Yeni Üyelik
2.
Bölüm

❀ KAPAK KIZI | 1

@buzlarkralicesi

-1-


Sapığım aslında kibar biriydi.

Evet, yanlış duymadınız. Manyak bir sapığım vardı ve onun kibar olduğunu düşünüyordum. Neden mi? Camımı kırıp içeri girebileceği kadar savunmasız durumdaydım ama o sadece camımı taşla kırıp gitmişti. Taşa sarılı kâğıtta da erotik çağrışımlar içeren bir aşk mektubu vardı ama kimin umrundaydı ki? Demek ki bana zarar vermek istememişti. Şoktan iyice kafayı yedin Lidya, iyice. Mektuba gelirsek... Sapığımdan aşk mektubu. Aşk? Mektubu? Bir kez daha gözden geçirmem gerekirdi sanırım.

Bu sırada evimin etrafındaki kameralar ve güvenlik ne mi yapıyordu? Bana sorarsanız güvenlik en tatlı uykusunda sekizinci rüyasını görürken kameralar da sapığımı utandırmamak için gözlerini kapatıp bozuluvermişti işte, tüh! İşte ben bir çuval dolusu parayı bu yüzden veriyordum. Beni koruyamasınlar diye. Dosta korku düşmana güven versinler diye.

Sabaha karşı merdivenimin dibinde korkuyla yakın arkadaşım Esra'yı ve kişisel asistanım Pırpır'ı beklerken nefesimin kesildiğini hissettim. Polisler geldi, tutanaklar tutuldu. Tüm bunlar yaşanırken o korku içinde nasıl aşağı inme cesareti gösterebilmiştim, nasıl kapıyı açabilmiştim bilmiyordum.

Esra bana bir bardak su verdiğinde biraz sakinleşmiş durumdaydım. Artık yalnız değildim. Pırpır art arda bir sürü telefonlar ediyor, bu olayın medyaya yansımaması için neler yapabileceğine bakıyordu. Benimse hâlâ elim ayağım titriyordu.

Bir yakın koruma çok iyi olur demişti sabahın köründe telefonun diğer ucundan menajerim Sertaç. Ben ona normal zamanlarımızda her zamanki lakabı Taço olarak seslenmeyi tercih ederdim ama bugün o kadar gergin ve endişeliydim ki öfkelendiğim zamanlarda olduğu gibi adıyla seslenip bir de bağırmıştım.

Evimdeki kameralar, alarm sistemi, güvenlik görevlisinin başaramadığını nasıl bir kişinin başaracağını düşünüyordu merak ediyordum doğrusu. The Bodyguard'daki Kevin Costner'ı getirtecek desem... Eh, yaşlanmış olmalıydı bunca zaman.

Başta saçma bulup çemkirmiştim ama... Aslında Taço'nun verdiği tavsiye hiç de kenara atılacak kadar saçma değildi. Dün gece yaşadıklarımdan sonra beni hiçbir şeyin ve hiç kimsenin koruyabileceğini düşünmüyordum. Muhtemelen yaşadığım travmadan dolayıydı bu. Her gece huzurla yattığım yatağım bile mezar gibi geliyordu bana.

Şu an beni rahatlatabilecek tek şey o sapığın yakalanmasıydı. Ancak polisler ne mesaj gönderdiği numaradan ne de cama fırlattığı taşa sarılı yazıdan bir yere ulaşabileceklerini düşünüyorlardı. Beni Türk polislerine emanet etmeyin, en azından şu an bu kadar korkuyorken. Çünkü söyledikleri her mantıklı kelime bile benimle yeterince ilgilenmiyorlarmış gibi hissedip panik atak yaşamama sebep oluyordu.

Esra saatler önce boşalmış olmasına rağmen elimde duran su bardağını alırken "Daha iyi misin?" diye sordu. Böyle bir durumda nasıl iyi olabilirdim ki? Yarım yamalak başımı salladım sadece. Geçiştirdim.

