@buzlarkralicesi
|
-23- Gömleğinin düğmelerini iliklediğinde aynada yansıyan, arkasında belirmiş kadınla göz göze geldi. Kendisine sanki her şeyi biliyormuş gibi bakıyordu. "Bir şey mi oldu Zühre?" diye sordu sakince. Sessizce başını salladı kadın. "Yok, olmadı." Resmen onun olan, ama kalben asla onun olmamış bir adama bakıyordu umutsuzca. Hayatında başka bir kadın olduğundan şüpheleniyordu. İstanbul'dan döneli 2 ay olmuştu ve o günden beri sebebini çözemediği bir tuhaflık vardı. Bir şeyler değişmiş gibiydi. Asmin'den sonra başka bir kadınla savaşmak zorunda kalma ihtimali... Bu tüylerini ürpertiyordu. Ölü bir kadınla bile savaşmaya çalışmıştı, öylesine aciz hissediyordu kendini. Onun tuhaf bakışlarını görmezden gelmeye çalışan Azad'sa uzattığı ceketini kollarından geçirdi. "Bu gece geç gelebilirim, beni bekleme. Aydın'la olacağım." dedi. "Peki." Onun soru sormayan, sessiz halleri şaşırtıyordu. Normal zamanlarda her şeyi sorar, öğrenmeye çalışırdı. Kadının alnına dokundu ansızın. "Sen iyi misin? Ateşin falan da yok ama..." Kocasının dokunuşuyla nefesini tuttu Zühre. Kekeleyerek "B-Ben... Ben iyiyim." diyebildi ancak. Sıradan bir dokunuş bile onu bu hale getirebiliyorken Azad bir gülüşünü, sıcacık bir bakışını esirgiyordu ondan. Haksızlık edemezdi, her zaman ona karşı sakin, nazik ve sağduyulu olmaya çalışan bir eşti ama bu, kadına yetmiyordu. Her kadın gibi o da sevilmek, önemsenmek istiyordu. Çok şey istiyor olamazdı. Ama bunun böyle olacağına dair en başında uyarmıştı adam, bu yüzden de onu suçlayamıyordu. "Ben seni yolcu edeyim." "İyisin değil mi? Bugün biraz durgunsun da..." "İyiyim, çocuklar yoruyor biraz." "Arada kendine de vakit ayır. Bugün Mesut seni annenlere bıraksın, biraz alışveriş yapın istersen." "Sağ ol, yaparız." Onaylarcasına başını sallarken merdivenlerden aşağı iniyordu. Zaman zaman Zühre'ye de haksızlık ettiğinin farkındaydı. Yıllardır Asmin'in ölümünden kendini, ailesini suçlamış, herkese kin ve öfke kusmuştu. Karısına karşı da sert olduğu zamanlar elbet vuku bulmuştu. Kadının omzuna dokundu ve "Bugün biraz kendine vakit ayır olur mu? Yorgun görünüyorsun." dedi merhametli bir ses tonuyla. "Çocukların yükünü yeterince üzerine bıraktım zaten. Şu sıralar biraz dinlen." Şaşkın bakışlarını adamın üzerine dikti ve "Olur." dedi kadın. Aşkla üzerine titremese de çocuklarının annesine merhamet ediyordu. Bu kadarı bile küçük mutluluklar yaşatıyordu kadına. Ne kadar şanslı olduğunu düşünüp gülümsedi. Onun "Yarın İstanbul'a gidiyorum." sözüyle yüzü düşse de soru sormadı, başını onaylarcasına sallamakla yetindi. Sadece babasının ameliyatı için gitmediğini bildiği halde soru sormadı hiç. Hayatında başkası olduğuna emindi, yine de susuyordu. Çünkü eğer susmazsa onu kaybedeceğini biliyordu. Bu evliliğin gerçek olmadığını ve olmayacağını da biliyordu. Bildikleri ağır bir yük gibiydi omuzlarında, yoruyordu. "Ne zaman dönersin?" diye sordu usulca. "Emin değilim. Ama fazla kalmamaya çalışırım. Babamın ameliyatı ertelendiğinden beri tek düşüncem o." Birtakım aksaklıklar yüzünden belirlenen tarihte yapılamamıştı ameliyat, ertelenmişti. Ameliyatın yeni günüyse iki gün sonrasınaydı. "Gelmeme gerek var mı Azad? Bilal Ağamın oralarda bakıma falan ihtiyacı-" "Yo, yo ben halledebilirim. Sen burada biraz kafa dinle, ben çocukları da yanımda götüreceğim. Hem hava değişikliği olur, hem de biraz dinlenme fırsatı