık olduğunun farkında olduğunu gördüm. Kahvemi bana uzattığında teşekür edip aldım ama dalgındım. "Biraz düşünceli görünüyorsun, her şey yolunda mı?"

Meraklı adama karşılık ne diyeceğimi pek bilemedim. Sonuçta biz arkadaşımla senin belki de seri katil ya da psikopat olabileceğinle ilgili teoriler üretiyoruz diyecek hâlim yoktu. Bu kulağa yeterince paranoyakça geliyordu. Önce "Yok bir şey." desem de vardı bir şey. Kimi kandırıyorsam. Kısa süre sonra "Biz neden sürekli senin evinde buluşuyoruz?" diye benim bile beklemediğim bir soru çıktı ağzımdan.

Bunu çok komplike bir biçimde planlamamış gibi görünen Carlo ise gülümseyerek kaşlarını çattı. "Bundan rahatsızlık mı duyuyorsun?"

"Bilmem." Omuz silktim. "Biz de birbirini tanımaya çalışan diğer normal insanlar gibi dışarıya gidip yemek yerken, kahve içerken sohbet edebiliriz."

Ilımlı bir ifadeyle başını salladı adam. "Olur, tabii. Sen nasıl istersen. Açıkçası ben bu konudan bu kadar rahatsız olduğunu düşünmemiştim."

"Rahatsızlık demeyelim de... Böyle çok gizli saklı gibi oluyor. Sonuçta biz utanılacak bir şey yapmıyoruz değil mi?" Öte yandan yeni aklıma gelmiş gibi ekledim. "Ha sen benimle görünmekten utanıyorsan orasını bilemem."

"Saçmalama lütfen." Kahvesini yudumladıktan sonra güldü adam. "Sadece çalıştığın şirketten herhangi biri müşterinle ilişki yaşadığını görürse senin için olumsuz bir izlenim olur diye düşünmüştüm hepsi bu."

Mantıklı açıklamasıyla gönlüm çelinse de başımı yan yatırıp onayladıktan iki dakika sonra kafada kurmaya devam ettim. Adam belli ki beni düşünüyordu. Ya da beni düşünme kisvesi altında başka hesaplar mı yatıyordu? Yahu Meredith, içimdeki bu şüphe tohumlarını serpmek zorunda mıydın? Yeni bir soruyla aklımdaki belirsizlikleri yok etme niyetine giriştim. "İlk tanıştığımızda benden uzak dur, sana zarar veririm gibi şeyler söylerken ne demek istedin?"

"Bu da nereden çıktı?"

Gözlerimi kısarak şüpheci bir tavırla "Hep böyle soruya soruyla cevap verip kaçak mı dövüşeceksin? Çünkü bu birbirimizi tanımak olmuyor." diyerek sorguladım. Aldığım derin nefesi sesli bir biçimde verirken başımı iki yana salladım onaylamaz bir ifadeyle. "Bazen kafamı çok karıştırıyorsun, Carlo."

Başını hafif indiren adam benimle göz göze geldi. "Ama benden hoşlanıyorsun, değil mi?" Bildiği bir şeye emin olma ve onaylanma ihtiyacı duyuyor gibiydi.

Gülerek "Evet." desem de kafa karışıklığıma son veren bir yanıt alamadığımın da farkındaydım.

Kahvelerimizin bittiğini fark eden Carlo "Şarap?" diye sordu.

"Yok, kahve yetti. Ve sanırım..." Saatime baktım. "Artık eve gitsem iyi olacak. Yarın gıcık bir hocayla dersim var. Ve ödevim üzerine çalışmalıyım."

Onaylayarak başını salladı adam. "Seni eve bırakayım. Hem belki bana yolda bu gıcık hoca hakkında biraz bilgi verirsin."

"Gerek yok, ben taksiye-"

"Saçmalama, Ece. Gidelim hadi."

Yolda Profesör Fabri hakkında konuştuk. Onun ne kadar uyuz olduğuyla ilgili uzun uzun dedikodu yaptık. Sorunlarımla bu kadar yakından ilgilenmesi hoşuma gitmişti doğrusu. Hiç bilmediği bir konu olmasına rağmen yardımcı olup tavsiye bile vermeye çalışmıştı.

"Bence ona tıpkı onun sana davrandığı gibi davranmalısın. Aynalama taktiği, anlarsın ya."

"Ne için, okuldan atılmak için mi?"

Gülüştük.

"Hayır, Ece. Sırf söylediklerine karşılık verdin diye seni okuldan atamazlar."

Evin önüne gelmiştik bile. Arabadan inerken "Sen buradan eve mi döneceksin?" diye sordum merakla. İçimdeki şüpheler tam anlamıyla yok olmadığı için karşı tarafta şüphe uyandırmadan edilebildiğim kadar bilgi edinmeye çalışıyordum.