Pırpır her zaman elinde gezindiği dosyaya baktı. "Bugünkü tüm programları iptal ettim." dedi marifet gibi.

Bu sadece bir bildiriydi ama sanki bugün bile bir yerlere gitmem bekleniyormuş gibi hissettiğimden olsa gerek celallendim. "Zahmet oldu ya gerçekten." Gözlerimi belertip saate baktım. Taço'nun ona haber vermiş olması gerekiyordu ama... Hâlâ ortalarda yoktu. Beni kıtır kıtır kesseler kimsenin umurunda olmayacaktı anlaşılan. Pırpır'ın yeni bilgilendirme cümleleriyle endişe dolu düşüncelerimden sıyrıldım.

"Birazdan Sertaç Bey geliyor. Sanırım sizin için çok iyi bir yakın koruma bulmuş. Her şey yolunda."

Aman ne güzel. Bir yakın korumayla her şey çözülecekti, emindim buna. Öte yandan nasıl birini bulduğunu da merak ediyordum doğrusu. Donanımlı biri miydi acaba? Eh, herhâlde öyle biri olmalıydı. Aksi nasıl düşünülebilirdi ki? Gerçi bu evin güvenliği, alarm sistemi de çok güvenilir menajerim Taço Bey tarafından organize edilmişti ama son durumu görüyorduk işte.

Pırpır salonda benden daha gergin bir biçimde hop oturup hop kalkıyordu. Bu platin sarısı saçlarıyla benden bile kısa, ufak tefek, renkli giyinen tatlı kız normal zamanlarda da pek sakin biri sayılmazdı. Asıl adı Pırıl'dı ama ben herkese bir lakap taktığım için ona da Pırpır demeyi tercih ediyordum. Belki de yüreği bir kuş misali pırpır çarpan bir kız olduğu için de öyle demiş olabilirdim. Şuan beni sakinleştirmesi gereken kişi olmasına rağmen başıma gelenlerden dolayı epey korktuğu ortadaydı. Bunun bir üstü benim onu sakinleştirmem olurdu herhâlde.

Endişelerini sadece içinde saklayacağını sandığım Pırpır aniden bana dönüp "Şu sapık... Acaba bize de zarar verebilir mi?" diye sordu endişeyle.

Esra ise gözlerini devirerek "Yok daha neler! Onun derdi Lidya'yla, verse verse ona zarar verir." dediğinde ne kadar da candan bir dost diye düşündüm o an.

Sahte bir minnet ifadesiyle "Sağ ol ya," dedim arkadaşıma bakarak. "O kadar içimi rahatlattın ki şu an anlatamam gerçekten."

Zil çaldığında Pırpır lakabının hakkını verecek bir zıplayışla kapıya doğru yürüdü. Beklediğim kişi gelmemişti ama kapıdaki Taço'ydu. Hemen korkuyla boynuna atladım. "Taço! Nerede kaldın? Beni burada kesiyorlardı."

Beni sırtımdan pışpışlayan adam "Tamam hayatım, sakin ol. Artık güvendesin." dese de pek güvende hissetmiyordum doğrusu.

Taço'nun yanında neredeyse onu ikiye katlayabilecek bir uzunlukta, kaslı bir adam duruyordu. Kestane rengi saçlarından bir tutam alnına dökülürken köşeli çenesi ve keskin gözleri beni süzüyordu.

Beklediğim kadar ürkütücü biri gibi görünmüyordu. Hani şu komedi filmlerinde fazlasıyla şişirilmiş, robot gibi görünen izbandutlardan değildi ama yapılıydı. Ve yüzünde maske gibi taşıdığı ciddi, mesafeli bir ifade vardı.

Böyle bir adamın beni nasıl koruyacağına dair ciddi şüphelerim vardı. Tamam, güçlü birine benziyordu ve onu yanımda görenler yaklaşmaya cesaret edemezdi ama iki metre adamı cebime atıp her yere götüremezdim ki. Girdiğim her yerde yanımda da olamazdı. Mesela kadınlar tuvaletinde sapığım beni kıstırsa... Allah'ım sen koru!