bulursun." "Olur, iyi düşünmüşsün." Kocasını uğurladıktan sonra tekrar merdivenleri çıktı ve odalarına girdi. Yatağı toparlayıp kocasının dağınıklıktan etrafa saçılmış birkaç kıyafetini katlamaya başladı. Kirli olup olmadığı için gömleğini burnuna götürdü ve onun eşsiz ten kokusuyla adeta sarhoş olduğunu hissetti. Uzansa dokunabilecek kadar yakındı aslında, ama öyle duvarlar örüyordu ki kocası... Ona ulaşmak imkânsız bir hal alıyordu. "Beni sevme." dedi kadın açık yüreklilikle. "Ama hayatı kendine zindan da etme." Aynanın önündeki erkek parfümünü kavradığında kendi yansımasıyla göz göze geldi. Yüzüne dokundu, o eski genç kız değildi artık. Bakışlarında hayatını feda etmiş bir kadının hüznü vardı. ●●● Minnet dolu bakışlarını arkadaşına dikti ve gülümsedi kadın. "Bora, gerçekten çok teşekkür ederim. Bunca işinin gücünün arasında bizim için zaman yarattın. Bunun için sana ne kadar teşekkür etsem azdır." Gülerek "Abartma istersen." dedi adam. "Alt tarafı hep yaptığım şeyi yapıyorum. Asıl ben sana teşekkür ederim, bana güvendiğin için." Genç adam, semineri olduğu için Bilal Bey'in ameliyatını yapamayacağını söylediğinde Asmin bir dakika tereddüt etmeden ameliyat tarihini değiştirme teklifinde bulunmuştu. "Birbirimizi kandırmayalım istersen, bu alanda en iyilerinden biri olduğunu ikimiz de biliyoruz." Başını öne eğip karizmatik bir biçimde güldü Bora. "Teveccühünüz Asmin Hanım, sizin kadar olamasak da..." Karşısında neşeyle gülen kadına uzun süredir aklına takılan o soruyu sordu. "Senin ailen olmadığını sanıyordum." Bu konunun açılmasıyla tedirgin oldu ve ciddi bir yüz ifadesi takınarak "Öyle zaten." cevabını verdi Asmin. "Bilal Bey'i neden bu kadar önemsiyorsun? Sanki babanmış gibi..." "Çünkü babam." Kısa ve öz bir biçimde konuya açıklık getirmeye ve fazla detay vermemeye çalışıyordu. "Benim ailem yok Bora. Bilal Bey de babam kadar sevdiğim bir yakınım. Benim için çok değerli olduğunu bilsen yeter." Kuşkulu gözlerini kadına dikti Bora. "Neden bilmiyorum ama... Hayatında büyük ve korkunç gizler olduğunu seziyorum." Yüzündeki ciddi ifadeyi bozmadan "Evet, aslında ben bir uzaylıyım ama işte çaktırmıyorum." dedi, ellerini doktor önlüğünün ceplerine soktu. "Malûm, siz uzaylıları değişik fiziksel özelliklere sahip sanıyorsunuz. Ama öyle değiliz gördüğün gibi, sizin gibiyiz biz de." Gülerek "Aman Asmin, sen de!" diyerek kendisini alaya alan kadına bakıp yürümeye devam etti. Halâ onun hayatında karadelik kadar derin gizlerin olduğu kanısındaydı fakat bunu irdelemek istemedi. İzin isteyip yanından ayrılan arkadaşının ardından bakıp "Kimsin sen?" diye sorgulamadan da edemedi. Uzun süredir iyi arkadaşlardı ama onun hakkında hiçbir şey bilmiyordu. Başarıyla gerçekleştirdiği bazı operasyonlardan sonra medyaya röportaj veriyor lakin asla fotoğrafının çekilmesine müsaade etmiyordu. Bunun gibi daha bir sürü tuhaf huyu vardı Asmin'in. Bilal Balkan onun hayatında ne gibi bir yer edinebilirdi ki? İstemsizce bunu sorgulayıp duruyordu. ●●● Zili bir kez çaldıktan sonra sabırla beklemeye başladı. Öte yandan etrafta göz gezdiriyordu. Uyduruktan bir demir kapısı ve küçük bahçesi olan apartman dairesinin içindeydi. Halim kapıyı açar açmaz içeri girdi. Onun kapıyı kapatırken "Ooo amca kızı, hangi rüzgâr at-" demesine kalmadan onu duvara yapıştırıp hırsla boğazına sarıldı. "Ne oluyor be? N-Ne yapıyorsun?" "O notu sen mi gönderdin?" "Hangi notu?" "Numara