Yeni Üyelik
1.
Bölüm

🂡 KADEH | PROLOG

@buzlarkralicesi

PROLOG

Manhattan, New York


Edridge Street yakınlarında gecenin bir vaktinde ne yaptığımı sorarsanız, inanın ben de bilmiyordum. O şerefsizin ensesindeydim. Hakkında çok az şey biliyordum. Adını, ailesiyle New York civarlarında yaşadığını. Ve bizi yabancı bir kadın için terk ettiğini. Evet, bu kadar bilgi benim için yeterliydi sanırım. Onu bitirmek için yeter de artardı bile.

Kumarhanenin önüne geldiğimde burada olmasını umdum. Burayı eğitimim için tercih etmemin yanı sıra onunla karşılaşmayı da amaçlıyordum. Bir yüzleşmeyi hak ediyordum. Bana bunun hesabını vermek zorundaydı. Birinin dünyaya gelmesine sebep olduktan sonra arkanızı öylece dönüp gidemezdiniz. Onun hakkında öğrendiğim kısıtlı bilgilerden biri de bir kumar bağımlısı olduğu ve düzenli olarak bu kumarhaneye geldiğiydi. Bu bilgilerin gerçek olup olmadığını asla bilmiyordum, yalnızca bir iki eski arkadaşının verdiği farazi bilgilerdi ve benim de gerçek olmasını ummaktan başka çarem yoktu.


İçeri girdiğimde rengârenk ışıklar oldukça göz alıcıydı. İnsanı gel, gel diye çağırıyordu sanki. Sanırım kumar tutkunlarını anlamak güç değildi. Önce küçük küçük yemleyip kazanmalarını sağlıyorlardı ve daha sonra büyük oynamaya teşvik edip kaybetmelerine sebep oluyorlardı. Ancak o zaman da bırakmak için çok geç olduğunu tahmin etmek zor değildi, çoktan oynamanın gizli ve büyülü heyecanına kapılmış oluyorlardı. Kumar hakkında kitaplarda okuduğum birkaç bilgi dışında hiçbir şey bilmediğim açıktı. Örneğin oyun kartlarındaki şekillerin dört sınıfı anlatması gibi. Maça asilleri, kupa din adamlarını, karo tüccarlarını, sinek ise köylüleri temsil ediyormuş. Bu basit bilgileri internetten araştırsanız bile öğrenirsiniz. Bir kitapta kumar bağımlılarının büyük bir kısmı bu bağımlılıklarını tatmin etmek için suça ve dolandırıcılığa giriştiğini okumuştum. Sanırım beni en ok etkileyen bilgi bu olmuştu. İşte kumar hakkında bu kadar kısıtlı bilgim olmasına rağmen, hiçbir şey bilmediğim hâlde buraya girmiştim ve böyle kollarımı kavuşturup bir yerde mal gibi bomboş durmaya devam edersem birilerinin gözüne batacağım, dikkatleri üzerime çekeceğim açıktı. Neyi nasıl yapacağıma dair en ufak bir fikrim yoktu. İçeride oynayan adamların arasında dikkat çekmemeye çalışarak biraz göz gezdirdim ama onu göremedim. Yoktu. Belki de henüz gelmemişti. O gelene kadar burada bir şekilde vakit öldürmeliydim. Gerçi gelip gelmeyeceği de belli değildi ama... Biyolojik baba müsveddesini beklerken oyunlarda kaybedecek kadar param var mıydı? İnsanların olduğu yönün aksine dönüp cüzdanıma uzandım. Eh, biraz vardı. Bu paraları riske etmeye değmese de yapacaktım.


