Yeni Üyelik
23.
Bölüm

❅ Kırılmış Kum Saati | 21

@buzlarkralicesi

-21-

"Ve bir gün eskimeyen renkler bile eskidi, soldu. Bitmeyen aşklar son buldu, kimsesiz kaldı. Dayanılmaz acılar peyda oldu sahipsiz yüreklerde. Kadın adamı terk etti, adamsa hep çok sevdi. Bir an olsun vazgeçmedi onun hayalini kurmaktan. Sonra hayal, en acı biçimde gerçeğe dönüştü. Alevleri iki yaralı yüreği çepeçevre sardı."

Sabırsız geçen haftaların sonunda tekrar bilgi almak için kadının karşısında oturuyordu. Olumlu şeyler duyduğu için mutluydu Galip, ama Abdülhan Ağanın kendisini sürekli sıkıştırmasından ötürü de rahatsızdı aynı zamanda. Köşeye sıkışmış hissediyordu. Bir şeyler yapmazsa işler sarpa saracaktı, farkındaydı. Sadece ne yapabileceğini bilmiyordu. Şuan oğlunun tedavisi dışında hiçbir şey ilgilendirmemeliydi onu. Güzel ve olumlu şeyler duyduğu için sevinmeliydi. Ama olmuyordu işte. Yapmaya çalıştığı şeyin doğru mu yoksa yanlış mı olduğunu düşünmekten iş göremez hale gelmişti. "Tedaviye ne zaman başlayacağız peki?"

Parmaklarını kenetlediği elleri masanın üzerinde duruyordu. "En yakın zamanda. Tabi tedaviye başlamamız kadar, Berk'in tedaviye yanıt vermesi de önemli, başından beri bunun ne kadar önemli olduğunu söylüyorum. Onu bu sürece hazırlamak da size düşüyor."

"Anladım." diyerek başını salladı Galip. Ne yapması gerektiğini çok iyi biliyordu ve kadının "Ona nasıl davranmanız gerektiği konusunda uzman görüşü almanızda fayda var." sözüyle umutlandı. Oğlu ciddi ciddi iyileşebilirdi, bir umut ışığı vardı. Tamamıyla bir iyileşme söz konusu olmasa bile hasarın en aza indirgenmesi mümkündü. İlk başlarda buna inanmamış, Asmin'le sürekli takışmıştı. Ama şimdi... Şimdi ona bir özür, bir de teşekkür borçluydu. İçinden geçenleri dışa vurmanınsa tam sırasıydı. "Sana nasıl teşekkür edeceğimi bilemiyorum Asmin. Bir de tabi özür dilemeliyim. Sen söylediğinde umursamamıştım, böyle bir detayın atlanabilmiş olabileceğine inanmamıştım. Ve sana kaba dav-"

"Önemi yok. Biz hasta yakınlarından bu tarz muameleler görmeye alışkınız."

Gülerek "Ağzının payını da veririm diyorsun." dedi. Konuşmasında alaycı bir ses tonu hâkimdi, konuşurken kendinden emin bir ifade takınıyordu ve bakışlarını Asmin'in gözlerinden ayırmıyordu. Onun solgun yüzü ürkütüyordu. Son gördüğünden de kötüydü. Kaşlarını çatarak "Hasta mısın sen?" diye sordu.

Genç kadın başını dosyalara gömerken "Hayır." cevabını verdi kısaca. Günlerdir ölüm orucu tutuyor gibiydi. Yalnızca su ve sabahları ayılabilmek için kahve içiyordu. İstese de midesine bir şey giremiyordu. Kimsenin ona acımasını istemiyordu. O, bunu hak etmişti ve kendini bu şekilde cezalandırıyordu. Cezasını sonuna kadar çekmeliydi.

"Ama hiç iyi görünmüyorsun."

"Sorun yok, iyiyim. Berk için söyleyeceklerim bu kadar, ben sizi daha fazla tutmayayım."