Acaba benim gibi kadın bir yakın koruma daha her yere taşınabilecek bir seçenek olmaz mıydı? Mesela tuvalette bile yalnız kalmaya korkan benim için böylesi daha güvenli olmaz mıydı diye düşünürken bakışlarımdaki tedirginlik onlara da yansımış olacak ki Taço devreye girdi ve hemen bizi tanıştırdı.

"Lidyacığım bak bu Ayaz Karatay." Abartılı bir yüz ifadesiyle "Eski askermiş." diyerek adamı bana övmeye başladı. Sanki nikâhıma alacağım. Ayrıca neden eski asker olduğunu biraz sorgulamam gerekiyordu belki de. Eğer yeterince iyi bir asker olsaydı eski olmazdı değil mi? Yoksa işler öyle yürümüyor muydu?

Adının Ayaz olduğunu daha birkaç saniye önce öğrendiğim adam "Hava Harp Okulu'ndan mezunum diyelim. Böyle Sertaç Bey'in dediği gibi söyleyince sanki Özel Harekât askeriymişim gibi lanse edildi." diyerek düzeltti ve elini uzattı. "Ayaz Karatay, memnun oldum." Normalde benimle tanışan diğer erkekler gibi hayranlıkla dolu değildi bakışları. Daha çok işinin ciddiyetine odaklanmış görünüyordu.

"Lidya Tanyeli." dedim yarım ağız. Elini sıktım yanımdaki arkadaşım Esra'nın adama ağzının suyu akarcasına bakmasını yok sayarak. "Sonuç olarak yakın korumalığımı yapabilecek misin?"

"O konuda endişeniz olmasın."

İsteksiz olduğumu gizleme gereği duymadan Taço'ya döndüm. "Gizlilik sözleşmesi falan imzalattınız mı Ayaz Bey'e?"

"Sen orasını hiç merak etme, tüm prosedürler uygulandı."

En azından bu kadarını halletmiş olması içime su serpmişti ama bir yandan da bakışlarım isteksizce Ayaz denen adamı süzüyordu. "Ne bileyim Taço, daha rahat kamufle olabilecek biri olsaydı ya da en azından her yere girebilecek, benim gibi bir kadın olsaydı daha iyi olmaz mıydı?"

Benim geçirdiğim feminist ataklara gözleri büyüyerek karşılık verdi adam. "Sen de abartma Lidya, sanki adamı sınır ötesi harekâtlara sokacağız. Yanında duracak, seni koruyacak, sana gereğinden fazla yaklaşan hayranlarına karşı barikat kuracak, bu."

Dün gece başıma gelen korkunç olaylardan sonra her şeyden öylesine sıradan bahsetmesi sinirimi bozmuştu doğrusu. Sanki ortada hiçbir şey yokken ben her yerde beni takip eden korumalara ek olarak götümün dibine bir yakın koruma almışım gibi davranıyordu. Tabii o korku dolu anlarda yanımda değildi, o gerginliği ve dehşeti nereden bilsin?

"Ne diyorsun Taço sen? Sapığın biri camıma taş attı, beni takip edip izledi diyorum sana! Sen de geçmiş karşıma sanki konser çıkışı imza dağıtırken yanıma koruma alıyormuşum gibi davranıyorsun." Aniden sesim yükseldi. "Ölüyordum ben!" O sırada hiçbir suçu olmamasına rağmen onun yanında duran adamı memnuniyetsizce süzüp söylenmeye başladım. "Gelmiş 2 metre adam karşıma-"

"1,97." Beni düzelten adamın yüzü hâlâ aynı ifadesizlikte, benim aksime son derece sakin bir ses tonuyla söylemişti bunu. "Aslında 1,97. 2 metre değil." Sanki burada kalmak ve özel korumam olmak için beni ikna etmek ona düşmüş gibiydi. O da eh, iş başa düştüyse şu şımarık kızın gönlünü yapalım mı diyordu acaba kafasının içinde? "İçinizi rahatlatacaksa harp okulunda arkadaşlarım arasında en kısaları bendim."