Biraz tekila ve biraz votka içtikten sonra Poker oynayan bir grubun içine karışıp şansımı denemeye karar verdim. Pokerle ilgili pek bilgim olduğu söylenemezdi ama diğer oyunlara nazaran daha becerebileceğim bir şey gibi gelmişti. Masadaki herkes ne yapacağını bilir gibi davranmasına rağmen ben aralarında mal gibi hiçbir şeyi bilmediğimi belli eder biçimde duruyordum. Kurpiyer oyunu anlattı. Anladığımı düşünüyordum ama denemeden asla bilemeyecektim. İlk elde ne olup bittiğini, kimin kazandığını bile anlamadım. Benim kazanamadığım kesindi. Birkaç el sonra mantığı kavradığım için daha dikkatli oynamaya başlamıştım. Amerikan rüyasıyla beynimi yıkayarak New York hayallerine beni de dâhil edip peşinde sürükleyen ev arkadaşım Meredith, takıldığı adamların birinin kumar konusunda çok başarılı olduğunu söylemişti. Bunun belli başlı stratejilerin yanı sıra atılan kartları aklında tutarak mevcut kartları sayarak matematiksel hesaplardan geçtiğini anlatmıştı. Meredith bunu sıkıla sıkıla anlatmıştı ama belki zamanında o adamı daha dikkatli dinleseydi bana daha faydası dokunan bilgiler verebilirdi. Şimdi işime yarayabilirdi işte.

Düşünmek için zaman istemem gerekiyordu. Bir yandan kendimi oyuna kaptırmışken etrafımı gözetlemem, onun burada olup olmadığına bakmam gerekiyordu. Hâlâ ortalarda görünmüyordu. Hangi cehennemdesin be adam, her gün ailenin rızkını buraya akıtırken gelmeyecek bugünü mü buldun? İmana gelecek bugünü mü buldun Allah'ın cezası? Gerçekten mi? Burnumdan soludum ve bir kart istedim. Sakinleşmeye çalıştım. Üç kuruş param da azalmıştı. Sanırım son bir kez daha oynayıp kalkmam gerekecekti. Neyse ki şans yüzüme güldü ve kazandım. Açıkçası kazandığıma ben de şaşırdım. Haydan gelen huya gider diye düşünerek oynamaya devam ettim. Anlayamadığım bir biçimde kazanmaya devam ediyordum. Oynadıkça kazandım, kazandıkça oynadım. Tam şansım açıldı galiba diye içimden geçirirken onu görmüştüm. Elim ayağım buz kesti. O an masadan kalkmak istesem de oyunun ortasında kalkamazdım. Dikkat çekmeye de niyetim yoktu üstelik. Beklemek zorundaydım. Bu sırada onu göz hapsine almayı da ihmâl etmedim. Doğru zamanı kollayıp kalktığımda arkası dönük bir biçimde elini kolunu sallayarak mekândan çıkıyordu. Ona yetişmek için adımlarımı hızlandırsam da halı gibi bir şeye takılıp yaz dizilerindeki sakar kızlar gibi yüzüstü yeri boyladım. Komikti. Gerçekten komik ve acınasıydı. Bir el beni kolumdan tutup nazikçe kaldırdığında kafam hafif dumanlı hissettim. Yüzümü saran saçlarımı arkaya attıktan sonra bir saniyeliğine beni yerden kaldıran adama baktım. Kumral, ela gözlü, karizmatik ve gizemli o adam yüzüme bakıyordu.

"İyi misin?"

İlginç bir aksanı vardı. Ve kışkırtıcı. Hayır. Saçmalama Ece, şuan derdin bu olamaz, değil mi? Asıl geliş amacımı hatırladığımda gözlerim anında kapıya döndü. O şerefsiz piç yoktu. Gitmişti. Hızla peşinden koşmaya başladım ama kapıdan çıktığımda çoktan arabasın binip gittiğini gördüm. Peşinden koşsam da egzoz dumanının burnuma dolmasıyla öksürerek peşini bıraktım. "Eninde sonunda seni bulacağım, şerefsiz! Bu kaçabileceğin bir şey değil." Öfkeyle arkasından küfürler savursam da artık çok geçti. Arkamdan gelen sesle duraksadım.

"En azından teşekkür edebilirdin."

Sesin sahibine döndüğümde beni yerden kaldıran adamın olduğunu fark etmem çok sürmedi. Uzun boylu, kumral bir adamdı. Onu başımdan atmak için "Teşekkürler." dedim yalnızca. Zaten derdim başımdan aşkındı, bir de bununla uğraşamayacaktım. Ayrıca başım inanılmaz derecede dönüyordu. Midem de bulanmaya başlamıştı. Sanırım içkiyi fazla kaçırmıştım. Sendeleyerek yürüdüm ve kaldırıma çöktüm. Sağ elimi saçlarımdan geçirirken ofladım. Bu pislik nasıl her seferinde paçayı bir şekilde kurtarmayı başarıyordu? Delirtici bir şekilde şansı yaver gidiyordu ve ben bu durumdan sıkılmıştım. Yanıma oturan adamı umursamamaya çalıştım. Ancak o kendisini fark etmem için dimdik yüzüme bakıyordu. Zaten gergin olan ben onu terslemekten çekinmedim. "Ne?"