Kadının onu kendinden uzaklaştırmaya çalışmasını anlayışla karşıladı. "Peki." Bir şeyler olduğu kesindi, fakat Asmin bunu paylaşmamakta direniyordu. Haklıydı da. Onun hiçbir şeyi değildi ki. Aralarında herhangi bir yakınlık yoktu. Biraz durup düşündü. Büyük ihtimalle Azad'ın her şeyi öğrenmesiydi tüm sorunun kaynağı. Genç kadın her dakika, her saniye duvarlar örüyordu, mesafeler koyuyordu önüne. Ona ulaşamıyordu Galip, onu anlamaya çalışıyor fakat bunu bir türlü başaramıyordu. İşi bittiğine göre artık kalkmalıydı.

Kapının çalışıyla kendinden emin bir ses tonu takındı ve "Girin!" cevabıyla içeri giren Uğur'a baktı kadın. "Ne oldu? Hasta falan yok değil mi?" Kendini öyle bitkin hissediyordu ki, bugün hasta olmaması için dua etti.

"Hayır, Asmin Hanım, yok." Elindeki zarfı uzattı kadına. "Bu sizeymiş. Üzerinde kimden geldiği yazmıyor."

"Tamam, teşekkür ederim." Zarfı aldı ve birkaç saniye zarfta ne yazdığını öğrenmek için bakışlarını kendisine diken meraklı asistanına bakıp "Çıkabilirsin." demeyi de ihmal etmedi. O çıktıktan sonra rahat rahat zarfı açtı. "Allah Allah... Kim göndermiş olabilir ki? Üzerinde isim de yazmıyor."

Güldü Galip. "Belki hayranın falan göndermiştir, kim bilir..." Bunun gerçek olma ihtimali genç adama neden rahatsızlık vermişti? Bilmiyordu.

Galip'in varlığını yeni fark etmiş gibi baktı. Bu adam halâ gitmemiş miydi? Alaycı bir ses tonuyla "Aman ne komik." derken içinden gülmek dahi gelmiyordu. Şuan elindeki nottan ve karşısında kendisiyle alay eden adamdan daha büyük sorunları vardı. Azad'ın kalbini tekrar nasıl kazanacaktı, ona kendini nasıl affettirecekti? Ya da doğru soru, bir gün ona kendini affettirebilecek miydi? Açıkçası bilmiyordu. Bu cevaplanması çok zor bir soruydu. Gerçi, kazanabileceğinden bile şüpheliydi ya, neyse. Notu açıp okumaya başladı.

"Bu defa gerçekten öleceksin ve yıllardır boş kalan mezarın artık dolacak. Sadece vadenin dolmasını bekle..."

Okuduğu cümlelerin anlamını çok iyi biliyordu, bu yüzdendi korku ve endişeden ürpermesi. Midesinden yukarı bir şeyler çıkıyormuş gibi hissetti ve bu his gerçekten oldukça tedirgin ediciydi. "Kötü bir haber mi?" diye soran adama yalnızca hayır anlamında başını sallamakla yetindi. Korkutucu bir biçimde kendini kötü ve rahatsız hissetse de koltuktan kalkıp gitmek üzere olan adama eşlik etti.

Kapıya doğru yönelirken arkasından gelen kadına "Rahatsız olma." dese de dinletemedi. El sıkıştıktan sonra kapı kolunu kavrarken gelen şiddetli düşme sesiyle arkasına döndü. Asmin'i yere serili bir biçimde görünce iki saniye ne yapacağını şaşırmış durumda kalakaldı. "Asmin! Asmin iyi misin?" Yere eğilip genç kadının başını kaldırdı, yüzündeki saç tutamlarını kenara çektikten sonra baygın yüzüne endişeyle baktı. "Kendine gel, Asmin! İyi misin?" Onu kucaklayıp dışarı çıkardığındaysa neler olup bittiğini anlayabilmiş değildi. Geldiğinden beri iyi görünmediğinin farkındaydı. Sorduğu halde inatla iyiyim deyip durmuştu. Üstelemese de iyi olmadığının farkındaydı adam. Şimdiyse ne kadar iyi olduğu ortadaydı işte.

Doktorlar müdahale edip odaya aldığında endişeyle koridorda dolanırken yeğeninin geldiğini gördü. O da en az kendisi kadar endişeli ve korkmuş görünüyordu.