"Evet."

Nedense yanıtı beni pek ikna etmemişti. Ancak belli etmedim. "Peki, görüşürüz o hâlde."

"Bir sondaki görüşmemizi sabırsızlıkla bekleyeceğim."

Yüzü yüzüme yaklaştı ve dudakları dudaklarımı bulup yumuşak bir öpücük çalarken utançla gözlerimi kapadım.

Vedalaşmamızın ardından içimdeki ses bu saf âşık hâllerinden çıkmam için beni silkeliyordu. Onu dinledim, kapıdan içeri girdiğim gibi hızla yukarı tırmandım ve eve girdim. Meredith'in arabasının anahtarını kaptığım gibi arkamdan ev arkadaşımın seslenişlerini cevapsız bırakıp yeniden aşağı indim.

"Ece, nereye gidiyorsun? Ece!"

Arabaya bindim ve az önce sokağı dönen adamı kaybetmemek için hızlı davrandım. Bu sırada Meredith de durur mu, benden yanıt alamayınca çıldırmış olacak ki hızını alamayıp hemen beni aradı. Telefonu yanıtlayıp hoparlöre verdim.

"Ece ne yapıyorsun? Nereye gidiyorsun? Tanrı aşkına ne halt ediyorsun?"

"Biliyorum, şuan yaptığım şey çok saçma ve delice. Ama Carlo'yu takip ediyorum."

"Ne?"

"Biliyorum, kulağa çok sapıkça geliyor ama sen de sanki bu konu hakkındaki kuşkuları içime düşürmemiş gibi davranmaz mısın lütfen? Şimdi beni yargılamaya hiç hakkın yok." Dürüstlükle ekledim. "Ve ne olduğunu öğrenmezsem aklımı kaçıracağım."

"Neyi?"

"Carlo'nun neler karıştırdığını." Kısa bir an durup dinlendikten sonra devam ettim. "Bana eve döneceğini söyledi. Gerçekten eve mi dönecek yoksa bilmediğim başka bir evi, karısı var da ona mı gidecek göreceğiz bu gece."

"O gece bu gece mi diyorsun yani?"

"Aynen öyle."

Hattın diğer ucunda sesli bir biçimde nefesini bırakan kızın benim için ne denli endişelendiğini hissedebiliyordum. "Ece, saçmalama. Bak yakalanırsan büyük rezillik olur."

"Ne olursa olur. Başka çarem yok, anlasana. Koyun gibi bana her dediğine inanacak hâlim yok. Bu şüpheyle yaşayamam."

Beni yolumdan döndüremeyeceğini anlayan arkadaşım "Çok dikkatli ol o hâlde." diye nasihatte bulunmakta buldu çareyi. "Ve yakalanmamaya bak."

"Tamam."

Telefonu kapattıktan sonra takibe devam ettim. Aksiyon filminde bir kaçma kovalama sahnesi çekiyor gibi hissediyordum. Tek fark, Carlo bunun farkında değildi. Işıkları geçtik. İçimdeki ses haklı çıkmıştı. Evin yolunu geçip dümdüz ilerledi. Carlo eve gitmiyordu.

Allah'ım, neden beni şöyle normal, doğru düzgün bir erkek bulmuyordu? Hoşlandığım erkekler neden hep bir tuhaf ve tekinsiz çıkmak zorundaydı? "Ne halt ettiğini sanıyorsun sen Carlo?" diye söylendim ister istemez.

Ben başka bir evin önünde durur diye düşünürken beklemediğim bir şey oldu. Carlo bir gece kulübünün önünde durdu. Sanırım bu belki de kafamdaki senaryodan daha kötüydü. Bilemiyordum.

Arabasını park eden adamı uzaktan izledikten sonra onun kulübe girişini gördüm. Ellerim direksiyonda birleşmişti ve onu seyrediyordum. "Kimsin sen Carlo? Kimsin?" Hasta birinin sayıklamaları gibi çıkmıştı sesim. Biraz da meraklı.

İçimdeki ses arabadan inip içeri girmemi söylüyordu ama buna cesaret edemedim. Yakalanmaktan korktum. Eğer buraya gelmek için mantıklı bir açıklaması varsa serde Carlo'ya rezil olmak da vardı. İkinci kez. Bu riskliydi.

Riske girmedim ve eve döndüm. Ama içim içimi yemeye devam etti. Bu kez daha da derinden. Carlo o gece kulübünde ne yapıyordu? Beni tanımaya çalışırken başka kadınları da mı tanıyordu? Daha yakından. Ve daha şeffaf bir biçimde.

Aklım yeterince karışmamış gibi gördüklerimi bir de Meredith'e anlattım. Yolda onu oyalamak için yalan bir senaryo yazmayı düşünsem de buna gücüm yoktu ve olanları olduğu gibi anlattım. Artık Carlo'yu koruyacak hâlim kalmamıştı.