"Sadece bakıyorum. Bakmak da mı yasak?"

"Tanımadığın birine böyle alelade bakarken sapık gibi görünüyorsun, kadınlara asılırken aklında bulunsun."

Başını öne eğip güldü adam. Bunu yaparken saçından bir tutam alnına düşmüştü ve bu onun inanılmaz derecede karizmatik görünmesine sebep oluyordu. Evet arkadaşlar, ben bir mal olduğum için beni sadece yerden kaldırıp iyi olup olmadığımı merak eden, bana acıyan birini karizmatik bulabiliyordum. Benim başka bir derdim yoktu çünkü. Dürüst ve samimi bir ifadeyle "İyi misin?" diye sordu.

Kuyruğu dik tutmaya meraklı olduğum için aniden ayağa kalktım ve üstümün başımın perişan olmasına, saçlarımın darmadağınık görünmesine ve midemin bulanmasına aldırmaksızın artistlik yaptım. "Tabii ki iyiyim. Bir şeyim yok benim." Aklım gidip geliyor gibiydi. Başım dönüyordu. İşaret parmağımı sallayarak intikam naraları atmaya da devam ettim. "Ama o şerefsiz... O adi pezevenk asla iyi olmayacak! Asla! Yaşadığı her saniyeyi zehir edeceğim ona, her saniyesini!"

Benimle birlikte ayağa kalkan adam merakla bana bakıyordu. "Kimden bahsediyorsun sen?"

Gizemli adamın yüzüne bakarken mide bulantıma eklenen içimden gelen öğürme isteğine engel olamadım ve kustum. Evet, kustum. Lânet olsun. Adamın üzerindeki V yaka gri ince badisi mahvolmuştu. Rezillik. Birinin üstüne kusmaktan daha kötü olan şey nedir bilir misiniz? Cevabı alayım, evet? Yakışıklı bir adamın üstüne kusmak.

Mide bulantıma engel olamadığım için nefes almaya çalışıyordum ama adam beni itmek yerine saçlarımı tutup kusmamın bitmesini beklemişti. Harbici adammış. Kendimi biraz iyi hissettiğimde "Özür dilerim, çok özür dilerim." diyerek adamın kollarından ayrıldım ve oradan uzaklaşmak için birkaç adım attım. Yabancı ve gizemli adamın beni takip ettiğini fark etmeme rağmen bir tepki verecek durumda değildim. Başım tüm hızıyla dönmeye devam ediyordu ve gözlerim kapanmadan önce ne olduğunu anlamadan kendimi yerde buldum.

...

*

YAZAR NOTU: Hi guyss! ✨ Şey, ben yine bi halt yedim ve yeni bir hikâye yazmaya başladım. Ve işte karşınızda hikâyemiz: Kadeh! Çok farklı bir tarz deneme yolundayım, bakalım beğenecek misiniz? Bağımlılıklar, cinselliği uçlarda yaşayan iki kişinin yollarının kesişmesini konu alan aykırı bir hikâye olacak. Tanıtım pasajında da yazdığım gibi hikâyemiz +18, yetişkin içeriktir ve kötü örnek oluşturabilecek unsurlar bulunabilir, bunu göz önünde bulundurarak okumaya devam ederseniz sorun yaşamayız. 💞 Bu hikâyeyi sizlerle buluşturduğum için çok heyecanlıyım, umarım sizler de beğenirsiniz. Hikâyemizin prolog bölümü hakkındaki düşüncelerinizi buraya yazarsanız çok mutlu olurum. Unutmayın, yorumlarınız benim için çok önemli. Sevgiler, bol kokulu öpçükler! 😘

•••

SOSYAL MEDYA
Wattpad: -BuzlarKralicesi
Instagram: buzlarkralicesioffical
YouTube: Gülay Sena Dündar

Loading...
0%