"Dayı, neler oluyor?"

"Bilmiyorum. Ben tam çıkıyordum, yere düşüp bayıldı. Hiçbir şey anlamadım."

Sıkıntıyla oflayarak "Hay Allah ya! Böyle olacağı belliydi." diye söylendi sinirle. Açık kumral saçlarında dolaştırdı elini.

Şüpheyle gözlerini kısarak "Nereden belliydi?" diye sordu yeğenine.

"Ya, bunun eski şeysi..." Tam anlatacakken vazgeçti. Asmin ona güvenmiş, onunla sırrını paylaşmıştı. Şimdi boşboğazlık yapıp anlatırsa güvenini kaybederdi, ayrıca hiç de doğru bir şey yapmış olmazdı. "Neyse ya, boş ver. İyi mi şimdi?"

Bir süre Caner'de gezdirdi temkinli bakışlarını. Aslında her şeyi biliyordu fakat bilmezden geldi. "Henüz bir açıklama yapmadılar. Bekliyoruz işte." Artık kesinlikle emindi. Asmin'in bu durumu, Azad'ın her şeyi öğrenmesinden kaynaklıydı. Caner de bunu bildiği halde gizlemeyi tercih ediyordu. Yeğenine ters ters baktıktan sonra düşüncelere daldı. Ne ara bu kadar yakınlaşmışlardı?

Odadan doktorun çıkmasıyla iki adam da heyecanlandı. Sabırsız bir biçimde doktorun yanına yürüdüler. Önce Galip "Doktor Bey, nesi var?" diye sordu. İçindeki endişe ve tedirginlikleri gizlemek ister gibi bir hali vardı ama Asmin'in durumunu düşünmeden de edemiyordu.

"Önemli bir şey değil, yalnızca açlıktan kan şekeri düşmüş. Şimdi iyi."

Duyduklarına memnun olan Caner "Çok şükür..." dedi. Mühim bir şey olmamasına gerçekten sevinmişti. "Onu görebilir miyiz?" diye sordu.

"Tabi, ama yormayalım lütfen."

Asmin'inse gözleri odada anlamsızca dolandı bir süre. Aklı halâ o nottaydı. Kim göndermiş olabilirdi ki o aptal notu? "Kesin Halim gönderdi." diye mırıldandı.Ne gözü doymaz herifti bu? Daha yeni, dünya kadar para vermemiş miydi? Öte yandan eğer notu gönderen Halim değilse, başı çok daha büyük bir belada demekti. Bütün bunları düşünmekten beyni zonkluyordu artık. "Ne olacaksa olsun artık!" derken buldu kendini. Artık yaşamak o kadar da önemli değildi onun için. Sevdiği adamın gözünde zaten bir ölüden farksızdı, gerçekten ölseydi de bir şey değişmezdi herhalde. İçeri Galip ve Caner girdiğinde toparlanmaya çalıştı. Güçlü görünmek zorundaydı, çünkü bugüne kadar hep böyle yaparak hayatta kalmıştı.

Galip "Hiç yorulma." dedi yerinde kıpırdanıp toparlanmaya çalışan kadına. Asmin'in iyi olduğuna sevinmişti. Ama tüm bunların sebebinin Azad olması da sinirlerini bozuyordu. O adamın Asmin'i üzmeye ne hakkı vardı sanki? Bir de aklına takılan, odada Asmin'e gelen gizemli nottu. Buradan çıkar çıkmaz hemen odaya girmeli ve o notu almalıydı. Belki de o notta gerçekten çok kötü bir şey yazıyordu ve Asmin'in kendini kaybetmesinde payı büyüktü. "Geçmiş olsun, nasılsın şimdi?"

"İyiyim, teşekkür ederim." Bu sırada içeri endişeli bir biçimde giren Bilal Bey'i görünce ne diyeceğini bilememişti. "Bilal Baba." diye inledi. Onu da endişelendirdiği için kendine kızdı.