Gözlerim alayla büyürken "Ay Allah'ım ne büyük dertler var ya Rabbim!" diye söylenirken salonumda bir ileri bir geri gidiyordum.

Az önce bir ebeveyni ikna etmeye çalışan çocuksu tavır gibi gördüğüm hâlinden şu an eser olmayan adam keskin gri gözlerini bana dikti. İlk defa böyle bir göz rengi görmem bir yana, adamın bakışlarındaki ifade bıçak gibi netti. "Endişelerinizi anlıyorum Lidya Hanım. Çok zor bir gece geçirmişsiniz, Sertaç Bey bahsetti. Ama emin olun şu aşamada sizi benden iyi kimse koruyamaz."

Taço beni ikna etmek için Ayaz'ın sözlerini onaylarken gözlerinden umut ışıltıları çıkıyordu sanki. "Tabii canım! Ayaz gibisini nereden bulacağız bu kadar kısa sürede bir daha!" Omzuna vurup "Dalyan gibi çocuk!" diyerek adamı bana pazarlamaya devam etti. "Hem bak, zamanında çeşitli devlet adamlarına korumalık yapmış profesyonel bir isim o."

Taço'nun söyledikleri beni biraz ikna eder gibi olduğunda kollarımı kavuşturmuş adama bakıyordum. "Kaç yaşındasın ki sen? O kadar devlet adamlarını korumuşsun falan."

"31."

İlk etapta çok ısınamasam da bu adamda garip bir şey vardı. Bakışlarındaki kesin dil, beni bu odadaki tüm insanlardan daha güvende hissettirmişti. Marjinal ve feminist yanımı bir kenara bırakıp kadın koruma istemeyecek olursam Ayaz benim için iyi bir seçim gibi geliyordu. Gerçi dün gece yaşananlardan sonra kimseye güvenemeyecek kadar korkmuştum ama... Denemeye değerdi.

Yeniden zilin çalışı ve Pırpır'ın kapıyı çalışı üzerine sabahtan beri gözümün yollarda olma sebebi gelmişti sonunda. Kollarını açtı ve "Tatlım!" diyerek yanıma koştu.

Benim için en büyük güven olan kollarına sakladım kendimi. Sevdiğim adamın kollarına.

...

*


YAZAR NOTU: Hi guys! 👑 Kapak Kızı'nın ilk bölümüyle karşınızdayım işte! Bu hikâyeye de bir prolog yayınlayıp unutacağım sandınız değil mi? Tabii ki hayır! 😍

 

Bu haftalık böyle olsun, Instagram'daki anket sonucuna göre bundan sonra ilgi olursa her Salı yeni bölüm olacak. Pazar diyenler de çok oldu ama en nihayetinde anketi Salı günü kazandı. Hafta içi okuyamam diyenler de bölüm biriktirebilir ya da Pazar günü rahat rahat okuyup yorumlayabilir.

 

Her neyse, ilk bölümümüzü nasıl buldunuz? Buraya yazabilirsiniz. Lidya'nın sevdiği adam dediği kişi konusunda tahminlerinizi de merak ediyorum doğrusu, onunla ilgili düşüncelerinizi de buraya yazabilirsiniz henüz kendisiyle tanışmamışken...

 

Şimdilik çok uzatmıyorum, dedikodularımızı sonraki bölümlere saklıyorum. Bol yorumlarınızı bekliyorum mutlaka. ❤️ Sevgiler, bol kokulu öpçükler! 😘


•••

SOSYAL MEDYA
Wattpad: -BuzlarKralicesi
Instagram: buzlarkralicesioffical
Ek Instagram: iambuzlarkralicesi
YouTube: Gülay Sena Dündar
Tiktok: @buzlarkralicesiofficial

Loading...
0%