"Ne yani, sana eve gidiyorum deyip bir gece kulübüne mi gitti?"

Onaylayarak başımı salladım. "Evet." Allak bullak olmuştum. "Bu ne demek oluyor?"

"Bilmiyorum."

"Her şeyi biliyorsun, bunu mu bilmiyorsun Meredith?" İç geçirdikten sonra aklımdaki soruyla baş başa kaldım. "Sence yüzleşmeli miyim?"

Kesin bir tavırla "Hayır, Ece." diye karşı çıktı Meredith. "Bu senin deyiminle kendi topuğuna sıkmak olur." Sorgulayan bakışlarla onu izlediğimde devam etti. "Birincisi, henüz bir ilişkiniz yok. Ona hangi sıfatla hesap soracaksın? Teknik olarak sevgili değilsiniz, ilişkiniz yok, birbirinizi tanıma aşamasındasınız. Tamam, senin için pek onaylanabilir bir durum değil. Sen birini tanırken bile flört ettiğin kişiye sadık kalırsın ama burada işler genelde böyle yürümüyor. Haksız mıyım?" İsteksiz bir biçimde de olsa onaylamak zorunda kaldım. Ev arkadaşım Bayan Çok Bilmiş devam etti. "İkincisi ve en önemlisi, elimizde yeterince kanıt yok. O gece kulübüne son anda arkadaşları çağırmış da olabilir. Yani seninle konuştuktan sonra. Anlarsın ya. Bu şekilde bir yalan uydurup geçiştirebilir. İçeride ne yaptığını bilmiyoruz sonuçta. Bir şekilde dolambaçlı yollardan gidip işin içinden sıyrılabilir, sen de gördüğün bölük pörçük şeylerle kalırsın. Bize kanıt lazım."

"Doğru."

"Sevgili olsaydınız neyse. Ama şimdi hesap da soramazsın."

"Ne yani, buna göz mü yumacağım? Kendime saygımı mı yitireyim?"

Karşımda kara kara düşünen kadının ilk defa bu kadar çözümsüz kaldığını hissediyordum. Arada kaldığı o kadar açıktı ki. Biraz sessizlikten sonra "Ece sen bu adama karşı yoğun bir duygu hissediyor musun?" diye sordu. Bu soruyu beklemiyordum açıkçası. Neyse ki o da benden bir yanıt beklemeden devam etti. "Eğer o kadar yoğun duygular hissetmiyorsan iletişimini kes, bitsin gitsin. Uğraşma bile. Ama eğer geri dönüşsüz bir biçimde ondan hoşlanıyorsan savaş hazırlıklarını yap, pusuya yat ve kanıt topla. Belki düşündüğümüz gibi korkunç biri çıkmaz ve o zaman da bu uyumunuz için denemeye değer. Onu, bilmediğin gizli yüzünü tanımaya çalış."

Haklıydı. Eğer geri dönüşsüz bir hoşlantı duyuyorsam -ki sanırım biraz daha ileri gidip onun tarafından büyülenmiştim- denemeye değerdi. Belki de Meredith'in dediği gibi düşündüğümüz türde korkunç biri çıkmazdı. Düşük bir ihtimal de olsa. Ben bu düşük ihtimale can simidi gibi sarılmak istiyordum. Umutsuz, aptal bir âşık gibi.

...

*

YAZAR NOTU: Hi guyss! 💞 Nasılsınız bakalım? Yeni bölümümüzle karşınızdayım. KADEH'e yeni bölümler bir tık geç geliyor ama merak etmeyin, Napoli'de Bir Gece finalinden sonra bu hikâyeye daha da ağırlık vereceğim. Belki de yeni bölüm itibariyle daha düzenli bölümler bile gelebilir. Ama sizin de yorumlarınıza ve ilginize ihtiyacım var. Bu çok önemli. Evet, gelelim bölümümüze. Yeni bölümü nasıl buldunuz? Buraya yazabilirsiniz. Carlo'nun sakladığı sır ne olabilir sizce? Hayır, ilk düşündüğünüz gibi bir şey olmayabilir, o konuda uyarmak isterim. 😁 Zira Napoli'de Bir Gece'yi okuyan herkesin aklına bu ihtimal geldi. Ama değil. Sizce sır ne olabilir? Tahmin ve teorilerinizi buraya bekliyorum. Ayrıca istek sahnelerinizi de buraya yazabilirsiniz. Bölümü beğendiyseniz de buraya beyaz kalp bırakabilirsiniz. 🤍 Sevgiler, bol kokulu öpçükler! 😘

•••

SOSYAL MEDYA
Wattpad: -BuzlarKralicesi
Instagram: buzlarkralicesioffical
YouTube: Gülay Sena Dündar

Loading...
0%