"Kızım!" Endişeli ses tonu ne kadar korktuğunu yeterince anlatıyordu. Birkaç adımda kızın yanında bitti ve elini tuttu. "Yavrum benim, iyi misin?" diye sorarken saçlarını okşuyordu. Solgun yüzü, ölü perdesi inmiş bakışları her şeyin sebebinin Azad olduğunu haykırıyordu. O an kendini suçladı. Eğer zavallı kızı her şeyi saklamak zorunda bırakmasaydı şimdi Azad ona nefretle bakıyor olmazdı. "Güzel kızım benim..."

"İyiyim Bilal Baba, gerçekten. Korkulacak bir şey yok. Sadece son zamanlarda biraz yoğun çalışıyorum, hepsi bu."

İhtiyar adam imalı bir ses tonuyla "Ya, ya bilmez miyim..." diye söylendikten sonra gözleri Galip'e döndü. Baş işaretiyle selam veren iki genç adama da karşılık verdiğinde tam karşısında duran bir çift göze odaklandı. Dikkatle ona bakarken istemsizce "Seni bir yerden tanıyor olabilir miyim delikanlı?" sözleri süzüldü dudaklarından. Öyle tanıdık bir havası vardı ki...

Galip'se gayet kendinden emin bir biçimde gülümsedi. "Sanmam. Ben yüzleri unutmam çünkü." Bakışlarında şüphe oluşturabilecek bir tereddüt yoktu. Hatta oldukça iddialıydı. Söylediği yalana kendi bile inanır gibiydi. Oysa Bilal Ağayı tanımaz olur muydu hiç? Elbette yaşlı adam da onu tanıyordu, yalnızca uzun yıllar geçtiğinden hatırlayamamıştı işte. Bu da Galip'in işine gelmişti. Elini uzatıp "Galip Tekinoğlu." diye tanıttı kendini.

Bilal Ağa onu bir yerde gördüğüne emindi hâlbuki. El sıkışırken "Medyadan tanıyor olmalıyım." demekle yetindi. Ancak halâ nerede gördüğünü hatırlamaya çalışıyordu. Bir an tüm bunları zihninin başka bir köşesine iteledi ve Asmin'e döndü. "Birkaç saat sonra tekrar gelirim kızım, şimdi gitmem gerek. Mesut kapının önünde olacak. Bir ihtiyacın olursa çekinme, ondan iste."

"Tamam, Bilal Baba. Gelmene gerek yok. Ben birazdan kalkarım zaten."

"Saçmalama kızım! Yatacaksın, dinlenmen lazım."

"Ben söylediğimde dinlemiyorsun, şimdi niye seni dinleyeyim?" diye sorarken gayet bilmiş bir ses tonu takınmıştı kadın.

"Deli kız! Nasıl da laf yetiştiriyor bana yattığı yerden. Hele bir kalk buradan, bak ben sana ne yapıyorum."

Yaşlı adamın gidişini gülerek izledi. Ne acı, ondan başka kimsesi kalmamıştı. Acıydı ama gerçekti, artık her şeyi bu ihtiyar adam olmuştu. Özlediği tek kişi Azad değildi. Doğup büyüdüğü toprakları özlemişti, anne ve babasına hasretti. Bunlara bir şekilde direnç kazanmıştı. Ama günün birinde bu huysuz ihtiyara bir şey olursa nasıl ayakta duracağına dair en ufak bir fikri yoktu. Ailesinin, Azad'ının özleminden sonra bir de onu kaybetmeye dayanamazdı kadın. Ona geçmişinden kalan tek şeydi Bilal Ağa.

Asmin'in ihtiyar adamla konuşmasını dinlerken demek yalnızca bana değil herkese böyle laf yetiştiriyor, dedi kendi kendine. Hafif bir tebessüm ettikten sonra yeğenine dönüp "Caner ben şimdi gitmeliyim. Önemli bir şey olursa beni haberdar etmeyi unutma." demeyi de ihmal etmedi adam.

"Tamam dayı."

Gözlerini Galip'e dikmiş "Sizsiz de idare edebiliriz Galip Bey." derken gayet kendinden emindi genç kadın. Bakışlarında tek başına mücadele etmenin verdiği güç ışıldıyordu, nasıl yapamazdı? Yapardı elbet.