yapma bana!" Öfkeyle gözlerini kapayıp birkaç saniyeliğine sakinleşmeye çalıştı. "Bana bulaşırsan sana dünyayı dar ederim demedim mi? Daha geçen gün dünya kadar para vermedim mi sana? Niye açgözlülük edip bana tehditler savuruyorsun, canına mı susadın?" "Ne notundan bahsediyorsun? B-Ben sana not falan gönderm-medim!" Kadının hırslı ve öfkeli ellerinden kurtulmaya çalıştıysa da başaramadı. Onun öfke nöbetlerine girdiğinde ne denli kuvvetli olduğunu unutmuş gibiydi. Çantasından çıkardığı kurşuni renkli Zvi Kevin tipi silahını kuzeninin şakağına dayadı. "Bana ihanet edeni yaşatmam Halim, ÖLDÜRÜRÜM!" "Ben... Ben sana ihanet etmedim! O notu ben göndermedim sana. Ne yazdığını bile bilmiyorum, inan!" Adamın bakışları her şeyden habersiz gibiydi ama yine de emin olamıyordu Asmin. Böyle bir durumda emin olmak çok güçtü. "O zaman boşboğazlık edip orada burada konuştun. Ve biri de bundan faydalanıyor." derken silahı bir milim bile kımıldatmamıştı. "Bunun sebebi ben değilim ama söylediklerine bakılırsa... Sırrımızın başka ortakları da var amca kızı. Hem de benim gibi parayla susabilecek biri değil." Adamı hiddetli bir biçimde serbest bıraktıktan sonra silahını çantasına koydu. Küçümsercesine Halim'e baktı ve "O kadarını anladık zaten." diye söylenirken bu sırrı kimin biliyor olabileceğini düşündü. Diğer yandan da sağ işaret parmağını tehditkârca sallayarak "Bu işin arkasından sen çıkarsan, ölürsün Halim. Ve bu sefer seni ben bile kurtaramam. O yüzden eğer bildiğin bir şey varsa, şuan söylemenin tam zamanı." dedi. "Allah belamı versin ki bir şey bilmiyorum ben!" "Doğruyu söylemiyorsan verecek zaten." Evin camından dışarı umutsuzca baktı. Bu kovalamaca, taraflardan biri güçsüz düşene kadar devam edecekti. Peki ya sonra? Sonrası koca bir boşluk... Bunu bile bile nasıl ayakta durabiliyordu? Bu sorunun cevabını kendisi bile bilmiyordu. Derin bir nefes aldı ve korku dolu hayatına devam etmek için tekrar güç topladı. Artık bu kişisel bir savaş değildi; sadece kendisi için değil, aynı zamanda Bilal Babası için de ayakta durmak zorundaydı. Savaşmalıydı ve direnebildiği kadar direnmeliydi. Bu, sonunu bildiği bir filmi tekrar izlemek, kendi yazdığı kitabı milyonuncu kez okumak gibi bir sıradanlığa sahipti. Sonunda ölüm olduğunu bile bile savaşıyordu işte. Bunu herkes biliyordu; Bilal Baba, Azad, Halim ve diğerleri... Öleceğini bile bile çabalıyorlardı işte. Halim para için, Bilal Baba bu ölümü kabullenmediği için, Azad'sa aşkı için... Onun kendisine deli gibi kızgın olduğunu biliyordu, ama buna rağmen onun korumacı ellerini üzerinde hissediyordu. Azad ne kadar öfkeli olursa olsun sevdiği kadını korumaya, onun hakkında adamlarından bilgi almaya devam ediyordu. Asmin? Asmin'in bu saatten sonra bir amacı yoktu. Ne para için, ne de ölümü kabullenemediği için... Tek amacı olan kariyerini elde etmiş hatta doruklarını yaşıyordu. Şimdiyse kazanmaya çalıştığı tek şey Azad'ın kalbiydi. Bunu başarabilecek miydi? ... * YAZAR NOTU: Hi guys! ✨ Bu bölümü seren4549 , princessscrown , yasidg , gulsensaray9 , Lilissedalinka , user95101552 , Mavenna_ , 260vics , kelebek3651 , tunarda2 , Masterpiece53 okurlarıma armağan ediyorum. 🤎Bölüm hakkındaki duygu ve düşüncelerinizi buraya yazabilirsiniz. ❤️ Yeni bölüm hakkındaki tahmin ve yorumlarınızı da buraya alabilirim. Sizleri çok seviyorum. 😍 Sevgiler, bol kokulu öpçükler! 😘 ••• SOSYAL MEDYA |
0% |