Yatakta yatan kadına baktı ve alaycı bir ses tonuyla "Eminim öyledir." cevabını verdi. Yarım saat önce yerde sere serpe yattığın düşünülürse elbette idare edebilirsin, dedi içinden. "Bana laf yetiştirebildiğine göre iyisin. Ama yere yapıştığında seni kaldıran da bendim."

Onların didişmesini izlerken gülmemek için çok zor tuttu kendini Caner. Dayısı çıkıp gittikten sonra kadına biraz daha yaklaştı ve "Sizin neyiniz var Allah aşkına?" diye söylenirken halâ gülmekteydi.

"Şahsen benim bir şeyim yok, sadece bayıldım. Ama dayının ergen triplerinin sebebini bilemeyeceğim. Ona sor bence."

"Resmen birbirinize laf sokmaktan zevk alıyorsunuz."

"Valla benim kendisiyle bir sorunum yok. Zaten biriyle aramda sorun yaratmaya vaktim de yok."

"Kesin öyledir."

"Beni sinir etmeye mi geldin sen?"

"Yo, hayır. Asmin ölüyor dediler, geldim." Saçlarını eliyle havalı bir biçimde arkaya attı. "Belki vahşi cazibemi görürsen ayılırsın diye yani. Bilirsin işte, kızlar benim için ölür." diyerek göz kırptı.

Gıcık olmuş bir biçimde gözünü kırpmadan "Defol git şuradan, defol git!" diye söylendi adama. Diğer yandan da gülmemek için kendini zor tutuyordu. Komodinin üzerindeki şişeyi adama fırlattığında onun kaçar gibi odadan çıkmasıyla ıskalamıştı. Başını yastığa bıraktığında gülümsedi. Böyle güzel dostlukları olduğu için mutluydu bir yandan. Gülmeye o kadar ihtiyacı vardı ki... Gözlerini kapayıp biraz dinlenmeye çalıştı fakat ne mümkündü. Her uykuya daldığında Azad'ın sözleri geliyordu aklına. İki yeşil alev topunun onu öfkeyle süzüşü... Sevdiği adamın iğrenircesine bakışları... Bu, katlanılmaz bir duyguydu ve tarifi yoktu.

●●●

Koridorda şüphe uyandırmadan temkinli bir biçimde yürürken etrafına bakındı. Asmin'in şaşkın ve meraklı asistanı ortalarda yoktu. Bu büyük fırsatı değerlendirdi ve etrafı kolaçan ederek odaya girdi. Yerdeki küçük beyaz kâğıt parçasını eline alıp okuduğunda neler olup bittiğini anlaması fazla zamanını almadı.

"Bu defa gerçekten öleceksin ve yıllardır boş kalan mezarın artık dolacak. Sadece vadenin dolmasını bekle..."

Bunu kimin yaptığını adı gibi biliyordu. Eğer yanılmıyorsa bu sırdan başka birinin haberi yoktu zaten. Kâğıdını öfkeyle avucunun içinde sıkıp top haline getirdi. O an neden bu kadar kızdığını anlayamamıştı. Zaten Asmin'i öldürmek için tutulmuş sinsi bir tetikçi değil miydi? Zengin, tekstil devi kimliği bu gerçeği kendisine unutturabilir miydi? Bu nitelikli kimliği herkesin gözlerini kamaştırabilirdi, ama kendisine ne kadar kötü biri olduğunu asla unutturamazdı. Herkesi kandırabilirdi ama kendini, asla!

...

*

YAZAR NOTU: Hi guys! ✨ Bu bölümü DrdaneFerli , neorvdzzzzzz okurlarıma armağan ediyorum. 💝 Bölüm hakkındaki duygu ve düşüncelerinizi buraya yazabilirsiniz. ❤️ Yeni bölüm hakkındaki tahmin ve yorumlarınızı da buraya alabilirim. Sizleri çok seviyorum. 😍 Sevgiler, bol kokulu öpçükler! 😘

•••

SOSYAL MEDYA
Wattpad: -BuzlarKralicesi
Instagram: buzlarkralicesioffical
YouTube: Gülay Sena Dündar

Loading...
0%